Kanallar : Lütfen
Seçiniz |
|
|
|
|
Müvekkil şirket çalışanı içerisinde "yönetim ve çalışma saatleri bana uymadığından iş sözleşmemin sonlandırıyorum. Tazminatımın ödenmesini talep ediyorum." ibaresi yer alan bilgisayar çıktısı bir dilekçe getirmiş, altında da ıslak imzası var. İstifa olarak çıkış yapılması halinde dilekçenin el yazısı ile yazılmamış olması sorun teşkil eder mi ?
|
|
|
|
Merhaba. Tapu iptal tescil davası açacağım kişinin alacaklısı, aslında müvekkilin olan arsanın icra yoluyla satışını istemiş. Şimdi ben bugünden sonra dava açıp icra yoluyla satışları da ihtiyati tedbir kapsamında talep etsem, bu satışlar durur mu?
Bir çözüm yolu var mı?
Şöyle ki, müvekkilin de dahil olduğu bir grup kişiden (100 küsür kişi) ücret alan ve arsa alacağını, taşınmaz daire yaptıracağını söyleyen güvendikleri ve memur bir arkadaşları, aldığı paralarla satın aldığı arsaları kendi üzerine noterde tescil ettiriyor. Ancak kendisi devlet memuru olduğu için cezai süreçten korkarak notere gidip "Düzenleme Şeklinde İfade Tespit Tutanağı" başlıklı noter beyanında “… yukarıda yazılı taşınmazların aşağıda ismi yazılı kişilerin müşterek malı olduğunu, taşınmazların kendi paraları ile satın alındığını, her ne kadar tapu senetleri benim adıma tanzim edilmiş ise de gerçekte bu taşınmazların benim olmadığını hiçbir baskı, cebir ve tehdit altında olmaksızın kendi serbest irademle beyan ve ifade ederim." Diyerek, beyanda bulunuyor. Bunun üzerine davan açan kişiler tapularını alıyor ve dava sürecinde ihtiyati tedbir talepleri kabul ediliyor. Müvekkilim gibi henüz dava açmayan açsa da ihtiyati tedbir koyduran ancak tapusunu almayan 45 kişi kalmış durumda. Dolayısıyla daha önce mahkemeyi ikna edip tedbir koyduran ve tapusunu alanlar var biz o emsalleri de sunacağız. Teminat isterse onu da veririz. Ama sorun şu müvekkil gibi henüz davasını dahi açmamış kişiler, icra yoluyla arsaları başkasına satılırsa ne yapacaklar? Yarın dava açarken ihtiyati tedbirin cebri icrayı da kapsayacak şekilde konulmasını istesek ya da ihtiyati haciz talep etsek, bir şekilde hak kaybını önleyebilir miyiz?
|
|
|
Yazan : _M.CAN_,
Tarih : 22-04-2025 16:03
|
Merhaba , İ.İ.K.md 121 kapsamında alacaklı sıfatıyla ikame ettiğimiz ortaklığın giderilmesi davası lehimize sonuçlandı ve kesinleşti. Bu kapsamda davalılardan payları oranında vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin alınmasına hükmedilmiş olup bu hususlardaki ilamlı icramız da itiraza uğramadan kesinleşmiş durumda.
Mevcut durumda müvekkilin maddi yetersizliği sebebiyle satış aşamasına geçemediğimiz ve ne zaman geçebileceğimiz de belli olmadığı için işbu alacaklarımızı mecburen icra takibine konu ettik. Gelinen noktada aylar sonra tüm hacizlerin konulduğu icra dosyamız için borçlulardan sadece biri tarafından bu alacakların münferiden icra takibine konu edilemeyeceği sadece satış aşamasında gözetilebileceği iddiasıyla takibin iptali davası açıldığını öğrendik. Belirttiğimiz üzere, davamız zaten paydaş olmayan 3.kişi niteliğindeki alacaklı tarafından açılmış bir dava olup ortada henüz derdest bir satış dosyası da bulunmamaktadır. Takip talebimizde de zaten tahsilde tekerrür olmamak üzere icra takibi ikame edildiği de belirtilmiştir. Bu mantıkla, devam eden süreçte haricen ödeme / vazgeçme vb. herhangi bir başka sebeple taşınmazların satışı aşamasına geçilmemesi durumunda ortaklığın giderilmesi davasının ilamına dayanan alacakların tahsilinin mümkün olmayacağı şeklinde ilginç bir sonuç da doğacaktır.
Bu kapsamda belki de satış aşamasına hiç geçemeyeceğimiz olasılığı da gözetilerek açılan davanın haksız ve dayanaksız olduğunu düşünüyor, değerli görüş ve yardımlarınızı bekliyoruz. Şimdiden teşekkür eder iyi çalışmalar dileriz.
|
|
|
|
Herkese merhabalar,
Bir kira tahliye davamızda ön inceleme duruşmasında tanık listesi için verilen kesin süreyi kaçırdık. Öte yandan mayıs ayı içerisinde keşif de yapılacak. Tanık listemizi şimdi sunsak (henüz keşfe 2 hafta duruşmaya 6 ay var) ve hem keşifte hem de duruşmada tanıklarımızı hazır bulundursak HMK’daki açık hüküm gereği dinlenmeleri mümkün müdür? Yoksa ihtarat yapıldığı için delilimizden vazgeçtiğimiz kabulüyle dinlenmezler mi?
HMK Madde 290; …(2) Mahkeme keşif sırasında tanık ve bilirkişi dinleyebilir.”
HMK Madde 243; “…1) Tanık davetiye ile çağrılır. Ancak, davetiye gönderilmeden taraflarca hazır bulundurulan tanık da dinlenir. Şu kadar ki, tanık listesi için kesin süre verildiği ve dinlenme gününün belirlendiği hâllerde, liste verilmemiş olsa dahi taraf, o duruşmada hazır bulundurursa tanıklar dinlenir.”
|
|
|
|
Merhabalar,
İdare aleyhine vergi mahkemesinde açtığımız dava lehimize sonuçlanmış, tarafımıza vekalet ücreti hükmedilmiştir. Her ne kadar dosya henüz kesinleşmemiş olsa da, kesinleşmesi gerekmediğinden vekalet ücretinin tahsilini yazılı şekilde istedik ancak idare yaklaşık 5 aydır ödemeyi yapmamıştır. Bunun için biz de idare aleyhine ilamlı icra yapacağız.
Sormak istediğim, idarenin ödemesi gereken süreden icra takibi yaptığımız güne kadarki geçmiş gün faizini hesaplayıp icra takibine dahil edebiliyor muyuz yani vekalet ücretine idare aleyhine faiz işler mi, işlerse hangi tarihten itibaren işler?
(tahminimce İYUK 28 e göre idare ödemenin kendisinden talep edildiğinden itibaren 30 gün içinde ödemesi gerekmekte, o süre geçtikten itibaren faiz de istenebilir diye düşünüyorum)
Cevaplayan meslektaşlara şimdiden teşekkür ederim.
|
|
|
|
Merhaba meslektaşlarım,
Müvekkile ait güzellik merkezine yapılan denetimde tıbbi cihaz nitelendirilmesi yapılan 2 cihazın bulunduğu tek odaya mühürlenme işlemi ve para cezası uygulandı.( diğer alanlarda işlemler devam ediyor.)
İlgili işlemle ilgili dava süreci devam etmekte ancak müvekkil kendi iradesiyle ilgili işyerini kapatacak.
Bu durumda mühürlenen odanın ve odanın içerisinde bulunan 2 cihazın durumu ne olacak ?
Müvekkil kendi iradesiyle işyerini kapattıktan sonra nasıl bir yol izlemeliyim ?
Cevap veren meslektaşlarıma şimdiden teşekkür ederim.
|
|
|
|
Meslektaşlarım merhaba. Müvekkil kiraya veren, kiracıya kira tespit davası açtı ve kira sözleşmesinin 5. yılının dolduğu tarih olan başlamak üzere 01/01/2022 tarihinden itibaren kira bedeli artırılarak tespit edildi. Kiracı taraf ödeme yapacak hesaplama yapıyorum ancak müvekkil kiraya veren bu taşınmazı 01/07/2022 tarihinde satın aldı yani kiranın mahkemece başlangıç olarak tespit edildiği 01/01/2022 tarih ile 01/07/2022 tarihi arası 6 aylık dönemin kira farkını biz mi talep edeceğiz yoksa eski malik mi talep etmeli? Taşınmaz ve kira sözleşmesi kanunen bize geçtiği için şu an borç olarak görünen kira bedelini de bizim talep etmemiz gerektiğini düşünüyorum kira borçlarını talep yetkisi de yeni malik kiraya verene geçtiği için ancak yine de sormak istedim sizlere meslektaşlarım belki emsal vardır. Çok teşekkürler.
|
|
|
|
Meslektaşlar merhaba;
Müvekkil ruhsata tabi olmayan bahçede bir konut yapmış kendisine kalabilmek için fakat muhtarlıktan izin almadan konutu yapmış. Şimdi acaba nasıl bir yol izlenerek imar kanununa aykırı olmaktan kurtulabilir? Kurtulabilir mi? Daha önce böyle bir durumda kalan meslektaş varsa yardımcı olabilir mi?
|
|
|
Yazan : abuj,
Tarih : 14-04-2025 20:19
|
Sayın meslektaşlarım,
Sanık araç kiralama şirketinden kiraladığı araç ile müvekkile çarpmış ve müvekkil yaralanmıştır. Şoför yabancı olduğundan manevi tazminat davasını sadece kiralama şirketine açacağız.
1-) Arabuluculuk yoluna başvurulması zorunlu mudur?
2-) Davayı Asliye Hukuk Mahkemesinde mı yoksa Asliye Ticaret Mahkemesinde mi açmamız gerekiyor?
3-) Son olarak kazanın olduğu yer mahkemesinde davayı açabilir miyiz?
Cevaplarınız için şimdiden teşekkür ederim.
|
|
|
Yazan : cem_law,
Tarih : 14-04-2025 17:48
|
Merhaba Meslektaşlarım
Bir ceza davasında katılan vekiliyim. Sanıklara özel hayatın gizliliğinden hapis, şantaj suçundan HAGB verildi. Lehimize vekalet ücretine hükmedilmişti. HAGB’ye yapılan itiraz reddedilerek kesinleşti. Hapis cezası yönünden karşı tarafın istinaf başvurusu sonuçlanmadı. 1,5 yıldır istinaftan dosyanın dönmesini bekliyorum. Vekalet ücreti alacağımızın değeri zamanla eriyor. HAGB kararı kesinleştiğine göre vekalet ücretini bu aşamada(istinaf kararı gelmeden) icraya verebilir miyim?
|
|
|
Yazan : zdmrx,
Tarih : 13-04-2025 14:36
|
Meslektaşlarım merhaba,
Kira tespit davası sonucunda belirlenen bedel yüksek olduğu için istinaf edeceğiz.
Ancak kira bedelini hangi orandan yatırmak gerekir? Yeni mi yoksa kiracının yatıracağı daha düşük olan bedelden mi?
Zira tespit edilen kira bedeli üzerinden kirayı yatırırsak yeni bedeli kabul mu etmiş oluruz?
Teşekkürler.
Saygılarımla.
|
|
|
|
Merhabalar meslektaşlarım.
Tüketici mahkemesinde tüketici davacı tarafından açılmış bir manevi tazminat davası söz konusu. Bu dava, Yargıtayın 'manevi tazminat davalarında da hakem heyetine başvurulması gerektiği' yönündeki güncel kararından evvel açılmıştı. Salt manevi tazminat davası olduğu için, tarafımızca hakem heyetine başvuru olmadan açılan bir davaydı. Bu hususta güncel Yargıtay kararından önce herhangi bir Yargıtay kararı bulunmamakla birlikte birbiri ile çelişen Bam kararları mevcuttu. Güncel Yargıtay kararı nedeniyle davada tüm deliller toplandıktan sonra karar duruşmasında 'hakem heyetine başvuru yapılmadığı' gerekçesiyle usulden ret kararı verildi. Manevi tazminat davası 30.000,00 TL üzerinden ikame edilmişti. Tüketici aleyhine bu ret kararı ile birlikte 15.000,00 TL maktu vekalet ücretine hükmedildi.
Buna ilişkin bazı sorularım olacak;
- Öncelikle hükmedilen karşı vekalet ücretinin, tüketici mahkemesi olduğundan dolayı maktu değil; dava değerinin %16 'sı oranında nispi olan 4.800,00 TL olması gerekmez mi ? ( Bu doğrultuda bir tashih talebi gönderildi.)
- İkinci olarak, ben istinaf yoluna gitmek yerine tamamıyla süreci baştan başlatıp hakem heyetine başvuru ile başlayacağım; ancak hakem heyetine başvuru zamanaşımı süresini keser mi? Zira buradaki il heyetinin manevi tazminat taleplerinde kendi yetkileri dışında olduğu gerekçesi ile ret verdiğini biliyorum. Hakem heyetinden de alınacak bir ret kararı sonrasında benim tekrar dava açmamda süreden herhangi bir sorun olur mu? Çünkü 2 yıllık sürenin dolmasına 3 ay var.
- Üçüncü olarak, karar henüz kesinleşmemişken - derdest dosya mevcutken- hakem heyetine başvuruda herhangi bir sorun olur mu?
- Dördüncü olarak, usulden reddolan bu davada talep edilen manevi tazminat miktarını yeni yapacağım başvuruda artıracağım. Daha yüksek bir meblağ üzerinden açacağım. Bu hususta herhangi bir sorun olur mu?
|
|
|
|
2002 yılında müvekkilimin taşınmazı üzerine ipotek tesis ediliyor. (200.000.000 eski türk parası) aradan yıllar geçiyor, müvekkil ipoteği fek ettirmek için bankaya gidiyor ancak banka kimim riski için ipotek tesis edildiğini, riskin kapanıp kapanmadığını vs. Hiçbir belgeyi bulamadığı için ipoteği fek etmiyor. Müvekkil tapuya gidiyor ve ipotek tesis işlemine ait belgeyi temin ediyor ancak bu belge de yeterli gelmiyor. Hukuken bu ipoteği kaldırmak için nasıl bir yol izlenebilir? Yardımcı olabilirseniz çok sevinirim.
|
|
|
Yazan : AV.SANEM,
Tarih : 11-04-2025 15:54
|
Merhaba meslektaşlarım;
Kira kontratı süresi 10 yıl ve kira kontratında kiralayanın " farklı bir oranda artırım talebinde bulunmayacağı; sözleşme süresi içinde buna ilişikin tespit vb. dava açmayacağını kabul ve taahhüt eder" hükmü var. Kiralayan yönünden bunun geçerliliği nedir? Konuya ilişkin emsal karar mevcut mudur, ben bulamadım.Teşekkür ederim.
|
|
|
|
Merhaba,2013 te kiralanan bir taşınmaz için 2 kira bedeli olan 2.300 TL depozito olarak alınmıştır. 2025 yılı kira bedeli 25.000 dir. Kiracı şuan konuttan ayrılmaktadır. Depozito iadesi için 25.000x2 50.000 TL depozito bedeli iadesi istemektedir. Bu mümkün mü? Verilen depozitonun günümüz uyarlanması zorunluluğu var mıdır? Eğer buna ilişkin bir zorunluluk varsa hangi faiz türü işletilmelidir? Buna ilişkin Yargıtay kararlarına rastlayan meslektaşım var mıdır? 2.300 TL depozito iadesi yapılırsa bu duruma yönelik bir dava ile karşılır mıyız?
|
|
|
|
Merhabalar,
Yazılı kira sözleşmesine dayalı olarak(10 yıllık sözleşme) müvekkilim adına kira tespit davası açtım. Davalı, kira sözleşmesinin tarafı olmadığını iddia ederek tanık dinletmek istediğini belirtti. Mahkeme de bu yönde ara karar vererek tanıkların dinlenmesine hükmetti.
Ancak TBK 323 hükmü uyarınca, kiralananın devrine ilişkin yazılı bir izin bulunmamakta ve müvekkile bu yönde herhangi bir bildirim de yapılmamıştır. Kira sözleşmesinin halen geçerli olduğu ve müvekkilimin rızası dışında bir devrin hukuki sonuç doğuramayacağı kanaatindeyim.Bu aşamada davanın konusu gereği mahkemenin tanık dinlemesinin süreci uzattığını düşünüyorum, ara karardan rücu istemeli miyim? yoksa hatalı mı düşünüyorum? Bu konudaki değerli görüşlerinizi rica ediyorum.
Şimdiden teşekkür ederim.
|
|
|
|
Sayın Meslektaşlarım Merhaba,
konumuz şöyle, davacı apt yönetimi bakiye borcunuz var diyerek birden fazla farklı dosyalardan müvekkile ilamsız takip başlatıyor.
müvekkilin itirazıyla duran dosyalara aynı dava üstünden itirazın iptali davası ikame ediliyor.
ancak esasa girmeden burdaki mesele: bu takiplerden birinde atıyorum 5 aya ilişkin ayrı alacak kalemi var bunlardan biri de ocak ayı aidatı.
diğer takipte bu ocak ayı aidatı yine istenmiş ve + başkaca talepler.
şimdi açılan davada biz bunu sehven yaptık aynı ayı istemişiz siz şuna göre hesaplayın niteliğinde bir açıklama var konuya ilişkin… oldukça kafam karıştı süresiz şikayet yoluna gitsem sadece o alacak kalemi açısından mı bir karar çıkacak direkt ilamlardan sonraki tamamen mi iptal olacak. bilgisi olan üstatlarımı bekliyorum henüz tecrübem çok az
|
|
|
|
Meslektaşlarım merhabalar, müvekkilin site yönetiminde olmadığı bir tarihe ait sgk prim borcundan kaynaklı olarak müvekkile de ödeme emri gönderildi. Söz konusu ödeme emrinde izlenecek yol olarak 15 gün içerisinde iş mahkemesine yapılacak itiraz yolu öngörülmüş. Benim merak ettiğim sgk prim borcundan kaynaklanan açılacak ödeme emrinin iptali davasında kuruma başvuru zorunluluğu var mı?
|
|
|
Yazan : tegese,
Tarih : 10-04-2025 11:50
|
Sayın Meslektaşlarım
Kira bedelinin tespiti davası neticesinde kesinleşen karar gereğince kira farkları için örnek 13 takip açtığımızda ödeme emri vekile mi yoksa asile mi tebliğ edilmelidir? Neticede ilamlı takip olmadığı için asile tebliğ edilmesi gerekir diye düşünüyorum ancak farklı yorumlar da okudum.
|
|
|
Yazan : zdmrx,
Tarih : 09-04-2025 19:44
|
Meslektaşlarım merhaba.
Hukuk mahkemesinde verilen kısa kararda "...kararın tebliğinden 2 hafta içerisinde..." istinaf edilebileceği yazmış.
İstinaf süresi, bu kısa kararın tebliği ile mi yoksa gerekçeli kararın tebliğinden itibaren mi başlayacak?
Kısa kararın tebliği ile istinaf süresi başlıyorsa, yazılacak dilekçenin niteliği nedir?
Şimdiden teşekkür ediyorum. Saygılarımla...
|
|
|