Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Baba sağ iken, fiil ehliyeti bulunmadığı için yapılan işlemin iptalini istemek?

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 14-06-2015, 20:49   #1
Av.Burak Güneş

 
Varsayılan Baba sağ iken, fiil ehliyeti bulunmadığı için yapılan işlemin iptalini istemek?

Herkese merhabalar;

- Müvekkilin babası 92 yılında geçirdiği kaza sonrası beyninde meydana gelen hasar sonucu rapor almış ve müvekkil idrak edebilme yeteneğini kaybettiğini söylemektedir.

- Daha sonradan müvekkilin diğer kardeşleri, babanın malik olduğu arsalar için bir müteahhit ile noter sözleşmesi yaparlar ve babanın parmak izi ile işlem yapılır.

- Müvekkil (henüz baba sağ iken), yapılmış bu işlemlerin iptalini istemektedir.
a) Bu mümkün müdür? (Zira henüz miras sözkonusu değil.)
b) Açılacak davada yetki, görev ve davalılar ne olacaktır?
Old 15-06-2015, 07:19   #2
Cumhur Okyay

 
Varsayılan

Hem de Noter Sözleşmesi; müvekkil, niye bunun iptâlini istiyor?
a) Babanın hacir altına alınıp, kendisine bir vasi tayin edilmeden bu mümkün değildir.
Böyle bir şey olup da dâva açılsa bile ve her ne kadar, fiil ehliyeti bulunmasa dahi mahkemece, icabında, TMK' nun 2. maddesi (dürüstlük kuralları) re'sen nazara alınabilecektir.
Kolay gelsin...
Old 15-06-2015, 09:52   #3
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan

Sayın Güneş,
Alıntı:
Yazan Av.Burak Güneş
Herkese merhabalar;

- Müvekkilin babası 92 yılında geçirdiği kaza sonrası beyninde meydana gelen hasar sonucu rapor almış ve müvekkil idrak edebilme yeteneğini kaybettiğini söylemektedir.

- Daha sonradan müvekkilin diğer kardeşleri, babanın malik olduğu arsalar için bir müteahhit ile noter sözleşmesi yaparlar ve babanın parmak izi ile işlem yapılır.

- Müvekkil (henüz baba sağ iken), yapılmış bu işlemlerin iptalini istemektedir.
a) Bu mümkün müdür? (Zira henüz miras sözkonusu değil.)
b) Açılacak davada yetki, görev ve davalılar ne olacaktır?
Müvekkiliniz kendi adına dava açamaz. Babaya vasi tayin ettirilip vasi eliyle baba adına; babanın temyiz kudretinden yoksun olup hukuki işlem ehliyeti olmadığından bahisle dava açılması mümkündür.

28.7.1941 tarih 4/21 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının sonuç bölümünde "...temyiz kudretinden mahrum olduğu kat'iyle tahakkuk etmesi halinde tasarruf, MK.nun 15. maddesi hükmünce batıldır. Mümeyyiz olmayan bir kimse ile hukuki muamelede bulunan diğer akidin bunu bilmeyerek iyi niyetle hareket etmiş olması, zikri geçen 15. maddenin mutlak ve kat'i sarahatı karşısında, öyle bir kimsenin tasarrufu üzerinde hukuki hüküm terettüp etmesi için kafi değildir. Kanun o gibi temyiz kudretinden mahrum kimselerin esasen hüküm ifade etmeyen tasarrufları hususunda o tasarruftan dolayı hak iddia edenlerin iyi niyetini himaye etmemektedir. Elverir ki, o tasarrufun hüküm ifade etmesi için lüzumlu olan temyiz kudretinin tasarruf zamanında mevcut olmadığı kat'iyetle sübut bulsun. Bu takdirde kasırın hali, hüsnüniyetten ziyade himayeye layık görülür. Medeni Kanunumuzun metin ve ruhundan başka türlü bir netice çıkarılmasına imkan yoktur..." denilmek suretiyle ehliyetsizle hukuki muameleye taraf olan kişinin iyiniyetine dahi değer verilemeyeceği hüküm altına alınmıştır.
Old 15-06-2015, 10:13   #4
Cumhur Okyay

 
Varsayılan

YÜKSEK YARGITAY'IN BU HUSUSLARA İLİŞKİN ŞÖYLE BİR KARARI DA BULUNMAKTADIR:

AKIL HASTASININ BANKAYA VERDİĞİ İPOTEĞİN GEÇERLİLİĞİ...


YARGITAY 19. Hukuk Dairesi
ESAS: 2013/16226
KARAR: 2014/12206

Taraflar arasındaki ipoteğin kaldırılması davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün davalı banka vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davalılardan ... Bankası AŞ. vek. Av.... gelmiş diğer taraftan kimse gelmemiş olduğundan onun yokluğunda duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

-KARAR-

Dava, fiil ehliyetinin yokluğu iddiasına dayalı ipoteğin fekki istemine ilişkindir.

Davalı YKB vekili, ipoteğin davacının kıslanmasından önce tesis edildiğini, davacının ve eşini dava dışı ...Ltd. Şti.'yle imzalanmış Genel Kredi Sözleşmesinin kefilleri olduğunu, davacının aynı zamanda şirket müdürü ve ortağı olarak pek çok resmi işlem yaptığını, borçların ödenmemesi üzerine hesaplar kat edilince kötüniyetli olarak kısıtlılık kararı alındığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, Adli Tıp Kurumu raporuna göre davacının akit tarihi olan 14.06.2006 tarihinde tasarruf ehliyetinin bulunmadığının tespit edildiği, böylelikle ipotekten sorumlu tutulamayacağı, aktin mutlak butlanla sakat olduğu, dolayısıyla icra takibinden de sorumlu bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, hükmü davalı YKB vekili temyiz etmiştir.

1-Uyuşmazlık, paranoid tip şizofreni rahatsızlığı nedeniyle 27.11.2007 tarihinde hakkında kısıtlama kararı verildiği anlaşılan davacının, davalı banka lehine tesis ettiği 14.6.2006 tarihli ipotekten sorumlu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

Kural olarak tam ehliyetsiz kişilerin hukuki işlemleri hükümsüzdür (TMK m.15). Ancak bu kuralın istisnaları vardır. Bunlardan biri TMK.nun 2.maddesinde de öngörülen dürüstlük kuralıdır. Buna göre, “Herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz”. TMK.nun 15.maddesinde hükme bağlanan kuralın istisnalarından biri de, B.K.nun 54.maddesi hükmüdür. B.K.nun 98/2.maddesi yollamasıyla sözleşmeye aykırılık hallerinde de uygulanması mümkün olan B.K.nun 54/1.maddesi uyarınca hakkaniyet elverdiği takdirde tam ehliyetsiz olan kişi diğer tarafın batıl hukuki işlemin hüküm ifade ettiğine güveni nedeniyle oluşan zararından sorumludur.

TMK.nun 452/2.maddesinde ise, “vesayet altındaki kişinin fiil ehliyetine haiz olduğu hususunda diğer tarafı yanıltmış olması halinde onun bu yüzden uğradığı zarardan sorumlu olacağı öngörülmüştür. Buna göre kendisini ehil bir kişi gibi gösterip hukuki işlem yapan ve bu suretle karşı tarafı zarara uğratan ehliyetsiz kişinin bu zarardan sorumlu olacağının kabulü gerekir.

Kanun, tam ehliyetsizlerin yaptıkları hukuki işlemleri batıl sayarken bu gibi kimseleri korumak, kendi menfaatlerine aykırı işlemleri yaparak 3.kişilerce sömürülmelerine engel olmak amacını gütmüştür. Bu tehlikenin ortadan kalktığı normal zekalı bir insanla eşdeğer tarzda hareket ettiği durumlarda, hukuki muamelenin hükümsüzlüğünü ileri sürmek hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olacağından kanun bunu himaye etmez. 09.03.1955 gün 22/2.Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtildiği gibi, mümeyyiz olmayan kimse temyiz kudretini haiz olsa idi aynı surette hareket edecek, yani normal zekalı bir insan dahi aynı tarzda muamelede bulunabilecek idiyse ehliyetsiz olduğundan bahisle muamelenin hükümsüzlüğünü ileri sürememelidir.

Somut olayda, davalı ülkemizde tam ehliyetli kişilerin dahi her zaman yararlanma olanağı bulamadıkları şekilde bankadan yetkilisi olduğu şirket adına krediden yararlanmış, diğer kredilerin yanı sıra yetkilisi ve ortağı olduğu şirket adına taşıt kredisi ile ... Arazi Taşıtı-Jeep almış, bu suretle bir menfaat elde etmiştir. Davalı bankanın ödeme talebine kadar tam ehliyetli biri gibi hareket edebilen davacının, borcun ifası istendiğinde ehliyetsizliğini ileri sürerek ifadan kaçınması hakkın kötüye kullanılmasının tipik bir örneğidir.

Öte yandan, B.K.nun 61-66.maddelerinde düzenlenen sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre kısıtlı kişinin karşı tarafın aleyhine olacak şekilde kendi mal varlığında meydana gelen sebepsiz zenginleşme oranında sorumlu olacağı kuşkusuzdur. Zira, sebepsiz zenginleşmenin iade borcunun doğması bakımından fiil ehliyetinden yoksun olmak sonuca etkili değildir.

Bu durumda mahkemece yukarıdaki açıklamalar dikkate alınarak bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçelerle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.

2-Öte yandan mahkeme kararının gerekçesinde dayandığı Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Dördüncü İhtisas Dairesinin 30.1.2013 tarihli raporunun özellikle sonuç kısmında uyuşmazlık konusunu oluşturan ipotek sözleşmesinin 14.6.2006 olması ve bu tarih itibarıyla fiil ehliyetinin bulunup bulunmadığının tartışılması ve değerlendirilmesi gerekirken, 30.6.2010 tarihinde ve sonrasında yapılan gözlemler esas alınarak kanaat bildirilmesi isabetli değildir. 14.6.2006 tarih ve öncesindeki işlem ve davranışları ile bu konudaki tıbbi belgelerin de üzerinde durulması, kısıtlama kararının 27.11.2007 tarihli olduğu hususları birlikte değerlendirilmeli, en azından fiil ehliyetinin 14.6.2006 tarihi itibarıyla bulunup bulunmadığı konusundaki şüphe ve tereddütler giderilerek denetime elverişli ve ayrıntılı rapor alınmalıdır. Bu haliyle Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Dördüncü İhtisas Dairesinin 30.1.2013 tarihli raporu hüküm kurmaya elverişli olmadığından, Adli Tıp Genel Kurulundan da rapor alınıp, tüm deliller birlikte değerlendirilerek uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmelidir.

SONUÇ :Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, vekili Yargıtay duruşmasında hazır bulunan davalı yararına takdir edilen 1.100 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı Yapı ve Kredi Bankasına verilmesine, peşin harcın istek halinde iadesine, 03.07.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Old 15-06-2015, 11:35   #5
Gemici

 
Varsayılan

Alıntı:
Herkese merhabalar;

- Müvekkilin babası 92 yılında geçirdiği kaza sonrası beyninde meydana gelen hasar sonucu rapor almış ve müvekkil idrak edebilme yeteneğini kaybettiğini söylemektedir.

- Daha sonradan müvekkilin diğer kardeşleri, babanın malik olduğu arsalar için bir müteahhit ile noter sözleşmesi yaparlar ve babanın parmak izi ile işlem yapılır.

- Müvekkil (henüz baba sağ iken), yapılmış bu işlemlerin iptalini istemektedir.
a) Bu mümkün müdür? (Zira henüz miras sözkonusu değil.)
b) Açılacak davada yetki, görev ve davalılar ne olacaktır?
Çelişki!
Mesajdan alıntılar:
1. ..ve müvekkil idrak edebilme yeteneğini kaybettiğini söylemektedir.
2. ...Daha sonradan müvekkilin diğer kardeşleri, babanın malik olduğu arsalar için bir müteahhit ile noter sözleşmesi yaparlar ve babanın parmak izi ile işlem yapılır.


Birbiri ile çelişen iki olgu
* Müvvekilin babanın idrak edebilme yeteneğini kaybettiğini iddia etmesi
ve
* Noter tarafından tasdik edilen parmak izi.
Noter tarafından tasdik edilen anlaşmanın tarafları kimlerdir? Baba mı, yoksa kardeşler mi? Noter anlaşmayı tasdik ederken müteahitin anlaşma muhatabı olarak kardeşleri taraf olarak kabul edemiyeceğine göre(malik olmadıkları için), arsaların maliki olan babayı taraf olarak kabul etmekle onun idrak edebilme yeteneğine sahip olduğunu ve anlaşma yapabileceğini tasdik etmiş olmuyor mu?
Yoksa ben mi yanılıyorum?

Saygılarımla
Old 15-06-2015, 12:12   #6
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan

Sayın Okyay,

Eklediğiniz kararda iyiniyete dair yapılan açıklamalar, taraflar arasındaki hukuki muamelenin geçerli olup olmadığıyla değil, bu muameleden dolayı karşı tarafın bir zararı husule gelmişse ehliyetsiz kişinin bu zararı tazmini gerekip gerekmediği ile ilgilidir.
Nitekim eklediğiniz kararda Yargıtay; yargılama esnasında alınan Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Dördüncü İhtisas Dairesi raporunda 30.6.2010 tarihi ve sonrası esas alınarak kanaat bildirildiği, ipotek sözleşmesinin 14.6.2006 tarihli olup kısıtlama kararı da bu tarihten sonra verildiğine göre aslen kişinin, ipotek sözleşmesi tarihi olan 14.6.2006'da fiil ehliyetinin bulunup bulunmadığı konusundaki şüphe ve tereddütlerin giderilmesi gerektiğinden bahisle kararı bozmuştur. Ekli kararda Yargıtay'ın "sebepsiz zenginleşmede iade borcunun doğması bakımından fiil ehliyetinden yoksun olmak sonuca etkili değildir."şeklinde "sebepsiz zenginleşme"ye atfen yaptığı açıklama dahi kişinin, sözleşme tarihinde ehliyetsiz olması halinde sözleşmenin hukuki sonuç doğurmayacağı sebebiyledir.

İzah ettiğim hususu somut soruya uyarlarsak; kişi, sözleşme (müteahhit ile yapıldığına göre muhtemelen kat karşılığı inşaat sözleşmesi) tarihinde ehliyetsiz ise (ve bu husus ispatlanırsa) KKİS geçersizdir; sizin eklediğiniz karar ise, müteahhit inşaata başlamış ve imalatı varsa (veya başkaca zararı) bu imalatın bedelini (veya varsa zararının tazminini) ehliyetsiz kişiden talep edip edemeyeceğine dair açıklamaları muhtevidir.
Old 15-06-2015, 13:44   #7
Cumhur Okyay

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Nevra Öksüz
Sayın Okyay,

Eklediğiniz kararda iyiniyete dair yapılan açıklamalar, taraflar arasındaki hukuki muamelenin geçerli olup olmadığıyla değil, bu muameleden dolayı karşı tarafın bir zararı husule gelmişse ehliyetsiz kişinin bu zararı tazmini gerekip gerekmediği ile ilgilidir.
Nitekim eklediğiniz kararda Yargıtay; yargılama esnasında alınan Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Dördüncü İhtisas Dairesi raporunda 30.6.2010 tarihi ve sonrası esas alınarak kanaat bildirildiği, ipotek sözleşmesinin 14.6.2006 tarihli olup kısıtlama kararı da bu tarihten sonra verildiğine göre aslen kişinin, ipotek sözleşmesi tarihi olan 14.6.2006'da fiil ehliyetinin bulunup bulunmadığı konusundaki şüphe ve tereddütlerin giderilmesi gerektiğinden bahisle kararı bozmuştur. Ekli kararda Yargıtay'ın "sebepsiz zenginleşmede iade borcunun doğması bakımından fiil ehliyetinden yoksun olmak sonuca etkili değildir."şeklinde "sebepsiz zenginleşme"ye atfen yaptığı açıklama dahi kişinin, sözleşme tarihinde ehliyetsiz olması halinde sözleşmenin hukuki sonuç doğurmayacağı sebebiyledir.

İzah ettiğim hususu somut soruya uyarlarsak; kişi, sözleşme (müteahhit ile yapıldığına göre muhtemelen kat karşılığı inşaat sözleşmesi) tarihinde ehliyetsiz ise (ve bu husus ispatlanırsa) KKİS geçersizdir; sizin eklediğiniz karar ise, müteahhit inşaata başlamış ve imalatı varsa (veya başkaca zararı) bu imalatın bedelini (veya varsa zararının tazminini) ehliyetsiz kişiden talep edip edemeyeceğine dair açıklamaları muhtevidir.

Haklısınız da
Esasen 2 nolu cevabımda, ben de geçerli demedim.
Böyle bir şey olup da dâva açılsa bile ve her ne kadar, fiil ehliyeti bulunmasa dahi mahkemece, icabında, "TMK' nun 2. maddesi (dürüstlük kuralları) re'sen nazara alınabilecektir" dedim...
Kolay gelsin...
Old 15-06-2015, 17:15   #8
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan

Sayın Okyay,
Alıntı:
Yazan Cumhur Okyay
Haklısınız da
Esasen 2 nolu cevabımda, ben de geçerli demedim.
Böyle bir şey olup da dâva açılsa bile ve her ne kadar, fiil ehliyeti bulunmasa dahi mahkemece, icabında, "TMK' nun 2. maddesi (dürüstlük kuralları) re'sen nazara alınabilecektir" dedim...
Kolay gelsin...
Hukuki işlem ehliyeti YOKSA sözleşme, hukuki sonuç doğurmaz; sizin eklediğiniz kararda Yargıtay, hukuki işlem ehliyeti olup olmadığında şüphe var diyor. Başka bir deyişle; sizin söylediğiniz iyiniyeti/kötüniyeti "fiil ehliyeti bulunmasa dahi" anlamında değil; "fiil ehliyetinin bulunup bulunmadığı noktasında" anıyor. Takdir edersiniz ki; ikisi farklı hususlar...

Teşekkür ederim; size de kolay gelsin...
Old 15-06-2015, 22:24   #9
Av.Burak Güneş

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Cumhur Okyay
Hem de Noter Sözleşmesi; müvekkil, niye bunun iptâlini istiyor?
Babanın akıl yetmezliği suistimal edilerek, değerli olan arsanın, değerinin nerdeyse yarısı olan bir kaç daireye takas edildiğini düşünüyor. Teşekkürler.

Alıntı:
Yazan Gemici
Noter tarafından tasdik edilen anlaşmanın tarafları kimlerdir? Baba mı, yoksa kardeşler mi? Noter anlaşmayı tasdik ederken müteahitin anlaşma muhatabı olarak kardeşleri taraf olarak kabul edemiyeceğine göre(malik olmadıkları için), arsaların maliki olan babayı taraf olarak kabul etmekle onun idrak edebilme yeteneğine sahip olduğunu ve anlaşma yapabileceğini tasdik etmiş olmuyor mu?
Yoksa ben mi yanılıyorum?

Saygılarımla
Elbette sözleşmenin tarafları baba, ve müteahhit. Lakin sözleşme yapılırken noter tarafından herhangi bir sağlık raporu vs istenmemiş. Bildiğim kadarıyla yaşı geçkin olan insanlar için noterlerde işlem yapabilmek için sağlık raporu isteniyor. (müvekkilin babası 70 yaşında) Sadece parmak basmış olması temyiz kudretinin olduğuna karine midir? Teşekkürler.

Alıntı:
Yazan Av.Nevra Öksüz
Sayın Güneş,

Müvekkiliniz kendi adına dava açamaz. Babaya vasi tayin ettirilip vasi eliyle baba adına; babanın temyiz kudretinden yoksun olup hukuki işlem ehliyeti olmadığından bahisle dava açılması mümkündür.
İçtihat ve gösterdiğiniz yol için teşekkürler.
Old 16-06-2015, 08:01   #10
Cumhur Okyay

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Cumhur Okyay

Hem de Noter Sözleşmesi; müvekkil, niye bunun iptâlini istiyor?

Babanın akıl yetmezliği suistimal edilerek, değerli olan arsanın, değerinin nerdeyse yarısı olan bir kaç daireye takas edildiğini düşünüyor. Teşekkürler.



Somut olayın kendine özgü yönlerini ve tarafların durumunu en iyi siz ve müvekkiliniz bilir.
Müvekkilinizle birlikte veya yalnız, karşı tarafla temasa geçerek, ortada, bilemeyen bir kişiye karşı bir haksızlık olduğunu, vs.vs. Bu haksızlığın, dâva yoluna başvurmadan aranızda düzeltilmesi gerektiğini vs. vs. Dâva yoluna gidildiğinde, iki tarafından da önemli zararlar göreceğinden ve işin yapılmayacağından vs. söz ederek İŞİ, HAKSIZLIĞI DÜZELTTİRİN, derim...
Kolay gelsin...
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
itirazın iptalini istemek yerine ayrı bir alacak davası açılması ssinem Meslektaşların Soruları 6 11-04-2014 09:51
Alzheimer hastasının fiil ehliyeti nedir? usta88 Meslektaşların Soruları 2 19-11-2012 23:14
SGDP kesintisinin iptalini istemek için dava açılabilir mi? yusuferen Meslektaşların Soruları 9 24-06-2011 15:58
Kronik Paranoid Şizofreni Hastası - Fiil Ehliyeti - Hukuki İşlem madvocate Meslektaşların Soruları 1 09-04-2007 02:12


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05996990 saniyede 13 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.