![]() |
|
![]() |
|
Üyemizin Notu:
Bu madde, mülga CMUK’ nun 394/a maddesini karşılamaktadır. Maddenin hakaret suçları ile doğrudan bir ilişkisi bulunmamakla birlikte maddenin (e) ve (f) fıkralarının genel konumuz dâhilinde olduğu görülmüştür. Maddenin, sadece bu kanunun 250. maddesindeki suçlar bakımından özel bir yargılama usulü olduğuna işaret edelim. Ufak bir bilgi ve aynı zamanda sitem olarak belirtelim ki, ne yazık ki 250, 251 ve bu madde, resmi olarak olmasa da fiili olarak Devlet Güvenlik Mahkemelerinin (DGM) aynen devam ettiğini göstermektedir. Hürriyetler bakımından önemli adımlar atılan yeni ceza ve ceza usul kanunlarımızın bu üç madde yüzünden üç ayakla dengede durmaya çalışan bir sehpa niteliğine büründüğü; ayrıca, özel mahkeme statüsüne kavuşturulmuş bu yargılama usulü ile tabii hâkim ilkesinin önemli derecede çiğnendiği kanaatindeyiz. Maddenin (e) fıkrası hükmü mahkemenin yayım yasağı yetkisinden bahsetmektedir. Kanaatimizce, sadece yayım teriminin kullanılması bir eksiklik doğurmuştur. Zira, “yayım” terimi sadece basılabilen ve dağıtılabilen eserler (gazete, kitap, dergi vs.) için söz konusudur. Görülebilen ve işitilebilen (radyo, televizyon, internet vs.) araçlar için “yayın” teriminin kullanılması gerekmektedir. Her ne kadar, kanun koyucunun, madde metninde söz, davranışlar ve yazılı beyanları dile getirerek, yayım ve yayın yasağını kastettiğini anlamak mümkün ise de sadece yayım yasağı teriminin kullanılmış olması hatalı ve eksiktir. Yayım yasağının kime ve neye karşı uygulanacağı madde metninde açık değildir. Kanaatimizce, yargılama esnasında oluşan ve duruşma düzenini bozucu veya fıkrada belirtilen kişilere karşı hakaret veya tahkir içeren ifadelerin herhangi bir şekilde yayımlanmasına karşı getirilen bir yasaktır. Yani basın kanunu 3. madde anlamında genel bir yasak değil ve fakat yargılama esnasında geçen bazı ifadelerin yayımlanmasının yasaklanması şeklinde algılanmalıdır. Hâkim, bu kararı, yasağa konu olabilecek söz veya davranışların geçtiği duruşmada vermelidir. Aksi takdirde, ertesi gün yayımlanabilecek ifadeler bakımından daha sonra herhangi bir yasak kararı vermenin pratik bir neticesi olmayacaktır. Zira, kanun koyucu bu hükümle, maddenin uygulanabileceği suçları göz önüne alarak, yargılama esnasında mahkemeyi yıpratmanın genel ve klasik bir taktik olabileceğini öngörmüş ve halk tarafından mahkemeye duyulan saygıda yıpranma oluşmaması için, mahkemenin kendisine böyle özel bir yetki vermiştir. Maddenin (f) fıkrası hükmünce de, duruşma düzenini bozacak söz veya davranışlarda bulunan sanık ve müdafiinin duruşma salonundan çıkarılabileceği belirtilmektedir. Müdafiinin duruşma salonundan çıkarılabilmesi yetkisi ayrıca bir tartışma konusu olduğu için o noktaya hiç değinmeden, sadece, sanık ve müdafiinin aşağılayıcı veya tahkir edici ifade veya davranışlarının bu hüküm doğrultusunda, TCK hükümleri saklı kalmak üzere, duruşma salonundan çıkarılma yaptırımına tabi tutulduklarını belirtmekle yetineceğiz. TOKBAŞ Hakan, Türkiye Mevzuatında Şerefi İhlal, s.170-171 |
|
Şerh Son Güncelleme: 05-06-2011
|
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |