Kanallar : Lütfen
Seçiniz |
|
|
|
|
Merhaba,
Müvekkilin kiracı olarak ikamet ettiği binanın tamamı kiraya verene ait. Yaklaşık 50 dairelik bir apartman. Tek malik olması nedeni ile hiç bir şekilde toplantı yapmıyor ve bina sakinlerini bilgilendirmiyor. Malik keyfi davranarak aidatları artırıyor, ek ödemeler çıkartıyor vs.
Bunlara ek olarak binanın ortak fatura ile gelen sıcak su bedelini daire borçlarına göre belirleyerek panoya asıyor ve kiracılar da ödeme yapıyor. Ancak son dönemde kasten yaptığı düşünülerek fatura bedellerini son ödeme gününden sonra asmaya başlıyor. Kiracıların sözleşmelerinde de "faturaların geç ödenmesi halinde tahliye edileceğine" ilişkin hüküm var. Böyle bir durumda ne yapabiliriz? Tek malik olması nedeni ile keyfi uygulamalar yapmasının önüne nasıl geçilir?
|
|
|
|
Merhaba Sayın Meslektaşlarım;
Kira tespit davası açacağız ancak 2 sözleşme söz konusu
1. sözleşme müvekkillerimin vefat eden babaları ile kiracı arasında düzenlenmiş. Kira sözleşmesi 22.08.2012 başlangıç tarihli 5 yıl süreli ve aylık 600 tl kira ücreti olarak düzenlenmiş. Kira sözleşmesinde kira artış oranı da belirlenmiş.
2. sözleşme ise 2 müvekkilimden biri ile kiracı arasında 01.05.2019 başlangıç tarihli, 5 yıl süreli ve aylık 750 tl kira ücreti belirlenerek düzenlenmiş. bu kira sözleşmesinde artış oranı olup olmadığını bilmiyoruz. çünkü müvekkilimin elinde sadece kira sözleşmesinin ilk sayfası bulunuyor.
bu şartlar altında ben ilk sözleşmeye dayanarak zorunlu dava şartı olması nedeniyle arabuluculuk başvurusu gerçekleştirdim.
22.08.2012 başlangıç tarihli kira sözleşmesinde kira artış oranının belirlenmiş olması nedeniyle açacağım dava da bu kira sözleşmesine dayanmam ve 22.08.2024 tarihinden itibaren yeni kira ücretinin belirlenecek ücret üzerinden tespitini istemem mümkün müdür?
|
|
|
|
Merhaba, senet meblağı takibe geçtiğim alacak tutarından fazla. Dosya borcu haricen veya icradan kapatılırsa senet aslı kime iade edilir? Borçlu ile anlaşma ihtimalimiz ve haricen tahsil etme imkanımız olabilir. Haricen tahsilde senet aslının borçluya iade edildiği yönünde bilgiler var. Ancak burada senet meblağı takip meblağından fazla olduğundan ve senet arkasında ciromuz olduğundan ciromuz iptal edilmeden senedin borçluya verilmesini istemiyoruz. Aynı zamanda ileride senedin kalan meblağı için takibe geçebilmek için senet aslını alacaklı olarak biz almak istiyoruz. Böyle bir durımda senedin tam tutarı takibe konulmadığından senet aslı alacaklıya verilir mi? Cevaplarınız için şimdiden teşekkür ederim.
|
|
|
|
Merhabalar meslektaşlarım, uzunca zamandır aklıma takılan bir husus hakkında görüşlerinizi talep etmek istedim. Bir yolcu taşıma firmasının bilet satış yazıhanesi başka bir şahıs tarafından işletiliyor, buna istinaden bir alt işletme sözleşmesi imzalanacak, sözleşmede personelin istihdamından alt işletmecinin sorumlu olduğu da hüküm altına alınacak. Böyle bir durumda firma ile işletmeci arasında alt işverenlik ilişkisi kurulmuş olur mu acaba? Alt işletmecinin sigortasız işçi çalıştırması durumunda uygulanacak idari yaptırımlar firmaya mı yoksa şahsa mı uygulanır, firma bu maddeye dayanarak katlanacağı idari yaptırımları alt işveren rücu edebilir mi ? Saygılarımla ...
|
|
|
|
Merhabalar meslektaşlarım,
Hiç bilmediğim bir konu nedeniyle rahatsız ediyorum. Müvekkil zamanında yargılanmış olduğu dosya sebebi ile hekimlik belgesi elinden alınmıştı. Hekimlik belgesinin geri alınması için nasıl bir yol izlenebilir?
|
|
|
|
Meslektaşlarım merhaba,
Islah için son dört günüm ve çok sıkıştığım bir konuda yardım istiyorum.
Davayı açarken usuli hata yaptığımı uzun zaman sonra fark ettim. Bunun yanı sıra esasa ilişkin olarak da red kararı gelme durumu var. Detaylıca yazmak isterim, sabrınız ve yardımlarınız için şimdiden teşekkür ederim.
Müvekkil ile müteahhit arasında arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi düzenleniyor. Müteahhit inşaat ruhsatını 4 ay sonra alacağını taahhüt ediyor ve 70 metrekare dubleks daire taahhüt ediyor. Ancak inşaat ruhsatı 3 yıl sonra alınıyor ve müvekkile isabet eden daire 35 metrekare düz daire olarak yapılmış.
Dava sırasında belediyeden imar durum belgeleri geldi. Müvekkille sözleşme 2014 tarihinde yapılmış. Ancak belediye imar planı 2007 tarihli. Ve bu imar planına göre arsaya dubleks yapılması ve 70 metrekare daire yapılması mümkün değil.
Biz davamızı açarken neticei talepte şu taleplerde bulunmuşuz:
"1-) Binada müvekkile taahhüt edilen 2. Kat 70 metrekare dubleksin inşa edilmiş olması durumunda, söz konusu daire için nama ifaya izin verilmesine,
2-) 2. Kat dubleks inşa edilmemiş olması durumunda tadilat projesi kapsamında dairenin dubleks olarak tamamlanması mümkünse, nama ifaya iznin bu kapsamda verilmesine; Bu mümkün değil ise teslim edilecek daire metrekaresi emsal değer bakımından müvekkile taahhüt edilen 70 metrekare dubleks daireden düşük bedelli olması halinde, bu bedel farkının davalıdan tahsiline,
3-) Eksik ve kusurlu işlerin tamamlanması adına bilirkişi incelemesi sonrasında miktarı tam ve kesin olarak belirlendiği anda artırılmak üzere şimdilik 1.000,00 TL nin davalıdan tahsiline, bu işlerin tamamlanması için davalıya isabet eden bağımsız bölümlerden yeteri kadarının satışına izin verilmesine,
4-) Fazlaya ilişkin tüm dava ve talep haklarımız saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00 TL kira alacağının ticari temerrüt faizi ile davalıdan tahsiline, (kısmi dava)
5-) Fazlaya ilişkin tüm dava ve talep haklarımız saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00 TL cezai şart alacağının ticari temerrüt faizi ile davalıdan tahsiline, (kısmi dava)"
SORULARIM ŞU ŞEKİLDE;
Birinci sorum usuli konuda;
2. maddede metrekare "bedel farkının davalıdan tahsiline" diye talep edip miktar belirtmemişiz. 3. maddeyi teselsül ettirip tek rakam bildirmişiz. Davayı ıslah için (kısmi talepler yönünden) süre aldık. Ancak 1 ve 2. taleplerimiz müddeabih arttırma olacağı için bu durumda tek miktarda toplam belirterek müddeabihi artırmamız mümkün olur mu? Yoksa hiç miktar belirtilmemiş ve talep miktarı yok denilerek red gelir mi?
İkinci sorum esasa dair;
Dosyada alınan bilirkişi raporunda iki kısımda tespit yapılmış. Birincisi, imar planının sözleşmeden önceki tarihli olması ve bu durumunda sözleşmeye uygun yapı ruhsatı alınması imar durumuna göre mümkün olmaması nedeniyle objektif imkansızlık vardır ve davacının taleplerinin reddi gerekir şeklinde. İkincisi ise, sözleşmenin imar planına aykırı olmasının basiretli tacir olma gerekliği nedeniyle müteahhitin sorumluluğunda olduğu ve davacının taleplerinin kabul edilmesi gerektiği TBK md 112 çerçevesinde açıklanmış.
Neticei talep kısmındaki hatalı anlatım nedeniyle red verilirse karşı vekalet ücreti çok yüksek çıkacak (yaklaşık 110 bin tl)
Bu yüzden o kısmı ıslah etmeyip ek dava açma fikri oluştu.
Diğer yandan esasa dair dava red kararı gelme ihtimali nedir?
Davayı tam ıslah etme fikri de var ancak dediğim gibi usuli nedenle de red gelirse üzücü olacak benim için.
Yardımlarınızı önemle rica ediyorum.
|
|
|
|
Sayın meslektaşlar merhaba, esasında konuya ilişkin öncesinde bir başlık açmıştım fakat daha çok detay vererek sorumu güncellemek istedim.
İdarenin tarafımıza bildirdiği evsel katı atık ücretine itiraz ettik itirazın reddiyle iptal davası açtık. halihazırda yargı yeri olarak idarede görülen iptal davasında görevsizlik itirazında bulundular. bu bedele ilişkin ödeme emri düzenlenmedi ya da tarafımızca ödeme de yapılmadı. uyuşmazlık mah. kararlarına baktığımda alacağın tahsilinin abonelik sözleşmesinden kaynaklı olduğu görüşüyle adli yargının görevli olacağına ilişkin kararlar verilmiş. ancak ben bu olayda konu itirazın reddi olduğundan idari yargının görevli olduğunu düşünmekteyim. yani direkt ödeme emrine ya da borç yazısına değil bu borca itirazın reddine yapıldığı hususunun fark yarattığını düşünerek. tecrübeli meslektaşların bu konuda görüşlerini merak ediyorum.
|
|
|
|
10 yıllık kira süresi dolması üzerine tahliye süreci başlatmak istedim. 3 ay öncesinden ihtarnameyi kiralanan haneye gönderdim. İhtarname bila tebliğ geri geldi. Üzerinde 'Buradan taşınmıştır, imzadan imtina etti' bilgisi var. Kiracının sözleşmedeki TC kimlik numarasının da tutmadığı görüldü.
Bu durumda aklıma gelen, fuzuli şagili tespit davası ardından aynı gerekçe ile tahliye talep etmeyi düşünüyorum.' Bazı meslektaşlar tahliye işlemini kontratta imzası bulunan kiracıya karşı sürdürmemi öneriyorlar.
Tavsiyelerde bulunacak sayın meslektaşlarıma şimdiden teşekkür ederim.
|
|
|
|
Meslektaşlarım merhaba. Müvekkil yurtdışında yaşıyor ama türkiyede 3 dükkanı bir tane de fiziki olarak ofis ama tapuda mesken görünen taşınmazı var türkiyeye çok sık geliyor tanıdıkları akrabaları da var. 3 dükkan dışındaki bu tapuda görünen ama işyeri olarak kiraya verilmiş yer hakkında müvekkil home ofis ihtiyacıyla tahliye davası açmak istiyor, işyeri ihtiyacı nedeniyle 3 ay öncesinden ihtarname de gönderildi. Home ofis olarak kullanma ihtiyacına ilişkin emsal karar var mı acaba bildiğiniz meslektaşlarım. Davada neye dikkat etmeliyiz bir de? Teşekkürler.
|
|
|
|
Merhabalar meslektaşlarım,
Bir konuda kafam karıştı. Müvekkil evini yeniletmişti. Ancak firma fazla iş var diyerek önce tespit yaptırıp 5 yıl dolmadan da alacak davası açtı. Tüketici mahkemesi öncelikle tüketici hakem heyetine gidilmesi gerektiği nedeniyle usulden reddetti. Karşı taraf istinaf etmedi kesinleşti. Şimdi karşı taraf tüketici hakem heyetine başvurmuş. Usulden red olduğunda zamanaşımı kesilmediğini biliyorum; ama tüketici hakem heyetine başvuru da bu geçerli olur mu? Eğer zamanaşımı kesilmemişse 5 yıl geçtiği için zamanaşımı bedeniyle başvurunun reddi gerekir mi? Yardımcı olabilirseniz çok sevinirim. Şimdiden teşekkür ederim.
|
|
|
Yazan : av.cpr,
Tarih : 07-05-2025 14:34
|
a
|
|
|
|
Sayın meslektaşlarım merhaba,
Gümrük müdürlüğünün hukuka aykırı işleminin iptali talebiyle vergi mahkemesinde iptal davası açtık, davayı kazandık, idari para cezası iptal edildi. Ancak idarenin hukuka aykırı işlemi nedeniyle maddi zarar da doğmuş, şimdi tam yargı davası açacağız. IYUK Md. 12: "ilgililer...ilk önce iptal davası açarak bu davanın karara bağlanması üzerine, bu husustaki kararın tebliği tarihinden itibaren dava süresi içinde tam yargı davası açabilirler." uyarınca dava açacağız. Görevli mahkeme konusunda tereddütte kaldım. Kural olarak tam yargı davalarında idare mahkemeleri görevli, ancak gümrük mevzuatındaki istisna hüküm nedeniyle bu davayı da vergi mahkemesinde mi açmamız gerekiyor?
UYAP'tan dava açarken Vergi Mahkemelerini seçtiğimde davanın konusu kısmında "tam yargı davası" veya gümrük mevzuatından doğan uyuşmazlıklar gibi bir seçenek yok. İdare Mahkemelerini seçtiğimde davanın konusu kısmında tam yargı davaları çıkıyor.
Çok acil yardımlarınızı rica ederim.
|
|
|
Yazan : iremis,
Tarih : 29-04-2025 23:59
|
Meslektaşlarım Merhaba,
Kamulaştırmasız el atma davalarında biliyorsunuz ki artık hüküm kesinleşmeden icra edilebiliyor. Bu durumda karar kesinleşmeden, ilk derece mahkemesinin kararı ile ilgili taşınmazın idare adına tescili mi gerçekleşecek? Yoksa tescil yönünden yine kesinleşme mi beklenecek? Açıkçacı hemen tescilin yapılması mantıklı gelmedi.
Kesinleşmeden tescil söz konusu olduğunda istinaf yahut temyiz aşamasında feragat durumunda ne olacak? Ayrıca feragat durumunda idare lehine vekaletname ücretine hükmedilir mi? Güncel anayasa kararları çerçevesinde hükmedilmemesi gerektiğini düşünmekle birlikte değerli görüşlerinizi merak ediyorum.
|
|
|
|
sayın meslektaşlar merhaba,
belediye tarafından işyerimize tahakkuk ettirilen katı atık bedelinin iptalinde idare mahkemesinde dava açılmış. sonradan devraldığımız bu dosyada davanın adli yargı yerinde görülmesi gerekeceğine ilişkin uyuşmazlık mah. kararlarına sıkça rastladık. bu durum tecrübe ve bilginize göre artık yerleşik bir uygulama mıdır? aksi yönde kararlar mevcut mudur? idare mahkemesinin evet benim görev alanım deme ihtimali var mıdır açıkçası bunu sormak istiyorum çünkü emsal karar bulamadım. genelde aksi yöndeydi.
|
|
|
|
Merhaba meslektaşlarım,
Müvekkilin hamili olduğu çek önce takas için bankaya ibraz ediliyor, yaprak bedeli de ödenmeden tüm bedel için karşılıksız işlemi yapılıyor. Müvekkil elindeki çeki ibraz süresi içerisinde muhatap bankaya ibraz ediyor, en azından yaprak bedelini almak için, bu durumda,
1-Çek ibraz süresi içerisinde birden fazla kez bankaya ibraz edilip karşılıksız işlemine tabi tutulabilir mi? Muhatap banka da karşılıksız kaşesi basar mı?
2-Çek takasa verildiğinde çekte müvekkilinin cirosu bulunmamasına rağmen muhatap bankaya ibraz edildiğinde takas odası tarafından yapılan karşılıksız kaşesinin üstüne müvekkil cirosu yapılıyor. Cironun mahiyeti ve sahtecilik yönünden bilgilerinizi rica ediyorum.
3-Ayrıca çek yönünden karşılıksız çek şikayeti yapmama engel durumu var mıdır?
|
|
|
|
Meslektaşlarım merhaba kiraya vereni resmi kurum sıfatında olan bir dosyada tevdi mahalli davası açmak istiyoruz. Dava açmadan önce PTT'den konutta ödemeli gönderi olarak kira bedelini resmi kuruma göndermemiz gerekli lakin PTT ile yaptığımız görüşmelerde resmi kurumlara konutta ödemeli gönderi gönderemeyeceklerini bildirdiler. Dava aşamasında mahkemeden bu hususun sorulması için PTT'ye müzekkere yazdırılması talebimiz olacak, daha önce böyle bir durumla karşılaşan meslektaşlarımız var mı acaba? Mahkemelerin tutumu bu konuda nasıl olur? teşekkür ederim.
|
|
|
Yazan : Av. Özgü,
Tarih : 24-04-2025 14:02
|
Merhaba Sayın meslektaşlarım. Avukatlığını yaptığım binaya Ocak ayında yeni bir kişi apartman yöneticisi oldu ve mevcut asansör firması kendisine 5 yıllık sözleşme imzalatmış.
İmzalatırken okumanıza gerek yok yöneticinin değiştiğine ve sizin yönetici olduğunuza dair evraklar denilmiş bu sebeple yönetici de maalesef okumamıştır. Ancak kat malikleri yıllardır söz konusu firmanın hizmetinden memnun olmayıp, yaptıkları işin arkasında durmamaları ve sürekli fazla fiyat vermeleri sebebiyle firma değiştirmek istemektedir. Sözleşmede “apartman yönetiminin tek taraflı feshetmesi halinde 5 yıl boyunca her ay asansör bakım ücreti ödeyecekleri” cezai şart olarak konulmuştur. Ayrıca sözleşmede firmanın yükümlülükleri ve bu yükümlülüklere aykırılıkta ne olacağına ilişkin net hiçbir madde bulunmamaktadır.
Genel kurulda da bu firmayla devam edelim ya da değiştirelim gibi hiçbir karar alınmamıştır.
Kısacası herhangi bir karar alınmadan imzalanmış olan bu sözleşmenin geçerliliği var mı? Varsa bina yönetimi feshetmek için nasıl bir yol izleyebilir?
|
|
|
|
Meslektaşlarım merhabalar, müvekkilim akrabasıyla bir araç alım satım sözleşmesi yapıyor ve araç bedeli için bono düzenleniyor. İlerleyen süreçte müvekkil bedeli ödemesine rağmen bonoyu geri almıyor. Şu an elimizde sadece bedelin ödendiğine ilişkin Instagram üzerinden gönderilen mesaj var. Sonrasında taraflar arasında özel bir sebepten husumet oluşuyor ve karşı taraf ihtiyati haciz kararı alıyor müvekkilin bazı malvarlığına haciz tatbik ediliyor. Meslekte yeni olduğum için süreçle alakalı yardıma ihtiyacım var.
1- İhtiyati haciz kararına itiraz sebeplerinin İİK 265. maddesi uyarınca sınırlı olduğunu ve bazı Yargıtay kararlarında senedin kambiyo niteliğini haiz olmasa da kayıtsız şartsız borç ikrarı içermesi halinde ihtiyati hacze yapılan itirazın reddinin gerektiği yazıyor. Fakat bizim olayımızda araç satım sözleşmesinde bonodan bahsedilmiş. Sözleşmeyi sunarak senedin kayıtsız şartsız olmadığını iddia edebilir miyiz?
2- Bunun yanında her halükarda senet bedelinin ödendiğine ilişkin Instagram mesajını sunup delil başlangıcı olarak değerlendirilmesini talep edip tanık dinletebilir miyiz?
3- İtirazın kararı veren mahkemeye yapılması gerektiğini biliyorum fakat ödememiz gereken herhangi bir harç vs. var mıdır?
4- Kanunen haczin tatbikinden itibaren 7 gün içerisinde esas icra takibinin yapılması gerektiğini biliyorum. Eğer esas icra takibi başlatılmazsa haczin kaldırılması için talepte mi bulunmamız gerekiyor kendiliğinden kalkar mı?
Meslekte henüz bir yılımı doldurmadığım için dosya geldikçe tecrübe ediniyorum. Yardımcı olabilen çıkarsa çok memnun olurum. Herkese iyi çalışmalar.
|
|
|
|
Merhabalar kıymetli meslektaşlarım.
Bir ilçe otogarında yolcu otobüsünün yayaya çarpması sonucu bir kaza meydana geldi. Biz otobüs sahibi şirket tarafız. Kaza tespit tutanağı düzenlendi ve her iki tarafa da ilgili maddeden kusur verildi. Daha öncesinde başından sonuna böyle bir süreci yönetmediğim için bilgisizim. Burada merak ettiğim husus şu ; öncelikle sanırım ceza soruşturması kapsamında bilirkişi raporu alınacak, sonrasında kovuşturma aşamasına geçilecek. Biz burada şoförün kusursuz olduğunu düşünüyoruz. Çünkü yaya otogarda araçların manevra yaptığı alanda aracın kör noktasına girmiş. Süreci nasıl takip etmeliyiz? Kaaza tutanağına itiraz mı etmeliyiz yoksa ceza davası kapsamında mı savunmalarımızı yapmalıyız. Şirketin de davaya malen sorumlu olarak eklenme durumu olur mu ? Bir de sigorta şirketi kusur oranını kendisi mi tayin eder. Olası bir başvuruda ceza davasında bilirkişi raporu alınmasını mı bekler? Kafam epey karıştı. Teşekkür ederim.
|
|
|
Yazan : AVUKAT42,
Tarih : 18-04-2025 16:05
|
Merhaba,açılan mal rejiminin tasfiyesi davasında,taşınmaz,1993 yılında kurulup ödemeleri 2005 yılına kadar devam eden kooperatif hissesi olup aynı yıl tapusu çıkıyor.Lakin 01.01.2002 tarihinden sonra ödemeye dair ne bir belge nede tanık beyanı yoktur.Davacı iddiasını ispat edememiş gibi görünse de taşınmaza değer biçilip 2002 yılından sonra ödeme varmış gibi değerlendirilmesi ve 1993-2002 ve 2002-2005 arası oranlanması mümkün müdür? Yargıtay kararı da bulamadım
|
|
|