| Kanallar : Lütfen
Seçiniz |
|
|
|
|
|
|
|
|
müvekkilin motosikleti yediemin otoparkına çekiliyor ancak otoparka çekilmeden önce motosiklet hurdaya çıkmış. aradan zaman geçtikten sonra yediemin otopark ücreti için icra takibi başlatılıyor. ancak belirtildiğiüzere müvekkil aracın hurdaya çıkması nedeniyle malik bile değil. buna ilişkin yargıtay kararı olan/bilen var mıdır? ayrıca takip talebinde dayanak belge de sunulmamıştır buna ilişkin de görüşleriniz nelerdir? bu arada itiraz süresini kaçırdığımız için menfi tespit davası açmak zorunda kaldık.
|
|
|
|
|
|
|
İyi çalışmalar,
Müvekkilin bankaya borcu var ve bankaya olan borcunu ödemek için borcun olduğu banka hesabına borç tutarını yatırıyor fakat banka iban hesabını kapattıklarını söylüyor ve parayı iade ediyor. Bunun üzerine müşteri hizmetlerini arayıp yeni iban istiyor banka ise kapanan iban bilgisini tekrar vererek bedeli yatırmasını talep ediyor. Müvekkil bu yaşananların ardından bankanın personeli aracılığıyla yatırmayı deniyor ve yine iade geliyor. Son olarak müşteri hizmetleri ile görüşmesinin ardından banka kayıt oluşturduğunu söyleyip kapatıyor ardından banka ile çalıştığını söyleyen bir şahıs özel numarasından arayıp 3. bir iban verip bedeli yatırmasını söylüyor müvekkil ise yatırmıyor. Bu olaylar sonucunda müvekkilin borcu faizleniyor ve kredi notu düşüyor.
Sorum ise şu sizlerden meslektaşlarım, bu durumda izleyemem gereken yol veya yollar nedir? Borç sebebiyle yasal takip henüz başlatılmadı.
|
|
|
|
|
Yazan : drvdrv,
Tarih : 14-11-2025 11:21
|
Meslektaşlarım merhaba,
Müvekkil şirket, gerçek kişiye ürün teslim edip fatura kesiyor. Gerçek kişi tarafından ödeme yapılmadığından icra takibine girişiyoruz ve borçlu, borcun ödendiğinden bahisle itiraz ederek takibi durduruyor.
1- İtirazın iptali davasını Asliye Hukuk Mahkemesinde açacağız ancak arabuluculuğa başvurma zorunluluğumuz var mı?
2- Davanın konusunu UYAP'tan "Satıcının Açacağı İtirazın İptali" mi seçmeliyiz? Çünkü diğer seçenekler ticari sözleşmelere dayanmaktadır.
Şimdiden teşekkür ederim.
Saygılarımla.
|
|
|
|
|
|
|
|
Sayın meslektaşlar merhaba, uzun zamandır yalnızca kağıt üzerinde aktif ancak esasında faal olmayan,kurul toplantılarının yapılmadığı ve şirket defterlerinin bulunamadığı. 2 ortaklı ve en önemlisi yetkili organı da bulunmayan bir limited şirket, kapatılmak isteniyor. defterler bulunamadığından karar alınamıyor. defter zayi davası açmadan ortağın talebiyle başkaca bir davada bu yola gidilebilir mi, mümkün mü? ne düşünüyorsunuz
|
|
|
|
|
Yazan : ggrass,
Tarih : 13-11-2025 16:13
|
Herkese Selam Arkadaşlar,
Müvekkile haksız yüksek tutarlı bir ilamsız icra takibi yapılmış ve itiraz süresini kaçırmışlar. Bu sebeple menfi tespit davası açtıysak da takipten sonraki dava olduğu için tedbir taleplerimiz ancak paranın alacaklıya ödenmemesi hususu ile sınırlı olarak kabul edildi. Yani satışı durduramadık. Bu sebeple icra yoluyla müvekkilin köydeki evinin satılması söz konusu. Takip tutarı çok yüksek olduğu için bu miktarı müvekkilin icra dairesine depo etmesi mümkün değildir.
Menfi tespit davasının lehimize sonuçlanacağı kesin gibi görünüyor. Ancak dava sonuçlanana kadar taşınmaz belki satılmış olacak.
Bu taşınmazın satışını uzatmak maksadıyla kıymet takdiri raporuna itiraz ettik ve erteleyebildiğimiz kadar erteledik. Bu aşamada satışın geçici de olsa önüne geçmek için neler yapılabilir ?
Bu köydeki taşınmaz esasen tarla olarak gözükmekle beraber üzerinde 10'dan fazla ev var. Ve hepsinin maliki farklı. Paylı mülkiyet söz konusu ve 10'dan fazla malik var. Yalnızca müvekkilin payının satışı isteniyor. Acaba bu malikler muhdesatın aidiyeti davası açsa satışı durdurabilirler mi ? Buradaki muhdesat iddiası istihkak iddiası gibi değerlendirilebilir mi ?
Veya satışı durdurmak için itfa sebebiyle takibin iptali yapsak faydası olur mu? Oldukça zor durumda kaldık maalesef.
Her türlü tavsiyenize şimdiden içtenlikle teşekkür ederim.
|
|
|
|
|
Yazan : mamafi48,
Tarih : 12-11-2025 23:29
|
Merhabalar sayın meslektaşlarım. Bir husus da yardımınıza başvuracaktım.
Müvekkil ile kiracı arasında sözlü kira ilişkisi bulunmaktadır. Mevcut kiramız da senetle ispat sınırının altındadır.
Kiracının kira borçlarına karşılık örnek 13 iki tane icra takibi tarafımızca başlatılmıştır. Kiracı her ödeme emrini tebliğ aldıktan sonra itiraz etmeden kira bedelini icra dosyasına yatırmıştır.
Takip talebinde kira sözleşmesinin 10.11.2020 başlangıç, 10.11.2021 bitiş tarihi olacak şekilde bilgilerde girilmiştir. Kiracı tarafından her iki icra takibine de itiraz edilmemiştir.
Bildiğiniz üzere iki haklı ihtara ilişkin açılacak olan tahliye davalarında tarafların aralarında akdettikleri kira sözleşmesinin belirsiz süreli olmama koşulu bulunmaktadır.
Benim takip taleplerimde sözleşme süreleri belirtilmiş ve kiracı yanca herhangi bir itirazda da bulunulmamıştır. Ayrıca dava açmam halinde tanıkla dinletebilme imkanımda vardır. Araştırmalarım neticesinde konuya uygun yargıtay ilamı ne yazıkki bulamamış durumdayım. Bulmuş olduğum yargıtay kararlarında genellikle sözlü kira sözleşmelerinin, başlangıç ve bitiş tarihinin belirlenememesinden kaynaklı olarak "bozulmasına" şeklinde kararlar mevcuttur.
Acaba benzer bir dava açmış olan veyahut elinde bu konuya ilişkin lehe bir karar bulunan bir meslektaş yardımcı olabilirse ya da yol gösterebilirse çok sevinirim.
|
|
|
|
|
|
|
Sayın meslektaşlarım merhaba,
Yaralanmalı bir trafik kazasında müvekkilin belgeli tedavi giderleri mevcuttur. (özel hastanede ameliyat, FTR, ilaç vs. giderler)
KTK m.98; "Trafik kazaları sebebiyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmî ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedelleri, kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın genel sağlık sigortalısı sayılanlar için belirlenen sağlık hizmeti geri ödeme usul ve esasları çerçevesinde Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanır." hükmünü amir.
Yapmış olduğum incelemede, belgeli giderlerin ZMMS sigortacısından talep edildiği dosyalarda bu madde uyarınca sigortacının sorumluluğunun SGK'ya devredildiğinden / sona erdiğinden bahisle davacı aleyhine pek çok red kararı da gördüm.
Bununla ilgili uygulama gerçekleştiren meslektaşım var mıdır? Acaba SGK'dan belgeli giderlerleri nasıl talep ettiniz ve red ihtimalinde sonrasında nasıl bir dava yoluna gittiniz? Konuyu çok derinlemesine araştırmış olmama rağmen SGK ayağındaki uygulamaya dönük hiçbir veriye veya bu konuda tecrübesi olan bir meslektaşa rastlayamadım.
|
|
|
|
|
Yazan : s.bade,
Tarih : 12-11-2025 11:00
|
Merhaba meslektaşlarım, müvekkilim 94-95 yıllarında mevsimlik sigortasız işci olarak çalışmıştır. Şu an EYT'den yararlanması için hizmet tespit davası açmak istemektedir. Ancak hak düşürücü süreden kaynaklı açmamız gerektiği kanaatindeyim. Müvekkilin NEMA kesintisi mevcuttur. 2002 yılında nemadan parayı aldığını ifade etmektedir. Bu halde davayı açabilir miyiz? Hak düşürücü süreden sıkıntı yaşar mıyız? Elinizde bu konuda yargıtay kararı mevcut mudur? Dava açmasak da SGK ya başvursak nasıl bir sonuç alırız?
Şimdiden teşekkür ederim.
|
|
|
|
|
|
|
|
Merhabalar, karşı karşıya kaldığım bir konuyla alakalı önerilerinizi rica ediyorum. Pandemi döneminde muris evlatlarına miras taksimi kapsamında sahip olduğu taşınmazları devrediyor ancak 1 evladı o dönemde yoğun bakımdan henüz çıkmış. Bu evlat ve devreden baba tapu müdürlüğüne gittiğinde tapuda bulunan memur pandemi önlemleri ve yoğun bakımdan henüz çıkmış olduğu sebebiyle taşınmazı devralacak kişiyi binaya almıyor. Taraflar da madem ben alamıyorum hazır gelmişken torun(devralacak olan kişinin evladı)'un taşınmazı devralmasına karar veriyor ve her nasılsa tapuda tanık olarak esas taşınmazı devralması amaçlanan kişi gösteriliyor. Diğer tanık ise bu kişinin yeğeni. Takip eden süreçte devralan torun bu taşınmazı babaya devretmiyor ve hukuki problem ortaya çıkıyor. Ancak hem diğer mirasçılar hem de tapudaki diğer tanık, toruna yapılan bağış işleminde devredenin asıl iradesini biliyor.Bu noktada ilk kez bu giriftlikte bir olayla karşı karşıya kaldığımdan görüşlerinizi alma gereği duydum. Olayın ne şekilde nitelendirilmesi halinde hukuki çözüm daha mümkün hale gelir. Tapuda babanın yaptığı tanıklık ve işlemin geçerliliğinin irdelenmesi mi, babayla-oğul(torun) arasındaki hukuki ilişkinin çözümlenmesi mi daha yerinde olacaktır. Şimdiden teşekkürler.
|
|
|
|
|
|
|
|
Meslektaşlarım merhabalar. Müvekkil aleyhine ihtiyaç nedeniyle tahliye davası açıldı ve dosya karara çıktı. Bu karara karşı icra takibi yapılmadan tehiri icra yapmalı mıyım? Bu karara karşı tehiri icra kararı alırken nelere dikkat etmeliyim? Teşekkürler.
|
|
|
|
|
|
|
|
Meslektaşlarım herkese merhabalar. Daha önce bu konuda hiç işlem yapmamış olmam sebebiyle sizlerden yardım rica ediyorum. Aidat borcu ile ilgili icra takibi başlatmak istiyorum ancak aidat borcu yaklaşık 1.5 yıl boyunca tam olarak ödenmemiş yalnızca arada bir çok küçük miktarlarda ödeme yapılmıştır. Ancak bu ödemelerin hangi aya ait olduğu belirtilmemiştir. Bu durumda bildiğim kadarıyla en eski tarihteki borca ve gecikme faizine mahsup edilmesi gerekiyor söz konusu ödemelerin. Bu durumda en eski aya ait gecikme faizini mahsup edilecek ödemenin yapıldığı tarihe kadar işletip o şekilde mi mahsup etmek gerekiyor emin olamadım. Bu hususta bilgisi olan bir meslektaş var ise yardımlarını rica ederim.
|
|
|
|
|
|
|
Merhaba Sayın Meslektaşlarım,
Sizlere bir şey danışmak istiyorum, bilgi sahibi olanlar yardımcı olursa çok sevinirim.
X İlkokunda bir öğretmen emekli oluyor, müvekkil de İl İçi Sıralama Atamasında 1.sırada yer aldığından bu okula emekli olan öğretmenin yerine sınıf öğretmeni olarak atanmak için başvuru yapıyor. Ancak ataması yapılmıyor, bu durumu dile getirip dilekçe ile başvuru yapıyor ve " öğretmen emekli olsa bile, söz konusu ilkokulda öğretmen ihtiyacı bulunmadığından " atama yapılmadığı bilgisi veriliyor.
Ancak bizim içeriden aldığımız bilgiye göre, "norm kadro ile ilişkilendirilmemek suretiyle geçici bir öğretmen ataması yapılmış, söz konusu öğretmen hastalık, izin vb durumlarda gelemeyen öğretmenler yerine derse girmesi gereken bir öğretmen.
Bu noktada sorum şu: Müvekkilin 1. sırada olması sebebiyle ataması yapılması gerekirken emekli olan öğretmenin sınıfındaki öğretmen açığının kadrosuz bir öğretmenle kapatılmaya çalışılması ve bu esnada müvekkilimin hakkının yenmesine karşılık nasıl bir yol izlemeliyiz. Neticede emekli olan öğretmenin okuttuğu bir sınıf vardı ve burada öğretmen açığı oluştu.
Şimdiden teşekkürler
|
|
|
|
|
Yazan : Av.3493,
Tarih : 05-11-2025 16:43
|
|
H
|
|
|
|
|
|
|
Öncelikle iyi geceler meslektaşlarım. Uzun süredir bu platformu takip edip faydalanıyorum. Ancak aktif çalışma imkanım olmadığı için detaylı araştırmalarımı yapmama rağmen uygulamaya hakim olamadığımdan ara ara gelen küçük işler için tecrübeli meslektaşlarımız yardımcı olur ümidiyle sorular soruyorum. Şimdiye kadar cevap alabildiklerim oldu bazıları için olmadı.Ama yine de bir umut buraya da yeni bir konu hakkında danışmak istedim. Tecrübeli meslektaşlarımız yardımını esirgemezse memnun olurum.
İlçe sınırlarında olan inşaatı hemen hemen 2024 ün 12. Ayında bitmiş olan apartmana ilişkin iki üç gün önce bir tebligat geliyor Büyükşehir Belediyesinden. 08/04/2024 tarihindeki tutanağa istinaden atık taşıma ve kabul belgesi olmadığından bahisle encümen kararıyla 400 bin küsür lira ceza kesilmiş. İnşaat sahibi 30.12.2024 tarihinde altyapı tesisi açım ruhsatını almış belediyeden atık taşıma ve kabul belgesine ilişkin hiçbir uyarıda ve talepte bulunulmadığını söylüyor. Zaten cezaya ilişkin tutanakta da kazı çalışması olduğu atık taşıma kabul belgesinin olmadığı herhangi bir taşımanın görülmediği ancak taşıma yapıldığı takdirde ilgili belgenin alınması gerektiği yazılmış. İnş teknikeri kepçe operatörü imzalamış Belediye hiçbir aşamada bilgilendirme yapmamış söz konusu belgenin alınması ile ilgili zaten taşınan bir hafriyat da yok yaklaşık 40 metre kadar temel kazılıp binanın etrafında kullanılmış. İlk etapta belediye encümen kararına itiraz edip sonuca göre dava açmayı düşünüyorum. Tam olarak dilekçede nelere yer vermeliyim kararsızım. Genelde burda sorduğum konularla ilgili karşı taraf vazgeçiyor dava açmaktan ya da herhangi bir işlem yapılmasından. Umarım bu sefer işi alırım. Bu sebeple tecrübeli meslektaşlarımın desteği çok kıymetli . Halihazırda birçok meslektaşım konuyu da görmüş . İçlerinden biri yardımcı olur umuyorum
Benim aklıma takılan bu içerikteki tek bir tutanak bu kadar yüksek meblağlı ceza için yeterli mi?
Diğer ruhsatlar alınırken bu belgeye dair neden herhangi bir uyarı da ya da istemde bulunulmamış?
İnşaat biteli bir sene geçmiş tutanağın üzerinden neredeyse bir buçuk yıl geçmiş neden şimdi ceza tebliğ ediliyor?
İlçe sınırındaki bir inşaat için büyükşehir belediyesinin denetim ve ceza yetkisi var mı?
Bu aşamada cezayı indirimli ödeyip sonra itiraz etmek mantıklı mı yoksa itiraz sonuçsuz kalabilir mi?
İdare hukukuna hakim değilim umarım yardımcı olabilecek bir meslektaşım vardır.
|
|
|
|
|
Yazan : Av. C001,
Tarih : 04-11-2025 17:56
|
Merhaba iyi günler,
Tarafımızca başlatılan icra takibine borçlu itiraz etmiş, ancak itiraz sebebini bildirmeyerek herhangi bir borcu olmadığını bildirmiştir. İtirazın kaldırılması davası aşamasında borçlu eski malike ödeme yaptığını öne sürebilir mi?
Şimdiden teşekkür ederim.
|
|
|
|
|
|
|
Meslektaşlarım merhaba,
Asliye hukuk mahkemesinde görülen alacak davamız karara çıktı. Karara karşı istinaf yoluna başvurduk ancak aynı zamanda icra takibi de başlatmak istiyoruz.
1-) Dosya şu an istinaf aşamasında olduğu için ihtiyati haciz talebini kararı veren mahkemeye mi sunmamız gerekir? Yoksa yeni bir değişik iş davası olarak mı açmalıyız?
2-) İhtiyati haciz kararını aldıktan sonra icra takibini uyaptan açarken takip talebi ekine ihtiyati haciz kararını eklememiz yeterli midir?
|
|
|
|
|
Yazan : avhanim,
Tarih : 04-11-2025 15:34
|
Merhabalar,
İki kişi (x,y) bir giyim firmasının bayiliğini almak istiyorlar. Ancak giyim firması yalnızca bu firmayı tanıyıp görüşme sağlayan x kişisinin kurduğu şirket üzerinden bayilik vermeyi kabul ediyor. Bu durumda her iki kişinin de hakkı korunacak şekilde ortaklık planlansa nasıl bir yol izlenebilir? Görünüşte yalnızca X’in bayinin kurucusu olacağı, ancak Y’nin de ortaklığı sağlanarak tüm hukuki geçerliliği sağlanacak şekilde nasıl sağlanır?
|
|
|
|
|
|
|
1-İlk verilen tanık listesi mahkemece taraflara henüz süre verilmeden sunulmuş ise ön incelemede verilen kesin süreden sonra ıslah ile verilen dilekçe 2.tanık listesi değildir.
2-ıslah usul sürelerine tabi değildir.ıslah ilk bildirimle aynı hak ve süreyi devam ettirir.Islah dilekçesiyle süre sorunu ortadan kalkar,ARTIK SÜREYE BAKILMAZ.
Bu hususta elinde yargıtay veya istinaf kararı olan meslektaşlarım paylaşırlarsa çok sevinirim.İyi çalışmalar diliyorum.
|
|
|
|
|
Yazan : Turan B.,
Tarih : 03-11-2025 14:09
|
|
Tarım ve Orman Bakanlığında çalışan, şoför, sözleşmeli personel kişi, masa başı işe nasıl geçebilir? Görevini yapamadığı ile alakalı fiziki veya zihni heyet raporu alması yeterli midir?
|
|
|
|
|
|
|
Merhaba meslektaşlarım.
Müvekkilin satın almış olduğu evdeki ayıpların giderilmesi için dava açtık,mahkeme ücretsiz onarıma karar verdi.
İcra takibi başlattığımızda karşı taraf evi onarmadı ve yükümlülüğünü yerine getirmnedi,biz de meblasının ödenmesi için bilirkişiden rapor aldırdık.Raporda tespit edilen onarım ücretine karşı taraf itiraz etti ve İcra Hukuk Mahkemesine dava açtı.Bilirkişilerce normal değerinin çok çok altında bir değer belirlendi ve Mahkemece bu şekilde hüküm kuruldu.
Müvekkil bu süreçte evinin tadilatını yaptırdı elinde faturalar mevcut ve tespit edilen rakam neredeyse dörtte biri kadar.
Ücretsiz tadilat hakkı kazanmışken,elimizde evin onarımını yaptırırken ödediğimiz dekontlar varken (tespitlerden sonra yaptırıldı dosyaya bu sebeple sunamadık) dörtte biri kadar bir rakam ile icra dosyasına devam etmek zorunda kalıyorum.Bu aşamada yapabileceğimiz başka bir yol var mıdır ?
|
|
|
|