Kanallar : Lütfen
Seçiniz |
|
|
|
Yazan : imsel,
Tarih : 17-01-2025 17:22
|
çocuğun velayeti tedbiren anneye verildi.anne öğretmen müvekkil ise ormanda işçi.toplu sözleşme subat ayında imzalanack.ilk anda 2000 tl iştirak nafakası takdir edildi karşı taraf ekim ayında artış istedi 4500 tlye çıktı.şimdi yeniden çocuğun özel okula başladığı müvekkilin şartların değiştiği gerekçesiyle artış istediler.mahkemede müvekkilin son 4 aylık maaşının sgk dan istenmesine karar verdi.bu kadar kısa süre içinde (2 ay)arttırılması istenmesi müvekkilin maaşında bir artış olmadan karar verilir mi? ayrıca sgk da brüt maaş bildiriliyor oysa müvekkilin maaşı çok daha az olacak,çalıştığı yerden istemedi, mahkemenin yaptığına nasıl itiraz edebiliriz? ayrıca özel okula gitme olayına itiraz edilebilir mi devlet okulu var diye? teşekkürler.
|
|
|
Yazan : Av.heren,
Tarih : 17-01-2025 16:17
|
Meslektaşlarım davacı vekili olduğum işe iade davasında gerekçeli karar tebliğ edildi ancak sonraki prosedür hakkında aklıma takılan çok şey var. Uygulama hakkında tecrübeli kişiler paylaşımda bulunursa sevinirim.
1-İlamda hükmedilen vekalet ücreti ve yargılama gideri karar kesinleşmeden ilamlı icraya konu edilebilir mi? (bu konu hakkında asıl talep kesinleşmeden icra edilemeyeceğinden ferisi de edilemez diyenler de var ancak uygulamada sıklıkla kabul edilen nedir?)
2-kanunda kesinleşen kararın tebliğinden itibaren 10 iş günü içinde işverene başvurulur diyor. Burada kararın tebliğinden itibaren 2 hafta istinaf süresini bekleyip istinaf edilmediği takdirde kesinleşme şerhi yüklenmeksizin işverene başvuru yapmamızda sakınca var mıdır?
İlla kesinleşme şerhi yüklendikten sonra mı başvuru yapmalıyız? kesinleşme şerhi bazen geç yüklenebilmekte ve kesinleşme evrakında kesinleşme tarihi evrakın düzenlenme tarihinden daha önce olabilmektedir, 10 iş günlük sürenin kaçırılmaması açısından bunun sorun yaratacağını düşünüyorum
3-boşa geçen süre tazminatı her halükarda ödenmesi gerektiğinden ve bu alacak eda hükmü olmadığından karar kesinleşmeden ilamsız icra takibine konu edilmesi mümkün müdür?
|
|
|
Yazan : Av.heren,
Tarih : 17-01-2025 12:08
|
Merhaba, ihtiyaç sebebiyle açılan tahliye davası süresince davacı müvekkil dava konusu taşınmazda oturamaması ve başka bir konut için kira ödemek zorunda kalması halinde ödediği kiraları kiracıya karşı maddi tazminat davası olarak ileri sürebilir mi? Bunun bir hukuki dayanağı var mıdır? Bilgi ve tecrüberilerinizi paylaşırsanız sevinirim.
|
|
|
|
Herkese merhaba meslektaşlarım. Müvekkilim diğer ortaklarla yapmış olduğu yazılı adi ortaklık sözleşmesi kapsamında adi ortaklığa 2017 yılında sermaye olarak emeğini ve nakit olarak bir miktar parasını koymuş olup yaklaşık 3 yıl kadar sigortalı döner ustası olarak çalışmıştır. Bu 3 yıl boyunca müvekkilime hiçbir ödeme yapılmamış, ortaklığın zarar ettiği beyan edilmiş ancak kendisi ile hiçbir zaman bilançolar paylaşılmamıştır. Müvekkilim ise ödeme alamaması neticesinde 2020 yılında döner ustası olarak çalışmayı bırakmıştır. Ancak adi ortaklık sözleşmesinde müvekkilimin "%25 hissesine tekabül eden 300.000 TL'yi ortaklığa borçlanmış olduğu ve öncelikle kâr payı borcundan mahsup edileceği, 300.000 TL ödenmediği takdirde ortaklığın hukuken geçerli olmayacağı" maddesi yer almaktadır. Bu nedenle müvekkilimin 3 yıl çalıştığı süre boyunca hissesine tekabül eden kâr payının 300.000 TL' yi bulup bulmadığını da bilmiyoruz. Şu aşamada ortaklığın tespiti, ortaklığın feshi ve tasfiyesine ilişkin dava açmamız mı gerekir ya da nasıl bir tavsiyede bulunursunuz?
2. Sorum ise; Müvekkilim 2020 yılında ortaklıktan ayrılmışsa da ihtarname vs göndermemiş yalnızca sözlü fesih bildiriminde bulunmuştur. Bu durumda adi ortaklık sözleşmesinin kurulduğu andan dava tarihine kadar kar payı talep edebilir miyiz?
|
|
|
Yazan : av.aysse,
Tarih : 16-01-2025 16:06
|
Merhabalar, müvekkile ait arazinin etrafında olup kesinleşen orman kadastrosu mevcuttur. İlgili arazi okyanusun ortasındaki ada gibi bırakılmış ve çevresiyle orman alanı harici bağlantısı yoktur. Ayrıca kadastro sırasında orman sayılmayan yer olarak belirlenmiştir. Kadastro iptali talebi vb hariç bu durumda ne gibi bir yol izlememi önerirsiniz, sevgilerle..
|
|
|
|
Merhaba sayın meslektaşlarım, kesinleşmiş mahkeme kararı doğrultusunda müvekkil işveren işçisine 100,00 TL fazla mesai ücreti ödüyor ve eksik prime ilişkin beyannameyi de kesinleşmiş mahkeme kararının şirkete tebliğ olduğu tarihi takip eden 26'sına kadar veriyor. Ancak SGK'dan idari para cezası tebliğ ediyor bu işleme ilişkin eksik bildirim yapıldığı için yani zamanında 100,00 TL'yi ödeyecektin diyor. Ancak bilindiği üzere işe iade davalarında işverenin usulüne uygun daveti üzerine işçinin işe başlaması durumunda, davete ilişkin tebligatın işçi tarafından alındığı tarihin içinde bulunduğu ayı,
İşverenin işçiyi işe başlatmaması durumunda ise, işçinin işe başlamak için işverene yaptığı başvuruya ilişkin tebligatın işverence alındığı tarihin içinde bulunduğu ayı,
takip eden ayın 26’sına kadar, SGK’ya verilmesi halinde yasal süresi içinde verilmiş kabul edilmektedir. Ancak işçilik alacaklarına ilişkin (Örn; fazla mesai, ücret, hafta tatili) bu uygulama nasıldır takip eden 26 sını uygulaması yok mudur. Hal böyle olunca kaybedilen her dava için ücret niteliğinde bir ödeme yapıldığında müvekkil şirket sürekli idari para cezası ile karşı karşıya kalacaktır.
|
|
|
|
Merhaba meslektaşlarım,
Hız sınırının aşılması nedeniyle kesilen trafik idari para cezasını ödeyip dekontunu da sunarak itiraz ettim. Sulh Ceza Hakimliği itirazın kabulüne, idari para cezasının kaldırılmasına miktar dikkate alınarak kesin olarak karar verdi.
Bu aşamada ödenmiş olan paranın iadesi için Vergi Dairesine mi başvurmalıyım, izlenecek yok nedir?
|
|
|
|
Merhabalar meslektaşlarım,
Müvekkilim 1 yıl önce satın almış olduğu oto çekici/kurtarıcının Tüvtürkte muayenesi sırasında tonajın ruhsatta yanlış yazılmış olması sebebiyle muayeneden kalmıştır. Müvekkilim düzeltme için birkaç farklı notere gittiğinde noterden bu düzeltme yetkisinin olmadığını ve TNB'ye yazı yazılması gerektiğini söylemişlerdir. TNB'den gelen cevabi yazıda çekicinin daha önce tür değişikliği yapılan XX noterinden ilgili evrakların gönderilmesi istenmiştir. Ancak XX noterliği ile iletişime geçildiğinde işleme dayanak bir evrak olmadığı ve işlemi yapan katibin de sahtecilik sebebiyle tutuklu/hükümlü olduğu söylenmiştir. Bu noktada başvurabileceğimiz bir yer bulamıyoruz. Bu noktada ruhsattaki yanlışı düzeltebileceğimiz bir idari yol veya dava imkanı var mıdır? Şimdiden teşekkür ederim.
|
|
|
|
Sevgili meslektaşlarım, yaklaşık 5 yıldır yurtdışında yaşıyorum hukuki konularda biraz paslanmışım ve daha önce böyle bir olayla karşılaşmadığım için konu hakkında ki bilgim de çok az. Bu nedenle yardımınıza ihtiyacım var
Bir yakınım (72 yaşında) son zamanlarda haberlerde de gördüğümüz teknikle '' postanız var imzanızı atmanız gerekli '' denilerek kesik kısımdan arkadaki boş senete imza attırılmış. Ve hakkında yüklü bir miktarda icra takibi başlatılmış. İcra takibine itiraz için hemen bir meslektaşla iletişime geçilmiş ve günü geçmeden vekalet çıkartılarak dosyaya itiraz edilmiş. Şimdi saygıdeğer meslektaşımız avukatlık sözleşmesi henüz imzalanmadan 200 bin TL peşin dosyanın kazanılması halinde ise 800 bin TL istiyormuş. Bu aşamada haklı azil sebeplerinin oluştuğunu düşünüyorum ancak ücretin önceden mi sonradan mı konuşulduğunu ispat etmek imkansız. Haksız azilden dolayı avukatlık kanunu m.164 %10-%25 arası değere hükmedilebileceğini söylüyor. İcra takibinin değeri de 10 milyon TL.
Zaten bir dolandırıcılık çetesinin eline düşmüş olan 72 yaşındaki müvekkilden 1 milyon lira para istemenin ve bu değeri vekaleti aldıktan sonra söylemenin meslek etik ve ahlakına uymadığını düşünüyorum.
Yakınım şu anda çok ciddi derecede korku içinde bir de avukat ''meslektaşın'' istediği ücreti duyduktan sonra ölsem daha iyi diye düşünüyor.
Bu aşamada avukat ''meslektaşın'' azli yapılırsa yakınıma m.164 gereği işlem başlatacağına %100 eminim.
Ücret konusunda anlaşamazsak ve buna rağmen dosyaya istifa vermezse uyuşmazlık nasıl çözülecek hiçbir fikrim yok (dediğim gibi başıma hiç gelmedi).
Muhtemelen bu dosya için uzun zaman sonra Türkiye'ye geleceğim . Siz değerli meslektaşlarımdan bu durumda ne yapılabilir diye değerli bilgilerinizi almak istiyorum.
|
|
|
|
Merhaba meslektaşlarım. Kiracıya karşı ihtiyaç sebebiyle tahliye davası açmadan önce zorunlu arabuluculuğa başvurduk. Anlaşamadık sonra ihtiyaç sebebiyle tahliye davası açtık. Tahliye davası açıldıktan sonra kiracı vefat etti ve mirasçıları davaya dahil edildi. Mirasçılara karşı da zorunlu dava şartı arabuluculuk yerine getirilmeli mi, getirilecekse bile nasıl olacak bu, böyle bir yükümlülüğü var mı davacı kiraya verenin? Çünkü arabuluculuk şartı yerine getirildi ve sonrasında zaten dava açıldı, dava açıldıktan sonra ölüm sebebiyle davalının mirasçıları kendiliğinden davaya davalı olarak dahil oldular ve tarafta iradi bir değişiklik olmadı, HMK m.55 gereği kanuni taraf değişikliği oldu. Teşekkürler.
|
|
|
|
Merhabalar
10 yıl önce almış olduğum bir cmk dosyası ancak Yargıtay'dan geri döndü. Lakin bu süre zarfında ben serbest avukatlığı bıraktım, bir şirkette çalışmaktayım.
Bozma ile geri dönen dosya yeniden görülmüş. 10 yıl öncesinde mağdur sıfatında olan küçüğün vekili halen ben görülmekteyim. Suçun konusu çocuğun kaçırılması ve cinsel istismarı. O dönem küçük olan mağdur şu an 26 yaşında ve duruşmada sanıktan şikayeçi olmadığını, o dönemdeki beyanının yalan olduğunu duruşmada söylemiştir. sanık beraat etmiş. davaya katılan kurum vekilinin de dosyayı temyiz etmediğini görüyorum.
Sorum şu ki, ben kararı sizce temyiz etmeli miyim?
Dosyadaki mağdur şu an reşit çok net bir beyanı var konu ile ilgili ama bir yandan da vekil olarak sorumluluğum halen devam ediyor. Dosyayı temyiz edeceğim lakin yine bir 10 yıl sürerse mağdur şikayetçi olmamasına rağmen belki de gerçekten masum bir insanı sürüncemede bırakacağım.
Gerçekten kafam çok karıştı. Kıymetli yardımlarınıza talibim. şimdiden teşekkürler
|
|
|
|
Merhaba
Örnek 13 tahliye talepli icra ödeme emrinde kimi mahkemeler 1/7 açıklamasında da tahliye yazması gerektiğini öne sürüyor malumunuz. Ancak 1/7 açıklamasını ne şekilde ve nereye yazmam gerektiğini bulamıyorum. Adresin yanına mı yazmalıyım veya örnek cümle izah edebilir misiniz? Saygılar
|
|
|
|
Merhaba meslektaşlarım,
Açılan tapu iptal tescil davasında devam eden yargılama esnasında taşınmazın dava dilekçesinde belirtildiği şekilde anne olan murise değil de baba olan murise ait olduğu bilirkişi raporlarında tespit edilmiştir. Ancak açılan davada davalı da taşınmazın anneden kaldığına ilişkin tam kabul beyanı olmasa da annenin bakımını yaptığına dair beyanlarda bulunmuş ve tanık dinletmiştir. Bu durumda yine de tapu iptal tescile karar verilir mi yoksa davanın reddine karar verme ihtimaline binaen vakıayı değiştirmek adına ıslah yapmak gerekir mi
|
|
|
|
Merhaba meslektaşlarım,
Kıymet takdiri yapıldıktan sonra taşınmaza haciz koyan dosya alacaklılarına da raporu tebliğ etmek gerekli midir?
-Kıymet takdiri raporunu mevcut alacaklılara tebliğ ettirdikten sonra 2 ay kadar satış talebinde bulunmak için beklemiştik. O sırada 7 -8 alacaklı daha haciz eklenmiş onun için kararsız kaldım.
|
|
|
Yazan : abuj,
Tarih : 09-01-2025 14:50
|
Sayın meslektaşlarım,
Muvazaalı olarak açıldığını düşündüğümüz bir icra takibinin iptali için dava açacağız. Bazı kaynaklarda dava şartı olarak muvazaa olduğu için aciz belgesine gerek olmadığı yazılmış. Ancak başka kaynaklarda ise dava şartı olarak aciz belgesinin gerekli olduğu yazılmış. Bu davada kesin veya geçici aciz belgesi almamız gerekir mi?
Cevaplarınız için şimdiden teşekkür ederim.
|
|
|
|
Sayın meslektaşlarım, gerek forumda gerekse de Yargıtay/Danıştay kararlarında cevabını bulamadığım birkaç soruyu yönlendirmek istiyorum.
Müvekkil 15 yıldır aynı lisenin kantininin işletmecisi ve ihale şartlarından dolayı yeni ihaleye giremiyor, dolayısıyla ihale 3. bir kişi tarafından kazanılıyor. Şartnamede belirlenen sabit tesis masrafı, 50.000-TL tutarında ve yapılan masraflar göz önüne alındığında bu bir hayli düşük. Müvekkil bu 50.000-TLlik sabit tesis masrafını alıyor. Ardından bu bedeli çok düşük bulduğu için, bize danışıyor.
Burada ilk adımımızın Sulh Hukuk Mahkemesi nezdinde bir tespit istemi olması gerektiğinin farkındayız fakat davalı olarak kimi göstermemiz gerektiğinden emin değiliz. Zira tespit davasında davalı sıfatı aleyhinde tespit istenenindir, ancak burada aleyhinde tespit istenen sabit tesis masrafını 50.000-TL olarak belirleyen okul aile birliği (kendilerine izafeten il milli eğitim müdürlüğü) midir yoksa yeni işletmeci midir?
Kaldı ki tespit istediğimiz gibi olursa bunun ardından bir de alacak davası/icra takibi adımı gerekecek, bu dava/takibin borçlu tarafı da ilk tespit davasında aleyhinde tespit istenen olmalı diye düşünüyoruz.
İlgili içtihatlarda, benzer olaylarda tespiti istemli davalar açıldığını, ardından ihalenin iptali konulu idari davalar açıldığını, ve bu davaların tümünün reddedildiğini ve karar kısmında adli makamların çözüm olarak gösterildiğini gördük.
Örneğin : ""...Bu itibarla; tesise eski kiracı tarafından yapılan masrafların yeni kiracıya bir bedel karşılığı bırakılacak olmasının, ihale sürecinden bağımsız olarak, mülkiyet hakkını ilgilendiren yönü bulunduğu, eski kiracı ile idare ve/veya yeni kiracı arasında, tesis masraflarına ilişkin ortaya çıkabilecek ihtilafın adlî yargı yerlerine başvurulmak suretiyle kesin olarak çözüme kavuşturulabileceği...""
Ancak görüldüğü üzere bu kararlarda her ne kadar adli yargıya yönlendirme söz konusu olsa da, taraflar konusunda bir muğlaklık olduğu gözüküyor.
Dolayısıyla kısaca:
1- Bedel tespit istemini kime yönelteceğiz, burada aleyhinde delil istenen taraf yeni işletmeci midir yoksa idare midir?
2- Bedel tespitinin ardından alacak davası/icra takibini kime yöneltmemiz gerekir?
Zaman ayırıp görüşlerini bildiren meslektaşlarıma şimdiden çok teşekkür ediyorum.
|
|
|
Yazan : Emin Boz,
Tarih : 05-01-2025 18:07
|
Meslektaşlarım merhaba,
Öncelikle İcra hukuku kapsamında oldukça yeni ve tecrübesizim. Sormak istediğim bir husus var sizlere;
Kambiyo senedine dayalı açılmış ve kesinleşmiş bir icra dosyamız var. Borçlunun üzerinde herhangi bir malvarlığı gözükmüyor ancak daha sonra müvekkilin aldığı bilgiye göre borçlunun eşi birkaç yıl önce vefat etmiş ve üzerine intikal ettirilmemiş miras var. Hatta miras konusu tarla niteliğindeki tapuların fotoğrafları bile mevcut. Ancak borçlunun üzerine intikal ettirilmemiş miras payları hususunda nasıl bir yol izleyeceğim konusunda tüm araştırmalara rağmen tıkanmış durumdayım.
Bilgisi olan ve tecrübeli meslektaşlarımdan izleyeceğim yol konusunda yardım bekliyorum.
|
|
|
|
Forumda yapmış olduğum araştırmalarda net bir sonuca varamadım. 6 davalının bulunduğu bir davada 3 davalının vekili aynı olup diğer 3 davalı ise kendisini vekille temsil ettirmemiştir. Hükümde "vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalılara verilmesine" ibaresi yer almaktadır. Temsil edilen davalı sayısı, toplam davalı sayısının yarısına tekabül ettiği için hükmedilen vekalet ücretinin yarısına mı yoksa davalılar tarafındaki tek vekil olunması hasebiyle ücretin tamamına mı hak kazanılmaktadır?
|
|
|
|
mirasçı dışındaki kimse ile hisseli olan miras bırakanın hissesi için tarım arazilerinde ehil mirasçılık davası açılabilinir mi?
|
|
|
|
Merhabalar meslektaşlarım,
2018 düzenleme ve vade tarihli tahrif edilmiş bir senet 2021 yılında icrada haciz yoluyla tahsil ediliyor. Borçlu suç duyurusunda bulunuyor ve yapılan yargılama sonucunda senette 5 rakamının önüne 1 eklenerek senedin tutarın 10.000 tl artırılması şeklinde tahrifat yapıldığı tespit ediliyor. Ve senedi icraya koyan ve tahsil eden alacaklı evrakta sahtecilik suçundan mahkum ediliyor. Müvekkilin haksız fiil -aynı zamanda suç- olan fiili nedeniyle uğradığı maddi-manevi zararın tazmini için açılacak dava asliye hukukta açılır diye düşündüm. Zira hem ticari iş değil hem de senedin senet vasfı artık zamanaşımı itibari ile kalmadı diye düşündüm. ancak bundan da emin değilim. Asliye hukukta açılacak olduğunda UYAP üzerinden dava açarken arabuluculuk zorunlu diyor ama şahsa karşı olduğu için zorunlu değil diye düşünüyorum. Bu şekilde zorunlu arabuluculuk yapmadan asliye hukukta dava açsam sıkıntı yaşar mıyım ?
|
|
|