Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Sigorta Şirketinin Sorumluluğuna Dair Zamanaşımı Süresi

Yanıt
Old 11-07-2007, 17:17   #1
av. eriş

 
Varsayılan Sigorta Şirketinin Sorumluluğuna Dair Zamanaşımı Süresi

Müvekkil şirkete ait işyeri sigorta şirketi tarafından işyeri sigorta paketi ile sigortalanıyor.. Sigorta süresinin bitimine 2-3 ay kala çatıda biriken kar neticesi şirket araçlarının bulunduğu ve işyeri sınırları içerisinde bulunan garajın çatısı çöküyor.. Gerekli tutanaklar vs tutturulduktan sonra şirkete yapılan müracaat şirket tarafından önce kar klozu bulunmadığı; daha sonra da garajın işyerinden sayılmadığı gerekçesi ile reddediliyor. Müvekkil itiraz ettiğin de de hukuk departmanımıza sormamız gerek diyerek bir yıl kadar oyalandıktan sonra sonra yine olumsuz cevap verilirek hasarın ödenmesinden kaçınılıyor.

1) İşyerine ait garajın poliçe teminatından yararlanamayacağı şeklinde bir savunma yapılması mümkünmüdür?

2) Poliçeden kaynaklanan sorumluluğa ilişkin 2 yıllık zamanaşımı süresi hasardan itibaren mi yoksa sigorta şirketinin nihai cevabından itibaren mi işlemeye başlar.. Şimdiden teşekkürler..
Old 11-07-2007, 20:12   #2
Av.Ergün Vardar

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
11.Hukuk Dairesi
Esas: 2004/851
Karar: 2004/9955
Karar Tarihi: 18.10.2004
ÖZET: Dava, makine kırılması sigorta sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili istemine ilişkindir. mahkemece zararın ve hasarın sebebi ile miktarın davacı sigorta ettiren tarafından öğrenilmesinden sonra keşide edilen 22.10.2001 ihtarname tarihi ihbar tarihi kabul edilerek davalı sigortacının zamanaşımı definin buna göre değerlendirilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerekmiştir.
(6762 S. TTK/1292, 1299)
Taraflar aras
ında görülen davada Ankara Asliye 4.Ticaret Mahkemesi'nce verilen 1.10.2003 tarih ve 2002/697-2003/610 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Ata Durak tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili şirkete ait ve davalıya makine kırılması sigorta poliçesiyle sigortalı bulunan iş makinesinin Mart 2000 tarihinde arızalandığını, davalı tarafından yaptırılan hasar tespiti çalışmalarından bir sonuç alınamaması üzerine müvekkilce hasarın (21.594.000.000) TL olduğunun tespit ettirildiğini, davalının halen bir ödeme yapmadığını Heri sürerek, anılan meblağın temerrüt faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, alacağın zamanaşımına uğradığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davacının 26.5.2000 tarihinde davalıya ihbarda bulunduğu ve davanın 13.10.2002 tarihinde açıldığı, sigortacının sigorta bedelini ödeme borcunun TTK. nun 1299/1. maddesi uyarınca tüm mal sigortalarında rizikonun gerçekleştiğinin sigortacıya ihbar borcunun TTK.nun 1292. maddesi uyarınca doğduğu tarihte muaccel olacağı, davalının davacıyı oyaladığını ve ödeme konusunda davacıya güven verdiğini kabul etmek olanağının da olmadığı, ihbar karşısında davalının susması ve cevap vermemesinin oyalama sayılmayacağı, davalının iyi niyet kurallarına aykırı bir hareketinin kanıtlanamadığı, ihbar ve dava tarihleri arasında iki yıllık zamanaşımı süresinin olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, makine kırılması sigorta sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili istemine ilişkindir. Dosyadaki bilgi ve belgelerin incelenmesinde, davacı şirketin 25.5.2000 tarihli yazı ile sigortalı makinenin arızasının net olarak tespit edilemediğini davalı sigortacıya bildirerek muhtemel zararlarının karşılanmasını talep ettiği, davalı şirketin görevlendirdiği eksper tarafından düzenlenen 31.5.2000 tarihli raporda, bu tarihe kadar yapılan çalışmalarda arızanın belirlenemediği bildirilerek sigorta ettirene ihtisas sahibi bir servis tavsife edildiği, bu servis in de uzun süren aştırmalar neticesinde 12.10.2001 tarihli teklif yazısı ile davacı sigorta ettirene arızanın nedenini, nasıl giderilebileceğini ve maliyetini bildirdiği, davacı şirket tarafından da bu bedelin 22.10.2001 tarihinde keşide edilen ihtarname ile davalı sigortacıdan talep edildiği anlaşılmaktadır. O halde, mahkemece zararın ve hasarın sebebi ile miktarın davacı sigorta ettiren tarafından öğrenilmesinden sonra keşide edilen 22.10.2001 ihtarname tarihi ihbar tarihi kabul edilerek davalı sigortacının zamanaşımı definin buna göre değerlendirilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerekmiştir.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 18.10.2004 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
**************************************
Old 12-07-2007, 11:38   #3
Av.Yüksel Eren

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan av. eriş

2) Poliçeden kaynaklanan sorumluluğa ilişkin 2 yıllık zamanaşımı süresi hasardan itibaren mi yoksa sigorta şirketinin nihai cevabından itibaren mi işlemeye başlar.. Şimdiden teşekkürler..

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU

E. 1981/11-34
K. 1982/870
T. 3.11.1982

• ZAMANAŞIMI
• SİGORTA SÖZLEŞMESİ
• BORCUN ÖDENME ZAMANININ TAYİNİ

818/m.76,74,127,128

743/m.2
6762/m.1264,1268,1299

DAVA VE KARAR : Taraflar arasındaki sigorta tazminatı¯ davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; ( İstanbul Beşinci Asliye Ticaret Mahkemesi ) nce davanın reddine dair verilen 4.4.1979 gün ve 78/518 - 189 sayılı kararın incelenmesi davacı tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay Onbirinci Hukuk Dairesi'nin 30.11.1979 gün ve 1979/3501 - 5473 sayılı ilamiyle; ( ... Yangın olayı 30.10.1974 tarihinde olmuş, taraflar hakem bilirkişilere başvurmuşlar, 3. hakem bilirkişi raporu 1977 Ekim ayında verilmiş, işbu dava da 29.8.1978 tarihinde açılmıştır. Mahkemece TTK. nun 1268. maddesi gereğince olay tarihi ile dava tarihi arasında iki yıllık zamanaşımının geçmiş olduğu gerekçesiyle davayı zamanaşımı nedeniyle reddetmiştir.

Gerçekten TTK. nun 1268. maddesi, genel kural olarak, sigorta sözleşmelerinden doğan bütün taleplerin iki yılda zamanaşımına uğrayacağı hükmünü getirmiştir. İşbu iki yılın başlangıç tarihi ise, BK. nun, zamanaşımının alacağın muaccel olduğu tarihten başlayacağını belirten 128/1. maddesindeki genel hüküm karşısında ve TTK. nun 1299 ve 1292. maddeleri gözönüne alındığında, rizikonun gerçekleştiğinin sigortalı tarafından haber alınmasından itibaren, ihbar yapılması gereken 5 günün sonudur. Bu itibarla olayda zamanaşımı süresinin geçmiş olduğu şeklen kabul edilebilir. Taraflar arasında düzenlenmiş olan sigorta poliçesinin arkasındaki Yangın Poliçesi Umumi şartları¯nı incelediğimizde, bunun 16/g maddesinde Hakem - Bilirkişi veya Hakem Bilirkişiler, yahut üçüncü hakem bilirkişinin ziya ve hasar miktarı konusunda verecekleri kararlar kesindir, tarafları bağlar. Bu hakem - bilirkişi kararına dayanmadan sigortacıdan tazminat talep ve dava edilemez¯ hükmünün bulunduğu görülmektedir. Yine bu genel şartların 16/4. maddesinde de taraflar tazminat miktarı hususunda anlaşmadıkça, alacak ancak hakem - bilirkişi kararı ile muaccel olur ve zamanaşımı kesin raporun taraflara tebliğ tarihinden evvel işlemeye başlamaz...¯ kaydı getirilmiştir.

Hakem - bilirkişiye başvurmanın BK. nun 133/2. maddesindeki zamanaşımını kesen bir neden olmadığı gerek öğretide gerekse mahkeme uygulamalarında ittifakla kabul edilen bir hususdur. Aksine hüküm olmadıkça zamanaşımı sözleşme ile de değiştirilemez ( TTK. m. 6 ). Oysa, yukarıda anılan poliçe genel şartları hükümleri, alacağın muacceliyet tarihlerini hakem - bilirkişi raporunun alınmasına ve keza zamanaşımı başlangıcını da bu raporun taraflara tebliğine bağlamakla TTK. nun 1268, 1299, 1292 ve 6. maddelerine aykırı olarak dolaylı surette zamanaşımı süresini uzatmaktadır. O halde poliçenin bu hükümleri geçersizdir.

Ancak, davalı bir sigorta şirketidir. şirketin konusu da, tabiatiyle, sigorta işlemleridir. Bu nedenle de davalı şirketin sigortaya ilişkin mevzuatı çok iyi bildiğinin kabulü gerekir. Ayrıca, yine sigorta hukukuna vakıf bir hukuk servisinin bulunduğu da kuşkusuzdur. Diğer yandan, TTK. nun 1266/2. maddesi gereğince de sigorta poliçesinin Ekonomi ve Ticaret Bakanlığı'nca onanmış genel şartları da muhtevi olması gerekmektedir. Bu durumda sigorta şirketi ile işlem yapan kişilerin, poliçenin arka yüzündeki bu genel şartların yasalara uygun olduğuna inanmaları ve bu şartlara göre davranmaları doğaldır. Böyle davranışları, bu genel şartların yasal olduğu, aksi halde bir sigorta şirketinin bu şartları poliçelere koymayacaklarına dair duydukları güvenin sonucudur. Davacı müşteri de ( sigortalı ) bu güveni uyandırıp hakem - bilirkişi yoluna başvurarak, belki de gerekli uzatmaları sağlayarak, zaman geçirmek ve sigortalının hakem - bilirkişi raporunu almasını müteakip, bu rapor kesin olmasına rağmen ödemeyerek sigortalıyı dava yoluna başvurmak zorunda bırakması ve dava açılması halinde de zamanaşımı defini ileri sürmesi, MK. nun 2. maddesindeki, her kesin haklarını kullanırken ve borçlarını ifa ederken iyiniyet kurallarına uyma zorunda, olduğuna ilişkin kurala tam aykırı ve kötüniyetli bir davranıştır ve bu durumda da yasaların koruyuculuğuna sığınamaz ( MK. m. 2/2 ). Davalı sigorta şirketinin, kendi düzenlediği poliçe umumŒ hükümlerine evvela kendisinin uygun davranması iyiniyet gereğidir. Ayrıca, karşı tarafta uyandırdığı güven ve karşı tarafın bu poliçe hükümlerine atfettiği değerin sonucudur. Bu nedenlerle, gerçekte geçmiş olmasına rağmen, süre geçmesi davalının iyiniyete aykırı davranışları nedeniyle olduğundan, davalı sigorta şirketinin, sigortalının poliçe hükümlerine uygun davranmasına mukabil, zamanaşımı define dayanamayacağının kabulü gerekir. Mahkemenin yukarıda açıklanan değerlendirmeye aykırı olarak davayı reddetmesi yasaya uygun görülmemiştir.

Diğer yandan TTK. nun 1264/4. maddesi gereğince, diğer maddeler yanında, aynı Yasanın 1299. maddesi hükmü, sigortalı zararına olarak sözleşme ile değiştirilemez. Hükmün aksinden çıkan anlama göre, Yasanın 1299. maddesine aykırı ve fakat sigortalı yararına olan değişiklikler geçerlidir. Yasanın 1299. maddesi tazminat alacağının muacceliyetine ilişkindir ve sözleşmenin genel şartlarının 16/g ve h maddelerinde 1299. madde hükmüne aykırı hükümler mevcuttur. Bu aykırı hükümlerin bir kısmı davalı sigorta şirketi, bir kısmı da sigortalı yararına olan hükümlerdir. Örneğin, zamanaşımının hakem - bilirkişinin kesin raporunun taraflara tebliği tarihinden itibaren işlemeye başlıyacağına dair hüküm davacı sigortalı yararınadır ve 1264/4. madde hükmü gereğince hukuken geçerlilik kazanmaktadır. Bu aynı zamanda, TTK. nun 6. maddesindeki, zamanaşımı sürelerinin sözleşme ile değiştirilemeyeceği, meğerki kanunda aksine hüküm bulunsun, hükmündeki kanunda aksine hüküm¯ mefhumuna giren bir durum yaratmaktadır. Gerçekten, TTK. nun 1264/4. maddesi ile 1299. maddedeki muacceliyetin başlangıç tarihinin sigortalı yararına değiştirilebileceğini kabul etmek, dolaylı da olsa zamanaşımı süresinin uzatılmasına olanak tanımak demektir. O halde poliçenin 16/g ve h bentlerindeki davacı sigortalı lehine olan şartların geçerli olduğunu ve bu hükümlere göre de zamanaşımının geçmediğini benimsemek gerekir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Temyiz eden: Davacılar vekili.

1 - Mahkeme ile özel daire arasındaki uyuşmazlık zamanaşımının geçmiş olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Bu bakımdan zamanaşımı ile ilgili hükümlerin tekrarlanmasında yarar vardır.

TTK. nun 1268. maddesi hükmü gereğince sebepsiz yere ödenmiş bulunan primin veya sigorta bedelinin geri alınması alacakları dahil, sigorta sözleşmesinden doğan bütün istemler iki yılda zamanaşımına uğrar.¯ BK. nun 127. maddesine göre ise ... zamanaşımı süreleri, sözleşme ile değiştirilemez.¯ Öte yandan TTK. nun 6. maddesi de, benzer nitelikte olan Yasada aksine hüküm olmadıkça ticarŒ hükümler koyan yasalarla belirlenen zamanaşımı süreleri sözleşme ile değiştirilemez¯ hükmünü taşımaktadır.

Zamanaşımı süresinin geçip geçmediğini saptamak için, herşeyden önce, zamanaşımının başlangıç gününün bilinmesi gerekir. Çünkü, BK. nun 128. maddesi zamanaşımı, alacağın muaccel olduğu zamanda başlar¯ genel kuralını getirmiştir. Bu itibarla zamanaşımı konusunda alacağın muaccel olduğu tarihin bilinmesi ayrı bir önem taşır. Sigorta sözleşmelerinde ve TTK. nun 1299/1. maddesi hükmü gereğince, sigorta bedelini ( tazminatı ) ödeme borcu, bütün mal sigortalarında, rizikonun gerçekleştiğini sigortacıya ihbar borcunun ( 1292. madde hükmünce ) doğduğu tarihte muaccel olur. Bu ihbarın ise, sigortanın ilişkinin bulunduğu rizikonun gerçekleştiğinin haber alındığı tarihten itibaren beş gün içinde yapılması lazımdır ( TTK. nun 1292/1 ). O halde, sigorta bedelinin ( tazminatının ) ödenmesinde zamanaşımı, sigorta ettirenin, rizikonun gerçekleştiğini öğrendiği tarihte işlemeye başlayacaktır ( Ali Bozer - Sigorta Hukuku 1965 - sh. 148, 149 ). Bu kural, ( Contra non valentem ), yani rizikonun gerçekleştiği bilinmedikçe zamanaşımı işlemeye başlamaz¯ ilkesinin doğal bir sonucudur ( Picard M. Besson A, Les Assurances Terrostires en Français - 1950 sh. 235 ). Bu suretle sigorta tazminatının ödetilmesi davasında Türk Hukuku, zamanaşımının başlaması konusunda öğrenme ( ıttıla ) ilkesini benimsemiş bulunmaktadır.

Ancak taraflar arasındaki yangın sigorta poliçesinin ( genel şartlar ) nda iki özel hüküm getirilmiş bulunmaktadır.

Bunlardan birincisi; genel şartların 21. maddesindeki ... bu poliçeden doğan herhangi bir dava hakkı, ihtilafa sebep olan hadisenin vukuu tarihinden itibaren iki yıl sonra zamanaşımına uğrar...¯ hükmüdür. Görülmektedir ki bu hüküm, zamanaşımını, rizikonun gerçekleştiğinin öğrenildiği tarihe değil, rizikonun gerçekleştiği tarihe bağlamaktadır. Bu hal ise sigortalının aleyhine bir durum yaratmaktadır. O halde, poliçe genel şartlarının 21. maddesindeki bu hükmün, TTK. nun 1264/4. maddesindeki ... 1299. maddesi hükmünün sigorta ettiren kimse zararına olarak sözleşme ile değiştirilemeyeceği...¯ hükmüne aykırı bulunduğu cihetle, geçersiz olduğunun kabulü gerekmektedir ( Aynı görüşte; Ali Bozer - age - sh. 148, not 74 ).

Poliçe genel şartlarındaki ikinci özel hükmü, bu şartların 16. maddesinde görmekteyiz. şartların 16. maddesinin ( g ) fıkrasında ... bir hakem - bilirkişi kararına dayanmadan sigortacıdan tazminat talep ve dava edilemez...¯ ve ( h ) fıkrasında da ... taraflar tazminat miktarı hususunda anlaşmadıkça, alacak ancak hakem - bilirkişi kararı ile muaccel olur. Ve zamanaşımı kesin raporun taraflara tebliği tarihinden evvel işlemeye başlamaz...¯ denilmektedir. Poliçe genel şartlarının işbu 16/h maddesi ile tarafların, sigorta tazminatının muacceliyet tarihini saptamış oldukları gözlenmektedir.

Burada şu soru akla gelebilir: bir sözleşmenin tarafları alacağın muaccel olacağı tarihi serbestçe saptayabilirler mi?

TTK. nun 1264/1. maddesi hükmüne göre bu kitapta hüküm bulunmadıkça sigorta sözleşmesi hakkında Borçlar Kanunu hükümleri tatbik olunur.¯ BK. nun 74. maddesinde de Ecel meşrut olmadığı veya işin mahiyetinden anlaşılmadığı takdirde, borcun hemen ifa ve derhal icrası talep olunabilir¯ hükmü yer almıştır. Demek ki ecel, yani alacağın ne zaman muaccel olacağı hususu, bu madde hükmünce, taraflarca saptanabilmektedir. Öyleyse bir sözleşmenin tarafları, alacağın muaccel olacağı tarihi birlikte tesbit edebilecekleri gibi, bunu taraflardan yalnız birinin tayin edebileceği veya bir taliki şartın gerçekleşmesine bağlı olabileceği hususunda da anlaşabilirler; hatta daha sonra yapacakları bir sözleşme ile muaccel olacak veya olmuş bir alacağın muacceliyet tarihini daha sonraya da bırakabilirler, tecil edebilirler ( erteleyebilirler ). şu halde, zamanaşımı bu yeni ecelden itibaren işlemeye başlar. Öğreti de, oybirliği ile bu görüşleri benimsemektedir ( A. Von Tuhr - Partie Generale Du Code Federal Des Obligations - Laussanne 1934 - Cilt II, Sh. 447 - 451 ) ( Dr. Fritz Funk, Jr - Borçlar Kanunu şerhi - I, Umumi Hükümler - Veldet/Selek Tercümesi - 1938, Sh. 128, 198 ) ( Dr. Becker H. İsviçre Medeni Kanun şerhi - VI. Cilt Borçlar Kanunu - Adalet Bakanlığı Yayınları - 1969 - Fas. III, sh. 437, 438, Fas. IV. sh. 132, 133 ) ( Esat Arsebük - Borçlar Hukukunun Umumi Esasları 1937 sh. 367 - 369 ) ( S. Sulhi Tekinay - Borçlar Hukuku - 1971 - sh. 506 510 ) ( Kenan Tunçomağ - Türk Borçlar Hukuku - Cilt I - Genel Hükümler - 1976, s. 685 - 688 ).

Bu şekilde ve Borçlar Yasası bakımından tarafların sözleşme ile eceli ( borcun muacceliyet tarihini ) saptamakta serbest oldukları tespit edildikten sonra, konu Ticaret Yasasının, Sigorta Sözleşmesine ilişkin hükümleri yönünden incelendikte, TTK. nun 1264/4. maddesinde, yasal muacceliyet tarihini tesbit eden 1299. madde hükmünün, sigortalı zararına sözleşme ile değiştirilemeyeceği hususunun yer aldığı görülmektedir. O halde, bu madde hükmüne göre sigortalı zararına olmayan, özellikle yararına olan değişiklikler geçerli olacaktır. O halde bu aşamada sigorta poliçesinin ( 16/g ve h ) maddesindeki muacceliyet tarihini hakem - bilirkişi raporunun alınmasına bağlayan hükmün sigortalı zararına mı, yoksa yararına mı olduğunun saptanması gerekmektedir. İşbu davadaki olayın gözlenmesinden dahi bunun sigortalı yararına bir hüküm olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü, sigorta şirketi artık 1299. maddesindeki yasal muacceliyet tarihine ve zamanaşımının bu tarihten başladığı hususuna dayanarak zamanaşımının geçtiğini ileri süremeyecektir. Bunun sonucu olarak genel şartların ( 16/g ve h ) maddesi gereğince de zamanaşımı geçmemiş olacağından, poliçe genel şartlarının ( 16/g ve h ) maddesindeki hükmün davacı sigortalı zararına olmayıp, aksine yararına olduğunun ve bunun doğal sonucu olarak da, TTK. nun 1264/4. maddesi gereğince, geçerli bulunduğunun kabulü gerekmektedir ( Aynı görüş, Ali Bozer - age - sh. 148 dipnot 74 ), ( İsmail Doğanay - Türk Ticaret Kanunu şerhi - Cilt 3 - 1979, sh. 867 ).

Nitekim bu kabul tarzına uygun bir hükmü, deniz rizikolarına karşı sigortaya ilişkin TTK. nun 1441. maddesinde de bulmaktayız. Gerek kural olarak, gerekse anılan maddeye göre sigorta tazminatı, rizikonun gerçekleştiğinin sigortacıya ihbar yükümlülüğünün doğduğu tarihte muaccel olursa da, 1441. madde gereğince zararı ve kapsamı gösteren belgenin ve diğer belgelerin sigortacıya verilmesi tarihinde tazminatın muaccel olacağı hususu sözleşme ile kabul edilebilir. Bu madde, sözleşme ile muacceliyet tarihini belli belgelerin verilmesi tarihine ertelenmesi hususunda tarafların sözleşmeye hüküm koyabileceklerini kabul etmekle, TTK. nun 1299. maddesinden ayrı bir hüküm getirmektedir. Ancak bu ayrık hüküm, kanun koyucunun şuurlu bir ayırım iradesi sonucu olmayıp, deniz sigortasına ilişkin hükümlerin Alman hukukundan, kara sigortalarına ait hükümlerin ise çeşitli diğer yabancı kanunlardan alınmasından doğmaktadır ( Ali Bozer - age - sh. 84 ). Kara sigortalarında, hakem - bilirkişi raporunun alınması ve tebliği ile tazminat alacağının muaccel olacağına ilişkin poliçe hükmünün geçerli olduğunun kabulü, bu iki ayrı hükmü birbirine yaklaştırmak, uygulamada birliği ve güveni sağlamak bakımından da yerinde olacaktır.

Bu durumda, kesin hakem - bilirkişi raporu alınmadıkça alacak muaccel olmayacağına göre, bu hakem - bilirkişi raporu alınıncaya kadar zamanaşımının işlemesi söz konusu edilemez; zamanaşımı ancak bu kesin hakem - bilirkişi raporun alınmasından ve hatta, genel şartların 16/g maddesi gereğince, bu kesin hakem - bilirkişi raporunun taraflara tebliğinden itibaren işlemeye başlayacaktır.

Somut olaya gelince; davacı vekilinin davalı tarafından itiraza uğramayan 20.10.1978 günlü dilekçesine göre, üçüncü hakem - bilirkişi raporunun tarihi 15.7.1977'dir. İşbu dava ise 29.8.1978 tarihinde açıldığına nazaran aradan TTK. nun 1268. maddesinde öngörülen iki yıllık zamanaşımı süresi geçmemiştir. Doğal olarak işbu üçüncü hakem - bilirkişi raporunun tebliği daha sonraki bir tarih olması gerektiğinden ve rapor tarihine göre dahi zamanaşımı geçmediği cihetle ayrıca raporun tebliği ve tebliğ tarihi üzerinde durulmasına gerek görülmemiştir.

2 - Kaldı ki, sigorta poliçesinin ( 16/g ve h ) maddesindeki bu hükmün geçersiz olduğu ve dolayısiyle zamanaşımının geçtiği, bir an için kabul edilse dahi, davalı sigorta şirketi zamanaşımı def'ine dayanamaz. Bütün sözleşme türlerinde iyiniyet kuralları esas olmakla birlikte sigorta sözleşmelerinde iyi niyet kuralı ayrı bir önem taşır ( Ali Bozer - age - sh. 118 ). Bu nedenle sigorta sözleşmelerinde MK. nun 2. maddesinin koyduğu hakların kullanılması ve borçların ifasında objektif iyiniyet ( dürüstlük ) kurallarına uygun davranma ilkesi daha bir önem kazanır. Sigorta şirketleri büyük şirketlerdir; geniş teşkilatları vardır; bu arada bir çok hukukçudan oluşan hukuk büroları mevcuttur. Bu sebeple de iradelerini sigortalılara empoze edecek güce sahiptirler. Bu durumda, sigorta şirketinin poliçe genel şartları arasına ( 16/g ve h ) gibi bir şart koyarak bunu sigortalısına kabul ettirmesi tabiidir. Sigorta ettirenin de, poliçe genel şartları arasında böyle bir hüküm mevcut olduğu için, bu şartın yasal ve geçerli olduğuna inanması da doğaldır. Sigorta poliçesinin bu genel şartlarının bakanlıkça onaylanması sigorta şirketini maddenin sorumluluğundan kurtaracak bir durum olmayıp, aksine, bakanlık onayı sigorta ettirende daha fazla bir güven duygusu uyandıracağından, sigorta şirketinin bu genel şartlara uygun davranma yükümlülüğünü ağırlaştıracak niteliktedir. Bu durumda sigorta şirketi ile işlem yapan kişilerin, poliçedeki bu genel şartların yasalara uygun olduğuna inanmaları ve bu şartlara göre davranmalarından doğal bir şey olamaz. Böyle bir davranış, bu genel şartların yasal olduğu, aksi halde sigorta şirketinin bu şartları poliçelere koymayacaklarına dair duydukları güvenin sonucudur. Sigorta ettirende bu güveni uyandırıp hakem bilirkişi yoluna başvurmak, hakem - bilirkişi raporuna rağmen tazminatı ödemeyerek sgortalısını dava açmak zorunda bırakmak ve dava açılınca da ®hakem bilirkişi raporu olmadan talepte bulunulamaz ve dava açılamaz, alacak ancak hakem - bilirkişi raporu ile muaccel olur¯ şeklindeki kendi koyduğu hükme aykırı olarak bu kez yasadaki hükümlere dayanmaya kalkışmak ( yani zamanaşımı savunmasında bulunmak ) MK. nun 2. maddesinde ifadesini bulan dürüstlük kurallarına tümden aykırıdır. Bu şekilde bir davranış içinde bulunan kişiler yasa hükümlerinin koruyuculuğuna sığınamazlar ( MK. m. 2/2 ). Olayda, davalı sigorta şirketi davacı sigortalısında, kesin hakem - bilirkişi raporu alınmadıkça zamanaşımının işlemeye başlamayacağı ve hakem bilirkişi raporu alındıktan itibaren iki yıl geçmedikçe alacağın zamanaşımına uğramayacağı kanaatini uyandırmıştır; buna göre hareket etmeye mecburdur. Borçlunun hareket tarzı, pek yakında bir uzlaşmaya varılacağına yahut da zamanaşımı definin ileri sürülmeyeceğine kesin surette delalet etmişse artık zamanaşımı ileri sürülemez ( Dr. A. Agger - İsviçre Medeni Kanunu şerhi - Giriş ve Kişinin Hukuku - Volf Çernis Çevirisi - 1947, sh. 99 ). Açıklanan bu nedenlerle de davalı sigorta şirketinin zamanaşımı definin redde gerekirdi.

O halde direnme kararı yukarıda yazılı nedenlerle bozulmalıdır.

SONUÇ : Davacının temyiz itirazının kabulü ile direnme kararının yukarıda gösterilen sebeplerden dolayı HUMK. nun 429. maddesi gereğince ( BOZULMASINA ), oyçokluğuyla karar verildi.
Old 30-03-2011, 11:49   #4
Av. Göztepeli

 
Varsayılan

Konunun açılmasının üzerinden baya bir zaman geçmiş ancak benzer bir durum şu an önümde.

Müvekkilin aracı çalınıyor ve müvekkil kasko poliçesindeki hırsızlık maddesine dayanarak sigorta şirketine başvuruda bulunuyor. Ancak daha sonra bu araçla ilgili olarak müvekkil hakkında hırsızlıktan dolayı adana asliye cezada kamu davası açılıyor(bu dava ile ilgili herhangi bir bilgim yok, neden açılmış, dava nasıl seyretmiş vs) ve sigorta şirketi de bu ceza davasından dolayı herhangi bir ödeme yapmıyor.

Aradan 2,5 sene geçiyor ve müvekkil hakkında beraat kararı veriliyor, karar kesinleşiyor. sigorta şirketine aracın kasko bedeli için dava açacağız. ancak zamanaşımından dolayı davayı açıp açmamakta kararsızım. hırsızlıktan dolayı araç sahibi hakkında açılmış olan ceza davası zamanaşımını keser mi?

Aydınlatacak sayın meslektaşlarıma şimdiden teşekkür ederim. Saygılar.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
kapadokya yolundaki trafik kazası - sigorta şirketinin ödeyeceği tazminat miktarı üye14072 Meslektaşların Soruları 8 25-02-2009 13:03
Trafik sigortasında sigorta şirketinin sorumluluğu ve 1.derece akrabalık ares139 Meslektaşların Soruları 2 26-01-2007 13:57
Sigorta Şirketinin KDV Sorumluluğu kenan iskender Meslektaşların Soruları 2 07-01-2007 22:08
Sigorta şirketinin rücu davasında işbölümü ???? Av.Engin Özoğul Meslektaşların Soruları 2 18-04-2006 21:38
Sigorta Şirketinin Özgürlüğü ... Poliçe Av. Hulusi Metin Meslektaşların Soruları 28 21-03-2003 14:35


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04989290 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.