|
Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun] |
23-07-2012, 17:19 | #61 |
|
T.C.
YARGITAY 1. Hukuk Dairesi ESAS NO : 2012/1222 KARAR NO : 2012/3911 Y A R G I T A Y İ L A M I İNCELENEN KARARIN MAHKEMESİ : KARTAL 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ TARİHİ : 18/11/2011 NUMARASI : 2011/302-2011/558 DAVACI : DAVALI : DAVA TÜRÜ : TAZMİNAT Taraflar arasında görülen davada; Davacı vekili, davalının teyzesi ve annesinin birlikte malik oldukları taşınmazın vekil eliyle müvekkiline satışının yapıldığını, daha sonra açılan dava ile müvekkilinin tapusunun iptal edildiğini ve ilgililer hakkında 2007/346 Esas sayılı tazminat davası açıldığını ileri sürerek, eldeki davanın 2007/346 Esas sayılı dava dosyası ile birleştirilmesine ve müvekkilinin zararının tazminine karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, H.M.K.'nun 120. maddesine göre gider avansı yatırılmak üzere iki haftalık kesin süre verilmiş olmasına rağmen avansın yatırılmadığı gerekçesiyle davanın usülden reddine karar verilmiştir. Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi Esma Tekbaş'ın raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR- Davacı, daha önce kayden satın aldığı taşınmazın tapusunun iptal edildiğini ve Kartal 3. AHM nin 2007/346 esas sayılı davası ile ilgililer hakkında tazminat davası açıldığını bildirerek, eldeki davanın anılan dava ile birleştirilmesini ve zararının faizi ile birlikte tazminini istemiştir. Mahkemece, 20.10.2011 tarihili duruşma gününde, 6100 sayılı Yasa'nın yürürlüğe girdiğinden bahisle gider avansı yatırılması için davacı tarafa kesin süre verilmiş, yatırılmaması durumunda davanın usulden reddedileceği ihtar edilmiş, avansın yatırılmaması üzerine 18.11.2011 tarihinde davanın usulden reddine karar verilmiştir. Hemen belirtilmelidir ki; dava, HUMK.'nun yürürlükte bulunduğu dönemde açılmıştır. Bilindiği üzere 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK nın 114. maddesinin "g" bendinde gider avansının yatırılmış olması dava şartları arasında sayılmış, 115. maddenin 1. fıkrasında mahkemece bu koşulun mevcut olup olmadığının kendiliğinden araştırılacağı, 2. fıkrasında da şartın noksanlığı taspit edilirse davanın usulden reddine karar verileceği öngörülmüştür. Anılan Yasa'nın 120. maddesinde ise harç ve avansların Bakanlıkça saptanacağı ve dava açılırken mahkeme veznesine yatırılacağı, avansın yeterli olmadığının anlaşılması durumunda davacıya 2 haftalık kesin süre verileceği düzenlenmiştir. Diğer yandan, aynı Yasa'nın 448. maddesi aynen "Bu kanun kükümleri tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhal uygulanır" hükmünü öngörmüştür. Özetlenen bu yasal düzenlemeler gözetildiğinde, öncelikle davanın 6100 sayılı Yasa'nın yürürlüğünden önce açılmış bulunması karşısında, davanın açıldığı sırada yatırılması gereken bir avansın söz konusu olamayacağı ve hükmün anılan Yasa'nın yürürlüğünden sonra açılacak davalarda söz konusu olabileceği, esasen 448. madde anlamında dava açılma işleminin tamamlanmış olduğu; öte yandan, dosyanın incelenmesinden herhangi bir delilin toplanmasına ya da ara kararın gerektirdiği bir masraf ya da avansa gerek olmadığı, eldeki davada yalnızca daha önce açılmış bulunan 2007/346 esas sayılı dava ile birleştirilmek suretiyle yargılama ve soruşturma yapılarak tazminat talebinde bulunulduğu anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, davanın usulden reddine karar verilmesi doğru değildir. Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.04.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. |
23-07-2012, 17:20 | #62 |
|
T.C.
YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI ESAS NO : 2012/8680 KARAR NO : 2012/12765 Y A R G I T A Y İ L A M I İNCELENEN KARARIN MAHKEMESİ : KÜÇÜKÇEKMECE 4. AİLE MAHKEMESİ TARİHİ : 14/11/2011 NUMARASI : 2011/829-2011/672 DAVACILAR : DAVALI : Taraflar arasında görülen tedbir ve yardım nafakası davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı Fulya Güç tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü. Davacılar dilekçelerinde, davacı Kıymet için aylık 300 TL tedbir nafakası, davacı Fulya için aylık 500 TL yardım nafakasının davalı tarafından ödenmesini talep etmişlerdir. Mahkemece, eksik gider avansının mahkeme veznesine yatırılmamış olduğu bu nedenle dava şartının bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Mahkeme kararı; davacı Fulya vekili tarafından temyiz edilmiştir. Mahkemenin 14.10.2011 tarihli duruşmasında; 10 tebligat gideri (60 TL), diğer iş ve işlemler için (50 TL), en az 3 tanık için tanık ücreti (20 TL'den toplam 60 TL), tanık için tebligat masrafı (18 TL) olmak üzere toplam 188 TL eksik avansın tamamlanması için HMK gider avansı tarifesi 6.maddesine göre davacıya 2 haftalık kesin süre verildiği, bu süre için de eksik avans yatırılmadığı takdirde davanın dava şartları oluşmadığından reddine karar verileceğinin ihtar edildiği ve yine aynı duruşmada davacının adli yardım talebi gözönüne alınarak adli yardım hususunda mahkememizden karar çıkana kadar ilgili masrafların suç üstü ödeneğinden karşılanmasına, sonrasında ilgiliden alınmasına karar verildiği; 15.11.2011 tarihinde de yukarıda anılan gerekçe ile davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır. 6100 sayılı HMK 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Kanunun 120. maddesine göre davacı yargılama harçları ile Adalet Bakanlığınca çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorundadır. Adalet Bakanlığınca yayınlanan gider avansı tarifesinin 4.maddesine göre davacı tebligat gideri ile diğer iş ve işlemler için 50 TL ödemek zorundadır. Tarifenin bu maddesinde yer alan keşif, bilirkişi ve tanıkla ilgili avanslar HMK 324.maddesine göre delil avansı olup, yargılamanın bulunduğu aşamaya göre ödenmesinin istenmesi zorunlu değildir. Tarifede yer alan diğer iş ve işlemler için 50 TL dava açılırken alınması gereken bir tutardır. HMK.nun 448.maddesine göre kanun hükümleri tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhal uygulanır. Davanın açılış tarihi (06.07.2011) gözetildiğinde tarifede yer alan 50 TL'nin ödenmesi davacıdan istenemez. Mahkemece yapılan ihtaratta gider avansı ve delil avansının birlikte talep edilmesi ve ayrıca adli yardım talebi konusunda bir karar verilinceye dek masrafların suç üstü ödeneğinden karşılanmasına karar verildiği halde, bu taleple ilgili bir karar verilmeksizin davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddi doğru görülmemiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup, davacı vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 21.05.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. |
23-07-2012, 17:20 | #63 |
|
T.C.
YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI ESAS NO : 2012/4796 KARAR NO : 2012/8940 Y A R G I T A Y İ L A M I İNCELENEN KARARIN MAHKEMESİ : ADANA 5. SULH HUKUK MAHKEMESİ TARİHİ : 12/01/2012 NUMARASI : 2010/1609-2012/47 DAVACI : DAVALI : Dava dilekçesinde 6.186,43 TL alacağın faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan istirdaten tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın usulden reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü. Davacı vekili dilekçesi ile; müvekkilinin, borçlu 3. kişinin borcuna kefil yapıldığını ve almakta olduğu emeklilik maaşından, Adana 4. İcra Müdürlüğünün 2005/9644 Esas sayılı dosyasına kesintiler olduğunu, yapılan kesintinin yasal olmadığını ileri sürerek; toplam 6186,43 TL'nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte istirdaden tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının, haczin kaldırılması yönünde İcra Hakimliğine yaptığı şikayet üzerine; şikayetin kabulü ile davacının maaşı üzerine konulan haczin kaldırılmasına; davacının maaşından yapılan kesintilerin geri ödenmesinin, ancak, istirdat davası ile mümkün olabileceğinden bu yönündeki talebinin reddine karar verildiğini; istirdat davasının bir yıllık süre içinde açılması gerektiğini, sürenin hak düşürücü süre olduğunu savunarak; davanın reddini istemiştir. Mahkemece; "davacı tarafa 6100 sayılı HMK.114/9 ve 120/2 maddesi gereğince toplam 60 TL gider avansını yatırmak üzere sonuçları ihtar edilerek 2 haftalık kesin süre verilmesine karşılık gider avansının süresinde yatırılmadığını; somut olayda, gider avansının kesin sürenin bitiminden sonra yatırılması nedeniyle, davanın usulden reddi gerekeceği belirtilerek" davanın usulden reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, sair temyiz itirazları yerinde değildir. Ancak, HMK'nın 120. maddesinde; "Davacı, yargılama harçları ile her yıl Adalet Bakanlığınca çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı, dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorundadır. Avansın yeterli olmadığının dava sırasında anlaşılması halinde, mahkemece, bu eksikliğin tamamlanması için davacıya iki haftalık kesin süre verilir." hükmüne yer verilmiştir. Mahkemece, 06.12.2011 tarihli celsede, davacı tarafa 6100 sayılı HMK'nun 114/9, 120/2 ve Tarife gereğince heseplanan 60 TL toplam gider avansını yatırmak üzere 2 haftalık kesin süre verilmiş ise de; gider avansının kanunda işaret edildiği gibi mahkeme veznesine yatırılacağı belirtilmiş değildir. Kesin süre verilirken, yapılacak işlemlerin açık ve anlaşılır olması gözetilmelidir. Davacı taraf, kesin süre içinde 20.12.2011 tarihinde PTT aracılığıyla talep edilen avansı yatırmıştır. Bir sonraki celse 12.01.2012 tarihi olup, avansın mahkeme veznesine yatırılmaması nedeniyle celse kaybı da söz konusu değildir. Bu durumda mahkemenin; iki haftalık sürenin geçtiğinden bahisle, davanın usulden reddi doğru görülmemiştir. İşin esası incelenip, oluşacak sonuç doğrultusunda hüküm kurulmalıdır. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 03.04.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. |
23-07-2012, 17:20 | #64 |
|
T.C.
YARGITAY 13. Hukuk Dairesi ESAS NO : 2012/1581 KARAR NO : 2012/2539 Y A R G I T A Y İ L A M I MAHKEMESİ : İzmir 2. Tüketici Mahkemesi TARİHİ : 14/11/2011 NUMARASI : 2011/890-2011/1112 DAVACI : DAVALI : Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü. KARAR Davacı, eşinin davalı şirketin ürettiği araç ile kaza yaptığını, araçta bulunan dört hava yastığının da açılmadığını, eşinin vefat ettiğini, açtığı manevi tazminat talepli davada aracın gizli ayıplı olduğunun bilirkişice tespit edildiğini belirterek 1.000 TL maddi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir. Davalı, davanın reddini talep emiştir. Mahkemece, davacı tarafa 6100 sayılı HMK’nun 114/1-g maddesine göre dava şartı kabul edilen ve 120/2 maddesi gereğince hesaplanan gider avansını 2 haftalık kesin sürede yatırması gerektiği aksi takdirde 115/2 ve 320/1 maddeleri gereğince dava şartı noksanlığından davanın usulden reddedileceği ihtarı yapılmasına rağmen davacı tarafından kesin sürede avansın yatırılmaması nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir. Davacı vekiline 26.10.2011 tarihli celsede 250,00 TL gider avansını 2 haftalık kesin sürede yatırması gerektiği aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtar edilmiştir. Davacı vekilinin verilen süre içinde 2.11.2011 tarihinde parayı PTT Ankara Adliyesi Şubesine yatırdığı,aynı tarihte ilgili makbuzu, cevaba cevap dilekçesi ve delil listesini Ankara 2. Tüketici Mahkemesi’nin 2011/2660 muhabere numaralı evrakı üzerinden mahkemeye gönderdiği, evrakların duruşma 2012/1581-2539 günü mahkemeye ulaştığı yazı işleri müdürünün havalesinden anlaşılmaktadır. Böylece davacı ara kararı zamanında yerine getirmiştir. Bu durumda ara kararının yerine getirildiği gözetilip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan 18,40 TL. temyiz harcının istek halinde iadesine, 09.02.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi. |
23-07-2012, 17:20 | #65 |
|
T.C.
YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ E. 2011/53487 K. 2012/7270 T. 20.3.2012 ÖZET : Davacı, fazla çalışma, hafta tatili, ödenmeyen ücretlerinin ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Hafta tatili ücretleri çalışılan dönem ücreti üzerinden hesaplanır. Son ücrete göre hesaplama yapılması doğru değildir. Bu durumda hafta tatili ücretlerinin hesabı için işçinin son ücretinin bilinmesi yeterli değildir. İstek konusu dönem içinde işçi ücretlerinin miktarı da belirlenmelidir. İşçinin geçmiş dönemlere ait ücretinin belirlenememesi halinde bilinen ücretin asgari ücrete oranı yapılarak bilinmeyen ücretin buna göre tespiti de Dairemiz tarafından kabul görmektedir. Ancak işçinin işyerinde çalıştığı süre içinde terfi ederek çeşitli unvanlar alması veya son dönemlerde toplu iş sözleşmesinden yararlanması gibi durumlarda, bilinen son ücretin asgari ücrete oranının geçmiş dönemler yönünden dikkate alınması doğru olmaz. Bu gibi hallerde, ilgili meslek kuruluşlarından bilinmeyen dönemler için ücret araştırması yapılmalı ve dosyadaki diğer deliller birlikte değerlendirmeye tabi tutularak sonuca gidilmelidir. Yüzde usulü ya da parça başı ücret ödemesinin öngörüldüğü çalışma biçiminde fazla çalışmalar, saat ücretinin % 150 zamlı miktarına göre değil, sadece % 50 zam nispetine göre hesaplanmalıdır. Fazla çalışmaların uzun bir süre için hesaplanması ve miktarın yüksek çıkması halinde Yargıtay'ca son yıllarda hakkaniyet indirimi yapılması gerektiği istikrarlı uygulama halini almıştır. Ancak fazla çalışmanın tanık anlatımları yerine yazılı belgelere ve işveren kayıtlarına dayanması durumunda böyle bir indirime gidilmemektedir. Davacının fazla çalışma yaptığının ispatlandığı kabul edildiği taktirde, günlük ücret, daha sonra saatlik ücret tespit edilmeli, bir saate düşen yevmiyenin %50 si bulunarak haftalık süreler üzerinden fazla çalışmanın hesaplanması işlemi mahkemece de yapılabilir. DAVA : Davacı, fazla çalışma, hafta tatili, ödenmeyen ücretlerinin ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Yerel mahkeme, isteğin usul yönünden reddine karar vermiştir. Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi U. Ocak tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: KARAR : A ) Davacı İsteminin Özeti: Davacı fazla çalışma, hafta tatili ve 2009 yılına ait ödenmeyen ücret alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. B ) Davalı Cevabının Özeti: Davalı, davanın reddini istemiştir. C ) Yerel Mahkeme Kararının Özeti: Mahkemece, verilen kesin süre içerisinde gider avansının yatırılmaması nedeniyle dava şartı yokluğundan davanın karar verilmiştir. D ) Temyiz: Kararı davacı temyiz etmiştir. E ) Gerekçe: Dava 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ( HUMK ) döneminde 03.06.2010 tarihinde açılmıştır. Davanın açıldığı tarih itibariyle gider avansı alınmasına yönelik bir düzenleme mevcut değildir. 01.10.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ( HMK ) 114/g maddesinde gider avansı dava şartı olarak düzenlenmiştir. 6100 sayılı HMK 448.maddesine göre "Bu Kanun hükümleri, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhâl uygulanır." 450. maddesinde " ( 1 ) 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ek ve değişiklikleri ile birlikte tümüyle yürürlükten kaldırılmıştır." düzenlemesi mevcuttur. Anılan düzenlemelerden de anlaşılacağı üzere 6100 Sayılı HMK hükümleri tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhal yürürlüğe girecektir. 1086 Sayılı HUMK döneminde açılan davalara ilişkin olarak eski kanun hükümlerinin uygulanması istisnai olarak HMK geçici 1 ve 2.maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre, 6100 Sayılı HMK'nın yargı yolu ve göreve ilişkin hükümleri ile senetle ispat, istinaf ve temyiz ile temyizde duruşma yapılmasına ilişkin parasal sınırlarla ilgili hükümleri Kanunun yürürlüğe girmesinden önceki tarihte açılmış olan dava ve işlerde uygulanmaz. 1086 sayılı Kanunun yürürlükte olduğu dönemde usulüne uygun olarak düzenlenmiş bulunan senetler, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra da geçerliliklerini korur. Kanun açıkça bir istisna getirmediğine göre dava şartı olarak düzenlenen gider avansının alınması müessesesinin 1086 Sayılı HUMK döneminde açılan derdest davalarda da uygulanması gerekecektir. Dava şartları, mahkemenin davanın esası hakkında yargılamanın devamı için gerekli olan şartlardır. Diğer bir anlatımla; dava şartları, dava açılabilmesi için değil mahkemenin davanın esasına girebilmesi için aranan kamu düzeni ile ilgili zorunlu koşullardır. HMK.'un 115/2 maddedeki kurala göre ise "Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder". Düzenleme gereğince, eksik olan bir dava şartı, belirli bir süre verilerek giderilebilecek ise, hakim tarafından eksikliğin giderilmesi için kesin süre verilmesi gerekir. Bu süre içinde dava şartı eksikliği tamamlanmaz ise dava, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddedilmelidir. HMK.'un 120. Maddesinde gider avansı düzenlenmiştir. Buna göre "Davacı, yargılama harçları ile her yıl Adalet Bakanlığınca çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı, dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorundadır. Avansın yeterli olmadığının dava sırasında anlaşılması hâlinde, mahkemece, bu eksikliğin tamamlanması için davacıya iki haftalık kesin süre verilir". 30.09.2011 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanan Hukuk Muhakemeleri Kanunu Gider Avansı Tarifesinin 1. maddesinde tarifenin amacının dava açılırken mahkeme veznesine yatırılacak olan gider avansının miktarı ile avansın ödenmesine ilişkin usul ve esasları belirlemek olduğu açıklanmıştır. Tarifenin 6. Maddesinde "Bu Tarifenin yürürlüğe girmesinden önce açılmış olan davalarda, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla, Hukuk Muhakemeleri Kanununun 120. maddesinin ikinci fıkrasına göre gider avansı ikmal ettirilir." düzenlemesi getirilmiştir. Anılan düzenlemelerden ve dava şartı müessesesinden gider avansının davanın açılması sırasında alınmasının şart olmadığı, mahkemenin sonradan bu eksikliği kesin süre vererek ikmal ettirebileceği anlaşılmaktadır. Buradan hareketle 1086 Sayılı HMK döneminde açılmış olsa da, istisnai hüküm bulunmaması nedeniyle davanın her aşamasında aranan gider avansı dava şartının HMK 114/g, 115/2 ve 120. maddeleri gereği gözetilmesi gerektiği ortaya çıkmaktadır. Davanın açıldığı tarihte eksik veya hiç gider alınmamış olsa bile gider avansı dava şartı olmakla hüküm verilinceye kadar ikmal ettirilebilir. İster gider avansı isterse tamamlama avansı olarak tanımlansın ikmal edilmesi gereken paranın hukuk yargılamasındaki nitelemesi dava şartı olarak gösterilen gider avansıdır. Gider avansının yatırılmaması veya ikmal edilmemesi halinde dava usulden reddedilecektir. Ancak kanunun 324. maddesinde delil ikamesi avansı, 325. maddesinde ise re' sen yapılması gereken işlemlerde giderler düzenlenmiştir. 324. madde gereğince "Taraflardan her biri ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen avansı, verilen kesin süre içinde yatırmak zorundadır. Taraflar birlikte aynı delilin ikamesini talep etmişlerse, gereken gideri yarı yarıya avans olarak öderler. Taraflardan birisi avans yükümlülüğünü yerine getirmezse, diğer taraf bu avansı yatırabilir. Aksi hâlde talep olunan delilin ikamesinden vazgeçilmiş sayılır. Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği dava ve işler hakkındaki hükümler saklıdır". 325. maddeye göre ise "Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği dava ve işlerde, hâkim tarafından resen başvurulan deliller için gereken giderlerin, bir haftalık süre içinde taraflardan birisi veya belirtilecek oranda her ikisi tarafından ödenmesine karar verilir. Belirlenen süre içinde bu işlemlere ait giderleri karşılayacak miktarda avans yatırılmazsa, ileride bu gideri ödemesi gereken taraftan alınmak üzere Hazineden ödenmesine hükmedilir". HMK.'un 120. maddesindeki gider avansı ile ilgili düzenlemenin 324. Maddedeki delil ikamesi için avans kuralı ile birlikte değerlendirilmesi ve dava şartı olan gider avansının delillerin ikamesi dışındaki yargılama giderleri için dikkate alınması gerekir. Dolayısı ile delil ikamesi için alınacak avans ile dava şartı olan gider avansının birbirinde ayrılması, delillerin ikamesi için alınacak avansın gider avansı içinde yer almaması zorunludur. Tanık dinlenmesi, bilirkişi raporu alınması ve keşif gideri gibi delil ikamesine yönelik giderlerin gider avansı içinde değerlendirilmesi olanağı HMK.'un 324. Maddesi düzenlemesi karşısında yoktur. Ayrıca delil ikamesi avansının da ispat külfetine göre taraflara yükletilmesi gerekir. Diğer yandan örneğin resen hesap raporu alınacaksa giderin 325. Maddesi kapsamında değerlendirilmesi isabetli olacaktır. Dava şartı olarak öngörülen gider avansı müessesenin davanın reddine yol açması nedeniyle mahkemece gider avansı ile delillerin ikamesine yönelik avans ayrılmalı, gider avansının da nelerden ibaret olduğu net olarak belirlemeli ve tarafa da hem gider avansının hem de delil ikamesi avansının hukuki sonuçları konusunda uyarı yapılmalıdır. Somut olayda mahkeme bilirkişi incelemesi için 150 TL'nin yatırılması hususunda davacıya iki kesin süre vermiş ve yatırılmamsı nedeniyle dava şartı yokluğundan davanın reddine karar vermiştir. Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında talep edilen bilirkişi masrafının davanın başında alınması gereken gider avansı değil HMK 324 maddesi kapsamında kalan delil ikamesi avansı olduğu açıktır. Delil avansının yatırılmaması halinde HMK 114 ve 115. maddelerine göre değerlendirme yapılması mümkün değildir. Zira yukarda açıklandığı gibi gider avansı dava şartı iken, delil ikamesi avansı dava şartı olarak nitelendirilemeyecektir. Delil ikamesi avansının verilen kesin süre içinde yatırılmaması davanın dava şartı yokluğu ile reddine neden teşkil etmez. Taraf belirtilen süre de delil avansı giderini yatırmazsa dayandığı o delilden vazgeçmiş sayılır. Bilirkişi masraf yatırılmamış olsa bile dosya sunulan delil olarak dayanılan işyeri kayıtları, tanık beyanları doğrultusunda alacaklar konusunda mahkemece değerlendirme yapılıp elde edilen veriler ışığında hesaplama yapılması da mümkündür. Taraflar arasında işçiye ödenen aylık ücretin miktarı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır. 4857 sayılı İş Kanununda 32. inci maddenin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır. Ücret kural olarak dönemsel ( periyodik ) bir ödemedir. Kanunun kabul ettiği sınırlar içinde tarafların sözleşme ile tespit ettiği belirli ve sabit aralıklı zaman dilimlerine, dönemlere uyularak ödenmelidir. Yukarıda değinilen Yasa maddesinde bu süre en çok bir ay olarak belirtilmiştir. İş sözleşmesinin tarafları, asgarî ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilirler. İş sözleşmesinde ücretin miktarının açıkça belirtilmemesi, taraflar arasında iş sözleşmesinin bulunmadığı anlamına gelmez. Böyle bir durumda dahi ücret, Borçlar Kanunun 323. üncü maddesinin ikinci fıkrasına göre tespit edilmelidir. İş sözleşmesinde ücretin kararlaştırılmadığı hallerde ücretin miktarı, işçinin kişisel özellikleri, işyerindeki ya da meslekteki kıdemi, meslek unvanı, yapılan işin niteliği, iş sözleşmesinin türü, işyerinin özellikleri, emsal işçilere o işyerinde ya da başka işyerlerinde ödenen ücretler, örf ve adetler göz önünde tutularak belirlenir. 4857 sayılı Yasanın 8. maddesinde, işçi ile işveren arasında yazılı iş sözleşmesi yapılmayan hallerde en geç iki ay içinde işçiye çalışma koşullarını, temel ücret ve varsa eklerini, ücret ödeme zamanını belirten bir belgenin verilmesi zorunlu tutulmuştur. Aynı yasanın 37 nci maddesinde, işçi ücretlerinin işyerinde ödenmesi ya da banka hesabına yatırılması hallerinde, ücret hesap pusulası türünde bir belgenin işçiye verilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Usulünce düzenlenmiş olan bu tür belgeler, işçinin ücreti noktasında işverenden sadır olan yazılı delil niteliğindedir. Kişi kendi muvazaasına dayanamayacağından, belgenin muvazaalı biçimde işçinin isteği üzerine verildiği iddiası işverence ileri sürülemez. Ancak böyle bir husus ileri sürülsün ya da sürülmesin, muvazaa olgusu mahkemece resen araştırılmalıdır. ( Yargıtay 9.HD. 23.09.2008 gün 2007/27217 E, 2008/24515 K. ). Çalışma belgesinde yer alan bilgilerin gerçek dışı olmasının da yaptırıma bağlanması, belgenin ispat gücünü arttıran bir durumdur. Kural olarak ücretin miktarı ve ekleri gibi konularda ispat yükü işçidedir. Ancak bu noktada, 4857 sayılı Kanunun 8. inci ve 37. inci maddelerinin, bu konuda işveren açısından bazı yükümlülükler getirdiği de göz ardı edilmemelidir. Bahsi geçen kurallar, iş sözleşmesinin taraflarının ispat yükümlülüğüne yardımcı olduğu gibi, çalışma yaşamındaki kayıt dışılığı önlenmesi amacına da hizmet etmektedir. Bu yönde belgenin verilmemesi ispat açısından işveren lehine olmakla birlikte, belgenin düzenlenerek işçiye verilmemesi, işçinin ücret, sigorta primi, çalışma koşulları ve benzeri konularda yasal güvencelerini zedeleyebilecek durumdadır. Çalışma belgesi ile ücret hesap pusulasının düzenlenerek işçiye verilmesi, iş yargısını ağırlıklı olarak meşgul eden, işe giriş tarihi, ücret, ücretin ekleri ve çalışma koşullarının belirlenmesi bakımından da önemli kolaylıklar sağlayacaktır. Bu bakımdan ücretin ispatı noktasında delillerin değerlendirilmesi sırasında, işverence bu konuda belge düzenlenip, düzenlenmediğinin de araştırılması gerekir. Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta pirimi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir. Somut olayda, davacı asgari ücret aldığını beyan ettiğine ve asgari ücretin miktarı da yıllık olarak bilindiğine göre, ödendiği ispatlanamadığı taktirde alacağın sabit olan bu değerler üzerinden hesaplaması mahkemece de yapılabilir. Hafta tatili ücretinin hesabı yönünden taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır. 4857 sayılı İş Kanununun 46 ncı maddesinin ikinci fıkrası gereğince, çalışılmayan hafta tatili günü için bir iş karşılığı olmaksızın işçinin ücreti tam olarak ödenir. Hafta tatilinde çalışan işçinin ücretinin nasıl hesaplanacağı Kanunda düzenlenmemiş ise de, Dairemizce hafta tatilinde yapılan çalışmanın fazla çalışma sayılacağı, buna göre ücretin yüzde elli zamlı ödenmesi gerektiği görüşü benimsenmiştir ( Yargıtay 9.H.D. 23.05.1996 gün 1995/37960 E, 1996/11745 K. ). Buna göre hafta tatilinde çalışılmışsa, çalışma karşılığı olmaksızın ödenmesi gereken bir yevmiye yanında, çalışmanın karşılığı da bir buçuk yevmiye olarak ödenmelidir. Şu hale göre çalışılan hafta tatilinin ücreti ikibuçuk ( 1 + 1,5 ) yevmiye olmalıdır. Hafta tatili ücretleri çalışılan dönem ücreti üzerinden hesaplanır. Son ücrete göre hesaplama yapılması doğru değildir. Bu durumda hafta tatili ücretlerinin hesabı için işçinin son ücretinin bilinmesi yeterli değildir. İstek konusu dönem içinde işçi ücretlerinin miktarı da belirlenmelidir. İşçinin geçmiş dönemlere ait ücretinin belirlenememesi halinde bilinen ücretin asgari ücrete oranı yapılarak bilinmeyen ücretin buna göre tespiti de Dairemiz tarafından kabul görmektedir. Ancak işçinin işyerinde çalıştığı süre içinde terfi ederek çeşitli unvanlar alması veya son dönemlerde toplu iş sözleşmesinden yararlanması gibi durumlarda, bilinen son ücretin asgari ücrete oranının geçmiş dönemler yönünden dikkate alınması doğru olmaz. Bu gibi hallerde, ilgili meslek kuruluşlarından bilinmeyen dönemler için ücret araştırması yapılmalı ve dosyadaki diğer deliller birlikte değerlendirmeye tabi tutularak sonuca gidilmelidir. Parça başına veya yapılan iş tutarına göre ücret ödenen işlerde, bir ödeme dönemi içinde kazanılan ücretler toplamı çalışılan gün sayısına bölünerek hesaplama yapılmalıdır. Yüzde usulünün uygulandığı işyerleri bakımından da işçinin o hafta elde ettiği ücretlerin toplamı altıya bölünerek tatil ücreti elde edilir. Yüzde usulü ya da parça başı ücret ödemesinin öngörüldüğü çalışma biçiminde hafta tatili ücreti, belirlenen günlük ücretin zamlı kısmına göre hesaplanmalıdır. Dairemiz önceki kararlarında hafta tatili ücretlerinden yapılan indirimler sebebiyle davalı tarafın kendisini avukat ile temsil ettirmesi durumunda, reddedilen kısım için davalı yararına avukatlık ücretine hükmedilmesi gerektiği kabul edilmekteydi ( Yargıtay 9.HD. 11.02.2010 gün 2008/17722 E, 2010/3192 K. ). Ancak, işçinin davasını açtığı veya ıslah yoluyla dava konusu arttırdığı aşamada, mahkemece ne miktarda indirim yapılacağı işçi tarafından bilinemeyeceğinden, Dairemizce 2011 yılı itibarıyla maktu ve nispi vekâlet ücretlerinin yüksek oluşu da dikkate alınarak konunun yeniden ve etraflıca değerlendirilmesine gidilmiş, bu tür indirimden kaynaklanan ret sebebiyle davalı yararına avukatlık ücretine karar verilmesinin adaletsizliğe yol açtığı sonucuna varılmıştır. Özellikle seri davalarda indirim sebebiyle kısmen reddine karar verilen az bir miktar için dahi her bir dosyada zaman zaman işçinin alacak miktarını da aşan maktu avukatlık ücretleri ödetilmesi durumu ortaya çıkmaktadır. Yine daha önceki kararlarımızda, yukarıda değinildiği üzere hafta tatili ücretinden yapılan indirim sebebiyle ret vekâlet ücretine hükmedilmekle birlikte, Borçlar Kanununun 161/son, 325/son, 43 ve 44. üncü maddelerine göre, yine 5953 sayılı Yasada öngörülen yüzde beş fazla ödemelerden yapılan indirim sebebiyle reddine karar verilen miktar için avukatlık ücretine hükmedilmemekteydi. Bu durum uygulamada hakkaniyete aykırı sonuçlara neden olduğundan ve konuyla ilgili olarak Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde de herhangi bir kurala yer verilmediğinden, Dairemizce eski görüşümüzden dönülmüş ve hafta tatili ücretinden yapılan takdiri indirim nedeniyle reddine karar verilen miktar bakımından, kendisini vekille temsil ettiren davalı yararına avukatlık ücretine hükmedilemeyeceği kabul edilmiştir. Somut olayda, davacının hafta tatilinde çalıştığı ispatlandığı taktirde, günlük ücret tespit edilerek kabul edilen haftalık çalışma günü üzerinden hesaplanması işlemi mahkemece de yapılabilir. Fazla çalışma ücretlerinin hesabı konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır. 4857 sayılı İş Kanununun 41. inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, fazla çalışma saat ücreti, normal çalışma saat ücretinin yüzde elli fazlasıdır. İşçiye fazla çalışma yaptığı saatler için normal çalışma ücreti ödenmişse, sadece kalan yüzde elli kısmı ödenir. Kanunda öngörülen yüzde elli fazlasıyla ödeme kuralı nispi emredici niteliktedir. Tarafların sözleşmeyle bunun altında bir oran belirlemeleri mümkün değilse de, daha yüksek bir oran tespiti olanaklıdır. Fazla çalışma ücretinin son ücrete göre hesaplanması doğru olmayıp, ait olduğu dönem ücretiyle hesaplanması gerekir. Yargıtay kararları da bu yöndedir ( Yargıtay 9.HD. 16.02.2006 gün 2006/20318 E, 2006/3820 K. ). Bu durumda fazla çalışma ücretlerinin hesabı için işçinin son ücretinin bilinmesi yeterli olmaz. İstek konusu dönemler açısından da ücret miktarlarının tespit edilmesi gerekir. İşçinin geçmiş dönemlere ait ücretinin belirlenememesi halinde, bilinen ücretin asgari ücrete oranı yapılarak buna göre tespiti gerekir. Ancak işçinin işyerinde çalıştığı süre içinde terfi ederek çeşitli unvanlar alması veya son dönemlerde toplu iş sözleşmesinden yararlanılması gibi durumlarda, meslek kuruluşundan bilinmeyen dönemler için ücret araştırması yapılmalı ve dosyadaki diğer delillerle birlikte değerlendirmeye tabi tutularak bir karar verilmelidir. İşçinin normal çalışma ücretinin sözleşmelerle haftalık kırbeş saatin altında belirlenmesi halinde, işçinin bu süreden fazla, ancak kırkbeş saate kadar olan çalışmaları "fazla sürelerle çalışma" olarak adlandırılır ( İş Kanunu, Md. 41/3 ). Bu şekilde fazla saatlerde çalışma halinde ücret, normal çalışma saat ücretinin yüzde yirmibeş fazlasıdır. 4857 sayılı Yasanın 41. inci maddesinin dördüncü fıkrası, işçiye isterse ücreti yerine serbest zaman kullanma hakkı tanımıştır. Bu süre, fazla çalışma için her saat karşılığı bir saat otuz dakika, fazla süreli çalışmada ise bir saat onbeş dakika olarak belirlenmiştir. Bu sürelerin de sözleşmelerle attırılması mümkündür. Parça başına veya yapılan iş tutarına göre ücret ödenen işlerde, fazla çalışma süresince işçinin ürettiği parça veya iş tutarının hesaplanmasında zorluk çekilmeyen hallerde, her bir fazla saat içinde yapılan parçayı veya iş tutarını karşılayan ücret esas alınarak fazla çalışma veya fazla sürelerle çalışma ücreti hesaplanır. Bu usulün uygulanmasında zorluk çekilen durumlarda, parça başına veya yapılan iş tutarına ait ödeme döneminde meydana getirilen parça veya iş tutarları, o dönem içinde çalışılan normal ve fazla çalışma saatleri sayısına bölünerek bir saate düşen parça veya iş tutarı bulunur. Bu şekilde bulunan bir saatlik parça veya iş tutarına düşecek bir saatlik normal ücretin yüzde elli fazlası fazla çalışma ücreti, yüzde yirmibeş fazlası ise fazla sürelerle çalışma ücretidir. İşçinin parça başı ücreti içinde zamsız kısmı ödendiğinden, fazla çalışma ücreti sadece yüzde elli zam miktarına göre belirlenmelidir. Otel, lokanta, eğlence yerleri gibi işyerlerinde müşterilerin hesap pusulalarına belirli bir yüzde olarak eklenen paraların, işverence toplanarak işçilerin katkılarına göre belli bir oranda dağıtımı şeklinde uygulanan ücret sistemine "yüzde usulü ücret" denilmektedir. Yüzde usulünün uygulandığı işyerlerinde fazla çalışma ücreti, 4857 sayılı Kanunun 51 inci maddesinde öngörülen yönetmelik hükümlerine göre ödenir. İşveren, yüzde usulü toplanan paraları işyerinde çalışan işçiler arasında, Yüzdelerden Toplanan Paraların İşçilere Dağıtılması Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre eksiksiz olarak dağıtmak zorundadır. Fazla çalışma yapan işçilerin fazla çalışma saatlerine ait puanları normal çalışma puanlarına eklenir ( Yönetmelik Md. 4/1. ). Yüzdelerden ödenen fazla saatlerde, çalışmanın zamsız karşılığı ile zamlı olarak ödenmesi gereken ücret arasındaki fark ödenir. Zira yüzde usulü ödenen ücret içinde fazla çalışmaların zamsız tutarı ödenmiştir. Yapılan bu açıklamalara göre; yüzde usulü ya da parça başı ücret ödemesinin öngörüldüğü çalışma biçiminde fazla çalışmalar, saat ücretinin % 150 zamlı miktarına göre değil, sadece % 50 zam nispetine göre hesaplanmalıdır. Fazla çalışmaların uzun bir süre için hesaplanması ve miktarın yüksek çıkması halinde Yargıtay'ca son yıllarda hakkaniyet indirimi yapılması gerektiği istikrarlı uygulama halini almıştır ( Yargıtay 9.HD. 11.02.2010 gün 2008/17722 E, 2010/3192 K; Yargıtay, 9.HD. 18.07.2008 gün 2007/25857 E, 2008/20636 K. ). Ancak fazla çalışmanın tanık anlatımları yerine yazılı belgelere ve işveren kayıtlarına dayanması durumunda böyle bir indirime gidilmemektedir. Dairemiz önceki kararlarında; fazla çalışma ücretlerinden yapılan indirim, kabul edilen fazla çalışma süresinden indirim olmakla, davalı tarafın kendisini avukatla temsil ettirmesi durumunda reddedilen kısım için davalı yararına avukatlık ücretine hükmedilmesi gerektiği kabul edilmekteydi ( Yargıtay 9.HD. 11.02.2010 gün 2008/17722 E, 2010/3192 K. ). Ancak, işçinin davasını açtığı veya ıslah yoluyla dava konusu arttırdığı aşamada, mahkemece ne miktarda indirim yapılacağı işçi tarafından bilinemeyeceğinden, Dairemizce 2011 yılı itibarıyla maktu ve nispi vekâlet ücretlerinin yüksek oluşu da dikkate alınarak konunun yeniden ve etraflıca değerlendirilmesine gidilmiş, bu tür indirimden kaynaklanan ret sebebiyle davalı yararına avukatlık ücretine karar verilmesinin adaletsizliğe yol açtığı sonucuna varılmıştır. Özellikle seri davalarda indirim sebebiyle kısmen reddine karar verilen az bir miktar için dahi her bir dosyada zaman zaman işçinin alacak miktarını da aşan maktu avukatlık ücretleri ödetilmesi durumu ortaya çıkmaktadır. Yine daha önceki kararlarımızda, yukarıda değinildiği üzere fazla çalışma alacağından yapılan indirim sebebiyle ret vekâlet ücretine hükmedilmekle birlikte, Borçlar Kanununun 161/son, 325/son, 43 ve 44 üncü maddelerine göre, yine 5953 sayılı Yasada öngörülen yüzde beş fazla ödemelerden yapılan indirim sebebiyle reddine karar verilen miktar için avukatlık ücretine hükmedilmemekteydi. Bu durum uygulamada hakkaniyete aykırı sonuçlara neden olduğundan ve konuyla ilgili olarak Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde de herhangi bir kurala yer verilmediğinden, Dairemizce eski görüşümüzden dönülmüş ve fazla çalışma alacağından yapılan indirim nedeniyle reddine karar verilen miktar bakımından, kendisini vekille temsil ettiren davalı yararına avukatlık ücretine hükmedilemeyeceği kabul edilmiştir. Somut olayda, delillerin takdiri mahkemeye ait olmak üzere; davacının fazla çalışma yaptığının ispatlandığı kabul edildiği taktirde, günlük ücret, daha sonra saatlik ücret tespit edilmeli, bir saate düşen yevmiyenin %50 si bulunarak haftalık süreler üzerinden fazla çalışmanın hesaplanması işlemi mahkemece de yapılabilir. Mahkemece ispat hususu dikkate alınarak yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda bir karar verilmesi gerekirken dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine ilişkin karar hatalı olup bozulması gerekmiştir. SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 20.03.2012 gününde oybirliği ile karar verildi. yarx |
10-12-2012, 20:18 | #66 |
|
usulden red çok aşırı bir müeyyide bence.
başka şehirdeki bir mahkemeye gider avansı yatırırken kalemi telefonla aradım kalemdeki memur dosyada 316-tl para var ve 800-tl yatırırsanız yeterli dedi dediği gibi yatırdım sonra teyit etmek için aradığımda 14-tl bir miktar eksiklik olduğunu kesin süre geçtikten sonra söyledi halbuki kendi söylediği miktarı yatırmıştım... bence ikinci bir süre verilmeli... |
10-12-2012, 21:02 | #67 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Yukarıya aktarılan Yargıtay'ın bu konudaki içtihatlarını yerinde buluyorum. http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=67923 Bu konuda yukarıda verdiğim linkteki cevabım şu şekildeydi:
Yerel mahkemeler, birçok dosyada olduğu gibi, hemen kolayca, "gider avansı (veya gider avansı süresinde) yatırılmadığından davanın usulden reddine" şeklinde karar verme yoluna gitmek yerine, HMK 114 ile 120. maddeleri ayrımını yapabilmeli ve davaların uzamasına sebebiyet vermemeliydi... |
15-10-2018, 12:31 | #68 |
|
Bu karar kanaatimce uygulamanın mantığına çok daha uygundur.
T.C YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ E. 2012/11825 K. 2012/16385 T. 28.6.2012 İTİRAZIN İPTALİ DAVASI (Gider Avansı Kesin Süre İçerisinde Yatırılmadığından Bahisle Davanın Reddinin Hatalı Olduğu) KESİN SÜRENİN CELSE ERTELEMESİNE SEBEBİYET VERMEMESİ ( Gider Avansı kesin süre içerisinde yatırılmaması sebebiyle reddedilen davada kesin süreye uyulmasa da kesin sürenin amacı olan davanın uzaması sorunu oluşmadığı celse ertelemesi olmadan avansın yatırıldığı/Davanın kabul edilmesi gerektiği) GİDER AVANSI (Davanın uzamasına sebebiyet vermeyecek derece de kesin süreye uyulmasa bile yatırılabileceği) GİDER AVANSI YATIRILMA ZAMANI (Avansın celse kaybına neden olmaması sebebiyle yatırılmasının yeterli olduğu – davayı uzatma amacının olmadığı) KESİN SÜRENİN AMACI (Gider Avansı davaların uzamasının engellenmesi sebebiyle kesin süreye tabi tutulabileceği celse kaybına neden olmaması nedeniyle davanın uzatılması amacının olmadığı ve bu sebeple kesin sürenin amacına ulaşmış olduğu) 6100/m. 114/g,115/2,120/2 Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi/m. 6/3 ÖZET: İtirazın iptali sebebiyle açılan davanın yerel mahkeme tarafından 6100 sayılı HMK gereği gider avansının kesin süre içerisinde yatırılmaması sebebiyle reddedilmiştir. Fakat görülen davada gider avansı mahkemece belirlenen kesin süre içerisinde yatırılmasa bile celse arasında yatırılmıştır. Kesin sürenin amacı davaların uzamasını engellemektir. Oysa Yargıtay kararına konu dava da celse talikine uğranmadan harç yatırıldığı için dava uzamamıştır. Yani kesin sürenin gereği yerine getirilmiş ve dava uzamasına sebebiyet verilmiştir. Kesin sürenin amacına ulaşmış olması yani celse kaybı olmaması sebebiyle davanın uzamamış olması sebebiyle yerel mahkemece bu sebeple verilen red kararı yerinde değildir. DAVA: Dava, itirazın iptaline ilişkindir. Mahkemece 6100 S.K. gereği avans giderinin kesin süreden sonra yatırıldığı gerekçesiyle dava reddedilmiştir. Ancak; davada, celse talikine uğramadan harç yatırılmıştır. Davanın uzamasının engellenmesi ile ve davaların ucuz, basit ve çabuk sonuçlandırılması prensibi de kabul edilerek yatırılan avansa göre, kesin sürenin amacına da ulaştığı belirlendiğinden, toplanacak delillere göre davanın sonuçlandırılması gerekir. Dava dilekçesinde 6.250 TL alacak ve fer’ileri için takibe itirazın iptali, inkar tazminatının masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: KARAR: Dava, itirazın iptaline ilişkin olup, mahkemece; davacı vekiline 16.11.2011 tarihli celse sırasında, dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Adalet Bakanlığı tarafından belirlenen tarifeye göre masraf, tebligat ve bilirkişi ücreti de dahil edilerek toplam 260 TL gider avansını yatırması için 2 haftalık kesin süre verilmesine rağmen, kesin süreden sonra 09.12.2011 tarihinde gider avansı yatırıldığı gerekçe gösterilerek, HMK.nun 115.maddesinin 2.fıkrası gereğince davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmiştir. Hükmü davacı vekili temyiz etmektedir. Mahkemece, her ne kadar 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 114/g ve 120/2 ve Tarife gereğince belirlenen gider avansı yatırılmak üzere davacı vekiline 16.11.2011 tarihli celsede 2 haftalık kesin süre verilmiş ise de, davacı vekili 2 haftalık kesin süreden sonra 09.12.2011 tarihinde (bir sonraki celse tarihi olan 23.03.2012 tarihinden önce) gider avansını yatırmış olup, celse talikine sebep olmamıştır. Yasa koyucunun temel amacı, eksik kalan giderin yatırılmasını ve davaların Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/3. maddesi hükmüne göre makul sürede sonuçlandırılmasını sağlamaktır. Somut olayda, celse talikine uğramadan harç yatırılmıştır. Davanın uzamasının engellenmesi ile ve davaların ucuz, basit ve çabuk sonuçlandırılması prensibi de kabul edilerek yatırılan avansa göre, kesin sürenin amacına da ulaştığı belirlendiğinden, toplanacak delillere göre davanın sonuçlandırılması gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. SONUÇ: Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 28.06.2012 tarihinde oy birliğiyle karar verildi. |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Hukuk Muhakemeleri Kanunu Gider Avansı Tarifesi Yayımlandı | halit pamuk | Hukuk Haberleri | 109 | 25-07-2012 14:07 |
HMK 120-Yatırılan harçın gider avansı olarak sayılması | akrd61 | Meslektaşların Soruları | 4 | 14-11-2011 16:05 |
bundan böyle dava açılırken gider avansı peşin yatırılacak, tarife yürürlüğe girdi | emrahcevik | Hukuk Sohbetleri | 5 | 12-10-2011 10:05 |
hakim kesin süreden sarfinazar edebilir mi? | Av. Caner | Meslektaşların Soruları | 3 | 25-02-2010 11:34 |
kesin sürenin kaçırılması ve bu süreden sonra tanık listesinin verilmesi | Staj.Av.Selçuk | Meslektaşların Soruları | 13 | 24-01-2007 14:37 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |