|
Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun] |
23-06-2009, 22:50 | #1 |
|
Vergi borcundan dolayı haciz ihbarnamesi
A isimli adi ortaklığın,köylere hizmet götrme birliği nezdindeki alacağına müvekkil tarafından haciz konulmuştur.Hakedişin ödeneceği sırada, B defterdarlığı haciz ihbarnamesini fakslayarak köylere hizmet götürme birliğindeki alacağa haciz koymuştur.Köylere hizmet götürme birliği de parayı biz önce haciz koyduğumuz halde ,garamaten parayı dağıtmıştır.
1-Defterdarlığın borçluya ödeme emri gönderip kesinleşmesini beklemeden direkt 3. kişideki alacağa haciz ihbarnamesi suretiyle haciz koyması mümkünmüdür? Cevap verecek meslektlarıma şimdiden teşekkür ederim. |
23-06-2009, 23:18 | #2 |
|
Sayın Av. Kanbalı
6183 S.K. m.21/1:" Üçüncü şahıslar tarafından haczedilen mallar paraya çevrilmeden evvel o mal üzerine amme alacağı için de haciz konulursa bu alacak da hacze iştirak eder ve aralarında satış bedeli garameten taksim olunur. "Genel bütçeye gelir kaydedilen vergi, resim, harç ile vergi cezaları ve bunlara bağlı zam ve faizler için tatbik edilen hacizlerde 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 268 inci maddesinin birinci fıkrasının son cümlesi hükmü uygulanmaz." ve m.79/1:"Hamiline yazılı olmayan veya cirosu kabil senede dayanmayan alacaklar ile maaş, ücret, kira vesaire gibi her türlü hakların ve fiilen tutanak düzenlemek suretiyle haczi kabil olmayan üçüncü şahıslardaki menkul malların haczi, borçlu veya zilyed olan veyahut alacak ve hakları ödemesi gereken gerçek ve tüzel kişilere, kurumlara haciz keyfiyetinin tebliği suretiyle yapılır. Tahsil dairesi tarafından tebliğ edilecek haciz bildirisi ile; bundan böyle borcunu ancak tahsil dairesine ödeyebileceği ve amme borçlusuna yapılacak ödemenin geçerli olmayacağı veya elinde bulundurduğu menkul malı ancak tahsil dairesine teslim edebileceği ve malın amme borçlusuna verilmemesi gerektiği, aksi takdirde amme borçlusuna yapılan ödemeler ile malın bedelini tahsil dairesine ödemek zorunda kalacağı ve bu maddenin üç, dört ve beşinci fıkra hükümleri üçüncü şahsa bildirilir. Tahsil dairelerince düzenlenen haciz bildirileri, alacaklı tahsil dairelerince ya da alacaklı amme idaresi vasıtasıyla, posta yerine elektronik ortamda tebliğ edilebilir ve bu tebligatlara elektronik ortamda cevap verilebilir. Elektronik ortamda yapılacak tebliğe ve cevapların elektronik ortamda verilebilmesine ilişkin usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir" Sorunuz konusunda bu iki maddeye mesnetle işlem yapılmış görünüyor. Saygılarımla... |
24-06-2009, 01:17 | #3 |
|
Sayın Hades ;
3. kişiye haciz ihbarnamesi gönderilmeden önce,borçluya ödeme emri teblig edilip ,kesinleştirilmesi gerekmezmeydi? |
24-06-2009, 08:48 | #4 | |||||||||||||||||||||||
|
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 10 uncu maddesi uyarınca öncelikle ödeme emrinin tebligatı almaya yetkili kişiye gönderilmesi ve borcun kesinleştirilmesi gerekiyor.Bunun aksini düşünmek mümkün değildir. Henüz kesinleşmemiş bir alacak dolayısıyla Köy hizmet birliği ve deftardarlık mağduriyetinize yol açacak işlem tesis ettiğinden ilgililer hakkında hem hukuki hem de cezai yaptırım için gerekli girişimlerde bulunabilirsiniz. |
24-06-2009, 10:37 | #5 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Sayın Av. Kanbalı,
Anladığım kadarıyla siz alacaklı vekilisiniz. Dolayısıyla borçlunuz hakkında
konusundaki bilginizin nereden kaynaklandığını bilemiyorum. Fakat sayın av. semire nergiz toz un önerdiği işlemleri yapmadan önce borçlunuza ödeme emri gönderilip gönderilmediğinden emin olmanızda fayda var kanaatindeyim. Saygılarımla... |
24-06-2009, 10:56 | #6 |
|
Sayın Av.Semire Nergiz Toz,cevabınız için teşekkür ederim.
Sayın Hades, A adi ortaklığının(borçlu), köylere hizmet götürme birliğindeki alacağına haciz koyan alacaklı müvekkil,alacağının ödeneceği sırada Ank. Defterdarlığı ,köylere hizmet götürme birliğine haciz ihbarnamesini faksla bildirmiştir.Müvekkilin alacağı garameten ödenmiştir. Müvekkilin, bundan dolayı zararı 90.000. Tl dir. Bu garameten ödeme sonunda biz,köylere hizmet götürme birliğine karşı ,yapılan bu işlemin yanlış olmasından dolayı, alacak adavası açtık.Dava esnasında Ank defterdarlığından;varsa bu ihbarnamenin dayanak dosyası ile birlikte gönderilmesini istedik. Defterdarlık, ellerinde sadece haciz ihbarnesi olduğunu belirtip, dosyamıza gönderdi. Bilindiği gibi vergi borcundan dolayı, yapılacak bir ödeme emri tebliği neticesinde borçlunun varsa usulsüz bir tahakkuk vs işleminden dolayı itiraz edip işlemin yürütmesini durdurma imkanıda mevcuttur.Bu durumda,dava karar aşamasında ,fakat bu hususta özellikle yeni tarihli yargıtay kararına ihtiyacım var.Şimdiden teşekkürler. |
24-06-2009, 11:27 | #7 | |||||||||||||||||||
|
Sayın Av. Kanbalı,
Öncelikle Haciz ihbarnamesinin muhatabı olan 3.KİŞİ konumundaki Köylere Hizmet Götürme Birliğinin borçluya karşı ödeme emri tebliğ edilip edilmediği ve borcun kesinleşip kesinleşmediğini bilmek gibi bir yükümlülüğü olamaz, bence zararınıza sebep olan ödeme emri göndermeden haczi uygulayan Defterdarlıktır. Saygılarımla... |
24-06-2009, 11:50 | #8 |
|
Sayın Hades,
Davayı açmadan önce bahsettiğiniz hususu çok düşündüm.Fakat,köylere hizmet götürme birliği,haciz ihbarnamesinin faksla bildiriminden sonra, işgüzarlık yapıp, garameten paylaştırmayı kendisi yapmıştı.Oysa bu haciz ihbarnamesinden sonra garameten paylaşmayı, ilk haczi koyan icra dairesinin sıra cetveli ile yapması gerekirdi.Bu paylaşım sırasında bizimde sıra cetveline itiraz etmemiz sözkonusu olacak ve zaten bu durumda ödeme emri teblig edilmeden ,sıraya girilmesi imkansız olduğundan kuvvetle muhtemel itirazımız kabul olacaktı. Hal böyle iken ,işgüzarlık yapan birliğin bu işleminden dolayı bu prosedür gerçekleştirilmeden zarar meydan gelmiştir. Ödeme emri teblig edilmeden haciz ihbarnamesinin mümkün olmadığına dair yargıtay kararı varsa yardımcı olacaktır. Teşekkürler... |
24-06-2009, 14:06 | #9 |
|
Sayın Kanbalı son mesajınızda zarara kimin nasıl yol açtığını gayet net anlatmışsınız ve gerek sizin gerek diğer meslektaşların da belirttiği gibi ödeme emri tebliğ edilmeden haciz ihbarnamesinin mümkün olmadığını,garameten paylaştırmanın da icra dairesi vasıtasıyla sıra cetveline göre yapılacağını belirtmişsiniz.Ama aşağı yukarı her sorunda yeni yargıtay kararı isteniyor çözümü karmaşık olmayan olaylarda bile.Mesleğe henüz başlamadım staj da çok verimli geçmedi yargıtay kararlarının önemini de biliyorum ama gerçekten işler böyle mi yürüyor? Hakim olay açık da olsa illa ki yeni tarihli bir kararla bunu desteklemenizi mi istiyor? Karar yoksa işler zorlaşıyor ve kendisi dosyanın içinden çıkamıyor mu? Davanızda başarılar.Konuyla alakasız oldu gerçi yazdıklarım ama merak ediyorum.
|
24-06-2009, 14:45 | #10 |
|
Sayın Av Kanbalı,
Şayet ödeme emri tebliğ edilmiş ve kesinleşmiş bir amme alacağı olsa idi (3.kişinin bilmek zorunda olmadığı bölüm) ve 3. kişi Köylere Hizmet Götürme Birliği de buna binaen parayı garame etmiş ve taraflara ödemiş olsa idi; bu durumda müvekkiliniz alacaklının zararı da olmayacaktı; dolayısıyla zararınız ile Köylere Hizmet Götürme Birliğinin yaptığı işlem arasında bir illiyet bağı olmadığını ve illiyet bağı koptuğu için de zarardan sorumlu tutulamayacağını düşünüyorum. Diğer taraftan biraz eski tarihli de olsa aşağıdaki Danıştay kararı içeriğindeki bazı saptamaların (savunduğunuz kısım ve mesnet kıldığınız isteminiz açısından) işinize yaramasını umarım. Danıştay 3. Daire; 16.12.1999 T., 1998/295 E., 1999/4605 K.: “İhtiyati haciz uygulaması sonucu davacı şirket adına tesis edilen 2.10.1996 tarih ve 712128, 712129, 712130 numaralı haciz işlemlerine karşı açılan davayı; olayda davacı şirketin 1995 takvim yılı hesap ve işlemlerinin incelenmesi sonucu belirlenen vergi borçları nedeniyle düzenlenen vergi/ceza ihbarnamelerine karşı E: 1996/1002 ila 1005 numaralı davaların açıldığı, uyuşmazlık konusu amme alacağının güvence altına alınması ve 6183 sayılı Kanunda belirtilen şartların gerçekleşmesi nedeniyle Defterdarlıkça 20.6.1996 gün ve 2501 sayılı kararla ihtiyati tahakkuk kararı alındığı, daha sonra 26.9.1996 gün ve 35-121 sayılı ve yine Defterdarlık oluru ile ihtiyati haciz kararının verilmesi üzerine 30.9.1996 gün ve 11944 sayılı yazı ile davacı şirketten amme alacağının toplam tutarı kadar teminat gösterilmesinin istenildiği, davacı şirket tarafından amme alacağının teminatı olarak davalı idareye ... Organize Sanayi Bölgesi Müdürlüğü'nce davacı şirkete tahsisli fabrika arsası, işletmenin aktifine kayıtlı fabrika binası ile birlikte makinE ve teçhizatların teminat olarak gösterildiği, fabrika binasının ... İI Tüzel Kişiliği adına kayıtlı olması nedeniyle teminat olarak kabul edilmediği, teminat gösterme olayından daha önce 2.10.1996 gününde haciz varakalarında belirtilen borç karşılığı ve aynı zamanda dava konusu edilen işlemlerle haciz yoluna gidildiği ve haciz edilen menkul malların yediemine teslim edildiği, 6183 sayılı Kanunun 62 ve 64. maddelerinin birlikte incelenmesinden, vergi borçlarının ödenmemesi halinde borçlunun mal bildiriminde gösterdiği veya tahsil dairesince tespit edilen borçlunun veya üçüncü şahıslar elindeki menkul ve gayrimenkullerin amme alacağına yetecek miktarının tahsil dairesince haczolunacağının anlaşıldığı, ancak bir vergi borcunun hacze konu olabilmesi için belirli aşamalardan geçmesi gerektiği, buna göre vergi borcuna ilişkin vergi/ceza ihbarnamesinin mükellefe tebliği, bu tebliğden itibaren belirli sürede vergi borcunun ödenmemesi veya yargı yerince aksine bir karar verilmemesi halinde ödeme emrinin mükellef adına düzenlenip tebliğ edilmesi gerekmekte olup, vergi borcu yine belirli sürede ödenmez veya yargı yerince aksine bir karar verilmez ise ancak bunun üzerine hacze gidilebileceği, olayda davacı şirketin vergi borçları nedeniyle düzenlenen vergi/ceza ihbarnamelerine karşı mahkemelerinde dava açıldığı ve halen derdest bulunduğu, buna göre 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu uyarınca tarhiyat aşamasında da dava açılması, vergi borçlarının tahsilini durdurmakta olup, kesinleşen bir amme alacağı bulunmadan cebri tahsil yoluyla amme alacağının tahsilinin mümkün olmadığı, bu nedenle kamu alacağı kesinleşmeden ödeme emri düzenlenmesi ve haciz yoluna gidilmesi mümkün olmadığından, davacı şirket adına uygulanan haciz işleminde yasaya uygunluk görülmediği gerekçesiyle kabul ederek dava konusu işlemleri iptal eden ... Vergi Mahkemesi'nin 24.9.1997 gün ve E: 1996/1069, K: 1997/950 sayılı kararının; ihtiyati haciz işleminin mahkeme tarafından kesin haciz olarak kabul edilmek suretiyle yanılgıya düşüldüğü, 6183 sayılı Kanunun amme alacaklarının korunması ile ilgili 9.17.13. madde hükümlerinde belirtilen şartların oluşması halinde yapılması öngörülen teminat isteme, ihtiyati tahakkuk ve ihtiyati haciz işlemlerinin hiç dikkate alınmadan, sadece sözü edilen Kanunun 62 ve 64. maddelerinden hareketle ihtiyati haciz işleminin uygulanabilmesi koşulunun, ortada kesinleşmiş vadesinde ödenmeyen bir amme alacağının bulunması şartına bağlandığı, oysa belirtilen Kanunun 13. ve 17. madde hükümlerinde, ihtiyati tahakkuk verilmesi ve dolayısıyla ihtiyati haczin uygulanabilmesi için ortada kesinleşmiş bir amme alacağının bulunması şart olmayıp, sadece tahakkuk etmemiş bir borcun meydana çıkarılmasının yeterli görüldüğü, bu bakımdan ihtiyati haciz işleminde yasaya aykırılık bulunmadığı ileri sürülerek bozulması istemidir. Hüküm veren Danıştay Üçüncü Dairesince işin gereği görüşülüp düşünüldü: Vergi Dairesi Müdürlüğünce ileri sürülen iddialar temyiz konusu mahkeme kararının dayandığı gerekçeler karşısında kararın bozulmasını sağlayacak durumda bulunmamıştır. Öte yandan, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, hem amme alacağının korunmasına yönelik olarak salt amme alacağının doğduğu noktasından hareketle ve bu alacağın usulüne göre tarh, tebliğ ve tahakkuk aşamalarından geçmesi beklenmeksizin uygulanacak tedbirleri hem de amme alacağının cebren tahsiline yönelik olarak bu alacağın usulüne göre tarh, tebliğ tahakkuk aşamalarından geçmek suretiyle tahsil edilebilir amme alacağı niteliği kazanmasından sonra uygulanacak tedbirleri düzenlemiştir. Bu nedenlerle amme alacağının korunmasına ya da cebren tahsiline ilişkin olarak oluşturulacak idari işlemlerin; amme alacağının hangi aşamada bulunduğu hususu sağlıklı olarak saptanmak ve bu aşamada uygulanabilecek olan düzenlemeye dayanılmak suretiyle oluşturulmaları gerekmektedir. Diğer taraftan, haciz muameleleri, tahsil dairelerince düzenlenen ve alacaklı amme idaresinin mahalli en büyük memuru veya tevkil edeceği memur tarafından tasdik edilen haciz varakalarına, ihtiyati haciz muameleleri ise alacaklı amme idaresinin mahalli en büyük memurunun kararıyla ve haczin ne suretle yapılacağına dair olan hükümlere göre yapılacağından, her iki halde de haciz varakası düzenlenmesi gerekmekte ise de; bunlara karar verecek olan yetkililer uygulanacak olan haczin ihtiyati haciz ya da haciz olmasına göre farklılık gösterebilecek ve ihtiyati haciz için vali ya da kaymakam karar verebileceği halde haciz için vali ya da kaymakam karar verebileceği gibi yetkili kılmış iseler yetkili kıldıkları memurlar da karar verebilecektir. Uyuşmazlık konusu olayda ise haciz işlemlerinin dayanağı olan haciz varakalarının vali adına defterdar yardımcısı ve gelir müdürü tarafından ve tevkil edilmiş olmaları nedeniyle onanmış olduklarının anlaşılması, bu durumun ise haciz işlemi uygulandığı sonucunu ortaya koyması karşısında, sonradan vali onayı ile alınan ve ihtiyati hacze dayanak olarak dosyaya ibraz edilen haciz varakalarının da bu sonucu değiştirmeyeceği açıktır. Bu nedenlerle vergi dairesi müdürlüğü temyiz isteminin reddine ve kararın onanmasına 16.12.1999 gününde oyçokluğu ile karar verildi.” Saygılarımla... |
25-06-2009, 17:15 | #11 |
|
Sayın Kanbalı,
Sayın Hades2in de belirttiği üzere, kesinleşmemiş borç hacze elbette konu bile olamaz. Aşağıdaki düzenlemeler uyarınca, muttali olduğunuz tarihten itibaren 7 gün içinde vergi mahkemesinde dava açmanız gerekir. AMME ALACAKLARININ TAHSİL USULÜ HAKKINDA KANUN Kanun Numarası: 6183 ........ ÜÇÜNCÜ ŞAHISLARDAKİ MENKUL MALLARIN, ALACAK VE HAKLARIN HACZİ: Madde 79 - (Değişik madde: 30/03/2006-5479 S.K./5.mad) Hamiline yazılı olmayan veya cirosu kabil senede dayanmayan alacaklar ile maaş, ücret, kira vesaire gibi her türlü hakların ve fiilen tutanak düzenlemek suretiyle haczi kabil olmayan üçüncü şahıslardaki menkul malların haczi, borçlu veya zilyed olan veyahut alacak ve hakları ödemesi gereken gerçek ve tüzel kişilere, kurumlara haciz keyfiyetinin tebliği suretiyle yapılır. Tahsil dairesi tarafından tebliğ edilecek haciz bildirisi ile; bundan böyle borcunu ancak tahsil dairesine ödeyebileceği ve amme borçlusuna yapılacak ödemenin geçerli olmayacağı veya elinde bulundurduğu menkul malı ancak tahsil dairesine teslim edebileceği ve malın amme borçlusuna verilmemesi gerektiği, aksi takdirde amme borçlusuna yapılan ödemeler ile malın bedelini tahsil dairesine ödemek zorunda kalacağı ve bu maddenin üç, dört ve beşinci fıkra hükümleri üçüncü şahsa bildirilir. Tahsil dairelerince düzenlenen haciz bildirileri, alacaklı tahsil dairelerince ya da alacaklı amme idaresi vasıtasıyla, posta yerine elektronik ortamda tebliğ edilebilir ve bu tebligatlara elektronik ortamda cevap verilebilir. Elektronik ortamda yapılacak tebliğe ve cevapların elektronik ortamda verilebilmesine ilişkin usûl ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir. Tahsil dairelerince düzenlenen haciz bildirileri; amme borçlusunun hak ve alacaklarının bulunabileceği bankaların şubelerine doğrudan veya mahallindeki tahsil dairesi aracılığı ile tebliğ edileceği gibi Maliye Bakanlığınca belirlenecek tutarın üzerindeki alacaklar için doğrudan bankaların genel müdürlüklerine de tebliğ edilebilir. Haciz bildirisi bankanın genel müdürlüğüne de tebliğ edilmiş ise tüm şubelerini kapsayacak şekilde beyanda bulunma yükümlülüğü bankanın genel müdürlüğüne aittir. Haciz bildirisi tebliğ edilen üçüncü şahıs; borcu olmadığı veya malın yedinde bulunmadığı veya haczin tebliğinden önce borcun ödendiği veya malın tüketildiği ya da kusuru olmaksızın telef olduğu veya alacak borçluya veya emrettiği yere verilmiş olduğu gibi bir iddiada ise durumu, haciz bildirisinin kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde tahsil dairesine yazılı olarak bildirmek zorundadır. Üçüncü şahsın süresinde itiraz etmemesi halinde, mal elinde ve borç zimmetinde sayılır ve hakkında bu Kanun hükümleri tatbik olunur. Herhangi bir nedenle itiraz süresinin geçirilmesi halinde üçüncü şahıs, haciz bildirisinin tebliğinden itibaren bir yıl içinde genel mahkemelerde menfi tespit davası açmak ve haciz bildirisinin tebliğ edildiği tarih itibarıyla amme borçlusuna borçlu olmadığını veya malın elinde bulunmadığını ispat etmek zorundadır. Menfi tespit davası açılması halinde mahkemece bu Kanunun 10 uncu maddesinde sayılan türden teminat karşılığında takip işlemlerinin durdurulmasına karar verilebilir. Teminat, alacaklı tahsil dairesine verilir ve haciz varakasına dayanılarak haczedilir. Taraflar arasında teminata ilişkin olarak çıkan anlaşmazlıklar, takip işlemlerinin durdurulması hakkında kararı veren mahkeme tarafından çözümlenir. Davasında haksız çıkan üçüncü şahıs aleyhine, haksız çıktığı tutarın % 10'u tutarında ayrıca inkâr tazminatına hükmedilir. Bu Kanun uyarınca kendisine tebliğ edilen ödeme emrine karşı dava açıp itirazında kısmen veya tamamen haksız çıkan üçüncü şahıs hakkında, menfi tespit davasının lehine sonuçlanması veya asıl amme borçlusunun takip konusu amme alacağını tamamen ödemiş olması halinde, bu Kanunun 58 inci maddesinin beşinci fıkrası hükmü uygulanmaz. Üçüncü şahıs, haciz bildirisi üzerine yedi gün içinde alacaklı tahsil dairesine itiraz ettiği takdirde, alacaklı amme idaresi bir yıl içinde, üçüncü şahsın yaptığı itirazın aksini genel mahkemelerde açacağı davada ispat ederek, üçüncü şahsın İcra ve İflas Kanununun 338 inci maddesinin birinci fıkrasına göre cezalandırılmasını ve borçlu bulunduğu tutarın ödenmesine hükmedilmesini isteyebilir. Menkul malların aynen teslimi mümkün olmadığı takdirde değeri ödenir. Üçüncü şahısların genel hükümler gereğince asıl borçluya rücu hakları saklıdır. ///////////////////// TAHSİLAT İÇ GENELGESİ SERİ NO : 2007/4 Tarih 13/06/2007 Sayı B.07.1.GİB.0.06.36/3676-302/53388 Kapsam T.C. MALİYE BAKANLIĞI Gelir İdaresi Başkanlığı SAYI : B.07.1.GİB.0.06.36/3676-302/53388 13/06/2007 KONU: ……… 3- 6183 sayılı Kanunun 79 uncu Maddesiyle Amme Borçlusu Haline Gelen Üçüncü Kişilerin Sorumlu Oldukları Tutarla İlgili Açıklamalar: Bilindiği gibi, amme borçlusundan takip edilen amme alacağını tahsil etmek üzere, 6183 sayılı Kanunun 79 uncu maddesi uyarınca düzenlenerek tebliğ edilen haciz bildirisine süresinde itiraz etmeyen üçüncü kişiler, haciz bildirisiyle bildirilen tutar üzerinden amme borçlusu haline gelmektedir. Amme borçlusu haline gelen üçüncü kişilerin sorumluluğu, haciz bildirisi ile bildirilen tutarla sınırlı olduğundan, haklarında yapılacak takipte ayrıca gecikme zammı talep edilmeyecektir. |
20-06-2010, 11:38 | #12 |
|
Sayın Av. Kanbalı,
6 no'lu mesajınızda davanın sonuçlanmak üzere olduğunu belirtmişsiniz; şayet sizin için bir sakıncası yoksa; sonucu bizlerle de paylaşabilir misiniz? Teşekkürler Saygılarımla... |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Vergi Borcundan Dolayı Emekli Maaşına Konan Haciz | lethe | Meslektaşların Soruları | 12 | 04-09-2013 14:14 |
Vergi borcundan dolayı SSK aylığına haciz | myilmaz | Meslektaşların Soruları | 16 | 03-07-2012 18:55 |
Ortağın borcundan dolayı şirkete haciz ihbarnamesi | Av. O. TEKGUL | Meslektaşların Soruları | 5 | 19-05-2009 00:41 |
Eşlerin Borcundan Dolayı Haciz | MEHMET BİROL ŞAHİN | Meslektaşların Soruları | 5 | 19-08-2008 10:34 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |