19-04-2002, 15:34 | #1 |
|
Basında Kadın
İlköğretim okulunda "ped soruşturması"
Pülümür'de, tuvalette bulduğu kirli pedin sahibini arayan okul müdiresi tuhaf yöntemlere başvurunca olay Tunceli Valiliği'ne yansıdı Tunceli'nin Pülümür İlçesi'nde, Dede Korkut İlköğretim Okulu'nun kızlar tuvaletinde bulunan "kanlı ped"in hangi öğrenciye ait olduğunu öğrenmek isteyen okul müdiresinin başvurduğu yöntemlerden velilerin şikâyetçi olması üzerine Kaymakamlık soruşturma başlattı. Dede Korkut İlköğretim Okulu Müdiresi Nevrin Güneş'in geçen hafta içinde kızlar tuvaletinde kanlı ped bulunması üzerine okul içinde soruşturma başlattığını belirten öğrenci velileri, 7'nci ve 8'inci sınıflara giderek pedin kime ait olduğunu soran Güneş'in, bundan sonuç alamayınca, sınıflardaki erkek öğrencileri dışarı çıkartıp kızlara, iç çamaşırlarını kontrol etme, petteki kanı tahlil ettirme gibi tehditlerde bulunarak, psikolojik baskı uyguladığını öne sürdüler. Kanlı ped soruşturmasından vazgeçmeyen Güneş'in, ertesi gün kız öğrencileri bir sınıfa toplayarak, okula çağırdığı 3 polis memurunun pedin kime ait olduğunu bulacaklarını belirterek tehditlerine devam ettiğini savunan veliler, kanlı pedi polislere veren müdirenin daha sonra, okulda bulunan 4 bayan tuvaletinden 3'ünün kapısına kilit vurarak, tuvalete giren kız öğrencileri takibe aldığını anlattılar. SORUŞTURMA BAŞLATILDI Olayı doğrulayan kız öğrenciler, konuşmaktan çekinirken, okul müdiresi Güneş de, "Devlet memuruyum konuşamam" diyor ve ekliyor "Kızlar pedleri rastgele yerlere atıyorlardı. Ben de kızdım" diye konuştu. Öğrencilerin yaşadığı baskılar sonrası bazı velileri, okul müdiresini İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü'ne şikâyet etti. Pülümür Kaymakamı Şevket Atlı, olayla ilgili soruşturma başlatıldığını belirterek, "İddialarda gerçek payı var ise gerekli herşey yapılacak" diye konuştu. Tunceli Valisi Mustafa Erkal da uygulamayı "Kabullenilemez" olarak nitelendirdi ve "Gerçekleşmiş olması halinde sorumlular hakkında gereken yapılacaktır" dedi. 19.04.2002 Sabah Gazetesınden alıntıdır. |
28-07-2002, 23:16 | #2 |
|
Kadın ve Şiddet !!!!
Hamile kuzenine kurşun yağdırdı
Gaziantep'te yasak aşkından hamile kaldığı iddia edilen evli DA amcasının oğlu RG tarafından kurşun yağmuruna tutuldu. ANAYASA Md 20 - Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz. |
29-07-2002, 20:01 | #3 |
|
Döv-let mensupları..
sayın hykayar,
Duyarlı yaklaşımınıza katılıyorum. Ancak, sizin değindiğiniz emredici anayasal kurallar Devlet mensuplarını(vatndaşları) bağlar.. Bizimkisi '' Döv-let'' abicim Dövlet...* * Bekir Coşkun' un Dövlet isimli kitabını tavsiye ederim.. |
11-08-2002, 13:14 | #4 |
|
Kadın Haberleri 2002
Sivil haklar annesi”
Rosa Parks Zenciydi, ama ayağa kalkıp da bir beyaza yerini vermedi. Onun oturuşu, bir sivil dayanışma ve direnişi başlattı. Sonunda yasalar değişti ve zenciler haklarına kavuştu. 1 Aralık 1955 günü, Rosa için sıradan bir gündü. Terzi olarak çalıştığı butikteki işlerini bitirmiş, evine dönüyordu. Otobüse ön kapıdan bindi, parasını ödedi, indi, arka kapıdan tekrar bindi. Rosa zenciydi ve ön kapıdan binmesi yasaktı. Olayın geçtiği yıllarda Montgomery genelinde bir uygulama vardı. Otobüslerin ön sıraları beyazlar için ayrılmıştı. Siyahlar ancak arka kısımda kendilerine ayrılmış olan sıralara oturabiliyorlardı. Orta kısımda oturabilmeleri, ancak ayakta beyaz yolcu olmadığı sürece mümkündü. Otobüse binen herhangi bir siyah yolcu önce ön kapıdan binip parasını ödüyor, sonra inerek arka kapıdan tekrar biniyordu—ama yeteri kadar şanslı ise! Kimi zaman şoförler, siyah yolcunun arka kapıdan binmesini beklemeden gazlayıp gidiyor, parasını ödemiş olan yolcu da öylece ortada kalıyordu. Rosa böyle bir olayla 12 yıl önce, 1943 yılında da karşılaşmıştı. O zaman Rosa’yı otobüse almadan giden şoför, şimdi tekrar Rosa’nın karşısındaydı: James F. Blake. Rosa’nın deyimiyle, 1 Aralık günü Blake’in yine hain bir görünümü vardı. Ama Rosa yine de otobüse bindi. Neyse ki, bu sefer Blake Rosa’nın para ödedikten sonra arka kapıdan tekrar binmesine fırsat verdi. Rosa otobüste orta sıralardan birinde, bir adamın yanına oturdu. Ancak üç durak geçtikten sonra otobüse binen beyaz yolculardan biri ayakta kalmıştı. Montgomery kanunlarına göre otobüste orta sıralarda oturan siyah yolcuların kalkıp ayaktaki beyaza yer vermeleri gerekiyordu. Blake de bu kanunlara dayanarak Rosa’nın ve aynı sırada oturan diğer üç siyahın ayağa kalkmasını istedi. Hepsi itiraz etmeden kalkarak yer verdi, ama yorgun olan Rosa oturmaya devam etti. Gerçi yorgun olmasa da yer vermeyecekti; çünkü hergün tekrarlanan bu sahneyi oynamaktan bıkmıştı. Blake, Rosa’nın göstermiş olduğu bu “küstah” tavır karşısında çok sinirlendi, el frenini çekip hızla Rosa’nın yanına gitti. Ona yerinden kalkmasını söyledi. Aksi takdirde kendisini tutuklatacağını hatırlattı. Rosa ise çok sakin bir şekilde cevap verdi: “Nasıl isterseniz…” Blake, hızla otobüsten indi ve az sonra iki polisle geri geldi. Polisler Rosa’ya neden yerinden kalkmadığını sorduklarında o, açık ve net bir şekilde cevap verdi: “Ayağa kalkmam gerektiğini sanmıyorum.” Polislere neden bunu yaptıklarını sorduğunda “Bilmiyorum. Ama kanun kanundur ve siz tutuklusunuz” cevabını aldı. Rosa hiç sorun çıkarmadı. Polislerden birisi çantasını, diğeri alışveriş torbasını aldı. Birlikte polis aracına bindiler. Bu tarihten sonra Montgomery’de hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. Bir dayanışma örneği Rosa’nın tutuklanma haberi, siyahlar arasında yıldırım hızıyla yayıldı. Rosa’nın dostları hemen devreye girip kefaleti ödediler ve Rosa aynı gün serbest kaldı. Hemen ardından annesi ve eşi Raymond’la yaptığı görüşme, sadece kendisinin değil, Montgomery’de yaşayan bütün siyahların kaderini belirleyecek olan bir görüşmeydi. Rosa, siyah Don Kişot olacak, Montgomery’nin ayrımcı yasalarıyla mücadele edecekti. Aynı gece Kadınlar Siyasal Konseyi toplandı. Toplantıda siyah çocukların gittiği okullarda dağıtılması için el ilânlarının hazırlanmasına karar verildi. İlân metni, kısa ve netti: “Sizden, bütün siyahlardan, tutuklama ve yargılama hadisesini protesto etmeniz için, gelecek Pazartesi otobüslere binmemenizi istiyoruz. Bir günlüğüne okula gitmeyebilirsiniz. Eğer çalışıyorsanız işyerinize taksiyle veya yürüyerek gidebilirsiniz. Ama lütfen, çocuklar ve yetişkinler, Pazartesi günü otobüse binmeyin.” Ertesi gün 35 bin ilân basıldı ve bütün şehirde dağıtılmaya başladı. Aynı gün, otobüslerdeki bu ayrımcılığa karşı nasıl mücadele edileceğini konuşmak üzere siyah liderler toplantıya çağrıldı. Toplantı sonunda, Rosa’nın duruşmasının yapılacağı 5 Aralık günü otobüslere binmeme kararı alındı. Boykotun öncüsü olarak, daha sonra efsaneleşecek bir isim, Martin Luther King seçildi. Cuma günü geldiğindeyse, bütün şehir artık boykottan haberdardı. 5 Aralık 1955 Pazartesi günü geldiğinde King ve diğer liderler gergin bir şekilde güne başladılar. Yaptıkları ilk iş, siyahların boykota katılıp katılmadıklarını tespit etmek oldu. Duraklara gidip beklemeye başladıklarında büyük bir sürprizle karşılaştılar. Yağmurlu havaya rağmen geçen otobüslerde tek bir siyah yolcu bile yoktu! Siyahlar gidecekleri yerlere yürüyerek, taksi tutarak, bisikletle, hattâ katırla gidiyorlardı. Bazı siyahlar bir araya gelerek taksi tutuyorlardı. Bazı siyah taksi şoförleri ise taksilerini o gün dolmuş gibi işletiyorlardı; her siyahtan otobüs parası kadar—10 cent—ücret alıyorlar, her otobüs durağında durarak gidiyorlardı. Böylece her siyah yolcu okuluna, işine vaktinde yetişebiliyordu. Bu sırada Rosa’nın duruşması başlayıp bitti. Yarım saat süren duruşmada Rosa, eyalet yasalarına karşı gelmekten dolayı suçlu bulundu ve 14 Amerikan doları para cezasına mahkûm edildi. Artık Temyize gitmekten başka çare yoktu. Aynı gün öğleden sonra, Montgomery İyileştirme Birliği kuruldu. Başkan olarak, Martin Luther King seçildi. Henüz 26 yaşında olan King’in burada yaptığı konuşma—aynı zamanda yıldızının parlamasını sağlayan konuşma—hafızalara bir daha hiç silinmeyecek bir şekilde kazındı. King, şunları söylüyordu: “Bir zaman gelir, insanlar artık usanır. Bize uzun zamandır kötü muamele edenlere ayrı tutulmaktan, küçük görülmekten usandığımızı, baskının acımasız ayakları tarafından tekmelenmekten bıktığımızı söylemek için bu akşam burada bulunuyoruz.” King konuşurken, sözleri alkışlarla sürekli kesiliyordu. Bu konuşmayı böylesine unutulmaz yapan, önemle üzerinde durduğu şeydi: her ne olursa olsun, asla şiddete başvurmamak. “Bu problemimizi şiddete başvurarak çözemeyiz. Şiddete karşı şiddetle cevap vermemeliyiz.” Konuşmanın sonunda, bilmeden boykotun başlamasına sebep olan Rosa, bütün seyircilerin kendisini görebileceği bir yere çıktı, ama hiçbir şey söylemedi. Söylemesine gerek de yoktu. Ayrımcılığına karşı orada dimdik duruyordu—yakın bir gelecekte “sivil haklar annesi” olarak anılmaya başlanacağını bilmiyor olsa da. Şiddetten uzak bir boykot kilisede yapılan toplantıda bütün zenciler ortak bir karara vardılar: Boykota, haklarını alıncaya kadar devam edeceklerdi. Önceleri bu karar, ırk ayrımcılarını hiç rahatsız etmedi. Çünkü onlar siyahların gitmeleri gereken yerlere, özellikle de işyerlerine geç kalmayı daha fazla göze alamayacaklarını, boykota en fazla birkaç gün devam edebileceklerini düşünüyorlardı. Oysa hiçbir şey sandıkları gibi olmadı. Zenciler örnek bir dayanışma gösterdiler. Yine şehir içi otobüslerine binmediler, yine bir araya gelerek taksi tuttular, yine yürüyerek veya bisikletle işlerine gittiler... Montgomery’de otobüslerle yolculuk yapanların yüzde 75’i siyahtı ve boykota siyahların hepsi katılıyordu. Bu yüzden şehir içi otobüsleri işleten firma kısa zamanda zarar etmeye başladı. Ama firmanın tutumu da, eyalet kanunları da katıydı. İdareciler, boykota katılanların tamamının fakir ve kalabalık ailelere mensup olduğuna, bu yüzden boykotun fazla süremeyeceğine ikna edildiler. Günler haftalara, haftalar aylara döndü, ama değişen hiçbir şey olmadı. Zenciler aynı kararlılıkla boykotu sürdürdüler. Firma ise çareyi önce otobüs sayılarını azaltmakta, ardından da 10 cent olan bilet ücretini 15 cent’e çıkarmakta buldu. Siyahlar, otobüsleri kullanarak uzak yerlere gitmedikleri için, alışverişlerini de evlerinin çevresindeki dükkânlardan yapmaya başlamışlardı. Bu da şehirdeki mağaza sahibi beyazları zarara uğratıyordu. Sinirleri iyice gerilen beyazlar, çareyi zencileri tehdit ederek boykottan vazgeçirmeye çalışmakta buldular. Ama zenciler, aldıkları öğüdü asla akıllarından çıkarmıyorlardı: “Bu problemimizi şiddete başvurarak çözemeyiz. Şiddete karşı şiddetle cevap vermemeliyiz.” Bazı ırkçı beyazlar, sabırları taştıkça şiddet olaylarını arttırdılar ve işi bu sözlerin sahibi Martin Luther King’in evini bombalamaya kadar vardırdılar. Olay sırasında evde King’in eşi ve iki aylık çocuğu da bulunuyordu. Neyse ki, onlara hiçbir şey olmamıştı. King, olayı duyar duymaz evine koştuğunda dışarıda zencilerden oluşan öfkeli bir grupla karşılaştı. Ama King, burada da aynı öğüdü tekrarladı ve onları yatıştırdı. Zenciler yine aynı sakinlikle, aynı ağırbaşlılıkla eylemlerini sürdürdüler ve şiddete asla başvurmadılar. Öncesine göre tek bir fark vardı: Birbirlerine daha çok kenetlenmişler, birbirlerine daha çok destek olmaya başlamışlardı. Bu arada Montgomery İyileştirme Kurumu da boş durmamış, şehir içi ulaşımı sağlayan otobüs firmasını ayrımcılık yaptığı gerekçesiyle mahkemeye vermişti. Nihayet 2 Haziran 1956’da mahkeme sonuçlandı ve federal mahkeme, otobüslerdeki ırk ayrımcılığını yasadışı buldu. Irkçılar davayı aynı yıl 13 Kasım’da Temyize götürdüler, ama umduklarını bulamadılar ve Yüksek Mahkeme de 20 Aralık’ta ırk ayrımcılığının yasadışı bir uygulama olduğuna karar verdi. Yüksek Mahkemenin verdiği kararın ertesi günü, 21 Aralık’ta Rosa Parks ve Martin Luther King aynı otobüse bindi. Rosa bu sefer arka sıralara değil, otobüsün en ön sırasında oturuyordu. Sabrın mükâfatı alınıyor Rosa’nın tutuklanmasının üzerinden tam 381 gün geçmişti. Tek bir kişinin bir otobüs koltuğuna oturmasıyla başlayan mücadele on binleri birbirine kenetlemiş, Montgomery’de 17 bin siyahın yaptığı boykot zaferle sonuçlanmıştı. Yakın arkadaşı ve aynı zamanda sivil hareket liderlerinden biri olan Johnnie Carr’ın dediği gibi, “Rosa oturmuş, dünya da onun etrafında dönmüştü.” O artık sivil haklar hareketinin annesiydi Tuba Şimşek (Özgür ve Bilge'nin Ağustos sayısından) |
23-08-2002, 10:16 | #5 |
|
Kadın Haberleri 2002
Kadınlardan ültimatom
Kadın Koalisyonu Girişimi, 3 Kasım'da yapılacak milletvekili genel seçiminde siyasi partilere, kadınların parlamentoda temsil edilmeleri için kota uygulamaları çağrısında bulundu. Girişim üyeleri, ilk üç sıradan birinde kadın aday göstermeyen partilere oy vermeyeceklerini açıkladı. Kadın Adayları Destekleme ve Eğitme Derneği'nin (KADER) öncülüğünde çeşitli kadın dernekleri ve kuruluşlarından temsilcilerin katılımıyla oluşturulan Kadın Koalisyonu Girişimi, dün Kurtuluş Savaşı Müzesi'nde toplantı düzenledi. Girişimin sözcülüğünü yapan Sema Kendirci, amaçlarının kadınların aday listelerinde seçilebilir yerlere konulması olduğunu belirterek, "Kadın yoksa demokrasinin bir ayağı sakattır" dedi. Kendirci, karar mekanizmalarında kadının da yer almasının zorunlu olduğunu söyledi. 'En az 184 sandalye eder'KADER Genel Başkanı Ayşe Bilge Dicleli de, girişimin 33 kuruluş tarafından oluşturulduğunu kaydederek, Türkiye'de 20 milyon kadın seçmenin olduğunu anımsattı. Dicleli, "Bu durumda 184 kadın milletvekilinin Meclis'e girmesi gerekmektedir" dedi. Girişim temsilcileri, yayımladıkları ortak bildiride, gerçek demokrasinin yerleşmesi için 'katılımda eşitlik-temsilde adalet' ilkesini benimsediklerini vurguladı. Radikal 23 Ağustos 2002 |
23-08-2002, 23:05 | #6 |
|
Kadınlar adına bu talebi yapanlardan kaç kadın seçmenin haberi var acaba..?Ya da kadınların "Lütfedilerek" siyasette yer almaları parti vitrinlerini süslemekten öte ne işe yarayacak?
Sorun galiba yalnızca kadınların dışlanması da değil.Halkın tüm katmanlarıyla siyasette söz sahibi olması sorunu..Bugün sokağa atılabilecek kadar çok milyarları olmayanların siyasette söz sahibi olmaları mümkün değil.Kadınlar başta olmak üzere işçinin,emeklinin,köylünün siyasete katılabilmesi yepyeni bir anlayış ve ülkemizin idari yapılanmasıyla yani gerçek çağdaş demokrasinin oluşturulmasıyla mümkün olabilir.Ama görüyoruz ki TELEVOLE, siyaset anlayışımızda bile egemenliğini sürdürüyor. Yine de sesini yükselten hanımları yürekten kutluyorum...)) Ulaş DEMİRAY |
08-09-2002, 11:20 | #7 |
|
Kadınlardan Son Dakika Uyarısı ;
Siyasi Partilere Son Dakika Uyarısı:
BENİ UNUTANI BEN DE UNUTURUM Seçim zamanı geldi. Siyasi liderlere,unuttukları önemli bir gerçeği son kez hatırlatıyoruz: Bu ülkenin nüfusunun yarısı kadın. Bu ülkede seçmenlerin yarısı kadın. Bu ülkede erkeklerle yan yana çalışan,üreten vergi ödeyen,doğuran,yükün yarısını omuzlayanlar: kadın. Millet Meclisi'nde temsil edilemeyenler de kadın. Annesini,eşini,kız kardeşini,kızını hiçe sayanlar,bu ülkenin geleceğini biçimlendirmeye söz veren erkekler: Siyasi partiler...liderleri...teşkilat yöneticileri. 20 milyon kadından oy isteyenleri,demokrasinin eşitlik ve adalet ilkekerinin gereğini yerine getirmeleri için son kez uyarıyoruz! Son dakika uyarısı bu ! Tekrarı yok! Bu seçimlerde kadınları aday listelerinde ilk 3 sıraya yazmayan partilere oy vermeyeceğiz ! Bu ülke,ya eski,köhne siyasi yapının esiri olmaya devam edecek ya da kadınlarla birlikte demokratik ve çağdaş bir siyasi yapıya ve yaşama kavuşacak. Bu seçim ,bizim! Oy hakkımız,tercihimiz bizim! BU UYARININ TEKRARI YOK Kadın Koalisyonu Girişimi KA-DER Türk Kadınlar Birliği Cumhuriyet Kadınları Derneği Çağdaş Kadın ve Gençlik Vakfı Mülkiyeliler Birliği Kadının Sosyal Hayatını Araştırma ve İnceleme Derneği Kadın Dayanışma Vakfı KAMER KADAV Kadın Haklarını Koruma Dernegi(İzmir) Türk Hemşireler Derneği Eveksenli Kadınlar Bağımsız Siyasi Kadın Gazetesi Kadının İnsan Hakları-Yeni Çözümler Vakfı Marmara Vakfı İnsan Hakları Platformu Uçan Süpürge Bir Grup Kadın Girişimci Bornovalı Kadınlar Sosyal Kültürel Dayanışma Derneği Antalya Kadın Danışma ve Dayanışma Merkezi Yerel Gündem 21 Antalya Kadın Meclisi Ege Kadın Dayanışma Vakfı Dicle Kadın Kültür Merkezi İstanbul Barosu Kadın Hakları Uygulama Merkezi SS Kadın,Çevre ,Kültür İsletme Kooperatifi(Van) |
20-09-2002, 20:34 | #8 |
|
Susmak Onaylamaktır, Katılmaktır.....
Emine Laval öldürülmesin
Gayrimeşru çocuk doğurduğu gerekçesiyle recm (taşlanarak öldürülme) cezasına çarptırılan Nijeryalı Emine Laval için Türkiye'de bir kadın yollara düştü. CHP'li Nazmiye Halvaşi, Laval'ın öldürülmesini engelleyebilmek için dün Ankara'dan İstanbul'a yürümeye başladı. Halvaşi, dünya liderlerini Emine Laval'ı kurtarmaya çağırdı. Yürüyüşünü Ulus'taki 1. Meclis önünden başlatan Nazmiye Halvaşi şunları söyledi: "Dünya bu vahşeti izleyemez, izlememeli. Ben izlemeyeceğim. Ben, bir sabah kahvaltıda sıcak çayımı yudumlarken, gazetenin bir köşesinde 'Emine Laval taşlanarak öldürüldü' haberini okumak istemiyorum. Uyanın ey Avrupa'nın gelişmiş ülkeleri, sivil önderleri, sanatçıları, yazarları, kadınları. Susmak onaylamaktır, katılmaktır." Radikal 19 Eylül 2002 |
25-09-2002, 21:55 | #9 |
|
Sevgili dostum,
Bahsettiğin CHP üyesi arkadaş 1 kişi için yürüyor. Bugün filistin toplumunun lideri Arafat 9 gündür "recm" den beter bir şekilde öldürülmek isteniyor.Toplum oldürülmek isteniyor. Ne Siyasilerde,ne sitemizde,ne basında vede nede toplumda ses yok Yanliş anlaşilmasın "recm "i savunmuyorum. ama bir kişinin öldürülmesini protesto etmektense bir toplumun katledilmesini protesto etmiyenleri kınamalı. Bu CHP li arkadaşa sormak isterim genel Başkanı sayın Baykal bu konuda tek beyanda bulunmadı."Tabi şu anda seçim var önemlı olan katledilmek değil önemli olan seçim" Ama bu katlıama yanlız Türkiye değil dünya sessiz kalıyor. kıtle imha silahleri üretiliyor gerekçesi ile bir ulusa savaş başlatmanın kılıfını arayan dünya ,bir ulusu katleden öteki ulusa destek veriyor! Ve bu savaşta Başbakan olmak isteyen insanlarımız var! Bügün seçim gündemde olduğu için olay hiçbir siyasi partının gündeminde yok(yanliş anlaşilmasın en sağindan en soluna kadar ki bütün partileri kastediyorum) Ama iş propaganda ve oy toplamaya geldiğinde hepsi filistin toplumunun yanında oluyor. Globalleşen DÜNYA!!!!!!!!!!!!! DÜNYA FİLİSTİNDEKİ VAHŞETİ İZLİYORRRR |
28-11-2002, 00:14 | #10 |
|
Anayasa Mahkemesinden İptal Kararı
Merhabalar,
Anayasa Mahkemesinin,yerel mahkemenin başvurusu nedeni ile TCK 432.md.yi iptal ttiğine ilişkin bir gazetede küçük bir haber okudum..Bu konuda daha geniş bilgisi olan arkadaşlar paylaşırlar mı acaba? TCK 432 "Yukarıdaki maddelerde yazılı cürümlerden birinin faili,kaçırdığı veya alıkoyduğu kimseyi hiç bir şehevi harekette bulunmaksızın kendiliğinden,kaçırıldığı eve veya ailesinin evine iade eder veyahut ailesi tarafından alınması mümkün olan emniyetli diğer bir yere getirip serbest bırakırsa 429.maddede yazılı halde bir aydan bir seneye kadar,430.maddede yazılı halde altı aydan üç seneye kadar 431.maddede yazılı halde bir seneden beş seneye kadar hapis cezasıyla cezalandırılır. Teşekkürler |
01-12-2002, 11:01 | #11 |
|
Kız Kaçırmada Ceza İndirimi İptal Edildi...
Edinebildiğim bilgilere göre;
Anayasa mahkemesi Başkanvekili Haşim Kılıç,Kumluca Asliye Ceza Mahkemesi'nin TCK daki kız kaçırıp bırakana indirimin iptali istemiyle yaptıkları başvuruyu sonuçlandırdıklarını söyledi. Yüksek Mahkeme, hafif eylemle daha ağır eylemler arasında aynı cezanın uygulanmasının Anayasa’daki hukuk devleti ilkesine, adalet anlayışına ve eşitlik ilkesine aykırı olduğu gerekçesiyle düzenlemenin iptal edildiğini açıkladı. |
11-12-2002, 22:46 | #12 | |||||||||||||||||||
|
Sayın Hykayar,
Tam olarak anlayamadım;
Zaten kız kaçırıp bırakanın cezasında indirim yapılması bu gerekçeye daha yakın değil mi? Adı geçen maddeleri henüz incelemedik, ancak geçen sene öğrenmiş oldugum faal nedamet kavramıyla bağdaştırdığımda failin mağduru zarar vermeden bırakmasının bir indirim sebebi olabileceğini düşünüyorum... Anayasa Mahkemesi indirim yapılmasını mı adalete ayrıkı bulmuş? Sevgilerimle.. |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Kadın Haberleri 2004 | Av.Habibe YILMAZ KAYAR | Kadın Hakları Çalışma Grubu | 108 | 21-12-2006 20:50 |
Kadın Haberleri 2005 | Av.Habibe YILMAZ KAYAR | Kadın Hakları Çalışma Grubu | 30 | 19-11-2006 16:22 |
Kadın Haberleri 2003 | Av.Habibe YILMAZ KAYAR | Kadın Hakları Çalışma Grubu | 61 | 29-12-2003 22:55 |
2002 Öss Sorularını Ele Geçirdik:))))) | Av.Habibe YILMAZ KAYAR | Site Lokali | 0 | 27-05-2002 13:59 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |