Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Yanıt Bekleyen Hukukçu Meslektaşların Soruları
Kanallar : Lütfen Seçiniz

Hukuk Haberleri :
23.08. Takı Konusunda Önemli İçtihat Değişikliği - Av.Habibe YILMAZ KAYAR
Haber Ekleyin

Yazan : norrinradd, Tarih : 16-09-2024 17:07
Merhaba meslektaşlarım. İcra hukuk mahkemesi müvekkil kiracının taşınmazdan tahliyesine karar verdi. Bu karar duruşmada verilirken ben davalı vekili olarak duruşmada hazır bulunuyordum, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde de istinaf yasa yolu açık olarak karar verildi. Gerekçeli karar yazıldı ancak taraflara tebliğ edilmedi. Davacı alacaklı taraf, gerekçeli karara istinaden icra dairesinden tahliye talep etti ve icra dairesi tahliye talebini kabul ederek, perşembe günü için tahliye kararı verdi. İcra dairesinin kararını İİK m.269/c uyarınca şikayet yoluna götürmem uygun mudur? Çünkü

İİK m.269/c son fıkrada: "İcra mahkemesinin tahliyeye mütedair kararının infazı için kesinleşmesi beklenmez. Ancak tahliye için, kararın borçluya tefhimi veya tebliği tarihinden itibaren ongün geçmesi lazımdır. Borçlu tahliye kararı hakkında 36 ncı madde hükmünden faydalanabilir." hükmü gereğince karar tarafımıza tebliğ edilmemiş, borçluya da tebliğ edilmemiş. Tahliye kararı verilirken duruşmadaydık ancak artık süre tutum vs söz konusu olmadığından duruşmada bulunmam ve kısa kararın tarafıma okunması hususu "kararın tefhiminden itibaren 10 gün" geçtiği anlamına gelir mi? İİK m.269/c son fıkrada tefhimdeki on günlük süreyi başlatan olay kararın tefhimi olduğundan dolayı kısa kararın tefhimi, hükmün tefhimi anlamına gelecek midir? AYM'nin 2019/12803 Başvuru Numaralı kararında da kısa kararın tefhiminin, gerekçe içermemesi sebebiyle kararın tebliğinden itibaren kanun yolu süresi başlayacağı nazara alınınca bu olayda da aynı bakış açısından mı bakmalıyız? Teşekkür ederim.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :1704, Yanıtlar : 1   [Yanıtlayın]

Yazan : avukat892, Tarih : 16-09-2024 14:52
Merhabalar, bir varlık yönetim şirketi mirası reddine rağmen almış olduğu hatalı miras belgesi ile müvekkili taraf göstererek dava açmış durumda. Haliyle mirasçılık belgesinin iptali davası açacağız. Benim sorum ise davayı diğer mirasçılara karşı mı açmalıyız ( aslında anlaşmazlık onlarla değil biz mirası reddettik) yoksa 3. kişi olup yetki ile mirasçılık belgesi alan şirkete mi?
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :2348, Yanıtlar : 1   [Yanıtlayın]

Yazan : avsoruc, Tarih : 14-09-2024 18:08
Merhaba meslektaşlarım,
bir kira sözleşmesine dayalı olarak altıncı yıl başında kira tespiti için arabuluculuğa gittik(sözleşmede artış iradesi var) ve fakat anlaşamadık. Davayı da altıncı sene içersinde açmadık. Şimdi yedinci seneye girildi. Bu süreci yedinci yıl için baştan başlatıp yedinci yıl için kira tespiti istememiz mümkün mü?
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :2043, Yanıtlar : 1   [Yanıtlayın]

Yazan : Av. Nef'i, Tarih : 14-09-2024 10:07
Kıymetli meslektaşlarım merhaba,

Müvekkil adına banka dekontuna dayalı olarak ilamsız icra takibi başlattım. Söz konusu banka dekontunda müvekkil parayı "emanet" açıklamasıyla iletmiş.

Ödeme emrinin tebliği ile borçlu, "borcun ödendiğini" ileri sürerek takibe itiraz etmiştir. İcra hukuku pek hakim olmadığım bir alan olduğu için aşağıdaki sorularım hakkında değerli yanıtlarınızı bekliyorum;

1. Somut olaydaki para borcunu adi borç olarak mı yoksa tüketim ödüncü olarak mı değerlendirmemiz gerekli? Burada itiraz dilekçesinde borçlunun söz konusu miktarı "borç" olarak nitelendirmesi borcun niteliğini değiştirir mi?

2. Söz konusu banka dekontlarını İİK 68 kapsamında değerlendirebilir miyiz? Yoksa doğrudan itirazın iptali yolunu mu tercih etmek gerekir?
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :1985, Yanıtlar : 1   [Yanıtlayın]

Yazan : Av. Burçin Yılmaz, Tarih : 13-09-2024 16:20
Sulh hukuk mahkemesince kira bedelinin tespitine ilişkin verilen karar taraflara tebliğ edilmiştir. İstinaf başvuru süresi geçtikten sonra davalı tarafça istinaf başvuru dilekçesi dosyaya sunulmuş ve harçlar yatırılmıştır. Mahkeme ise başvurunun süresi içinde olup olmadığına bakmaksızın istinaf başvuru dilekçesini davacıya tebliğ etmiştir. Davacı taraf bu durumda süresi içinde istinafa cevap dilekçesi mi vermelidir ? İlk derece mahkemesinden HMK m.346 gereğince istinaf dilekçesinin reddi kararı verilmesini mi talep etmelidir ? Her ikisini de mi yapmalıdır ?
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :2182, Yanıtlar : 1   [Yanıtlayın]

Yazan : Av. Savaş, Tarih : 13-09-2024 10:29
Değerli meslektaşlar,
Dava şartı arabuluculuğa başvurulmuş olunması halinde yine sigorta şirketine başvuru zorunluluğu aranır mı? Sanki böyle bir karar anımsıyorum ancak tam hatırlayamadım.
Teşekkürler.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :2175, Yanıtlar : 1   [Yanıtlayın]

Yazan : norrinradd, Tarih : 12-09-2024 17:21
Merhaba meslektaşlarım. Müvekkilim üniversite kaydı için bazı şahıslarla iletişime geçiyor ve bu şahıslar vekalet çıkartılmasını istiyor, bu vekalet kapsamında tüm işlemleri gerçekleştireceklerini hiçbir şeye karışmamaları gerektiğini söylüyorlar. Bu süreçte müvekkil adına sanki yabancı ülkede 2012 tarihinde bir lisede okumuş gibi belge alıp, bunları noterde ve apostil şerhi ile onaylatıp, MEB'den lise denklik belgesi alınabilmesi için başvuruyorlar. MEB denklik belgesi veriyor, bu denklik belgesiyle müvekkil adına üniversite kaydını yine bu şahıslar gerçekleştiriyor ve müvekkile her şey tamam üniversite kaydına gidebilirsin diyorlar. Akabinde ise 1 yıl sonra üniversiteden atılıyor müvekkil, müvekkil hakkında da MEB suç duyurusunda bulunuyor ve "yurtdışına hiç girip çıkmadığı ve liseyi türkiyede bir okulda tamamladığı" gerekçesiyle savcılık müvekkil hakkında resmi belgede sahtecilikten suç duyurusunda bulunuyor.

Müvekkil bu süreçleri öğrenince işlemi gerçekleştiren vekalet verdiği şahsın yanına giderek nasıl olur yurtdışında okuduğuma dair belge almışsınız usulsüzlük yapmışsınız bu doğru mu diye sorunca bu şahıs işi kıvırmaya başlıyor ve tam o sırada müvekkil dolandırıldığını anlıyor ve durumu ses kaydına almaya başlıyor aniden. Şimdi bu ses kayıtlarında müvekkilin dolandırıldığı aldatıldığı çok açık anlaşılıyor ancak bu ses kayıtlarıyla savcılığa dolandırıcılıktan suç duyurusunda bulunulması halinde hukuka aykırı delil kabul edilir mi? Yargıtay CGK'ya göre, işlenmekte olan suç sırasında başka türlü delil etme imkanı yok iken alınan ses kaydı hukuka uygun delil kabul ediliyor, bu durumda da aynı şekilde kabul edilebilir mi? Müvekkilim planlı ses kaydı yapmıyor, konuşmanın ortasında dolandırıldığını anlayınca başka çaresi kalmıyor ve ses kaydına almayı akıl ediyor. Düşüncelerinizi bekliyorum meslektaşlarım, çok teşekkürler.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :2145, Yanıtlar : 1   [Yanıtlayın]

Yazan : furugferruhzad, Tarih : 12-09-2024 13:17
Kısmi olarak 16.000,00 TL lik bir alacak davası açtım ve ihtiyati haciz istedim mahkeme dava değeri olan 16.000,00 TL alacak miktarıyla sınırlı olmak kaydıyla,ihtiyati haciz kararı verdi.Davalı yan;16.000,00-TL KADAR ALACAĞI-PARAYI TEMİNAT OLARAK DOSYAYA DEPO OLARAK SUNMAK İSTEMEKTEYİZ.BAHSİ GEÇEN PARAYI DEPO ETMEMİZ DURUMUNDA İHTİYATİ HACİZ KARARININ KALDIRILMASINI TALEP ETMEKTEYİZ şeklinde istemde bulundu.Bu mümkün mü?Kaldırılması durumunda mal kaçırma yapılacağı ise kuşkusuz.Değerli görüş ve cevaplarınız için şimdiden çok teşekkürler.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :2144, Yanıtlar : 1   [Yanıtlayın]

Yazan : sebastian, Tarih : 11-09-2024 09:39
Merhaba sayın meslektaşlarım;

Davayı süresinde açıp açmadığım konusunda şüphede kaldım.

Dava; İhtiyaç Nedeniyle Tahliye Davası
Kira Kontrat Başlangıç Tarihi:01.08.2019
1 yıllık kira müddeti her yıl kendiliğinden uzayıp bugüne kadar geldi. Kiralanan yer konut.
İhtarname tebliğ tarihi:30. 04. 2024
Arabuluculuk Başvuru ve son tutanak tarihi:25.07.2024-12.08.2024
30 Ağustos 2024 tarihi Resmi Tatil günü, 01 Eylül 2024 tarihide hafta sonuna denk geldiğinden davayı 02.09.2024 tarihinde açtım.

Sizde dava süresinde mi açıldı?
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :2108, Yanıtlar : 1   [Yanıtlayın]

Yazan : tegese, Tarih : 09-09-2024 12:42
Sayın Meslektaşlarım


Müvekkil noterde maktu şekilde düzenlenen kira bedelinin ödenmesi talepli ihtarnameyi kiracıya göndermiş. Ancak maktu ihtarnamede 30 günlük süre içerisinde ödenmesi şartı belirtilmiş. Aşağıda görüldüğü üzere Yargıtay ihtarnamede 30 günlük süre verilmiş olsa dahi 30 gün dolmadan ödemenin yapılması halinde dahi ihtarnamenin haklı niteliğinde olacağına karar vermiş. Ancak uygulamada bazı hakimlerin 30 günlük süreden önce ödeme yapılması nedeniyle ihtarnamenin haklı nitelikte olmadığı yönünde kararlar verdiğini duyuyorum. Bu konuda sizlerin tecrübesi nasıl?

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/1289 E. , 2021/1314 K. İçtihat20. İki haklı ihtar nedeniyle tahliyeye karar verilebilmesi için, aynı süre içinde kiracının muaccel olduğu hâlde iki ayın kira bedelini ödememesi, kiraya verenin de ödenmeyen her bir ay kira bedeli için kiracıya ayrı ayrı ödeme ihtarında bulunmuş olması gerekmektedir. İhtarların kira bedellerinin muaccel olması sonrasında yapılması gerekir. Ödenmeyen aylar üst üste gelen iki ay bile olsa kiraya verenin her ay kira bedeli için ayrı ihtar çekmiş olması aranır. İhtar ile hangi ayın kira bedelinin ödenmediği ve kira bedelinin otuz gün içerisinde ödenmesi gerektiği, ödenmediği takdirde tahliye davasının açılacağı ikazlarını içermelidir. İki haklı ihtarın bir kira döneminde ve bir yıl içindeki aylarla ilgili olması ve o yıl içinde kiracıya tebliğ edilmesi zorunludur. İhtar kiracıya tebliğ edildikten sonra ödeme yapılması kiraya verenin haklılığını ortadan kaldırmaz (Kanık, 1306).


Bir de ihtarnamede müvekkil çekişme halinde olan kira bedelini yazmış. Yani kiracı ilk ay kendi rızası ile yasal artıştan fazla bir bedeli kira rakamı olarak yatırmış ancak sonraki ay yasal oranda artış yapmak suretiyle kirayı yatırmış. Müvekkil de yüksek kira bedeli üzerinden ödenmeyen kira bedelleri hakkında ihtarname göndermiş. Bu halde ihtarname haklı niteliğini kaybeder mi? Okuduğum kararlarda İhtarnemede hangi aya ait kıranın ödenmediği ve ödenmediği takdirde tahliye sürecinin başlatılacağının belirtilmiş olması gerektiği belirtilmiş. Bu halde kira rakamının eksik veya fazla yazılmış olması ihtarnamenin haklı niteliğini etkilemez diye düşünüyorum? Sizlerin değerli görüşlerini merak ediyorum.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :2113, Yanıtlar : 1   [Yanıtlayın]

Yazan : hukuki_mülahazalar, Tarih : 07-09-2024 23:55
Merhabalar,

Muris ile müvekkil yıllardır görüşmemektedir. Haliyle müvekkil miras bırakanın malvarlığını ve borçlarını bilmemektedir. Mirası reddetme ihtimalimiz de olduğundan, murisin aktif ve pasiflerini öğrenmek için terekenin tespiti davası açmayı düşünüyoruz.

1-Eğer terekenin tespiti davası açarsak, mirasın reddi süresini kaçırma ihtimalimiz olur mu? Anladığım kadarıyla terekenin tespiti, tespit davası niteliğinde, ancak alışılagelen delil tespiti davası gibi kısa süreli oluyor mu?

2-Veya tereke tespiti davasının sonuçlanmasını beklemeden, mirasın red süresi olan 3 ay içerisinde, müzekkerelere verilen cevaplardan bir çıkarım yaparak mı redddetme ihtimalini değerlendirmeliyiz?

3-Yine murisin malvarlığı ve borçlarını öğrenmemizi sağlayan başka bir yol var mıdır? (mirasçının tek tek banka, tapu, trafik sorgulaması dışında)

Şimdiden çok teşekkürler.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :2159, Yanıtlar : 1   [Yanıtlayın]

Yazan : yunusmete, Tarih : 07-09-2024 15:56
Merhaba
Müvekkil adına KİRA TESPİT DAVASI açtık , Fakat daha sonradan müvekkili ile kiracı anlaşıp Davadan feragat ettiğini söyledi.

Sorum şu : beş yıl Dolduktan sonra açılan kira tespit davasından feragat edildiğinde , Tekrardan bir kira tespit davası açılabilmesi için yeniden beş yıl beklenilmesi gerekir mi ?
yoksa müvekkil seneye de kira tespit davası açabilir mi?

Teşekkürler
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :2099, Yanıtlar : 1   [Yanıtlayın]

Yazan : norrinradd, Tarih : 05-09-2024 16:45
Merhaba meslektaşlarım. Kiracı müvekkil, taşınmazı kiralamış ve kira sözleşmesinde "başkasına kullandırtılması, alt kiraya verilmesi" yasaklanmıştır. Kiracı müvekkil yanında kızı ile damadı da yaşamaktadır aile birlikleri beraber devam etmektedir. Bu durum kira sözleşmesine aykırılık teşkil ediyor mu, kiraya veren ihtar çektikten sonra sözleşmeye aykırılıktan tahliye davası açabilir mi? Kiracının yanında aile fertlerinin yaşaması, taşınmazı başkasına kullandırttığı anlamına gelmez şeklinde bir emsal karara ihtiyacım var. Çok teşekkürler.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :2446, Yanıtlar : 1   [Yanıtlayın]

Yazan : Toy Avukat, Tarih : 05-09-2024 16:02
Meslektaşlarım öncelikle hepinize iyi çalışmalar dilerim. Açacağımız ortaklığın giderilmesi davasının konusu bir taşıt ve işbu hali hazırda davalılarca kullanılmaktadır. Dava açarken ihtiyati tedbir talep etmemiz mümkün müdür acaba? Konuyu gerek forumda gerekse diğer kaynaklarda araştırdığımda net bir sonuca ulaşamadım. Daha önce tedbir kararı alan meslektaş varsa yahut sorunu çözmenin başkaca bir yolu bulunuyorsa yardımcı olursanız çok sevinirim. İyi çalışmalar.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :2300, Yanıtlar : 1   [Yanıtlayın]

Yazan : petunya, Tarih : 05-09-2024 10:35
Merhaba meslektaslarim, işe iade ve işçilik alacakları davalarında güncel Yargıtay kararı sonrası işçilik alacakları talebiyle arabulucuya başvurmak için işe iade davasının bitmesini mi beklemek gerekiyor? bu durumda işçilik alacakları bakımından zamanaşımı durumu ne olacak? Geçmiş dönemde her iki davayı birlikte açıyorduk ve bekletici mesele yapılıyordu ama son durumda nasıl bir yol izlemek gerekir? İşçilik alacakları için ayrıca arabulucuya başvurup işe iade davası devam ederken alacak davası açmakta sizce mani var mıdır ?

(Konu yargıtay ilamı 9. Hukuk Dairesi 18.04.2024 T. , 2024/5116 E. , 2024/7086 K. "(..) Diğer taraftan arabuluculuk bir yargılama faaliyeti olmadığından, başvurucunun işe iade talebinin yanında sözleşmenin sona ermesine bağlı alacaklarını talep etmesine engel bir durum bulunmamaktadır. Ancak, bu alacak talepleri ancak işe iade talebine konu edilen ve geçersiz olduğu iddia edilen fesih anına kadar doğmuş alacakları kapsar.
İşe iade talebiyle arabuluculuk faaliyetine konu edilen feshin geçersiz olup olmadığı, geçersizliği durumunda işçinin işe iade başvurusunda bulunup bulunmayacağı ve sonuç olarak işverence işe başlatılıp başlatılmayacağı henüz belirsiz olduğundan, bu aşamada sözleşmenin başlatmama suretiyle feshine bağlı alacaklar üzerinde müzakere edildiğini söylemek fiilen imkânsızdır. Çünkü henüz hak doğmamıştır. Hâl böyle olunca iş sözleşmesinin işe başlatılmamak suretiyle feshedildiği iddiasında olan işçinin bu feshe bağlı alacaklarını talep edebilmesi için, öncelikle sözleşmenin usulüne uygun işe iade başvurusuna rağmen işçinin işe başlatılmaması suretiyle sona ermesi ve ardından doğmuş alacakların arabuluculuk faaliyetine konu edilmeleri gerekmektedir.")
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :2200, Yanıtlar : 1   [Yanıtlayın]

Yazan : gbahsi, Tarih : 03-09-2024 14:58
Merhabalar meslektaşlarım müvekkil bir ay bir şirkette çalışıyor 1 ayın sonunda 16 çıkış kodu ile aynı işverene ait diğer işyerine devri yapılıyor burada 4 sene çalıştıktan sonra iş akdini haklı olarak feshediyor.

Kıdem tazminatı için açacağımız davada 1 ay boyunca çalıştığı şirkete de husumet yöneltmemiz gerekir mi?
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :2657, Yanıtlar : 1   [Yanıtlayın]

Yazan : norrinradd, Tarih : 03-09-2024 14:11
Merhaba meslektaşlarım. Kira sözleşmesinde kira bedelinin yıllık peşin ödeneceği yazıyor. Müvekkil kiracı ilk yıl peşin ödüyor, ikinci yıl da peşin ödüyor ancak Eylül 2024 itibariyle üçüncü yıla gireceğiz ve yıllık peşin ödeyecek gücü yok. Yıllık peşin ödemek zorunda mı yenilenen kira yılları bakımından yoksa "yıllık peşin" anlaşma sadece ilk kira yılı için miydi yani uzayan sonraki kira yıllarını kapsamaz mı? Teşekkür ediyorum.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :2548, Yanıtlar : 1   [Yanıtlayın]

Yazan : ferozkilincc, Tarih : 02-09-2024 09:25
Merhaba meslektaşlarım kısaca şöyle özet geçeyim.

eşler arasında karşılıklı açılan boşanma ve mal rejimi davaları mevcut olup dava tarihleri Nisan 2024 dür. Karşı taraf mal rejimi davasında müvekkilin evine ve banka hesaplarına tedbir talep etmiştir. mahkeme sadece eve ihtiyati tedbir koymuş olup bankaya yönelik talebi reddetmiştir.

daha sonra bankadaki hesaba tedbir konulmadığı için karşı taraf TBK 19 muvazaa ya göre tapu iptal tescil davası açmıştır. davasında kısaca bankadaki hesaba tedbir konulmadığı için bu para ile arkadaşı üzerine ev aldığını ve daha sonra babasının üzerine geçirdiğinden bahsetmiş olup söz konusu tapu muvazaalı alındığından benim müvekkilin üzerine geçmesini talep etmiştir.

anlatılan olay bir kısım doğru olsa da bu olay boşanma dava tarihinden yaklaşık 3 ay önce yapılmıştır. yani müvekkil henüz taraflar arasında boşanma davası yokken parayı banka hesabından çekiyor. bu para ve başka birikimleri ile -bankadan para gönderme olmaksızın arkadaşına vererek- arkadaşı üzerine ev alıyor. arkadaşı parayı gönderiyor satıcıya.. daha sonra taraflar karşılıklı boşanma davası açtıktan sonra da müvekkilin arkadaşı tapuyu müvekkilin babası üzerine geçiriyor.

durum böyle olunca;

karşı tarafın açtığı tapu iptal tescil davasında hukuki yarar var mıdır? Sonuçta karşı tarafın açmış olduğu bir mal rejimi davası varken?

bahsedilen olayı boşanma davasından sonra olduğunu iddia ediyor ama boşanma dava tarihinden 3 ay önce olması davaya nasıl bir etki eder ?

uyuşmazlık hakkında görüşlerinizi alabilirim. teşekkürler
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :2782, Yanıtlar : 1   [Yanıtlayın]

Yazan : avukat3807, Tarih : 30-08-2024 22:40
Merhaba saygıdeğer meslektaşlarım.Taksi kooperatif hisse satışı ve ticari taksi satış işlemlerinin muvaaza nedeniyle iptali,trafik kaydının ve kooperatfi hisse satışının iptali,mirasçılar adına tescili,ecrimsil ve ihtiyadi tedbir istemli bir davaya cevap vermeye hazırlanıyorum. Tapu iptali ve tescil davalarının taşınırlar yönünden uygulanamayacağı yönünde bir kaç karar okudum ama uygulamada bir bilgim yok. Bu tür bir davayı tecrübe etmiş bir meslektaşımın yardımını rica ederim, taksi kooperatif hisse satışı bu tür davalara konu edilebilir mi, yanıt verecek olanlara çok teşekkür ediyorum,iyi çalışmalar dilerim.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :3303, Yanıtlar : 1   [Yanıtlayın]

Yazan : Toy Avukat, Tarih : 29-08-2024 16:55
Öncelikle hepinize iyi çalışmalar saygıdeğer meslektaşlarım; mahlasımdan da anlaşılacağı üzere pek kıdemi olmayan, meslekte yeni bir avukatım. Geçtiğimiz günlerde ilk defa miras bırakana ait olan araç için ortaklığın giderilmesi davası açmak üzere arabuluculuk yoluna başvurdum. Arabuluculuk sürecinde; aracın henüz vergilerinin ödenmemesi ve intikalinin sağlanmamış olması hasebiyle herhangi bir mirasçıya devir şeklinde anlaşmamızın mümkün olmayacağı ifade olundu. Dolayısıyla anlaşmama tutanağı düzenleyerek süreci sona erdirdik. Fakat müvekkil dışında kalan mirasçılarla, dava yoluna gitmeden aracın intikal işlemlerini gerçekleştirmek ve aramızda hazırlayacağımız miras taksim sözleşmesine binaen belirli bir bedel karşılığında aracı mirasçılardan birine devretme hususunda mutabık kaldık. Bu doğrultuda izlemem gereken yol nedir; vergi dairesi, trafik vs. prosedür ne şekilde işliyor; nasıl hareket etmem gerekiyor yardımcı olan meslektaş olursa çok sevinirim. Herkese iyi çalışmalar.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :3509, Yanıtlar : 1   [Yanıtlayın]


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05968809 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.