Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Basında Çocuk Hakları Haberleri

Yanıt
Old 09-10-2003, 18:52   #1
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Mutsuz Basında Çocuk Hakları Haberleri

422 Çocuk Sokakta Yaşıyor
Sosyal Hizmetler Müdürlüğü, 422 çocuğun sokakta yaşadığını tespit etti. Vali Göktayoğlu, bu çocukların sayısının her geçen gün arttığını, önlem alınmazsa sorunun toplumu tehdit eder boyuta ulaşacağını söyledi. Aydın'da "Çocuk ve Gençlik Merkezi" kuruluyor



--------------------------------------------------------------------------------
Haber Ekspres
07/10/2003
--------------------------------------------------------------------------------
BİA (Aydın) - Aydın Valisi Muharrem Göktayoğlu, sokakta ve dere yatağında yaşamını sürdüren 422 çocuğun, yeni açılacak olan "Çocuk ve Gençlik Merkezi"nde, eğitileceğini açıkladı.

Vali Göktayoğlu, "Aydın'da sokakta yaşadığı tespit edilen 422 çocukla birebir görüşülüp, sorunun çözümü için çalışmalara başlandı" dedi.

Göktayoğlu: Sayı artıyor

Her türlü tehlikeye karşı korumasız kalan sokak çocuklarının, toplumun en temel sorunlarından biri olduğunu belirten Göktayoğlu, "Diğer illerde olduğu gibi, Aydın'da da her geçen gün ailesinin terk ettiği veya ailesini terk etmek zorunda bırakılan veya ailesi ile birlikte yaşamakla beraber her türlü ihmal ve istismara uğrayan ve küçük yaşlarda suç işleyen çocukların sayısı artıyor. dedi.

"Aydın'da 422 çocuk sokakta"

"Sokak Çocukları"nın tüm toplumu etkileyen bir sorun olduğunu anlatan Göktayoğlu, çözüme ilişkin şunları söyledi :

* Bu çocuklara ilişkin gereken önlemler alınmadığı takdirde, sorunun büyüyerek toplumu tehdit eder boyuta ulaşacağı açık.

* Bu sorunu büyümeden çözüme kavuşturmak amacıyla, çalışmalara başladık.

* Sosyal Hizmetler Müdürlüğü' nde görevli psikolog ve sosyal hizmet uzmanlarınca Aydın'ın merkezinde yapılan çalışma sonucunda, 422 çocuğun çeşitli nedenlerden dolayı sokakta yaşamak zorunda kaldığı tespit edildi.

"Çocuk ve Gençlik Merkezi" açılıyor

* Araştırmalar ışığında, İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğümüze bağlı "Çocuk ve Gençlik Merkezi" açılmasına ilişkin gerekli olur alındı. Merkezin açılması için çalışmalarımız devam ediyor.

* Aydın'daki sokak çocuklarını bu açacağımız merkezde eğiterek, topluma faydalı birer birey olarak yetiştirmek için elimizden gelen her türlü gayreti gösteriyoruz. (EÖ/BB)


www.bianet.org sayfasından aktarılmıştır.
Old 06-11-2003, 21:43   #2
Merhaba

 
Varsayılan Güncel Basında Çocuk Hakları Haberleri

Buca Cezaevi’nde çocuklara işkence


Buca Cezaevi Sübyan Koğuşu’nda yaşanan isyandan sonra İzmir İşkenceyi Önleme Komisyonu avukatları çocuk tutuklu ve hükümlülerle görüştü. Avukatlara göre; Buca Cezaevi’nde çocukların kaldığı bölümde şiddet rutin, hücre cezası keyfi.


İzmir
NTV-MSNBC



6 Kasım 2003— Çocuklarda çok sayıda darp izi bulunduğunu belirten avukatlar, Meclis İnsan Hakları Komisyonu’ndan bir heyetin Cezaevi’nde inceleme yapmasını istiyor. Bir süre önce Aydın Cezaevi Sübyan koğuşunda yaşananlara dikkat çeken avukatlara göre; Buca Cezaevi’nde de çocuklara şiddet uygulanıyor.
İzmir Buca Cezaevi Sübyan Koğuşu’nda bazı çocukların isyan çıkardığı, ardından da yatakları ateşe verdiği haberleri sübyan koğuşlarında yaşananları bir kez daha gündeme getirdi.
Yaşanan olaylardan sonra çocuk hükümlülerin avukatları ile İzmir Barosu İşkenceyi Önleme Komisyonu avukatları Cezaevi’ne gitti. Tutukluların bazılarıyla görüşen avukatlar çocukların çoğunda belirgin darp izleri tespit etti.

ÇOCUKLARIN ANLATTIKLARI
Avukatlar, dünkü olayların ardından çocukların hastaneye sevkinin engellendiğini, özellikle birisinde beyin kanaması belirtileri görülmesine karşın sonuç alınamadığını, yaşları 15 ile 18 arasında değişen çocukların isyanın ardından bahçede soyunuk olarak bekletildiğini söylediler.
Daha önce cezaevinde yaşananlarla ilgili çok sayıda şikayet alan avukatlara göre, isyanın nedeni kötü muamele. Bir süre önce Aydın Cezaevi’nde de benzer olaylar yaşandığına dikkat çeken avukatlar, Meclis İnsan Hakları Komisyonu’ndan bir heyetin Cezaevi’ne giderek inceleme yapmasını istiyor.
Old 23-07-2004, 16:17   #3
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan Evladın Babaya Boşama Davası

Evladın babaya boşama davası

ABD'de 14 yaşındaki Patrick, 6 yıl önce annesini öldüren ve şimdi de ondan kalan eve göz diken babasına boşanma davası açtı. Ülkede günün konusu olan dava Massachusetts Eyaleti'nin Canton kentinde önümüzdeki pazartesi günü başlayacak.



Patrick'in babası Daniel Holland, 6 yıl önce annesi Liz'i tabancayla vurarak öldürdü ve ömür boyu hapse mahkum oldu. Cezaevindeki baba Holland, karısının tek çocuklarına bıraktığı gayrimenkule gözünü dikti.



Dava açtı ama işi zor

Bunun üzerine Patrick, babası Daniel Holland'ın babalık hakkının elinden alınması için dava açtı. Patrick, annesini öldüren babasının hálá onun hayatının parçası olmaya çalışmaya hakkı olmadığını söylüyor. Ancak, Patrick'in karşılaştığı zorluklar bununla da bitmiyor.



Dedesi de evin peşinde

Patrick henüz 8 yaşındayken ölen annesinden hiçbir hatıra kalmadığını söylüyor. Liz Holland'dan kalanlar sağa sola, aile mensupları arasına dağılmış. Küllerini alan dedesi bunları Patrick'e vermek istemiyor. Diğer dedesi de kızının gayrimenkulunden 100 bin dolarlık pay almak için dava açmış. Bunun gibi bir dizi davanın ortasında bulunan Patrick'in kısa zamanda istediklerini alması zor görünüyor.


23 Temmuz 2004 Hürriyet
Old 16-10-2004, 17:31   #4
Merhaba

 
Varsayılan "Beni Doğurma Anne...."

‘Beni doğurma anne...’

“Çocuk ne zaman insan sayılır, hakları ne zaman başlar? Doğurma yeteneğine sahip herkes, her durumda bu yeteneğini kullanmalı mı?”...

Ankara
AA
ntvmsnbc



16 Ekim 2004 — Gazeteci Fügen Yıldırım ile Dr. Selahattin Erhan’ın birlikte hazırladıkları “Beni Doğurma Anne” adlı kitapta, bütün bu sorulara yanıt aranıyor ve çocuğun haklarının ne zaman başladığı sorunu masaya yatırılıyor.


Epsilon Yayınları’ndan Eylül ayında çıkan “Beni Doğurma Anne” adlı 285 sayfalık kitapta, doğar doğmaz terk edilen, dört-beş yaşlarında çalıştırılmaya başlanan, seks kölesi olarak satılan, suça teşvik edilen, kısaca hayatları risk altındaki çocukları mercek altına alan yazarların, sadece Türkiye’de değil, dünyadaki çocukların durumunu sorguladıkları kaydedildi.

Çözüm arayışları için yeni bir tartışmayı da başlatan yazarlar, iki temel soruyu gündeme getirdi. “Çocuk ne zaman insan sayılır ve hakları ne zaman başlar? Anne karnına düştükten sonra mı, yoksa henüz anne karnında bile yokken mi?” sorusunun tartışıldığı kitapta, doğurma yeteneğine sahip herkesin, her durumda bu hakka sahip olup olmaması da masaya yatırıldı.


ÇOCUKLAR NE DİYOR?

Kitapta, bu konuda görüşleri sorulan, olayın birinci derecede mağdurları olan çocuklardan bazıları, şu değerlendirmelerde bulundu:

Annesi babası boşanınca 4 kardeşiyle birlikte farklı yurtlara yerleştirilen 15 yaşındaki Emine: (Evlensinler ama düşünmeden çocuk yapmasınlar.)

Bebekliğinden beri yuvalarda, yurtlarda yaşayan 17 yaşındaki Esma: (İnsan karnında taşımayla anne mi olur)

Annesi tarafından terk edilen 11 yaşındaki Ayşe: (Ben anne olsam kaçmazdık ki)

Mine: (Beni sevmeyeceklerse niye doğurdular?)

12 yaşında hem okuyan hem de çalışan Aysel: (Kardeşlerim okula giderken harçlık veriyorum, bi de anneme)”


Hukukun, çocuklara ne kadar sahip çıkabildiğini de sorgulayan yazarlar, bu konuda dünyadaki örneklere de yer verdiler.

Yazarlar, hukukçuların yanı sıra psikiatrist ve psikologlarla bu çocukları bekleyen sorunları konuştular, çocuklarını kurumlara, başka ailelere veren ya da çalıştıran anne-babaların görüşlerini aldılar.


“DOĞUM EHLİYETİ GEREKLİ Mİ?”

Kitabın yazarlarından Dr. Selahattin Erhan, anne-baba adaylarına, sivil toplum kuruluşları ve devletin işbirliğiyle çocuk yetiştirme konusunda kurs verilmesi gerektiğini savundu. Bu kurslarda riskli olanlara, durumun uygun bir şekilde anlatılması ve risklerin ortadan kaldırılması için çalışılmasını öneren Dr. Erhan, “Tıpkı sürücü ehliyeti almak için verilen kurslar gibi, bu kurs da mecburi olsa. Kurs sonunda da adaylara, araba ehliyeti gibi bir doğum ehliyeti verilse. Ayağının altında cennet olan anneler (ve babalar), saçlarını süpürge etmek yerine, çocukları için iki - üç aylık bir kurs alsalar, bu, çok büyük bir fedakarlık mı olur?” ifadesine yer verdi.

Gazeteci Fügen Yıldırım ise çalışmaları sırasında “Beni niye doğurdun anne” diyen çocukların çokluğu karşısında dehşete düştüklerini belirtti.

“Doğmamış çocuğun haklarının peşine düştüklerini” ifade eden Gazeteci Yıldırım ve Dr. Erhan, sonuçta var olan sorunlara çare aramak ve çaresiz kalmak yerine, önceden tedbir alıp, sorunun ortaya çıkmasını önlemenin önemine inandıklarını vurguladılar.


İSTATİSTİKLER

Kitapta yer alan rakamsal verilere göre, dünyada saniyede 40 bebek doğuyor. Çalışan 246 milyon çocuktan yarısı, kötü koşullarda, hayati tehlike altında bulunuyor. Her yıl bu işlerde çalışan çocukların 22 bini yaşamını yitiriyor. Kaçırılan ve köle olarak kullanılan 8.5 milyon çocuğun bir çoğu, fuhuşa zorlanıyor, pornografik filmlerde kullanılıyor.

Türkiye’deki verilere göre ise nüfusun 27 milyonunu oluşturan çocuklardan 9 milyonu zor şartlar altında yaşıyor. Bunlardan 500 bininin ise acilen koruma altına alınmaları gerekiyor.
Old 10-06-2005, 20:32   #5
Armağan Konyalı

 
Varsayılan Çocuklar Hakkında Bir Haber

Sayın Üyeler,

Aşağıda çocuklar(ımız) hakkında bir haber var. Haberde istatistikler(imiz) var. Keder(imiz) kader(imiz) olmamalı.

Çözüm yolunu bilen var mı?

HABER :

YOKSULLUK SUÇA İTİYOR

Çocuk suçlular kanayan yara

MAHMUT ORAL /CUMHURİYET

DİYARBAKIR - Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü'nce yapılan bir araştırma 2004 yılında çocukların karıştıkları suçlarda 2003 yılına oranla yüzde 30'un üzerinde artış yaşandığını ortaya koydu. Buna karşın çocukların tutuklanmasında azalma görüldü. Araştırmanın sonucunda ''çocuk suçluluğunun polisiye önlemlerle çözülemeyeceği'' tespitine yer verildi.

Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü Çocuk Şube Müdürlüğü'nün verilerine göre 2003 yılında 472'si mala, 655'i de şahsa karşı olmak üzere toplam 1127 olayda, 1455 çocuk yakalandı, bunlardan 218'i tutuklandı.

2004 yılında ise yüzde 30'luk artışla 1460 olay meydana geldi. Olaylara 1914 çocuk karıştı. Ancak tutuklanan çocuk sayısında yüzde 25'lik azalma görüldü. 2004 yılında 163 çocuk tutuklandı.

Araştırmada suça karışan çocukların hane halkı sayısının ortalama olarak 8.2 olduğu ve çocukların ailelerinin aylık gelirinin 300 YTL olduğuna işaret edildi
Old 30-03-2006, 09:47   #6
zeynep35

 
Varsayılan Çocuklara Faydali Olmasi DİleĞİyle

2 bin 168 çocuğa sanal veli

A.A

İnternetteki www.velimolurmusun.org sitesi üzerinden yürütülen “Velim Olur musun?” kampanyasında, 2 bin 168 çocuğun veliye sahip olduğu, sistemde bin 593 çocuğun daha yardım beklediği bildirildi.

Başbakanlık GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) tarafından Güneydoğu illerinde başlatılan, ancak görülen ilgi nedeniyle Uluslararası Çalışma Örgütü'nün 11 ilde yürüttüğü projeyle birleştirilen “Velim Olur musun?” kampanyasının, vatandaşlardan destek beklediği belirtildi.

İnternet sitesinden alınan bilgiye göre, kampanya kapsamında şu ana kadar 2 bin 168 çocuk veli sahibi oldu. Günde ortalama 5 çocuğun veli kazandığı sistemde, veli bekleyen çocuk sayısının bin 593 olduğunu belirtildi.

Kampanya kapsamında ILO'nun Adana, Ankara, Antalya, Bursa, Çorum, Diyarbakır, İstanbul, İzmir, Kocaeli, Şanlıurfa ve Gaziantep illerinde yürüttüğü “11 İlde Sokakta Çalışan Çocukların Eğitime Yönlendirilmesi” ve “Mevsimlik Gezici ve Geçici Tarım İşlerindeki Çocuk İşçiliğinin Eğitim Yoluyla Sona Erdirilmesi” projeleriyle belirlenen yaklaşık 4 bin çocuğun, belirli aralıklarla siteye eklenerek, veli sahibi olması hedefleniyor.

Kampanyaya katılarak destek olmak isteyenler, siteyi ziyaret ederek yardıma ihtiyaç duyan çocuklar hakkında bilgilere ulaşabiliyor. Çocukların ihtiyaçlarının belirtildiği sitede yapılan yardımlar için tüm gönderiler bir kargo firması tarafından ücretsiz olarak ulaştırılıyor.

Kaynak
Hürriyet
Old 02-05-2006, 13:55   #7
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Soru Urfada Çocuk Ve Hukuk

URFADA

ÇOCUK VE

HUKUK




Urfa bir şehrimiz. Resmi adı Şanlıurfa ama şan meselesi tarihi bir değeri yansıtıyor ancak. Diğer konular bir tarafa çocuk açısından baktığımızda Urfa’da şanlı bir durum yok maalesef. Tespitlerimi sizinle paylaşmaktan zevk duymuyorum ama işte Urfa şehrimizde durumlar aynen aşağıdaki gibi.



Urfa’da yoksulluk nedeniyle çok çocuklu aileler tek bir odada yaşıyorlar ve cinsel istismar çok yaygın. Olguların çoğunda cerrahi girişim gerekiyor. Hastanelere yansıyan olgularda üç yaşında çocuklar var. Çoğu koma halinde hastaneye getiriliyor. Daha evvel de yazmıştım ya; sıkı bir travma yoksa ortada zaten çocuklar hastaneye getirilmiyorlar. Üstleri örtülüyor cinsel istismarın. İstismar çoğunlukla aile içinden geliyor. İstismarcı (suçu işleyen) küçük erkek kardeş olarak anlatılsa da sağlık personelinin bundan ciddi şüpheleri var. Küçük kardeş ceza almadan nasılsa kurtuluyor ya. Yurttaş kendi işine gelen kanunları bilmek konusunda uzman bir bilince sahip de nedense hukukun üstünlüğünü tanımaktan pek bir haberdar değil Urfa’da.



Urfa’da gerek yetişkinler gerekse çocuklar arasında madde bağımlılığı yaygın. Çocuklar tiner, bali ve esrar kullanıyorlar. Emniyete intikal etmiş 82 madde bağımlısı çocuk var. Bunlar Urfa dışına tedaviye yollanabiliyorlar ancak sonuç almak pek mümkün değil. Emniyet’in bildirisine göre çocuklardan sadece 18 tanesi aktif olarak madde bağımlısı ancak diğer uzmanlar bu sayıdan daha fazla çocuğu sokakta gördüklerini yineliyorlar. Urfa’da madde bağımlılığı tedavi merkezinde sadece dört yatak var. Urfa’da çocuk psikiyatristi yok.



Urfa’da okullu çocuklar sınav kağıtlarına POLAT ismini yazıyorlar, özentiyle. Başarı oranları çok düşük ve bu durum çocukları agresif yapıyor. Çocuklar arasında şiddet pek yaygın değil çünkü çocukların sözlü atışmaları derhal aşiret savaşlarına dönüyor. Aşiretler okul basıyor.



Kız çocuklar Urfa’da çocuk anneler olarak kullanılıyorlar. Kardeşlere bakmak, ev işleri yapmak, tarlalarda çalışmak bu çocukların görevi. Annesi babası tarlada çalıştığı için bu durumda olan çocuklar var ancak çoğunlukla anne-baba çalışma isteksiz oldukları için çocuklar çalıştırılıyor. Gerçek anneler kapı kapı komşuculuk oynuyorlar ve yemekleri fırınlara yollayıp pişirttiriyorlar. Çocuk anneler çalışmakta. Bu sebeple okula yollanmayanların sayısı fazla.



Eğitim Urfa’da ciddi sorun. ‘Haydi Kızlar Okula’ kampanyası nedeniyle uzmanlar çok tarla gezmişler ama ana-babalardan “para verin çocuğu okula yollayalım” cevaplarını almışlar. Durum raporlanmış ilgililere ancak sonuç yok. Para almak için çocuğu okula bilinçli olarak yollamayan aileler yaygın. Hatta gidip sivil toplum örgütlerini tehdit ediyorlar; para vermezseniz çocuğu okuldan alırım ha... Halk Urfa’da paraya odaklanmış ama parayla ne yapacaklarını, parayı nasıl harcayacaklarını da bilmiyorlar.



Urfa’da çocukların kimlikleri yok, resmi nikahları yok. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Urfa Şubesi toplu nikahlar düzenliyor, çocuklara kimlik çıkartmakla uğraşıyor. Sağolsunlar.



Fakirler okula gitmez zihniyeti çok yaygın. Köyde okul olmasına rağmen aileler bu zihniyetle çocuklarını okula yollamıyorlar. Bir şekilde ikna edilseler ya da zorlansalar bile çocuk okula yollanmaya başladıktan kısa süre sonra okuldan yeniden alınıyor.



Fiziksel istismar; özellikle dayak çok yaygın. Urfa’da dayak yemeyen çocuk yok. Urfa’da ensest çok yaygın. Olgular sadece kız çocuklar değil erkek çocuklara yönelik istismarın da yaygın olduğunu gösteriyor. İstismar mağduru olanlar çoğunlukla öldürülüyor. Uzmanlar kız çocuklarda intiharın yaygın olduğuna dikkat çekiyorlar ama Devlet Hastanesine gelen intihar vakaları 2005 yılında sadece iki adet. Bu nasıl mümkün, düşünelim bakalım. Kimliksiz çocuklar ortadan çabuk mu kaybedilebiliyor acaba?



Maddi durumu iyi olanlar arasında da ensestin yaygın olduğundan bahsediliyor. Ensest kabul görüyor toplum vicdanında. Çocuğu okula yollamama nedenlerinden biri de ensestin saklanmaya çalışılması. Feodal yapı nedeniyle çocuğa karşı işlenen suçlardan bahsetmek kimsenin haddi olamıyor. Suçların üstü örtülü, failleri cezasız kalıyor.



Özellikle kız çocuklar nasılsa çalışmayacakları için okula yollanmıyor. Kızların çalışması ayıp, namussuzluk. Aile-içi şiddet üst safhada.



Çocuklarla ebeveynler arasında iletişim sıfır noktasında. Hayatında babası tarafından “nasılsın” diye keyfiyeti sorulmamış çocuk sayısı hiç de az değil. Bu diyalogsuzluk ensesti körüklüyor. Aile fertleri birbirlerine yabancılar.



Urfa’da çocukların hedefi yok. Amaçsızlar, yönsüzler. Böyle gelmişler, öyle gidiyorlar. Kendilerine yapılanları taklit ederek yaşayacaklar. Evden kaçan çocuk sayısında artış var. Özellikle kız çocuklar gördükleri baskı ve korku nedeniyle büyük şehirlere kaçıp fuhuş sektörüne dalıyorlar. Kızın evden kaçması namussuzluk. Bu çocuklar yakalanıp öldürülüyorlar. Devlet’in sığınma evleri bu yüzden kapatılmış. Aile, evleri ve kurumları basıyor. Hukuk lafı ortada yok. 2005’de evden kaçan 11 kız Sosyal Hizmetler’e sığınmış ama bu çocukları yurtta barındırmak mümkün olmuyor. Aileler yurdu basıveriyorlar. Polis müdahalesi yetersiz kalıyor ve jandarmadan yardım alınıyor.



Aynı yılda buluntu bebek sayısı on. Bu bebekler gayrı meşru ilişki ya da ensest neticesi doğan, bir veya iki günlükken cami avlusuna bırakılan bebekler. Bu sayının gerçekliği şüpheli çünkü böyle doğan bebekler çoğunlukla öldürülüyor.



Devlet’e karşı duruşun yaygın olduğu Urfa’da çocuk olmak çok zor. Sosyal yoksunluk üst safhada. Her olumsuzluğun sebebi maddi olmasa da çocukların ekonomik olarak sömürüldükleri aşikar. Bu sistemi sabitlemek için aileler çocuklarına aşırı baskı ve şiddet uyguluyorlar. Ebeveynler için çocuğun duygusal değeri yok, çocuğa sevgi beslemiyorlar. Buna rağmen Urfa’da sadece beş adet Sosyal Hizmet kurumu ve buralarda çalışan dokuz adet sosyal hizmet uzmanı var. Sivil toplum az ve var olanlar yetersiz.



Herkes uyuyor mu? Çocukluğumda anne annem, “uyu artık tilki bayılması yapma” derdi. Tilki bayılması modunda Şanlıurfa’yı seyretmeye devam mı edeceğiz? Urfa’da neden hukuk başarılamıyor? Bu feodal yapıyı beslemeye devam mı edeceğiz?



Kaynak Gösterimi : Tanzer GEZER, URFA’DA ÇOCUK VE HUKUK, www.0-18.org Vurursan Kırılır - 064, 2006
------------------
Old 03-05-2006, 20:58   #8
Merhaba

 
Varsayılan Bir çocuk ta siz almaz mısınız ???

“Velim Olur musun” kampanyasıyla Güneydoğulu Sokakta çalışan 1893 Çocuk Gönüllü Velisini Buldu !

2. Aşamaya Başka İllerden Çocuklar Dahil Ediliyor





“ Osman G. on iki yaşında ve 6. sınıf öğrencisi. Altı çocuklu bir ailenin ferdi. Osman’ın yaşına rağmen omuzlarındaki yükü ağır. O yaşıtları gibi ders çalışmak ve oynamak yerine, her sabah saat 05.00 kalkıyor ve simit satmaya gidiyor.

Osman'ın babası bir bakkalda çalışmakta, annesi ise ev hanımı. Babası ve abisi çalışmasına rağmen aile tarafından çalışmaya itilmiş. Dört yıldan beri çalışıyor, kah simit satıyor, kah ayakkabı boyuyor.

On iki yaşında bir çocuk olmasına rağmen hayatın zorluğu ve acımasızlığı yüzüne öyle bir yansımış ki, Osman çocuk olduğunu unutmuş. İlk bakışta çok sessiz, güler yüzlü bir çocuk olarak görünen Osman'ı insanlar tanımaya başladığında, gülen yüzünün ardında incinmiş, hayata nefret ile bakan bir çocuk görüyor. Osman’a gösterilecek yardımlarla önemsendiğini düşünecek ve hayatında belki de ilk defa kendisini çocuk gibi hissedecek.”






Çocuklar ‘sanal velilerini’ bekliyor




www.velimolurmusun.org”sitesi üzerinden yürütülen ve ihtiyacı olan çocuklara “sanal velilik” yapma imkanı sağlayan kampanyada, yaklaşık 2 bin 600 çocuk velisini aramaya devam ediyor.



A.A NTVMSNBC Güncelleme: 17:43 TSİ 03 Mayıs 2006 Çarşamba

“Velim Olur musun?” kampanyası destek bekliyor.

Kampanya kapsamında yaklaşık 2 bin 800 çocuk, sanal velisini bulurken, okulların kapanmasına kısa bir süre kala yaklaşık 2 bin 600 çocuk velisini aramaya devam ediyor.

Kampanyaya “www.velimolurmusun.org” sitesi üzerinden ulaşılıyor. ”Çocuğunu seç” bölümünü tıklayarak, destek vermek istediğiniz çocuğu seçmeniz yeterli.

Para yardımı yapılmayan kampanyada, destek vermek istediğiniz çocuğun ihtiyaç listesine göre kırtasiye, kıyafet gibi eşyaların bulunduğu paket hazırlamak gerekiyor. Seçilen çocuğa yollanacak destek paketi, 5-8 gün içerisinde adresten kargo şirketince alınıp, seçilen çocuğa ücretsiz olarak teslim ediliyor.




KAMPANYANIN AMACI

Kampanyanın başlangıçtaki amacı, Batman, Şanlıurfa ve Gaziantep’te sokakta çalıştırılan veya okul masraflarını karşılamak için çalışmak zorunda olan çocukların gönüllü velilerin sağlayacağı destekle okula yönlendirilmesi, okula devamlarının sağlanması ve okuldaki başarılarının artırılmasıydı.

Kısa bir sürede oluşan yoğun kamuoyu ilgisi kampanyanın gereksinim duyulan diğer illere ve sektörlere de yaygınlaştırılmasını beraberinde getirdi. Bu çerçevede ILO tarafından yürütülen en kötü biçimlerdeki çocuk işçiliğinin zamana bağlı olarak sona erdirilmesine destek projesi kapsamındaki Adana, Ankara, Antalya, Bursa, Çorum, Diyarbakır, İstanbul, İzmir, Kocaeli, Şanlıurfa ve Gaziantep’in de katılımıyla kampanyanın 12 ile yaygınlaştırılması kararlaştırıldı.

Bu doğrultuda, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü ile ILO tarafından ortaklaşa yürütülen “11 ilde sokakta çalışan çocukların eğitime yönlendirilmesi” ve Milli Eğitim Bakanlığı, İlköğretim Genel Müdürlüğü ile ILO tarafından ortaklaşa yürütülen “Adana Karataş’ta mevsimlik gezici ve geçici tarım işlerindeki çocuk işçiliğinin eğitim yoluyla sona erdirilmesi” projeleri de eklendi.

Kampanya ile çalışan birçok çocuğun tamamen eğitime yönlendirilmesi hedefleniyor.
Old 19-07-2006, 22:50   #9
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan Pedofili Partisine İzin

17 Temmuz 2006
Pedofili partisine izin

LAHEY(DHA)

Hollanda’da pedofili partisi PNVD’nin engellenmesi için yapılan başvuru mahkeme tarafından reddedildi. Lahey Bölge Mahkemesi, PNVD’nin (Kardeşçe Sevgi, Özgürlük ve Farklılık Partisi) de diğer partilerle tüm haklara sahip olduğu kararına vardı.


Mahkeme, Solace adlı bir grubun başvurusuyla ilgili olarak "Onlar sadece moral değerleri ifade etmek istiyorlar. Ortada bir partiyi kapatmaya yetecek kadar delil yok" dedi. Hollanda’da Mayıs ayında tanınmış 3 pedofil tarafından kurulan PNVD, 12-16 yaş arası çocuk pornografisinin ve hayvanlarla seksin legalleşmesini savunuyor. Parti, çocuk pornosu bulundurmanın ve televizyondan yayınının serbest bırakılmasını istiyor.


Hakim H.Hofhuis, partiyi kapatmaya yetecek kadar delil olmadığı gerekçesiyle başvuruyu geri çevirdi


Pedofili alanındaki tabuları yıkmak istediğini açıklayan PNVD, Belçika’da 1996 yılında küçük kızlara tecavüz ederek öldürdükten sonra yakalanan Marc Dutroux olayının ardından oluşan tepkileri yumuşatmaya çalıştığını belirtiyor. Uyuşturucu maddeler, eşcinsel evlilik ve hayat kadınlarıyla ilgili çok yumuşak kanunları bulunan Hollanda’da böyle bir partinin çıkması insanlarda şoke etkisi yapmıştı. Bir ankette halkın yüzde 82’sinin bu partiye karşı olduğu ortaya çıkmıştı.



http://www.hurriyet.com.tr/dunya/4768478.asp
Old 12-08-2006, 16:46   #10
Merhaba

 
Varsayılan Anne Babaya Yönelik Şiddet Artacak...

Ankara'da 16 yaşındaki F.Ü., "Ya düzgün bir hayat yaşa, ya da evi terk et" diyen annesini sevgilisiyle birlikte yastıkla boğmuştu. Rüyasında ailesinin kötü yola düştüğünü gören 19 yaşındaki Gökhan Armağan ise ailesinin tüm fertlerini birkaç saat içinde bıçaklamıştı.


Anne babaya yönelik şiddet artacak

Türkiye son iki haftada anne baba ve kardeşlerini öldüren gençlerle sarsıldı. Kiminin para, kiminin de namus için işlediği cinayetlerin esas nedeni ise başka. Şiddet, şiddeti yaratana dönüyor.



Tülay Sağlam
NTV-MSNBC
Güncelleme: 17:55 TSİ 10 Ağustos 2006 Perşembe


İSTANBUL - Türkiye’de artık anne babalar kadar çocuklar da şiddete başvuruyor. Geçtiğimiz haftalarda art arda meydana gelen üç cinayet, aile içi şiddetin tersine döndüğünün göstergesi oldu.Afyonkarahisar’ın Dinar ilçesinde bir genç anne babası ve iki kardeşini bıçaklayarak öldürdü. Ankara’da 16 yaşındaki bir genç kız ise yastıkla annesini boğdu. Genç kız tutuklandığında cinayeti sevgilisiyle birlikte planlayarak işlediğini söyledi. Aynı günlerde başka bir gencin babasını öldürdüğü haberi üçüncü sayfalarda yer aldı. Psikiyatr ve psikologlara göre gençlerin anne babalarına uyguladıkları şiddette artış var ve önüne geçilmezse bu tür cinayetler giderek artacak.
İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Sosyal Psikiyatri Servisi psikiyatrlarından Doç. Dr. Doğan Şahin, “Bilimsel araştırmalarla gösterilmemiş olsa bile gözlemlere dayanarak gençlerin anne babalarına yönelik şiddet davranışlarında bir artma olduğunu söylemek mümkün” dedi. Psikolog Ferahim Yeşilyurt ise şiddetin nedenlerinin öncelikle aileden kaynaklandığını söyledi.



EN ÖNEMLİ NEDEN AİLENİN KENDİSİ


Psikolog Ferahim Yeşilyurt şiddetin öğrenilen bir davranış olduğunu, çocuğun da anne babadan öğrendiğini vurguladı.

“Bu olaylarda en önemli etken ailenin tutumudur. Çocuklar ailelerinde ne görüyorlarsa onu uyguluyor. Ailede sorunlar şiddet yoluyla çözülüyorsa, bu davranış paternini öğrenen çocuk da bir süre sonra sorunları çözmek için aynı yönteme başvurabilir.


Hızlı kentleşme ve göçün neden olduğu aile yapısındaki hızlı değişim, anne babaların bu değişime ayak uydurmakta zorlanmaları ve zorlandıkları bu dünya içinde çocuklarına yeterince ilgi gösterememeleri, gerekli paylaşımda bulunamamaları ve mutlu bir yaşam sürememeleri nedeniyle de çocuklarına ya da eşlerine sık sık şiddet uygulamaları arttıkça gençlerdeki bu tür şiddet davranışları da artacaktır. Şiddetin kaynağı ne olursa olsun bir süre sonra onu yaratana bir şekilde dönecektir.”



GENÇLER NEDEN ÖLDÜRÜYOR


Doç. Dr. Şahin tersine aile içi şiddeti anlattı.


“Şiddetin üç nedeni var. Birincisi kişilik bozuklukları... Çocuğun erken dönemde annesiyle ilişkisinde sorun varsa kişilik bozuklukları meydana gelir. Antisosyal ve Borderline (sınırda) kişilik bozukluluğu olanlarda şiddet davranışları görülebilir. İkincisi psikotikler... Bir kişi psikotik bir tablo içindeyken hezeyanlarının etkisinde kalarak aile üyelerine veya başkalarına şiddet uygulayabilir ve bazan cinayet işleyebilir. O durumda iradesinin yerinde değildir ve yaptığı hareketin sonuçlarını değerlendiremez. Üçüncüsü ise çoğul kişilik bozukluğu olarak bilinen, şimdi ise dissosiyatif kişilik bozukluğu olarak adlandırılan rahatsızlıkta kişi kendisine ya da etrafına şiddet davranışları gösterebilir. Dissosiyatif bozukluklar genellikle kişinin çocukluğunda yaşadığı ağır ihmallere ya da travmalara bağlı olarak gelişir.”




ŞİDDET MEŞRULAŞTIRILIRSA BU SONUÇLAR KAÇINILMAZ


“Psikotik bir bozukluk yoksa bir gencin anne babasını öldürmek istemesinde en önemli neden anne babasıyla ilişkisinin geçmişidir. Bunların yanında şiddet davranışlarını tetikleyen toplumsal ve kültürel etkenler de söz konusudur. Toplumsal sorunların genellikle şiddetle çözümlendiği, çatışmaların ve savaşların sık yaşandığı dönemlerde bireylerin de şiddete başvurma davranışları artar. Öte yandan bazı durumlarda şiddeti meşru hatta sorumluluk olarak gören kültürlerde de şiddet davranışları daha sık ortaya çıkar.”



KİŞİLİK BOZUKLUKLARI GİDEREK ARTIYOR


“Anne babaya yönelik şiddet davranışlarının nedenleri arasında yer alan kişilik bozuklukları giderek artıyor. ABD ve bazı batılı ülkelerde özellikle Borderline kişilik bozukluğunun daha sık gözlemlendiğini gösteren araştırmalar var.”



MADDE KULLANILINCA DÜRTÜLER DENETLENEMEZ



“Alkol ya da madde kullanımı şiddet davranışını artırabilir. Çünkü madde kişinin dürtülerini denetleme gücünü zayıflatır. Normalde aile içi üyeleri arasında öfkelenmeler, ani kızgınlıklar olsa da insanlar öfkelerini denetler ve karşısındakine zarar vermez ancak alkol ya da madde kullanımı söz konusu ise öfke denetimi güçleşir ve hareketler kontrol dışına çıkabilir.”


PLANLANMIŞ CİNAYETİN NEDENİ ANLIK ÖFKE DEĞİLDİR



“Planlanmış cinayetlerde eylem ani bir öfkenin sonucu değildir. Kişi çok kızgın olmadığı zamanlarda da öldürme fikrini sürdürmektedir. Elbette planlanmış cinayette de eylem fikrinin ardında bir öfke vardır ama bu öfke süreğendir. Dolayısıyla ani bir öfkeyle yapılmış şiddet davranışlarından sonra suçluluk ve pişmanlık duyulsa da planlı cinayetlerin ardından pek pişmanlık duyulmaz. Ancak uzun bir zamandan sonra kişi yaptığı eylemin anlamını idrak ederse belki o zaman suçluluk hissedecektir.”



TOPLUM DA MASUM DEĞİL


“Toplumsal kültürümüz 1980 den beri giderek artan bir şekilde kendi çıkarının peşinde başkalarını düşünmemeyi körükledi ve başarılı olmak kaydıyla başkalarının haklarına tecavüz etmeyi meşrulaştırdı.
Spor karşılaşmalarında bile şiddet kullanmak, hile ve şike yapmak olağan ve hatta başarılı olmak kaydıyla takdir edilebilen bir şey oldu.
Dolayısıyla öncelikle rol modellerinin şiddet davranışlarını bırakmaları gerekir. Bunun için de insanların savaşa karşı olmaları, haksızlıklara karşı tepki göstermeleri gerekir. Kendi maddi çıkarlarına olsa dahi şiddeti desteklememeleri gerekir. Düşmanlıkların körüklenmemesi, dostluk ve dayanışmanın ön plana çıkarılmaya çalışılması gerekir. Oysa günümüzde her alanda rekabet ve yarışma körükleniyor.”



TEDAVİSİ ZOR AMA MÜMKÜN



“Şiddete neden olan hastalıklar güç ve uzun olsa da büyük oranda tedavi edilebiliyor. Psikozlarda bugün yeni ilaçlar ve yöntemlerle tedavi oranı çok yükseldi, psikozlara bağlı saldırganlık ilaçlarla kontrol altına alınabiliyor. Görülme sıklığı giderek artan kişilik bozukluklarının tedavileri zor ve uzun olsa da tedavinin başarı oranı oldukça yüksek.
Şiddet davranışı gösteren bireyler geçmişlerinde ihmal ve ilgisizlik ya da doğrudan cezalandırmalar nedeniyle kendi acılarına başkalarının duyarsız olduğunu öğrenmiş kişilerdir. Bu nedenle bireysel ya da sosyal anlamda başkalarının acılarına duyarlı insanların, sağlıklı bir nesil yetiştirmeyi, ekonomik çıkarların üstünde gören hükümet politikalarının ve içi doldurulmuş sosyal devlet kavramının bulunduğu ülkelerde şiddetin önüne geçilebilir.”
Old 10-09-2006, 14:55   #11
PINAR YILMAZ

 
Varsayılan Altını Islatan Kızlarını Döverek Öldürmüşler

Altını ıslattığı için 4 yaşındaki kızlarını döverek öldürdüğü iddia edilen anne ve baba hakkında 20 yıl hapis cezası isteniyor.
Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesi’nde açılan davada savcılık 4 yaşındaki kız çocuğunun ölümünden aileyi sorumlu tuttu. Savcılık, küçük kızın ölümüne sebep olarak annesi ve üvey babası tarafından altını ıslattığı ve yaramazlık yaptığı için dövülmesini gösterdi. Anne ve üvey baba hakkında “neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama sonucu öldürme” suçundan Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesi’ne dava açıldı. Üvey baba tutuksuz yargılanırken, anne halen Paşakapısı Cezaevi’nde tutuklu bulunuyor. Olay 19 Nisan 2006’da meydana geldi. Küçükçekmece Mehmet Akif Mahallesi’nde yaşayan Şemsettin İ. ile Semra İ., kızları Kader Kuzupınar’ı, olay gecesi kafasındaki şişlik nedeniyle özel bir hastaneye götürdü. Burada yapılan müdahalenin ardından küçük Kader, Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne sevk edildi. Ancak yapılan tüm müdahalelere rağmen küçük kız kurtarılamadı. Yapılan incelemeler sırasında küçük kızın vücudunda yanık izlerinin yanı sıra boynunda ip izini gören doktorlar, durumu polise ihbar etti. Savcılık üvey baba Şemsettin İ. ile anne Semra İ. hakkında soruşturma başlattı. Yapılan soruşturma sonunda Şemsettin İ. tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılırken, anne Semra İ. (21) tutuklanarak cezaevine konuldu. Adli Tıp Kurumu tarafından hazırlanan raporda küçük kızın değişik zamanlarda birden çok travmaya maruz kaldığı, “kafa travmasına bağlı beyin doku zedelenmesi ve beyin kanaması” sonucu öldüğü belirtildi. Osman Asiltürk, İstanbul
kaynak:www.tumgazeteler.com
Old 10-09-2006, 15:23   #12
PINAR YILMAZ

 
Varsayılan Aile içi şiddet

Aile içi şiddetin bu kadar yaygınlaşması konusu çok üzücü bir durum .Hangi vicdana sahip bir anne-baba çocuğnu altını ıslattığı için öldürebilir ki???.Çocuk hakları konusunda tartışılması gereken çok konu var sanırım.Sizce de öyle değilmi
Old 22-09-2006, 11:20   #13
PINAR YILMAZ

 
Varsayılan Çocuğa 'Otomobili Çizdin' İşkencesi

Kütahya'da emekli bir polisin, otomobilini çizdiğini öne sürdüğü 12 yaşındaki çocuğu dövüp yüzünde sigara söndürdüğü iddia edildi.

Kütahya'da emekli polis memuru Celal Özdemir, otomobilini çizdiğini öne sürdüğü 12 yaşındaki K. Ç.'yi öldüresiye dövdüğü gerekçesiyle savcılığa şikayet edildi. Dayaktan bayılan küçük çocuğun yüzünde sigara da söndürdüğü iddia edilen Özdemir hakkında şikayetçi olan K.Ç.'nin babası, bu işin sonuna kadar takipçisi olacaklarını söyledi. İddialara göre olay şöyle gelişti: Alipaşa mahallesinde önceki gün otomobilinin çizilen emekli polis memuru 53 yaşındaki Celal Özdemir, bu olaydan biraz ileride kaldırımda oturan 12 yaşındaki K. Ç. ile arkadaşını sorumlu tuttu. Yanlarına gittiği çocukları önce "Arabamı neden çizdiniz" deyip, kulaklarından tutarak kafa kafaya çarpıştırdı. Arkadaşı kaçmayı başarırken, K. Ç.'yi yakalayan Özdemir, çocuğa dayağa devam etti. K. Ç. bayılınca numara yaptığı iddiasıyla öfkesi daha da arttı. Bu arada Özdemir'in yüzünde sigara da söndürdüğü K. Ç'yi çevreden yetişenler kurtardı.

BAYILANA http://ads.sabah.com.tr/adserver/vie...ZjQ0Mw%3D %3D
KADAR DÖVMÜŞ

Talihsiz çocuğun annesi Hamide Ç, "Olayı gören mahalleli oğlum dayaktan bayılınca öldü sanmış. Özdemir, olay yerine gittiğimde bana da hakaret etti ve otomobilinin oğlum tarafından çizildiğini öne sürdü. Ben de doğruysa zararını karşılayacağımızı söyledim. Sonradan öğrendiğimize göre, Özdemir'in otomobili de yokmuş" dedi.
www.tumgazeteler.com
Old 26-09-2006, 12:12   #14
PINAR YILMAZ

 
Varsayılan İşkenceyi ortaya çıkardı,suçlanıyor

İşkenceyi ortaya çıkardı, suçlanıyor

Avukat Erkem, Buca Cezaevi çocuk koğuşundaki işkenceyi ortaya çıkarıp çocuklar için cezaevi kurulmasını sağlamıştı. Bilgileri açıkladığı için hakkında soruşturma açıldı

BELMA AKÇURA İstanbul
İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı, 2003 yılında Buca Cezaevi`nde çocuklara işkence yapıldığı iddialarını basın yoluyla kamuoyuna duyuran avukat Nalan Erkem hakkında soruşturma başlattı. Buca Cezaevi`nde çocuk koğuşundaki işkence iddialarını 2003 yılında basın açıklamasıyla gündeme taşıyan Erkem, Adalet Bakanlığı`ndan izin alındıktan sonra hakkında soruşturma başlatıldığını belirterek, `Savcılıktan bana gelen yazıda suç isnadı yasaya rağmen açıkça belirtilmiyor. Buca`daki olaylarla ilgili deniliyor. Niçin suçlandığımı anlamak için dosyayı görmem lazım, ama dosya verilmiyor. Oysa yasal olarak dosyanın bir suretini alma hakkımız var` dedi.
Erkem`in tepkisi Erkem, savcılıktan gönderilen yazıda, hakkında soruşturma başlatıldığını ve on gün içinde savunmasını vermemesi halinde savunma hakkından vazgeçmiş sayılacağının bildirildiğini söyledi. Söz konusu dönemde İzmir Barosu`nun İşkenceyi Önleme Grubu`ndan Sorumlu Yönetim Kurulu üyesi olan Erkem, şöyle konuştu: `Bu iddiaları ve bilgileri basına duyurmamızın ardından, Adalet Bakanlığı`na bağlı Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü temsilcileriyle, yargıçlarla İzmir Barosu Çocuk Hakları Komisyonu`nun da katıldığı görüşmeler yapıldı. Sonunda da Bergama Çocuk Cezaevi kuruldu. Çocuk hükümlüler şimdi çok daha iyi koşullardalar. Bu da işkence iddialarını bilinir kılmamızla gerçekleşti. Ama bedeli benim yargılanmam oldu.`
kaynak:www.tumgazeteler.com
Old 28-09-2006, 19:59   #15
PINAR YILMAZ

 
Varsayılan İstanbul çocuk fuhuşunda ilk sırada

Ukrayna, Moldova ve Rusya ile Türkiye’nin Güneydoğu Bölgesi’nden kaçırılan çocuklar İstanbul’da fuhuşa zorlanıyor. Araştırmaya göre, çocukların cinsel sömürüsü ve çocuk pornografisinde son 10 yılda ciddi bir artış gözleniyor.

İSTANBUL - Türkiye’de çocuklara yönelik cinsel sömürü ve istismara ışık tutan bir araştırma gerçekleştirildi. Araştırmaya göre çocukların fuhuşa zorlandığı iller sıralamasında İstanbul ve Diyarbakır başı çekiyor. Ukrayna, Moldova ve Rusya gibi ülkelerle Türkiye’nin


Güneydoğu bölgelerinden kaçırılan çocuklar İstanbul’da fuhuşa zorlanıyorDiyarbakır’da ise durum biraz daha farklı. Fuhuşun yanısıra zorla yaptırılan evlilikler de dikkat çekiyor. Kız çocukları kendilerinden yaşça büyük erkeklerle para karşılığı zorla evlendiriliyor.

Araştırma bağımlılık, psikolojik travma ve eğitim konusunda çalışan Yeniden Sağlık Ve Eğitim Derneği İle Uluslararası Ecpat tarafından gerçekleştirildi. Ecpat 76 ülkeden 85 üyeye sahip bir ağ, amacı çocuklara yönelik ticari cinsel sömürüye dikkat çekerek dünya çapında bir farkındalık yaratmak.

FUHUŞ MAĞDURU ÇOCUK SAYISI BİLİNMİYOR
Araştırma yapılsa bile Türkiye’de ticari amaçlı cinsel istismara uğrayan ne kadar çocuk olduğu bilinmiyor. Araştırmacılara göre sorunun görmezden gelinmesinin bunda payı büyük. Yeniden Sağlık ve Eğitim Derneği Başkanı Doç. Dr. Kültegin Ögel, “Son 10 yılda çok arttı çocuk cinsel istismarı. Ancak rakam bulmak çok zor bunun bir nedeni de görmezden gelmemiz ve yokmuş gibi davranmamızdan” diyor.


CİNSEL TACİZ EVDEN KAÇMANIN EN ÖNEMLİ NEDENİ
Türkiye’de ailelerde çocuklara yönelik cinsel istismar olduğu gözardı ediliyor. Araştırmaya konu olan fuhuş mağduru çocukların evlerinde de hem fiziksel şiddet hem de cinsel istismar mağduru oldukları saptandı. İstismar ile sömürü arasında güçlü bir ilişki olduğuna işaret eden Uluslararası Ecpat Başkanı Carmen Madrin, “İstismar edilen kişi evde tacize uğruyor evden kaçıyor sokakta sömürülüyor. Aile ici tacizle ilgili araştırmalar yetersiz. Hem aile de hem sokakta yapılan araştırma sayısının artırılması gerekiyor” diye konuşuyor.


‘ÇOCUK DEĞİL ÇITIR OLARAK GÖRÜYORLAR’
Uzmanlara göre Türkiye’de çocuklarla cinsel ilişkiye giren, internette çocuk pornografisini takip eden bir çok kişi 18 yaşın altındaki her bireyin çocuk olarak kabul edildiğini bilinmiyor.

Doç, Dr. Kültegin Ögel, “Konuştuğumuz yetişkin erkekler diyorlar ki biz çocukla asla beraber olmayız. Ama bakıyorsunuz 15 yaşındaki ile birlikte oluyor. Onu ne yazık ki çocuk değil, çıtır olarak görüyor. Bu da sağlıksız bir tutum. Bu konuda farkındalık yaratmak zorundayız” diyor.


ERKEK ÇOCUKLAR DA CİNSEL OLARAK SÖMÜRÜLÜYOR
Fuhuş sektöründe yalnız kız çocukları değil, erkek çocukları da cinsel olarak sömürülüyor. Uzmanlara göre erkek çocuklar daha şanssız. Çünkü toplumsal tabular nedeniyle yardım istemekten kaçınıyorlar.

Araştırmacılara göre sorunun çözümü için 18 yaş altındaki herkesin çocuk olduğunun bilinmesi gerekiyor. Evden kaçan çocuklar için ise rehabilitasyon amaçlı her ilde bir merkez açılması öneriliyor. İstanbul dışındaki illerde evden kaçan çocukların rehabilitasyonunun yapılacağı bir merkez olmadığına dikkat çekiliyor.
kaynak:www.tumgazeteler.com
Old 06-10-2006, 12:42   #16
Av.Ayşe

 
Varsayılan Çocuğa yönelik şiddet tüm dünyanın sorunu

BM'nin 'dayak' raporuna göre, şiddete karşı kısıtlayıcı önlemlere rağmen sorun dünyanın her yerinde sürüyor
AP - CENEVRE - Dünyadaki çocukların büyük kısmı dayakla terbiye ediliyor. Çocuklara yönelik şiddet üzerine küresel rapor hazırlayan Birleşmiş Milletler (BM), dünya genelinde çocuklara dayak yoluyla uygulanan şiddetin yaygın, okula silahlı saldırı şeklindeki şiddetinse nadir gerçekleştiğini açıkladı.
Dünyanın en az 106 ülkesinde, okulda dayak, bir ceza yöntemi olarak meşru görülüyor. 145 ülkede yetimhanelerde çocuklara vurmaya izin var. Rapor son zamanlarda özellikle ABD'de görülen okullardaki silahlı şiddetin kamuoyunun ve basının dikkatini çektiğini, ancak bu tür silahlı şiddetin en az görülen tür olduğunu vurguluyor. Raporda "Çocuklar, ölümlerine ya da ciddi yaralanmalarına neden olan şiddetle okuldan çok evlerinde karşılaşıyorlar" deniyor.
Çalışmaya göre, bazı ülkelerde çocuğa yönelik şiddete karşı kısıtlayıcı yasalar çıktıysa da, problem dünyanın her yerinde sosyal standartlara, kültür, din veya etnik kimliğe bakmadan devam ediyor.

Okulda cinsel taciz de var
Okullarda çocuklara uygulanan şiddet, dayak cezasından kaba ve utandırıcı türde psikolojik cezalandırma ve cinsel şiddete kadar çeşitleniyor. Çalışma, 18 yaş altındaki kız ve erkeklere evde, okulda, bakım ve adalet kurumlarında, işyerinde ve toplum içinde uygulanan şiddetin büyük bir kısmının gizli olduğuna ya da üstünün öntüldüğüne de dikkat çekiyor.


http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=200690
Old 08-11-2006, 20:20   #17
Merhaba

 
Varsayılan Tacize uğrama yaşı 1’e düştü…







Tacize uğrama yaşı 1’e düştü…

İngiltere’de yapılan Uluslararası Çocuk İstismarı ve İhmali Kongresi’nde Türkiye’deki istismarın boyutları tartışıldı. Buna göre, Türkiye’de istismar oranı büyük bir hızla arttı ve tacize uğrayan çocuk yaşı 1’e düştü.



YASEMİN ARPA - NTV-MSNBC
Güncelleme: 11:33 TSİ 08 Kasım 2006 Çarşamba



İSTANBUL

Geçtiğimiz Nisan ayında, İngiltere’nin York kentinde, Uluslararası Çocuk İstismarı ve İhmali Kongresi (International Conference on Child Abuse & Neglect) düzenlendi.

Dünyanın pek çok ülkesinden uzmanların katıldığı kongrede Türkiye’deki çocuk istismarı da tartışıldı. Kongrede Türkiye’de yapılan bir araştırmanın sonuçları açıklandı ve araştırma 6 ay sonra ilk kez Türkçe’ye çevrildi. 2000-2005 yılları arasında çocuk koruma birimleri ve hastanelere yansıyan vakalardan oluşan bu araştırmada, istismar edilen çocuk yaşının 1’e kadar düştüğü, ortalama yaşın 8 olduğu, kız çocuklarının erkeklerden daha fazla istismara uğradığı ve istismarın son 5 yılda hızla arttığına dikkat çekildi.

Hastane ve çocuk yuvalarından elde edilen veriler Ankara Hastanesi, Ankara Üniversitesi, Aydın Çocuk Koruma Merkezi, Başkent Üniversitesi, Düzce Üniversitesi, Ege Üniversitesi, Erciyes Üniversitesi, Gazi Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi’nde toplandı. Araştırmayı, NTVMSNBC’ye Ankara Çocuk Koruma Birimi Başkanı Prof. Dr. Betül Ulukol anlatarak sonuçları yorumladı.

“İSTİSMAR DEĞİL, FARKINDALIK ARTTI”


Ulukol, “Bu tabloda 2000’den 2005’e kadar olan dönemde istismar tanısı konan olguların sayısında belirgin artış var. Fakat bu artışın nedeni biz hekimlerin istismar konusundaki farkındalığımızın artışıdır. Yoksa bu tabloya bakarak Türkiye’de istismar sıklığının arttığını söylemek mümkün değildir” dedi.








Ulukol, bu rakamların aysbergin üst kısmı olduğunu, gerçek rakamların ise çok daha fazla olduğunu söyledi. “Bu konuda daha önce yapılmış araştırmalar da var. 1991’de ilköğretim okullarında, 16 bin öğrenci üzerinde yapılan bir araştırmaya göre, Türkiye’de 100 çocuktan 33’ü istismara uğruyor. İstismar türleri ise muhtelif. Tokat atma, saç çekme, silgi fırlatma da istismara giriyor, dövme, taciz etme de” dedi.

“EN SIK RASTLANILAN FİZİKSEL İSTİSMAR”


Ulukol, araştırmalara yansıyan istismar türleri arasında en sık fiziksel istismarın görüldüğünü belirterek, “Dayak, tokat gibi fiziksel istismarlar gizli kalmıyor, çünkü toplumumuzda bu bir terbiye metodu olarak görülüyor. Ama cinsel istismar gizleniyor. Ortaya çıkarılması bu yüzden çok zor. Gerçek rakamlara ulaşmak kolay değil” dedi.

“MAĞDUR BÜYÜDÜĞÜNDE TACİZCİ OLUYOR”


Ulukol, tacize uğrayan kişinin tedavi edilmezse tacizci olabileceğine dikkat çekti: “İstismar edilen bir kişiyi tedavi etmekle o kişinin daha sonraki yaşantısında isitismar edeceği pek çok kişiyi korumuş oluruz. Çocuk cinsel istismara uğramışsa potansiyel sapıktır ve ileriki yıllarda etrafındaki diğer insanları istismar eder.


Anne veya babanın çocukluğunda istismara uğramış olması, fiziksel veya psikiyatrik hastalığının bulunması, aileye üvey anne veya babanın katılması, geçimsizlik ve aileiçi şiddet istismarı kolaylaştırır.


Ekonomik sıkıntı ve işsizlik de önemli bir risk faktörüdür. Sosyal destek sistemlerinin yokluğu, çok çocuklu ailede büyüme gibi faktörler fiziksel istismar için çok ciddi riskler oluşturur. Çocuğu koruyan yasaların yetersiz olduğu toplumlarda, savaş ve terör ortamlarında istismarcılık artar. Aynı şekilde internetin kontrolsüz kullanılması durumunda çocuk pornografisi yoluyla artar.”

“İSTİRMARCI ÇOCUĞUN UZAĞINDA DEĞİL”


Yapılan araştırmalar, cinsel istismarın genellikle aileden biri ya da aileye yakın biri tarafından meydana geldiğini gösteriyor. Cinsel istismar vakalarının ortaya çıkmamasının bir nedeni bu. Ulukol, “Aileler istismarı gizleme eğiliminde oluyor, çocuklar suçlu durumuna düşürülüyor, haliyle istismar edilen çocuk korunmuyor. Medya bu tür olayların üzerine bilinçsizce gidiyor, istismar edilen çocukların isimleri, resimleri basılıyor. Mağdur ikinci bir mağduriyet yaşıyor” dedi.

Ulukol şöyle devam etti: “Çocuğu istismar eden veya cinsel bir tatmin unsuru olarak kullanan kişi için çocuğun cinsel gelişimini tamamlamış olması gerekmiyor. Neyi cinsel meta olarak görüyorsa tatmini onunla sağlıyor. Hasta için yaş önemli değil. Cinsel istismar farklı tiplerde olabiliyor. Cinsel istismar meydana gelmesi için bütün cinsel eylemin çocuk üzerinde gerçekleşmesi gerekmiyor. Teşhircilik de, küçük çocuğun karşısında cinsel ilişkiye girmek de çocuğun genital bölgelerine bakım için değil, zevk için dokunulması da cinsel istismardır. Çocuğun eline, koluna, yüzüne cinsel organını sürmesi de cinsel istismara giriyor.”

CİNSEL OYUN-İSTİSMAR FARKI


Ulukol cinsel oyun ile istismar arasındaki farkı şöyle açıkladı: “Küçük çocukların cinsel oyunları gayet normal; psikiyatrik gelişmeleri sırasında çocukların kendilerini ve karşı cinsi tanımak için yaptıkları bir şey. Örneğin anaokullarında kız çocukları, erkek çocukları tuvalette gözler, erkek çocuklar kızların eteğini kaldırır bakarlar. Bunlar tamamen oyundur. Cinsel oyunu, istismardan ayırmak gerekir. Cinsel oyunda merak ve öğrenme vardır, karşıdan zevk alma yoktur. Kendisini de açar, karşısındakine de bakar. Ama cinsel istismarda karşıdakini kullanmak söz konusudur. Bu nedenle çocuklar arasındaki bu cinsel oyun mudur, cinsel istismar mıdır, bunu belirlemek için 5 yaş gibi bir fark düşünülmüş. Biri 10, diğeri 5 yaşında ise bunun cinsel oyun değil, cinsel istismar olabileceği düşünülüyor. Öyle vakalar var ki, ‘çocuk bisiklete binerken çarpmış kanaması olmuş bakar mısınız doktor hanım’ diyor. Bisiklete çarpmakla falan kanama olmaz. Ama aile bunu ‘istismar edildi’ diye getiremiyor. İşte o zaman çocukla görüşmeler, özel tekniklerle çocuktan doğrusunu öğrenmek gerekiyor. Her zaman başarı olamıyoruz. Psikiyatrların çocuktan aldığı ifadeler var ama kimi zaman savcı ya da hakim bu ifadalere de güvenmiyor. Tıp alanında çocuk istismarını fark eden kimseler alanında bunu fark edebilecek yetenekte insanların bilgi ve eğitiminin artırılması gerekiyor.”

“İSTİSMARI ÖNLEMEK İÇİN MERKEZLER AÇILIYOR”


Prof. Dr. Betül Ulukol, çocuk istismarının önlenmesiyle ilgili ilk merkezin İzmir’de kurulduğunu, daha sonra İstanbul, Ankara ve Bursa’da yeni merkezler açıldığını, istismarı önleme ile ilgili Ankara’da üç büyük ekibin bulunduğunu söyledi. Ulukol, “İstismarları fark etmemiz gerekiyordu. Bütün çabalar bireysel çaba bazında kalıyordu. İnsanlar istismarı fark ettikleri zaman ne yapacaklarını bilmiyorlardı. Bir baba çocuğuna tecavüz ettiyse anne çocuğu için ne yapacağını bilemiyordu. Konuyla ilgilenen hekimlerin ve araştırmaların artmasıyla birlikte çocuk istismarını önlemeye yönelik merkezler de kurulmaya başlandı. Şimdi Türkiye’nin pek çok yerinde böyle merkezler var” dedi.

“VAKAYI ANLAYABİLMEK İÇİN DUYARLILIK GEREKİYOR”


Ulukol, toplumda istismarı fark edebilecek duyarlılığa sahip insanların artması gerektiğini vurguladı. İstismarın fark edilememesi durumunda sorunun giderek büyüdüğüne ve müdahale edilemez duruma geldiğine dikkat çekti. Ulukol, “Bunun için temel hedefimiz hekimlerin ve bu işle uğraşan kişilerin istismarla kaza arasındaki ayrımı ayırt etmelerini sağlamak. Çünkü anne ve babalar, çocuklarını ‘Dövdüm, o yüzden kafası kırıldı’ diye getirmiyor bize; ‘mama sandalyesinden, merdivenden düştü’ diye getiriyor. ‘Üzerine çay döküldü’ diyor. Ellerine çay dökülen çocukla sırf canı yansın diye elleri sıcak suya sokulan çocuğun yanıkları arasında fark vardır. Çocukları ilk gören kişinin istismarın izlerini anlayabilmesi gerek” dedi.

”KIZ-ERKEK FARK ETMİYOR”


Ulukol, istismarda cinsiyet farkının bölgelere göre değiştiğini belirterek, “Türkiye’de konuyla ilgili yapılmış çalışmalar yok. Yurtdışında yapılan çalışmalar var. Bu çalışmalara göre kız-erkek fark etmiyor. Bazı bölgelerde erkek çocuklar daha çok istismara uğrayabiliyor. Bazı bölgelerde ise kız çocuklar. Çocuk pornografisi, çocuk cinsel tacizinde son derece ciddi bir problem. Çocuk pornografisiyle ilgili en çok vakanın çıktığı, internette en çok bununla ilgilenen ülkenin Türkiye olduğunu görüyoruz. Türkiye Google’da çocuk pornografisinin en çok tıklandığı ülkelerden biri. Bir iki spontan vaka dışında elimizde veri yok. Halkın bu konuda çok duyarlı olması gerekiyor. Yeni ceza kanununda eğer bir istismar olduğunu bilenler bunu ilgililere bildirmiyorsa suçlu duruma düşüyor. Bu sorumluluk sıradan vatandaş için de, öğretmen veya doktor için de aynı” dedi.

Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Gürol Cantürk’ün verdiği bilgilere göre:


Cinsel istismar, psikososyal gelişimini tamamlamamış olan çocuğun bir yetişkin tarafından cinsel tatmin için kullanılmasıdır.

Çocuk istismarı tipleri içerisinde saptanması en zor olan ve çoğunlukla gizli kalan cinsel istismar, genital bölgeleri elleme, teşhircilik, röntgencilik, pornografide kullanımdan ırza geçmeye kadar çok geniş bir yelpazedeki tüm davranışları kapsar.

Şiddet içermesi gerekmez.

Cinsel istismar yalnızca çocuğun hayal gücünde var olan bir şey değildir. İstismar konusunda hikaye uyduran çocuklar çok azdır.

İstismarcıların çoğunluğu (% 80-95) çocuğun tanıdığı kişilerdir.

1998’de ABD’de çocuk ve ergenlerin binde 1.6’sının cinsel istismara uğradığı bildirilmiştir.

1996’da Trakya Üniversitesi’nde yapılan bir çalışmada aile içi cinsel istismarın % 1.4 oranında olduğu bildirilmiştir.

Sağlık personeli çocuğun anne-babasının ya da bakmakla yükümlü yakınlarının çocuğuna böyle bir zarar verebileceğini kabul etmeyebilir, bu konuda yeterli eğitime sahip değildir ya da bu konunun bir aile içi mesele olduğunu düşünebilir. Zaten çocukların da cinsel istismar olayını saklama eğiliminde oldukları ya da sanık tarafından bu konudan kimseye söz etmemeleri konusunda kandırıldığından, cinsel istismar vakalarının çoğunun gizli kaldığı anlaşılmaktadır.

Bir cinsel istismar şüphesi ya da iddiası ile karşılaşıldığında hekimler ve diğer sağlık personelinin çok dikkatle bu iddiayı araştırması gerekir. Bütün cinsel istismar olguları adli olgulardır ve bu olguların adli makamlara bildirilmesi Türk Ceza Kanununun 280. maddesinde belirtilen bir zorunluluktur.

RİSK ALTINDAKİ ÇOCUKLAR


İstenmeyen çocuk
Aşırı hareketli olması
Hiperaktif çocuk olması
Üvey çocuk olması

ANNE BABAYA AİT RİSK FAKTÖRLERİ


Çocuk yaşta istismar edilmiş olmak
Genç yaşta ebeveyn olmak
Anne veya babanın çocuğa yalnız bakmak zorunda kalması
Eğitim eksikliği
Anne ya da babada alkol- uyuşturucu bağımlılığının bulunması
Aileiçi şiddet-geçimsizlik

Old 12-11-2006, 15:34   #18
Av.Elvan Akkaya

 
Varsayılan MSN Messenger çocuk pornosuna karşı eylem

İnternetteki anında mesajlaşma programlarından biri olan MSN Messenger
programını kullanan Türkler arasında son günlerde yaygınlaşan eylem
kapsamında sanal eylemciler, çocuk pornosu ve bebek tecavüzünü “küçük kız
çocuğu” figürü ile protesto ediyor.

Bu eyleme destek veren Messenger kullanıcıları, isimlerinin başına (x) notu
düşüyor. Böylece kullanıcı isminin hemen yanında ufak bir kız çocuğu figürü
beliriyor.
sanal eylemcilerin sayısı gün geçtikçe artıyor.
alıntı:hürriyet gazetesi

hadi sende bu masum eyleme katıl
Old 13-11-2006, 20:51   #20
Merhaba

 
Varsayılan Türkiye'nin 2006 Yılı Çocuk Karnesi...

TÜRKİYENİN 2006 YILI ÇOCUK KARNESİ…

Çocuk Vakfı, 2 Ekim Dünya Çocuk Günü nedeniyle Türkiye’nin Çocuk Karnesi-Ekim 2006 başlığı altında değerlendirme raporu hazırladı. Bir yıl boyunca, Çocuk Düşünce Merkezi, Aile ve Çocuk Araştırma Merkezi, Çocuk Sağlığı Danışma Kurulu, Çocuk Eğitimi Konseyi, Üstün Yetenekli Çocuklar Merkezi, Çocuk Hakları Danışma Kurulu üyelerimiz ile, akademisyen, uzman ve uygulamacı 67 kişinin görüşüne başvuruldu. Ayrıca, 1980-2005 yılları arasında yapılmış araştırmaları; şûra, kurultay, kongre, sempozyum kararlarını ve 8 beş yıllık kalkınma plânları ile 135 kaynağı inceleyerek Türkiye’nin aile ve çocuk gerçeğini ana hatları ile tespite çalıştık ve önerilerde bulunduk. Çünkü, bu ödev, yalnızca politika yapıcıların değil, ülkenin bütün öznelerinin katılımıyla gerçekleşebilir. Ancak, şu da unutulmamalıdır: Politika bekleyebilir, çocuklar bekleyemez. Çocukların ertelenmesi ise yarına dair umutsuzluk demektir.

Türkiye’nin Çocuk Karnesi-Ekim 2006’nın hazırlanma amacı, yalnızca olumsuzluklara yer vermek olmadığı gibi, hiçbir şey yapılmadığını vurgulamak değildi. Aksine, sürdürülen çalışmaların ve gerçekleşen hizmetlerin koordine edilemeyişi, kamuoyuna duyurulamayışı ve sorunların sürekli ertelenme duygusu uyandırması karşısında dikkat çekmek istedik. Öngörüde bulunması gereken bütün sorumlu öznelerin çocuk ödevine yönelmesine katkı vermek bu değerlendirmenin asıl amacı olmuştur. Bu yaklaşımın dayandığı düşünce ise şudur:

Türkiye, sürdürülebilir kalkınma ve ekonomik büyüme yanında, sosyal ve kültürel politikalarını paralel sürdürmedikçe aile ve çocuk sorunlarını erteleyen, insanî gelişme göstergelerini dünya ortalamasının altında tutan bir ülke görünümünden kurtulamayacak.

Türkiye’nin aile ve çocuk sorunlarına şimdiye kadar katkı vermiş bütün kişi, kurum ve kuruluşlara teşekkür ederiz. Bundan böyle aile ve çocuk sorunlarına katkı vereceklere de başarılar dileriz.

Umut var ve hep olacak.

Çocuk ödevinde buluşmak umudu ile...

Mustafa Ruhi Şirin
Çocuk Vakfı Başkanı



TÜRKİYE’DE ÇOCUK GERÇEĞİ :

I) AİLE ve ÇOCUK / GENEL

II) YAŞAMA HAKKI - AİLE ve ÇOCUK SAĞLIĞI

III) GELİŞME HAKKI - ÇOCUK EĞİTİMİNDE DURUM

IV) KORUMA HAKKI - KORUMA ALTINDAKİ ÇOCUKLAR

V) GÜÇ KOŞULLARDAKİ ÇOCUKLAR

VI) ÇOCUK ADALETİ SİSTEMİ

VII) ÇOCUK İHMALİ VE İSTİSMARI

VIII) ÇOCUK HAKLARI

IX) ÇOCUK DOSTU MEDYA DÜZENİ

X) ANAYASA İÇİN ÖNERİ

XI) TÜRKİYE’NİN ÇOCUK KARNESİ - Ekim 2006 NOTLAR

Yukarıdaki başlıklar altındaki detaylı bilgiler ve sunumun tamamı için link:

http://www.cocukvakfi.org.tr/soru3.htm
Old 23-11-2006, 11:41   #21
Av. R. Onur ÇINAR

 
Varsayılan çocuk pornosu artık sokakta

İSTANBUL Milliyet

İstanbul Güvenlik Şube Müdürlüğü ekiplerince çeşitli ilçelerde geçen hafta yapılan operasyonlarda 77'si çocuk istismarına yönelik 5 bin 50 adet porno içerikli VCD ve DVD ele geçirildi.
Polisin 13 - 17 Kasım arasında yaptığı operasyonlarda 83 bin 689 adet film, müzik ve oyun CD, VCD ile DVD'si ile 6 bin 50 adet porno içerikli VCD ve DVD ele geçirildi. Porno içerikli VCD ve DVD'lerden 77'sinin çocuk istismarına yönelik olduğu anlaşıldı. 15 kişi hakkında yasal işlem yapıldı.
Polis yetkilileri, internet ortamında yaygın olmasına rağmen son dönemlerde kentte ilk defa piyasaya sürülmek istenen, çocuk istismarına yönelik CD ve VCD ele geçirildiğini belirttiler. Yetkililer, ürünlerde yaşları 8 ile 10 arasında değişen küçük çocukların kullanıldığını ifade ettiler. Polis, bu ürünlerin sahibi konumundaki kişilerin, olası bir baskınla karşılaşmaları halinde suçu üstlenmesi için 2 bin YTL maaşla işçi aldıklarını anlattı.


http://www.milliyet.com.tr/2006/11/23/yasam/yas05.html
Old 23-11-2006, 18:51   #22
Av.Elvan Akkaya

 
Karar çocuk pornosu davası başladı

20 Kasım 2006

Çocukların cinsel istismarı, müstehcen görüntü ürünlerinin üretiminde çocukları kullanarak bu ürünlerin içeriğini basın ve yayın yoluyla yaymak' suçundan beşi tutuklu, yedi sanığın yargılamasına başlandı. Duruşmada bir sanığın avukatı müvekkilini ''iyi aile çocuğudur'' diye savundu.

Ankara 9'uncu Asliye Ceza Mahkemesi'ndeki davanın bugünkü ilk duruşmasına, tutuklu sanıklardan Muhammed Murat Yılmaz, Fuar Duran, Engin Turhan, Cüneyt Kurtoğlu, Murat Polat ve avukatları ile mağdur çocukların avukatları katıldı.

Sanık Cüneyt Kurtoğlu, ifadesinde, iddianamede adı geçen çocuklarla internete sanal sohbet ortamında tanıştığı ve bu çocukların hiçbiriyle fiziki temasın oluşmadığını söyledi.

İnternette sohbet sırasında tanıştığı ve sonradan polis olduğunu öğrendiği bir kişinin kendisini sürekli cinsel içerikli resim ve görüntü göndermesi için teşvik ettiğini ileri süren Kurtoğlu, bu kişiyle karşılıklı fotoğraf ve görüntü alışverişinde bulunduğunu, ancak bu fotoğraf ve görüntüleri yaymadığını, çocuk cinselliğine yönelik internet sitelerine çok az girdiğini iddia etti.

Yargıç Kerim Yılmaz, Kurtoğlu'nun bu sözleri üzerine, ''Klasörler dolusu fotoğraf ve görüntü var. Bu sitelere spor olsun diye girilmişe benzemiyor. Kocaman adamsın ben seni, jandarmaya tokat atman konusunda teşvik etsem yapar mısın?'' diye azarladı.

Bunun üzerine çocukların görüntüsünü çektiğini kabul eden Kurtoğlu, bu görüntüleri yaymadığını ve yayınlamadığını, yaptığı davranışın da suç olduğunu bilmediğini iddia etti.

"suç olduğunu bilmiyordum"

Sanık Engin Turhan da, cinsel içerikli sitelere girdiğini, bilgisayarındaki görüntüleri kendisinin oluşturmadığını ve yaymadığını ileri sürdü.

Çocuk cinselliğine yönelik internet sitelerine girdiğini kabul eden sanık Muhammed Murat Yılmaz, ''Birkaç defa cahillik yaptım. Pişman oldum, sonra girdiğim sitelerden indirdiğim görüntüleri silerek, bilgisayarın modemini söküp attım. Çocuklarla ilişki kurup, görüntü temin etmedim ve yayınlamadım'' diye konuştu.

Sanık Fuat Duran da, turistik bir yerde çalıştığını ve kışın yapacak bir iş bulamadığı için Finlandiyalı sevgilisinin isteği üzerine internet aboneliği aldığını, girdiği sitelerden otomatik açılan linkler yönlendirmesiyle çocuk cinselliğine yönelik sitelere girdiğini iddia etti.

Sanık Murat Polat, diğer sanıklardan Engin Turhan ile mesaj kaydının olduğunu, ancak mağdur ya da başka küçük çocuklarla internette herhangi bir şekilde ilişki kurmadığını, fotoğraflarını çekmediğini, görüntü oluşturmadığını ve yaymadığını savundu.

Muhammed Murat Yılmaz'ın avukat Aytaç Saygı da müvekkilinin internete bağlandığı bilgisayarın fabrika ortamında herkese açık bir bilgisayar olduğunu, başka kişilerce de suç unsuru taşıyan sitelere girilmiş olabileceğini ileri sürdü.

İstenen cezalar

Cumhuriyet Savcısı Özgür Kamışlık'ın hazırladığı iddianamede, sanıkların, 'çocukların cinsel istismarı, müstehcen görüntü ürünlerinin üretiminde çocukları kullanarak bu ürünlerin içeriğini basın ve yayın yoluyla yaymak' ve 'şantaj' suçundan Türk Ceza Kanunu'nun 'müstehcenlik' hükmünü düzenleyen 226/3 ve 226/5 maddesi, 'çocukların cinsel istismarı' hükmünü düzenleyen 103'üncü maddesi ve 'şantaj' hükmünü düzenleyen 107'nci maddesi gereğince toplam 11 yıldan 23 yıla kadar hapisle cezalandırılmaları isteniyor.

http://www.cnnturk.com/TURKIYE/haber...haberID=261858
Old 28-11-2006, 23:47   #23
NİLGÜN SEYMEN

 
Karar BAŞKA BEBEKLERE de olmasın.

TÜRKİYE


BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA



5237 SayıTürk Ceza Kanunun, 103. maddesine bir fıkra eklenmesi hakkındaki Kanun Teklifim ve gerekçesi ektedir.
Gereğini arz ederim.

Opr. Dr. Canan ARITMAN
İ
zmir Milletvekili





5237 SAYILI TÜRK CEZA KANUNU’NUN 103. MADDESİ


NE BİR FIKRA EKLENMESİ HAKKINDA KANUN TEKLİFİ



GENEL GEREKÇE

TCK’nin 103. maddesi onbe
ş yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukuki anlamı ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranışın cezalandırılmasını düzenlemektedir.
Maddenin (2) bendi; Cinsel İstismarın vücuda organ veya sair bir cismin sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, sekiz yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunacağını belirlerken, maddenin (7) fıkrası suçun mağdurun bitkisel hayata girmesine veya ölümüne neden olması durumunda, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolacağını belirler. Bu düzenleme Anatomik olarak genital organ gelişimini tamamlamış çocuklara karşı cinsel istismar suçunun işlenmesinde bitkisel hayata girmesi veya ölüme sebebiyet vermesi durumunda, uygulanacaktır. Ancak Anatomik olarak genital organ gelişimini tamamlamamış küçük çocuklara karşı vücuda organ veya sair bir cismin sokulması suretiyle gerçekleştirilen cinsel istismar fiili direkt olarak ölüme sebebiyet vermektir.

Bebeklik çağı
ndaki çocukların bile bu tür cinsel istismara uğradığı günümüzde bu fiiller artık bir cinsel istismarın da ötesinde çocuğun yaşam hakkına, hayatına kastetmektir. Anatomik olarak genital organ gelişimini tamamlamamış küçük çocuklara, bebeklere yönelik vücuda organ veya sair bir cismin sokulması suretiyle gerçekleştirilen cinsel istismar fiili, büyük yaralanmalara, hayati ve Akut kanamalara, perforasyonlara, periton yırtılmalarına, en iyi sağlık koşullarında bile tedavi edilemeyebilen Peritonit, Pelviperitonit gibi Akut Hastalıklara neden olarak ölüme sebebiyet verir.

Cezai ehliyete haiz her kimse okumaz-yazmaz durumda cahil olsa bile bu fiilin ölüme neden olacağı
bilincindedir. Dolayısıyla Anatomik olarak Genital organ gelişimini tamamlamamış çocuklara, bebeklere yönelik cinsel istismar fiili artık sadece Cinsel Dokunulmazlığa karşı işlenmiş bir suç olmayıp, Hayata Karşı İşlenmiş bir suçtur. Kasten Öldürme fiilidir.

Ayrı
ca TCK’nın Hayata Karşı Suçlar Bölümünün Nitelikli Haller madde başlıklı 82. maddesinin (b) bendinde düzenlenen “Canavarca hisle veya eziyet çektirerek” işlenmesi haline de tam olarak uyduğundan failin ağırlaştırılmış müebbet hapis ile cezalandırılması gerekir.



Çocuklara yönelik cinsel istismar fiili tı
pta pedofili olarak isimlendirilen bir patolojidir. Cezai ehliyetleri tam olan bu psikopat kişilerin patolojik durumu, hastalığı tedavi edilemez. Bulduğu her fırsatta bu suçu işleyecektir. Tıbbi tedavi ve cezai müeyyide ile ıslahları mümkün değildir. Çocukları korumak için de bu kişilerin toplumdan uzaklaştırılmaları, yaşam boyu enterne edilmeleri gerekmektedir.

Bu kanun teklifi Anatomik Genital organ gelişimini tamamlanmamış küçük çocuklar ve bebeklere karşı işlenen cinsel istismar fiilinin, kasten öldürme fiili olduğu gerçeğinden hareketle çocukların yaşam hakkını korumak için düzenlenmiştir.





MADDE GEREKÇELERİ
Madde 1: Anatomik olarak Genital organ geli
şimini tamamlamamış çocuklara, bebeklere yönelik vücuda organ veya sair bir cismin sokulması suretiyle gerçekleştirilen cinsel istismar fiilinin ölüme neden olacağı gerçeğiyle Kasten Öldürme fiili olduğundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunmasını düzenlemektedir.

Madde 2: Yürürlük maddesidir.

Madde 3: Yürütme maddesidir.



Old 30-11-2006, 13:48   #24
hulusan

 
Varsayılan

Bence çoçukları her türlü istismara karşı korumak sosyal hukuk devletinin öncelikli görevidir. Bu konuda mevcut yasal düzenlemelerden çok daha etkin önlemler alınmalı. Belki bunu yapanları hadım etmek etkili ve caydıcı bir çözüm olabilir.Son olaylardan sonra hukukçu kimliğimizi bir yana bırakın, anne babalar olarak hepimiz paranoyak olduk. Toplumca ruh sağlığımız bozuluyor.
Old 30-11-2006, 15:49   #25
allegria

 
Varsayılan

Sayın hulusan'a katılıyorum gerçekten ruh sağlığımız bozuluyor hazmedemiyoruz bu duruma nasıl geldiğimizi..Bu insandışı varlıklara artık tahammül edemiyorum bu nasıl bir zihniyettir aklım almıyor onların da çocukları var gerçi çok umrunda sanki bu tür insanların aynı şeyi gözlerini bile kırpmadan kendi evlatlarına da yaparlar
Old 02-12-2006, 16:49   #26
PINAR YILMAZ

 
Varsayılan 'Sokak Çocukları'na Yaşıtlarından Destek

'Sokakta yaşayan ve çalışanlara yönelik hizmet modeli' başlığıyla yapılan planlama ve koordinasyon değerlendirme toplantısında, sokak çocuklarının sorunları tartışıldı.UNİCEF ve Diyarbakır Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü'nce organize edilen toplantıya katılan çocuklar, kendi haklarını ve sokakta yaşayan veya çalıştırılan çocukların sorunlarını tartıştı. Sokak çocuklarının sorunlarına çözüm önerileri sunuldu.
UNICEF ve Diyarbakır Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü'nce organize edilen konferansa katılan çocuklar, medyaya, "Bize sokak çocuğu demeyin, çalışması zorunlu çocuk deyin." önerisinde bulundu. Anne-babalara da, "Bakabileceğiniz kadar çocuk yapın." diyen çocuklar, kendi haklarını ve sokakta yaşayan veya çalıştırılan çocukların sorunlarını tartışmak için bir araya geldi. Sokak çocuklarının sorunlarına sunulan çözüm önerilerinde aile büyüklerinden medyaya, devletten eğitim kurumlarına dek birçok konuda tavsiyeler yer aldı. Medyanın sokaktaki çocuklara duyarlı yaklaşmasını, onları suçlu göstermemesini isteyen çocuklar, sokaktaki çocuklara 'sokak çocuğu' denmesinden rahatsız olduklarını ifade ettiler.
Çocukların sokağa çıkmamaları için okuldaki ve evdeki şiddetin durdurulması gerektiğine dikkat çeken çocuklar, büyüklerin çevreyi silahlardan arındırmaları gerektiğine işaret ettiler. Çocukların kendi istekleriyle sokakta çalışmadıklarını anlatan UNICEF Ankara Temsilcisi Edmond Mcloughney, onları buna mecbur eden sebepler olduğunu vurguladı. Bu sebepleri ortadan kaldırmak için işbirliği yapılması gerektiğini belirten Mcloughney, "Her çocuğun hakkı var. Bu hakları nasıl onlara verebiliriz, onu bulmamız gerekiyor. Düşüncelerini göz önünde bulundurarak eylem planı hazırlamak çok önemli. Bu nokta göz ardı edilebiliyor." dedi. Diyarbakır Sosyal Hizmetler İl Müdürü Zülfi Toman ise, çocukların çözüm önerilerinin kendileri için büyük önem taşıdığını belirtti. Sivil toplum kuruluşlarının da oluşturduğu komisyonlardan sonuçların ortaya çıkacağını anlatan Toman, önerilerigözeterek bir eylem planı hazırlanacağını kaydetti.

Çocuklar, okul ve evdeki şiddetin engellenmesini istiyor
Sokak çocuklarının sorunlarının tartışıldığı toplantıda, çocuklar, aile büyüklerinden medyaya, devletten eğitim kurumlarına kadar birçok konuda çözüm önerileri getirdi:
Arkadaşlarımıza eğitim imkanı sağlansın. Medya bize, 'sokak çocuğu' demesin, 'çalışması zorunlu çocuk' desin.
Kötü alışkanlıklarından vazgeçmeleri için devlet çözüm bulsun. Çocuklar her zaman ailelerinden sevgi görsünler.
Anne-babalar çocuklarıyla ilgilensin, sahip çıksın, arkadaş gibi davransın. Onları hayata yeniden kazandırmalıyız. Çocuklara hakları öğretilsin. Başı boş bırakılmasınlar.
Uçucu maddeler piyasadan kaldırılsın.
Köylerde imkanlar artırılsın, insanlar şehre göç etmesin. Aileler bakabilecekleri kadar çocuk yapsın. Gelenek görenekler sebebiyle çocuklar erken yaşta evlendirilmesin.
Zararlı televizyon programları engellensin.
İnsan ticareti yapanlara verilen cezalar artırılsın.
Çocukların zarar görmemesi için kan davaları önlensin. Çocukların sokağa çıkmamaları için okul ve evdeki şiddet durdurulsun. Silahlardan arındırılmış çevre istiyoruz.
Sokakta kalan çocuklar, SHÇEK kurumlarına alınsın.
Sokakta yaşayan çocuklara meslek eğitimi verilsin. Çocuklara ceza yerine eğitim verilsin.
kaynak:www.tumgazeteler.com
Old 22-12-2006, 16:53   #27
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan Güzellik Yarışmasına 'Çocuk İstismarı' İncelemesi

21/12/2006
Güzellik yarışmasın 'çocuk istismarı' incelemesi


Antalya'nın Kemer ilçesi Beldibi beldesinde bir otelde önceki akşam düzenlenen çocuk güzellik ve yetenek yarışmasında çocukların istismar edildiğine ilişkin bazı gazetelerde yer alan iddialar üzerine, Antalya Valisi Alaaddin Yüksel, inceleme başlattıklarını bildirdi. Yüksel, yaptığı açıklamada, Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) tarafından "Çocuk dostu kent" olmaya aday Antalya'da çocuklara yönelik istismara asla izin vermeyeceğini söyledi. Olayı dikkatlice incelettiğini bildiren Yüksel, yapılacak ön incelemenin ardından gerekirse İçişleri ile Kültür ve Turizm Bakanlığı'ndan müfettiş çağrılacağını da sözlerine ekledi.

KAYMAKAM DA KATILMIŞ

Yarışmayı izleyenler arasında bulunduğu bildirilen Kemer Kaymakamı Adem Yılmaz da olayla bir ilgisinin olmadığını ifade etti. Organizasyonun gerçekleştirildiği gün izinli olduğunu, bir arkadaşının davetlisi olarak yarışmayı izlemeye gittiğini kaydeden Yılmaz, konuşma yapmak için davet ettiklerini, ancak kendisinin bunu reddettiğini söyledi.Kaymakam Yılmaz, bazı kız çocuklarının dansöz kıyafeti giymesinin ardından da otelden ayrıldığını belirtti.

Yarışmanın düzenlendiği otelin Genel Müdürü Haydar Karadağ da gazetede çıkan haberde anlatılanların abartı taşıdığını bildirdi. AA

http://www.birgun.net/bolum-56-haber...tml#haber_basi
Old 24-12-2006, 12:52   #28
Seyda

 
Varsayılan Çocuk Pornosunu Microsoft'un 'gÖzcÜ'sÜ Yakalayacak...

İnternet velilerin kontrolüne geçecek

İnternette çocuk pornografisiyle mücadeleyi hızlandıran hükümet, UNICEF'in işbirliğiyle 2007'den itibaren iletişim kampanyasına başlıyor. Kampanyanın teknik tarafında bulunan Microsoft, "Gözcü" adlı ücretsiz 'Ebeveyn kontrol programını' kullanıma açtı


Şükrü Andaç

Microsoft Türkiye Genel Müdürü Çağlayan Arkan, internette çocuk pornografisine ilişkin gelişmelerin ardından "Gözcü" adı verilen, tamamen Türkçe, kolay kullanım özelliğine sahip "ebeveyn kontrol programı"nı ücretsiz olarak kullanıma açtıklarını belirtti.
Arkan, Türkiye'de 2 milyon evde Windows XP ve alt birimlerin kullanıldığını belirterek, kullanıcıların bu programı yükleyip kullanmaya başlayabileceklerini söyledi.
İnternette çocuk pornografisiyle mücadele için çalışmalarını hızlandıran hükümet, Ocak 2007'de etkili bir iletişim kampanyasına hazırlanıyor. Başbakanlık, Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı, Birleşmiş Milletlet ve UNICEF'in desteklediği projenin bilgisayar teknolojileri tarafında Microsoft yer alıyor.
Çocuk pornografisiyle mücadele için yapılması gerekenlerin broşür, afiş, reklam filmleri ve kısa filmler yardımıyla anlatılacağı projenin amacı, "güvenli internet kullanımı" kavramını yerleştirmek.
Microsoft'un internet sitesinden bilgisayara (http://www.microsoft.com/genuine/offers/) kolaylıkla yüklenebilen 3 MB boyutundaki program sayesinde, Windows XP ve önceki işletim sistemini kullananlar, çocuklarının bilgisayarda kullanacağı içeriği belirleyebilecek.
Hangi programların kullanılıp kullanılamayacağı, bilgisayarın hangi saatlerde açılıp kapanacağı, hangi oyunların oynanıp oynanamayacağı ve hangi içerikte sitelere girilip girilemeyeceği bu program üzerinden kontrol edilecek.
Otomatik filtreleme özellikleri sayesinde, kısıtlamalar bilgisayarda kolaylıkla yapılabilecek. Böylece, çocukların hangi sitelere girip giremeyeceği ebeveynin kontrolüne bırakılacak.
Gözcü programı, çocukların nasıl bir içeriği kullandığı ve bilgisayardaki aktiviteleri hakkında detaylı bir rapor sistemini de otomatik olarak tutuyor. Böylece bilgisayarda ne yapıldığı, hangi dosyaların yüklendiği, bilgisayarın ne zaman ve ne kadar süreyle kullanıldığı, hangi uygulamaların çalıştığı bilgilerine ulaşılabiliyor.

Zararlı oyunlar filtrelendi
Arkan'ın verdiği bilgiye göre Microsoft, internet üzerinden pornografi, savaş, uyuşturucu ve daha birçok başlıkta zararlı içeriği anlık olarak takip ediyor ve ulaştığı bilgiler sayesinde bir veri tabanı oluşturuyor.
Binlerce zararlı içeriğe sahip site belirlenerek, "ebeveyn kontrol programı" üzerinden bu sitelere giriş engellenebiliyor. Oyunlar için başlatılan çalışmayla da şu ana kadar 1.500 oyunun zararlı içeriğe sahip olduğu belirlendi. Bu oyunlara yaş aralıklarına göre kısıtlama getiriliyor.

Mücadele için 2 başlık tamam

BM, "çocuk pornografisi" başlığı altında, internet güvenliğiyle ilgili olarak bir rapor hazırladı. Çocuk pornografisiyle mücadelede 5 ana başlık belirlenerek, bu alanda ülkelerin yaptıkları gözden geçirildi. Bu başlıklar şunlar:
1) Yasa çıkarılması,
2) Çocuk pornografisinin yasada çok iyi tanımlanması,
3) Bilişim suçlarının kapsamının genişletilmesi,
4) Bulundurma, çoğaltmanın suç sayılması,
5) İnternet servis sağlayıcı firmaların "barındırma" (hosting) hizmeti verdikleri içerikten sorumlu olması ve rapor tutması.
Rapora göre Türkiye, 1. ve 4. maddeleri tamamladı. Ancak, yasa olmasına rağmen "çocuk pornografisi" tam olarak tanımlanamıyor ve "pornografi" başlığı altında değerlendiriliyor. Beş maddeyi tamamlayan Belçika, Avustralya, Fransa, ABD ve Güney Afrika'da tüm bu önlemler alınırken, kalan onlarca ülkede henüz hiçbir çalışma başlatılmadı.

İnternet kafe versiyonu

"Gözcü" programıyla ilgili çalışmaların genellikle ev kullanıcılarını kapsadığını belirten Arkan, bunun "paylaşımlı erişim araç kutusu" sayesinde, internet kafeler, okullar ve işyerlerinde de zararlı içerik kullanımının önüne geçilebileceğini, bu programın da ücretsiz olarak verileceğini söyledi. Arkan, ebeveyn kontrol programının, ocak ayı sonunda kullanımına başlanacak olan Microsoft'un işletim sistemi Vista'da otomatik olarak yüklü biçimde kullanıma sunulacağını belirtti.
http://www.milliyet.com.tr/2006/12/24/guncel/agun.html

var DOL_Reklam_RND=String(Math.random()).substr(2,10); document.write ('');
Old 29-12-2006, 10:59   #29
Viyola

 
Varsayılan Uyuşturucu yaşı 12'ye indi

Yeşilay raporu: Sigaraya başlama yaşı 10, alkole başlama yaşı 11, uyuşturucu yaşı da 12'ye indi.

Aileler dikkat! Liselilerin yüzde 53'ü esrar içmiş

Resmi istatistiklere göre 1980-1992 arasındaki 12 yılda uyuşturucu kullanımı yüzde 500 arttı. Öğrencilerin yüzde 53'ü esrarı denerken yüzde 22'si ara sıra, yüzde 8.5'i devamlı kullanıyor.

Yeşilay'ın, Meclis'te okullardaki şiddet olayları için kurulan araştırma komisyonuna sunduğu bir rapor alkol, sigara, uyuşturucu kullanımının Türkiye'de ulaştığı sıkıntı verici boyutu bir kez daha ortaya koydu. Rapora göre liselilerin yüzde 53'ü esrarı denedi. Çeşitli kurumların yaptığı çalışmaları bir araya getiren rapora göre, Türkiye'de sigaraya başlama yaşı 10, alkole başlama yaşı 11, uyuşturucuya başlama yaşı 12'ye indi. 1930 yılında kişi başına düşen alkol oranı 1 litre iken 2004 yılında 20 litreye, 10 paket sigara da 3 kilograma çıktı. 40 ilde ve 13 bin öğrencinin katılımıyla yapılan ankete göre, 9-17 yaş arasındaki gençlerin yüzde 16'sı sigara, yüzde 11'i alkol, yüzde 2.9'u uyuşturucu kullanıyor.

UYUŞTURUCUDA BÜYÜK ARTIŞ
Geçen yıl İstanbul'da yapılan araştırmalar liselerde eroin kullananların sayısının yüzde 100, ecstasy kullananların sayısının da yüzde 300 arttığını gösteriyor. Resmi istatistiklere göre 1980-1992 arası 12 yılda uyuşturucu kullanımı yüzde 500 arttı. Öğrencilerin yüzde 53'ü esrarı denemiş, yüzde 22'si ara sıra, yüzde 8.5'i devamlı kullanıyor. Eroin kullananların oranı yüzde 4, kokain kullananların oranı yüzde 4, uçucu madde kullananların oranı yüzde 6'yı buldu.

ÇETE KISKACI
İzmir'de öğretmenler arasında yapılan bir anket de okul çetelerinin ulaştığı tehlikeli boyutu gösteriyor. Öğretmenlerin yüzde 70'i öğrencilerin haraç, gasp ve uyuşturucu çetelerinin kıskacı altında olduğunu belirtiyor. Öğretmenlerin yüzde 72 gibi yüksek bir oranı da okul çevrelerinde uyuşturucu satıldığını söylüyor.
http://www.sabah.com.tr/gnd110.html
Old 31-12-2006, 10:17   #30
Seyda

 
Varsayılan Bakıcısının dövdüğü Çilem bebek öldü



Beyin kanaması geçiren 4.5 aylık Çilem'in kalbi olaydan 8 gün sonra durdu


OSMAN KARA İstanbul

Bakıcısı Nazlı Gülsoy tarafından dövüldüğü iddia edilen 4.5 aylık Çilem bebek, yaşam savaşını kaybetti. Aldığı darbeler sonucu beyin kanaması geçirerek İstanbul Tıp Fakültesi'ne kaldırılan Çilem, sekiz gündür yoğun bakım ünitesinde tedavi görüyordu.
Prof. Dr. Metin Karaböcüoğlu, "Bebeğin kalbi dün 10.30'da durdu. Müdahale ettik, ama tepki vermedi. Hastanemize geldiği zaman beyin kanaması geçirdiğini tespit etmiştik" dedi.
Annesi gece çalıştığı için Nazlı Gülsoy'un bakıcılık yaptığı Çilem, geçen cumartesi rahatsızlandığı gerekçesiyle bakıcısı tarafından İstanbul Tıp Fakültesi'ne kaldırılmış, ancak dövülerek başından ve göğsünden ağır yaralandığı tespit edilmişti. Bakıcı Gülsoy ise olayın polise intikal ettirilmesi üzerine tutuklanmıştı.

http://www.milliyet.com.tr/2006/12/3...m/axyas01.html
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Basında Hasta Hakları Haberleri Av.Habibe YILMAZ KAYAR Hasta Hakları Çalışma Grubu 41 18-01-2010 19:25
Güncel Basında Aile Hukuku Haberleri Av.Habibe YILMAZ KAYAR Aile Hukuku Çalışma Grubu 13 23-01-2008 11:54
Kadın Hakları - Çocuk Hakları - Türkiye'nin Haksızlığı Armağan Konyalı Kadın Hakları Çalışma Grubu 8 25-08-2006 16:28
Çocuk Hakları Ve İhlalleri Av.Habibe YILMAZ KAYAR Çocuk Hakları Çalışma Grubu 31 04-12-2005 18:00


THS Sunucusu bu sayfayı 0,15664697 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.