Kanallar : Lütfen
Seçiniz |
|
|
|
|
Meslektaşlarım merhaba,
-Müvekkilin eski eşinin kiracı, müvekkilin kefil olduğu bir işyeri sözleşmesi yapılıyor.
- Akabinde bir kısım gerekçelerle sözleşme kiraya veren ve kiracı tarafından ayrı ayrı haklı nedenle feshediliyor.
-Ancak müvekkil kefil olmasına rağmen mecura pek çok masraf yapıyor ve kira sözleşmesi kapsamında teminatı da kendisi veriyor.
-Gelinen aşamada müvekkil ve eski eşi bir protokol yapmak istiyorlar. Tarafların anlaşmasına göre; müvekkil eski eşine bir miktar para verecek. Buna karşılık müvekkil eski eşinden, kira sözleşmesi sebebiyle doğan ve dava sonucunda hükmedilmesi olası tazminat alacağını doğrudan almak istiyor. Ancak kira sözleşmesinde temlik yasağı var.
-Bu durumda kira sözleşmesine taraf olmayan, yalnızca kefil olan müvekkilin işbu tazminatı almasını sağlamanın temlik harici hukuki bir yolu var mıdır ? Şimdiden teşekkür ederim.
|
|
|
Yazan : detay82,
Tarih : 20-05-2025 18:51
|
Merhabalar, iki ayrı parsel birbiriyle tevhid edilmiştir. Parsellerin birinin üzerindeki bina bitmiş diğerine ise hiç başlanmamıştır. Yarım kalan inşaattaki kat irtifakının terkini ve sonrasında izalei şuyu açılması düşünülüyor.
(Kat Mülkiyeti Kanunu m.7 uyarınca üzerinde kat irtifakı olan taşınmazlar için orgaklığın giderilmesi açılamıyor. m49 uyarınca 5 yılın içerisinde bitmeme durumunda kat irtifakının terkini istenebiliyor)
Ancak önce iki parselin ifrazı gerçekleşmeli, ifraz işlemini belediyeye dilekçe ile başlatabilir miyiz, bu reddedilerise de tevhid işlemine karşı iptal davası açabilir miyiz?
|
|
|
|
Merhaba sayın meslektaşlarım. Bir konuda bilgi ve tecrübelerinizi paylaşmanıza ihtiyacım var
Müvekkilim yaklaşık 2 yıl önce hobi bahçesi adı altında bir kooperatiften hisse satın almış. Noterde yapılan hisse devir sözleşmesinde, devre konu alan açıkça belirtilmiş (*** ada, *** parsel, *** nolu alan olarak) Ancak, daha sonra bu alanın aslında kooperatife ait olmadığı ortaya çıkıyor. Hisse devrinden önce bu taşınmaza ilişkin bir ortaklığın giderilmesi davası açılmış ve dava kapsamında ihtiyati tedbir kararı bulunmakta. ( dosya istinafta ) Buna rağmen noterde herhangi bir sorun yaşanmadan devir işlemi gerçekleşmiş. Ayrıca, Müvekkile başlangıçta çevre düzenlemesi, altyapı ve benzeri bazı imkanların sunulacağı vaad edilmesine rağmen bugüne kadar somut hiçbir faaliyet yapılmamış, müvekkil çeşitli bahanelerle bugüne kadar oyalanmış.
Nasıl ilerleyeceğimi bilemedim açıkçası. Bu durumda müvekkilin yaptığı ödeme bedelinin iadesi mümkün müdür?
İlamsız takip açmak uygun olur mu yoksa dava açmak mı gerekir?
Denkleştirici adalet ilkesi ya da TBK m.122 kapsamında değerlendirme yapılabilir mi ?
Geri ödeme talebi için mevduata uygulanan en yüksek faiz talep edilebilir mi?
Ayrıca Kooperatif yöneticilerinin taşınmazın kendilerine ait olmadığını bilmelerine rağmen bu kooperatif hisse satışını ada parsel belirterek gerçekleştirmiş olmaları sebebiyle suç duyurusunda bulunmak yerinde olur mu ?
Cevaplarınız için teşekkürler.
|
|
|
Yazan : Yağmurb,
Tarih : 20-05-2025 16:41
|
Merhaba meslektaşlarım AYM beraat kararı sonrası kamu görevine iade konusunda (ohal khk çerçevesinde ) veya yine benzer konularda vermiş olduğu kararlar var mıdır? idarenin ohal khk ile meslekten ihraç kararı sonrası yapılan bireysel başvuru neticesinde lehe bir karar . Şimdiden teşekkür ederim.
|
|
|
|
Merhaba Sayın Meslektaşlarım;
müvekkilimin kiracısının vefat etmesi nedeniyle ödenmemiş kira borçları nedeniyle kiracının yasal mirasçılarına karşı örnek 13'lü icra takibi başlattık. Ancak İcra müdürlüğü borçlu taraf bilgisi uyuşmadığından dolayı ödeme emirlerinin tebliğe çıkarılmasının reddine karar verdi? bu durumda nasıl hareket etmeliyim?
değerli görüşleriniz için şimdiden teşekkür ederim
|
|
|
|
Merhaba,
Müvekkilin kiracı olarak ikamet ettiği binanın tamamı kiraya verene ait. Yaklaşık 50 dairelik bir apartman. Tek malik olması nedeni ile hiç bir şekilde toplantı yapmıyor ve bina sakinlerini bilgilendirmiyor. Malik keyfi davranarak aidatları artırıyor, ek ödemeler çıkartıyor vs.
Bunlara ek olarak binanın ortak fatura ile gelen sıcak su bedelini daire borçlarına göre belirleyerek panoya asıyor ve kiracılar da ödeme yapıyor. Ancak son dönemde kasten yaptığı düşünülerek fatura bedellerini son ödeme gününden sonra asmaya başlıyor. Kiracıların sözleşmelerinde de "faturaların geç ödenmesi halinde tahliye edileceğine" ilişkin hüküm var. Böyle bir durumda ne yapabiliriz? Tek malik olması nedeni ile keyfi uygulamalar yapmasının önüne nasıl geçilir?
|
|
|
Yazan : tegese,
Tarih : 19-05-2025 18:49
|
Müvekkil tapulu arazilerinin tam ortasında bulunan taşınmazın uzun süredir zilyedidir. 2b çalışmaları esnasında askı ilanında taşınmazın mevkisi farklı olarak belirlenmiştir. Böyle olunca müvekkil taşınmazın bulunduğu gerçek mevkide askıya bakmış ancak taşınmazı görememiştir ve bu sebeple başvuru işlemlerini yaşamamıştır. Kadastro kesinleşme tarihi 2014 yılıdır. Yıllar sonra zilyet ettiği taşınmazın 3. Kişiye satışının yapıldığını öğrenmiştir. Bugün dahi tapu sorgulaması yapıldığında 2b ye konu taşınmazın mevkisi ile müvekkilin şu anda 2b ye konu taşınmazın etrafında bulunan 4 ayrı parselin mevkisi farklı olarak görülmektedir. Bu durumda 2b tespitine itiraz hakkımızın devam ettiğini düşünmekteyim. Sizlerin görüşlerini alabilir miyim?
|
|
|
|
Merhaba Sayın Meslektaşlarım;
Kira tespit davası açacağız ancak 2 sözleşme söz konusu
1. sözleşme müvekkillerimin vefat eden babaları ile kiracı arasında düzenlenmiş. Kira sözleşmesi 22.08.2012 başlangıç tarihli 5 yıl süreli ve aylık 600 tl kira ücreti olarak düzenlenmiş. Kira sözleşmesinde kira artış oranı da belirlenmiş.
2. sözleşme ise 2 müvekkilimden biri ile kiracı arasında 01.05.2019 başlangıç tarihli, 5 yıl süreli ve aylık 750 tl kira ücreti belirlenerek düzenlenmiş. bu kira sözleşmesinde artış oranı olup olmadığını bilmiyoruz. çünkü müvekkilimin elinde sadece kira sözleşmesinin ilk sayfası bulunuyor.
bu şartlar altında ben ilk sözleşmeye dayanarak zorunlu dava şartı olması nedeniyle arabuluculuk başvurusu gerçekleştirdim.
22.08.2012 başlangıç tarihli kira sözleşmesinde kira artış oranının belirlenmiş olması nedeniyle açacağım dava da bu kira sözleşmesine dayanmam ve 22.08.2024 tarihinden itibaren yeni kira ücretinin belirlenecek ücret üzerinden tespitini istemem mümkün müdür?
|
|
|
|
Merhaba, senet meblağı takibe geçtiğim alacak tutarından fazla. Dosya borcu haricen veya icradan kapatılırsa senet aslı kime iade edilir? Borçlu ile anlaşma ihtimalimiz ve haricen tahsil etme imkanımız olabilir. Haricen tahsilde senet aslının borçluya iade edildiği yönünde bilgiler var. Ancak burada senet meblağı takip meblağından fazla olduğundan ve senet arkasında ciromuz olduğundan ciromuz iptal edilmeden senedin borçluya verilmesini istemiyoruz. Aynı zamanda ileride senedin kalan meblağı için takibe geçebilmek için senet aslını alacaklı olarak biz almak istiyoruz. Böyle bir durımda senedin tam tutarı takibe konulmadığından senet aslı alacaklıya verilir mi? Cevaplarınız için şimdiden teşekkür ederim.
|
|
|
|
Merhabalar meslektaşlarım, uzunca zamandır aklıma takılan bir husus hakkında görüşlerinizi talep etmek istedim. Bir yolcu taşıma firmasının bilet satış yazıhanesi başka bir şahıs tarafından işletiliyor, buna istinaden bir alt işletme sözleşmesi imzalanacak, sözleşmede personelin istihdamından alt işletmecinin sorumlu olduğu da hüküm altına alınacak. Böyle bir durumda firma ile işletmeci arasında alt işverenlik ilişkisi kurulmuş olur mu acaba? Alt işletmecinin sigortasız işçi çalıştırması durumunda uygulanacak idari yaptırımlar firmaya mı yoksa şahsa mı uygulanır, firma bu maddeye dayanarak katlanacağı idari yaptırımları alt işveren rücu edebilir mi ? Saygılarımla ...
|
|
|
|
Merhabalar meslektaşlarım,
Hiç bilmediğim bir konu nedeniyle rahatsız ediyorum. Müvekkil zamanında yargılanmış olduğu dosya sebebi ile hekimlik belgesi elinden alınmıştı. Hekimlik belgesinin geri alınması için nasıl bir yol izlenebilir?
|
|
|
|
Meslektaşlarım merhaba,
Islah için son dört günüm ve çok sıkıştığım bir konuda yardım istiyorum.
Davayı açarken usuli hata yaptığımı uzun zaman sonra fark ettim. Bunun yanı sıra esasa ilişkin olarak da red kararı gelme durumu var. Detaylıca yazmak isterim, sabrınız ve yardımlarınız için şimdiden teşekkür ederim.
Müvekkil ile müteahhit arasında arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi düzenleniyor. Müteahhit inşaat ruhsatını 4 ay sonra alacağını taahhüt ediyor ve 70 metrekare dubleks daire taahhüt ediyor. Ancak inşaat ruhsatı 3 yıl sonra alınıyor ve müvekkile isabet eden daire 35 metrekare düz daire olarak yapılmış.
Dava sırasında belediyeden imar durum belgeleri geldi. Müvekkille sözleşme 2014 tarihinde yapılmış. Ancak belediye imar planı 2007 tarihli. Ve bu imar planına göre arsaya dubleks yapılması ve 70 metrekare daire yapılması mümkün değil.
Biz davamızı açarken neticei talepte şu taleplerde bulunmuşuz:
"1-) Binada müvekkile taahhüt edilen 2. Kat 70 metrekare dubleksin inşa edilmiş olması durumunda, söz konusu daire için nama ifaya izin verilmesine,
2-) 2. Kat dubleks inşa edilmemiş olması durumunda tadilat projesi kapsamında dairenin dubleks olarak tamamlanması mümkünse, nama ifaya iznin bu kapsamda verilmesine; Bu mümkün değil ise teslim edilecek daire metrekaresi emsal değer bakımından müvekkile taahhüt edilen 70 metrekare dubleks daireden düşük bedelli olması halinde, bu bedel farkının davalıdan tahsiline,
3-) Eksik ve kusurlu işlerin tamamlanması adına bilirkişi incelemesi sonrasında miktarı tam ve kesin olarak belirlendiği anda artırılmak üzere şimdilik 1.000,00 TL nin davalıdan tahsiline, bu işlerin tamamlanması için davalıya isabet eden bağımsız bölümlerden yeteri kadarının satışına izin verilmesine,
4-) Fazlaya ilişkin tüm dava ve talep haklarımız saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00 TL kira alacağının ticari temerrüt faizi ile davalıdan tahsiline, (kısmi dava)
5-) Fazlaya ilişkin tüm dava ve talep haklarımız saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00 TL cezai şart alacağının ticari temerrüt faizi ile davalıdan tahsiline, (kısmi dava)"
SORULARIM ŞU ŞEKİLDE;
Birinci sorum usuli konuda;
2. maddede metrekare "bedel farkının davalıdan tahsiline" diye talep edip miktar belirtmemişiz. 3. maddeyi teselsül ettirip tek rakam bildirmişiz. Davayı ıslah için (kısmi talepler yönünden) süre aldık. Ancak 1 ve 2. taleplerimiz müddeabih arttırma olacağı için bu durumda tek miktarda toplam belirterek müddeabihi artırmamız mümkün olur mu? Yoksa hiç miktar belirtilmemiş ve talep miktarı yok denilerek red gelir mi?
İkinci sorum esasa dair;
Dosyada alınan bilirkişi raporunda iki kısımda tespit yapılmış. Birincisi, imar planının sözleşmeden önceki tarihli olması ve bu durumunda sözleşmeye uygun yapı ruhsatı alınması imar durumuna göre mümkün olmaması nedeniyle objektif imkansızlık vardır ve davacının taleplerinin reddi gerekir şeklinde. İkincisi ise, sözleşmenin imar planına aykırı olmasının basiretli tacir olma gerekliği nedeniyle müteahhitin sorumluluğunda olduğu ve davacının taleplerinin kabul edilmesi gerektiği TBK md 112 çerçevesinde açıklanmış.
Neticei talep kısmındaki hatalı anlatım nedeniyle red verilirse karşı vekalet ücreti çok yüksek çıkacak (yaklaşık 110 bin tl)
Bu yüzden o kısmı ıslah etmeyip ek dava açma fikri oluştu.
Diğer yandan esasa dair dava red kararı gelme ihtimali nedir?
Davayı tam ıslah etme fikri de var ancak dediğim gibi usuli nedenle de red gelirse üzücü olacak benim için.
Yardımlarınızı önemle rica ediyorum.
|
|
|
Yazan : Av.243,
Tarih : 15-05-2025 16:34
|
İyi günler meslektaşlarım, beraat kararı sonrasında tazminat komisyonuna başvuracağım bu hususta dikkat edilmesi gereken hususlar eklenecek evraklar vs nelerdir? Tazminat Komisyonuna evrak ve dilekçelerimizi ne şekilde göndermemiz lazım? Avukat vekalet ücretine hükmediliyor mu? Daha öncesinde tazminat komisyonuna başvurmuş bir meslektaşım var mıdır ortalama ne kadar maddi manevi tazminata hükmediliyor?
|
|
|
|
Sayın meslektaşlar merhaba, esasında konuya ilişkin öncesinde bir başlık açmıştım fakat daha çok detay vererek sorumu güncellemek istedim.
İdarenin tarafımıza bildirdiği evsel katı atık ücretine itiraz ettik itirazın reddiyle iptal davası açtık. halihazırda yargı yeri olarak idarede görülen iptal davasında görevsizlik itirazında bulundular. bu bedele ilişkin ödeme emri düzenlenmedi ya da tarafımızca ödeme de yapılmadı. uyuşmazlık mah. kararlarına baktığımda alacağın tahsilinin abonelik sözleşmesinden kaynaklı olduğu görüşüyle adli yargının görevli olacağına ilişkin kararlar verilmiş. ancak ben bu olayda konu itirazın reddi olduğundan idari yargının görevli olduğunu düşünmekteyim. yani direkt ödeme emrine ya da borç yazısına değil bu borca itirazın reddine yapıldığı hususunun fark yarattığını düşünerek. tecrübeli meslektaşların bu konuda görüşlerini merak ediyorum.
|
|
|
|
10 yıllık kira süresi dolması üzerine tahliye süreci başlatmak istedim. 3 ay öncesinden ihtarnameyi kiralanan haneye gönderdim. İhtarname bila tebliğ geri geldi. Üzerinde 'Buradan taşınmıştır, imzadan imtina etti' bilgisi var. Kiracının sözleşmedeki TC kimlik numarasının da tutmadığı görüldü.
Bu durumda aklıma gelen, fuzuli şagili tespit davası ardından aynı gerekçe ile tahliye talep etmeyi düşünüyorum.' Bazı meslektaşlar tahliye işlemini kontratta imzası bulunan kiracıya karşı sürdürmemi öneriyorlar.
Tavsiyelerde bulunacak sayın meslektaşlarıma şimdiden teşekkür ederim.
|
|
|
|
Meslektaşlarım merhaba. Müvekkil yurtdışında yaşıyor ama türkiyede 3 dükkanı bir tane de fiziki olarak ofis ama tapuda mesken görünen taşınmazı var türkiyeye çok sık geliyor tanıdıkları akrabaları da var. 3 dükkan dışındaki bu tapuda görünen ama işyeri olarak kiraya verilmiş yer hakkında müvekkil home ofis ihtiyacıyla tahliye davası açmak istiyor, işyeri ihtiyacı nedeniyle 3 ay öncesinden ihtarname de gönderildi. Home ofis olarak kullanma ihtiyacına ilişkin emsal karar var mı acaba bildiğiniz meslektaşlarım. Davada neye dikkat etmeliyiz bir de? Teşekkürler.
|
|
|
|
Merhabalar meslektaşlarım,
Bir konuda kafam karıştı. Müvekkil evini yeniletmişti. Ancak firma fazla iş var diyerek önce tespit yaptırıp 5 yıl dolmadan da alacak davası açtı. Tüketici mahkemesi öncelikle tüketici hakem heyetine gidilmesi gerektiği nedeniyle usulden reddetti. Karşı taraf istinaf etmedi kesinleşti. Şimdi karşı taraf tüketici hakem heyetine başvurmuş. Usulden red olduğunda zamanaşımı kesilmediğini biliyorum; ama tüketici hakem heyetine başvuru da bu geçerli olur mu? Eğer zamanaşımı kesilmemişse 5 yıl geçtiği için zamanaşımı bedeniyle başvurunun reddi gerekir mi? Yardımcı olabilirseniz çok sevinirim. Şimdiden teşekkür ederim.
|
|
|
Yazan : av.cpr,
Tarih : 07-05-2025 14:34
|
a
|
|
|
|
Sayın meslektaşlarım merhaba,
Gümrük müdürlüğünün hukuka aykırı işleminin iptali talebiyle vergi mahkemesinde iptal davası açtık, davayı kazandık, idari para cezası iptal edildi. Ancak idarenin hukuka aykırı işlemi nedeniyle maddi zarar da doğmuş, şimdi tam yargı davası açacağız. IYUK Md. 12: "ilgililer...ilk önce iptal davası açarak bu davanın karara bağlanması üzerine, bu husustaki kararın tebliği tarihinden itibaren dava süresi içinde tam yargı davası açabilirler." uyarınca dava açacağız. Görevli mahkeme konusunda tereddütte kaldım. Kural olarak tam yargı davalarında idare mahkemeleri görevli, ancak gümrük mevzuatındaki istisna hüküm nedeniyle bu davayı da vergi mahkemesinde mi açmamız gerekiyor?
UYAP'tan dava açarken Vergi Mahkemelerini seçtiğimde davanın konusu kısmında "tam yargı davası" veya gümrük mevzuatından doğan uyuşmazlıklar gibi bir seçenek yok. İdare Mahkemelerini seçtiğimde davanın konusu kısmında tam yargı davaları çıkıyor.
Çok acil yardımlarınızı rica ederim.
|
|
|
Yazan : iremis,
Tarih : 29-04-2025 23:59
|
Meslektaşlarım Merhaba,
Kamulaştırmasız el atma davalarında biliyorsunuz ki artık hüküm kesinleşmeden icra edilebiliyor. Bu durumda karar kesinleşmeden, ilk derece mahkemesinin kararı ile ilgili taşınmazın idare adına tescili mi gerçekleşecek? Yoksa tescil yönünden yine kesinleşme mi beklenecek? Açıkçacı hemen tescilin yapılması mantıklı gelmedi.
Kesinleşmeden tescil söz konusu olduğunda istinaf yahut temyiz aşamasında feragat durumunda ne olacak? Ayrıca feragat durumunda idare lehine vekaletname ücretine hükmedilir mi? Güncel anayasa kararları çerçevesinde hükmedilmemesi gerektiğini düşünmekle birlikte değerli görüşlerinizi merak ediyorum.
|
|
|