|
(Karar Tarihi : 2014)
T.C.
YARGITAY CEZA GENEL KURULU Esas : 2013/528 Karar : 2014/269 Tarih : 20.05.2014 Kasten öldürme suçundan sanık Y.. S..'ın 5237 sayılı TCK'nun 81/1, 29/1, 31/3 ve 62. maddeleri uyarınca 8 yıl 4 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin, Ankara 1. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesince verilen 24.04.2012 gün ve 294-76 sayılı hükmün katılanlar vekili ve sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 08.05.2013 gün ve 1323-3693 sayı ile; "…B- Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanık Y. E.'nin kasten öldürme suçunun sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde suç niteliği tayin, takdire ve bozma nedeni saklı kalmak kaydıyla tahrike ilişen cezayı azaltıcı sebeplerin nitelik ve derecesi takdir kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümde bozma nedeni dışında isabetsizlik görülmemiş olduğundan, katılanlar vekilinin eksik incelemeye, haksız tahrik hükümlerinin uygulanmaması gerektiğine, çelişkili tanık beyanlarına dayanılarak hüküm kurulduğuna vesaireye yönelen ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, Oluşa ve dosya kapsamına göre; sanığın olay günü, tanık Erhan ile birlikte motosikletini almak amacıyla evine geldiği, kapının kilitli, perdelerin çekili olmasından kuşkulanan sanığın, pencereden içeriye baktığında, annesi olan tanık Fadime ile aşığı olan maktulü otururken gördüğü ve bu durumu telefonla babası olan tanık Süleyman'a bildirdiği, sanığın kısa bir süre babasını bekledikten sonra, tanık Süleyman'ın eve gelmesi üzerine, evin mutfak penceresinden içeri girdiği, maktulü aramaya başladığı, daha sonra maktulün dışarı çıktığını fark eden sanığın, mutfaktan aldığı bıçakla kapının önünde tanık Süleyman'la tartışmakta olan maktulü bıçaklayarak öldürdüğü olayda, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 185. maddesine göre, kadının sadakat yükümlüğünün kocasına karşı olmasına göre; koca olay yerinde iken, müşterek çocukları olan sanığın, kadının aşığı olan maktulü öldürmesinde, maktulden kaynaklanan haksız eylemin niteliği dikkate alındığında, haksız tahrikten dolayı 12 ile 18 yıl arasında hapis cezası öngören TCK'nun 29. maddesi uyarınca uygulama yapıldığı sırada, asgari oranda indirim uygulanması gerekirken, çok daha vahim hallerde uygulanabilecek şekilde 15 yıl hapis cezasına hükmedilerek eksik ceza tayini" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 24.05.2013 gün ve 183590 sayı ile; "Oluşa ve dosya kapsamına göre; sanığın olay günü, evine geldiği, annesi Fadime ile aşığı olan maktulü evde yakaladığı ve bu durumu telefonla babası olan Süleyman'a bildirdiği, sanığın kısa bir süre babasını bekledikten sonra, tanık Süleyman'ın eve gelmesi üzerine, evin mutfak penceresinden içeri girdiği, maktulü aramaya başladığı, daha sonra maktulün dışarı çıktığını fark eden sanığın, mutfaktan aldığı bıçakla kapının önünde babası Süleyman'la tartışmakta olan maktulü bıçaklayarak öldürdüğü olayda; Somut olaydaki sorun; Sanığın, üzerine atılı suçu, haksız tahrik nedeni ile işleyip işlemediği, haksız tahrik nedeni ile yapılan indirim oranının makul oranında olup olmadığına ilişkindir. ...Ceza Genel Kurulunun 14.02.2012 gün ve 564-35 sayılı kararında belirtiği gibi; Haksız tahrik, 5237 sayılı TCY'nın 29. maddesinde; 'Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onsekiz yıldan yirmidört yıla ve müebbet hapis cezası yerine oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezası verilir, diğer hâllerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir' şeklinde, ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak düzenlenmiştir. Haksız tahrik, failin haksız bir fiilin yarattığı hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında hareket ederek bir suç işlemesini ifade eder ki, bu durumda fail suç işleme yönünde önceden bir karar vermeksizin, dışarıdan gelen etkinin ruhsal yapısında yarattığı karışıklığın sonucu olarak suç işlemeye yönelmektedir. Haksız tahrik hükümlerinin uygulanabilmesi için; a) Tahriki oluşturan bir fiil olmalı, b) Bu Fiil haksız bulunmalı, c) Fail öfke veya şiddetli elemin etkisi altında kalmalı, d) Failin işlediği suç bu ruhi durumun tepkisi olmalı, f) Haksız tahrik teşkil eden eylem, mağdurdan sadır olmalıdır. Yerleşmiş yargısal kararlarda kabul edildiği üzere, gerek fail gerekse mağdurun karşılıklı haksız davranışlarda bulunması halinde, tahrik uygulamasında kural olarak, haksız bir eylem ile mağduru tahrik eden fail, karşılaştığı tepkiden dolayı tahrik altında kaldığını ileri süremez. Ancak maruz kaldığı tepki, kendi gerçekleştirdiği eylemle karşılaştırıldığında aşırı bir hal almışsa, başka bir deyişle tepkide açık bir oransızlık varsa, bu tepkinin artık başlı başına haksız bir nitelik alması nedeniyle fail bakımından haksız tahrik oluşturduğu kabul edilmelidir. Türk Medeni Kanununa göre l8 yaşını bitirmemiş kişiler reşit değildir. Bu durum hakları kullanma ehliyetinin sınırlanmasını ifade eder. 5237 sayılı TCK'nun 6/1-6. maddesi kapsamında bu kişiler 'çocuk' kabul edilmektedir. Türk Medeni Kanununun 335. maddesine göre ergin olmayan çocuk, ana ve babasının velâyeti altındadır. Yasal nedenler olmadıkça velayet anne ve babadan alınamaz. TMK'nun 336. maddesine göre, evlilik devam ettiği sürece anne ve baba velayeti birlikte kullanırlar. Ortak hayata son verilmiş veya ayrılık hali gerçekleşmişse hâkim, velayeti eşlerden birine verebilir. Velayet, çocuğun yetiştirmesi, haklarının korunması ve temsili konusunda anne-babanın yükümlülüklerini ifade eder. Anne-baba çocuğun kişiliğin geliştirebilmesi için gerekli koruma ve özeni sağlamakla yükümlüdürler. Bu görevleri nedeni ile anne-babalar bazı yetkilere sahiptirler. Velayet kamuyu ilgilendirir. Anne-baba isteği ile hakim tarafından kaldırılamayacağı gibi, velayetten vazgeçilemez. 0l.0l.2002 tarihinde yürürlüğe giren Medeni Kanun evlilik birliği devam ettiği müddetçe velayetin anne-baba tarafından birlikte kullanılmasını öngörmektedir. Bu düzenleme anne-babaya eşit görev vermektedir. Anne-baba evli değilse çocuğun velayeti anneye aittir. Anne-babanın boşanması halinde velayetin kime verileceğine mahkeme karar verir. Çocuğa karşı anne ve babanın sorumluluğu esastır. Her anne-babanın çocuğa karşı sorumlulukları vardır. Küçük yaştaki çocuğa karşı anne-babaların en önemli sorumluluğu çocuğun yemek, içmek, giyim, kuşam vb. gibi temel ihtiyaçlarını gidermektir. Büyüme ve gelişmenin çok hızlı olduğu dönemde çocukların ruhsal ve toplumsal nitelikleri temel ihtiyaçlarının (güven, başarı elde etme, sevgi, beğenilme, birlikte yaşama) giderilmesinde de anne-babalara düşen önemli görevler vardır. Suçluların, alkoliklerin, hayatına son verenlerin, ruh hastalarının, kötü yola sapmış kişilerin hayat öykülerini gözden geçirdiğinde, bu insanların bu duruma gelmelerinde anne-babalarının payının büyük olduğu görülmektedir. Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Sanığın, daha önce hiç görmediği ve tanımadığı maktulü, annesinin yanında gördüğünde, kapıldığı hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında maktulü bıçaklayarak öldürmesi, yerleşmiş yargısal kararlarda kabul edildiği üzere, tahrik uygulamasında kural olarak, haksız bir eylem ile sanığı tahrik eden mağdur/maktul, sanığın karşılaştığı tepkiden dolayı tahrik altında kaldığı ve haksız tahrikten yararlanacaktır. Maktulün, eşi, nişanlısı, akrabası olmayan sanığın annesi olan tanık Fadime ile daha önceden aralarında mevcut olan ilişkiyi sanık ile anne babasının birlikte ikamet ettikleri evde/konutta devam etmek istemesi, 18 yaşından küçük, korunmaya ihtiyacı olan, bedensel, zihinsel, ahlaki, sosyal ve duygusal gelişimi ile anneye bağlı ve annenin gayri ahlaki yaşantısı nedeni ile kişisel güvenliği tehlikeye konulan, ihmal ve istismar edildiğini düşünen sanığın, kapıldığı haksız tahrik nedeni ile, annesi ile sanık ve babasının da oturduğu konuta giren maktulu öldürmesi olayında, mahkemece uygulanan haksız tahrik oranının doğru ve adil olduğu ve Özel Dairenin, süreklilik arz eden uygulamaları da gözetilerek, hükmün onanması gerektiği" görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur. CMK'nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 25.06.2013 gün ve 2664-4628 sayı ile; itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır. Eylemin sübutu ve nitelendirilmesinde bir uyuşmazlık ve dosya kapsamı itibariyle bu kabulde herhangi bir isabetsizlik bulunmayan somut olayda, Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; kasten öldürme suçundan sanık hakkında haksız tahrik nedeniyle 5237 sayılı TCK'nun 29. maddesi uyarınca indirim yapılırken müebbet hapis cezasının 15 yıl hapis cezasına indirilmesinin isabetli olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir. İncelenen dosya kapsamından; 17 yaşında olan sanığın, suç tarihinde simitçi fırınında usta olarak çalıştığı, bir kardeşinin bulunduğu, ailesiyle birlikte suçun işlendiği apartmanın zemin katındaki kapıcı dairesinde oturduğu, 1961 doğumlu olan maktulün, kurmay albay rütbesiyle 2007 yılında Türk Silahlı Kuvvetlerinden emekli olduğu, eşi ve iki çocuğuyla birlikte yaşadığı, sanık ile aynı mahallede ikamet ettiği, Sanığın annesi Fadime'nin suç tarihinden iki yıl önce maktulün evinde temizlikçi olarak çalıştığı, bu dönemde Fadime ile maktul arasında duygusal yakınlık olduğu, Fadime'nin yaklaşık beş ay bu şekilde çalıştıktan sonra işten ayrıldığı, maktul ile Fadime'nin daha sonra da zaman zaman görüşmeye devam ettikleri, Olay günü saat 13.00 sıralarında sanığın motosikletini almak üzere yanında arkadaşı E.. Y.. olduğu halde evinin bulunduğu apartmana geldiği, zemin katta bulunan dairelerine balkon kapısından girmek istediğinde kapının kilitli ve perdesinin çekili vaziyette olduğunu görmesi üzerine etrafı dolaşıp perdesi açık bulunan bir camdan evin içine baktığı, evde annesi ile maktulü otururken gördüğü, bunun üzerine arkadaşı Erhan'dan mutfak kapısında beklemesini istediği, bu arada babasını arayıp eve gelmesini söylediği, beş dakika sonra babasının eve geldiği, babasına içeride bir adam olduğunu söyleyerek binanın giriş kapısında beklemesini istediği, bu arada annesinin mutfak kapısını açtığı, sanığın burada annesine birkaç tokat vurarak mutfak bölümünden evin içine girdiği, maktulün daire giriş kapısından çıktığını anlayınca mutfaktan aldığı ekmek bıçağı ile birlikte maktulün peşinden bina giriş kapısına doğru yöneldiği, bina giriş kapısında babası ile maktul tartışırken maktulün sol kol altı ve göğüs bölgesine doğru üç kez bıçakla vurduğu, olay yerinde ve hastanede yapılan tüm müdahalelere rağmen maktulün kurtarılamadığı, HTS kayıtlarına göre, maktül ile tanık Fadime'nin genellikle öğle saatlerinde olmak üzere haftada birkaç kez görüştükleri, Sosyal inceleme raporuna göre, sanığın yaşına uygun gelişim gösterdiği, göz teması kurmaktan kaçındığı, işlediği suçtan ziyade suçu işlemesine neden olan olaylardan utanç duyduğu, erkek egemen toplumun değer yargılarının etkisiyle ansızın ortaya çıkan bir durum karşısında eylemini gerçekleştirdiği, işlediği suç nedeniyle pişman olduğu, Anlaşılmaktadır. Tanık F.. S..; sanığın annesi olduğunu, iki yıl kadar önce maktülün evine beş ay kadar temizlik için gelip gittiğini, aralarında gönül ilişkisinin bulunduğunu fakat telefonla görüştüklerini, bir yıl kadar önce maktülün evine gelip annesine bir kadın bulmasını istediğini, olay günü de saat 13.00 sıralarında gelen maktülü içeriye aldığını, oturma odasında konuştukları sırada oğlunu pencereden gördüğünü, maktüle gitmesini söylediğini, mutfak kapısından sanığı sakinleştirmek için çıktığında sanığın tokatla kendisine vurduğunu, daha sonra içeriye girip mutfak çekmecesinden bıçak alıp koşarak dairenin giriş kapısından çıkıp, sanığın arkasından koştuğunu, ana giriş kapısında sanığı tutmaya çalıştığını, o sırada sanığın elindeki bıçağı maktüle salladığını ifade etmiş, Tanık S.. S..; sanığın kendisinin oğlu olduğunu, olay günü işyerinde bulunduğu sırada kendisini sanığın telefonla arayıp eve gelmesini istediğini, eve geldiğinde sanığın apartmanın dışında olduğunu, kendisine içeride bir erkek şahıs olduğunu söylediğini, bina giriş kapısından girerken maktulün içeriden dışarıya doğru çıkarken, sanığın da peşinden geldiğini, ne olduğunu anlamak için maktülle konuşmaya çalıştığını, bu sırada sanığın maktule aniden vurduğunu, sanığın maktule vurduğu sırada elindeki bıçağı görmediğini, daha sonra eşi Fadime'yi gördüğünü, olaylara neden olduğu için Fadime'ye birkaç tokat vurduğunu, bilahare baktığında maktulün yerde oturduğunu, o sırada sanığın maktüle tekme ile vurduğunu söylemiş, Tanık E.. Y..; motorsikletini almak için sanığın evine gittiklerini, sanığın içeride birisini gördüğünden bahsetmeden kendisinden mutfak kapısının önünde beklemesini istediğini, daha sonra sanığın telefonla birisi ile görüştüğünü, bu sırada mutfağın dışarıya açılan kapısından annesinin çıktığını, sanığın annesi ile tartıştığını, bir süre sonra babasının geldiğini, sanığın mutfak kapısından eve girmesi üzerine kendisinin de peşinden girdiğini, sanığın babasınında apartman kapısından içeriye girdiğini, eve girdiklerinde evde bulunan maktulün daire kapısından dışarıya çıktığını anlayınca kapıya doğru koştuklarını, maktül ile sanığın babasının bina giriş kapısında konuşurlarken sanığın elindeki bıçakla maktulün sol göğüs alt kısmına vurduğunu beyan etmiş, Sanık aşamalarda özetle; arkadaşı E.. Y.. ile birlikte motorsikletini almak için eve geldiğini, evin apartmanın giriş katında olduğunu, balkon kapısından eve girmek istediğinde kilitli olduğunu gördüğünü, perde olduğu için içeriyi göremediğini, perdesi açık bir yer arayıp içeri baktığında maktulü salonda gördüğünü, Erhan'a mutfak kapısında beklemesini söyleyerek giriş kapısına gittiğini, kapının kapalı olduğunu, babasını arayıp birşey söylemeden eve gelmesini istediğini, beş dakika sonra babasının geldiğini, babasına binanın giriş kapısında beklemesini söyleyerek annesinin açtığı mutfak kapısından içeri girip annesine birkaç tokat vurduğunu, mutfaktan bir bıçak alıp dairenin giriş kapısına yöneldiğini, bu sırada maktulün binanın giriş kapısında babası ile tartıştığını, elindeki bıçakla maktulün sol kol altına vurduğunu, sonrasını hatırlamadığını, maktulü bir ay içerisinde birkaç kez evlerinin yakınında gördüğünü, bu nedenle maktulden şüphelenmekle birlikte annesiyle ilişkisi olduğundan emin olamadığını savunmuştur. Haksız tahrik, 5237 sayılı TCK'nun 29. maddesinde; "Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onsekiz yıldan yirmidört yıla ve müebbet hapis cezası yerine oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezası verilir, diğer hâllerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir" şeklinde, ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak düzenlenmiştir. Haksız tahrik, failin haksız bir fiilin yarattığı hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında hareket ederek bir suç işlemesini ifade eder ki, bu durumda fail suç işleme yönünde önceden bir karar vermeksizin, dışarıdan gelen etkinin ruhsal yapısında oluşturduğu karışıklığın sonucu olarak suç işlemeye yönelmektedir. Haksız tahrik hükümlerinin uygulanabilmesi için; a) Tahriki oluşturan bir fiil olmalı, b) Bu fiil haksız bulunmalı, c) Fail öfke veya şiddetli elemin etkisi altında kalmalı, d) Failin işlediği suç bu ruhi durumun tepkisi olmalı, f) Haksız tahrik teşkil eden eylem, mağdurdan sadır olmalıdır. 5237 sayılı TCK'nda, 765 sayılı TCK'nda yer alan ağır tahrik-hafif tahrik ayırımına son verilmiş ve tahriki oluşturan fiilin, somut olayın özelliklerine göre hakim tarafından değerlendirilmesi yapılıp, sanığın iradesine olan etkisi göz önüne alınarak maddede gösterilen iki sınır arasında belirlenen oranda indirim yapılması şeklinde bir düzenlemeye yer verilmiştir. Ceza Genel Kurulunun çeşitli kararlarında tartışmasız olarak benimsendiği üzere, tahrik nedeniyle yapılacak indirimin oranı belirlenirken, haksız tahriki oluşturan hareketin işleniş şekli, yeri, niteliği, zamanı, yöresel şartlar ve tahrik eden ile edilenin durumları gözönüne alınıp değerlendirilmelidir. Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu olay değerlendirildiğinde; Annesinin başkasıyla duygusal ilişki yaşadığından şüphelenen ve suç tarihinde 17 yaşında olan sanığın, olay günü arkadaşıyla birlikte motorsikletini almak için eve geldiğinde, evin içinde maktul ile annesini birlikte otururken görmesi üzerine evin içine girerek mutfaktan aldığı bıçakla maktulü kasten öldürdüğü olayda, sanık hakkında 5237 sayılı TCK'nun 29. maddesinde düzenlenmiş olan haksız tahrik hükümlerinin uygulanmasında herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Maktul ile sanığın annesi arasındaki ilişkinin cinsel ilişki boyutuna ulaştığına dair delil bulunmamakta ise de; maktulün evliliği devam eden, eşi ve çocuklarıyla birlikte yaşayan bir bayanın evine gündüzleyin gelmesi, sanığın daha önce maktulü birkaç kez evlerinin önünde görmesi nedeniyle annesiyle maktul arasında ilişki olduğundan şüphelenmesi ve olay günü de maktulü ailece birlikte yaşadıkları evin içinde annesinin yanında görmesi, kendisinin eve mutfak kapısından girdiği sırada daire kapısından çıkan maktulün apartmanın girişinde babasıyla tartışmaya başlaması hususları birlikte değerlendirildiğinde, haksız tahrikin ulaştığı boyuta göre yerel mahkemece TCK'nun 29. madde uyarınca alt sınırdan uzaklaşılmak suretiyle takdir edilen haksız tahrik indiriminin adil ve yerinde olduğunun kabulü gerekmektedir. Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına, usul ve kanuna uygun bulunan yerel mahkeme hükmünün onanmasına karar verilmelidir. Çoğunluk görüşüne katılmayan sekiz Genel Kurul üyesi; "Maktul ile sanığın annesi arasındaki ilişkinin rızaya dayalı bir ilişki olması karşısında, haksız tahrik nedeniyle TCK'nun 29. maddesine göre yapılacak indirimde alt sınırdan uzaklaşılmasını gerektirir neden bulunmadığından Özel Dairenin bozma kararı isabetlidir. Bu nedenle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddi gerekir" düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır. KARAR : Açıklanan nedenlerle; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE, Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 08.05.2013 gün ve 1323-3693 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA, Ankara 1. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesinin usul ve kanuna uygun bulunan 24.04.2012 gün ve 294-76 sayılı kararının ONANMASINA, Dosyanın, mahalline gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİNE, 13.05.2014 günü yapılan birinci müzakerede yeterli çoğunluk sağlanamadığından, 20.05.2014 günü yapılan ikinci müzakerede oyçokluğuyla karar verildi. Not: Corpus'da yer alan içtihat metinlerinin basılı yayında ve ticari olmayan elektronik ortamda kullanılması referans gösterilmek şartıyla (www.corpus.com.tr) serbesttir. |
İlgili Mevzuat Hükmü : Türk Ceza Kanunu MADDE 29 :(1) Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onsekiz yıldan yirmidört yıla ve müebbet hapis cezası yerine oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hallerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir.
|
|
Şerh Son Güncelleme: 22-10-2024
|
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |