Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Yanıt Bekleyen Hukukçu Meslektaşların Soruları
Kanallar : Lütfen Seçiniz

Hukuk Haberleri :
23.08. Takı Konusunda Önemli İçtihat Değişikliği - Av.Habibe YILMAZ KAYAR
Haber Ekleyin

Yazan : Av. Tuna, Tarih : 29-06-2024 23:26
Merhaba meslektaşlarım,

Müvekkil iki kardeş bir de amcaları var. Haladan taşınmazlar miras kalıyor, amca kendi kendine bir taşınmazı 11 ay önce kiraya veriyor müvekkillere de kira bedellerini hiç paylaştırmıyor. Kiraya verme hususunda diğer ortakların kesinlikle muvafakatı yok. Bu durumda geçmiş ödenen 11 aylık kira bedelinin müvekkillerin hakkına düşen kısmının tahsili ve kiracının tahliyesi için dava açmak istiyorum. Platformdaki ilgili konuları okudum ama konu kafamda tam olarak oturmadı.

11 ay boyunca ortaklardan birine ödenen kiranın tahsili için ecrimisil davası mı açmam gerekir yoksa vekaletsiz iş görmeden kaynaklanan alacak davası mı? Açmam gereken dava ecrimisil ise kiracıyı da davalı olarak göstermeli miyim?

kiracıyı tahliye etmek için tahliye davası mı ikame etmeliyim yoksa el atmanın önlenmesi için dava açsam yeter mi? Kaymakamlıktan el atmanın önlenmesi için başvuru yapmayı da düşünüyorum.

Kiracıya taşınmazı tahliye etmesini, tahliye edene kadar kira bedellerinin 2/3'ünü müvekkillerin hesabına yatırması hususunda ihtar keşide etmem sorun teşkil eder mi?

Yardımlarınız için şimdiden teşekkür ederim.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :4602, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : Avukatt2121, Tarih : 29-06-2024 19:52
Merhaba meslektaşlarım,
Müvekkil kredi kartını kullanarak internet üzerinden 5 adet ayrı ayrı mal satın alıyor. Ancak ilgili mala ilişkin hiçbir fatura vs. elinde mevcut değil. Bankaya Chargeback başvurularında bulunmamızın sonucunda 3 başvurumuz kabul edilirken 2 başvuru için aynı banka tarafından belge talep edilmektedir.
Mal ya da hizmeti sağladığını ispat yükümlülüğü ücreti alan satıcı da değil midir? Herhangi bir fatura sunamadığımız için Chargeback başvurusunun reddi olağan mıdır?
Elimizde belge bulunmamakta ancak yine de Bankalar Birliği Hakem Heyetine başvuruda bulunmamız durumunda ilgili meblağın ödemesinin sağlanması mümkün müdür?
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :4676, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : avukat.fks, Tarih : 28-06-2024 17:05
Merhaba meslektaşlarım,
Arsa sahibi olan müvekkil, 2023 yılının 10. ayında müteahhit ile noterde düzenleme şeklinde, tüm şartların ayrıntılı olarak yazıldığı "taşınmaz satış vaadi ve arsa payı karşılığı inşaat" sözleşmesi imzalamıştır.

sözleşmedeki maddelerden üç tanesi aynen şu şekildedir;
1 - "İnşaat süresi ruhsat tarihinden itibaren 18 aydır."
2 - "Ruhsat süresi, arsa sahipleri arsayı sorunsuz olarak sözleşme tarihini müteakip müteahhide teslim ettikten sonra 6 aydır."
3 - "sözleşmeden cayan taraf karşı tarafa yaptığı masrafları ödemekle yükümlüdür"

Sözleşmeden sonra 15 gün içerisinde arsa müteahhide sorunsuz olarak teslim ediliyor. Müvekkilin arsa üzerindeki evi yıkılıyor ve müvekkil de kiralık evde yaşamaya başlıyor.

Müteahhit halen inşaata başlamadığı gibi ruhsat alımını da mimardan rica edip geciktirmesini istiyor. Sonuç olarak sözleşmeden bu yana 8 ay geçmiş olmasına rağmen ruhsat dahi alınmamış, inşaata başlanmamış. Müteahhit telefonlara bakmıyor.

Sözleşmedeki 2 numaralı madde ruhsatın 6 ay içerisinde alınması gerektiği anlamına mı geliyor?

Haklı sebep ile sözleşmenin feshi nasıl mümkün olur?
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :4578, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : Av. Can Yıldırım, Tarih : 27-06-2024 14:04
1995 yılında 2981/3290 sayılı kanunun 10/c maddesi uygulaması gereği müvekkil lehine davalının parseli üzerinde 229.000.080-ETL kanuni ipotek tesis edilmiştir. 2021 yılı eylül ayı içerisinde davamızı açtık. Geçtiğimiz aylarda uyarlama davamız sonuçlandı ancak dava tarihi itibariyle hesaplama yapıldığı için mahkeme tarafından kabul edilen tutar haliyle müvekkili memnun etmedi. Ortada da bir enflasyon gerçeği bulunmakta. Bu halde munzam zararı talep edebilir miyiz veya başvurulacak başka bir yol var mı?
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :4633, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : Av.Ceyda Sultan, Tarih : 26-06-2024 13:59
Meslektaşlarım merhabalar,

Bir konuda fikirlerinize ihtiyacım var.

Bilindiği üzere, 6217 sayılı yasanın geçici 2 maddesi ile TBK 344 ve bazı maddelerinin yürürlüğü tacirler için 01.07.2020 tarihine ertelenmiştir.

Akabinde ise 16.01.2019 tarihli 7161 Sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 56. Maddesi ile TBK 344 hükmündeki üfe oranı tüfe olarak değiştirilmiş, aynı kanunun 59. Maddesi ile de yukarıda TBK 344’ün yürürlük tarihini erteleyen geçici 2. Maddeye ekleme yapılarak 344’ün geçici 2. Maddenin ilk fıkrasında yer alan kira sözleşmeleri bakımından da (yani tacirler ve özel hukuk tüzel kişileri) uygulanacağı hükmedilmiştir.

Ben bu kanun maddesinden tacirler için TBK 344 hükmünün 2019 tarihinden itibaren uygulanacağı kanısı oluşmaktadır. Hatta bu yöndeki makaleler ve Yargıtay kararını aşağıda paylaşıyorum


"Ayrıca belirtmek gerekir ki, 17.1.2019 tarihli ve 7161 sayılı Kanun’un 59. maddesi ile 31.3.2011 tarihli ve 6217 sayılı Yargı Hizmetlerinin Hızlandırılması Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un geçici 2. maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir: “Bu fıkrayı ihdas eden Kanunla değiştirilen 6098 sayılı Kanunun 344 üncü maddesindeki tüketici fiyat endeksindeki oniki aylık ortalamalara göre değişim oranının esas alınacağına ilişkin hüküm, birinci fıkra kapsamında olan kira sözleşmeleri ile akdedilmiş diğer kira sözleşmelerinin yenilenmesinde uygulanır.”. Söz konusu hüküm ile birlikte kiracının Türk Ticaret Kanunu uyarınca tacir olarak sayılan kişiler ile özel hukuk ve kamu hukuku tüzel kişileri olduğu işyeri kira sözleşmeleri bakımından 6217 sayılı Kanun’un, 6353 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 53. maddesi ile değişik Geçici 2. maddesiyle 8 yıl süre ile ertelenmesi de ortadan kaldırılmış olmaktadır." (Öktem Çevik, Seda. “Türk Borçlar Kanunu M. 344 Uyarınca Kira Bedelinin Belirlenmesine İlişkin Temel Esasların Değerlendirilmesi”. Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi 24, Sy. 1 (Mayıs 2022): 39-77.)

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi E. 2021/2915, K. 2021/5408 sayılı 25.05.2021 tarihli ilamı:
“...18.01.2019 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 7161 sayılı kanunun 59. maddesi ile 6217 Sayılı Kanunun geçici 2. maddesine; “Bu fıkrayı ihdas eden Kanunla değiştirilen 6098 sayılı Kanunun 34 üncü maddesindeki tüketici fiyat endeksindeki on iki aylık ortalamalara göre değişim oranının esas alınacağına ilişkin hüküm, birinci fıkra kapsamında olan kira sözleşmeleri ile akdedilmiş diğer kira sözleşmelerinin yenilenmesinde uygulanır.” hükmü eklenerek, tüm çatılı gayrimenkul kiralarında 01.01.2019 tarihinden itibaren yapılacak kira artışlarının tüketici fiyat endeksindeki oniki aylık ortalamalara göre değişim oranı esas alınarak belirleneceği hüküm altına alınmıştır. ... Uyuşmazlık 01.01.2019 tarihinden itibaren geçerli olan aylık kira artışının sözleşmenin 7.1 maddesi yerine TBK 344. maddesi ile 16 Ocak 2019 tarihli Hazine ve Maliye Bakanlığının genelgesinin uygulanıp uygulanmayacağı noktasında toplanmaktadır. Her ne kadar bölge adliye mahkemesince, tacir olan davacı kiracı yönünden TBK’nın 344. maddesinin uygulanma imkanı bulunmadığı ayrıca 16.01.2019 tarihli Hazine ve Maliye Bakanlığının genelgesinin kanuni düzenlemeleri değiştirmesinin söz konusu olamayacağı gibi, genelgenin yenilenecek veya yeni yapılacak kiralara ilişkin artış kuralı getirdiği, mevcut kira sözleşmelerinin artış hükmünü ortadan kaldırmadığı veya değiştirmediği, devam eden sözleşme hükümlerinin kiraya veren ve kiracıları bağlayacağı belirtilerek davanın reddine karar verilmiş ise de; 7161 sayılı kanunun 59. maddesi ile 6217 sayılı kanunun geçici 2. maddesinde, tüketici fiyat endeksindeki on iki aylık ortalamalara göre değişim oranının esas alınacağına ilişkin hükmün, akdedilmiş diğer kira sözleşmelerinin yenilenmesinde de uygulanacağı açıkça belirtilmiş olup, kanunun yayın tarihinden itibaren derhal uygulanması gerekeceğinden, bu itibarla, ilk derece mahkemesince kira bedelinin tüketici fiyat endeksindeki on iki aylık ortalamalara göre değişim oranının esas alınarak belirlenen kira bedeli üzerinden, davacının istirdatını istediği alacağın hesaplanarak karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır..

Ancak 2023-2024 tarihli Yargıtay kararlarında 2019 tarihindeki değişikliğe hiç değinilmeden TBK 344 hükmünün yürürlük tarihinin tacirler için 01.07.2020 tarihi olarak alındığını gördüm. ona ilişkin birkaç kararı da aşağıya ekliyorum. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz ve yakın zamanda bununla ilgili bir dosyası olup karara çıkan oldu mu? Yardımlarınız için şimdiden çok teşekkür ederim

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2023/2580 E. 2024/792 K. 27-02-2024 Tarih;
" 6098 sayılı kanunun 323, 325, 331, 340, 343, 344, 346 ve 354'ncü maddelerinin 01.07.2012 tarihinden itibaren 8 yıl süreyle uygulanamayacağı, bu halde kira sözleşmelerinde bu maddelerde belirtilmiş olan konulara ilişkin olarak sözleşme serbestisi gereği kira sözleşmesi hükümlerinin tatbik olunacağı, kira sözleşmelerinde bu konulara ilişkin hüküm olmayan hallerde mülga Borçlar kanunu hükümlerinin uygulanacağı aynı düzenlemede belirtilmiştir."

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2021/11424 E. 2021/11117 K. 07-12-2021 Tarih;
" Bununla birlikte 6217 Sayılı Yasanın geçici 2. maddesinde değişiklik yapan 6353 Sayılı Yasanın 53. maddesine göre; kiracının Türk Ticaret Kanununda tacir olarak sayılan kişiler ile özel hukuk ve kamu hukuku tüzel kişileri olduğu işyeri kiralarında 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanununun 323, 325, 331, 340, 343, 344, 346 ve 354'ncü maddelerinin 01.07.2012 tarihinden itibaren 8 yıl süreyle uygulanamayacağı, bu halde kira sözleşmelerinde bu maddelerde belirtilmiş olan konulara ilişkin olarak sözleşme serbestisi gereği kira sözleşmesi hükümlerinin tatbik olunacağı da öngörülmektedir."
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :4655, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : Y#kup, Tarih : 26-06-2024 13:27
Merhaba saygı değer meslektaşlarım

Menfi tespit davasında(kira hukuku) istinaf ve yargıtay kesinlik sınırı nedir.Bu sınır yıllık kiramı yoksa konu edilen borç miktarımı dikkate alınır
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :4830, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : gbahsi, Tarih : 26-06-2024 08:16
Merhabalar meslektaşlarım, manevi zararın para dışında (örneğin kınama) bir vasıta ile giderimi konusunda dava açan meslektaşım var mıdır? Bu durumda maktu vekalet ücretine mi hükmedilmektedir?
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :4906, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : av.seenerb, Tarih : 25-06-2024 17:33
meslektaşlarım
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :4925, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : Av. Can Yıldırım, Tarih : 25-06-2024 14:35
Merhaba. Murisin vefatı sonrası müvekkilin en büyük abisi tapuların kendisine devredilmesi gerektiğini aksi halde taşınmazların imara açılmasının mümkün olmadığını söyler. Tabi böyle bir şeyin olmadığı hususunda bilgilendirme yapılsa da bir inatlaşma söz konusu. Bu halde taşınmazların imar açılması için yapılacak işlemlerin daha hızlı görülmesi amacıyla inanç sözleşmesi ile devredilmesinde bir sakınca var mıdır? İmar uygulaması sonrası rızayla devir yapılmadığı durumda mahkemeden veraset ilamındaki payı oranında iadesi talep edilebilir mi?

Eklemem gerekirse kardeşler arasında şehir dışında ve yurt dışında yaşayanlar, taşınmazın bulunduğu yere gelmesi mümkün olmayanlar mevcut. Bu durumda vekalet verilerek bu işlemlerin yapılabileceğini izah etsek de ısrarla büyük abinin üzerine devredilmesi durumunda bir sorunun yaşanıp yaşanmayacağı konusunda görüş isteniyor.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :4879, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : Av. Tülay, Tarih : 25-06-2024 13:08
Merhabalar meslektaşlarım . Müvekkilin borçlarından dolayı maliki olduğu apartmandaki sekiz daire ve iki dükkan ve artı taşınmazlar üzerinden satış istenmiş ancak borca iki dükkan ve yedi daire yeterli geldiği için bunların alacaklı bankaca borca mahsuben alındığı için dosya infaz edilmiş, devirler yapılmış .
Binadaki sekiz daireden , dubleks olan daire borçlu müvekkile kalmış ( bu daire tapu kayıtlarında normal daire olarak geçmekte . Ancak kaçak şekilde içeriden merdiven ile teras a kat çıkılmış , teras da kapatılmış bu şekilde dubleks olmuş .icra bilirkişi raporlarında da bu şekilde dubleks olarak yer alıyor )
Aradan dört yıl kadar süreç geçmiş. Müvekkil kendine ait olan dubleks daire üzerine ipotek veremiyor , herhangi bir işlem yapamıyor . Banka izin vermiyor . Bankalarca fiziken gidildiğinde ve rapor alındığında on numaralı müvekkile ait dubleks bölümün bankaya ait olduğu şeklinde bir durum söz konusu oluyor. Çünkü onlar olması gereken şekilde yazıyor sağdan başlayıp bir iki üç diye rapor veriyorlar
Belediye ile görüştük.
imar proje evraklarını incelediğimizde , belediye çalışanlarının söylemine göre Proje üzerinde bağımsız bölümleri isimlendirirken bu husus ayrı bir inceleme yapılmadan elle yapılmış
Bina Girişine göre soldan başlayarak daire numarası verilmesi gerekiyormuş
Ancak binanın girişi değil, binanın ters cephesinden başlayarak yanlış numara verilmiş . müvekkilin dış kapı no sekiz olan daire solda kalıyor bina girişine göre . Ama aslında sağda kalması gerekiyor. Ters bir numara söz konusu
Apartmanın diğer daireleri bankaya ait olduğu için , tüm maliklerin bir araya gelmesiyle düzeltilebileceği söylenen düzenlemeyi yapamıyoruz . Dava yoluna gidilmesi gerektiği söylendi .
Burada açılması gereken davanın TMK 1027 uyarınca tapu sicilindeki hatanın düzeltilmesi olabileceğini düşündüm. Ancak burada tapunun bağımsız bölüm vermesi nedeniyle çekişmesiz şekilde tapu ya mı yönlendirmeliyim , veya bankayı da taraf göstermeli miyim?
Tapu kaydında düzeltim dışında aklıma bir yol gelmiyor. kat mülkiyetinden gitsem sulh hukukta ve arabuluculuk aşamalarını tüketerek dava açmalıyım. davayı malike yönlendirsem mi , yoksa tapuyla husumet şeklinde ilerlesek herhangi bir sıkıntı yaşanır mı ?
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :4923, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : Gülbahar Akyol, Tarih : 24-06-2024 08:42
Merhabalar,

haftalardır çözüm aradığım bir konu hakkında sizlere çözüm bulmak umuduyla sormak istediğim sorum şudur:

6 Şubat 2023 depremlerinin ardından DASK'a karşı 25 Kasım 2022 tarihli tebliğin uygulanması ve bu tarihten önce poliçe yaptıranlara da güncel tarife üzerinden teminat ödemesi yapılması için başvurularımız oldu. Başvurularımız neticesinde Sigorta Tahkim Komisyonu tarafından kesin kabul kararları verildi. Ödeme talebiyle DASK'a başvurduk ancak DASK başvurulara cevap vermiyor ve ödeme yapmıyor. İcra takibi başlatmakta hukuki bir yarar göremedik zira DASK'ın mallarına ve alacaklarına haciz eklenmiyor, icra yolu DASK için bir yaptırım aracı değil. Kısacası bizzat başlattığımız ve aylardır takip ettiğimiz başvurular olumlu sonuçlandı ancak tahsil için nasıl bir yol izlememiz gerekir veya başka bir yol var mıdır, sormak istedim. Bu arada Sigorta Tahkim Komisyonunun miktar itibarıyla kesin kararlarına karşı DASK vekilleri temyize başvuruyor Yargıtay'ın "temyize başvurulamaz" kararlarına rağmen. DASK'ta bu süreç nasıl ele alınıyor gerçekten merak ediyor ve gözümden kaçan bir husus mu var diye düşünmeden edemiyorum.

Biraz uzun oldu, şimdiden teşekkür ederim.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :5143, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : ecem98, Tarih : 23-06-2024 13:07
Merhaba meslektaşlarım, Hattuşa devre tatil sözleşmesinden cayma işe ilgili dava süreci veya THH süreci olan meslektaş oldu mu?
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :5177, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : buraki, Tarih : 20-06-2024 23:07
Sayın meslektaşlarım merhabalar.

Döviz üzerinden başlatılan bir icra takibine dayalı mal kaçırma gerekçesiyle açtığımız bir tasarrufun iptali davası ile ilgili bir sorum olacaktı. Şöyle ki; İcra dosyası 2018 yılında başlatıldı, itirazın iptali davası süreci olduğu için takibin kesinleşmesi 6 yılı buldu. Geçen süreçte döviz de ciddi oranda artış gösterdi, takip talebinde döviz kuru tahsil tarihindeki döviz kuru olarak talep edildi. Tasarrufun iptali davasında kapak hesabı örneğin 100.000 TL olarak göründüğünden dava değeri olarak bu tutar üzerinden dava açtık ve davada karar aşamasına gelindi. Döviz üzerinden dosya alacağı 100.000 TL den çok daha fazla ve kur arttıkça da artış gösteriyor. Nihayetinde karar olarak icra dosyası üzerinden kapak hesabı ile sınırlı olacak şekilde haciz yetkisi veriliyor. Fakat dava değeri olarak gösterdiğimiz 100.000 TL dava değerini güncel kapak hesabına göre ıslah ile arttırmamız gerekiyor mu diye tereddüt yaşıyorum. Bu konuda değerli görüşlerinizi paylaşmanızı temenni ederim. İyi çalışmalar dilerim.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :5568, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : merdogan, Tarih : 17-06-2024 18:55
Sayın meslektaşlarım merhaba sorum şu şekilde;
08.06.2021 tarihinde vefat etmiş olan murisin mirasçılarından olan bir kişi müvekkilim oldu.Bu müvekkilin davacı olarak yer aldığı bir terekenin Tespiti davası açtık.Dava sonucunda murise ait sadece hisseli bir taşinmazın olduğunu ve başkaca malvarlığının bulunmadığı şeklinde karar çıktı... Bilirkişi raporunda ise murise ait 5-6 taşınmazın rayiç bedelin altında başkaca kişilere devredildiğini tapudan öğrendim.Bu husus bilirkişi raporunda da yer aldı fakat halihazırda muristen kalan 1 taşınmaz var .Sormak istedigim önceden murisin sağlığında devrettigi sonrasında da birden çok kez eldeğiştiren taşınmazlarla ilgil Tapu iptali ve tescil davası açabilir miyim?Sonraki devirlerde kişiler taşınmazların bedellerinden çok daha düşük miktarla bu taşınmazları iktisap etmişler.Yoksa murisin sağlığında devrettigi taşınmazlarla ilgili bir hak iddia edilemez mi?Sadece mahkemenin belirlediği tek taşınmaz üzerinde mi hak sahibidirler.Bu durumda tapu iptali ve tescil davası şartları oluşmuşmudur?Muvazzaya dayalı tapu iptali ve tescil davası açılabilir mi? Nasıl bir yol izlemem gerekiyor? Şimdiden cevap veren tüm meslektaşlarıma çok teşekkür ederim.iyi çalışmalar dilerim.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :5864, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : AvBatuhanSafaGungor, Tarih : 16-06-2024 17:48
Meslektaşlarım herkese iyi bayramlar diliyorum.

Müvekkilim 12.05.2016 tarihinde 2/B arazisi kapsamında hissesine düşen payın devri konusunda diğer 2 yasal mirasçısına muvafakatname veriyor. 14.05.2024 tarihinde ise söz konusu taşınmaz tapuda diğer 2 yasal mirasçısı tarafından ortak arkadaşlarına bağışlanıyor.

1) Burada söz konusu muvafakatnamede okudum anladım ibaresinin olmaması, ilgili muvafakatnamenin geçersizliği sonucunu doğurur kanaatindeyim.

2) Burada tenkis, muris muvazaası gibi davalar açılamıyor. Genel hükümlere göre muvazaa açılması gerektiğini düşünüyorum.

Siz ne düşünüyorsunuz bu 2 hususta?

Herkese iyi çalışmalar.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :5939, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : Metrdotel, Tarih : 14-06-2024 13:15
Merhaba değerli meslektaşlarım.
Müvekkil tren garına yolcu bırakmak isterken gece karanlığında arabaların park etmesi gereken bölgeye konulan inşaat demirlerini göremeyip kaza yapıyor. Olayda sadece maddi hasar mevcut ancak savcılığa yaptığı şikayette mala zarar verme suçunun sadece kasti olarak işlenebileceği gerekçesiyle savcılık tarafından SYOK verildi. Müvekkilin tek amacı kaza giderlerini karşı taraftan tazmin etmek iken bu aşamada nasıl bir yol izlenmelidir ?

Şimdiden teşekkür ederim. Herkese iyi günler.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :6115, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : Av.BuğraHazarKESER, Tarih : 13-06-2024 17:32
Merhaba sevgili meslektaşlarım,

Müvekkile ait aracın pert olması sonucunda sigorta şirketi teklifte bulunmuş ancak anlaşılıp ibra verilen tutarın yarısını ödemiştir. Biz kalan tutar için icra takibi yoluna gitsek uygun olur mu ? ne yapmalıyız ?

Cevaplarınız için şimdiden teşekkürler
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :6272, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : Av. Sedanur Öztürk Aslan, Tarih : 11-06-2024 18:24
Merhabalar,
Bir sorum olacaktı. Müvekkil iki ortaklı bir limited şirkette ortak idi. sonrasında hissesini diğer ortağa devredip şirketten ayrıldı. Ayrıldıktan sonra kendisine kar payından eksik pay verildiğini fark etti.( Diğer ortak tek imza yetkilisi şirket müdürü idi.)
Bu durumu öğrendikten sonra müvekkil şirkete yahut müdüre karşı tazminat davası açabilir mi?
Şimdiden teşekkürler 🙏🏼
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :6454, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : Av.BuğraHazarKESER, Tarih : 11-06-2024 18:16
Değerli Meslektaşlarım,

Müvekkilimiz Almanya merkezli bir şirkette tur satışı alanında rehberlik yapmaktadır. Almanya'daki şirket Alman Federal Mahkemesine iflasını bildirmiş, bunun akabinde Türkiye'deki şirket müvekkilimizin faaliyet alanındaki işi fiilen bitirmiş ve şirket araçlarını da toplatmıştır.

Müvekkilimizin 1 Temmuz'da muaccel hale gelecek alacağı bulunmaktadır, müvekkilimizin üzerinde de şirkete ait nakit tur satışlarından kalan belli miktarda para vardır. Müvekkilimiz alacağını garanti altına almak için TMK m.950 gereği hapis hakkı kullanabilir mi ?

Muaccel olmayan alacaklar için istisnai olarak TMK m. 192/1 uyarınca borçlunun acze düşmüş olması gerekçe gösterilebilir mi ?

İş yerindeki faaliyet bitmesine rağmen halen çıkışı verilmeyen müvekkilimiz Zorlayıcı Sebepler nedeniyle haklı fesih yapabilir mi ?

Müvekkilimizin üzerinde nakit para olmasından dolayı hapis hakkı bakımından bir engel teşkil eder mi ?

Cezai anlamda değil ancak hukuki anlamda bu sorulara yanıt aramaktayız, cevaplarınız için şimdiden teşekkürler.

İyi çalışmalar...
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :6423, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : norrinradd, Tarih : 10-06-2024 21:17
Merhaba meslektaşlarım. Bononun hamili olarak icra takibi başlattık düzenleyene. Düzenleyen ise menfi tespit davası açtı, ben bonoya ait borcu lehtara ödedim şeklinde iddia ve dekont sundu mahkemeye. Son hamil olarak müvekkilim bonoyu ciro yoluyla lehtardan almıştı. Düzenleyen taraf bono bedelini lehtara ödediği için son hamil olan müvekkile karşı bonodan dolayı sorumluluğu söz konusu olmayacak mı? Teşekkürler.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :6269, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04074097 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.