Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Yanıt Bekleyen Hukukçu Meslektaşların Soruları
Kanallar : Lütfen Seçiniz

Hukuk Haberleri :
23.08. Takı Konusunda Önemli İçtihat Değişikliği - Av.Habibe YILMAZ KAYAR
Haber Ekleyin

Yazan : Av.3881, Tarih : 17-02-2025 01:05
Sağ kalan eş taşınmaza yönelik katılma alacağı talebinde bulundu taşınmaz miras malı ancak tapuda satış olarak gözüküyor 1/4ü intikal. diğer kardeşlerle mal paylaşılıyor bu taşınmazda onun oayına düşen ancak aynı gün mü bilmiyorum. O günki yevmiye defteri kayıtlarını istemem doğru olur mu mahkemeden? Yada tanık dışında nasıl ispatlayabilirim diğer türlü? Mahkemenin kararı ne şekilde oluyor yardımcı olursanız cok seviniyorum
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :3628, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : AHMET01, Tarih : 15-02-2025 23:28
Meslektaşlarım Merhabalar

Miras bırakan annenin hayatta iki yetişkin oğlu vardır. Bir oğlu kendisine çok kötü davrandığı için miras bırakan tarafından noterden düzenleme şeklinde yapılan vasiyetname ile mirasçılıktan çıkarılmıştır. Vasiyetname açılmış olup, aradan 1 yıl geçmiştir. İtiraz olmadığı için karar kesinleşmiştir. Şimdi mirasçı kalan diğer müvekkil adına vasiyetnamenin tenfizi davası açılacaktır. Davalı olarak sadece mirasçılıktan çıkarılan oğlanı mı göstermek gerekir? Yoksa bu oğlanın alt soyu olarak 8 ve 9 yaşlarında iki çocuğu var. Bunları da bir şekilde davaya dahil etmek gerekir mi? Malum; mirasçılıktan çıkarılan, miras bırakandan önce vefat etmiş sayılır ve onun alt soyu, babalarının saklı payının alacaklısı olurlar.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :3680, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : av.nurefsankelle, Tarih : 15-02-2025 13:12
Öncelikle herkese iyi haftasonları diliyorum. Sizlere bir sorum olacaktı, bilgili olanlar yardımcı olabilirse çok sevinirim.
Müvekkilim S plaka ile personel taşımacılığı yapan bir şirket. İlgili belediye tarafından müvekkile "ilk kalkış yeri; EK-2 de belirtilen ilçelerin plaka tasnif tablosuna istinaden bulunduğu ilçe sınırları içerisinde olmak zorundadır." kuralını 3. kez ihlal ettiği için ticari hayattan süresiz men cezası verilmiştir. Bu karara karşı idare mahkemesinde iptal davası açma hazırlığındayız.
Konuyla ilgili araştırma yaptığımda bu cezanın belediye tarafından çıkarılan s plaka yönetmeliğine uygun olarak verildiğini fark ettim. Fakat araştırmaya devam ettiğimde, Karayolları Trafik Kanunun Ek 2. maddesinde:"Alınan izin/ruhsatta belirtilen çalışma bölgesi/güzergâh dışında belediye sınırları dâhilinde yolcu taşımak yasaktır. Bu bendinin ihlali hâlinde ise on beş gün
süreyle trafikten menedilir." şeklinde olduğunu gördüm.
Müvekkille yaptığımız görüşmelerde daha önce de bu cezanın kendilerine verildiğini ve iptal davası açtıklarını ama herhangi bir sonuç alamadıklarını söylediler. Kendilerinden önceki dava dosyalarını istediğimde yukarıda bahsettiğim Karayolları Trafik Kanunu ilgili maddesine dayanarak iptal davası açtıklarını ve davanın reddine karar verildiğini gördüm. Kararın gerekçesinin bir kısmı şu şekilde:
"Olayda; davacıya ait ... plakalı aracın üçüncü kez ilk kalkış noktası kuralını ihlal etmesi nedeniyle ticari faaliyettten men edilmesinin dayanağını oluşturan hükmün, 2918 sayılı Kanun'un ek 2. maddesinde yer alan alınan izin/ruhsatta belirtilen çalışma bölgesi/güzergâh dışında belediye sınırları dâhilinde yolcu taşımak yasağının ihlali halinde onbeş gün süreyle trafikten men etme yaptırımından daha ağır ve dolayısıyla bu kanun hükmüne aykırı olduğu iddiası uyuşmazlığın esasını oluşturmaktır. S plaka statüsü, Tekirdağ ilinin mahalli ihtiyaçları kapsamında yolcu taşıma ticaretini tanzim etmeye yönelik olarak ihdas edilmiştir. Dolayısıyla bu plakaların alınmasının ve bu plakalarla yolcu taşıma işinin sürdürülmesinin hem hizmet alanları (yolcuları, işyerlerini vb.) hem de hizmet verenleri (diğer S plaka sahiplerini vb.) koruyacak ve haksız rekabeti önleyecek şekilde kurallara tabi tutulması, bu kuralların ihlali halinde ise yaptırım uygulanması tabiidir. Nihayet, S plakayı düzenleyerek ticari amaçla yolcu/personel taşıma izni veren idarenin, idare hukukunun temel ilkelerinde biri olan yetkide ve şekilde paralellik ilkesi uyarınca bu iznin kurallara aykırı olarak kullanılması halinde S plakayla yapılan ticareti sonlandırma yetkisini de haiz olduğunun kabulü gerekir. Nitekim uyuşmazlık konusu Yönetmelik hükümleri ile ilk kalkış yeri ihlalinin üçüncü tekrarı, S plaka statüsünden kaynaklanan ticaretten men etme yaptırımıyla cezalandırılmaktadır. Anılan yaptırım ile personel taşıma ticaretinin, Yönetmelik ile alenileştirilmiş ve öngörülebilir hale gelmiş kuralların mütemadiyen ihlal edilmek suretiyle sürdürülmesinin engellenmesi amaçlanmıştır. Diğer taraftan, 2918 sayılı Kanun'da öngörülen süreli trafikten men yaptırımı ise ihlal edilen kural nedeniyle aracın trafiğe çıkması yasaklanmasını öngörmektedir. Sonuç olarak; S plakalı aracın, bu plakanın sağladığı ticaretin yapılmasından men edilmesi ile aracın trafikten men edilmesi arasında yöneldikleri amaç ile korunmak istenen faydalar açısından fark aşikar olup, dava konusu edilen ... Büyükşehir Belediye Başkanlığı Personel Servis Araçları (S plaka) Hizmet Yönetmeliği'nin 7.1.4 ile 26. ve 26.2. maddelerinde hukuka aykırılık bulunmadığı kanaatine ulaşılmıştır."
Bu kararı okuduktan sonra deyim yerindeyse elim kolum bağlandı.
Asıl kafama takılan mevzu ise şu; Yetkide ve şekilde paralellik ilkesi kapsamında idare tarafından verilen izin yalnızca idare tarafından aynı usullerle geri alınır. Fakat söz konusu fiilin karşılığı olarak kanunlarda bir ceza/yaptırım öngörülmüşken, belediye tarafından verilen ticari faaliyet izni geri alınabilir mi?
Veyahut bu konu ile ilgili fikri/tecrübesi olan üstatlarım zaman ayırıp yardımcı olabilirse çok sevinirim. Şimdiden teşekkürler.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :3285, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : Av.ukat, Tarih : 14-02-2025 16:31
yanlış durum bildirmişim. mesajı silebilir misiniz
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :3299, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : Adalet1903, Tarih : 14-02-2025 11:06
Merhaba Sayın Meslektaşlarım,


Bir meslektaşımızın vergi borcundan dolayı aracına yakalama çıkarılmış ve araç yediemine çekildi

Araç meslektaşımızla birlikte 3 kardeşinin ve annesinin üzerine ancak en büyük pay sahibi anne ruhsatta onun üzerinde


Bu aracı yedieminden almak için borcun tamamının ödenmesi gerekir mi yoksa yapılandırma yapılabilir mi?
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :3194, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : Balkesavukat10, Tarih : 12-02-2025 11:36
Merhabalar,

Bir icra dosyasında karşı tarafın ikame araç bedeli talebini mahkemeye taşınması durumunda masrafların artacak olması nedeniyle borcun tamamını dosyaya ödeyeceğiz. Kusurlu araç sürücüsü işçi de bu borca itiraz edeceğini belirtiyor. Böyle bir durumda dosyanın haricen tahsil ile kapatılmasından sonra diğer borçlunun borcu kabul etmemesi hukuki bağlamda nasıl bir sonuç doğurur. Biz sürücüye rücu ederken rücu kaynağı alacağı kabul etmemiş olmasına rağmen ödemenin yapıldığı yönünde bir savunma öne sürebilir mi?
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :3307, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : Av.Yalçın Berk AKGÜNEŞ, Tarih : 06-02-2025 20:53
Merhaba meslektaşlarım. Müvekkil mal ayrılığı rejimi ile evlenmiş nitekim evlenmenin hemen öncesi ve evlendikten sonra eşinin evlerinde yaşamaya ilişkin aldıkları karardan ötürü müvekkil ilgili evin dışı ve iç peyzajında bir çok yenileme yapmış. Yapılan harfiyat ile evin değeride pek ala artmış.

Müvekkilin eşi harfiyatlar sonrasında boşanmak istemiş. Boşanma sebebiyle müvekkil evde yapmış olduğu harfiyat ve peyzajın ödemelerini talep etmekte. Mal ayrılığı sözleşmesinde zilyet eşyaların iadesi mümkün değilse ispatı halinde talep edilebileceği yazmakta.

Sorum şu meslektaşlarım:
1)Müvekkil ev hakkında yaptığı harcamaların iadesini alabilir mi?

2) İade alamadığı taktirde Değer Artış Payı alabilir mi?


3) Benim yaptığım araştırmalar sonucunda yargıtayın emsalleri alabildiği hususunda yanıtlar vermekte ve bahsedilen dava türü emsallerle oluşturulmuşsa da elde ettiğim emsal veriler 2002 öncesine dayanmakta. 2002 öncesi evliliklerde yasal mal rejimi; mal ayrılığı rejimi olarak uygulandığından ötürü bu tarz davalar çok olmuş. Lakin 2002 sonrasında bu evlilik rejimi ile evlenen bireylere ait bir emsal bulamadım. Bu hususta piyasadaki kitapları inceledim ancak bilen değerli meslektaşların cevaplarını beklemekteyim.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :3707, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : Av. Musa TAÇYILDIZ, Tarih : 05-02-2025 15:57
Meslektaşlarım merhabalar;

Müvekkil limited şirketinde %95, kızı ise %5 oranında hissedar. Şirket 31/12/2006 tarihinde re'sen terk ile kapatılmış. Ayrıca oda kaydı 2018 yılında silinmiş. Müvekkilde 19 yıl önce muhasebecim ile konuşup şirketi kapattım, SGK ve vergi dairesine bildirimde bulundum diye anlattı durumu.

Ancak; ortağı olan kızının işten çıkması akabinde bağkur kaydının oluşturulması ile şirketin halen açık göründüğünden haberdar oluyor. Ticaret sicil kaydı da halen açık gözüküyor.

Vergi dairesinden aldığı re'sen terk kaydını ticaret sicile götürüyor ancak oradan karar defteri isteniyor. Muhasebecisi de 10 yıl önce ölmüş ve defterlere ulaşamıyor.

Fesih ve tasfiye davası açsak, bu yazdıklarımızın haklı sebep olacağını sanmıyorum ve tasfiyede şirketin tekrar ihyası ile beyanname vermemek vb nedenlerle vergi borcuyla karşı karşıya kalabiliriz diye düşünüyorum. Defterlerin zayi için dava açsam onun da şartları yok. Re'sen terk edildiğinden; kapandığının tespiti gibi bir dava açılabilir mi bilmiyorum. Sorum şu; bu şirketi en az zararla ve en hızlı şekilde kapatmak yada bunu tespit ettirmek için ne yapmalıyız?
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :3647, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : drako, Tarih : 05-02-2025 14:29
Merhabalar, müvekkilimin bir dosyasında tam ıslah yoluna başvurup dava dilekçesini değiştirdim. Şimdi yarın mahkeme normal şartlarda tanık dinleyecek idi. Islah dilekçesi karşı tarafa ulaştı ancak itiraz için yasal süreleri var.

Bu durumda hakimin tanık dinlenmesi dahil tüm işlemleri bir sonraki celseye ertelemesi mi gerekir? Tam ıslah halinde yeniden öninceleme yapılmasına gerek var mıdır?

Teşekkürler şimdiden.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :3626, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : Balkesavukat10, Tarih : 04-02-2025 16:14
Merhabalar, müvekkil yolcu taşıma şirketine kayıtlı otobüs ile bir başka teşebbüsün otobüsü kaza yapıyor. Bu kaza sonucunda fotoğraflar, taraflarca tutulan tutanak, onarım faturası ve kendi kaskomuzdan açtığımız dosya numarası mevcut. Bu konuda hiçbir tecrübem olmadığı için siz meslektaşlarıma bunları danışma ihtiyacı hissettim.

Kendi kaskomuzun karşı tarafın trafik sigortasına rücu edip etmediği bilgisine nasıl ulaşabiliriz, yalnızca fotoğraf ve kolluk olmaksızın taraflarca düzenlenen tutanak ve fatura ile hem sürücü hem şirket aleyhinde değer ve kazanç kaybı davası açtığımızda ekspertiz raporu vesairenin dosyada mevcut olmaması usulen sorun yaratır mı. Dava açmaksızın sigorta şirketine başvurudan sonra direkt icra yoluna gitmemiz durumunda bedelin tespiti bakımından nasıl bir yol izlemeliyiz, dava açmak daha mı mantıklıdır. Şimdiden teşekkürler.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :3395, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : av.hakkicinar, Tarih : 04-02-2025 13:27
Meslektaşlarım merhaba , hepinize kolay gelsin.
Açmış olduğum muris muvazaasına dayalı tapu iptal ve tescil davasında , davalı taraf cevap dilekçesi sunmadı ancak ön inceleme duruşmasında murisin paylaştırma yaptığı iddiasında bulundu. Bu husus üzerine keşiften sonra muris tarafından sağ iken devredilen taşınmazların da değeri tespit edildi. Murisin 4 mirasçısı var ama sadece benim müvekkilime ve davalı mirasçıya sağ iken taşınmaz devri yapmış. Devir yılı olan 2012 de ; müvekkile devredilen arsa 65.000 TL , davalıya devredilen arsa ve arsa üzerindeki evin değeri ise 250.000 TL olarak tespit edilmiştir. Bu hususta murisin tüm mirasçıları kapsar şekilde ve hak dengesini gözetir şekilde paylaştırma yapmadığı nedeniyle davamızın kabul edilme ihtimali nedir? Bu hususta Yargıtay kararları mevcut ancak sizin elinizde bulunan karar varsa
veya buna benzer dosyanız olduysa yardımlarınızı rica ediyorum.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :3209, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : av.aleyna, Tarih : 30-01-2025 14:05
Merhabalar,
LTD şirkete başlatılan bir icra takibinde 89/1 ile LTD Şirket Tek ortağı olan kişiye haciz ihbarnamesi gönderildi. Akabinde 89/1'e itiraz edildi.

Şimdi 89/4'e göre bu itiraza karşı dava açmayı planlıyoruz. Bilinmektedir ki, LTD şirketlerinde ortaklar sermaye payları ile sorumludurlar. Bu sorumluluk, ortağın 89/1 ile borçlu olarak eklenmesi için yeterli görülür mü?

bu yol izlenerek, 89/4'e göre dava açmayı önerir misiniz?
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :3442, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : Lycanroc, Tarih : 30-01-2025 13:27
İyi günler baroya ödediğim aidatı muhasebecide makbuz kestirebilir miyim?
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :3362, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : Naeryndam, Tarih : 30-01-2025 11:03
Meslektaşlarım merhabalar. Müvekkilin toplanarak infazı yapılan dosyaları mevcuttu. Bunlar infaz edilirken müvekkilin sağlık sorunları nedeniyle müvekkilin cezasının ertelenmesine karar verildi. Ancak bu tarihten sonra kesinleşen ve infaza gönderilen kararlar var. İnfaz büroları erteleme kararını doğrudan görebilir mi? Yoksa hepsine ayrıca bildirimde mi bulunmak gerekir? Ne şekilde hareket etmek gerekir? Şimdiden çok teşekkür ediyorum.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :3342, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : Ege G., Tarih : 30-01-2025 10:42
Merhaba,
Kira borcunun ödenmemesi sebebiyle başlattığımız tahliye talepli takibe borçlunun itirazı üzerine ilgili İcra Hukuk Mahkemesinde itirazın kaldırılması ve tahliye davası açmıştık.
Yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporunda davacının kira borcunu ödemediği ortaya çıktı.
Mahkeme ise, kısmen kabul ile itirazın kaldırılmasına, kira borcu yönünden takibe devam edilmesine, tahliye yönünden ise ödeme emrinde sürelerin yanlış yazılmış olduğundan bahisle reddine karar verildi. Karar kesin ancak gerekçeli karar henüz yazılmadı.
Bu durumda aklıma gelen, usulüne uygun düzenlenmiş ödeme emrinin tekrar borçluya gönderilmesi olmakla birlikte mahkeme zaten itiraz edilen ödeme emrindeki kira borçlarının ödenmediği ve takibe bu yönüyle devam edilmesi gerektiğine hükmetti yani artık elimde kira alacağına ilişkin ilam var. Bu bağlamda aynı ödeme emrini sadece yanlış yazılan süreleri düzelttirerek kiracıya gönderip tekrar tahliye yönünden itirazın kaldırılmasını İHM'den talep edebilir miyim?

Özetle bu aşamadan sonra kiracıyı nasıl tahliye edeceğime ilişkin değerli görüşlerinizi rica ediyorum. Saygılarımla.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :3222, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : Av. A. İlke, Tarih : 29-01-2025 14:37
Merhaba meslektaşlarım,

Müvekkil eşiyle anlaşmalı şekilde boşandı. 24.000 dolar manevi tazminat (mahkeme manevi tazminata taksitli şekilde hükmetti yani her ay 2.000 dolar olacak şekilde 12 ay boyunca) ve aylık 20.000 TL nafakaya hükmedildi ancak karşı taraf ödemeleri yapmadı, yapmaya da niyeti yok gibi görünüyor. Ben manevi tazminat ve nafaka için icra takibi başlatacağım ancak bazı sorularım olacak. Nafaka alacağı bakımından "takip eden aylar" ibaresi ekleyip diğer nafaka alacaklarını da takibe ekleyeceğimi biliyorum fakat manevi tazminat açısından da bunu yapabilir miyim? Yani takip açıklamasına örneğin; "manevi tazminatın 1. ve 2. taksiti ve devamı taksitleri" şeklinde bir açıklama yazmam yeterli olur mu? İkisini aynı takipte istememde herhangi bir sorun olur mu zira ilamın bölünmezliği söz konusu olduğu için aynı takipte talep edilmeli diye düşünüyorum.

Bilgi verirseniz sevinirim. İyi çalışmalar.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :3201, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : avukat846, Tarih : 25-01-2025 18:36
Meslektaşlarım merhaba; müvekkilin dedesinden kalan bir arsası var ancak arsanın tapusu yok. Müvekkilin babası 1991 yılında vefat ediyor. Nisan 1992 yılında kadastro memurları; arsanın tapu, vergi kaydı bulunmadığı ve 20 yılı aşkın süreyle vakıflar genel müdürlüğü tarafından malik sıfatıyla zilyet sıfatıyla kullanıldığı gerekçesiyle vakıflar genel müdürlüğü adına tapuda tespiti yapılıyor. 1993 yılında kadastro işlemleri kesinleşiyor. Sonrasında Haziran 2016 yılında 22-A (yenileme) uygulanıyor, Sultan Murat Han vakfı adına tapuda tescil ediliyor. Müvekkil intikal işlemlerini gerçekleştirmek için tapuya gittiğinde taşınmazın Sultan Murat Han vakfı adına tescil edildiğini öğreniyor. Açıkçası biz zamanaşımı ve hak düşürücü süre yönünden sıkıntı yaşıyoruz. İstisnalarını olayla çok bağdaştıramıyoruz maalesef (muris muvazaası, vekaletin kötüye kullanılması, yolsuz tescil vb.) Yardımcı olma şansınız*var*mı?
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :3068, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : avukat892, Tarih : 24-01-2025 13:42
İyi çalışmalar,

Müvekkilin apartmanında yıllık olağan kurul yapılmış ve müvekkilin de olduğu apartman sakinlerinin yarısından fazlası bu toplantıya katılmış. Karar defterine "otoparkta her iki garaj da numaralandırılacak" şeklinde karar yazılmış.

Numaralandırma sonrasında müvekkile kalan alan, arabasının girmesinin mümkün olmadığı oldukça dezavantajlı bir bölüm olmuş. Sonrasında fark edildiği üzere apartmandaki herkese yetecek bir otopark alanı olmadığı için müvekkil gibi bazı kişilere bu küçük alanlar laf olsun diye tahsis edilmiş.

Sorum ise şu; müvekkilin karar defterine imzası bulunmakta (toplantıya katıldığı için) ancak numaralandırma kararı özelinde bir onayı gösterir imzası yok. Ayrıca karar defterinde de salt çoğunluk ya da oy birliğinden bahsedilmiyor. Müvekkilin aleyhte oy kullandığı beyanıyla İptal davası açmamızda bir engel var mıdır?
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :3086, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : buraki, Tarih : 23-01-2025 14:53
Sayın meslektaşlarım merhabalar. Bir kamulaştırma dosyamızda " dava tarihi olan 24/04/2023 tarihinden itibaren kamu alacaklarına uygulanan en yüksek faiz ile birlikte davalıya DERHAL ÖDENMESİNE," yönünde karar verildi. Bu kapsamda UYAP ta faiz hesabı yapmak istediğimde ü farklı faiz türü arasında tereddütte kaldım. Şöyle ki; 6183 Sayılı kanunun 51.maddesine göre gecikme faizi, Bankalarca 1 yıl ve daha uzun vadeli mevduatlara fiilen uygulanan azami faiz ve Bankalarca 1 yıla kadar mevduatlara fiilen uygulanan azami faiz olmak üzere üç farklı faiz türü var. Kamulaştırma bedeline istinaden on dört aylık bir faiz alacağı söz konusu. Her bir tür arasında da ciddi farklar mevcut. Ayrıca Faizin bitim tarihini idarece kamulaştırma bedelinin bankaya yatırıldığı tarih mi yoksa karar tarihi mi almak gerekir bunda da tereddüte düştüm. Bu hususlarda değerli görüşlerinizi paylaşmanızı rica eder iyi günler dilerim.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :3007, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : burcu uslu, Tarih : 22-01-2025 21:05
Merhaba meslektaşlarım;
Müvekkil araç kiralama işi yapan bir kişiden araç kiralıyor.
1 yıllık sözleşme ile ayda 20 bin TL'den yıllık toplamda 240 bin TL'ye araç kiralıyor. Ancak sözleşmenin 8. ayında olmamıza rağmen toplamda müvekkil aracı sadece 3 ay kullanabiliyor. Aracın arızası var, borcu var, yakalaması var gibi türlü bahanelerle araç müvekkilden geri alınıyor ve sürekli olarak yenisinin getirileceği söyleniyor. Bu arada müvekkil sürekli ödeme yapmaya devam etmiş. Toplamda 300 bin TL'yi aşmış yaptığı ödeme.(Banka kanalı ile) Yani 1 yıllık kira parasından daha fazla para ödemiş. Bunun sebebi de müvekkile " sen şu kadar daha ver ben sözleşmeni uzatacağım, gerekirse 1 yıl daha kullan aracı.." gibi söylemler. Müvekkil aracı 1 yıl daha kullanacağını düşünerek paraları göndermiş. Müvekkili kandırmışlar açıkçası. Müvekkil şimdi 3 aylık kiralama bedeli olan 60 bin TL tutar haricindeki parayı geri almak istiyor ancak hangi hükümlere dayanabilirim? Tüketici hukukuna mı kiralama sözleşmesine mi yoksa sebepsiz zenginleşme hükümlerine mi? Kiralama sözleşmesinden doğan ayıplara dayalı fesih yapsak geçmişe etkili olur mu?
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :3039, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]


THS Sunucusu bu sayfayı 0,06615090 saniyede 13 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.