Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, Esas: 1997/9-760, Karar: 1997/938 İçtihat

Üyemizin Özeti
Kıdem ve ihbar tazminatı istemiyle ikame edilen davanın açılmasından sonra kıdem tazminatının tamamı davalı tarafça ödenmiş ve bu ödeme davacı işçi tarafından da kıdem tazminatına dair asıl alacak olarak kabul edilmiştir.
BK m.84 emredici nitelikte olmayıp, taraflarca aksinin kabulü mümkün olduğundan kıdem tazminatı alacağının tamamen ödendiği düşünülmeli ve önce faizden, sonra da asıl alacaktan mahsup yoluna gidilmemelidir.

Asıl alacak ödenmiş olmakla birlikte; dava dilekçesinde talep edildiği için saklı tutulmuş bulunan faiz için hüküm kurulmalıdır.
(Karar Tarihi : 12.11.1997)
"Taraflar arasındaki "kıdem ve ihbar tazminatı" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 8.İş Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 21.1.1997 gün ve 1994/1025 E-1997/24 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 9.Hukuk Dairesinin 31.3.1997 gün ve 1997/5791-6238 sayılı ilamı ile; (...Davacı işçi davalıya ait işyerinde çalışmakta iken yeni sezonda işe çağrılmadığı için sözleşmesini haklı olarak feshetmiştir. Bu nedenle kıdem tazminatı ile gecikme süresine göre geçmiş günler faizinin hüküm altına alınmasını istemiştir. Dava devam ederken kıdem tazminatının kendisine ödendiği dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Dava daha önce açılmış olduğuna göre, faiz için hakkın saklı tutulması zorunluğu yoktur. Dava sırasında ödenen kıdem tazminatının Borçlar Kanununun 84. maddesine göre gerçekleşen geçmiş günler faizinden mahsubu hatalıdır. Bu durumda mahkemece yapılacak iş kıdem tazminatı isteğinin reddine karar verilmekten ibarettir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Davacı işçi hizmet sözleşmesinin haklı neden olmaksızın feshedilmesini gerekçe göstererek fazlaya ait haklarını saklı tutmak suretiyle kıdem tazminatı ile faizinin tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davanın açılmasından sonra davalı idare kıdem tazminatının tamamını davacıya ödemiştir.

Mahkemece; Borçlar Kanunu'nun 84. maddesi gözönünde tutularak dava açıldıktan sonra yapılan ödemenin asıl borç ile faizini kapsamadığı düşünülerek, asıl borcun ödenmiş sayılamayacağını, çünkü bu ödemenin önce işlemiş faiz alacağından mahsubunun gerekeceği cihetle yine geriye asıl borcun bir bölümünün ortada kalacağı, böylece asıl borcun konusuz kalmayacağı kabul edilerek, kalan alacağın faiziyle birlikte tahsiline karar verilmiştir.

Borçlar Kanunu'nun mahkemece dayanılan 84. maddesinde "...borçlu faiz veya masrafları tediyede gecikmiş değil ise kısmen icra eylediği tediyeyi resülmale mahsup edebilir..." kuralına yer verilmiştir. Bu kural uyarınca gerçekten, asıl alacak ile birlikte faiz borcu da söz konusu ise, kıdem tazminatı için faiz, fesih tarihinden başlaması gerektiğinden yapılan ödemenin öncelikle faizden, sonra da asıl alacaktan mahsubunun yapılması ve asıl alacaktan bir miktar geriye kaldığı takdirde, o miktarın hüküm altına alınması gerekir. Bu nedenle ilke olarak mahkemenin görüşü doğrudur. Ne var ki, somut olayda, davalı idare davanın açılmasından sonra asıl alacağın tamamını, yani kıdem tazminatını ödemiş, davacı işçi de yapılan bu ödemeyi asıl alacak, bir başka deyişle kıdem tazminatı olarak kabul etmiştir. Gerçekten dosya içerisinde bulunan davacı vekillerince mahkemeye hitaben yazılan dilekçede "...davalı idarece kıdem tazminatı ödenmiştir..." şeklinde bir açıklama yapılmıştır. Böylece ödemenin asıl alacak, yani kıdem tazminatı olduğu konusunda taraf iradeleri birleşmiştir. Öğretide benimsenen görüşe göre, Borçlar Kanunu'nun 84. maddesinin birinci fıkrasında öngörülen düzenleme emredici nitelikte olmayıp, taraflar serbestçe yapılan ödemenin doğrudan asıl alacaktan mahsubunu kabul edebilirler. Somut olayda bu durumun gerçekleştiği sonucuna varılmalıdır. Böyle olunca, davanın açılmasından sonra kıdem tazminatının tamamı davalı tarafça ödenmiş ve asıl alacak olarak da bu ödeme davacı işçi tarafından kabul edilmiş bulunduğuna göre, asıl alacağın tamamen ödendiği, düşünülerek önce faizden, sonra da asıl alacaktan mahsup yoluna gidilmemesi gerekir.

Ancak, asıl alacak ödenmiş olmakla birlikte dava dilekçesinde talep edildiği için saklı tutulmuş bulunan faiz için hüküm kurulmakla yetinilmelidir.

KARAR : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 12.11.1997 gününde oybirliğiyle karar verildi."
İlgili Mevzuat Hükmü : Borçlar Kanunu (Eski) MADDE 84 :Borçlu faiz veya masrafları tediyede gecikmiş değil ise kısmen icra eylediği tediyeyi resülmale mahsup edebilir.

Alacaklı alacağın bir kısmı için kefalet, rehin veya sair teminat almış ise borçlu kısmen icra eylediği tediyeyi temin edilen veya teminatı daha iyi olan kısma mahsup etmek hakkını haiz değildir.



 
Şerhi Ekleyen Üyemiz:
Av.Nevra ÖKSÜZ
Hukukçu
Avukat
Şerh Son Güncelleme: 18-11-2013

THS Sunucusu bu sayfayı 0,02750611 saniyede 8 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.