Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Olağanüstü zamanaşımıyla iktisapta gaiplik sorunsalı

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 28-04-2016, 11:55   #1
Av.BugraH

 
Varsayılan Olağanüstü zamanaşımıyla iktisapta gaiplik sorunsalı

Bildiğiniz üzere Anayasa Mahkemesi TMK 713/2 maddesinde geçen ''ölmüş'' ibaresini Anayasaya aykırılık gerekçesiyle iptal etti. Sorun tam olarak da bu noktada başlamakta.Madde metninin iptalden önceki halini aynen paylaşıyorum: ''Aynı koşullar altında, maliki tapu kütüğünden anlaşılamayan veya 20 yıl önce ölmüş ya da gaiplik kararı verilmiş bir kimse adına kayıtlı bulunan taşınmazın tamamının veya bölünmesinde sakınca olmayan bir parçasının zilyetidi de o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir.'' Anayasının iptal kararından önceki uygulamada taşınmaz malın malikinin 20 yıl önce ölmesi koşulu yada hakkında gaiplik kararı olması koşulu aranmakta idi. Bu durumda 20 yıl taşınmazı zilyetliği altında bulunduran kişi bu süre zarfından herhangi bir zamanda malik hakkında gaiplik kararı alabilmekte yada zilyetliğinin herhangi bir yılında alınan gaiplik kararına istinaden tapu tescil davası açabilmekteydi. Ancak Anayasa Mahkemesinin ölmüş ibaresini iptal etmesinden sonra kanun metni: ''Aynı koşullar altında, maliki tapu kütüğünden anlaşılamayan veya 20 yıl önce gaiplik kararı verilmiş....'' şeklinde kanunlardaki yerini almıştır. Bu konuda bir dava önüme geldi ve 20 yıl zilyetliği duyunca hemen aklıma gaiplik kararı alıp tescil davasını açmak geldi. Lakin yaptığım araştırmalar neticesinde iptal kararından sonra Yargıtay 1.Hukuk Dairesinin ''20 yıllık sürenin'' gaiplik kararının alınmasından sonra başlaması gerektiğini görüşünde. İlgili Hukuk Dairesi 8.HD olmasına rağmen bu konuda bir karar bulamadım. Ama 1.Hukuk Dairesinin kararı pek mantığıma yatmadı. Çünkü kanunun 2011 öncesi metnine göre gaiplik kararı 20 yıllık sürenin her aşamasında alınabilmekteyddi lakin ölmüş kelimesinin iptal edilmesiyle birlikte kanun koyucunun muradının dışında bir kanun metninin oluştuğu kanısındayım. Bu hususta Yüksek mahkemenin benim gibi düşündüğü bir karar varmı acaba merak etmekteyim
Old 28-04-2016, 12:58   #2
lostheaven35

 
Varsayılan

Değerli meslektaşım, umarım işinize yarayacak bir karardır. İyi çalışmalar.

T.C. YARGITAY
8.Hukuk Dairesi

Esas: 2015/15851
Karar: 2015/18369
Karar Tarihi: 15.10.2015

TAPU İPTALİ VE TESCİL DAVASI - TÜM DELİLLERİN BİRLİKTE DEĞERLENDİRİLEREK SONUCUNA GÖRE İŞİN ESASI İLE İLGİLİ BİR HÜKÜM KURULMASI GEREKTİĞİ - HÜKMÜN BOZULMASI

ÖZET: Tapu iptali ve tescile konu olan davada iddia ve savunma doğrultusunda tarafların delillerinin toplanması ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre işin esası ile ilgili bir hüküm kurulması gerekirken davacının dayanmadığı maliki tapu kütüğünden anlaşılamayan sebebi yönünden araştırma ve inceleme yapılarak davanın reddine karar verilmiş olması doğru olmamıştır. Hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

(4721 S. K. m. 713) (6100 S. K. m. 25, 26, 31, 33, Geç. m. 3)

Dava ve Karar: K.. A.. ile A.. A.. ve müşterekleri aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair Adana 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'nden verilen 19.04.2013 gün ve 549/264 sayılı hükmün Yargıtay'ca duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş ise de duruşma isteği pul yokluğundan reddine karar verilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:

Davacı vekili, dava konusu 1 ada 25, 26 ve189 parsellerde, davalı murisi A.. E.. adına bulunan hisseleri 1977 yılından beri malik sıfatıyla zilyetliğinde bulundurduğunu, A.. E..'in 1938 yılında ölmüş olduğunu ve vekil eden lehine MK'nun 713. maddesinde belirtilen kazanma şartlarının oluştuğunu açıklayarak, dava konusu taşınmazlarda davalının mirasbırakanı adına olan paylarının iptali ile vekil edeni adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

Hazine vekili, dava konusu taşınmazın kayıt maliki olan A.. E..'in mirasçısının yabancı uyruklu olduğunu, bu gibi şahıslara intikal eden taşınmazlar bakımından olağanüstü kazandırıcı zamanaşımı yoluyla iktisabın mümkün bulunmadığını açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.

Mahkemece, tapu malikinin MK'nun 713/2. maddesinde belirtilen maliki tapu kütüğünden anlaşılamayan kişi olarak değerlendirilemeyeceğini, kayıt maliki hakkında gaiplik kararının bulunmadığını, bu nedenle salt zilyetliğin hüküm ifade etmeyeceğini açıklayarak davanın reddine karar verilmesi üzerine, hüküm; davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı vekili, davalının miras bırakanı A.. E..'in 1938 yılında öldüğünü, taşınmazdaki mülkiyetin intikal görmediğini, 1977 yılından itibaren vekil edenin taşınmaza zilyet bulunduğunu, davacı yararına MK'nun 713. maddesindeki kazanma koşullarının oluştuğunu açıklamış, temyiz dilekçesinde ise, Mahkemece davanın dayanağı olan TMK'nun 713/2 maddesinde belirtilen ölüm sebebi bakımından değerlendirme yapılmadığını, TMK'nun 713. maddesinin 2. fıkrasında maliki 20 yıl önce ölmüş taşınmazların 20 yıldan beri nizasız fasılasız kullanan zilyedi adına tescilinin mümkün olduğunu belirttiği ve mülkiyet hakkının doğduktan sonra Anayasa Mahkemesince "ölüm" sebebinin iptal edilmiş bulunmasının bir öneminin bulunmadığını bildirmiştir. Olayları anlatmak taraflara, hukuki nitelendirmeyi yapmak ise HMK'nun 25, 26, 31 ve 33. maddeleri (1086 sayılı HUMK'nun 74, 75 ve 76. maddeleri) gereğince Hakime aittir. Açıklanan beyanlardan, davacı vekilinin TMK'nun 713/2. fıkrasında yer alan, "...kayıt malikinin 20 yıl önce ölmüş bulunması nedeniyle tapu kütüğünün hukuki değerini yitirdiği" hukuki nedenine dayanarak dava konusu taşınmazda davalılar murisi adına kayıtlı tapunun iptali ile vekil edeni adına tescil isteğinde bulunduğu anlaşılmaktadır.

Bilindiği üzere, TMK'nun 713/2. maddesindeki ölüm nedeni Anayasa Mahkemesi'nin 17.03.2011 tarih, 2009/58 Esas, 2011/52 sayılı Kararının 27.03.2011 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanan ilamı ile iptal edilmişse de, Dairenin sapma göstermeyen uygulamalarında, Anayasa Mahkemesi'nce yürürlüğün durdurulmasına ilişkin kararın verildiği, 17.02.2011 tarihine kadar hak sahipleri yararına kazanma koşulları oluşmuş, malik 20 yıl önce ölmüş ve 20 yıllık kazanma süresi de dolmuş ise, bu tür hak sahiplerinin de dava açma yönünden kazanılmış haklarının olduğu kabul edilmektedir. (TMK'nun 713/5f)

3-Bu açıklamalar karşısında; davada TMK'nun 713/2. maddesinde yer alan “ölüm” sebebine dayanıldığına göre iddia ve savunma doğrultusunda tarafların delillerinin toplanması ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre işin esası ile ilgili bir hüküm kurulması gerekirken, yazılı gerekçe ile davacının dayanmadığı TMK'nun 713/2. maddesinde belirtilen maliki tapu kütüğünden anlaşılamayan sebebi yönünden araştırma ve inceleme yapılarak davanın reddine karar verilmiş olması doğru olmamıştır.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca bozulmasına, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK'nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 24,30 TL peşin harcın istek halinde davacıya iadesine 15.10.2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı
Old 28-04-2016, 14:44   #3
Av.BugraH

 
Varsayılan

Değerli meslektaşım öncelikle yanıtınız için teşekkür ederim. Benim olayımda şöyle bir durumda var birazcık karışık. Müvekkilim, A parselinde inşaat yapabilmesi için müteahit ile anlaşıyor. Müteahit ise 4 katlı binayı yanlışlıkla iki parsel yandaki B parseline yapıyor. Müvekkil bu binayı 20 sene nizasız ve fasılasız kullanıyor. Bu süreden sonra gayrimenkulun değeri arazinin değerinden yüksek diye tescil davası açıyor ve kaybediyor. Ayrıca tapuda malik olarak görünen kişi nüfus kaydında gözükmüyor. Yani nüfusta öyle birisi yok. Son olarak binanın bulunduğu araziye kayyım atanıyor, tapuda görünen şahıs hakkında gaiplik kararı veriliyor ve müvekkilden ecrimisil talep ediliyor. Bu durumda kanunda malik sıfatıyla zilyetliğinde 20 yıl bulunduran diyor. Araştırmalarım sonucunda kadastro geçmiş yerlerde bir taşınmaza tecavüz varsa Yüksek mahkeme tecavüz eden taşınmaz sahibini iyi niyetli kabul etmiyor. Peki iyi niyetli olmak malik sıfatıyla zilyetliğin şartlarından kabul edilmeli midir? Malik sıfatıyla zilyet iyi niyetli olmak zorunda mıdır?
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
izale-i şuyu davasında zamanaşımı ve satışın zamanaşımıyla ilişkisi av.rm Meslektaşların Soruları 3 30-09-2013 11:58
olağanüstü zamanaşımıyla kazanımda malik sıfatıyla zilyetlik avukat gülşah Meslektaşların Soruları 8 08-07-2011 00:17
kira ilişkisi olan tapusuz gayri menkul olağanüstü zamanaşımıyla iktisab edilirmi avukat ezgi aydın Meslektaşların Soruları 2 25-03-2009 11:24
Gaiplik anadolu Hukuk Soruları Arşivi 1 21-03-2002 17:08


THS Sunucusu bu sayfayı 0,03119206 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.