Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi, Esas: 2011/2254, Karar: 2011/3528 İçtihat

Üyemizin Özeti
Taşınmaz mülkiyet nakli borcunu içeren sözleşme resmi biçim koşuluna uyularak yapılmadığından geçersiz ise de; 30.09.1988 tarihli ve 2/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ile Kat Mülkiyeti Kanununa tabi olmak üzere yapımına başlanan taşınmazdan bağımsız bölüm satımına ilişkin geçerli bir sözleşme olmadan tarafların bağımsız bölüm satımında anlaşarak alıcının borçlarını eda etmesi ve satıcının da bağımsız bölümü teslim ederek alıcının onu malik gibi kullanmasına rağmen satıcının tapuda mülkiyetin devrine yanaşmaması halinde olayın özelliğine göre hakimin Türk Medeni Kanunu'nun 2. maddesini gözeterek açılan tescil davasını kabul edebileceği kuralı benimsenmiştir. Zira bu gibi durumlarda şekil eksikliğini ileri sürmek iyi niyet kuralları ile bağdaşmaz.
(Karar Tarihi : 21.3.2011)
"Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 18.10.2006 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil, mümkün olmazsa tazminat istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 04.11.2010 günlü hükümün Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kâğıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

KARAR : Dava, yüklenicinin temliki işlemine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Davacı ıslah yoluyla tescil talebi olanaklı görülmezse binanın rayiç bedeli olan 100.000,00 TL'nin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı davacı alıcının edimlerini yerine getirmediğini, 02.11.2006 tarihli ihtarname ile fesih ihbarında bulunduğunu, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, tapulu taşınmazın adi yazılı sözleşme ile satımı geçersiz olduğundan tapu iptali ve tescil isteminin reddine, 70.000,00 TL tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Hükmü, davacı temyiz etmiştir.

Dosyada yer alan bilgi ve belgelerden davalının aynı zamanda arsa maliki olduğu, 13880 parsel üzerindeki yapının kendisi tarafından inşa edilmesi sebebi ile yüklenici sıfatını da taşıdığı, taşınmazda kat irtifakı kurulduğu, çekişme konusu 6 numaralı bağımsız bölümün davalı adına kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır. Gerçekten, 22.10.2003 tarihli sözleşme adi yazılı düzenlenmiştir. Kural olarak, taşınmaz mülkiyet nakli borcunu içerdiğinden sözleşme Türk Medeni Kanununun 706, Borçlar Kanununun 713, 2644 sayılı Tapu Kanununun 26 ve 1512 sayılı Noterlik Kanununun 60. maddeleri uyarınca resmi biçim koşuluna uyularak yapılmadığından geçersizdir. Ne var ki, 30.09.1988 tarihli ve 2/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ile tapuda kayıtlı bir taşınmazın mülkiyetini devir borcunu doğuran ve ancak yasanın öngördüğü biçim koşuluna uygun olarak yapılmadığından geçersiz bulunan sözleşmeye dayanılarak açılan cebri tescil davasının kabul edilemeyeceği, bununla birlikte Kat Mülkiyeti Kanununa tabi olmak üzere yapımına başlanan taşınmazdan bağımsız bölüm satımına ilişkin geçerli bir sözleşme olmadan tarafların bağımsız bölüm satımında anlaşarak alıcının borçlarını eda etmesi ve satıcının da bağımsız bölümü teslim ederek alıcının onu malik gibi kullanmasına rağmen satıcının tapuda mülkiyetin devrine yanaşmaması halinde olayın özelliğine göre hakimin Türk Medeni Kanunu'nun 2. maddesini gözeterek açılan tescil davasını kabul edebileceği kuralı benimsenmiştir. Zira bu gibi durumlarda şekil eksikliğini ileri sürmek iyi niyet kuralları ile bağdaşmaz.

Bu genel açıklamalardan sonra somut olaya gelince;

22.10.2003 tarihli sözleşmede satış bedeli 52.000,00 TL olarak kararlaştırılmıştır. Taraflar arasında satış bedelinin 47.500,0 TL'sinin ödendiği, 4.500,00 TL'sinin ödenmediği tartışmasızdır. İlke olarak da Borçlar Kanununun 81. maddesi uyarınca kendi edimini yerine getirmeyen taraf karşı tarafın borcunu yerine getirmesini isteyemez. Ancak, Dairemizin öteden beri uygulamasında bu gibi durumlarda alıcıya satış bedelini depo etmek üzere uygun bir süre verilmesi, satış bedeli depo edilirse edimler karşılıklı olarak bütünüyle yerine getirilmiş sayılacağından istemin hüküm altına alınması, aksi takdirde şimdiki gibi davanın reddi gerekeceği ilke olarak benimsenmektedir.

Bu açıklamalardan sonra mahkemece yapılması gereken iş, davacıya kalan satış bedeli olan 4.500,00 TL'nin dava tarihindeki bulunacak güncelleştirilmiş karşılığını davalıya ödenmek üzere depo ettirmek, yerine getirilirse tescil istemini kabul etmek, aksi takdirde şimdiki gibi bu istemi reddetmek olmalıdır.

Değinilen bu husus bir yana bırakılarak ve 30.09.1988 tarihli 2/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı da gözardı edilerek uyuşmazlığın yazılı olduğu şekilde sonuçlandırılması doğru olmadığından karar bozulmalıdır.

KARAR : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın BOZULMASINA, 21.03.2011 tarihinde oybirliği ile karar verildi."
İlgili Mevzuat Hükmü : Türk Medeni Kanunu MADDE 2 :Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır.

Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.

Gerekçesi için Bkz.



 
Şerhi Ekleyen Üyemiz:
Av.Nevra ÖKSÜZ
Hukukçu
Avukat
Şerh Son Güncelleme: 21-05-2015

THS Sunucusu bu sayfayı 0,04549098 saniyede 8 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.