06-03-2010, 11:54 | #1 | |||||||||||||||||||
|
Rüşvet Alma - Rüşvet Verme
Meslektaşların Soruları alanında Sayın emran'ın 'Rüşvete Teşebbüs' başlığı altında sorduğu bir soru var. Türk mevzuatı ile fazla uğraşmadığım için, soru beni ilk anda fazla ilgilendirmedi. Olayı, soruyu ve ceza kanununun rüşveti konu alan maddesini okuduktan sonra kafama bir soru takıldı:
Madde rüşvetin çok açık bir tanımlamasını yapmış. Bu tanımlamaya göre Rüşvet: bir kamu görevlisinin, görevinin gereklerine aykırı olarak bir işi yapması veya yapmaması için kişiyle vardığı anlaşma çerçevesinde bir yarar sağlamasıdır. Aynı madde Nr. 1 de şunu belirtiyor: Rüşvet alan kamu görevlisi, dört yıldan oniki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Rüşvet veren kişi de kamu görevlisi gibi cezalandırılır. Rüşvet konusunda anlaşmaya varılması hâlinde, suç tamamlanmış gibi cezaya hükmolunur. Maddenin açık ifadesinden yola çıkarsak, rüşvet suçunun ancak bir kamu görevlisinin işleyebileceği bir suç olduğu ve bu suçu işleyen kamu görevlisine rüşvet verenin, rüşvet alan kamu görevlisi gibi cezalandırılacağı sonucuna varırız. Ben bu durumu şöyle değerlendiriyorum: Eğer kamu görevlisi rüşvet suçunu işlememişse, rüşvet veren kişi cezalandırılamaz, çünkü ortada bir suç yoktur. Başka bir deyişle: kamu görevlisi kendisini rüşvet alıyor gibi gösterip, aslında rüşvet vermek amacı ile kendisine bir yarar sağlayan kişiyi tuzağa düşürmek istiyorsa, ortada rüşvet suçu yoktur, çünkü kamu görevlisi bir yarar sağlamayı düşünmüyor; bu türden bir suç olmayınca da rüşvet verdiğini zanneden, aslında tuzağa düşen kişi cezalandırılamaz, çünkü ceza kanunu 'rüşvet verme' yi değil 'rüşvet almayı' suç olarak tanımlıyor. Rüşvet verme ancak rüşvet alma suçu oluşmuşsa, o na bağlı olarak, cezalandırılıyor. Gerekçe: TCK Suçta ve cezada kanunilik ilkesi MADDE 2. - (1) Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz. Kanunda yazılı cezalardan ve güvenlik tedbirlerinden başka bir ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunamaz. Soru: Kanun rüşvet vermeyi açıkça suç olarak saymış mıdır? Sayın emran'ın sorusu ve tartışma için: http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=48000 Saygılarımla |
07-03-2010, 03:25 | #2 |
|
Selam,
değerli meslektaş sizin de dediğiniz gibi yasa koyucu rüşvet alma ve rüşvet vermeyi bir anlaşma doğrultusunda tek bir fiil olarak düzenlemiş.suçun oluşması için alma ve verme hareketlerinin birlikte gerçekleşmesi gerekir.ancak bu demek değildirki tek başına teşebbüs de mümkün değil.kanun metninde rüşvetin kamu görevlisinin görevlerinin gereklerine aykırı davranması şeklinde belirtilmiş.ancak görevin gereklerine aykırı davranmaya itmek suçun icrai hareketlerine başlamaktır.kamu görevlisinin yakalatmak amacıyla alması elde olmayan sebeplerle suçun işlenmesini engeller.yakalatmak için alan kamu görevlisinin bir sorumluluğu olmamakla birlikte veren açısından suç teşebbüs aşamasında kalmıştır ve rüşvete teşebbüsten sorumludur.iştirak konusunda da aynı şekilde veren ve alan bakımından ayrı ayrı değerlendirilmektedir. saygılar... |
07-03-2010, 17:26 | #3 | |||||||||||||||||||
|
Sayın osman akdoğdu, Yukarıdaki tanıma bakarsak, kamu görevlisinin rüşvet alma amacı yoksa, rüşvetin maddi unsuru oluşmamıştır demek gerekmez mi? Çünkü: Sözleşme , genellikle birbirinden farklı menfaat ve amaçlarla hareket eden kişiler arasında hukuki bir sonuç doğurmak ve özellikle bir borç ilişkisi kurmak , mevcut bir borçta değişiklik yapmak , ya da onu büsbütün ortadan kaldırmak için yapılan bir anlaşmadır (5) . Bir başka tanıma göre ise akit , akit yapma ehliyetine haiz iki veya daha ziyade kişinin , bir hukuki netice doğurması amacıyla , karşılıklı surette açıkladıkları iradelerin muayyen ve muteber bir konu üzerinde uyuşması ile meydana gelen , borç doğurucu , iki taraflı hukuki muamelelerdendir (6) . Bu iki tanımdan yola çıkarak sözleşmenin muhtevasında çeşitli unsurların bulunduğu kanaatine varabiliriz. Bu unsurlar öncelikle sözleşme yapma ehliyetine sahip birden ziyade kişi , kişilerin hukuki bir sonuca yönelme iradeleri ve irade açıklamaları son olarak da karşılıklı üzerinde uyuşulan bir sözleşme mevzusu yani edimdir . Kaynak: clubs.bilgi.edu.tr/herkesicinhukuk/kulup/belgeler/27.doc Borçlar Kanunu’muzun 1. maddesi “İki taraf karşılıklı ve birbirine uygun surette rızalarını beyan ettikleri takdirde, akit tamam olur. Rızanın beyanı sarih olabileceği gibi zımni dahi olabilir.” demektedir. Yani karşılıklı irade beyanları (icap – kabul) ve irade beyanlarının birbirine uygun olması durumunda sözleşmenin kurulacağı öngörülmüştür. İkinci fıkrada rıza beyanının açık olabileceği gibi örtülü de olabileceği kabul edilmiştir. Türk Hukukunda ve de Borçlar Kanunu’muzu iktibas ettiğimiz İsviçre Borçlar Kanunu’nda da (Obligationen Recht) Alman Hukuku’ndaki dar anlamından farklı olarak, beyan kavramı irade hareketlerini de kapsayacak şekilde kabul edilmiştir. Kaynak: clubs.bilgi.edu.tr/herkesicinhukuk/kulup/belgeler/14.doc Soru: Tarafların açıklanmış beyanları birbirine uygun olmadığı zaman bir anlaşmadan söz edebilir miyiz? Bence hayır, çünkü olayımızdaki kamu gerevlisi rüşvet alma amacı ile hareket etmiyor. Böyle olunca da benim sorduğum sorunun cevabı verilmemiş oluyor; çünkü kamu görevlisi, görevinin gereklerine aykırı olarak bir işi yapmak veya yapmamak için başka bir kişiyle vardığı anlaşma çerçevesinde bir yarar sağlamak amacı gütmüyor. Kısaca belirtmek gerekirse rüşvet fiilinin, kamu görevlisi yönünden maddi unsuru gerçekleşmemiş oluyor. Sonuç: kamu görevlisi yönünden 'rüşvet' fiili gerçekleşmemiştir demek zorundayız. Kamu görevlisi yönünden ortada bir teşebbüş bile yoktur. CK Madde 252 Rüşvet veren kişi de kamu görevlisi gibi cezalandırılır dediğine göre ve rüşvet suçu da işlenmediğine göre 'rüşvet vermek isteyenin' cezalandırılması için bir yasa hükmü yoktur bence, çünkü Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez. Saygılarımla |
07-03-2010, 22:46 | #4 |
|
değerli meslektaş. kanun metninde anlaşma yapılmasıyla suçun tamam olduğu belirtilmiş. dediğininiz anlamda anlaşma yapılmış olsaydı zaten suç tamam olacak rüşvet suçu tüm unsurlarıyla oluşacaktı.ancak sözleşme kurulmadığı için suç oluşmamış teşebbüs aşamasında kalmıştır.kamu görevlisi gibi cezalandırma konusuna gelince:özgü suç olması nedeniyle cezasının ağır olması ve verenin de bu ağır cezadan sorulmlu olduğunu belirtmek için kullanılmış.eğer teşebbüs düşünülmeseydi ,rüşvet alan kamu görevlisi ve veren kişi şu cezadan sorumlu olur demek daha kısa ve öz olmazmıydı. bunun yerine veren açısından ayrı bir cümlenin kullanılması da bunu destekler.'rüşvet vermek isteyen' diye bir tabirin kullanılması gerekli değil. çünkü teşebbüsü düzenleyen hükümlerde zaten istenilenin elde olmayan sebeplerle gerçekleşmediği düzenlenmiştir.şu konuda tereddüt yok ki, o da rüşvet verme die bir suçun düzenlenmemiş olması. saygılar..
|
11-03-2010, 22:07 | #5 |
|
Olayda iki suç var. Bunlar rüşvet alma ve rüşvet verme suçu. Rüşvet suçu anlaşmanın yapılmasıyla tamamlanır. Teklif kamu görevlisi tarafından reddedildiği takdirde rüşvet verme suçuna teşebbüs söz konusu olur. Rüşvet alma suçu ile rüşvet verme suçunu ayrı olarak ele alınması gerekir. Kamu görevlisi teklifi reddettiği için rüşvet alma suçu oluşmamıştır.
Diğer taraf ise rüşvet teklif ederek,rüşvet verme suçu için ilk adımı atmış ancak teklif kamu görevlisi tarafından reddedildiği için rüşvet verme suçu teşebbüs aşamasında kalmıştır. Bu noktada maddi unsuru olmayan rüşvet alma suçudur ve maddi unsur oluşmadığı için suç oluşmamıştır. Rüşvet verme suçu ise ilk paragrafta belirttiğim gibi teşebbüs aşamasında kalmıştır. |
11-03-2010, 22:51 | #6 |
|
Sayın meslektaşlarım, Bildirilen görüşler çok değerli olmakla beraber bir noktanın yeterince üzerinde durulmadığı kanaatindeyim. Şöyle ki; olayı ille de iki taraflı değerlendirmek durumunda değiliz. Yakalatmak için rüşvet almış gibi görünen kişinin eyleminin de bu noktada önemli olmadığı düşüncesindeyim. Demem o ki, düşünün ki bir şahıs bir kamu görevlisine bir iş için rüşvet teklif ediyor, kamu görevlisi de bunu şiddetle reddedip, şahıs hakkında şikayette bulunuyor. Bu durumda, taraflar arasında anlaşma yok diye rüşvet suçunun oluşmadığından bahsedemeyiz. Olaya tek taraflı bakacak olursak, rüşvet teklif eden yönünden rüşvet suçu oluşmuş ve fakat karşı taraf nezdinde karşılık bulmayınca suç teşebbüs aşamasında kalmıştır. Bu durumda şüphe yok ki, rüşvete teşebbüs suçu oluşmuştur.
Sayın Gemicinin görüşü karşısında bu durumda dahi, rüşvet teklif edene ceza verilmemesi sonucu çıkar ki ,bunu kabul etmeye imkan görememekteyim. Saygılarımla... |
11-03-2010, 23:40 | #7 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Sayın hukukun-üstünlüğü, rüşvet suçunun oluşması için bir rüşvet alanın ve bir rüşvet verenin ve buna bağlı olarak 'rüşvet alma'nın ve 'rüşver verme'nin gerçekleşmesi gerektiği konusunda aynı fikirdeyiz. Benim durmadan tekrarladığım ve cevabını alamadığım konu, ceza kanunun sadece 'rüşvet alma' fiilini suç olarak tanımlaması ve ayrı bir suç olan 'rüşvet verme' suçunun yasada tanımlanmamış oluşu. Ve uygulamada rüşvet verenin rüşvet alma suçundan yola çıkarak ve ona dayanarak cezalandırılması. Uygulamamız rüşvet verme suçunu, kanun açıkça suç olarak belirtmediği halde, kıyas yolu ile cezalandırıyor. Uygulama kanunda açıkça suç olarak belirtilmemiş olan bir fiili suç olarak kabul ediyor ve cezalandırıyor kısacası. Ben bu uygulamanın 2.MADD'deki - (1) Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez prensibine ters düştüğünü düşünüyorum.
Sayın avukat.derviş.yıldızoğlu, bence rüşvet verenin cezalandırılmaması gerekir, çünkü kanun 'rüşvet vermeyi' açıkça suç olarak tanımlamamış. Eğer rüşvet verenin cezalandırılmasını istiyor idi ise, kanun koyucumuzun ödevini doğru olarak yapması ve yabancı kanunlardan aldığı hükümleri doğru dürüst ve tam olarak alması gerekirdi. Hem ceza kanunumuza kaynaklık ettiğini düşündüğüm Alman Ceza Kanunu, hem İsviçre Ceza Kanunu hem de Avusturya Ceza Kanunu 'Rüşvet Verme' suçunu açıkça ve 'Rüşvet Alma' suçundan ayrı bir suç olarak özel bir madde ile düzenlemiş. Soru: söz konusu ülkelerin kanun koyucuları hangi gerekçe ile 'rüşvet vermeyi' ayrı bir madde ile düzenleme zorunluluğunu hissetmiş? Bizim kanun koyucumuz hangi gerekçe ile sözü geçen maddeyi tercüme etmemiş? Bizim kanun koyucumuzun maddelerden tasarruf etme düşüncesi onların aklına gelmemiş mi dersiniz? Saygılarımla |
12-03-2010, 11:14 | #8 |
|
Ben bu maddede bir eksiklik görmüyorum.
Rüşvet alan kamu görevlisi cezalandırılır,rüşvet alma suçu. Rüşvet veren kişi de cezalandırılır,rüşvet verme suçu. Kanunda tereddüde mahal verecek bir husus yok. Açıkça rüşvet vermenin de cezai müeyyideye tabi tutulacağı belirtilmiş.Rüşvetin tanımı da yapılmış. Deniliyor ki bir kamu görevlisinin görevin gereklerine aykırı olarak bir işi yapması veya yapmaması için kişiyle vardığı anlaşma çerçevesinde yarar sağlamasıdır. Kanun rüşveti tanımlamış. Rüşvet alma suçu şudur diye bir tanımlamaya gitmemiş. Kanuna dikkat edersek rüşvet nedir o tanımlanmış. Bu tanımın içinden de zaten rüşvet alma nedir sorulduğunda ya da rüşvet verme nedir denildiğinde cevabını kıyas yapmaya gerek kalmaksızın çıkarıyoruz. O kadar açık bir tanımlama ki suçta ve cazada kanunilik ilkesiyle çelişir hiçbir tarafı yok. Kanunu uygulayanlar titiz davranmış ve tanımlama da sizin de dikkat edeceğiniz gibi ilgili 252 nin 3. fıkrasında rüşveti tanımlamış. Bu tanımlama ihtiyacı karşılar nitelikte. |
13-03-2010, 00:35 | #9 |
|
Sayin Gemici,
öncelikle böyle bir tartisma actiginiz icin tesekkür ederim. Tartismalara katilan tüm meslektaslarimin görüslerine de katilmaktayim. Kanun maddesinde ben de bir sorun göremiyorum. Neden?? Kanun maddesi, öncelikle olarak aslinda sadece kamu calisaninin isleyebilecegi, özgü bir suc yapisindadir. Yani bu sucu SADECE kamu görevlileri isleyebilir. Ama kanun koyucu bu özgü sucu, daha sucun maddi ögesi icerisinde, kamu görevlisi disindaki kisiler eliyle de islenebilecegini düzenlemis, yani burda bir istisna getirmistir. Dogrudur, maddede sadece "rüsvet"in tanimi yapilmistir. Ne Rüsvet alma ne de verme ayrintisina girilmistir. Ama burda rüsvetin tanimi oldukca belirgin bir sekilde yapilmistir. Burda göz önünde bulundurulacak nokta, maddenin yapisidir: Rüsvet sucunun ÖZGÜ SUC YAPISINDA olmasi, sucun olusmasi icin öncelikle, rüsvet alma eyleminin bir devlet memuru eliyle gerceklestirilmesini kapsar ki, rüsvet verme eylemi de suc olabilsin. Yani rüsvet vermenin suc olmasi, rüsvet almanin gerceklesmesine baglidir!! Bu sucta, "neden kamu görevlisi disindaki kisiler de fail olmalidir" sorusuna yanit ise, maddenin yer aldigi bölüm basliginda gizlidir: Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar BU suclar nitekim, kamu idaresinin güvenilirgini sarsan, isleyisini aksatan eylemlerdir. O nedenle kanun koyucu alani cezalandirirken, verenin de ayni sekilde esit olarak cezalandirilmasini, cok yerinde olarak "cezalandirmaya layik" yani cezayi hak eden bir eylem olarak görmüstür. Neticede gercekten de, rüsvet vermeye yönelik eylemin, kamu güvenligini ve isleyisini olumsuz etkilemesi, rüsvet almaya yönelik eylemin olumsuzluguyla esdeger niteliktedir. Simdi bu aciklamalar isiginda sizin olayiniza dönüldügünde, kamu görevlisinin cok acik bir sekilde rüsvet sucunu islemeye yönelik bir KASTA sahip olmamasi, rüsvet sucunun tipiklik ögesinin olusmasini engeller. Yani demek ki, haksizlik olusmamistir. Ortada haksizlik bulunmamasi demek, rüsvet verdigini iddia edenin, haksizlik isleYEmemesi demektir. Cünkü onun haksizligi, digerinin haksizligina baglidir demistim!!! Ama burda sunu gözden kacirmamak gerekir! Bu da, rüsvet verdigini zanneden kisinin, aslinda rüsvet (verme) sucunu ISLEME KASTINA sahip oldugudur. Karsidakinin oyunu ile rüsvet veren yani bu maddedeki sucun maddi unsurlarina iliskin dogrudan dogruya icrai hareketlerde bulunan ve sucu isleme kasti olan bu kisi, rüsvete kalkisma (tesebbüsün) sucundan cezalandirilmalidir. Cünkü kendisi, rüsvet sucu konusunda bir kriminal enerji göstermis, sucun gerceklesmesi kastiyla da dogrudan dogruya icra hareketlerini de yerine getirmistir. Neticede bu durumda, rüsvet (verme) sucu olusmayacaktir. Ama devlet memuru olmayan kisi, rüsvet (verme) sucuna kalkismadan dolayi cezalandirilmalidir. Selamlarimla Gülsün Aygörmez |
27-03-2010, 21:41 | #10 |
|
Rüşvet suçu bir kere özel faillik vasfının arandığı suçlar arasındadır. YAni bu suç gerçek özgü suçtur. Yani bu suçun "temel şeklini" sadece kamu görevlisi sıfatını hazi kişiler işleyebilir.
Bununla birlikte kanun çok failli suçlardan hatta karşılaşma suçu dediğimiz suçlardan biri olan rüşvet suçu için rüşvet vereni de aynı rüşvet alan gibi sorumlu tutmaktadır. Hata ve hatta irtikap suçunda olduğu gibi bu suç için menfaatin elde edilmiş olması şartı da suçun var olması için aranan bir şart değildir. Yani bu suça ilşkin elverişli icra hareketleri sergilemek tamamlanmış bir suç gibi cezalandırmayı sonuçlayacaktır. SAygılarımla... |
22-09-2014, 05:21 | #11 |
|
Sayın Gemici bana göre doğru ve yeterli bir gerekçeyle kanunun rüşvet vermeyi açıkça suç olarak tanımlamamış olduğunu izah etmiş bende bu görüşe katılıyorum. O halde kısa ve öz olarak bence "olmayan bir suça teşebbüste olmaz."
|
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Savcıya rüşvet soruşturması | | Burak | | Hukuk Haberleri | 6 | 15-04-2009 22:31 |
Rüşvet Bahşiş oldu | Av.Barış | Hukuk Haberleri | 2 | 17-02-2009 20:26 |
Rüşvet artık rüşvet değil | eylemk | Hukuk Haberleri | 1 | 07-08-2007 10:19 |
Elektrik Hırsızlığı ve Rüşvet | Edo | Hukuk Soruları | 3 | 03-05-2007 20:41 |
rüşvet | seyitsonmez | Hukuk Sohbetleri | 13 | 05-10-2006 10:21 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |