Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Manevi Tazminat-Karşı vekalet Ücreti

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 11-07-2011, 15:34   #1
guyar

 
Varsayılan Manevi Tazminat-Karşı vekalet Ücreti

Sayın meslektaşlarım,
Vekil eden 96 yılında bir tarımsal kredi sözleşmesine kefil oluyor.Bu tür krediler niteliği gereği 1 yıl bu sebeple bu süre sonunda kefilin sorumlulığu bitiyor.(Tabi borç ödenmiş)Ancak kredi veren banka vekil edenin süreyle sınırlı bu kefilliğini genişleterek ilgili borçluya defalarca kredi veriyor ve her seferinde müvekkili kefil olarak kabul ediyor.Bunun üzzerine açılan Menfi Tespit davaları sonucunda vekil edenin 2006 yılında kefilliğinden dolayı borçlu olmadığı Yargıtay kararı ile kesinleşiyor.
Ancak alacaklı banka buna rağmen 2010 tarihli takip ile vekil edenin taşınmazları üzerine haksız haciz koyuyor.(burada banka vekili meslektaşımızında sorumluluğu var sanırım)Bu halde vekil eden taşınmazlarını satmak isterken satamıyor bu süreçte mide kanaması vs yaşıyor.Belirtilen nedenlerle Banka aleyhine manevi tazminat davası açmayı düşünüyorum ancak tamamen hakimin takdirine bağlı bu hususta miktar konusunda önümü göremiyorum zira karşı vekalet ücreti söz konusu.
Sormak istediği husus vekil edenin evi dahil değerli taşınmazlarına haksız olarak konulan hacizde uygulama da nasıl bir yol izleniyor ya da herkes kendi takdirine göre mi takılıyor.
Teşekür ederim.
Old 11-07-2011, 15:41   #2
av.alper tunker

 
Varsayılan

Açacağınız Manevi Tazminat miktarı için müvekkilinizin talimatını alın ama şunu unutmayın ne kadar red olursa olsun sizin için takdir edilen vekalet ücretinden daha fazlası karşı taraf için takdir olmayacakdır.kolay gelsin
Old 11-07-2011, 15:44   #3
Av.Evran KIRMIZI

 
Varsayılan

Açacağınız manevi tazminat davasında davanız tamamen reddolmadığı sürece; kısmen kabul halinde davalı yana ödenecek vekalet ücreti size/davacı vekiline ödenecek olan ücretten fazla olamaz. Davanız tümden red olursa maktu Sulh Hukuk 550, Asliye 1100 olarak karşı yan vekalet ücreti çıkar. Aşağıdaki linkte kararlar var.

http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=56117
Old 11-07-2011, 17:02   #4
Av.Nazife Eytemiş BAŞAR

 
Varsayılan

Sadece manevi tazminatı değil uğranılan zarar nedeniyle maddi tazminatı da değerlendirin derim,her ikisi için de makul miktarlarda açıp,fazlaya ilişkin hakkınızı saklı tutarsınız,kolay gelsin!
Old 11-07-2011, 18:42   #5
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Nazife Eytemiş BAŞAR
Sadece manevi tazminatı değil uğranılan zarar nedeniyle maddi tazminatı da değerlendirin derim,her ikisi için de makul miktarlarda açıp,fazlaya ilişkin hakkınızı saklı tutarsınız,kolay gelsin!

Manevi tazminat bölünemediği için, kısmi dava açılamaz.
Old 11-07-2011, 22:11   #6
Av.Nazife Eytemiş BAŞAR

 
Varsayılan

MUHALEFET ŞERHİ

Hukuk Genel Kurulunun önüne gelen uyuşmazlık, manevi tazminatın bölünüp bölünmeyeceği HUMK.'nun 87. Maddesi son cümlesinin Anayasa Mahkemesince iptal edilmesi nedeniyle manevi tazminat davalarında günün koşullarına göre müddeabihin ıslahı yoluyla değiştirilip değiştirilemeyeceği noktalarında toplanmaktadır.

Manevi tazminatın bölünüp bölünemeyeceği sorusuna öncelikle manevi tazminatın niteliği ve amacı yönüyle yaklaşmak gerekir. Manevi tazminat manevi zararın bir giderim biçimidir. Herkese karşı korunan kişilik hakkının kapsamına giren değerlerden (maddi- manevi) birinin ihlali halinde doğan mutlak bir haktır. Hareket noktası manevi zarardır. Manevi zarar kişinin iç huzuru ve manevi bütünlüğünün ihlal edilmesinin mecazi bir ifadesidir (Hatemi, Hüseyin : Sözleşme Dışı Sorumluluk Hukuku C. II, 1994, 5.102)

Öğretide manevi tazminatın hukuki niteliği tartışmalıdır. Bu konuda "ceza görüşü", "tatmin görüşü", "telafi görüşü" şeklinde üç temel görüş vardır. Baskın görüş telafi görüşüdür. Deschenaux/Tercier, manevi tazminatı yardım etmek amacı güden, daha iyisi bulunmadığı için başvurulan ve beşeri adaletin sınır çizgisinde yer alan bir kurum olarak nitelemiştir. (Deschenaux, H, and P.Tercier: Sorumluluk Hukuku, Çev. Salim Özdemir, 1983, s.61). Yine bu görüşe göre objektif nitelik taşır. Zarar çekenin acı ve elem hissedip hissetmemesine bakılmaksızın ödeme yapılır. (Eren, Fikret:Borçlar Hukuku, Genel Hükümler, C I, B6, 1998, s. 779) başka bir anlatımla tamir edici bir nitelik vurgulanır. (Kılıçoğlu, Ahmet M:Borçlar Hukuku, Genel Hükümler, C 1, 2001, s.270)

Yabancı hukukda manevi tazminat çeşitli kalemlerde belirtilir. Örneğin Fransada "Prejudice moral" başlığıyla beş kategoride zarar türü vardır. Özellikle acı ve elem parası ve yaşam zevkinin kaybından doğan zararlar önemlidir. Acı ve elem parasında -O- dan -7- ye kadar acının ağırlığı dikkate alınarak bir tablo düzenlenir. Bu değerlendirmeye göre tazminat ödenir. Yaşam zevkinin kaybı ise yaşamın

eğlendirici, hoş tutucu özelliğinin kaybı durumlarında uygulanır. (Bkz. Kılıçoğlu, Mustafa: Tazminat Esasları ve Hesap yöntemleri, 1998 s. 154 ve orada adı geçen Delpoux/Tomadını ve Daıgrement gibi yazarlar ve eserleri) İsviçre-Türk hukukunda ise manevi tazminat tek şekilde ve global olarak ödenir. Görüleceği üzere hukukumuzda analitik ve hassas bir değerlendirmeden söz edilemez.

Uygulamada manevi tazminatın, zarara uğrayanda bir huzur duygusu doğurmakta olduğu, aynı zamanda ruhi ızdırabın dindirilmesini amaç edindiği vurgulanmakta tazminata benzer bir fonksiyonu olduğu ifade edilmektedir. (Yargıtay 4.HD, 24.1.1990 - 6049/257; Uygur, Turgut: Borçlar Kanunu C.1, 1990, 5.666)

Yine Yargıtay'ın kökleşmiş içtihatlarına göre manevi tazminat bölünemez. Gerekçe olarak, manevi tazminatın duyulan elem ve acının karşılığı olarak bütünlük arzettiği, sonradan elem ve acının arttığının söz konusu olamayacağı gösterilmiştir. (Yargıtay 9.HD. 26.11.1991-13498/14738 Kılıçoğlu, Mustafa: s.266) Ancak bu ve benzeri kararlarda Yargıtay görüşünün normatif dayanağına rastlanılamamaktadır. Borçlar Kanunu md. 47 de bu düşünceyi doğrulayan bir anlatıma rastlanılamaz. Öte yandan Yargıtay sağ doğmak koşulu ile ana rahmine düşen kişilerin dahi tazminat isteyebileceği yolunda bir uygulamayı sürdürmektedir. Gerekçe olarak da ölen kişiyi layıkı veçhile tanıyamamaktan ve gereği gibi hatırlayamamak sonucu ileride duyacakları üzüntü, belirtilmiştir. (Yargıtay 4.HD, 5.3.1979-9773/2900; Karahasan, Mustafa Raşit: Manevi tazminat, 2001, s. 355) Yargıtay bu görüşünü çeşitli kararlarıyla pekiştirmiştir. (Örneğin Yargıtay 4. HD. 25.6.1984-5455/5969)

Şu durumda Yargıtay'ın benimsediği acı ve elemin karşılığı olan manevi tazminatın (sübjektif görüş tercihi) bütünlüğü ilkesi ile temyiz kudretine sahip olmayan çocukta acı ve elem olgusunu arama düşüncesi çelişki oluşturmaktadır.

Uygulamada davaların uzaması paranın satın alma değerinin düşmesi gibi sorunlar manevi tazminatı moral değerlerinin telafisi olan amacına ulaştırmaktan uzaktır. Yargıtay bir taraftan hükmedilecek tazminatın hakkaniyete uygun olması gerektiğini kararlarında' vurgularken (Örneğin Yargıtay 9.HD., 17.10.1989-6402/8274, Uygur: s. 665) öte yandan hakkaniyete ulaşacak yolları "manevi tazminatın bölünmezliği ilkesi" ile tıkamaktadır.

İşte Anayasa Mahkemesi'nin 20.7.1999 tarih 1/33 sayılı kararı HUMK. m. 87'nin son cümlesini iptal ederek konumuza indirgendiğinde, manevi tazminatın bölünmezliği ilkesini ortadan kaldıran, dolayısıyla en üst norm olan hakkaniyeti yaşama geçiren muhteşem bir karardır.

Yüksek Yargıtay Hukuk Genel Kurulundaki tartışmalar sırasında kısmi olmayan davalarda, dava edilmeyen, yada davacının her ne sebeple olursa olsun sonradan fark ettiği hakkından zımnen feragat etmesi sebebiyle, ıslah yolu ile olsa dahi müddeabihin artırılamayacağı kabul edilmiştir.

Öncelikle kısmi olmayan davada başlangıçta dava dışı kalan bölümden davacının feragat edip etmediğini, zımni feragatin mümkün olup olmayacağını irdelemek gerekir.

"Feragat iki taraftan birinin netice-i talebinden vazgeçmesidir" (HUMK. md. 91) "Feragat... beyanı dilekçe ile veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılır" (HUMK. md. 93) "Zabıtnamenin... iki tarafın ikrar, sulh ve feragatine teallük eden kısımları bunların huzurunda okunarak, kendilerine imza ettirilir" (HUMK. 151/5) "Feragat ... kafi bir hükmün hukuki neticelerini hasıl eder" (HUMK. md. 95) Bütün bu kurallar, özellikle Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunun 95. maddesinde yer alan feragatin hüküm sonucu doğuracağı yönündeki amir düzenleme, feragatte de Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunun 388. maddesinde yer alan "taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların... şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir." hükmün dikkate alınmasını zorunlu kılar. Başka bir ifade ile feragatin açık olması zorunludur. Zımni feragattan söz etmek bu kurallarla bağdaşmaz. Türk Ceza Kanunun 111. maddesi, Borçlar Kanunun 113. maddesinde gösterildiği gibi, kanunlarımızda bulunan bazı kuralları, zımni feragata delil olarak göstermek de doğru olmaz. Söz konusu kurallar feragati değil, kanunda gösterilen öğelerin oluşması halinde, bazı hakların düşeceğini amirdir.

Tartışmalar sırasında kısmi olmayan davanın kesin hüküm oluşturması sebebiyle sonradan dava açılamayacağı, kısmı olmayan davaya ait dilekçe (HUMK. 87. maddesinin son cümlesinin iptal edilmesinden sonra da) ıslahı yolu ile müddeabihin artırılamayacağı ifade edilmiştir. Kısmı olmayan dava sonunda, henüz hüküm oluşmamış bulunduğundan bu düşüncenin olaya uygun olmadığını ifade etmekle yetineceğiz.

"İki taraftan her biri usule müteallik olarak yaptığı muameleyi tamamen veya kısmen ıslah edebilir."(HUMK. md. 83), "Islah, tahkikata tabi olan davalarda, tahkikat bitinceye kadar ve tabi olmayanlarda muhakemenin hitamına kadar yapılabilir" (HUMK. md. 84) "Islah, bunu yapan tarafın teşmil edeceği noktadan itibaren usule müteallik bilcümle muamelelerin yapılmamış addolunmasını müstelzimdir." (HUMK. md. 87) "Islah, eden taraf davanın kamilen ıslah ettiği ve bunun tebliği tarihinden itibaren üç gün zarfında yeni bir dava ikame eylemediği halde davası iptal olunur." (HUMK. md. 88)

Görüldüğü üzere dava açılmasına müteallik işlemin her yönünü ıslah yolu ile düzeltmek değiştirmek mümkündür. Bu sebepledir ki öğretide "ıslah, karşı tarafın iznine ve yargıcın onamına bağlı olmaksızın, bir tarafın usule ilişkin olarak yaptığı işlemleri, gerekli giderleri vermek koşuluyla, yasada belirtilen süre içinde usulüne uygun tamamen veya kısmen düzeltilmesini sağlayan bir hukuksal çaredir" biçiminde tarif edilmektedir. (Yılmaz, Ejder: Islah, 1982, s.27)

Davada ıslah edilemeyecek iki öğeden biri Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunun 87. maddesinin son fıkrasında yer alan "Müddei ıslah suretiyle müddeabihi tezyit edemez" kuralı, diğeri de 04.05.1978 tarihli 4/5 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile belirlenen "ıslah yolu ile dahi davanın taraflarının değiştirilemeyeceği" kuralı idi. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunun 87. maddesinin son cümlesi Anayasa Mahkemesi'nin 20.07.1999 tarihli 1/33 sayılı kararı ile iptal edilmiş, karar 04.11.2000 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak hukuk alanında etki yaratmaya başlamıştır. Meri Hukuk açısından "ıslah yolu ile taraf değiştirilemeyeceği" kuralından başka, dava işlemlerinde düzeltilemeyecek bir yön kalmamıştır. Şu halde her türlü davada (kısmi olmayan dava da dahil) ıslah yolu ile müddeabihin artırılmasını engelleyen bir kural yoktur."Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir." (Anayasa Md.36) "Temel hak ve hürriyetler.... kanunla sınırlanabilir" (Anayasa md.13) Şu halde hak arama temel hürriyetinin bir tezahürü olan dava dilekçesi düzenlemesi ve bunun düzeltilmesi (ıslahı) hakkında açık kanun hükmü bulunmadan yorum yolu yapılan kısıtlamaları, Anayasanın sözü edilen kuralları ile bağdaştırmak mümkün olmaz. Hele usule ilişkin kuralların kapsamını yorum yolu ile genişletip hak arama özgürlüğü önüne setler koymak, yargılama usulüne dair kanunların oluşturulma amacına da uygun düşmediği gibi, Anayasa Mahkemesi Kararının etkisini yorum yolu ile daraltmak olur. Bu yorumu Anayasanın 138/4. ve 153/6. maddeleri hükümleri ile bağdaştırmak da mümkün değildir.
Davacının 06.02.2001 tarihli harçlı dilekçesi ile manevi tazminat isteğini 300.000.000 Tl/den 1.000.000.000 Tl/ye çıkarırken bazı gerekçeler göstermiş olması, dilekçenin ıslah dilekçesi olarak vasıflandırılmasına da engel değildir. Zira hakim tarafların tavsifi ile bağlı olmayıp "resen Türk Kanunları mucibince hüküm verir." (HUMK.76)
Hakim Medeni Kanunun 4 ve Borçlar Kanunun 49. maddesine uygun manevi tazminata hükmetmiştir. Sayın çoğunluğun bozma kararına bu sebeplerle katılamıyoruz.

MANEVİ TAZMİNAT HAKİMİN TAKDİRİNDE
Old 12-07-2011, 10:40   #7
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Nazife Eytemiş BAŞAR
MUHALEFET ŞERHİ


Alıntıladığınız HGK kararının bu bölümünün "Muhalefet Şerhi" olduğunu tekrar vurgulayalım. Ki, soru sahibi ve okuyanları yanıltmış olmayalım. Yargıtay'ın halen geçerli olan görüşü, "manevi tazminat bölünemediği için kısmi dava açılamaz"

Alıntı:
MANEVİ TAZMİNAT HAKİMİN TAKDİRİNDE

Manevi tazminatın miktarı konusunda tabii ki hakimin takdir yetkisi bulunmaktadır. Ama forum sorusu buna ilişkin değildir.
Old 12-07-2011, 14:03   #8
Av.Nazife Eytemiş BAŞAR

 
Varsayılan

Hiç kimseyi yanıltmak istemedim özür dilerim!Manevi tazminatın ıslah edilebileceğini düşünmüştüm uygun içtihat aradım bulamadım,MUHALEFET ŞERHİ ni paylaştım...Fena mı oldu hatırlamış olduk
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Maddi ve Manevi Tazminat Davasında Vekalet Ücreti Ersin KUŞ Meslektaşların Soruları 9 27-06-2016 23:19
Manevi tazminat -vekalet ücreti akrd61 Meslektaşların Soruları 2 02-06-2011 15:31
Manevi tazminat davasında müvekkilden alınacak vekalet ücreti. Ahmet KURNAZ Meslektaşların Soruları 3 02-06-2010 14:14
manevi tazminat ,nispi harç ve karşı vekalet ücreti BORATAN Meslektaşların Soruları 2 16-12-2009 13:23


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04782391 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.