06-01-2010, 12:34 | #1 |
|
"Şiddet Gören Kadına Sığınak, İş, Destek Projesi Kalıcı Politika Olsun"
Hükümet şiddet gören kadınlar için SHÇEK, TOKİ ve İŞKUR'u içeren AB destekli bir projeye başlıyor. Sosyalist Feminist Kolektif'ten Karakuş, bunun bütüncül bir politikaya dönüşmesini istedi; sürekliliğe dikkat çekerek Mor Çatı örneğini verdi. Hükümet şiddet gören kadınlar için barınma olanakları sunan bir proje hazırlığında. Sosyalist Feminist Kolektif'ten Filiz Karakuş bu çabayı olumlu karşılasa da sürekliliğinin sağlanması, kadına yönelik şiddeti önlemek için projeler yerine bütüncül politikalar oluşturulması gerektiğini söylüyor. Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf, Avrupa Birliği'nden (AB) 12 milyon avroluk (yaklaşık 18 milyon TL) kaynak alınarak Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu (SHÇEK), Türkiye İş Kurumu (İŞ KUR) ve Toplu Konut İdaresi'nin (TOKİ) içinde olduğu 'Kadın Hizmetleri Kapasitesinin Artırılması' projesinin yürütüleceğini açıkladı. Proje mağdur kadınların çocukları ile birlikte, bağımsız yaşama geçişlerini desteklemeyi, küçük yaşta hamile kalmış, anne olmuş veya cinsel istismara uğramış kız çocuklarının psiko-sosyal rehabilitasyonlarını sağlamayı amaçlıyor. Böylelikle erkek şiddetine maruz kalan kadınlar şiddetin kaynağı olan evlerine dönmek zorunda kalmayacak. Sosyal politika Karakuş feministler olarak bu tür projelerin AB kapsamında kalmasını, hükümetin kendi yapması gerekenleri projelere yüklemesinden duydukları endişeyi Mor Çatı'nın Beyoğlu Kaymakamlığı'yla yürüttüğü sığınak çalışmasının "fon bulunamadığı için" sona ermesi olayıyla örnekliyor. "Öncelikle şiddetinin meşruiyetine yönelik ciddi bir önlem söz konusu değil. Aile ve genel ahlak kuralları erkek egemen şiddeti çerçevesinde kurallar hala geçerli. Bu kurallar bizzat hükümet 'üç çocuk yapılması', 'kadının yeri evdir' gibi söylemlerle destekliyor. Şiddet gören kadınları güçlendirip bundan sonraki hayatını garantiye alacak sosyal politikaların ve yasal düzenlemelerin geliştirilmesi gerekir. Bütçe kadınların ihtiyaçlarına göre düzenlenmeli. Belediyelerin yapmakta zorunda olduklara sığınaklara fon aktarılmalı." TOKİ "stüdyo ev" yapacak 'Kadın Hizmetleri Kapasitesinin Artırılması' projesinde ise şunlar yer alıyor: •Kadın konukevlerine sığınan erkek şiddeti mağduru kadınlar devlet tarafından çocukları ile birlikte kalacakları stüdyo tipi dairelere yerleştirilecek. Daireler TOKİ tarafından temin edilecek. •Evlerde kalış süresi en az bir yıl olacak. İhtiyaca göre bu süre iki yıla kadar uzatılabilecek. •Kadınların yerleştirilecekleri evlerin adresleri aileleri tarafından taciz edilmemeleri için gizli tutulacak. •Kadınlar bu evlerde kalırken, İŞ-KUR vasıtasıyla mesleki eğitimden geçirilecek, daha sonra edindikleri becerilere uygun işlere yerleştirilecek. •Ankara, İzmir, Bursa, Diyarbakır, Antalya'dan oluşan beş pilot ilde uygulanacak projede nikah başvurusunda bulunan her çift, evlilik öncesi eğitiminden geçirilecek. Türkiye'de SHÇEK'in 29, belediyelerin19, valiliklerin üç, tüzel kişilerin üç olmak üzere 54 sığınmaevi bulunuyor. Toplam kapasiteleri ise 1354 kişi. (İP) İkbal POLAT polat@bianet.org İstanbul - BİA Haber Merkezi05 Ocak 2010, Salı |
06-01-2010, 12:36 | #2 |
|
ORTAK MAL REJİMİ
Piyango İkramiyesi Aile İçi Edinilmiş Maldır Piyango, loto gibi ikramiyeler evlilik birliği içinde edinilmiş mallar yasasına göre eşler arasında ortak mal sayılıyor. Avukat Hülya Gülbahar, aile bütçesinden alınmış piyango biletinin edinilmiş mal olduğunu söyledi. Yılbaşı piyango çekilişi sonrasında kazanılan ikramiyenin aile içi edinilmiş mal olup olmadığı konusu gündeme geldi. Avukat Hülya Gülbahar, piyango biletinin "ailenin ihtiyaçları için ve aile bütçesinden alındığı için "aile içi edinilmiş mallara girmesi" gerekiyor" dedi. Örnek bir dava bankacı Yeşim Akyol'un biletine Milli Piyango 2003 yılbaşı çekilişinde 2 milyon lira ikramiye isabet etmesi üzerine yaşanıyor. Akyol, bir süre sonra eşine boşanma davası açıyor. Boşanma gerçekleşiyor ama ikramiye'ye mahkeme "evlilik birliği içinde edinilmiş mallar" yasası gereği tedbir koyarak 2 milyon lira için mal paylaşım davasının ayrı görülmesine karar veriyor. Dosya, Yargıtay'dan dönerek kesinleştikten sonra, 2 milyon liralık dava karara bağlanacak. Faizi ile 6,5 milyon lira olan paradan yararlanamayan Akyol, işsiz ve borçla yaşıyor. Gülbahar, "Aile bütçesinden yapılan bir harcama olduğu için girmesi gerekiyor. Nasıl emeklilik ikramiyesi bir çalışma karşılığı sosyal güvenlik sistemi ise ve evlilik bitiminde birikimler paylaşılıyorsa aynı şekilde geleceği garanti altına almak, geçim sıkıntısını aşmak için alınan bu biletlerin de aile içi edinilmiş mallara alınması gerekir" dedi. Edinilmiş mallara katılma rejimi Eski Medeni Kanun'da mal rejimi ayrılığı varken 2001'de yapılan değişikliklerle Yeni Medeni Kanun'la ortak mal rejimi uygulaması geldi. Yeni Medeni Kanu'nun 4722 sayılı kanunun 10. maddesi ile-edinilmiş mallara katılma rejimi isimli- mal rejimi evlilik birliği içinde edinilmiş mallar yasası ile eşler arasında eşit paylaşılıyor. 1 Ocak 2002 tarihinden önce evlenen 17 milyon kadına karşı ayrımcılık uygulandığı yönünde hukukçu ve kadın örgütlerinden itirazlar olmuştu. Kocalarını ikna edip bir yıl içinde yani 1 Ocak 2003'e kadar notere götürüp bir sözleşme yaptırabildikleri taktirde yeni rejimin evliliğin başından itibaren uygulanacağını söylemiş olmasına rağmen noterden böyle bir sözleşme yapan kadınların sayısı ise çok az oldu.(İP) İkbal POLAT polat@bianet.org İstanbul - BİA Haber Merkezi04 Ocak 2010, Pazartesi |
07-01-2010, 16:25 | #3 |
|
07/01/2010 01:31
LONDRA - Fransa’da eşlerine sürekli hakarette bulunan ya da aşağılayıcı şekilde davrananlar yakında kendilerini mahkeme önünde bulabilir. Hükümet, ruhsal istismar ve tacizin de en az fiziksel şiddet kadar zararlı olduğu görüşünden hareketle, evli ya da beraber yaşayan çiftlerin birbirlerine karşı psikolojik şiddete başvurmasını önlemek üzere yeni bir yasa çıkarmaya hazırlanıyor. Ancak ‘psikolojik şiddet’ suçlamasının nasıl kanıtlanacağına ilişkin şüpheler var. Adını gizli tutan bir iş kadınının anlattıkları buna iyi bir örnek. Kadın, “Her şey hamile kaldığımda başladı. Bana çok şişman, çirkin olduğumu söylüyordu. Hiçbir işe yaramıyormuşum, işe bile gidemiyormuşum. Tüm gün böyle geçiyordu ama onun için bu sözler bir şakaydı. Rahatsız olduğumu belli erdersem ‘Tabii şişman olacaksın, şaka yapıyorum, anlamıyor musun?’ diyordu. Sürekli sözlü tacizlerin ardından psikolojik çöküşün eşiğine geldim. Çıldıracağımı düşünüyordum. ‘Delirecek misin, iyi, seni bir tımarhaneye yatırayım’ diyordu. Sonunda beni bir akıl hastanesine götürdü. ‘İn aşağı, git yardım al onlardan’ dedi ve basıp gitti. Beni bırakıp uzaklaştı. Yığılıp kaldım, kızım arabada ağlıyordu. Korkunçtu. Şimdi olsa hemen dava açarım” diye anlatıyor. Kanıtlamak zor ama imkânsız değil Ancak bu mağdur kadın da pek çok uzman da psikolojik şiddeti kanıtlamanın zor olacağını kabul ediyor. Psikiyatr Marie-France Hirigoyen yasanın dikkatle düzenlenmesi ve mağdurları mahkemede zor durumda bırakmaması gerektiğini vurguluyor; telefon görüşmesi kayıtları ya da tıp ve psikiyatri muayenelerinin kanıt oluşturabileceğini düşünüyor. Önergenin destekçilerinden avukat Laurent Hincker ise karamsar değil; “Kanıtlanması güç olan başka suçlar da var. İş yerinde taciz, baskı, sindirme gibi... Uzun süre insanlar işyerinde psikolojik baskıya karşı yasal düzenleme getirilemeyeceğini, bunu kanıtlamanın zor olacağını söylediler. Ama şimdi yasa da var, hüküm giyenler de mevcut” diyor. (bbc) |
09-01-2010, 09:34 | #4 |
|
Prangali DoĞum
Amerikan cezaevlerindeki kadınların sayısı, kredi kartı dolandırıcılığı gibi görece küçük suçlara hapis cezası verilmesi nedeniyle hızla artıyor. Dolayısıyla, hapisteki hamile kadınların sayısı da yükseliyor. Ülkenin birçok eyaletinde cezaevindeki hamile kadınlar, yatağa zincirlenmiş halde doğum yapmak zorunda. Ancak altı eyalet, 'insanlık dışı' diye tanımlanan bu uygulamayı yasakladı. Pennyslvania'da da eyalet yönetimi prangalı doğumu yasaklamayı tartışıyor. BBC Türkçe- Dünya Gündemi,09.01.2010 |
18-01-2010, 09:24 | #5 |
|
Asıl travma tecavüzden sonra başlıyor
İzmir'de tecavüze uğradıktan sonra nişanlısı tarafından terk edilip işinden çıkartılan B. S. toplumun suçladığı mağdurlardan yalnızca biri... Babası tarafından tecavüze uğradığını ispatlayamayan 18 yaşındaki E.B. gibi pek çok mağdura asıl travmayı toplum yaşatıyor. Tecavüz mağduru kadını bir de toplum suçluyor Geçen hafta İzmir'de tecavüze uğrayan 24 yaşındaki B. S. önce işinden oldu, nişanlısı tarafından terk edildi ve yaşadığı şehirden ayrıldı. Bu son örnek tecavüz mağduru kadınların hakkını arayamadığını bir kez daha gözler önüne serdi. Kızkardeşimiz, arkadaşımız, kızımız ya da annemiz... Hemen her gün evde, sokakta belki de işyerinde tacize ya da tecavüze uğruyor kadınlar. Belki babaları, arkadaşları ya da hiç tanımadıkları erkeklerin bedenleri üzerinde hakimiyet kurma güdüsüyle saldırıya uğruyorlar. İlk travmanın ardından mağdurlar ya ailelerine, arkadaşlarına, öğretmenlerine ya da polise başvuruyor. Büyük çoğunluğu susmayı tercih ediyor. Kendini suçlu hissediyor, korkuyor, hatta intiharı bile düşünüyor... Bir kısmı da mahkemeye başvurup adalet arıyor. Yaşama yeniden tutunabilmek, korkmamak, yeniden güven kazanmak için suçlunun cezalandırılmasını istiyor. Asıl travmayı ise hakkını aramasının bir anlamı olmadığını anladığında yaşıyor. Ailesinden destek alamayanlar, işyerinden kovulanlar, yaşadığı şehri terk edip kendini unutturan mağdurlar çoğalıyor. Yaşananların iziyse hiç silinmiyor. BABASI TECAVÜZ ETTİ 18 yaşındaki E. B. geçen yıl mart ayında evde kimsenin olmadığı bir gün babası tarafından tecavüze uğradı. Annesinin babasını öldürebileceğini düşünerek anlatamadı. Evde sürekli kavga çıkarıp annesini döven babası son zamanlarda işsizdi. Olayı en yakın arkadaşlarına ve iki öğretmenine anlattı. Arkadaşları onun kadar üzüldüler, öğretmenleri ise hiç ilgilenmedi. Annenin evde olmadığı anlarda babası ona defalarca tevacüz etti. E'nin bütün psikolojik dengesi bozuldu, dersleri kötüleşti, okula gidemez oldu. Sık sık okuldan izin alıp dedesi ve anneannesiyle birlikte yaşayan teyzesinin yanına kaçıyordu. 3 ay içinde yeğenindeki değişimleri fark eden teyzesi onu biraz zorlayınca daha fazla saklayamadı. Bir süre sonra teyzesi annesine anlatması gerektiğine ikna edince ona da anlattı. Haziran ayıydı ve yıkılan anne hemen gazetelerde gördüğü bir sivil toplum örgütünü aradı. Telefonda karşısına çıkan avukata kızının başına gelenleri anlattı. Ama sonraki 5 ay boyunca bir daha anneden ses çıkmadı. Çünkü anne ve kızın birlikte hareket ettiğini hisseden baba, onları eve hapsetmişti. Kasım ayında bir gün anne ve kız hukuk bürosuna geldi. Evden kaçmışlardı. Olayı anlatırken onu dinleyen iki kadın avukat da genç kızla birlikte ağladı. İkisi de anneydi ve akıllarına kendi kızları geldi. İlk görüşmeden sonra iki kadın avukat da psikolojik destek aldı. O tarihte henüz 17 yaşında olduğu için kızı adına şikayetçi olan anneydi. Avukatlar noterde vekalet işlemlerini yaptırıp hemen E'nin olayı anlattığını söylediği öğretmenleriyle görüştü. Din öğretmeninin yorumu "Bu işler çözülmez'' oldu. Rehberlik öğretmeni ise karışmak istemediğini söyledi. Olayı en hızlı şekilde çözmeyi düşünen avukatlar, genç kızın fiziksel ve psikolojik raporunu aldıktan sonra hemen savcılığa başvurup babayı tutuklattırmak istiyordu. Dilekçenin ilk cümlelerini okuyan savcının yorumu "Bütün babalar çocuklarının yatağına girer'' oldu. Dehşete düşen avukatlar dosyayı savcının elinden zorla aldı. Çünkü savcı olayı aile mahkemesine göndereceğini söylüyordu. Ağır cezalık bir suçla karşı karşıya olduklarını söyleyen avukatlar, dosyayı bu kez başsavcıya götürdü. Bir ensest vakası için duyarlı, hızlı bir savcı talebinde bulundular. Bu kez görevlendirilen yeni savcı ifadeleri alırken genç kız sürekli ağlayıp bayıldı. E'nin bakire olup olmadığını inceleyen doktor "Bazı yırtılmalar var, ancak kesin raporun verilmesi için adli tıbba gitmesi gerek'' şeklinde rapor verdi. Avukatlar aynı gün Çapa Psikososyal Travma Merkezi'ne başvurarak stres sonrası travma olup olmadığına dair rapor almak istediler. Amaçları geçici rapor alıp savcılığa ibraz ederek tutuklama istemekti. Çok yoğun olan merkezde bir hastanın randevusunu ertelemesi üzerine görüşme gerçekleşti. Fiziksel ve psikolojik şiddetin uygulandığına dair raporlar alındıktan sonra tekrar savcılığa başvuruldu. Baba çağrılıp, ifadesi alındıktan sonra tutuklama isteğiyle mahkemeye gönderildi. İfadeleri inandırıcı bulmayan mahkeme babayı serbest bıraktı. Anne ve genç kız ne yapacaklarını bilemeden mahkeme kapısında korku içinde kaldı. "Korkma anne artık bundan daha fazlasını yapamaz'' dedi genç kız annesine. Savcı karara itiraz ederek Ağır Ceza'ya gitti. Ağır Ceza babayı tutuklama kararı çıkardı. Polis tarafından evinden alınıp cezaevine götürülen baba, 3 ay sonra 3. celsede tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Duruşmalarda babasıyla her karşılaşmada sinir krizleri geçiren genç kız, 18 yaşını doldurduğu için artık kendi davasını kendi sahipleniyordu. Dava adli tatil nedeniyle eylüle ertelendi. Anne ve genç kız ayrı bir evde yaşamlarını sürdürüyor. Anne boşanma davası açtı ama mahkeme diğer davanın sonuçlanmasını beklediği için boşanma kararı almadı. Yaşadığı travmanın etkisindeki genç kız üniversite sınavını kazanamadı. Şimdi adaletin kendisine sahip çıkıp, hayatla ilişkisini sürdürebilmek için umutla bekliyor. SUÇLU BULUNAMADI 8 ay önce çalıştığı hastanedeki nöbetini tamamladıktan sonra evine giderken parkta saldırıya uğrayan N. T. hemşire, olaydan sonra uzun süre psikolojik destek aldı. Saldırgan hala bulunamadı. N. T. İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi'ne başvurdu. Dosya savcılıkta. N. T. hala aynı hastanede çalışıyor ama bu olaydan sonra nöbet saatleri değişti, artık çok geç saatlerde gidip gelmiyor. N. T. hala yalnız uyuyamıyor. Ailesi ona destek oldu. Polisin bu işi yeterince incelemediğini ve inceleme yapmaya bir hafta sonra geldiğini söyleyen N. T. kendisi de bir sağlık elemanı olduğu için bu tip vakalarda kadınların direk polise değil hastaneye gitmeleri gerektiğini söylüyor; "İlk 48 saat için hastanelerde mutlaka adli psikiyatrist olmalı. Kadınlar önce polise gidince sözlü ya da fiziksel olarak belki tekrar mağdur kalabiliyorlar, ama hastanede bu söz konusu olamaz. Ben iyi ki sağlık çalışanıyım, çünkü daha bilinçli oluyorsunuz. Arkadaşlarımın bana çok desteği oldu. İş arkadaşlarım nöbette yalnız bırakmadı. Benim yaşadıklarımın örnek olmasını umuyorum. Çünkü bu toplumda mağdur kişiler daha çok rencide ediliyor, saklanmaya çalışıyor. Suçluya yönelinmesi gerekirken mağdura yöneliniyor ve tekrar tekrar mağdur ediliyorlar. Kadınların çok bilinçli olması gerekiyor. Anne babanın çocuğuna sahip çıkması gerekiyor. Sonuçta mağdur olan ya birinin annesidir ya kardeşidir ya da eşidir. Gazetelerde de mağdurun resminden ziyade suçlunun resmi günlerce verilmeli. Suçlunun özgeçmişi verilmeli. Mağduru gösterip tekrar tekrar ezilmemeli diye düşünüyorum." İŞİNİ BIRAKTI, AİLESİ BİLMİYOR 25 yaşındaki M. D. 3 yıl önce çalıştığı restoran sahibinin oğlu tarafından tecavüze uğradı. İki aile dost olduğu için kendi ailesine anlatamadı. İşinden ayrıldı. Bütün güveni sarsılmıştı, kendini suçlu ve kirli hissediyordu. Aileler birbirini tanıdığı için sık sık karşı karşıya geldiler. Karate dersleri aldı. Birkaç ay sokakta birilerini dövmeyi düşündü. Ailesi kızlarındaki değişimi fark edip anlamaya çalıştı ama hiçbir şey anlatamadı. "Bu olay beni o kadar çok etkiledi ki artık erkeklere güvenmem çok zor" diyor. "Olayın daha büyük acılar yaratmaması için aileme anlatamam. İşimden ayrıldım, başka bir şehre gitmeyi bile düşünüyorum. Zaten ceza alsa bile bu duygu bitmez. Sadece unutmak istiyorum." Figen Yanık http://arsiv.sabah.com.tr/2005/08/14...50814-102.html |
19-01-2010, 14:20 | #6 |
|
Eşine Şiddet Uygulayan Belediye Personeline Ceza
Diyarbakır'ın Yenişehir Belediyesi çalışanı L.A.'nın eşine uyguladığı şiddet nedeniyle maaşının yarısı eşine ödendi. Yenişehir Belediye Başkan Yardımcısı Hafize İpek, belediye çalışanları ile yapılan Toplu İş Sözleşmesi'nde (TİS) yer alan kadına yönelik şiddeti engelleyici madde gereği bu yaptırımı uyguladıklarını söyledi. Yenişehir Belediye'sinin Türkiye Belediyeler ve Genel Hizmetler İşçileri Sendikası (Belediye İş) ile imzaladığı TİS'te, kadına yönelik şiddeti önlemek amacıyla düzenlenen ilgili madde ilk kez uygulandı. Belediyenin temizlik personeli L.A.'nın eşi, şiddete uğradığını belirterek Yenişehir Belediyesi'ne başvurdu. Başvuruyu değerlendiren ve konuyu araştıran belediye yetkilileri, şiddeti teyit edince "Eşine şiddet uygulayan personelin maaşının yarısı eşine ödenir" düzenlemesinin yer aldığı TİS'in 93. maddesinin A fıkrasına göre L.A.'nın bin 500 TL'lik maaşının yarısı eşine ödendi. Konuya ilişkin makam odasında açıklama yapan Yenişehir Belediye Başkan Yardımcısı Hafize İpek, belediyenin çalışanları ile yaptığı TİS'de kadın lehine maddelerin bulunduğunu hatırlattı. Temizlik personeli olan eşinden şiddet gören kadının kendilerine başvurusu ile ilgili maddenin ilk kez uygulandığını dile getiren İpek, bir kereye mahsus çalışan maaşının yarısını eşine ödediklerini, şiddetin tekrarlanması durumunda yaptırımın boyutunun artırılarak devam edileceğini vurguladı. "Uygulama kadına yönelik şiddete dur demek için" Sözleşme ile hayata geçen uygulamanın kadına yönelik şiddete dur denilmesi ve bitirilmesi için belediyelerinin toplumsal sorumluluğu olduğunu ifade eden İpek, gazetecilerin şiddetin boyutuna ilişkin sorusuna, "Şiddetin boyutundan çok önemli olan kadının rencide olması, yine kadının çocukları ile birlikte psikolojik anlamda yıkıma uğramasıdır. Çalışanımızla yaptığımız görüşmede de kendisi pişman olduğunu söyledi" şeklinde yanıt verdi. Yenişehir Belediyesi ile Belediye İş Sendikası Diyarbakır Şubesi arasında imzalanan ve 28.02.2011 tarihine kadar geçerli olan toplu iş görüşmeleri Haziran 2009'da anlaşma ile sonuçlanmıştı. Sözleşme metninde aileyi korumaya yönelik maddelerin yanı sıra iki evlilik yapanların da iş sosyal alacaklarının ve kıdem tazminatları resmi nikahlı eşe ödenmesi, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, 21 Mart Newroz ve 1 Mayıs işçi bayramlarında belediye çalışanlarının ücretli izinli sayılması gibi bir çok düzenleme bulunuyor. (BB) Diyarbakır - BİA Haber Merkezi19 Ocak 2010, Salı |
19-01-2010, 14:21 | #7 |
|
Demet Eygi’nin Katili de "Tahrik Var" dedi
Adana'da Türkçe öğretmeni Demet Eygi'yi evinin önünde bıçaklayarak öldüren Hüseyin Ayyıldız, "kasten öldürme" suçlamasıyla yargılandığı davada, "Öldürmeyi düşünmüyordum, beni tahrik etti" dedi; mahkeme başkanının "Yanında neden bıçak vardı?" sorusunu ise yanıtsız bıraktı. Adana'da 26 yaşındaki Türkçe öğretmeni Demet Eygi'yi öldürmekten yargılanan 27 yaşındaki Hüseyin Ayyıldız'ın davanın ikinci duruşmasına Eygi'nin ailesi ve avukatı ile kadın kuruluşlarından ve partilerden kadınlar katıldı. "Kasten öldürme" suçlamasıyla ömür boyu hapis cezası istemiyle yargılanan Ayyıldız savunmasında, olay sırasında alkollü olduğunu, Eygi'nin de kendisini tahrik ettiğni öne sürdü. Eygi'yi öldürmek ya da yaralamak gibi bir düşüncesi olmadığını söyledi. Ayyıldız, mahkeme başkanının "O zaman yanında neden bıçak taşıyordun?" şeklindeki sorusunu ise yanıtsız bıraktı. 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen dava, eksik belgelerin tamamlanması, raporların ve telefon kayıtlarının beklenmesi için Mart ayına ertelendi. Duruşmayı izleyen kadınlardan Pınar Mahallesi muhtarı Saniye Çelik, Ayyıldız'ın "haksız tahrik" indiriminden yararlanabilmek için Eygi'yi suçlayan ifadeler kullandığını belirterek ifadesine tepki gösterdi. Adana'da bir dershanede Türkçe öğretmeni olarak çalışan ve Pınar Mahallesi'nde ailesiyle birlikte yaşayan Demet Eygi, 6 Kasım Cuma günü Ayyıldız'dan gelen telefon üzerine aşağıya inmiş ve Ayyıldız, Eygi'yi bıçaklayarak öldürmüştü. Ayyıldız olaydan iki saat sonra yemek yerken yakalanmıştı. Adana Cumhuriyet Savcılığı, çıkarıldığı nöbetçi mahkeme tarafından tutuklanan Ayyıldız hakkında "kasten öldürme" suçundan ömür boyu hapis cezası istemiyle dava açmıştı.(BB) Burçin BELGE Adana - BİA Haber Merkezi 18 Ocak 2010, Pazartesi |
24-01-2010, 15:36 | #8 |
|
Kadınlara özel park yeri
Çin’de bir alışveriş merkezinde kadın sürücülere özel, geniş ve canlı renklerin hakim olduğu park yeri açıldı.
Çin Uluslararası Radyosunun haberine göre, Çin’in Hıbey eyaletinin başkenti Şıciacuang’da açılan park yeri sadece kadın sürücülere hizmet verecek. İlk birkaç ay ücretsiz hizmet verecek park yeri, sigorta firmalarının veri tabanında kadın sürücülerin dar alanlarda yaptığı kazalar baz alınarak yapıldı ve her kadın sürücü için normalden daha geniş park alanı ayrıldı. Dekor olarak çizgi film karakterleri kullanılan ve pembe, eflatun ve mor renklerin hakim olduğu park alanında, kadınların araçlarını park etmesini kolaylaştırmak için, özel eğitim almış kadın park görevlileri hizmet verecek. Dünyada son zamanlarda kadınlara özel hizmet sağlayan kamu hizmetleri yaygınlaşmaya başladı. Çin’in bazı eyaletlerinde ve Japonya’da kadınlara özel metro vagonları ve Rusya’da kadınlara özel pembe taksiler bu örneklerden sadece birkaçı. Çin’de yapılan anketlere göre, kadınlara özel bu tür uygulamalar, üniversiteli kız öğrenciler, eğitimli kadın çalışanlar ve çocuklu kadınlar tarafından büyük memnuniyetle karşılanıyor. Cumhuriyet Gazetesi |
25-01-2010, 10:09 | #9 |
|
Mahkemeden Transseksüel Çağla'nın Katiline Müebbet Hapis
Sanık Murat Olgun G.'nin avukatının "haksız tahrik indirimi" talebini reddeden Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi sanığın suçu gizlemek için kasten öldürme suçundan müebbete, nitelikli yağmadan da 12 yıl hapis cezasına çarptırdı. Mahkeme transseksüel Çağla'yı Ankara'daki evinde öldüren Murat Olgun G.'nin haksız tahrik indirimi talebini reddetti. Sanığa kasten öldürmeden dolayı ağırlaştırılmış müebbet, nitelikli yağma suçundan dolayı da 12 yıl hapis cezası verdi. Sanık vekili talep etti mahkeme reddetti Çağla'nın öldürülmesiyle ilgili davanın sekizinci duruşması Ankara Adliyesi 5. Ağır Ceza Mahkemesi'nde önceki gün (20 Ocak) görüldü. Avukat Senem Doğanoğlu'nun bianet'e verdiği bilgiye göre savcılık duruşmada mütalaa verdi. Sanık vekili esas hakkında savunmasını yaptı. Savcılık, sanığın Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) "geceleyin konutta nitelikli yağma" ve "suçu gizlemek için kaset öldürme" maddelerinden hüküm verilmesini isterken, sanık vekili savunmasında nitelikli yağma olmaıdğı ve haksız tahrik hükümleri uygunalarak kasten öldürme fiilinden ceza verilmesini talep etti. Savcı, sanık vekili ve avukatları dinleyen mahkeme ardından karar verdi. Gerekçesini açıklamayan mahkeme "haksız tahrik" indirimi talebini reddetti. Murat Olgun G.'nin bir suçu gizlemek amacıyla kasten öldürmekten dolayı ağırlaştırılmış müebbet cezasına çarptırılmasına karar verdi. Murat Olgun G.'nin ayrıca geceleyin konutta nitelikli yağma suçunu işlemekten 12 yıl hapis cezası almasına karar verdi. "İyi halden" dolayı ceza indirimi Mahkeme sanığın duruşmadaki iyi hali olduğu gerekçesiyle ağırlaştırılmış müebbeti müebbette, 12 yıllık cezayı da 10 yıla indirdi. 8 Temmuz'daki duruşmada sanık Çağla'yı 21 Mayıs 2009'da Ankara'daki evinde öldürdüğünü itiraf etmiş, Çağla'ya ait olan üç adet cep telefonunu ve web sayfası için anlaştığı paranın 400 TL'sini daha aldığını ve apartmandan çıkarken güvenlik kamerasının kablolarını kestiğini, suç aleti olan bıçağı da Demetevler'de bir çöp tenekesine attığını belirtmişti.(BÇ) Bawer ÇAKIR bawer@bianet.org Ankara - BİA Haber Merkezi22 Ocak 2010, Cuma |
25-01-2010, 10:11 | #10 |
|
"Toplumsal Cinsiyet Eşitliği İçin Yola Devam"
"Kadınların ve Kız Çocuklarının İnsan Haklarının Korunması ve Geliştirilmesi" Ortak Programı, “kadın eşitliği” konusunu yerele taşıyıp, yerel çözümleri öne çıkarttı; altı ilin valilik ve belediyelerinde “Eşitlik Birimleri” kurulması sağlandı. Sabancı Vakfı, İçişleri Bakanlığı ve Türkiye'deki tüm Birleşmiş Milletler (BM) kuruluşlarının dört yıl boyunca birlikte yürüttüğü "Kadınların ve Kız Çocuklarının İnsan Haklarının Korunması ve Geliştirilmesi" Ortak Programı (BMOP) sona erdi. Programın sonuçları, geçtiğimiz hafta Ankara'da açıklandı. "Kadın erkek eşitliği" konusunu yerele taşıyıp yerel çözümleri öne çıkartmayı hedefleyen ve altı ilde yürütülen program kapsamında, yaklaşık 300 bin kişiye ulaşıldı. "En İyi Hak Eksenli Program"lardan biri Sabancı Üniversitesi, 10 ülkenin büyükelçilikleri, İzmir, Kars, Nevşehir, Şanlıurfa, Trabzon, Van illerinin yerel yönetimleri ve sivil toplum kuruluşlarının işbirliğiyle 2006'dan bu yana sürdürülen programın temel amacı, Türkiye'de toplumsal cinsiyet eşitsizliğini ortadan kaldırmaktı. Program kapsamında, üç ana faaliyet yürütüldü: "Yerel Eşitlik Eylem Planları ve Yerel Katılım Çalışmaları", "Sabancı Vakfı Hibe Programı" ve "Mor Sertifika Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Eğitim Programı". BMOP, 2009 yılında Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) tarafından dünyada "En İyi Hak Eksenli Program"lardan biri olarak seçildi. "Eşitlik yol haritaları" Programın uygulandığı illerin "eşitlik yol haritası" sayılan Yerel Eşitlik Eylem Planları, yerel yönetimler ve sivil toplum kuruluşlarının işbirliğiyle hazırlandı; Nevşehir, Trabzon, İzmir ve Van İl Genel Meclisi ile belediye meclisleri tarafından onaylandı. Planlar, bu illerde kadın erkek eşitliğini gerçekleştirmeyi, toplumsal cinsiyet eşitliği yaklaşımını yerel yönetim anlayışına yerleştirmeyi amaçlıyordu. Eylem Planları, kadınların, yerel karar alma süreçlerine ve karar mekanizmalarına katılımını arttırıcı, yaşam koşullarını iyileştirici stratejiler ve bu stratejilerin uygulanmasını sağlayacak yerel hizmet modellerini içeriyordu. Sabancı Vakfı, 34 yerel projeye hibe verdi Sabancı Vakfı, 2 milyon 800 bin dolara varan ortak program bütçesinin 1 milyon 600 bin dolarını karşıladı; 34 yerel projeye hibe verdi. Sabancı Üniversitesi ise Mor Sertifika Programı ile bin 313 lise öğretmenine toplumsal cinsiyet hakkında eğitim verdi. Programa ayrıca Almanya, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Hollanda, İngiltere, İsveç, İsviçre, Kanada ve Norveç büyükelçilikleri de maddi destek verdi. "Yeni hibe programları yolda" Sabancı Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı, altı ilin eylem planları kapsamında gerçekleştirilecek projeleri desteklemek amacıyla yeni hibe programları geliştirmeyi ve Mor Sertifika Programı'nı sürdürmeyi planladıklarını söyledi. İçişleri Bakanı Beşir Atalay, "Yerel Eşitlik Eylem Planları"nın yaygınlaşması için ellerinden geleni yapacaklarını belirtti. Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) Türkiye Temsilcisi Peer Sieben de "Eylem Planlarının belediye ve valiliklerce benimsenmesi, bu programın en büyük başarısıdır. Diğer önemli bir başarı ise belediyeler ve valiliklerde eşitlik kurullarının oluşturulmasıdır" dedi. (BB) Burçin BELGE İstanbul - BİA Haber Merkezi22 Ocak 2010, Cuma |
25-01-2010, 10:12 | #11 |
|
Fransa'da Şirketlere Kadın Yönetici Kotası
Fransa'da büyük şirketlerin yönetim kurullarında yüzde 40 kadın kotası uygulanmasını öngören ve parlamentonun alt kanadından geçen tasarı, şirketlere yönetim kurullarındaki kadın oranını yüzde 40'a çıkarmak için 6 yıl süre veriliyor. Fransa'da büyük şirketlerin yönetim kurullarındaki pozisyonların en az yüzde 40'ının kadınlara ayrılmasını öngören yasa tasarısı önceki gün parlamentonun alt kanadından geçti. Milliyet gazetesinin haberine göre, iktidardaki Halk Hareketi İçin Birlik (UMP) partisi tarafından hazırlanan yasa tasarısının gelecek aylarda Senato'dan da onay alarak yasalaşması bekleniyor. Tasarıda, büyük şirketlere yönetim kurullarındaki kadın oranını yüzde 20'ye çıkarmak için 3 yıl, yüzde 40'a çıkarmak için de 6 yıl süre veriliyor. Fransa'da halen en büyük 500 şirketin yönetim kurullarının yalnızca yüzde 8'i kadınlardan oluşuyor. Tasarının kabul edilmesi halinde Fransa, şirketlere kadın yönetici kotası koyan en büyük ülke olacak. Norveç ve İspanya'da da şirketlere kadın yöneticisi kotası getirilmişti. Benzer bir tasarının yakında Belçika parlamentosunda da görüşülmesi bekleniyor. Yüzde 50 kota önerilmemesi eleştirilmişti Fransa'da sosyal işler genel müfettişi Brigitte Grésy, mesleki eşitlik üzerine hazırladığı raporda şirketlerin yönetim kurullarında kadına yüzde 40 kota önermiş, rapor geçtiğimiz Temmuz ayında Çalışma Bakanı Xavier Darcos'a sunulmuştu. Yönetim kurullarının "kadınlaştırılması" için 1997'de kurulan Kadın Eylemi Derneği'nin başkanı ve mali temsilcisi Tita Zeitoun, Brigitte Grésy'in önerisini olumlu bulmuştu. Zeitoun, "Yüzde 40 hedefi çok sayıda kadın için basamak görevi görebilir" demiş ancak yüzde 50 kota önerilmemesinin de eleştirmişti. (BB) İstanbul - BİA Haber Merkezi 22 Ocak 2010, Cuma |
29-01-2010, 14:40 | #12 |
|
Kayar: Evlilik İzni Davalarında Danışmanlık Hizmeti Verilmeli
Avukat Kayar, Türkiye'de erken evliliklerin birçoğunun çocuğun rızası dışında gerçekleştiğine dikkat çekti; evlilik izni davalarının tamamında danışmanlık desteği verilmesi gerektiğini söyledi. Avukat Habibe Yılmaz Kayar, Ankara 8. Aile Mahkemesi Hakimi Eray Karınca'nın kararını "İnsanların hayatlarının evrak olmaktan çok daha başka anlamlar ifade ettiğini gösteren çok güzel bir karar" sözleriyle değerlendirdi. Evlilik izni davalarının tamamında danışmanlık desteği verilmesi gerektiğini vurgulayan Kayar, "Bu evliliğe neden gerek duyuluyor, gerçek niyet ne, çocuğun rızası var mı? Bütün bu soruların yanıtlarından emin olduktan sonra dosyaya bakmakta yarar var" diye konuştu. Ankara 8. Aile Mahkemesi Hakimi Eray Karınca, ailesinin 16 yaşındaki F.Ş.'yi bir akrabasıyla evlendirmesine izin vermedi. Karınca, F.Ş.'nin ailesinin ekonomik ve sosyal anlamda desteklenmesine ve çocukların okula yönlendirilmesine hükmetti. "Yalnızca anne babanın görüşü yetmez" Türkiye'de erken evlilikler için pek çok başvuru yapıldığını hatırlatan Kayar, erken evliliklerin birçoğunun çocuğun rızası dışında gerçekleştiğine de dikkat çekti. Küçük yaştaki çocukların evlenme talebinin dikkatle araştırılması ve evliliği gerektiren çok önemli sebebin insan haklarına uygun olduğunun tespit edilmesi gerektiğini vurgulayan Kayar, "Yalnızca anne ve babasının evliliğe olumlu bakması bir çocuğun hayatını değiştirmek için yeterli olmamalı. Çocuğun özgür iradesi ile evlenmek istediğinden de emin olunmalı" diye konuştu. Kayar sözlerini şöyle sürdürdü: "Eray Karınca, yasayı mükemmel bir bakış açısı ile değerlendirmiş. Dava başvurusunda ekonomik güçlüklere değinilmediği halde çocuğun ailesinin yoksulluk nedeniyle kızlarını evlendirmeye çalıştığını fark etmiş. Çocukların eğitimlerine devam etmesi ve ailenin ekonomik durumunun desteklenmesi için ilgililere yazı yazılması yönünde güzel bir karar vermiş." (BB) Burçin BELGE İstanbul - BİA Haber Merkezi28 Ocak 2010, Perşembe |
05-02-2010, 08:20 | #13 |
|
Medine, üzerine atılan ölüm toprağını gördü Paylaş
Haberi Paylaş A.A 5 Şubat 2010 16 yaşındaki Medine Memi’nin ölüm raporu toplumdaki kadına yönelik şiddetin acımasız yüzünü ortaya çıkardı. Rapora göre evlerinin kümesinde elleri bağlı halde ölü bulunan Medine’nin, canlı canlı gömülürken bilinci açıktı. Onu gömdüğü iddia edilen dede ve baba tutuklu. ADIYAMAN’ın Kahta İlçesi’nde cesedi, evlerinin kümesinde gömülü halde bulunan 16 yaşındaki Medine Memi’nin, üzeri toprakla örtülürken sağ ve bilincinin açık olduğu olduğu ortaya çıktı. Önceki raporlarda genç kızın canlı ancak baygın halde gömülmüş olabileceği belirtiliyordu. Erkeklerle konuştuğu gerekçesiyle dedesi ve babası tarafından öldürüldükten sonra cesedinin kümeste kazılan çukura gömüldüğü iddia edilen Medine Memi’nin cesedine, Malatya Adli Tıp Kurumu’ndaki otopsinin ardından İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi’nde mikroskobik inceleme yapıldı. Vücudunda ciddi darp izi olmadığı belirtilen genç kızın, gömüldüğü zaman hayatta ve bilincinin açık olduğunun anlaşıldı. Ellerini bağladılar Yetkililer, şu bilgiyi verdi: “Medine Memi’nin cesedi 2 metrelik bir çukurda elleri bağlı ve oturur vaziyette bulunmuş, Malatya Adli Tıp Morgu’na gönderilmişti. Burada yapılan ilk otopside genç kızın gömüldüğünde canlı olduğu belirlenmişti. Ancak ardından mikroskobik dediğimiz inceleme de tamamlandı. Çıkan sonuç ürpertici. Çünkü elimizdeki verilere göre, vücudunda ciddi darp izine rastlanmayan, kanında uyuşturucu veya zehirli bir madde bulunmayan genç kız elleri bağlı ve bilinci açıkken gömüldü. Zira genç kızın mide ve ciğerlerinde yoğun toprak olduğu belirlendi.” Olayla ilgili baba Ayhan Memi, dede Fethi Memi ve anne İmmihan Memi gözaltına alınmış, baba ve dede çıkartıldıkları nöbetçi mahkemece tutuklanmıştı. Baba Ayhan Memi ile dede Fethi Memi, sevk edildikleri mahkemede susma hakkını kullanmıştı. |
08-02-2010, 16:28 | #14 |
|
Fransa'da Eşine Zorla Çarşaf Giydirenlere Yaptırım
Fransa Başbakanı François Fillon, karısına zorla çarşaf giydiren göçmene vatandaşlık hakkı verilmesini engelleyen kararnameyi onaylayacağını söyledi.
Europe-1 radyo kanalına konuşana Fillon, “radikal dinciliğe Fransa`da yer olmadığını“ belirterek, “cumhuriyet değerlerine saygı göstermeyenlere vatandaşlık hakkı verilmemesinin yasalarda da açıkça belirtildiğini“ bildirdi. Danıştayın da bu konuda olumlu görüş bildirdiğini söyleyen Fillon, “Bu göçmen değişmek istemiyorsa, Fransız toplumunda yeri yok ve Fransız vatandaşlığını almayı hak etmiyor“ diye konuştu. Göç ve Uyum Bakanı Eric Besson, karısını zorla çarşaf giymeye zorlayan ve evden dışarı çıkmasına izin vermeyen bir göçmene, vatandaşlık hakkı verilmesini engelleyen kararnameyi imzalayarak, Başbakan Fillon`a göndermişti. Bakanlık açıklamasında, “vatandaşlık verilmeden önce olağan bir soruşturma yapıldığı“ ve bu soruşturmada, ismi açıklanmayan göçmenin, “Fransız vatandaşı olan karısına zorla çarşaf giydirerek, sokağa çıkmasını yasakladığının` belirlendiği bildirilmişti. Parlamentoda kurulan araştırma komisyonu, geçen hafta yayımladığı raporda, peçeli çarşafın devlet dairelerinde yasaklanması için önce parlamentoda bir karar çıkmasını, daha sonra da bir yasa çıkarılmasını önermişti. Başbakan François Fillon, olası bir yasanın Anayasa`ya uygun olup olmayacağı hususunda Danıştaydan görüş talep etmişti. Star Gazetesi, 3 Şubat 2010, Çarşamba |
17-02-2010, 20:27 | #15 |
|
Mısır'da Kadın Hakimlerin Durumu
Mısır`da Delvet Konseyi Hakimler Derneği, kadın hakimlerin üyeliğini yasakladı. Karar, insan hakları savunucularını büyük hayal kırıklığına uğrattı.
Mısır`da idari anlaşmazlıkların yoluna koyulması konusunda uzmanlaşmış olan Devlet Konseyi Hakimler Derneği, ilginç bir oylamaya ev sahipliği yaptı. Mısır`ın resmi ajansı Mena`nın haberine göre, kuruma kadın hakim atanmasının yasaklanmasına ilişkin oylama 42`ye karşı 334 oyla kararlaştırıldı, 4 kişi çekimser oy kullandı. Karar, insan haklarını savunucularında büyük hayal kırıklığı yarattı. Mısır`da insan haklarını savunan Mısır Girişimi`nin Müdürü Hüsam Bahgat, bunun ayrımcılık yaratan bir karar olduğunu açıkladı ve kararın temyizde yeniden ele alınmasını umduğunu ifade etti. Mısır`da 2007`ye kadar Anayasa Konseyinde tek bir kadın hakim bulunuyordu. Mayıs 2007`de 37 kadın hakimin atanması ise muhafazakar çevrelerin tepkisini çekmişti. 17 Şubat 2010, Kaynak: Hürhaber |
17-02-2010, 20:30 | #16 |
|
Meksikalı Kadınların Sağlığı Tehlikede
Kurtajı yasaklayan anayasa reform taslağı Meksika`nin Tlaxcala eyaletinde sunuldu. Bu durum Meksika`nın bazı eyaletlerinde yaşayan kadınların üretkenlik sağlıklarını tehdit etmeye devam edecek.
Bölgedeki mutlak millet meclisı, söz konusu yasa değişikliğini konun yapıcı meclis üyeleriyle inceledi ve değişiklik Anayasa meclisinde tartışmaya açıldı. Demokratik Devrim Partisi Ulusal Lideri Jesus Ortega ve Genel Sekreter Hortensia Aragon Tlaxcala`daki meclis üyelerine ve diğer eyaletlere Anayasadaki benzeri değikliklerin onaylanmasını talep eden bir mektup yolladı Bu mektuba göre, yapılacak olan değişiklik kadınların hayatlarını riske atip, haklarını ve devletin güvenilir niteliğini ihlal edecek Demokratik Devrim Partisi Parlemento`daki üyeleri uyararak kurtajın yasaklandığı eyaletlerdeki kanunların anayasaya aykırılığına itirazı teşvik etti Kadın ve Ütopya Grup baş yazarı Rosario Mendieta yapılan değişikliğin kadınlara zararlı olduğunu ve kadınların kendi vücutlarında özgür söz sahibi olmaları gerektiğini vurguladı. Kaynak: Prensa Latina |
21-02-2010, 19:06 | #17 |
|
1.5 dolar ve bir horoz karşılığında her kıza sünnet
Gülden AYDIN 21 Şubat 2010 Eğitimde, sağlıkta, demokraside, gelişme hızında listenin sonunda... Ama Gine bir konuda rekortmen. Kadın nüfusunun yüzde 98’i sünnetli! Gine, kız çocuklarının sünnet edildiği 28 ülke arasında birinci. ABD’nin en büyük sivil toplum kuruluşlarından Pathfinder International Vakfı, beş ay önce ülkedeki kadın sünnetine karşı bir proje başlattı. Vakfın programlardan sorumlu başkan yardımcısı bir Türk. Doktor Demet Güral’ın organizasyonuyla Dubreka ve Boffa’da yüzlerce yıldır devam eden sünnetin iç acıtan ayrıntılarına tanık olduk. Bizim için düzenledikleri sünnet törenine katıldık. Hatta 9 yaşındaki Youla’nın “sema”sı yani kirvesi oldum. Gine’de Susu Kabilesi’nin yaşadığı Dubreka-Terset Köyü... Case’ler yani topraktan yapılmış, yaprak damlı kulübeler, ormanla iç içe. Kadınlar dans ediyor, hep bir ağızdan şarkı söylüyorlar: Kim benim kızımı ağlatmak istiyor?/ Ama o daha büyümedi/ Küçük ama onu sünnet ediyoruz... Başına kırmızı bir örtü saran sünnetçi Bountou, klitorise benzeyen kola meyvesini çakısının ucuna geçirip sıçrıyor. 9 yaşındaki Youla’nın korkudan kaskatı kesilen bedenini dört kadın kaldırıp götürüyor... Yerdeki kalın ağaç gövdelerinde oturuyor kadınlar. Sünneti öyle doğal, öyle gündelik bir olay gibi anlatıyorlar ki! Mabinty Soumar 42 yaşında. 7 yaşında sünnet olmuş, 11 yaşında evlenmiş. İlk doğumunu 15 yaşında yapmış. 40 yaşındaki Youla Drame omuzlarını silkip “Ne zaman sünnet olduğumu hatırlamayacak kadar küçüktüm” diyor. Yanka Tofana 8, Mabinty Gamez ise 9 yaşında sünnet olmuş. 54 yaşındaki Bountou Goma konuşmuyor, gülümsemekle yetiniyor. Hepsinin de kız çocukları sünnetli. “Ama kızlarımızı bundan sonra erken evlendirmeyiz” diyorlar. O GÜNÜ ÖLÜM OLARAK HATIRLIYORLAR Bir ağaca yaslanan üç kız çocuğu, sessizce dinliyor konuşulanları. Mamaissata Camara 10 yaşında. 4 yıl önce sünnet edilmiş. Zenab Soumar ondan 4, Fatoumata Yonie Sylla ise 3 yaş büyük. Biri 7, diğeri 4 yaşında sünnet olmuş. Kadın sünnetine karşı yürütülen projeleri biliyorlar, çalışmalardan mutlular da. Ama üzgünler. Çünkü kendileri için çok geç. Üçüne, o günden akıllarında kalanı soruyorum. Hepsi de sözleşmiş gibi aynı sözcüğü tekrarlıyor: Ölüm! “Çok korktum. Hatırlamak istemiyorum. Haberim yoktu olacaklardan, söylemediler ki” diyor Mamassiata. Zenab ise o kadar çok korkmuş, bağırmış ki “Ağzımı ve gözlerimi bağladılar” diyor. Fatoumata’nın da haberi yokmuş sünnet olacağından. Teyzesi evden kaçırıp sünnetçi kadının evine götürmüş. “Oysa sünnetçi kadın çağrılır eve” diyor. Gine’de işgüzar kadın akrabaların, annesine haber vermeden kız kaçırıp sünnet ettirdiği gerçeğiyle sonraki günlerde de sık sık karşılaşıyoruz. SÜNNETLİ KADINLIK ORGANINI GÖRÜYORUM Benim için gazeteciliğin en zor anı başlıyor ve çevirmenim Meryem’den defalarca özür dileyerek sünnetli bir kadın organını merak ettiğimi, görmek istediğimi söylüyorum. Meryem oradakilere aktarıyor. En ufak yadırgamayla karşılaşmıyorum. Kadının biri koluma giriyor, bir case’dan içeri giriyoruz. İçerisi zifiri karanlık. Kepengi açıyor. Ortada tavuk ve civcivleri duruyor. Bütün gücümü toplayıp bakıyorum. Sanki klitorisi hiç olmamış gibi. Hiçbir iz yok. Kadın gülümseyerek belimden aşağısını işaret ediyor. O da sünnetsiz bir kadın nasılmış, merak ediyor... BAŞIM DÖNÜYOR BİLİNCİM BULANIYOR YOULA’NIN KİRVESİ OLMUŞUM MEĞER Bountou Goma, ayağa kalkıyor. Birden elindeki çakı parlıyor. Kola (saygı) adlı kırmızı ve klitorise benzeyen meyveyi çakının ucuna geçirip bir büyücü gibi mırıldanarak dans ediyor, bakışları sabitleşiyor. Sünnet şarkısı bitince iki kadın Youla’nın kollarını, iki kadın da bacaklarını tutuyor. Bountou Goma, çömelerek zıplıyor. Kola’yı çakıdan sıyırıyor ve Youla’nın gözüne doğru hamleler yapıyor. Youla korkudan kaskatı, hiç sesi çıkmıyor. Bacaklarını ayırmak isteyen kadınlara direnemiyor. İki kumaşla gözleri ve cinsel organının üzeri kapatılıyor. Foto muhabiri arkadaşım Sebati, kızın başının arka tarafından olanları fotoğraflamaya çalışıyor. Başım dönüyor, bilincim bulanıyor. Algılamam yavaşlıyor. Kargaşa bittiğinde, yanında oturduğum için Youla’nın sema’sı (öğretmen) yani bizdeki deyişle kirvesi ilan ediliyorum. Artık ikinci annesi sayılırmışım, evleneceği zaman benim de fikrim alınacakmış... Sünnet sonrası, Bolonta ağacının yaprakları, kanamayı dindirmesi için yaraya basılıyor. Bir tür antiseptik olan Bolonta içme suyuna da karıştırılıyor. İki hafta boyunca içilmesi gerek. Yara ancak bu sürede iyileşiyor. Her türlü mikrobun kol gezdiği bu koşullarda şansı yaver giderse... Sünnetçi kadınlar, sünnet başına 10 bin Gine Frangı yani 1.5 dolar ve bir horoz alıyor. Bu da Gine şartlarında çok iyi bir kazanç. Sünnet töreninin kirvelik dışında başka özellikleri de var. Mesela annesi Youla’ya yeni elbise, komşular da para ve çeşitli armağanlar verecek. ERKEKLER SÜNNETSİZ KIZLA EVLENMEZ Gine’de üç büyük kabile olan Pöl, Susu ve Malinke’lerde sadece klitoris kesiliyor. Kadın sünneti, cinsel isteği tamamen ortadan kaldırıyor. Bu işlem, bir erkeğin iğdiş edilmesiyle aynı. Sünnetin en vahşisi ise Orta ve Yukarı Gine’deki ormanlık alanda yaşayan Kîssi, Gherze ile Fulan kabilelerinde yapılıyor. Bu kabilelerdeki uygulamada klitorise ilaveten iç dudaklar da kesiliyor. İyileşmeyen yaraların yanı sıra, esnekliğini kaybeden doku nedeniyle doğum sırasında bebek ve anne ölümlerine yol açıyor. Sünnet hayatın parçası ve bir kadın-erkek uzlaşması. Sünnetsiz kıza iyi gözle bakılmıyor, erkekler, sünnetsiz kızla evlenmiyor. Sünnet olmayan bir kızın, kadın olamayacağına inanılıyor. Bir anne sünnetsiz kızının kendisine “Neden ben sünnetli değilim, tüm arkadaşlarım sünnetli” dediğini, sünnet ettirmek zorunda kaldığını anlatıyor. Gine’de erkeklerin tümü sünnetli kızla evlenmek istiyor. Hepsinin de gerekçesi aynı: Sünnetsiz kadının seks isteği çok olur ve başka erkeklerle aldatır. KURAN’DA YAZIYOR TARTIŞMASI Başkent Conakry’ye 200 kilometre uzaklıktaki Boffa’nın Dekouru Köyü’ndeyiz. İnşa halindeki camide kadın erkek birlikte cuma namazı kılıyor. Sünnetle mücadele projesi kapsamında köyde çocuk ve yıldızlar futbol takımı kurulmuş. Eskiden cami olarak kullanılan bir case, yetişkin kadın ve erkeklerin eğitildiği proje okuluna dönüştürülmüş. Sağlık, hijyen, insan hakları, demokrasi, AIDS, alkolizm, sünnet, emzirme ve doğuma ilişkin dersler veriliyor. Köylüler sünnet karşıtı bir oyun sergiliyorlar yine. Şef Mohammed Lamine Bangoure köylülere hitap ediyor. “Bazıları iddia etse de kız çocuklarının sünnet edilmesi Kuran’da yazmıyor. Araplar da Müslüman ama onlar kız çocuklarını sünnet etmiyor. Sünnetçiler bu işi para için yapıyor. Bundan sonra yok!” SÜNNETİN MERKEZİ GİNE 1958’de Fransa’ya karşı bağımsızlığını ilan eden Gine’nin nüfusu 9.5 milyon. Resmi dil Fransızca. Kadın başına 6 çocuk düşüyor. Modern nüfus planlaması yöntemi kullananlar yüzde 6. Resmi istatistiklerde AIDS düşük gösterilse de çok yüksek. Çok eşlilik yaygın. Anne ve bebek ölümleri en çok görülen ülkelerden. Ortalama ömür 54 yıl. Nüfusun yarısı güvenilir içme suyuna sahip. Yüzde 3’ü elektrik kullanıyor. Kadınların yüzde 84’ü, erkeklerin yüzde 56’sı okuma-yazma bilmiyor. AVRUPA’DAKİ GÖÇMENLER GİZLİCE YAPIYOR Orta Afrika’nın en doğusundan batısına; Senegal, Benin, Burkina Faso, Cad, Eritre, Etyopya, Gana, Gine, Liberya, Siera Leone, Orta Afrika Cumhuriyeti, Kenya, Mali, Moritanya, Nijer, Nijerya, Sudan, Uganda, Tanzanya’da, Mısır, Yemen, Ürdün, Umman, Gazze, Irak Kürdistan Özerk Bölgesi, Hindistan, Endonezya ve Malezya’da kadın sünneti yapılıyor. Bu gelenek sadece ülkelerinde değil Avrupa ve dünyanın başka yerlerine göç edildiğinde de gizlice sürdürülüyor. Geleneği sürdürmeyenler de ülkelerini ziyaret ettiklerinde yakın akrabaların habersizce yaptıkları işgüzarlıklarla karşılaşıyor. İki saatliğine kasabaya inen bir babanın döndüğünde ninesi tarafından sünnet ettirilmiş kızıyla karşılaşması sık rastlanan olaylardan. Müslüman-Hıristiyan fark etmiyor, Afrika geleneği Dr. Demet Güral, Pathfinder International Programlardan Sorumlu Başkan Yardımcısı. Merkezi Boston olan vakıf, bir sivil toplum kuruluşu. 21 ülkede kadın üreme sağlığı ve aile planlamasıyla ilgili projeler yapıyorlar. Dr. Güral, proje stratejileri, uygulama ve hedeflere ulaşmadan sorumlu. Vakıf, ilk kez Gine’de 2009 Eylül’ünde Espair (Ümit) adını verdiği kadın sünnetini önleme çalışması başlattı. İki yıl sürecek olan çalışma, vakfın sünnete ilişkin tek projesi ve bütçesi şimdilik 1.5 milyon dolar. Vakfın Gine’deki sünnet programında ABD menşeli iki ortağı daha var. Kadın sünnetiyle mücadele eden TOSTAN ve PSI. Neden Gine? - Çünkü UNICEF’in araştırmasına göre şu anda dünyada 28 ülkede kız çocukları sünnet ediliyor. Sünnet oranının en fazla yapıldığı ülke Gine. Gine’deki en son araştırma, 2005’te yapıldı. Buna göre kadınların yüzde 98’i sünnet edilmiş. Gine nüfusunun yüzde 98’i Müslüman, yüzde 2’si Hıristiyan. Sünnet edilen kadınların tümünün Müslüman olduğu sonucu mu çıkıyor? - Hayır. Yapılan araştırmalar, sünnette dini inancın çok önemli olmadığını gösteriyor. Bu, tamamen bir Afrika geleneği. Bu oran, tesadüfi bir rakam örtüşmesi. Sünnetli kızların ailelerinde dini ayrım yok. Yani Hıristiyan, Müslüman, hepsi de sünnet oluyor. Bir köyde kız çocukları sünnet ediliyorsa hepsi sünnet ediliyor. Sosyal normlar etkili. Başkent Conakry’de bile çok ciddi oranda sünnet yapıldığını biliyoruz. Gine devleti projeye destek veriyor mu? - Bu projenin mali kaynağı, ABD hükümetinin fonu. ABD, o ülkeyle anlaşmadan yardım yapmıyor. Gine Sağlık ve Sosyal bakanlıklarıyla anlaşmamız var. Hükümet sünnetin yasaklanması için bir taslak hazırlamış ama yıllardır bekliyor. Kanun haline gelmesi, kendiliğinden olmayacak. Binlerce yıllık geleneğin ortadan kalkmasına iki yılla sınırlı bu çalışma yetecek mi? - Yüzde 10’a indireceğimize inanmıyorum tabii ki. Ama ne kadar etkili olabiliriz, ona bakmak lazım. Aktivistlerin parlamenterlere baskı yapmasını sağlamak gerekiyor. Biz de bunu oluşturmak için dini liderlerden yararlanmak istiyoruz. Martta imamlarla büyük bir toplantı yapıp destek isteyeceğiz. İki müfredatımız var: 20 hafta süren demokratik haklar ve insan hakları eğitimi ile daha sonra uygulanacak anne sağlığı müfredatı. Köylerin ileri gelenlerinden oluşan bir grup da ayrıca eğitiliyor. Proje bitince etkiyi devam ettirmek için bu grup, bir konfederasyon kuracak ve bizimle iletişimi sürdürecek. Kadınların büyük bölümü sünnetçilik yapıyormuş... - Bir kısmı gelenek nedeniyle yapıyor ama bir kısmı için de gelir kaynağı. Bu kadınları gelirinden mahrum edeceğiz, mesleğini elinden alacağız... O yüzden kadın sünnetçilere maddi destek vererek kadın sağlığıyla ilgili eğitimci yapmaya başladık. Ama proje bitince ne olacak, sürekliliği nasıl sağlayacağız? İşte en zor kısım da bu. Sünnetle mücadelede en önemli dayanağınız nedir? - Sağlık. Sünnetin kör bıçaklarla yapılması, enfeksiyon, bunun sonucunda oluşan ciddi sakatlıklar, doğum sırasındaki ölümler... Hazzı anlatmanın bir anlamı yok. Hazdan çok bir organının elinden zorla alınması bizim çıkış noktamız. Henüz reşit olmamış bireye istemi dışında zorla bir işlemin yapılması. Bazı aileler kızlarını hastanede sünnet ettiriyormuş, öyle mi? - Bunu yapan hastane, doktor, hemşireler var. Devlet, yerel kesicileri yasaklıyorum, sağlık merkezlerinde yapılacak, dese de karşı çıkarız. Bir ara Dünya Sağlık Örgütü doktorlara “Bu işlemin bir parçası olamazsın” dedi ama yaptırımı olmuyor. Çünkü doktor para kazanıyor. Yeğenimi iki kez sünnet ettiler ÜMİT PROJESİ GİNE DİREKTÖRÜ DR. ALFA MAHMOUD BARRY Gine’de doğup büyüdüm. 2000’de dört yıllığına ABD’ye gittim. Sonra Kanada’ya. 2009’da ülkeme döndüm. Yedi çocuğun beşincisiyim. Bütün ailem gibi karım da sünnetli. Yeğenlerim çok. Onlar da sünnetli. Kardeşlerime sordum, hepsi de annemi suçluyor. Köye tatile giden yeğenlerimi kaçırıp sünnet ettiriyor çünkü. Annem bir gün TV’de sünnet-doğum problemlerini anlatan bir program seyredince “Bu insanlar delirmiş! Biz sadece kesiyoruz. Doğumla ne ilgisi var?” dedi. Derin bir kültürden geliyoruz. Annemi ikna etmek zaman alacak. Kızım olsaydı, eminim onu da kaçırıp sünnet ettirecekti. Kız yeğenlerimden biri, iki kez sünnet edildi. 1 yaşındaydı. Ağabeyim hastaneye götürüp az kesilmesini istemişti. 7 yaşında köye gittiğinde annem sünnetine baktı, beğenmedi. Hemen sünnetçiye götürüp “gerektiği gibi” kestirdi. Eski Mısır’da sünnet edilen kadınlar güçlü kuvvetli oldukları için muhafız yapılırdı. Gine 17’nci yüzyılda Müslüman olunca sünnnet geleneği bize Mısır’dan geldi. Neden seks istemediğimi yeni öğrendim DEKOURU’LU MARIAMA YANSANE (38) Ailede toplam 24 çocuk var. Kocam üç eşli. Ben ikinciyim. Sekiz doğum yaptım, yedisi yaşıyor. Köyümüzde çokeşlilik yaygın. Bu nedenle üzülmüyorum. 8 yaşında sünnet edildim. Çok korktum. Seks yapmayı hiç istemedim. Bunu, kesilen organımın sağladığını ancak proje başlayınca öğrendim. Komşularıma da anlatıyorum. Üç kızım var ve henüz sünnet olmadılar. Köyümüzde gizli sünnet yapanlar olabilir. BU HABER NASIL YAPILDI Afrika’nın batı ucundaki Gine’nin elektriksiz, susuz, yoksul başkenti Conakry’den Pathfinder International Vakfı’nın sünnetle mücadele projesini uyguladığı Dubreka’ya bağlı Terset Köyü’ne mesafe 100 kilometre. Ancak bozuk yollarda üç saatte varılabiliyor. Önümüzde ve arkamızdaki ciplerde bizi davet eden vakfın ABD’den gelen yöneticisi Dr. Demet Güral, vakfın Gine Sorumlusu Dr. Alfa Mahmoud Barry ve TOSTAN Vakfı yöneticisi Mohammed El-kebir Basse’ın da aralarında bulunduğu grup var. Yanımızda ise Türk Okulu La Citadelle’in Türkçe öğretmeni Mürvet Özel ile 17 yaşındaki öğrencisi Meryem Remilika Bangoura. Meryem, çok iyi Türkçe, Fransızca ve Susuca konuşuyor. Gine’de kabile mensuplarıyla görüşmemizde tercümanımız o. Babası Hıristiyan, annesi Müslüman. Futbolcu Yatara ile kuzen. Ailesinde sünnet geleneği olmadığı için şanslı. Geçen yılki Türkçe Olimpiyatları’nda gümüş madalya kazandı. Üniversiteyi İstanbul’da okumak ve diplomat olmak istiyor. Citadelle’in anaokulu, ilk, orta ve lisesinde bugün 320’si kız, 700 öğrenci öğrenim görüyor. http://www.hurriyet.com.tr/pazar/13857550.asp?gid=229 |
03-03-2010, 15:35 | #18 |
|
Kadın dernekleri namus davalarına müdahil olmak istiyorlar
Kadın Dernekleri Federasyonu Genel Başkanı Canan Güllü, kadın sivil toplum kuruluşları ve baroların kadın hakları komisyonlarında görevli avukatların töre ve namus cinayetleri davalarında müdahil olmalarını istedi. Güllü, Türkiye nüfusunun önemli bir bölümünü gençlerin oluşturduğunu belirterek, son aylarda "töre ve namus" adı altında birçok genç kızın yaşamına son verildiğini söyledi. Bu tip olayların azalması ve ortadan kalkması, genç kadınların yaşam haklarının ellerinden alınmaması için caydırıcı cezalara ihtiyaç olduğuna dikkati çeken Güllü, töre cinayetlerine ceza arttırımı getirilmesini olumlu karşıladıklarını, ancak Yargıtay’ın bir cinayetin "töre cinayeti" sayılabilmesi için aile meclisi kararı aramasının kendilerinde düş kırıklığı yarattığını anlattı. Güllü, "Yargıtay ölüm kararlarının şeklinin peşinde koşuyor. Biz STK’lar yok oluyor mu? Oluyor. Bizim için yaşam hakkı önemli. Bu anlamda Türkiye genelindeki STK’ların ve baroların kadın komisyonlarında görev yapan avukatların bu davalara müdahil olmalarını istiyoruz" diye konuştu. Kadın derneklerinin ve baroların müdahil olmasının, bu davalarda doğru sonuçlar alınmasına katkı sağlayacağını ifade eden Güllü, ileride emsal teşkil edebilecek kararlar alınırken konunun tüm taraflarının görüşünün önemli olduğunu kaydetti. "Öldürülen kadınların kanı yerde kalacak" Kadın Dernekleri Federasyonu Hukuk Danışmanı Avukat Ayça Akpek de Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin verdiği bir kararın "töre cinayetlerinde ailemeclisi kararı araması"na neden olduğunu, bunun da hukuksal anlamda kötüsonuçlar doğurabileceğini ifade etti. Türk Ceza Kanunu’nun 82. maddesinin, "töre saikiyle" işlenen cinayetleri adam öldürmenin nitelikli hali olarak saydığını ifade eden Akpek, sözlerini şöyle sürdürdü: "Yargıtay kararıyla töre saikinin ispatı açısından aile meclisi kararı aranması, aile meclisi kararı olmadığı durumlarda bu adam öldürme suçunun nitelikli halden çıkıp başka bir şekle bürünmesine neden oluyor. Bu da cezalarda indirim demektir. Örneğin bir kişi karısını, kızını veya kız kardeşini töre nedeniyle öldürmüş, ancak ortada aile meclisi kararı yok. Yargıtayın bu kararı doğrultusunda denecek ki, ’O zaman sen haksız tahrikten yararlan, daha az ceza al.’ Bu kişilerin daha az ceza alması bir anlamda bu tür cinayetlerin teşviki anlamına geliyor. Aile meclisi kararı dediğiniz şey çok soyut bir şey. Bunu nasıl somut olarak arayacak Yargıtay? Espri olarak söylüyorum; noter kararı, noterden belge de aramalıydı. Aile meclisi kararı hukuki olarak yapılamayacak bir tanım. İspatlanamayacak bir konu. İspatı mümkün olmadığından ceza kanunun çok temel bir ilkesi şüphe, sanık lehine yorumlanır. Bu nedenle karısını, kızını, kız kardeşini, sevgilisini töre nedeniyle öldüren kişiler daha az ceza alacaklar. Bu karar emsal olursa pek çok kişi ceza indiriminden yararlanacaktır. Bir anlamda öldürülen kadınların kanı yerde kalacak, caydırıcılık da ortadan kalkacaktır." Yargı mensuplarının her somut olayda çok dikkatli ve özenli değerlendirme yapmasının önemini vurgulayan Akpek, Yargıtay üyeleri de dahil olmak üzere tüm yargı mensuplarının toplumsal cinsiyet eşitiliği eğitiminden geçirilmesi gerektiğini kaydetti. Kadın dernekleri ve baroların da namus ve töre nedeniyle işlenen cinayet davalarına müdahil olmasını isteyen Akpek, "Hiç değilse bizler oralarda bu algının, bu cinayetlerin neden işlendiğine dair mahkemelere delil sunma olanağına sahip olabiliriz" diye konuştu.(aa) 03/03/2010 10:30 Radikal |
03-03-2010, 15:37 | #19 |
|
"Öldürülen" Kadınlar, Öyküleriyle Sahnede
Van Tamara Tiyatrosu'nun ilk oyunu olan "Kadın Ölüleri", öldürülen veya intihara zorlanan 13 kadının VAKAD'a yansıyan öykülerinden derlenmiş. Oyun, Van Kadın Derneği ve Açık Toplum Enstitüsü'nün desteği ile İstanbul, İzmir ve Ankara'da sahnelenecek. Van - BİA Haber Merkezi02 Mart 2010, Salı Van Tamara Tiyatrosu'nun ilk oyunu olan "Kadın Ölüleri", Van Kadın Derneği ve Açık Toplum Enstitüsü'nün desteği ile İstanbul, İzmir ve Ankara'ya turneye gidecek. Cem Düzova'nın yazıp yönettiği, beş anlatıdan oluşan oyunda kadınların töre, aile içi şiddet, ensest ilişkiler sonucunda öldürülmeleri veya intihara sürüklenişleri anlatılıyor. Tamamı gerçek öykülerden alınıp kurgulanan oyunun müziklerini Ercan Işkıncı, ışık tasarımını Kenan Ergin yapmış. Oyun öldürülen veya intihara sürüklenen beş kadının ölüm anlarının şiirsel bir dille anlatımları üstüne kurulmuş. Düzova, kadınların çelişkileri, mutlulukları, hüzünleri ile harmanlanan oyunun sahnelenmesi aşamalarını "Van Kadın Derneği'nden on üç hikâye derlendi. Bu hikâyeler elenerek beşe indirildi. Dramatik çalışma sonucunda ortak paydası ölüm olan beş hikâye altı kadın tarafından anlatılarak sahneye uyarlandı" diye anlattı. "Kadın Ölüleri", İstanbul'da 7 Mart'ta Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi ile 8 Mart'ta Bilgi Üniversitesi'nde, İzmir'de 9 Mart'ta Fransız Kültür Merkezi, 10 ve 11 Mart'ta ise Ege Sanat Merkezi'nde sahnelenecek. Oyun 12 ve 13 Mart'ta da Ankara'da sahnelenecek. |
04-03-2010, 09:41 | #20 |
|
SİYASETTE KADIN HARİTASI HAZIRLANDI
BİRLEŞMİŞ MİLLETLER - BM ve Parlamentolar Arası Birlik (IPU) kadınların siyasette temsil oranlarını gösteren bir dünya haritası ve listesi yayımladı BM'de düzenlenen basın toplantısıyla açıklanan listeye göre Türkiye, yüzde 9,1 ile kadınların mecliste temsil edilme oranında 109. sırada geliyor. Listede Türkiye'nin 549 sandalyeli meclisinde 50 sandalyenin kadın milletvekillerine ait olduğu belirtiliyor. Kadınların kabinede temsil edilme oranlarına bakıldığında ise Türkiye, yüzde 7,7 oranıyla ve 26 bakan arasında 2 kadın bakanla 94 ülkenin sıralandığı listede 74. sırada yer alıyor. Parlamentolar Arası Birlik (Inter-Parliamantary Union-IPU) örgütünün genel sekreteri Anders B. Johnsson, BM'de haritayla ilgili düzenlenen basın toplantısında, dünyada kadınların mecliste ve hükümette temsil oranlarının hala son derece düşük olduğunu belirterek, dünya ortalamasına bakıldığında, kadınların mecliste temsil oranlarının yüzde 18,8, hükümette temsil edilme oranlarının ise yüzde 16 olduğunu vurguladı. Johnsson, "Ruanda (yüzde 56,3), İsveç (yüzde 46,4), Güney Afrika (yüzde 44,5), Küba (yüzde 43,2), İzlanda (yüzde 42,9) Hollanda (yüzde 42) ve Finlandiya'da (yüzde 40) kadınların mecliste temsil oranlarının yüzde 40'ın üzerinde olduğunu" ifade ederek, özellikle Kuzey Avrupa ülkeleri ile gelişmekte olan bazı ülkelerde kadınların siyasi hayatta daha çok temsil edildiklerini anlattı. ABD ise listede yüzde 16,8 (Temsilciler Meclisi) ve yüzde 15,3 (Senato) ile 75. sırada bulunuyor. Haritaya bölgeler açısından bakıldığında ise kadınların mecliste temsil oranlarının en yüksek olduğu bölge İskandinavya. Bazı Körfez ülkeleri (Suudi Arabistan, Umman, Katar) ile kimi Pasifik ülkelerinin oluşturduğu 10 ülkenin meclislerinde ise hiçbir kadının olmadığı görülüyor. 4 Mart 2010 08:20 HABER10.com |
04-03-2010, 09:44 | #21 |
|
Güzelliğin Şiddete Dönüştüğü Nokta: Kadın Bedeni
Yüzyıllardır güzelliğin sembolü olarak tanımlanan kadın bedeni, egemen popüler kültürün dayattığı "güzel kadın" imajıyla baskı altına alınıyor. Kadın bedeni üzerinde dönen oyunlar, "Dişilik, Güzellik ve Şiddet Sarmalında Kadın Bedeni" başlıklı bir kitapla irdeleniyor. Pınar Yurtsever İstanbul - Gsü haber ajansı03 Mart 2010, Çarşamba Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yasemin İnceoğlu, yüzyıllardır "güzellik" kavramıyla özdeşleştirilen kadın bedenine yönelik "gizli" şiddete dikkat çekiyor, "Egemen kültürün belirlediği güzellik normlarını içselleştiren kadın, kendi bedeni üzerinde baskı kurarak gizli bir şiddet oluşturuyor" diyor. Ayrıntı Yayınları'ndan çıkan "Dişilik, Güzellik ve Şiddet Sarmalında Kadın ve Bedeni" başlıklı kitap da kadın bedeninin maruz kaldığı, açıktan veya gizli olmak üzere ikili şiddet olgusunu farklı yönleriyle ele alıyor. Kitabın editörlüğünü Yeditepe Üniversitesi'nde Yrd. Doç. Dr. Altan Kar'la birlikte üstlenen Prof. İnceoğlu, yedi farklı makaleden oluşan kitabın, kadın ve bedeni üzerindeki yaptırımları eleştirel bir yaklaşımla sorguladığını ifade ediyor. "Yeni bir yüz, yeni bir hayat" Prof. İnceoğlu ve Yrd. Doç. Dr. Kar, "Yeni Güzellik İkonları: İnsan Bedeninin Özgürlüğü mü Mahkûmiyeti mi?" başlıklı makalelerinde, popüler kültürün idealize ettiği "güzel kadın" ile kadının kendi bedeni arasındaki sıkışmışlığını inceliyorlar. İnceoğlu, estetik operasyona başvuran kadınların durumunu, Freud'un narsizm kavramına ve Yunan mitolojisinin Narkisos Miti'ne dayandırıyor: "Aynada kendisini güzel görmek isteyen kadın, aslında bilinçaltında başkalarının gözünde güzel görünmek istiyor. Kadın bir sıkışmışlık içinde; kendi bedeni var bir de arzulanan 'öteki' beden var." Vatandaşların "Güzel kadın nedir?" sorusuna verdiği yanıtları hatırlatan İnceğlu, popüler kültürün dayatmasını şöyle açıklıyor: "Kadınların çoğu 'güzel kadın' kavramını tanımlarken bazı meşhur isimlerin adını verdi. Bu da medyada kullanılan güzel kadın imajıyla örtüşüyor. Kadınların estetik operasyona gitme nedenleri farklı olsa da hepsinin altında yatan ortak bir istek var: Yeni bir yüz, yeni bir hayat." "Cadılar sevimli olabilir" Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi'nden Doç. Dr. Nilgül Tutal Cheviron "Cadılar Sevimli Olabilir" başlıklı makalesinde, filmlerinde kahraman olarak yalnızca kız çocuklarına yer veren Japon yönetmen Hanou Miyazaki'nin filmlerini ele alıyor. Prof. Dr. Esin Küntay ise cinsel istismara uğrayan kız çocuklarının maruz kaldığı travmaları ve kadını ikincil konuma iten toplumsal bakış açısını irdeliyor. Marmara Üniversitesi'nden Prof. Dr. Belkıs Kümbetoğlu küçük yaşlarda terbiye ve yola getirme amacıyla başlayan şiddetin kadında yarattığı değersizlik duygusunu ve kadının bedenini algılayışını tartışırken Doç. Dr. İnci User ise biyoteknolojik gelişmelerin kadının anne olma sürecine etkilerini irdeliyor. Yard. Doç. Dr. Altan Kar ve Dr. Sevgi Kesim, güzellik baskısı karşısında toplumsal ve psikolojik çelişkiler yaşayan kadının kendisini yok etme sürecini incelerken Koreli Yönetmen Kim Ki Duk'un Zaman filmini de analiz ediyor. Kitabın son bölümünde ise Yeditepe Üniversitesi'nden Yard. Doç. Dr. Dilek Torunoğlu'nun güzellik ve çekiciliğin çalışma yaşamında nasıl konumlandığını incelediği makalesi yer alıyor. |
06-03-2010, 12:55 | #22 |
|
Kadın hakimlere kapılar kapandı
Mısır'da idari anlaşmazlıkların yoluna koyulması konusunda uzmanlaşmış olan Devlet Konseyi Hakimler Derneği, kadın hakimlerin üyeliğini yasaklayan bir oylama yaptı. AA Kahire- Mısır'ın resmi ajansı Mena'daki haberde, kuruma kadın hakim atanmasının yasaklanmasına ilişkin oylamanın 42'ye karşı 334 oyla kararlaştırıldığı, 4 kişinin çekimser oy kullandığı belirtildi. Karar, insan haklarını savunan camiada büyük kırıklığı yaratırken, Mısır'da kişi haklarını savunan Mısır Girişimi'nin Müdürü Hüsam Bahgat, bunun ayrımcılık yaratan bir karar olduğunu açıkladı ve kararın temyizde yeniden ele alınmasını umduğunu ifade etti. Mısır'da 2007'ye kadar Anayasa Konseyi'nde tek bir kadın hakim bulunuyordu. Mayıs 2007'de 37 kadın hakimin atanması ise muhafazakar çevrelerin tepkisini çekmişti. 15 Şubat 2010 http://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=115138 |
15-03-2010, 17:37 | #23 |
|
(Nasıl kaçmış gözümden ya )
AVUKAT KAYAR'DAN BAKAN KAVAF'A BİR HATIRLATMA "Kadınların Güvenliğini Sağlamak, Hükümetin Sorumluluğu" Avukat Kayar, kadınların şiddetten korunması için kolluk kuvvetlerinin her ihbarı kayda geçirmekle, hükümetlerin de kolluk kuvvetlerini izlemek ve doğru - sağlıklı veri toplamakla sorumlu olduğunu hatırlatıyor, "Aksi uluslararası anlaşmalara aykırıdır" diyor. "Hükümetler, kadını şiddet ortamlarından korumak ve kadınlara güvenli bir hayat sağlamakla yükümlüdür. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesinden uluslar arası anlaşmalar kapsamında sorunlu tutulacaktır." KAHDEM Kadınlara Hukuki Destek Merkezi Derneği'nden avukat Habibe Yılmaz Kayar, kolluk kuvvetlerinden yardım istedikleri halde aile bireyleri tarafından öldürülen dört kadınla ilgili bilgisi olmadığını açıklayan Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf'a sorumluluğunu bu sözlerle hatırlatıyor. Kolluk kuvvetleri "önlem almakla" yükümlü Kayar'a göre, kadına yönelik şiddetin önlenmesinde kolluk kuvvetlerinin, savcılıkların, aile mahkemelerinin ve sosyal hizmetlerinin işbirliği içinde ve etkili önlemler alması gerekiyor. Ancak sistem sağlıklı işlemiyor, kadınlar öldürülüyor. Kayar'a göre, kolluk kuvvetlerinin kadına yönelik şiddetin önlenmesinde birden çok görev düşüyor. Öncelikli görev, şiddetin önlenmesi için önlem almak. Bunun için de gelen her ihbarın ciddiyetle değerlendirilmesi, kayda geçirilmesi ve savcılığa bildirilmesi gerekiyor. Bundan sonra savcılık 4320 Sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun kapsamında aile hâkimliğinden koruma istiyor. Kolluk kuvvetlerinin diğer görevleri, şiddet uygulayan kişiye koruma kararını bildirmek ve kararın uygulanıp uygulanmadığını izlemek; başvuran kadınlara süreci ve barodan avukat atanabileceğini anlatmak. Ancak bu konularda da aksaklıklar yaşanıyor. Kayar'a göre, kolluk kuvvetleri kadınlardan darp gördüklerine dair rapor bekliyor; kadınları kendilerine şiddet uygulayan kişilerle barıştırmaya çalışıyor; koruma kararının uygulanıp uygulanmadığını izleme ve kadınları doğru yönlendirme sorumluluğunu da yerine getirmiyor. Kayar, gelen ihbarları kayda geçirmeyen ve gerekli işlemleri yapmayan kolluk kuvvetlerinin hem 4320 sayılı kanuna hem de CEDAW sözleşmesi ve sözleşmenin yorumu niteliğindeki 19 nolu genel Tavsiye Kararına aykırı davranmış sayılacağını hatırlatarak haklarında görevi ihmal suçlamasıyla işlem başlatılması gerektiğini vurguluyor. Kadınlar mesai saatleri dışında korunmuyor Şiddetin daha çok yaşandığı geceleri ve hafta sonlarında Aile Mahkemeleri çalışmıyor. Kayar, bu sorunun çözümü için geceleri ve hafta sonu süresince nöbetçi savcıların koruma kararı verebilmesi için yasal düzenleme yapılmasını öneriyor. Mağdurlara ilişkin bilgiler doğru, sistemli bir biçimde tutulmalı Kadına yönelik şiddetin önlenmesi için doğru verilere ulaşmak ve mağdurun öyküsünün kayıtlarda yer alması çok önemli. Çünkü kadının önceki başvuruları hakkında bilgi sahibi olduğunda riski değerlendirmesi kolaylaşır. Oysa Kayar'a göre, Kavaf'ın yanıtı, mağdurlara ilişkin bilgilerin sistemli bir biçimde tutulmadığını gösteriyor. Kayar, CEDAW Komitesi'nin 2005'te Türkiye'ye bilgi kıtlığı yönünde eleştiride bulunduğunu hatırlatıyor ve kararlı bir politika izlenmesi çağrısında bulunuyor: "Sayın Bakan Kavaf'tan aile içi şiddet konusunda yaşanan sorunların doğru verilerle değerlendirilmesi için konunun tarafları ile etkili bir işbirliğine girmesini, sözleşmenin ve genel tavsiye kararlarının gereğince uygulanması için kararlı bir politika izlemesini beklemekteyiz." (BB) Burçin BELGE burcin@bianet.org İstanbul - BİA Haber Merkezi12 Mart 2010, Cuma |
19-03-2010, 12:46 | #24 |
|
Işık: Ayrımcılık ve Eşitlikle İlgili Tanımlar Net Yapılmalı
Feminist Nazik Işık, AKP'nin Anayasa değişikliği teklifini "tek parti girişimi" olarak nitelendiriyor, toplumun temeline aileyi değil bireyi koyan, devleti değil yurttaşı esas alan bir anayasa hazırlanmasını istiyor. Işık'a göre devletin eşitliği sağlayacak geçici özel önlemler almakla yükümlü olduğunun belirtilmesi de çok önemli. "Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP), yeni Anayasa teklifini kendisinin tek parti girişimi şeklinde sürdürüyor. 2007 seçimleri öncesinde yaşanan Anayasa tartışmaları ve getirilen öneriler bu teklife yansımadı. AKP'nin tartışmayı kendi taslağı üzerinden sürdürmek istemesi, üzücü ve ürkütücü." 10 Aralık Hareketi Yürütme Kurulu Üyesi Nazik Işık, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) anayasa değişikliği teklifini böyle değerlendiriyor. AKP'nin tutumu nedeniyle tüm toplumsal kesimlerin görüş ve ihtiyaçlarını dikkate alan katılımcı bir anayasa hazırlanması ihtimalinin azaldığını belirten Işık, "Farklı ülkelerde anayasa yapma süreçleri 2.5 ila 5 yıl arasında değişirken Türkiye'de oylama süresi 60 güne indirildi. Tartışmak için bile yeterli zaman bırakılmaması, gerginliği artırıcı, uzlaşmadan uzaklaştırıcı ve bu açıdan çok tehlikeli" diyor. "Devleti değil yurttaşı, aileyi değil bireyi temel alan anayasa" AKP'nin anayasa paketinin yalnızca 12 maddeden oluştuğunu oysa Türkiye'nin bütünlüklü bir düzenlemeyle yeni bir anayasa ihtiyaç duyduğunu vurgulayan Işık, "Anayasa sadece Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni değil başta Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi olmak üzere Türkiye'nin taraf olduğu tüm ilgili sözleşme, direktif ve tavsiye kararları referans alınarak hazırlanmalıdır" diyor. Işık'a göre, öncelikli nokta, toplumun temeline aileyi değil bireyi, vatandaşı koyan bir anayasa hazırlanması. Çünkü ancak o zaman "eşitlik"ten söz edilebilir, devleti değil insanı esas alan bir anayasa hazırlanabilir, demokratik ve katılımcı bir toplumsal temel oluşturulabilir. Kadınlar ve ayrımcılığa uğrayan, eşitlik arayışında olan herkes açısından ayrımcılık yasağı ve eşitlikle ilişkili tanımlar çok net yapılmalı. Yoksa, örneğin eşitlik adına geçici özel önlem almak bile imkansızlaşabilir. Işık'ın diğer öneri ve talepleri ise şöyle: - "Herkes dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir" şeklinde düzenlenmiş olan Eşitlik ilkesi ve ayrımcılık yasağı maddesine, etnik köken, cinsel yönelim, cinsiyet kimliği, medeni hal, yaş, engellilik sözcükleri eklenmeli. - Doğrudan, dolaylı veya sonuçta eşitsizlik yaratan her türlü ayrımcılığın yasak olduğu açıkça belirtilmeli. Aynı şekilde fırsatlarda, uygulamada ve sonuçta eşitlik Anayasa'da öngörülmeli. Devletin ayrımcılık yasağı nıve eşitliği fiili durum haline getirmekten yükümlü/sorumlu olduğu açıkça ifade edilmeli. - Kadınların ve erkeklerin eşit haklara sahip olmasının fiili olarak gerçekleştirilmesi başta olmak üzere, alınacak geçici özel önlemlerin eşitlik ilkesine aykırı sayılamayacağı açıkça belirtilmeli. Aksi halde, şu anda olduğu gibi, Anayasa Mahkemesinin bu önlemleri imtiyaz sayması veya eşitsizlik olarak görerek bozması olasılığı devam edecek. - Anayasa, temsil, katılım, eğitim, çalışma, siyaset, sağlık hakkıyla, sosyal hizmetlerle ilgili ayrıntılı düzenlemeler içeriyor. Bu maddelerde de eşitlik ve ayrımcılık yasağını tekrarlayan, geçici özel önlemler öngören ifadeler yer almalı. - Örgütlenme özgürlüğü en geniş şekilde tarif edilmeli ve sivil toplumun destekleneceği hükmü Anayasa'da yer almalı. (BB) Burçin BELGE burcin@bianet.org İstanbul - BİA Haber Merkezi18 Mart 2010, Perşembe |
31-03-2010, 09:19 | #25 |
|
Sekiz Tecavüz Zanlısına Yargılama Yolu Açıldı
Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Dairesi, savcılık Adli Tıp Kurumu raporunu geçersiz saydığından haklarında dava açılmayan sekiz tecavüz zanlısının yargılanması yönündeki "kanun yararına bozma" talebini kabul etti. Yargıtay kararı onarsa tecavüz zanlıları hakkında dava açılacak. Muğla'da sekiz kişi hakkında tecavüz suçlamasıyla başlatılan soruşturmanın "Adil Tıp Kurumu'nun adli soruşturma gerektiren konuda yetkili olmadığı" gerekçesiyle takipsizlikle sonuçlandırılmasına tepki gösteren kadınlar, bugün Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Dairesi Genel Müdürlüğü önündeydi. "Tecavüz var davası yok, davası var cezası yok, cezası var hükmü yok, hükmü var infazı yok" yazılı pankart açan yaklaşık 20 kadın, kadına yönelik şiddet olaylarında yargının genellikle erkeklerden yana kararlar aldığını vurguladılar. "Devlet kurumları, yargı, medya, güvenlik güçleri, kısacası ataerkinin tüm kurumları tecavüzcüleri korumayı sürdürüyor" diyen kadınlar, "erkek adalet değil gerçek adalet" taleplerini yinelediler. Kadınlar açıklamanın ardından "Tecavüzcünün beyanı değil, kadının beyanı esastır", "Erkek adalet kadınları tekrar tekrar mağdur ediyor", "Tecavüzcü tenor da olabilir ressam da" yazılı dövizleri Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Dairesi Genel Müdürlüğü'nü çevreleyen tellere astılar. "Deliller dava açılmasını gerektirir nitelikte" dedi Aynı sıralarda Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Dairesi, aralarında öğretmenler, emekli öğretmenler, müfettiş ve ressamların bulunduğu sekiz tecavüz zanlısı hakkında dava açılmasını karara bağladı. Ceza İşleri Dairesi, dosyada yer alan delillerin kamu davasının açılmasını gerektirir nitelikte olduğuna karar verdi. Kararda "şüpheliler Murat K, Veysel K, Gürzat K, Ali Niyazi O, Süleyman K, Vahdet K. Ve olay sırasında yaşı 18'den küçük olan MKK ile MEK'in zorla cinsel tacizleri nedeniyle mağdurenin ruh sağlığının bozulduğu husususun dikkate alındığı" belirtildi. Karar Yargıtay'da Ceza Muhakemeleri Kanununun (CMK) 309. maddesine göre, Adalet Bakanlığı takipsizlik kararına karşı yapılan itirazın kaldırılması talebini ve dosyayı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdi. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, kararın bozulma nedenlerini aynen yazarak kararın bozulmasını istemi içeren yazısını ilgili Yargıtay Ceza Dairesine sunacak. Yargıtay Ceza Dairesi ileri sürülen nedenleri yerinde görürse kararı bozacak. Bu halde Muğla 2. Ağır Ceza Mahkemesinin önceki kararında direnmesi mümkün olmadığından kamu davası açılacak ve şüpheliler yargılanacak. Öğretmen olmak takipsizlik kararına dayanak Muğla'da, sekiz kişi hakkındaki soruşturma sırasında savcılık, mağdurun ruh ve beden sağlığının uğradığı toplu tecavüz neticesinde bozulmuş olduğu yönündeki Adli Tıp Kurumu raporunu geçersiz saymış ve takipsizlik kararı vermişti. Savcılık ayrıca tecavüzcülerin öğretmen ya da öğretmen emeklisi olmalarını, şüphelilerden ikisinin 18 yaşından küçük olmasını takipsizlik kararına dayanak yapmıştı. Muğla 2. Ağır Ceza Mahkemesi, takipsizlik kararına itirazı reddedince, şikayetçinin yaptığı başvuru üzerine dosya Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Dairesi'ne gönderilmişti.(BB) Burçin BELGE burcin@bianet.org Ankara - BİA Haber Merkezi29 Mart 2010, Pazartesi |
05-04-2010, 21:58 | #26 |
|
Erkekler Mart'ta 20 Kadın Öldürdü
Mart ayında gazetelerin üçüncü sayfalarına yansıyan haberlere göre, geçtiğimiz ay erkekler 20 kadını öldürdü; en az 83 kadın ve çocuk taciz ve tecavüz mağduru oldu; 84 erkek taciz ve tecavüz olaylarının failleri olarak yaklaandı; iki kadın kendisine tacizde bulunduğunu iddia ettikleri iki erkeği öldürdü. Gazetelerin üçüncü sayfalarına yansıyan adli vakaları tarayan bianet kadına yönelik şiddeti, cinsel saldırıları derleyerek erkek şiddetinin çetelesini tutmaya devam ediyor. Gazetelerin üçüncü sayfalarına yansıyan haberlere göre, geçtiğimiz ay erkekler 20 kadını öldürdü; en az 83 kadın ve çocuk taciz ve tecavüz mağduru oldu; 84 erkek taciz ve tecavüz olaylarının failleri olarak yaklaandı; iki kadın kendisine tacizde bulunduğunu iddia ettikleri iki erkeği öldürdü. 31 MART Taciz Adana'da 14 yaşındaki iki kız öğrencisini odasında taciz ettiği ileri sürülen ilköğretim okulu müdürü İ.S. (38) tutuklandı. Taciz, kızlardan birinin durumu kuzenine anlatmasıyla ortaya çıktı. Öğrenci yakınları, olayın ortaya çıkmasından sonra gözaltına alınan okul müdürünü, sağlık kontrolü için götürüldüğü hastanede linç etmek istedi. Taciz Bursa'da M.T. (23), iş görüşmesi yaptığı devlet hastanesi başhekim yardımcısının kendisine cinsel tacizde bulunduğu iddiasıyla savcılığa suç duyurusunda bulundu. M.T, konuyla ilgili kaymakamlık ve hastane yönetimine de şikayette bulunduğunu belirterek, ''Kaymakamlıktan bana gönderilen yazıda olayla ilgili idari soruşturma başlatıldığı belirtildi. Savcılıktan henüz beni arayan olmadı'' dedi. Taciz Nevşehir'de okul önünde kız öğrencilere cinsel organını gösterdiği ve sözlü tacizde bulunduğu iddiası ile yakalanan A.K., çıkarıldığı mahkemece tutuklandı. A.K, çıkarıldığı mahkemece, ''çocuklara karşı müstehcen hareketlerde bulunmak ve cinsel taciz'' suçlamasıyla tutuklandı. Tecavüz Balıkesir'de zihinsel engelli H.Y.'ye (22) tecavüz ettikleri iddiasıyla gözaltına alınan 18 kişiden 17'si çıkarıldıkları mahkemece tutuklandı. Tutuklananlar arasında bir siyasi partinin ilçe başkanı ile bir partinin kurucu ilçe başkanı da vur. H.Y.'ye tecavüz iddiasıyla aranan dört kişi de gözaltına alındı. 30 MART Tecavüz Balıkesir'de 155 polis imdat servisine gelen ihbar üzerine harekete geçen polis, operasyon yaptığı adreste zihinsel engelli H.Y.'nin (22) yanında bulunan ve H.Y.'ye tecavüz ettikleri öne sürülen 16 kişiyi gözaltına aldı. Taciz Ankara'da, bir lisede beden eğitimi öğretmenliği yapan Z.P. (41), öğrencisine cinsel tacizde bulunduğu iddiasıyla tutuklandı. Taciz Samsun'da akrabası olan İ.A. (13) ve M.A. (11) adlı kız kardeşlere tacizde bulunduğu öne sürülen İ.Ç. (24), tutuklandı. 29 MART Tecavüz Zonguldak'ta zihinsel engelli K.T.'ye (31) tecavüz ederek hamile bıraktığı iddia edilen, savcılıkça tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan F.S. (51) ile oğlu C.S'den (28) kan örnekleri alındı. Adli Tıp Kurumu Biyoloji İhtisas Dairesi Başkanlığınca alınan kan örneklerine DNA testi yapılması sonucu, zanlıların bebeğin babası olmadığı belirlendi. Tecavüz Şanlıurfa'da jandarmaya sığınan genç kız, ağabeyinin kendisine tecavüz ettiğini söyleyip yardım istedi. Jandarmada ifadesi alınan M.A. çıkarıldığı mahkemece tutuklanarak cezaevine gönderildi. R.A. devlet korumasına alındı. 28 MART Cinayet Adana'da A.A. (45) alkol alıp eve geldikten sonra tartıştığı 6 aylık hamile eşi D.A.'yı öldürdü. Olaydan sonra evden kaçtı; cinayeti ilköğretim öğrencisi olan çocuğu A.A. (12) üstlendi. Ancak baba A.A., gece polise teslim oldu. A.A. eşini korkutmak için silahı koluna doğrultup ateşlediğini ancak kurşunun eşinin kolunu delip karnına isabet ettiğini söyledi. Altıncı çocuğuna hamile olan D.A.'nın cenazesi toprağa verildi. Tecavüz Konya'da özel bir rehabilitasyon merkezinde görevli öğretmen N.S. (65), işitme engelli öğrencisi A.Ö.'ye (17) tecavüz ettiği iddiasıyla tutuklandı. 27 MART Cinayet İstanbul'da G.T. (55), 36 yıllık eşi H.T.'yi (56) yol kenarında otomobilden indirip bıçaklayarak öldürdü. Olay yerinden otomobiliye kaçmaya çalışırken polise yakalanan G.T., eşiyle misafirliğe gittikleri oğlunun evinde kalmak istediği için tartıştıklarını söyledi. Tecavüz Muğla'da 85 yaşındaki H.Z.'ye tecavüz girişiminde bulunduğu iddia edilen K.G. (23) gözaltına alındı. 26 MART Taciz Eskişehir'de, üç ay içinde 10 kız çocuğuna cinsel tacizde bulunduğu iddia edilen bir kişi yakalandı. Şüpheli C.K., emniyetteki işlemlerinin tamamlanmasının ardından adliyeye sevk edildi. 25 MART Taciz Samsun'da lise öğrencisi F.U.'yu (15) bir arkadaşının evine götürüp taciz ettiği öne sürülen M.G. (28), şikayet üzerine yakalanarak gözaltına alındı. Hakkındaki suçlamaları Kabul etmeyen M.G., sorgusunun tamamlanmasının ardından çıkarıldığı nöbetçi mahkeme tarafından adli kontrol şartı ile serbest bırakıldı. 24 MART Tecavüz Konya'da dersine girdiği öğrencilerden 10'unu taciz ettiği iddia edilen sınıf öğretmeni Z.K., çıkarıldığı mahkemece tutuklandı. Olayın bir öğrencinin yaşadıklarını ailesine anlatmasıyla ortaya çıktığı öğrenilirken çocuklar, Çocuk Şube Müdürlüğü'nde psikolog eşliğinde ifade verdi. 23 MART Taciz - cinayet Edirne'de, eşi Orhan D. "yaralama" suçundan cezaevinde bulunan bir çocuk annesi D.D. (17), işlettikleri bakkal dükkanında kendisini taciz ettiğini öne sürdüğü M.K.'yi (26) tabancayla vurarak öldürdü. Taciz Sivas'ta bir kız çocuğuna cinsel tacizde bulunduğu iddia edilen E.K. (21), çıkarıldığı nöbetçi mahkemece tutuklandı. Taciz Tekirdağ'da ilköğretim okulu öğrencisi G.A.'yı (13) halk minibüsünde taciz ettiği öne sürülen İ.B.(29), minibus şoförünün durağa yanaştırdığı minibüsün kapılarını kapatıp polis çağırmasıyla gözaltına alındı. Taciz Kars'ın Sarıkamış İlçesi Milli Eğitim Müdürü O.E. hakkında, ilçede görevli öğretmen Duygu D.,'yi cep telefonu mesajı ile taciz ettiği iddiasıyla idari soruşturma açıldı. Tacize uğradığını iddia eden öğretmen ise Cumhuriyet Savcılığı'na verdiği şikayet dilekçesini geri çekti. D.D.'nin aynı ilçede öğretmenlik yapan eşi M.D., "Dilekçeyi geri almamızın nedeni baskılar. Can güvenliği konusunda özellikle eşim endişe ediyor" dedi. 23 MART Tecavüz Samsun'da Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü'ne bağlı bir yuvada kalan S.K.'ya (14) tecavüz edip hamile bıraktığı iddia edilen F.B. (28) gözaltına alındı. Olay, hastaneye kaldırıldığında hamile olduğu fark edilen S.K.'nın şikayetiyle ortaya çıktı. Taciz Şanlıurfa'da, Z.T.'ye minibüste tacizde bulunan S.K. yolcuların müdahalesiyle etkisiz hale getirilerek jandarmaya teslim edildi. Karakola götürülen S.K., savcılıktaki ifadesinin ardından tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Tecavüz Bursa'da oturduğu mahallede çocuklara futbol dersi veren Bursaspor'un eski altyapı antrenörlerinden 56 yaşındaki M.S., 10 çocuğa "Size futbol topu alacağım" diyerek kandırarak tacizde bulunduğu, iki çocuğa tecavüz ettiği iddiasıyla tutuklandı. 22 MART Tecavüz Aydın'da kız çocuğuna tecavüz ettiği iddia edilen kişi aranıyor. Jandarma karakoluna başvuran R.E, İ.Ö'nün tamir ettiği bilgisayarlarını 6 gün önce evlerine getirdiğinde 16 yaşındaki kızı L.E'ye tecavüz ettiğini iddia etti. İ.Ö'den şikayetçi olduğunu belirten R.E, kızının, zanlının kaçırmakla tehdit etmesi nedeniyle olayı başlangıçta kimseye anlatamadığını, bu nedenle olayın 6 gün sonra ortaya çıktığını savundu. 22 MART Tecavüz - cinayet Kahramanmaraş'ta dört çocuk annesi F.K. (47) tecavüz edilip iple boğularak öldürüldükten sonra cesedi boş bir araziye atıldı. Taciz Konya'da F.V. (42), kocasının eniştesi A.S.'yi (44) kendisini taciz ettiği iddiasıyla bıçakla yaraladı. F.V. ve A.S. arasındaki bıçaklı boğuşma sırasında F.V. de elinden yaralandı. A.S. olaydan sonra kaçtı. 21 MART Tecavüz İstanbul'da 13 yaşlarındaki G.K ve K.K.'yi ilaçla uyutup tecavüz eden V.T. ve Cengiz T. daha sonra iki kızı ellerinde görüntüleri olduğunu söyleyerek başkalarıyla da ilişkiye girmeye zorladı. V.T., C.T. ve iki arkadaşları, kız çocuklarının şikayeti üzerine tutuklandı. 19 MART Cinayet İzmir'de C.D. (31), evlilik teklifini de kabul etmeyen lise öğrencisi G.D.'ye (19), halasının evinde bıçakla saldırdı. G.D. de kendisini bıçakla korumak isteyince C.D. ve G.D. olay yerinde yaşamlarını yitirdi. Akrabaları, C.D.'nin G.D.'yi bir süredir tehdit ettiğini ve G.D.'nin bu nedenle dört gün önce halasının evine taşındığını anlattı. 18 MART Cinayet Diyarbakır'da R.B. (57), tüfekle saldırdığı için balkona kaçan karısı H.B.'yi (50) vurduktan sonra intihar etti. Cinayet Tekirdağ'da eski eşi Ö.K.'yı boğarak öldüren N.E. (36) üzerine benzin döküp yakarak intihar etti. Cinayet İstanbul'da M.Y. bir süre birlikte çalıştığı D.F.'nin evleneceğini duyunca evini bastı. M.Y.'nin silahından çıkan kurşunlar D.F. ile annesinin ölümüne, D.F.'nin kızkardeşi Z.F.'nin de ağır yaralanmasına neden oldu. M.Y. olaydan sonra jandarmaya teslim oldu. Taciz Düzce Zübeyde Hanım Kız Meslek Lisesi'nde küçük yaşta bir kız öğrenci ile fuhuş yaptıkları öne sürülen bir öğrenci ile üç kişi daha gözaltına alındı. Olay, durumu öğrenen babasından şiddet gören kız öğrenci polise sığınınca ortaya çıktı. Taciz Samsun'da ilköğretim öğrencisi 13 yaşlarındaki iki kıza, konuşma bahanesiyle götürdükleri evde cinsel tacizde bulundukları iddia edilen iki kişi, şikayet üzerine polis tarafından gözaltına alındı. 17 MART Cinayet Gaziantep'te F.K. (59), şiddetli geçimsizlik nedeniyle eşini terk edip ailesinin yanına dönen kızı F.E.'yi (32) hakkında "kötü yola düştüğü" dedikoduları çıktığı için öldürdü. Polis, kaçan F.K.'yi arıyor. Tecavüz İzmir'de yurttan kaçıp Bursa'ya gelen D.G.'ye (16) tecavüz edip 200'den fazla erkekle birlikte olmaya zorlayan altı kişi altı kişi gözaltına alındı. D.G. Sosyal Hizmetler Müdürlüğü'ne teslim edilirken, zanlılar "Kadın satıcılığı alıkoyma ve tecavüz" suçundan adliyeye sevk edildi. 16 MART Taciz Antalya'da savcılık, bir ilköğretim okulunda müdür yardımcısı olan E.K. hakkında, bir başka okulda görevli öğretmen G.K.'ya cinsel tacizde bulunduğu, gece yarısı eve gidip kapıyı açmasını istediği ve yolunu kesip aracını yumrukladığı iddiasıyla soruşturma başlattı. Milli Eğitim Müdürlüğü, olayı soruşturması için iki müfettiş görevlendirdi. 15 MART Tecavüz İzmir'de evden kaçan Y.B.'ye (17) tecavüz ettiği ileri sürülen minibüs şoförü A.R.Ş. ile kızı başka erkeklerle fuhşa zorladığı iddia edilen üç kadın yakalandı. Polisin araştırmasında, Y.B. ile para karşılığında birlikte olduğu tespit edilen altı kişi de gözaltına alındı. Tecavüz Kocaeli'nde dolaşmaya çıkan İ.G.'yi (21) zorla bir çalılığa sürükleyip tecavüz eden İ.Ç. (28) yakalandı. Taciz Iğdır'da, okula gitmek için evinden çıkan İngilizce öğretmeni P.O.'yu belediye binası önünde taciz ettikten sonra döven M.B. (16) ve D.Ş. (18) kayıplara karıştı. Tecavüz Karaman'da S.Y.'ye (15) tecavüz eden F.A. genç kızın şikayeti üzerine polis tarafından yakalandı. Emniyetteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edilen zanlı, küçük yaştaki kız çocuğuna tecavüz etmek suçundan tutuklandı. 13 MART Cinayet Ardahan'da öldürülen anaokulu öğretmeni S.U.'nun katil zanlısı Y.A. çıkarıldığı mahkemece tutuklanarak Ardahan Kapalı Cezaevi'ne gönderildi. Taciz Denizli'de çocuk cerrahisi uzmanı olarak görev yapan H.D., 13 yaşındaki kız çocuğuna cinsel tacizde bulunduğu iddiasıyla tutuklandı. 12 MART Cinayet Bursa'da polis memuru A.Ş., eşi H.Ş. (37) ile C.Ş.'yi (17) beylik tabancasıyla öldürdü. A.Ş. gözaltına alındı. Cinayet Adana'da Y.İ. (30), 1.5 yaşındaki kızını kendisine göstermedikleri iddiasıyla tartıştığı eski kayınvalidesi G.S.'yi (43) öldürüp eski eşi C.S.S.'yi (20) yaraladı. Y.İ., olay sırasında birlikte oldukları iddia edilen babası A.İ. ve kardeşi C.İ. ile kaçtı. Y.İ.'nin eski eşini daha once de ölümle tehdit ettiği öne sürüldü. Taciz - cinayet Ankara'da elle taciz ettiği K.K.'yı (28) çığlık attığı için bıçakla yaralayan V.T., kaçmaya çalışan kadının 8 yaşındaki kızını da görgü tanığı bırakmamak için öldürdü. Tecavüz Mersin'de babasının tecavüz ettiği B.Y. (14), doğum yaptı. İlköğretim 8. sınıf öğrencisi B.Y.'nin babası M.Y. kızını hamile bıraktığı iddiasıyla tutuklanmış, B.Y. de Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu'na bağlı bir yuvada koruma altına alınmıştı. Taciz Bursa'da D.K. (40); öz kızı T.K.'yı (13) "Annenden boşanıp seninle evleneceğim" diye kandırıp taciz etti. T.K. babasının konuşmalarını cep telefonuna kaydetip annesine dinletince olay ortaya çıktı. Anne kız karakola başvurup T.K.'dan şikayetçi oldu. T.K. çıkarıldığı mahkemece tutuklandı. 11 MART Cinayet Edirne'de H.A.(62), uzun süredir ayrı yaşadığı karısı N.A. ile evinin yakınlarında karşılaştı. Karısından evine dönmesini isteyen Hikmet A, tabanca ile birkaç el ateş etti. Nahide A. olay yerinde hayatını kaybetti. Tecavüz - darp Iğdır'da otomobille gezmeye çıkan A.K. ve E.Y.'nin önünü kesip A.K.'yi darp ettikten sonra E.Y.'ye tecavüz ettikleri öne sürülen iki kişi gözaltına alındı. Tecavüz İstanbul'da iki japon kadın, 7 Mart günü tecavüze uğradıkları iddiasıyla savcılığa şikayetçi oldu. Kadınlardan biri tecavüzün Gülhane Parkı yakınında gerçekleştiğini ileri sürerken diğeri, bir halıcının üst katında tecavüze uğradığını öne sürdü. 9 MART İstanbul'da sabah işe gitmek isteyen iki kadına bıçak tehdidiyle cinsel tacizde bulunan T.Y. (22), yakalandı. Cezaevine konulan T. Y.'nin sokaklarda yaşadığı ve madde bağımlısı olduğu öğrenildi. Bakırköy Adliyesi'ne çıkarılan Turgay Y., sevkedildiği mahkemece tutuklanarak Metris Cezaevi'ne gönderildi. 9 MART Taciz Ankara'da, sokakta ağabeyi M.A. ile oyun oynayan S.A.'yı (6) apartmanın bodrum katına indirip taciz eden F.T. olaydan bir ay sonra yakalandı. Unlu mamüller satan bir işyerinin sahibi olduğu, evil ve bir çocuk babası olan F.T., tutuklanarak cezaevine gönderildi. 8 MART Taciz Malatya'da polise başvuran M.T. (23), E.Ç.A. (21) ve M.T. (19), ayakkabı almak için girdikleri bir işyerinde iki kişinin kendilerini içeriye kilitleyip tacizde bulunduğunu söyledi. İş yeri sahibi olduğu belirtilen Ş.İ. (60) ile M.G. (41) gözaltına alındı. Zanlılar, ifadeleri alındıktan sonra serbest bırakıldı. Taciz Şanlıurfa'da 11 sivil toplum kuruluşunun birlikte düzenlediği 8 Mart Dünya Kadınlar Günü etkinliğinde bir kişi, gruptaki kadınlardan birini taciz etti. Tacizci, kadının çığlık atması üzerine kaçtı. Polisle grup arasında gerginlik yaşandı. 7 MART Cinayet Malatya'da karısı V.K.'yı (33) dövüp burnunun kırılmasına neden olan Y.K., karısı ameliyat olduğu için hastanede yattığı sırada üç aylık bebeğini döverek ölümüne neden oldu. Y.K. tutuklandı. 6 MART Taciz Ordu'da bir haftada dört farklı ilköğretim okulunun önünde küçük yaştaki altı çocuğu taciz ettiği öne sürülen H.V. (35) yakalandı. H.V.'nin 2006'da dört kız çocuğuna tacizde bulunduğu gerekçesiyle tutuklandığı öğrenildi. Taciz Konya'da 12 yaşındaki kızını beş ay boyunca taciz ettiği iddia edilen baba Z.E. (35) tutuklandı. 5 MART Cinayet İstanbul'da ana sınıfı öğretmeni D.Ç.'yi öğrencilerinin gözü önünde tabancayla vurduktan sonra boğazını keserek öldüren Müdür Yardımcısı E.Ş., Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından "tasarlayarak canavarca his saiki ile insan öldürmek" suçundan tutuklandı. 4 MART Cinayet İstanbul'da bir ilköğretim okulunun müdür yardımcısı olan E.Ş. (33), "aşkına karşılık vermediğini" öne sürdüğü ana sınıfı öğretmeni D.Ç.'yi (25) öğrencilerinin gözleri önünde öldürdü. Cinayet İzmir'de inşaat işçisi F.C. (47), 20 yıllık karısı H.C.'yi (47) bıçaklayarak öldürdü. F.C. olaydan sonra teslim oldu. Cinayet Kocaeli'nde Çamlık alanda başlarından tabancayla vurulmuş halde bulunan E.O. ile kızı Y.O.'nun ölümünden sonra gözaltına alınan ve adliyeye çıkarılan beş kişi, serbest bırakıldı. Taciz İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi Hastanesi çalışanı F.Ş. asansörde tacize uğradı. Tacizci, asansör katlardan birinde durduğunda koşarak kaçtı. Fakültenin psikiyatri, çocuk sağlığı ve diş hekimliği bölümlerinde de daha önce benzer 3 taciz vakası yaşandığı öğrenildi. Tecavüz Adana'da yardım etmek bahanesiyle alıkoyduğu üç kız çocuğuna, içeceklerine uyuşturucu koyduktan sonra tecavüz eden tuvalet bekçisi M.K. (35) yakalandı. 2 MART Cinayet Kocaeli'nde Çamlık alanda başlarından vurulmuş halde bulunan E.O. ile kızı Y.O.'nun yanlarında bulunan tabanca, E.O.'nun babası M.K.'ya ait çıktı. "Silahımı evden kimin aldığını bilmiyorum" diyen M.K., ifade verdikten sonra serbest bırakıldı. 1 MART Cinayet Samsun'da S.Ş. (65), karısı S.Ş.'yi (63) av tüfeğiyle öldürdükten sonra intihar etti. Cinayet Kocaeli'nde Çamlık alanda başlarından tabancayla vurulmuş halde bulunan anne E.O. (36) ve kızı Y.O.'nun (8) ölümünü araştıran polis, aileden 6 kişiyi gözaltına aldı. (BB) Burçin BELGE burcin@bianet.org İstanbul - BİA Haber Merkezi05 Nisan 2010, Pazartesi |
10-04-2010, 15:06 | #27 |
|
Kadın Örtünmeye Zorlanmayacak, Kısa ama umut verici bir haber
09/04/2010 11:12, Radikal Gazetesi
Bangladeş Yüksek Mahkemesi, kadının başörtüsü takmaya zorlanamayacağına hükmetti. Mahkemenin kararında, "Eğer bir kişi, bir kadını rızası dışında başörtüsü takmaya zorlarsa, bu o kadının Anayasa’yla korunan temel haklarının ihlali anlamına gelir" denildi. Kararın, ülkenin kuzey bölgelerindeki bir okuldaki yetkilinin, kadın öğretmene başörtüsü takmadığı için hakaret ettiği yolunda çıkan haberin ardından yapılan başvuru üzerine alındığı kaydedildi. (aa) |
10-04-2010, 15:08 | #28 |
|
13 yaşındaki dört günlük gelin kanamadan öldü
10/04/2010 09:50, Radikal
Yemen'de 13 yaşındaki çocuk gelin, evlendikten dört gün sonra genital bölgesindeki yaranın neden olduğu aşırı kanamadan öldü. SANA - 13 yaşında görücü usulü ile evlendirilen bir kız çocuğu, cinsel ilişki sırasında genital bölgesinde meydana gelen yırtıktan ve aşırı kanamadan ötürü hayatını kaybetti. Yemen'de yaşanan olayda, küçük gelinin iç organlarının hasar gördüğü de bildirildi. Elham Mehdi Şoi'nin, 23 yaşındaki bir adamla evlendirildikten sadece 4 gün sonra, 2 Nisan günü hayata veda ettiği öğrenildi. Polis, 23 yaşındaki kocayı tutuklarken, insan hakları örgütleri de, kızların çocuk yaşlarda evlendirilmesine bir kez daha isyan etti. UNICEF tarafından yapılan açıklamada, "Elham, Yemen'de çocukların hayatının istismar edilmesi sonucu can vermiştir. Bu da, evlilik yaşıyla ilgili olarak yasal bir sınırlama bulunmaması yüzünden yaşanmıştır" denildi. BAŞLIK PARASINDAN KURTULMAK İSTEMİŞLER Talihsiz Elham'ın, başlık parası vermeden evlenmek isteyen iki adamın karşılıklı olarak birbirlerinin kızkardeşlerini almasıyla bu evliliğe adım attığı ifade edildi. Yemen'de 17 yaşından küçük kızların evlendirilmesini yasaklamayı öngören kanun tasarısı büyük muhalefetle karşılaştığı için hâlâ askıda tutuluyor. Ülkede, kadınların yüzde 25'inin 15 yaşından önce evlendirildiği belirtiliyor. |
18-04-2010, 12:56 | #29 |
|
"Ne yazık ki Mustafa Kemal'in düşü gerçekleşemedi"
CHP İstanbul Milletvekili Prof.Dr. Necla Arat, Türkiye'nin, Mustafa Kemal'in Türk kadınları için düşleyip amaçladığı konuma ne yazık ki ulaşamadığını belirterek, "TBMM'deki 550 milletvekilinin yalnızca 50'si kadın" dedi. Dilek Kılıç Cumhuriyet Haber Portalı- CHP İstanbul Milletvekili Prof.Dr. Necla Arat, CHP Bakırköy İlçe Gençlik Kolu’nun her hafta organize ettiği “Altıok Seminerleri”nin beşinci hafta konuğu olarak katıldığı toplantıda, "Kadının Siyasetteki Yeri” konusunda görüşlerini dile getirdi. Arat, “2009 verilerine göre, ülkemizdeki 2948 Belediye Başkanından yalnızca 27’si kadın (yüzde 0,9). 31.790 Belediye Meclis üyesinin 1340’ı kadın (yüzde 4,2) 3379 İl Genel Meclisi üyesi içinde yalnız 10 kadın üye (yüzde 3,3) bulunmakta…” dedi. CHP İstanbul Milletvekili Arat, konuşmasını şöyle sürdürdü; Gazi Mustafa Kemal, daha 21 Mart 1923’te Konya’da kadınlara seslendiği bir toplantıda Kadın Hakları Devrimi’ne ilişkin düşüncelerini şöyle dile getirmekteydi: “Tutacağımız yol, büyük Türk kadınını çalışmalarımıza ortak yapmak, yaşamımızı onunla birlikte yürümek, Türk kadınını bilimsel, ahlaksal, toplumsal, ekonomik yaşamda erkeğin ortağı, arkadaşı, yardımcısı ve desteği yapmak yoludur.” Türkiye, Mustafa Kemal’in kadınları için düşleyip amaçladığı konuma ne yazık ki ulaşabilmiş değil… Çünkü TBMM’deki 550 milletvekilinin yalnızca 50’si kadın.. Türkiye kadın milletvekili sayısında 1935’de Avrupa’da model ülke ikin bugün sondan dördüncü ülke.. Kadın parlamenteri bulunan 173 ülke arasında 165. Sırada. Kadın milletvekili oranımız yüzde 9,1. Yalnız iki kadın bakanımız var. 2009 verilerine göre, ülkemizdeki 2948 Belediye Başkanından yalnızca 27’si kadın (yüzde 0,9). 31.790 Belediye Meclis üyesinin 1340’ı kadın (yüzde 4,2) 3379 İl Genel Meclisi üyesi içinde yalnız 10 kadın üye (yüzde 3,3) bulunmakta… AKP temsilcilerinin, iktidarları süresince “Kadının toplumsal statüsünü yükseltmeye dönük tarihsel adımlar attıklarına, bir Kadın Devrimi yaptıklarına; TBMM’de ilk kez bir Kadın-Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu kurduklarına” ilişkin iddiaları oldukça tartışma götürür. Çünkü Mustafa Kemal, genç Cumhuriyet’in benimsediği laiklik ilkesi ve çağdaş hukuk düzeni ile birlikte öyle komisyon kurmaya falan gerek görmeden, bütün meslek, sanat ve bilim alanlarını kadınlara açmış; onları özel alandan, örtülerin altından, ev içinden kamusal alana çıkarmıştı. Ne var ki, sosyo-kültürel yapıda erkek egemenliği sürüp gidiyor. Ve toplumsal ilişkilerde kadınlık rolü belirleyici oluyor. Kadınlar, parlamentolarda hala çok düşük düzeylerde temsil edilmektedirler. En yüksek temsil oranına (yüzde 45) İsveç’te ulaşıldığını gözlemliyoruz. İsveç, aynı zamanda bakanlar kurulunda erkeklerin azınlıkta kaldığı, en yüksek oranda (yüzde 55) kadın bakanın bulunduğu tek ülkedir. Bu başarının arka planında her şeyden önce eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanmış olması yatmaktadır.” 18 Nisan 2010 http://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=132112 |
26-04-2010, 10:24 | #30 |
|
Yedi Kız Çocuğuna, İki Yıl, Onlarca Erkek Nasıl Tecavüz Edebildi?
KAMER'den Kardaş ve Cinsel Şiddete Karşı Kadın Platformu'ndan Öz, yedi ilköğretim okulu öğrencisinin maruz bırakıldığı şiddetin iki sene boyunca gizlenemeyeceğini belirtiyor, "Olaya sessiz kalan herkes suça ortak olmuş sayılır" diyor. Kardaş delillerin karartılması tehlikesine, Öz Cinsel Şiddet Kriz Merkezlerine duyulan ihtiyaca dikkat çekiyor. "Genel kanı tecavüzcünün toplum dışı, işsiz, sapık, hasta olduğu; mağdurun da 'tecavüze yol açacak birşeyler yaptığı' yolundadır. Siirt'teki olay bu ezberi bozdu. Failler arasında kentin ileri gelenleri var. Hemen hepsi evli, çocuklu. Mağdurlar ise suçlanamayacak kadar küçük. Bu nedenle toplumun öfkesi çocukların ailelerine yöneldi." KAMER'den Naime Kardaş, Siirt'te yedi ilköğretim okulu öğrencisinin iki sene boyunca tecavüze maruz bırakılmasının kentte yarattığı etkiyi böyle anlatıyor. Cinsel Şiddete Karşı Kadın Platformu'ndan avukat Yasemin Öz ise "kızlardan birinin ailesinin çocukları para karşılığında erkeklerle birlikte olmaya zorladığı" iddialarının olayın vahametini değiştirmediğini vurguluyor: "Küçük yaşta çocuklar cinsel şiddete ve tecavüze maruz bırakılmış. Pek çok erkek suça ortak olmuş. Suç yaklaşık iki sene boyunca gizlenmiş." Öz ve Kardaş, yaklaşık 100 kişinin karıştığı bir olayın iki sene boyunca gizli kalamayacağını belirtiyor, suskunluğu "erkek dayanışması" ve "toplumun namus algısı" ile açıklıyorlar. Öz, "Tecavüz şikayete bağlı bir suç değil. Olaydan haberi olup da sessiz kalan herkes suça ortak olmuş sayılır" derken Kardaş, failler arasında asker, polis ve devlet erkanından kişilerin bulunduğu iddiasını hatırlatarak delillerin karartılması tehlikesine dikkat çekiyor: "Kentte herkes çok öfkeli ancak suskun. Özellikle kadınlar konuşurlarsa namussuzlukla suçlanmaktan korkuyor. En büyük tehlike, olayın üstünün örtülmesi. Devlet kurumlarının, siyasi partilerin ve sivil toplum kuruluşlarının duyarlılığı çok önemli." Kardaş ve Öz, kadınlara ve çocuklara yönelik cinsel şiddetin yaygınlığına dikkat çekiyor ve cinsel suçların önlenebilmesi için cinsel şiddet kriz merkezleri kurulmasının, devlet görevlilerinin ve kolluk güçlerinin eğitilmesinin ve toplumsal algının değişmesi gerektiğini söylüyorlar: "Cinsel Şiddete Karşı Kriz Merkezleri kurulmalı" Cinsel şiddet mağdurlarının aynı zamanda olayın faili gibi algılandığına ve ikinci bir cezalandırma mekanizmasının devreye girdiğine dikkat çeken Öz, "Bu algının değişmesi için devlet memurlarının eğitilmesi, medya eliyle kampanyalar yürütülmesi, kriz merkezlerinin kurulması ve toplumsal dönüşüm sağlanması gerekiyor" diyor ve ekliyor: "Şu anda cinsel şiddet mağdurları önce karakola gidiyor. Karakol mağduru savcılığa, savcılık adli tıp kurumuna yönlendiriyor. Adli Tıp Kurumu raporundan sonra dava açılıp açılmayacağı kararlaştırılıyor. Bu arada mağdur yaşadıklarını defalarca anlatmak zorunda kalıyor. Konuştuğu kişilerin pek çoğu cinsel şiddet konusunda eğitimli olmadığından aşağılanıyor. Adli Tıp Kurumu raporları geciktiği için tecavüz suçluları çoğunlukla serbest bırakılıyor. . Kriz merkezleri açılırsa kadın yalnızca kriz merkezine gidecek. Adli süreç ve tedavi süreci bir arada, bu konuda eğitimli kişiler tarafından yürütülecek. Olaydan sonra ihtiyaç duyduğu sürece ücretsiz psikolojik destek alacak."(BB) Burçin BELGE burcin@bianet.org Siirt - BİA Haber Merkezi 21 Nisan 2010, Çarşamba |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Kadın Haberleri 2009 | av.sally | Kadın Hakları Çalışma Grubu | 96 | 24-12-2009 17:19 |
Kadın Haberleri 2007 | Y£LİZ | Kadın Hakları Çalışma Grubu | 90 | 20-12-2007 21:26 |
Kadın Haberleri 2004 | Av.Habibe YILMAZ KAYAR | Kadın Hakları Çalışma Grubu | 108 | 21-12-2006 20:50 |
Kadın Haberleri 2003 | Av.Habibe YILMAZ KAYAR | Kadın Hakları Çalışma Grubu | 61 | 29-12-2003 22:55 |
Kadın Haberleri 2002 | Av.Habibe YILMAZ KAYAR | Kadın Hakları Çalışma Grubu | 11 | 11-12-2002 22:46 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |