Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Kadınların Cinsel Hak ve Özgürlükleri

Yanıt
Konu Notu: 7 oy, 4,86 ortalama. Değerlendirme: Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 31-08-2003, 23:18   #1
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan Kadınların Cinsel Hak ve Özgürlükleri

Sayın Katılımcılar,

Bu bölümde kadının cinsel haklarını tartışmaya açmayı öneriyorum.

Görüş ve katılımlarınız için simdiden teşekkürler..

Saygılar..

Av.Habibe Yılmaz Kayar
İstanbul Barosu
Old 01-09-2003, 09:50   #2
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Sayın hykayar,
Başlık çok ilginç.. sevgili kadınların, cinsel haklarına bir sınırlama mı var ki?

Cinsel hakka sınırlama yı olumsuz manada değerlendirirsek belki taciz, istem dışı zorlama vs.. akla getirilebilir.. ama bu da hak kapsamında düşünelemez..

Galiba biz erkekler kadınları hiç anlayamıyoruz.
Saygılarımla.
Old 01-09-2003, 10:08   #3
Sibel

 
Varsayılan

Çok doğru sayın Tikici;
Siz erkekler kadınları anlayamıyorsunuz.. !
Kadınların cinsel haklarına yapılan sınırlama bizim toplumumuzda öncelikle aile içinde başlamakta... Tabu adı altında bir çok kadın tercihlerini kendilerini yapamadan ömür boyu sürmek üzere planlanan bir yaşamın içerisinde buluyor kendisini..
Yaşamını birlikte sürdüreceği kişiyi seçme hakkı kendisine verilmeyen pek çok kadın var....

Ülkemizdeki kadınların bir çok sınırlama altında yaşadıkları düşünülürse, bu özel ve büyük alanının sınırlanmadan es geçileceği düşünülemez tabii....
Old 01-09-2003, 12:15   #4
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Sayın Sibel,

Biz erkekler kadınları anlamaya çalışıyoruz. Ne var ki ben kesinikle insan kavramından soyutlanarak ele alınmaya çalışılan kadınları anlayamıyorum. Kadın da herşeyden önce insandır. Erkek hakkı- kadın hakkı ayrımına baştan itiraz ediyorum. İnsan hakkı yeterli bir ifadedir.

Bu bağlamda, kadın'ı insan kavramından soyutlayarak ayrımcılığa çanak tutmak bir yana, kadın' ın haklarını da kendi içinde cinsel, vücut, yaşama, ifade etme, el, kol vs.. ayrımlara tabi tutmak olayı tanımsız hale getirmektedir.

''Kadın' ın cinsel hakkı'' cümlesinden ben bir şey çıkaramadım. Bu benim algılama bozukluğumdan kaynaklanıyor olabilir. Ancak, açıkca ve tüm samimiyetimle ifade edeyim ki ben bu cümleye uygun cevap bulamadım. Uygun cevabı da sabırsızlıkla bekliyorum.

Bari küçük bir iyilik yapın da öğrenmiş olalım. Kadını anlamaya başlayalım

Türkiye'de kadın' ın partnerini serbestçe seçme hakkına müdahale edildiği doğrudur. Ancak, bu salt cinsel hak olarak sınırlandırılamaz. Geniş manada yapılan yorum ile cinsel hakka müdahale akla gelebilir..

Sayın Sibel,

Konu tartışılmalı fakat başlık ''Cinsel hak'' olarak yer almamalı.. ''Kadın'ın tercih hakkına müdahale'' yada benzeri bir ifade olmalı diye düşünüyorum. Sayın ve sevgili hykayar, eminim konuya giriş yaparak tartışmaya yön verecektir.

Diğer yandan, Site lokalinde izlediğim güzel şiirlerinize atfen yöneltilen gurur verici tanımlamalar beni çok etkiledi. Yazarken Sayın kelimesi yetersiz kalıyor gibi..
Old 01-09-2003, 12:58   #5
Sibel

 
Varsayılan

Sevgili ve Sayın Tikici;

Özümüzde elbette hepimiz insanız... Sizin bu ifadenizin altına imzamı atabilirim. Siz sorunun asıl kısmını görebilmiş nadir insan-erkeklerden oluyorsunuz.. Bunun için ben de insan-kadın olarak teşekkürlerimi sunuyorum
Şaka bir yana; kadını insan olarak görmek ile yukarıdaki başlıktaki sorunu bir parça olsun aydınlatabiliriz...
Yukarıda yazmış olduğum "kadının partnerini seçme hakkı " örneği, buzdağının görünen kısmıydı Sayın Tikici; yazılabilecek pek çok farklı örnek var bu konuda.. Ve inanın bunlar bence tamamen "Cinsel Hak" ismi ile ifade edilebilir..

Sizin ifadenizden yola çıkacak olursak ; "Cinsel Haklara Müdahale" elbette "Cinsel Hak" başlığının bir alt konusu olarak ele alınabilir. Ama bu alt başlık "Kadının Cinsel Haklarının " ne olduğu ve bu haklar ile ilgili ne yapıldığı sorusunu yanıtlamıyor..
Sanırım bizler burada konunun başlığının ne olacağı üzerine değil, başlığın altında neleri tartışabileceğimiz üzerine konuşmalıyız..
Bilmem anlatımım yeterli oldu mu ? )

Diğer yandan; Sayın veya Sevgili kelimesinin adımızın önündeki duruşu değil, içeriği ve ne anlamda kullanıldığı önemlidir.. Siz ne istiyorsanız adımın önüne o sıfatı yerleştirin Sayın Tikici.. )

Saygılarımla.....
Old 01-09-2003, 14:35   #6
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Diğer yandan; Sayın veya Sevgili kelimesinin adımızın önündeki duruşu değil, içeriği ve ne anlamda kullanıldığı önemlidir.. Siz ne istiyorsanız adımın önüne o sıfatı yerleştirin Sayın Tikici.. )



Haklısınız..
İyice düşünüp karara varıncaya kadar sadece '' '' işaretini koymam ve bir kaç kez daha şiirlerinizi okumam fena olmayacak.

saygı ve düşüncelerimle..
Old 01-09-2003, 16:22   #7
AllMcBeal

 
Soru

Sn. hykayar,
"kadının cinsel hakları" kavramını biraz daha açarak tartışmayı başlatacağınızı umuyorum. Neyin tartışılacağı sizce de biraz muğlak değil mi?
Old 01-09-2003, 21:38   #8
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Bireysel olan , milyonlarca olan,sık sık olan ,yaygın olan hak ihlalleri eğer bir cinsiyette etkisini gösteriyorsa,şeklen insan hakları olarak tanımlamak yerine_elbette insana ilişkin- hakları ihlal edilen grubun adı ile anılması hemen itiraza uğruyor.Garip bir şekilde bu itiraz özellikle kadın gündeme geldiğinde dikkat çekici,Örneğin çocuk hakları dendiğinde bu yönlü itiraz olmuyor.İşçi hakları dendiğinde de..Ama kadın hakları dendiğinde ilk duyulan yanıt;

(sn.Tikici'nin Sn.Sibel'e verdiği yanıttan alıntıdır)
"Erkek hakkı- kadın hakkı ayrımına baştan itiraz ediyorum. İnsan hakkı yeterli bir ifadedir.
Bu bağlamda, kadın'ı insan kavramından soyutlayarak ayrımcılığa çanak tutmak bir yana, kadın' ın haklarını da kendi içinde cinsel, vücut, yaşama, ifade etme, el, kol vs.. ayrımlara tabi tutmak olayı tanımsız hale getirmektedir."gibi

Kadın hakları aynı zamanda kadının insan haklarıdır ve olayı doğru tanımlamak için kullanılmaktadır. Tanım konusunda doğrusu daha fazla yazmanın yararı olduğunu düşünmüyorum.

Kadının insan haklarında kadının cinselliğine yönelik haklarıni da kapsar.Bu başlık altında incelenecek bir çok konu olduğuna inanıyorum.Örneklemek gerekirse;
Bekaret,yasaların cinselliğe ilişkin düzenlemeleri,namus suçları,cinsel şiddet,evlillik içi tecavüz,taciz,doğurganlık hakları ,kadınların medeni hallerine bakılmaksızın cinselliklerini yaşaması vb.bu başlık altında incelenebilecek haklar ,dolayısı ile olası ihlallerdir.

Kadının kendi vücudu üzerinde kontrol hakkının tanınması ve olanaklı hale gelmesi,kadının insan haklarına önemli bir katkı sağlayacaktır...

Katılımların devamını diliyor, saygılar sunuyorum.
Old 03-09-2003, 22:20   #10
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan www.die.gov.tr den alıntıdır..

Not: Başka bir başlık latında kadın erkek eşitliği yer aldığından silinmiştir.
Old 04-09-2003, 07:33   #11
Sibel

 
Varsayılan

Sayın Tikici!
Ne kadar mutlu olduğumu anlatamam.. Sonunda adım adım kadın-erkek eşitliğinde bir adım daha attığınız için çok ama çok mutluyum..)
Old 04-09-2003, 10:13   #12
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan BEKARET KONTROLÜNE HAYIR!

BEKARET KONTROLÜNE HAYIR!



"İnsanın biyolojik yapısının ahlâki değerlerle kurulan ilişkisini anlamak zordur. İnce ve yararsız bir zarın, kadın bedeninin en önemli kısmı sayılması, doğrudan ahlâki değerlerle ilgili. Söz konusu olan erkeğin namusunu, yakınındaki kadının zarının sağlamlığı ile ölçen, ikiyüzlü ölümcül bir ahlâk anlayışıdır. İlk cinsel deneyimin, evlilikte yaşanması yalnız kadına uygulanan toplumsal bir kuraldır. Bekaret ve kazandırdığı iffet, kadın için aranır bir özellikken, cinsel deneyime sahip olmak, erkek için övünç kaynağıdır. Ahlâka ilişkin yasa ve standartlar, bütün insanlara eşit uygulanmadığı sürece, bu kurallar aslında ahlâk dışı olmaktadır..." (Yıldız Temürtürkan, Yeter, Bekaret Kontrolüne Hayır! Bedenimiz Bizimdir! Kampanyası Bülteni, Ankara 1990 s.1.)

İşe girerken bekaret kontrolü, okula-yurda geç kalsan bekaret kontrolü, göz altına alınsan bekaret kontrolü... 1980 sonrasında yükselen kadın hareketinin önemli mücadele alanlarından biri oldu, bekaret kontrolleri.

Aralık 1988'de Harita Genel Müdürlüğü, işe alacağı kadınlardan "bekaret raporu" isteyince kadınlar, Müdürlüğü telgraf yağmuru ile protesto ettiler. 1989'da Ankara'da Feminist Haftasonu adıyla anılan toplantıda alınan kararla başlatılan "Bedenimiz Bizimdir, Cinsel Tacize Hayır Kampanyası"nda, en önemli taleplerden biri, bekaret kontrollerine son verilmesiydi. Ankara'da, İstanbul, İzmir'de de yüzlerce kadın, bu konuda kampanya yürüttü.

90'lı yıllarda da, özellikle ortaöğretimde, küçük yaştaki kız öğrencilerin intiharlarına yol açan bekaret kontolleri, ülkenin birçok yerinde kadınların protestolarına neden oldu. Ula'da, lise 1. sınıf öğrencisi Güzide'nin, Okul Müdürü'nün babasına, "kızına dikkat et, erkeklerle dolaşıyor, en iyisi bakireliğini kontrol ettir" dediğini duyarak intihar ettiği, aynı okulda, bir kız öğrencinin daha aynı nedenle intihara teşebbüs ettiği, Aydın'da lisedeki bir kız öğrencinin, okul yönetiminin başvurusu üzerine, Emniyet yetkilileri tarafından yakalanarak bekaret kontrolüne gönderildiği haberleri üzerine kadınların protesto eylemleri yükseldi.

1995 yılı Şubat ayında, okul müdürlerine kız öğrencilere iffet denetimi yetkisi veren ve bekaret kontrolünü meşrulaştıran M.E.B. Ortaöğretim Disiplin ve Ödül Yönetmenliği'ne karşı, ülkenin dört bir yanında eylemler başladı. Tam bu süreçte, İstinye İmam Hatip Lisesi'nden bir kız öğrenci, parkta erkek arkadaşları ile konuşurken yakalandığı için bekaret kontrolü yapılacağı endişesi ile intihar etti. Aynı süreçte kadınlarla ilgili bakanın bile bekaret kontrolünü savunan açıklamalarına rağmen, kadınlar bekaret kontrolüne karşı mücadelelerini sürdürdüler.

Nihayet, 21 Ekim 1998'de Adalet Bakanlığı, bekaret kontolünün ancak takibi şikayete bağlı suçlarda, mağdurun rızası alınarak, ırza geçme gibi re'sen takip edilen suçlarda ise ancak hakim kararı ile ve gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısının yazılı izni ile yapılabileceğini belirten bir genelge yayınladı.


Kaynak

2000 Ajandası
Kadın Eserleri Kütüphanesi

Ek Not:
Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi'nin 1992 yılında tüm hekimlere gönderdiği bildiriyle, Türk Tabipleri Birliği Etik Kurulu'nun 1994 yılındaki raporunda, bu konu geniş olarak ele alınmış ve kadının cinsel kimliğine bir saldırı olarak tanımlanan "kızlık zarı incelemesinin" hiç bir yasal dayanağının bulunmadığı gibi, bu işlem sırasında tıbbi etik ilkelerinin de çiğnendiği dile getirilmiştir. Böylece hekimler, yasal bir gerekçe olmadığı sürece bu incelemeyi yapmamaları gerektiği konusunda bilgilendirilmişlerdir.

Hastanın rızası olarak değerlendirilen bu durum ancak özgür koşullarda gerçekleştirildiğinde bir anlam taşıyacaktır. "Bekaret muayenesi" için hekime getirilen kadının hangi koşullar altında bu incelemeyi kabul ettiği düşünülmelidir. Böyle bir durumda tam bir rızadan söz edilemeyeceği de dikkate alınmalıdır.
Old 04-09-2003, 16:14   #13
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

cocuk hakları basliginin itiraza ugramamasi normal, eger onlarda da kızları soyutlayarak kızcocuk hakları denilse o da tepki gorecektir, ayni ornegi kadin isci haklari olarak da dusunebiliriz.
insan haklari da tepki duymadigimiz bir ana baslik, ama kadin haklari dendiginde sorun cikiyor, iticilik kazaniyor, bu kavramin karsitinin yani "erkek haklari" kelimesinin hic duyulmamasi ise bir baska vakia.
kadinlarin cinsel haklari baslikli bir forumun, hukuki duzenlemelerden cok, once bireysel ve devamindaysa toplumsal kazanimlarla, bir diger ifade ile, kati deger yargilarinin toplumsal surec icinde orselenmesi ile basari kazanabilecegini dusunuyorum. ki nitekim, dunun tabusu, bugunun uzerine cok rahat yazilip cizilebilen , tartisilabilen bir konu olmustur da.

hukuk toplumu degistirmez, ileri goturmez, toplum degisir ve hukuk kurallari da onu izlerse cumlelerimizdeki unlem isaretleri sona erer.

bu da ancak once bireysel cabalar, elestiri ve zarar gorecegini pesinen kabullenip hareket eden bilincler , cesaret , nihayetinde bireyin kendini oldugunca ortaya koyma cabasiyla baslar, toplumsal alanda salt kendi cinsinden destek gordugu takdirde bile, dile getirilmeye calisilan kazanim elde edilmis olur.
Old 05-09-2003, 12:17   #14
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Önemli Bekaret...21.yy....Hala Tabu....

Geleneksel anlamda bakirelik cinsel deneyimi olmamayı ifade ediyor. Bu tanım her iki cins için söz konusu olsa da toplum bekareti yalnızca kadına yönelik olarak kutsallaştırmış.

Erkeğin bekaretini kaybetmesi erkekliğe atılan bir adım olarak algılanırken, kadının bekareti ancak evlendiği erkeğe sunulacak bir hediye olarak kabul ediliyor. Bu inanış doğrultusunda çoğu toplumda evlilik öncesi cinsel ilişkiye bir sınırlama getirilmiş. Üstelik bekareti daha da kutsallaştırmak için çoğu kez bekaret hakkında konuşmamak yeğlenmiş. Dolayısıyla 21. yüzyılda bekaret hâlâ bir tabu olma özelliğini koruyor.


Bugün birçok aile için çocuklarının cinsel yönden sağlıklı olup olmadıkları, güvenli ve sağlıklı seks yapıp yapmadıklarından daha önemli olan şey, onların bakire olup olmadığı. Bu tavır özellikle kız çocuklarının ailelerinde daha yoğun bir biçimde sergileniyor. Oysa gençler cinsellik hakkında en sağlıklı bilgilere ancak aileleriyle konuşarak ulaşabilir.

Ancak çok geniş bir kesimin mesajı her zaman “Bakire kal!” şeklinde olduğu için, bu iletişim ya hiç başlamaz ya da bu kesin mesajla sona erer.

Geleneksel yapının bakirelik hakkındaki bu kesin yargısına karşılık popüler kültür, özellikle de medya kadının cinsel yönden aktif olduğuna ilişkin bir tavır sergiliyor. Gerek şarkı sözlerinde, gerek basındaki fotoğraflarda, gerekse TV'de yer alan popüler isimlerin yer alış biçiminde cinsel figürler ön planda. Bu sebeple cinsellik ekranın arkasındakiler için giderek daha fazla bir baskı oluşturuyor.

Bekaretin toplum tarafından tabu haline getirilmesi, özellikle cinselliğini henüz yeni keşfedenlerde fiziksel ve ruhsal birtakım sorunların çıkmasına sebep oluyor. Kadınların en büyük kabusu olan “gerdek gecesi sendromu”, yine bekaretin bu kadar kutsal olduğuna dair bir şartlanmadan ileri geliyor. Hatta kimi kadınlarda bu sendrom giderek daha büyük bir sorun olup, frijitliğe kadar varabiliyor.


Türkiye ve gelişmekte olan ülkelerde bekaret sebebiyle işlenen cinayetlerin sayısı hiç de azımsanmayacak ölçüde. Özellikle bakire olmadığı için kızını, kardeşini ya da akrabasını öldüren, öldürmeye teşebbüs eden birçok kişi var. Üstelik bu cinayetler töreler tarafından da onaylanmakta ve toplum tarafından meşru görülmekte.

Bakirelik hakkındaki bu görüşler kadının ister istemez bekarete karşı çekimser bir tavır sergilemesini beraberinde getiriyor.

Kadınların korkulu rüyalarından biri de, bir sonraki ilişkilerinde beraber oldukları erkeğin bakire olmadıkları için kendilerinden ayrılabilecekleri ya da birlikte olmak istemeyeceklerini düşünmeleri. Aslında bu düşünce pek de yanlış sayılmaz. Çünkü birçok erkek birlikte olduğu kadının bakire olup olmadığını çok fazla önemsiyor.

Erkeklerin, toplumun, ailenin ve törelerin bakış açısı ne olursa olsun kadınlar bedeninden ve davranışlarından yalnızca kendisi sorumludur.. Bu yüzden kadın kendisi için en doğru kararı verip, cinsel ilişkiye girmek ya da girmemek özgürlüğüne sahip olmalıdır. Birlikte olmaya ve bu birlikteliği kiminle yaşayacağına karar vermek, kadının bedenine ve geleceğine sahip çıkmanın aşamalarından biri. Bu sebeple sağlıklı birliktelikler kurmak ve kadının kendisi ile barışık olması için, tercihler; toplumsal töreler, tabular ve değer yargılarının esiri olmaksızın özgür iradeyle yaşanmalıdır .




----------------------------------------------------------------------------------

Ne dersiniz?
Old 05-09-2003, 12:45   #15
AllMcBeal

 
Rahatsiz

"cinselliğimi sağlıklı yaşıyorum, çünkü bakire değilim." artık cinselliği "sağlıklı" yaşamanın koşulu bakire olmamaktan geçiyor. yazık ki bekaret tartışması bu noktada. günümüz "çağdaş" kadınları ne mutlu onlara ki bedenlerinin hakimiyetini ele geçirmişler ve sık cinsellik yaşamayı gururla anlatır hale gelmişler. tabii ki; belli olgunluğa gelmiş, kendi ayakları üzerinde durabilen bir kadının cinselliğini yaşaması doğru olabilir. ama ergenlik dönemini yaşayan bir genç kızın "bekaret mi, o da ne," yanılgısını yaşayarak, saflık ve toyluk döneminde cinsel ilişkiye girmesini engelleyici bir unsur ise bekaret kalkanı ne mutlu ona ki, doğru amaca hizmet ediyor. gelişmiş ülkelerdeki ahlak erozyonuna bir bakın. 13-14 yaşlarında ilk cincelliğini yaşayan genç kız, 20'li yaşlara geldiğinde sürekli bir beraberliği yoksa, sırf bu ihtiyacını giderebilmek için erkeklerle beraber oluyor. bu davranış şekli mi gelişmişlik oluyor yani? bence değil. elbette; bakire olmamak cinayet sebebi olmamalıdır. bunun savunulacak tarafı yok. ama özellikle 80'lerden sonra yaşanan ahlak çöküntüsüne bir ölçüde dur diyebiliyorsa malum zar, bırakın yerinde kalsın ve bayanlar gerçekten kendinden emin oluncaya ve beraber olmak istediği erkeği buluncaya kadar koruma görevini yerine getirsin.
Old 05-09-2003, 17:16   #16
Admin

 
Varsayılan

Alıntı:
Alıntı yapılan mesajın sahibi: AllMcBeal
20'li yaşlara geldiğinde sürekli bir beraberliği yoksa, sırf bu ihtiyacını giderebilmek için erkeklerle beraber oluyor. bu davranış şekli mi gelişmişlik oluyor yani?

Eğer cinselliği kendi ifadenizde nitelendirdiğiniz üzere "ihtiyaç" olarak görüyorsanız, bu ihtiyacın giderilmesini niçin eleştirdiğinizi anlayamadım? 20 yaşındakilerin yemek yeme, su içme, senede bir kez tatile gitme ihtiyaçlarına da olumsuz bir bakışınız var mı?
Old 05-09-2003, 23:08   #17
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Sayın AllMcBeal,

Madem yazdınız, aşağıdaki ifadelerinizi açıklamalısınız; merak uyandırdınız:

''gelişmiş ülkelerdeki ahlak erozyonuna bakın'' demişsiniz:
ahlak erozyonun gelişmemiş ülkelere göre daha ileri olan kadın hakları nedeni ile mi ortaya çıktığını savunuyorsunuz?

''''13-14 yaşlarında ilk cinselliğini yaşayan genç kız, 20'li yaşlara geldiğinde sürekli bir beraberliği yoksa, sırf bu ihtiyacını giderebilmek için erkeklerle beraber oluyor. bu davranış şekli mi gelişmişlik oluyor yani? bence değil''' demişsiniz:
Gelişmişlik sözcüğünü neden bu kadar fazla kullanıyorsunuz?

''ama özellikle 80'lerden sonra yaşanan ahlak çöküntüsü'' demişsiniz: Bu kavramı da nedenleri ile birlikte biraz açar mısınız?

''ahlak çöküntüsüne bir ölçüde dur diyebiliyorsa malum zar'' demişsiniz: Bu denli etkin ve etken bir şey mi bu malum zar? Örneğin banka hortumlamaya da 'dur' diyebilir miydi?

''bayanlar gerçekten kendinden emin olunca'' demişsiniz: Cinsellik bu denli zorlu bir mücadele mi? Kendinden emin olmayanların cinselliği olmayacak mı? Kendinden emin olmak ne anlama geliyor?

''beraber olmak istediği erkeği buluncaya kadar koruma görevini yerine getirsin'' demişsiniz: Koruma kadının kendi isteklerinden kendi bedenini koruması mı? Yoksa bu durdurucu zar kadını beraber olmak istemediği erkeklerden mi koruyacak?

Ben mi çok anlayışsızım? Konu mu çok karmaşık?
Çok mu soru sordum? Bu soru da mı fazlalık?

Meraklarımla

Bir Dost
Old 06-09-2003, 20:43   #18
Merhaba

 
Varsayılan

Sayın AllMcBeall,

Konu ile ilgili düşüncelerinize katılmıyor olmamın çok ötesinde, temelde bu düşünceleri taşıyor olmanızın çok ta şaşırtıcı olmadığını, erkek tanrılar (!) için (istemleri dışı hazırlanmış ) milyonlarca kurbandan biri olduğunuzu düşünüyorum.

Eğer bir kız çocuğu, çok küçük yaştan başlayarak erkek kardeşinin yetiştirildiği ortamda, aynı isteklerle ve onurlarla, aynı ciddilik ve özgürlük içinde, aynı eğitimi alarak, aynı oyunları oynayarak yetiştirilse, aynı geleceğe sahip bulunsa, çevresinde iki anlama yer bırakmayacak kesinlikte eşit kadınlarla eşit erkekler bulunsaydı, o kız çocuk, yetişme sürecinde kendi öz saygınlığına kavuşurdu.O zaman kız çocuğu çevresinde yalnız erkeklerin değil, her iki cinsin malı olan bir dünya bulacaktı.Babasına duyacağı sevgiye bir güçsüzlük duygusu değil, bir yarışma isteği karışacaktı.Genç kız olarak edilginliğe yönelmeyecekti.Çalışma ve spor ve diğer etkinliklerle değerini göstermesine izin verileceği için , oğlan çocuklarla etkin olarak yarışabilecek, erkekten farklı olma aşağılık duygusunu yaşamayacaktı.Nitekim kafasına böyle bir fikir sokulmasa, ve erkekler kadar kadınlara da saygı duyması gerektiği öğretilse, oğlan çocuğunda da büyüklük duygusu olmayacaktı.Böylece küçük kız, kendine hayranlık ve düş gibi kısır yollardan aşağılık duygusunu ödünlemeye çalışmayacak, kendini olmuş bitmiş bir veri diye görmeyecek, yaptığı işle ilgilenecek, her işe canla başla sarılacaktı.Eğer özgür bir yetişkin insan geleceğine açık olsaydı, genç kızın erginlik çağı da tıpkı oğlanınki gibi kolayca aşılabilecekti.Bir anda başlayan aylık rahatsızlıklar ve tabu edinimlerle yuvarlandığı kadınlık uçurumu bu derece korku vermeyecekti kendisine.Yazgısının bütünü karşısında böylesine korkulu bir tiksinti duymasaydı, o körpecik cinselliğini tıpkı erkek çocuk gibi rahatça kabullenecekti.Tutarlı bir cinsel eğitimin de bu bunalımı atlatmasında büyük yardımı olacaktı elbette.Kız erkek bir arada okutulsaydı, o zaman o yüce erkek efsanesi doğmayacaktı.Günlük yaşamın içli dışlılığı ve hilesiz yarışlar bu efsaneyi yıkmaya yetecekti.Kız erkek çocuk birlikteliğine yöneltilen suçlamaların altında hep cinsel tabular yatmaktadır.Oysa genç bir yetişkindeki merak ve zevki yasaklamaya, bilinçaltına itmeye çalışmak boşunadır.Böyle bir tutumla olsa olsa birtakım doyurulmamış arzular, musallat fikirler ve sinir bozuklukları yaratılır.Genç kızların o aşırı duygululuğu, kendi cinslerine duydukları ateşli sevgi, düşsel kara sevdalar ve bunların yanlarında getirdikleri bütün o saçmalıklar ve dağılmalar , çocuksu oyunlarla birkaç kesin yaşantıdan çok ama çok daha fazla zararlıdır.Erkeğe kendini bakire ve tertemiz (!) sunmak zorunda olduğu bir yarı tanrı değil de, yalnızca bir arkadaş, bir dost, bir eş gözüyle baktığı zaman, genç kızın en büyük kazancı, kendi varlığının sorumluluğunu yüklenmekten kaçmamak olacaktır.İşte o zaman kendisini erkeğe sunacağı dokunulmamış bir armağan, bir hediye olarak görmeyecektir Cinsel yaşam ve sevgi kendi benliğinden istifa değil, özgür bir biçimde kendini aşma niteliğine bürünecek, genç kız bunları iki eşit varlık arasındaki ilişki biçiminde yaşayabilecektir.( Her nasılsa erkeklerin hiç te böyle kaygıları yok.Tam aksine, evlilik öncesi yaşadıkları ilişkilerin çokluğuyla övünürler.Ama çoğunluğu da gerçekten evlenecekleri zaman, dokunulmamış, el değmemiş ve tümden kendilerinin sahip olacakları bir armağan isterler.Aslında bu tutum da erkek genelinin sahtekarlığıdır.)

"Kadın, akıl sır ermez bir yazgının kurbanı değildir.Ona özellik kazandıran benzersizlikleri, ancak taşıdıkları anlama göre önemlidir, değişik açılardan bakıldığında aşılacaktır bu benzersizlikler.Kadın cinsel yaşantısı sırasında erkeğin üstünlüğünü hissetmekte ve çoğu kez bundan nefret etmektedir.Erkeğin saldırganlığı , ancak erkek üstünlüğünü savunmaya yardımcı bu düzen bütünü içinde, erkeklere özgü bir ayrıcalık haline gelmektedir.Ve kadın zaten başından beri doğal olarak öyle olduğunu düşündüğü için, sevişme sırasında kendini edilgin hissetmektedir.İnsani saygınlığa sahip çıkan birçok çağdaş kadın bile, cinsel yaşamlarını hala bir kölelik geleneği içinde sürdürmektedir.Bunun sonucu olarak bilinçaltında biriktirdikleri tiksinti ve nefret , fiziksel anlamda cinsel soğukluk olarak ortaya çıkmaktadır.Oysa gerçek başka türlü olsaydı, sevişme sırasındaki hareket ve durumların taşıdığı simgesel anlam da tepeden tırnağa değişecekti.Yengi ve yenilgi kavramları, yerlerini karşılıklı alışveriş düşüncesine bırakacak, cinsel süreç dengeli, çok daha olumlu ve karşılıklı doyurucu bir olgu olarak ortaya çıkacaktı.Gerçekte erkek te tıpkı kadın gibi,etten kemikten yapılmış, dolayısıyla edilgin, hormonlarının ve türünün oyuncağı, arzularının kurbanı kaygılı bir varlıktır. İkisi de kendi başlarına, kendilerine özgü bir biçimde, insan vücüdu haline gelmiş varlığın garip iki anlamlılığını yaşamaktadırlar o süreçte.Birbirleriyle çatıştıklarını sandıkları kavgalarda, her biri, kendisinde nefret ettiği yanları karşısındakine yansıtarak, aslında kendi kendisiyle savaşmaktadır.Kadın da, erkek te, içinde bulundukları durumun iki anlamlılığını yaşayacak yerde, pislikleri karşısındakine yükleyip, şanları şerefleri kendisine ayırmaktadır.Oysa ikisi de bu insanlık durumunu alçakgönüllü bir açık görüşlülükle yüklenebilse, birbirlerinin karşısına benzer yaratıklar olarak çıkacak, cinsel süreci de dostluk içinde yaşayacaklardı.İnsan olmak, insanları birbirinden ayıran bütün benzersizliklerden daha önemlidir.İnsanlara üstünlük sağlayan, hiçbir zaman doğanın verdiği şeyler değildir.Eskilerin deyimiyle erdem, bize bağlı olan şeylerle ölçülür.Her iki cinste de aynı bedensel ve akılsal süreç, aynı bitimlilik ve aşkınlık dramı oynanmaktadır.Zaman ikisini de aşındırmakta, ölüm yollarını gözlemekte, birbirlerine aynı temel gereksinimlerle bakmaktadırlar.Özgürlüklerinden aynı derecede gurur duyabilirler, ve bir kez bu özgürlüğün tadını alsalar, bir daha öyle aldatıcı ayrıcalıklar için çekişmezler.Ve işte o zaman gerçek bir dostluk doğar aralarında." (Simon de Beauvoir)

Bu gerçekler ışığında sizi anlamak hiç zor değil.Ama çok zor, hatta imkansız olan, sizin ve sizin gibi düşünen milyonların bu düşüncelerdeki evrensel gerçekliği anlayabilmeleridir..Çünkü var olan durumlar içinde şekillenen yaşamlarında o milyonlar,geldikleri noktada gerçek kimliklerinde oldukları yanılgısındalar..Aslında başkalarının şekillendirdiği, ve topluma kendi özgür düşüncelerinden yoksun bir birey olarak sunulan milyonlar onlar..Kendi iç yolculuğunu, o çok zor ve fakat muhteşem iç yolculuğunu yapabilmek cesaretini gösteremeyen, bunun için gerekli düşünce özgürlüğünden ve derinliğinden yoksun olanlar için en kolay kaçış yolu, kaygan ve temelsiz referanslarla oluşmuş bir takım değer yargılarını sahiplenmek ve onlarda kimlik bulmaktır.Kendilerini topluma bu kimlikle takdim ederken, hiçbir zaman kendi özgüvenlerini duyma şansları da yoktur.Hatta daha da ileri giderek, sahiplendikleri kimlikle kendi içselliklerinin çatışmasında dürüst davranma şansları da yoktur, kendi gerçekliklerini yaşama isteğinde bile teslim oldukları, o, yama olarak sahiplendikleri kimliktir.Bu durumda kim çıkıp ta o kişinin, bırakın başkalarını, kendine karşı dürüst davrandığını söyleyebilir.

Tüm üyelere ve konuk okurlara ve tabii size saygılarımla.
Old 06-09-2003, 21:42   #19
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Yazdiklariniza kelimesi kelimesine katiliyorum sayin Merhaba
ve elbette sevgili de Beauvoir'- a

Gruba gonderdigim bir yazida ben de iki cins arasindaki bitmek tukenmek bilmeyen ve cogunlukla da kadin aleyhine ilerleyen trajedinin dogalliktan uzak bir olusum, birer ogreti urunu oldugunu dile getirmeye calismistim. farkli yetisitirilerek yalitilmalar uzaklasmayi, uzaklasmalar karsilikli didikleme ve meraki, bastirilan tarafta hastalikli yakinmalari ve fiili olarak da haksizliga ugramayi, haksizliklar sinmeyi ya da siddetli/siddetsiz tepkileri, tepkiler de bitmek tukenmek bilmeyen savaslari onumuze getirip duruyor. ve tabii ki tum bu dongunun temelinde de bugun hala cozumsuz bir sorun gibi, hala etik gibi kavramlarla iliskilendirilen, son derece de muglak olan "iffet" kavrami ve nihayetinde de kadin cinselligi bulunuyor

neler olup bitiyor sorusunu anlamak ve devaminda cozum nedir i arastirmak noktasinda; kadinin birey olarak once kendini tanimasi, onceliklerini belirlemesi gerekiyor.

simone de beauvoir in alinti yaptiginiz kitabini da iceren ancak adlarini tam olarak hatirlayamadigim (genckizlik cagi, evlilik cagi, akil cagi idi yanilmiyorsam) birbirini tamamlayan üc kitabinin ve herriet lerner in de kandirma dansi -kadinlarda -mis gibi yapma- ve dans eden benlikler kitaplarinin okunmasinin cok yararli olacagini dusunuyorum

saygilarimla ve hosgeldiniz
Old 02-10-2003, 15:14   #20
AllMcBeal

 
Varsayılan

Slm, sanıyorum çok tepki toplayan cümleler sarfetmişim bu konuda, işlerimin yoğunluğundan dolayı daha evvel yanıt veremediğim özellikle benden yanıt bekleyenlerden özür diliyorum.
Evet cinsellik de bir ihtiyaçtır ancak sadece fiziksel değil aynı zamanda duygusal bir ihtiyaçtır da...Hatta özellikle manevi yönü olmazsa olmaz bir ihtiyaç. Sn.Admin'in alıntısı bana ünlü Papa fıkrasını hatırlattı, hani şu "burada genelev var mı?" fıkrası.
Sn. Bir Dost; gelişmiş sözcüğünü tırnak içinde kullandığımı belirtmek isterim. Hani modern(!), çağdaş kadınlarla(!) dolu bu "gelişmiş" ülkelerde geniş anlamda cinsellik ve dar anlamda bekaret tabu değil ya o bakımdan. Ben genel olarak ahlak çöküntüsünden bahsediyorum. Bu kadar sevimsiz ve işlevi olmayan bir obje olsaydı bu malum zar birçok Avrupa ülkesi ve ABD evlilik öncesi beraberliklerin önüne geçebilmek için çok ciddi bütçeler ayırmazdı bu işe. Gençleri peşinden sürükleyen starlar, röportajlarında bekareti özendirici konuşmazlardı herhalde. Yine zaman içinde yavaş yavaş enjekte edilerek dürüstlük, şeref, namus vs. gibi kavramlardan hergeçen gün biraz daha uzaklaştırılmasaydık, kimbilir belki banka hortumlamanın da önüne geçebilirdi malum zar. Ben bakire olmamayı cinayet sebebi saymıyorum. Erkeklerin mağrur bir komutan edasıyla etrafta dolaşıp dost sohbetlerinde başarılarını anlatıp (elinin kiridir helal olsun aslanım) denmesini onaylamıyorum. Ben kadının hem kendisinden (ruhen), hem de kendi vücudundan emin olarak cinsellik yaşaması taraftarıyım. Hiç kimseye bedeni ile ilgili yaptığı tercihten dolayı yaptırım uygulanmamalı ama popülist söylemlerin etkisi ile de bu kez bekaret zarı öcü olarak nitelendirilmemeli,devamla bakire olmamak özendirilmemeli birçok aylık çağdaş(!) kadın dergilerinin yaptığı gibi. Ha bu arada Sn. Merhaba, hoşgeldiniz, ama belirtmek istedim, erkek tanrılara istemleri dışında hazırlanan bir kurban değilim, kadın-erkek ilişkilerinde bir tarafı kurban görenlerden de değilim.
Selamlar
Old 23-07-2004, 16:23   #21
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Kadın örgütlerinden cinsellik manifestosu

Kadının İnsan Hakları-Yeni Çözümler Vakfı’nın hazırladığı raporda, kadınlara cinsel eğitim, cinselliğini yaşamama hakkı ve kürtaj hakkının tanınması istendi.



Kadının İnsan Hakları ve Yeni Çözümler Vakfı, bir çalışma grubu oluşturarak, kadınların cinsel ve doğurganlık hakları üzerine rapor yayınlandı.



Raporda, kadınların kendi bedenleri üzerinde tam kontrol sahibi olma hakları bulunduğuna dikkat çekildi. Yasalar, gelenekler, töreler, din, toplumsal değer sistemleri, şiddet ve baskıların insan hakları ihlallerini meşrulaştırarak, kadının cinselliği üzerinde en güçlü kontrol araçlarından biri olduğu belirtilen raporda, kadının cinselliği ve bedeni üzerindeki kontrolün böylece yer yer örtüşebilen ama kadının insan hakları kapsamında ayrı ve farklı iki kategori olan cinsel ve doğurganlık haklarını çiğnediği kaydedildi. Raporda, kadınların cinsel hakları şöyle sıralandı:



KADINLARIN CİNSEL HAKLARI

Kadının çocuk doğurmaya yönelik cinsel ilişkiden bağımsız olarak, cinselliğini yaşamaya hakkı vardır. Her türlü cinsel faaliyet anne olmaya giden yolun başlangıcı olmak zorunda değildir,



CİNSEL EĞİTİM HAKKI

Kadının, bedenini ve cinsel organlarını tanımaya ve sevmeye hakkı vardır. Cinsiyet ayrımcılığı taşımayan cinsel eğitim de bir haktır,



Kadının şefkat ve cinsel ilişki istemeye hakkı vardır. Şefkat arayışı, cinselliği de içeren bir şekilde, her insanda olan doğal bir gereksinimdir,



Kadınların orgazm olmaya hakkı vardır. Orgazm, insanın, zevk alma hakkının bir parçasıdır,



Kadınların, yakın ilişkilerinde, özgür olmaya, kendi bedenlerini tanıyıp ondan zevk almaya hakları vardır,



Kadın ve kızların cinsiyetlerine saygı gösterilmesini istemek haklarıdır,



CİNSELLİĞİ YAŞAMAMA HAKKI

Kadının cinselliğini yaşamamaya da hakkı vardır.



Raporda, kadınların Doğurganlık Hakları da şöyle sıralandı:



DOĞURGANLIK HAKLARI

Doğurganlık ve bunun bedenimize etkileri hakkında bilgi sahibi olmak,



Sağlık kurumlarından ve hizmetlerinden faydalanabilmek,



Gebelik boyunca bir sağlık görevlisinin düzenli kontrolü altında olmak; gebelik, doğum ve doğum sonrası hakkında bilgi almak,



Doğumun yeri ve şekli konusunda seçenekleri bilip karar vermek; temiz bir yerde, bir sağlık görevlisinin yardımıyla doğum yapmak,



Doğum sonrası sağlık kontrollerini düzenli olarak yaptırmak; bebeğimizin beslenmesi ve bakımı ile ilgili destek almak,



Farklı gebelikten korunma yöntemleri hakkında bilgi sahibi olup aralarında seçim yapabilmek,



Doğurganlık konusunda ayrımcılıktan, herhangi bir zorlama ve/veya şiddette maruz kalmadan karar verebilmek,



Çocuk yapmak ya da yapmamak konusunda özgürce karar vermek,



Sağlıklı ve etkili doğum kontrol yöntemlerinden yararlanabilmek,



İstediğimiz sayıda çocuk yapmak; çocuklarımızın doğum aralığını belirlemek,



KÜRTAJ HAKKI

Gerektiği zaman sağlıklı, temiz koşullarda ve bu konuda eğitilmiş uzmanlar vasıtasıyla kürtaj olmak,



Cinsel ilişki yoluyla bulaşan hastalıklardan korunabilmek,



Kadının doğurganlığını, ya kendi bedeni, ya da ilişkide bulunduğu erkeğin bedeni yoluyla kontrol etmeye hakkı vardır. Aile planlaması için tek seçenek kadının bedeni olmamalıdır; ilişkide olduğu kişinin de aile planlamasına ortak olması gerekir.
Old 23-07-2004, 20:00   #22
ragıp

 
Varsayılan

kadın-erkek, siyah-beyaz, doğulu-batılı, zengin-fakir eşitsizliği kavramlarını anlamsız bulduğum için, kadın erkek eşitliği kavramını da anlamakta zorluk çekiyorum.Özür dilerim. 1 kg. pamuk mu ağırdır yoksa 1 kg demir mi. Bu bilmeceyi hatırlıyorum. Yüzlerce tartışmaya katıldım, ama arada eşitsizliği mantığım almadığı için eşitlik fikri bana soyut geliyor.
Elbette kadın erkek eşittir ve aksi düşüncenin olmasına dahi tahammül edemiyorum. Ama tartışmayı "toplumda kadın ve erkek bireylere yapılan ayrımcılık" gibi götürebilirsek, sanırım kadınların gereğinden fazla şikayeti olacaktır. Elbette ben de böyle bir ayrımcılığı içime sindiremiyorum.
Old 27-12-2004, 14:02   #23
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan Bakire Değilsin Diyen Eşe Tazminat

"Bakire Değilsin" Diyen Eşe Tazminat


Adana'da bir kadın, düğünden sonra bakire olmadığını ileri sürerek kendisini
kızlık muayenesine götüren, bakire çıkmasına rağmen baba evine yollayan kocasına
boşanma davası açtı. Yargıtay, çiftin boşanmasına ve kocanın tazminat ödemesine
karar verdi.

--------------------------------------------------------------------------------
Hürriyet
24/12/2004 Oya ARMUTÇU
--------------------------------------------------------------------------------
BİA (Ankara) - Yargıtay, karısını "bakire olmamakla" suçlayan kocaya tazminat
cezası verdi. Yargıtay yeni evli çiftin boşanma kararını da oybirliği ile onadı.

Dava konusu olay Adana'da yaşandı. Düğünden üç gün sonra K.Y. adlı koca, karısı
N.Y.'nin "bakire olmadığını" ileri sürerek kızlık muayenesine götürdü. Yapılan
kızlık muayenesi sonunda N.Y.'nin bakire olduğu anlaşıldı. Ancak K.Y. eşini
sürekli "Ben sana ısınamadım, kafamda soru işaretleri var" diye suçladı. Bir
süre sonra da N.Y.'yi babasının evine gönderdi.

Bu durumu içine sindiremeyen N.Y. adlı kadın da yerel mahkemeye başvurarak
boşanma davası açtı. Yerel mahkeme, kadının boşanma ve tazminat talebini kabul
etti. Bu karar koca K.Y. tarafından Yargıtay'da temyiz edildi. Yargıtay 2. Hukuk
Dairesi de davalı kocanın temyiz başvurusunu reddederek yerel mahkeme kararını
onadı. Kararda, şöyle denildi:

"Bakire olan kadına yönelik asılsız suçlama kişilik haklarına saldırıdır. Davacı
kadın bu suçlama karşısında boşanma davası açmakta haklıdır. Boşanmaya ve uygun
miktarda tazminata hükmedilmelidir." (OA/BB)
Old 31-12-2004, 02:10   #24
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Sn.Habibe hn.
Netice güzel de, neticenin gerekçesini yorumlarsak iş karışıyor sanırım,ne dersiniz?
Suçlama asılsız olmasaydı; kızlık muayenesine götürülmüş olmak kişilik hakkına saldırı oluşturmayacak mıydı yani??
Old 03-01-2005, 21:27   #25
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Sn Sehper,

Soruları çoğaltalım,

1-Kadına "bakiremisin" diye sörulabilir mi?

2-Bekaret kontrolü için muayeneye götürülebilir mi?

3-Doktor bu muayeneyi yapmakta yasalara uygun davranmakta mıdır?

3-Bekaret kadında "esaslı" bir vasıf mıdır?

4-Kadının evlenirken bakire olmaması "haklı "bir boşanma sebebi midir?Diğer başka ülkelerde bu konuda bir düzenleme mevcut mudur?

5-Ve diğer sorulabilecek sorular..


Bekaret konusu bu forumda kadınların cinsel hak ve özgürlükleri başlığı ile tartışılmıştı. Ama evlilik kurumu ve bekaret birlikte tartışılmamıştı.

Haydi tartışmaya devam edelim..


Saygılar
Old 17-03-2005, 19:24   #26
AllMcBeal

 
Varsayılan

1-hayır
2-hayır
3-hayır
4-hayır
5-hayır
P.S.: bekaret kişiye özeldir, özeldir ve önemlidir
Old 17-03-2005, 23:11   #27
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Sn. Habibe hanım..

Öyle beyinler tanıyor ki insan; kadın bedeni üzerindeki miligramlarla tarif edilebilecek bir oluşuma bunca değer atfedilebilmesini anlamak zorlaşıyor.. Ama elbette birimizin "anlamakta zorlanması"; diğerinin "dayatmacı" üslubunu yoketmiyor.

Yeni ceza yasası, "iffet=bakirelik" eşitsizliğini ortadan kaldırmış durumda, en azından -kısmi ihtirazi kayıtlara rağmen- yasal düzlemde..

Mesajınızı yeni gördüm. Sorularınızın 2 ve 3 numaralı olanlarını yeni yasa yanıtlıyor.. ; Soramazsınız ve alamadığınız yanıtların denetimini yapamaz, yanıtlarını doktorlarda arayamazsınız..

Kız ve kadın ayrımının yok edildiği yeni ceza yasasında; "bekaret evlilikte esaslı bir unsur mudur" sorusunun yanıtını bulma olanağımız yok.. Yanıtı asıl aramamız gereken medeni yasada da yok.. Yargıç; yasada boşluk olduğu takdirde; karar ihdas ederken bu boşluğun nasıl doldurulacağını; aynı sıralarda bizlerle birlikte öğrenmiş durumda:..."örf ve adete bakılır.."

Dicle üniversitesi tıp fakültesince yörede yapılan ve yaklaşık 200-300 civarında kadın+erkeğin katılımıyla oluşturulan bir anketin sonucunda; kadınların büyük çoğunluğunun "namus içerikli fiillerde" kadının cezalandırılması gerekliliğini; bu cezanın ne olmadı gerektiği yönündeki soruya sırasıyla " öldürülmeli.. kulağı.., burnu kesilmeli vb." , cezayı kimin uygulaması gerektiği sorusuna "öncelikle koca.., bir grup ise aile büyüğünün" uygulaması gerektiğini, bir grup ise, cezayı kimin uygulayacağı sorusunun yanıtının "imamdan" alınması gerektiği yanıtını vermiş..

Kökleşmiş zihniyetler kırılmadıkça; yasaları değiştirmek bir anlam ifade etmiyor.

Bu kökleşmiş zihniyetlere; "örf ve adet" kavramı içeriğinde itiraz edilmesine ve gayriyasal addedilmelerine; öyle sanıyorum -sanıyorum,çünkü uygulamayı hep birlikte göreceğiz-, "töre" kavramının " en azından TCK anlamında engel oluşturacağını "sanmakla" birlikte; medeni yasa anlamında "namus" la bağdaştırılıp bağdaştırılamayacağından henüz hepimiz tedirgin bulunmaktayız.

TCK nın rızası ile ilişkiye giren tarafları;yaşlarının henüz "tutmadığından " bahisle ; "cezai yaptırıma" tabi tutulması ihtirazi kaydının ise; tüm bu tartışmaları anlamsız kıldığı ortada.. Gerekçesinde "erken gebelikleri önlemek" gibi masumane ve tüm kız evlat sahibi ebeveynlerin yüzünü ışıldatacak bir memnunluk ifadesi oluşturmasından öte; yeni ceza yasasındaki genital testin (ülkemizde hangi erkek evlat için ve kaç kişi müracaat eder diye düşünülmüş ise...) hakim ve savcı iznine bağlı kılınmış olması adımını önemli ölçüde yokettiği de tartışılması gereken bir diğer husus..

Belki -dileriz- uygulamalarla yok edilmeye mahkum bir tabuya dönüşür yakın gelecekte bekaret konusu..

Mevcut yasal düzenlemelerin tek başına ve tarafsız olabilecek uygulayıcılarla , yasada yok edilen kız kadın ayrımını; reel yaşamda da yokedilmesi olanaklı olabilir..

Ama şüphesiz öncelikle ; "namus" nedeni ile "ölümü bile" hakettiğini ve yaptırımı uygulayacak olanın koca ya da aile büyüğü sıfatıyla "erkek" olduğunu düşünebilen kadına; bedeni üzerindeki hükümranlığın; salt kendine ait olduğu gerçeğini öğretebilmek gerekiyor.. (özür dilerim, önce ve sadece kadına değil; önce kadına ve ardından "hepimize")

....

Bu kez ,yasa toplumun önünde.. Hani okul sıralarında hep istediğimiz şekle benzer biçimde hatta.. "yasayı uygulayacak; somut olayı irdeleyecek olanın takdir hakkına verilmesi gereken önem.. bağımsız ve tarafsız yargıçların sağduyuları.."

Hep birlikte nisan ayından sonra izleyeceğiz...

Av. Şehper Ferda DEMİREL
Old 29-05-2006, 09:58   #28
Veysel

 
Varsayılan

Sayın H. Y. Kayar' ın 25 no'lu yazısına cevaptır.
1. Kadına " bakire" misin diye sormaya gerek yok, öyle olması gerekir.
2. Bekaret kontrolü için doktora gidilmesine karşıyım, o işi erkek partneri yapmalı.
3. O doktorun sorunu, hangi mevzuata göre yapar kendi bilir.
4. Bekaret kadında " esaslı" bir vasıf değil ancak, birey vicdanı için belirleyici. yani olmazsa olmazı...
5. Kadının bakire çıkmaması "haklı bir boşanma" sebebi. Diğer ülkelerdeki durum beni pek ilgilendirmiyor. Bizdeki açlık, sefalet, yoksulluk onları ilgilendirmediği gibi.
Son olarak, cevap yazan bazı arkadaşlar için; lütfen yazarken "acaba ben olsam..." diye kendinize bir soruverin.
Old 04-06-2006, 05:06   #29
Gemici

 
Varsayılan

Alıntı:
25. Nolu yazı:
Alıntı:Av.Habibe Yılmaz Kayar

Sn. Sehper

Soruları çoğaltalım,

1-Kadına "bakiremisin" diye sörulabilir mi?

2-Bekaret kontrolü için muayeneye götürülebilir mi?

3-Doktor bu muayeneyi yapmakta yasalara uygun davranmakta mıdır?

3-Bekaret kadında "esaslı" bir vasıf mıdır?

4-Kadının evlenirken bakire olmaması "haklı "bir boşanma sebebi midir?Diğer başka ülkelerde bu konuda bir düzenleme mevcut mudur?

5-Ve diğer sorulabilecek sorular


Alıntı:
Alıntı: Veysel
Sayın H. Y. Kayar' ın 25 no'lu yazısına cevaptır.
1. Kadına " bakire" misin diye sormaya gerek yok, öyle olması gerekir.
2. Bekaret kontrolü için doktora gidilmesine karşıyım, o işi erkek partneri yapmalı.
3. O doktorun sorunu, hangi mevzuata göre yapar kendi bilir.
4. Bekaret kadında " esaslı" bir vasıf değil ancak, birey vicdanı için belirleyici. yani olmazsa olmazı...
5. Kadının bakire çıkmaması "haklı bir boşanma" sebebi. Diğer ülkelerdeki durum beni pek ilgilendirmiyor. Bizdeki açlık, sefalet, yoksulluk onları ilgilendirmediği gibi.
Son olarak, cevap yazan bazı arkadaşlar için; lütfen yazarken "acaba ben olsam..." diye kendinize bir soruverin.

Alıntı:
1. Kadına " bakire" misin diye sormaya gerek yok, öyle olması gerekir.


Kadından bakire olmasını istiyen bir düşünce sistemi, neden aynı şeyi erkekten istmemz?? Kadınla erkek arsındaki farkı oluşturan kıstas nedir burada. Soruya cevap verirken, lütfen kadını ve erkeği sadece ve sadece bir insan olarak görmeye çalışın ve zor da olsa (biliyorum sadece zor değil aynı zamanda imkansız, buna rağmen lütfen deneyin) eğitiminizin ve yetiştiğiniz kültürün kıstaslarını unutmaya çalışın lütfen. Nedir kadını insan olarak erkekten ayıran sizce?

Alıntı:
2.Bekaret kontrolü için doktora gidilmesine karşıyım, o işi erkek partneri yapmalı.

Anlıyamadım, erkek mi doktora gidip kendisinin bakire olup olmadığını soracak veya muayene ettirecek, yoksa kadını bohçalayıp doktora götürecek ve kadının bakire olup olmadığını mı kontrol ettirecek? Cümleden neyin kast edildiğini ben tam olarak çıkaramadım
,
Alıntı:
3. O doktorun sorunu, hangi mevzuata göre yapar kendi bilir.
Doktorun muayeneyi yapıp yapmaması sadece doktorun kendi sorunu değildir, doktor ülke içinde geçerli olan yasalara uymak zorundadır.

Alıntı:
4. Bekaret kadında " esaslı" bir vasıf değil ancak, birey vicdanı için belirleyici. yani olmazsa olmazı...

Soru: hangi bireyin vicdanı burada söz konusu olan, kadının vicdanı mı erkeğin vicdanı mı, yoksa kamu vicdanı mı ?????? Bakir veya bakire olup olmamanın vicdanla ilişkisi ne?

Alıntı:
5. Kadının bakire çıkmaması "haklı bir boşanma" sebebi. Diğer ülkelerdeki durum beni pek ilgilendirmiyor. Bizdeki açlık, sefalet, yoksulluk onları ilgilendirmediği gibi.
Son olarak, cevap yazan bazı arkadaşlar için; lütfen yazarken "acaba ben olsam..." diye kendinize bir soruverin.

Benim de son olarak cevap verecek arkadaşlardan isteğim olacak; lütfen yazarken 'acaba ben olsam ...' kadınlara nasıl davranırdım diye kendinize bir soruverin: Kadınlardan istediklerimi/beklentilerimi ben yerine gitririyormuyum? Eğer onların benden istediklerini yerine getirmiyorsam, hangi gerekçelerle onların benim istediklerimi yerine getirmelerini bekliyorum??? İkinci bir nokta: burada tartışma konusu olan diğer ülkelerdeki durum ve onların bizi nasıl gördüğü değil, bizim kendi kadınlarımıza karşı olan tutumumuz burada söz konusu olan.

Sayın Veysel, yine size karşı birşeyler yazdığımı düşünmeyin lütfen, yazılanlar Sizin de gördüğünüz gibi, sadece Sizin öne sürdüğünüz fikirlere karşı, size karşı değil.

Belkide yazdıklarınızı benim anladığım anlamda ifade etmek istemediniz, ama bilmeniz gereken bir şey var, yazdıklarınızı okuyanlar sizin gerçekten ne istediğinizi bilemez, sadece ve sadece yazılanlardan bir anlam çıkarır.

Saygılarımla
Old 04-06-2006, 18:36   #30
Merhaba

 
Varsayılan

Bir kadınla ilgili kısa tanımlama:

1- 25 yaşında
2- 165 boyunda
3- eğitimli
4- siyah saçlı
…….
14-bakire

Bir erkekle ilgili kısa tanımlama:

1- 28 yaşında
2- 175 boyunda
3- eğitimli
4- siyah saçlı
…….
14- Nice cevizler kırmış ?????

Sayın Veysel,

Yazınızı ibretle okudum. Bu düşüncelerinizde yalnız değilsiniz. Yurdum erkeklerinin büyük bir yüzdesi eminim sizinle aynı düşünceleri paylaşıyor.

Eş olarak kabul edeceği kadının bakire olmasını “olmazsa olmaz” koşul ve “namus” kavramlarının tek öğesi olarak dayatan “ erkekler”, kendi aralarındaki “geyik muhabbetlerinde”, o zamana kadar “kaç ceviz kırdıkları” konusunda, avcı fıkralarına bile taş çıkartan bir yarış içinde böbürlenirler. Bu ikiyüzlülüğü öylesine sindirmişlerdir ki içlerine, “iç saygı” kavramına yer bile kalmamıştır bu sindirmişlikte. Böylesine geniş bir hazmetme kapasitesinden ötürü hepsini kutluyorum…!!!

Sayın Nilgün Çakıcı,

Bir kadın olarak, biraz daha cesaretle, bir kadının evleneceği kişiye, daha önceki yaşam deneyimlerini anlatma konusunun bir “mecburiyet” olmadığını söyleyebilmeniz beklenirdi.

Bir kadın olarak, geçmişini, bir erkeğe, erkeğin beklentisi doğrultusunda “aklayarak” sunmak mecburiyeti, peşin teslimiyet anlamına gelmez mi.? Neden kadının var da, erkeğin böyle bir mecburiyeti yok.

Bekaret denilen olgu neden erkek düşüncesinde bu kadar önem taşıyor.? Neden kadın düşüncesinde erkeğe dair böyle bir koşullanma yok. Erkeğin kadına dair, “Yalnız bana ait olmalı” düşüncesi, salt cinsel anlamda bir “ilk” olma isteği midir, yoksa yaşamı boyunca ona hükmetme, bir metaya sahip olur gibi ona sahip olma ve onu yönetme egosu mudur ?

Kadın erkek, bize belli belirsiz dayatılan koşullanmalarla ve biçilen rollerle, düşüncelerimiz işte böyle paslı demir çemberler içinde sıkıştı kaldı ve yaşamı ve insanı özgürce ve cesaretle sorgulama konusunda da işte böyle cüceler olarak kaldık.Evrensellikten uzak doğrularımızla kimlikler oluşturduk kendimize ve bu kısır kimliklerimizle var olma savaşımı veriyoruz.

Afrikalılar zenci olur.

Saygılar.

Merhaba.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Bekar kadınların anne olma hakkı? Av.Habibe YILMAZ KAYAR Kadın Hakları Çalışma Grubu 137 22-01-2015 13:23
Kadınların Kalbine Giden Yol ? Av.Habibe YILMAZ KAYAR Site Lokali 28 22-05-2012 22:59
Tüm Kadınların Dikkatine şenay Site Lokali 4 03-07-2009 10:20
Kadınların kariyeri evliliği yıkıyor mu? Viyola Site Lokali 5 16-09-2006 22:57
Çaresiz kalmış kadınların acısı... Merhaba Kadın Hakları Çalışma Grubu 0 29-05-2006 13:48


THS Sunucusu bu sayfayı 0,07912302 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.