|
Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun] |
09-03-2007, 11:27 | #1 |
|
TRT'nin bandrolsüz satış nedeniyle verdiği para cezası idari para cezası mıdır ?
Sayın Meslektaşlarım,
TRT tarafından müvekkilime, 2001 ve 2002 yıllarına ilişkin olarak, bandrolsuz cihaz satışı gerekçesi ile bir para cezası gönderilmiştir. 1.Öncelikle, bandrol ücretleri TRT'ye ödenmiş, cezanın verilme sebebi satılan cihazların bandrolleri ile birlikte satılmaması iddiasından kaynaklanmaktadır. 2.Bandrol ücreti özel kanunla TRT'ye gelir sağlamak amacıyla düzenlenmiş bir nevi özel vergi niteliğinde olduğundan bu ceza idari para cezasımıdır. Usulsüzlük cezasımıdır. 3.2001 ve 2002 yıllarına ait işlemler nedeniyle verilmiştir. Vergi cezası olarak kabul edersek. Vergi ziyaınada uğrama sözkonusu değildir. Zira ithalat aşamasında bu bandrol ücretleri ödenmiştir. Usulsüzlüğe mi girer. Böyle ise, 2 yıllık zamanaşımına mı tabidir. 4. İdari para cezası olarak kabul edersek. Kabahatler kanunu 2005 yılında çıktığına göre, burada uygulanacak zamanaşımı hangi kanun hükmüne göre belirlenir ve kaç yıllık zamanaşımına tabidir. 5. İtiraz etmeyi düşünüyoruz. Bana Sulh Ceza Mahkemesine itirazımı yoksa İdare Mahkemesine dava açmayımı önerirsiniz. Bu konu ile bilgisi olan arkadaşların bilgilerini paylaşmaları nedeniyle şimdiden teşekkür ederim. Saygılarımla. |
09-03-2007, 12:06 | #2 |
|
Cevap verecek meslektaşlara kolaylık olması bakımından ilgili hükmü aşağıda belirtme gereği duydum. Saygılarımla...
3093/ Madde 6 - Bu Kanunun 1 inci maddesinde belirtilen cihazların bandrolsuz veya etiketsiz satışını yapan imalatçı veya ithalatçıdan bandrolsuz veya etiketsiz sattığı her cihaz için cihazın satış bedeli kadar para cezası Kurum tarafından tahakkuk ve tahsil edilir, bu cihazları bandrolsuz veya etiketsiz satın alan, devralan veya kullananlardan bandrolsuz veya etiketsiz herbir cihaz için cihazın rayiç değerinin yarısı kadar para cezası Kurum tarafından tahakkuk ve tahsil edilir. Tahakkuk edip, tebliğ edilen para cezasını ödemeyenler hakkında Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna göre işlem yapılır. |
09-03-2007, 16:46 | #3 |
|
İşlem İdari İşlemdir.
Bandrol ücretinin ödenmemiş olması sebebiyle tesis edilen işlem idari işlemdir.
İdari işleme karşı davanın idare mahkemesinde açılması gerekir. Fiilinin kabahatler kanununu ilgilendiren yönü bulunmamaktadır. Ceza Usulsüzlük cezası değil, idari para cezasıdır. Kaldı ki,yasalar yürürlüğe girdikleri tarihen sonra ki olaylar hakkında uygulacakları için bu olayla sözü edilen kanunun ilgisi bulunmamaktadır. Nitekim Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulunun 08.03.1999 günlü ve 335 sayılı kararıda görüşümüzü doğrulamaktadır. Sevgi ve Saygılarımla. |
09-03-2007, 17:02 | #4 |
|
İrfan Bey,
Yapmış olduğunuz değerlendirme için çok teşekkür ederim.Ancak, yeniden belirtmek istiyorum. Bandrol ücretinin ödenmemesi gibi bir durum sözkonusu değildir. Bandrol ücretleri ödenmiş, ancak, cihaz satılırken bandroller cihazla birlikte teslim edilmemiş iddiası vardır. Bu durumda, sizce bir İdari para cezasından bahsedilemez mi? durumu bu şekli ile yeniden yorumlarsanız sevinirim. |
09-03-2007, 20:21 | #5 |
|
Bandrolsüz ve Etiketsiz Satış Yapılmışmıdır?
Bu olayda idari para cezasını gerektiren fiil,bandrol ücretinin ödenmemesi değil,bandrolsüz satış yapılmasıdır. Öyle oluncada, satış bandrolsüz olarak yapılmışsa idari para cezası kesilmesini gerektiren fiil gerçekleşmiş demektir.Bununla birlikte bu olayda, bazı yargıçların daha geniş bir bakış açısı ve yorumla, bandrol ücretinin ödendiğinin kanıtlanması koşuluyla cezanın terkini yolunda karar vere verebilirler diye düşünmekteyim.
Sevgi ve Saygılarımla. |
09-03-2007, 20:32 | #6 |
|
idari para cezası olduğunun kabulü gerekir.
Sn. Selahattin,
Adı geçen ceza, Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun'a göre tahsil edileceğinden, cezanın, idarenin organları eliyle yaptığı bir idari işlem olduğu kanısındayım. Saygılarımla. |
09-03-2007, 20:53 | #7 |
|
Sayın Üyeler
Konunun vergi ile ilgisi bulunmamaktadır. Konu Kabahatler Kanunu kapsamında düşünülmelidir: İdari para cezasını gerektiren eylemler kabahattir. (Kabahatler Kanunu Madde 2- (1) Kabahat deyiminden; kanunun, karşılığında idarî yaptırım uygulanmasını öngördüğü haksızlık anlaşılır.) İdari para cezalarına karşı başvuru 15 gün içinde sulh ceza mahkemesine yapılır. (Kabahatler Kanunu - Başvuru yolu - Madde 27 - (1) İdarî para cezası ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin idarî yaptırım kararına karşı, kararın tebliği veya tefhimi tarihinden itibaren en geç onbeş gün içinde, sulh ceza mahkemesine başvurulabilir) ((8) (Ek: 6/12/2006-5560/34 md.) İdarî yaptırım kararının verildiği işlem kapsamında aynı kişi ile ilgili olarak idarî yargının görev alanına giren kararların da verilmiş olması halinde; idarî yaptırım kararına ilişkin hukuka aykırılık iddiaları bu işlemin iptali talebiyle birlikte idarî yargı merciinde görülür.) Soruşturma zamanaşımı Madde 20- (1) Soruşturma zamanaşımının dolması halinde kabahatten dolayı kişi hakkında idarî para cezasına karar verilemez. (2) (Değişik: 6/12/2006-5560/33 md.) Soruşturma zamanaşımı süresi; a) Yüzbin Türk Lirası veya daha fazla idarî para cezasını gerektiren kabahatlerde beş, b) Ellibin Türk Lirası veya daha fazla idarî para cezasını gerektiren kabahatlerde dört, c) Ellibin Türk Lirasından az idarî para cezasını gerektiren kabahatlerde üç, yıldır. Saygılarımla |
10-03-2007, 11:19 | #8 |
|
Armağan bey diğer arkadaşlar katılımınızdan ve yorumlarınızdan dolayı öncelikle teşekkür ederim.
Kabahatler Kanununda yukarıda verdiğiniz soruşturma zamanaşımı maktu cezalar için olan soruşturma zamanaşımı süreleridir. 3. fıkrada, nisbi para cezalarında zamanaşımı süresi 8 yıldır. şeklinde bir fıkra mevcuttur. Bu nedenle olayımızda bu zamanaşımı süresinin uygulanması gerekmektedir. Olayın gerçekleştiği tarih 2001 ve 2002 yılları olduğuna göre, Kabahatler Kanunu da 2005 yılında çıktığına göre, önceki tarihteki yani olayın gerçekleştiği tarihteki zamanaşımı süresi daha az bir süreyi içeriyorsa bundan yararlanmamız gerektiği düşüncesindeyim Ancak, 2005 yılından önceki zamanaşımı süresini bir türlü belirleyemedim. Bu husustaki bilgilerinizide paylaşırsanız sevinirim. Saygılarımla. |
10-03-2007, 16:58 | #9 |
|
Hem suç tarihinde mer'i, hem de sanık lehine olması nedeniyle aşağıdaki (ceza zamanaşımına ilişkin) hüküm uygulanabilir mi?
Saygılarımla... 765/ Madde 112 - Bu maddede yazılı cezalar aşağıdaki müddetlerin müruriyle ortadan kalkar: 6 - Bundan evvelki bentte beyan olunan miktardan aşağı ceza hükümleri on sekiz ay geçmesiyle ortadan kalkar. |
10-03-2007, 17:27 | #10 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayın Selahaddin
Sayın Av. Turhan Demiroğlu ‘nun belirttiği gibi ve mülga 765 sayılı mülga TCK’nın 10. maddesi gereğince, suç tarihinde geçerli olan 112. maddesinde sıralanmış zamanaşımı süreleri geçerli olmalıdır kanısındayım: TCK madde 10 - Bu kanundaki hükümler, hususi ceza kanunlarının buna muhalif olmayan mevaddı hakkında da tatbik olunur. Saygılarımla |
10-03-2007, 22:31 | #11 |
|
Yalnız burada şu hususu hatırlatmak istiyorum. TCK, adli suçlar için düzenlenmiş bir yasadır. Bu nedenle, idari para cezalarına da uygulanabilir mi? TCK'daki hükmü bende inceledim, orada sanki yalnızca adli suçlar için öngörülen para cezaları ile ilgili zamanaşımı süreleri verilmiş gibi geldi.
|
10-03-2007, 22:57 | #12 |
|
Merhaba,
Öncelikle zamanaşımı konusunda Sayın Konyalı'nın görüşlerine katılmıyorum.Şöyle ki; Kabahatler kanunun 5. maddesinde ceza kanundaki zaman bakımından uygulama ilkesinin kabahatler kanunu içinde geçerli olduğuna hükmetmiştir.Ancak, 2005 öncesinde yapılan hukuka aykırı eylem, ceza kanuna tabi değildi.Bu nedenle lehe olan kanun ceza kanunudur,denemez.Buradaki karşılaştırılması gereken kabahatler kanunu ile idari mevzuattır. İdari mevzuatta ise bildiğim kadarıyla bir soruşturma süresi öngörülmüş değil.Yani idare bu aykırı eylemi ne zaman tespit ederse o zaman ceza kesebiliyor(bildiğim kadarıyla).Bu durumda kabahatler kanunu bu konuda bir sınırlandırma getirmiş ve bunu süreye bağlamıştır. Bu durumda lehe olan kabahatler kanunudur. Yani 8 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğunu düşünüyorum. Saygılarımla |
11-03-2007, 10:52 | #13 |
|
Aşağıdaki adres yararlı olabilir düşüncesindeyim. Bendeniz işin içinden çıkamadım.
http://www.maliye.gov.tr/mm/smmudurl...tah.g.teb.2006 (Sayfadan kısa bir alıntı: Buna göre, 1.6.2005 tarihinden önce yürürlüğe girmiş olan tüm Kanunlarda yer alan idari para cezaları hakkında Kabahatler Kanununun genel hükümleri uygulanacaktır.... Örneğin,...zamanaşımı, 1.6.2005 tarihinden önce işlenen kabahatler ile ilgili olarak bu tarihten sonra alınan idari yaptırım kararları sonucunda verilen idari para cezaları bu Kanun hükümlerine tabi olacaktır. 1.6.2005 tarihinden önce idari yaptırım kararı alınmış kabahatler hakkında 5326 sayılı Kanun hükümleri uygulanmayacak, ilgili mevzuatı çerçevesinde işlemler sürdürülecektir.) Saygılarımla... |
11-03-2007, 12:17 | #14 |
|
Sayın Selahaddin
Sayın korayad Sayın Av.Turhan Demiroğlu Önceki mesajımın son paragrafındaki kişisel görüşlerimi geri alıyorum: Maliye Bakanlığının tebliği doğru olsa gerek: Sayın Selahaddin’in eylemin TCK kapsamında kalmadığı yolundaki görüşü doğru olduğu gibi, Sayın korayad’ın Kabahatler Kanunu’nun yayınlanmasından önce idari para cezaları için bir zamanaşımı süresi bulunmadığı yolundaki görüşü de doğru olduğundan, Av.Turhan Demirci'nin de alıntı yaptığı tebliğ de doğru çıkmaktadır. Özetle, eylem tarihi eski de olsa, nisbi para cezaları için geçerli olan 8 yıllık soruşturma zamanaşımı geçerlidir. Saygılarımla |
11-03-2007, 23:09 | #15 |
|
Tartışılan idari para cezasına karşı açılacak davaya idare mahkemesi bakmalıdır.
Sevgili Hukukçu Dostlar;
Olayın incelenmesi sırasında bazı hususlar gözden kaçırılmakta diye düşünmekteyim şöyleki; 1- Kabahatler Kanunun 3.maddesi Anayasa Mahkemesinin 2005/108 esas ve 2006/35 karar sayılı kararıyla ve" B- 5326 Sayılı Yasa’nın 3. Maddesinin (1) Numaralı Fıkrasının İncelenmesi 1) Anlam ve Kapsam Kabahatler Kanunu’nun “Genel kanun niteliği” başlıklı itiraz konusu 3. maddesinde, “Bu Kanunun genel hükümleri diğer kanunlardaki kabahatler hakkında da uygulanır.” denilmek suretiyle, Kanun’un Birinci Kısmındaki maddelerinin diğer kanunlardaki kabahatler hakkında da uygulanacağı belirtilmiştir. gerekçesinden, özel kanunlarda dağınık biçimde yer alan idari yaptırımların disiplin altına alınarak, özel kanunlarda kabahat türünden fiillerin tanımlanması ve bu fiiller karşılığında öngörülen idari yaptırımların belirlenmesinin amaçlandığı anlaşılmaktadır. Böylece, Kanun’un bu kısmında düzenlenen amaç ve kapsam, tanım, genel kanun niteliği, kanunilik ilkesi, zaman bakımından uygulama, yer bakımından uygulama, kabahatten dolayı sorumluluğun esasları, yaptırım türleri, soruşturma zamanaşımı, karar verme yetkisi ve kanun yolları başlık veya üst başlığı altında sayılan genel ilkelerin özel kanunlardaki kabahat fiilleri hakkında da uygulanması benimsenmiştir. Yasa’nın 2. maddesindeki kabahat deyiminden, kanunun karşılığında idari yaptırım uygulanmasını öngördüğü haksızlık anlaşılmaktadır. 16. maddede, kabahatler karşılığında uygulanacak olan idari yaptırımlar, idari para cezası ve idari tedbirler olarak belirlenmiştir. İdari tedbirler, mülkiyetin kamuya geçirilmesi ve ilgili kanunlarda yer alan diğer tedbirlerdir. İtiraz konusu 3. maddede “Bu Kanunun genel hükümleri diğer kanunlardaki kabahatler hakkında da uygulanır” denilmektedir. Bu kuralın 2. maddedeki tanımla birlikte incelenmesinden, 5326 sayılı Kanun’un idari yargının görev alanını da kapsadığı anlaşılmaktadır. Ancak, Yasa’nın 19. maddesiyle bu kapsamın daraltılarak, diğer kanunlarda kabahat karşılığında öngörülen belirli bir süre için; bir meslek ve sanatın yerine getirilmemesi, işyerinin kapatılması, ruhsat veya ehliyetin geri alınması, kara, deniz veya hava nakil aracının trafikten veya seyrüseferden alıkonulması gibi yaptırımlara ilişkin hükümler, ilgili kanunlarda bu Kanun hükümlerine uygun değişiklik yapılıncaya kadar saklı tutulmaktadır. Yasa’nın 27. maddesinin (1) numaralı fıkrasında ise, idari para cezası ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin idari yaptırım kararına karşı, kararın tebliği veya tefhimi tarihinden itibaren en geç onbeş gün içinde, sulh ceza mahkemesine başvurulabileceği belirtilmektedir. Bu kuralın, ilgili kanunlarda yer alan diğer tedbirler dışındaki, idari para cezası ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin idari yaptırım kararları için uygulanacağı açıktır. 2) Anayasa’ya Aykırılık Sorunu Başvuru kararında, kuralın, hukuk devletinin unsurlarından olan belirlilik ve hukuki güvenlik ilkeleri ve idarenin her türlü eylem ve işleminin idari yargı denetimine tabi tutulması gereği ile bağdaşmadığı bu nedenle Anayasa’nın 2., 125. ve 155. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür. Anayasa’nın 125 maddesinin birinci fıkrasında, “idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır”; 140. maddesinin birinci fıkrasında, “Hakimler ve savcılar adlî ve idarî yargı hâkim ve savcıları olarak görev yaparlar”; 142. maddesinde “Mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama usulleri kanunla düzenlenir”; 155. maddesinin birinci fıkrasında da, “Danıştay, idarî mahkemelerce verilen kanunun başka bir idarî yargı merciine bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme merciidir. Kanunda gösterilen belli davalara da ilk ve son derece mahkemesi olarak bakar” denilmektedir. Bu kurallara göre, Anayasa’da idarî ve adlî yargının ayrılığı kabul edilmiştir. Bu ayrım uyarınca idarenin kamu gücü kullandığı ve kamu hukuku alanına giren işlem ve eylemleri idarî yargı, özel hukuk alanına giren işlemleri de adli yargı denetimine tâbi olacaktır. Buna bağlı olarak idarî yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adlî yargının görevlendirilmesi konusunda yasakoyucunun geniş takdir hakkının bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ceza hukukundaki gelişmelere koşut olarak, kimi yasal düzenlemelerde basit nitelikte görülen suçlar hakkında idari yaptırımlara yer verildiği görülmektedir. Daha ağır suç oluşturan eylemler için verilen idari para cezalarına karşı yapılacak başvurularda konunun idare hukukundan çok ceza hukukunu ilgilendirmesi nedeniyle adli yargının görevli olması doğaldır. Ancak, idare hukuku esaslarına göre tesis edilen bir idari işlemin, sadece para cezası yaptırımı içermesine bakılarak denetiminin idari yargı alanından çıkarılarak adli yargıya bırakılması olanaklı değildir. Bu durumda, itiraz konusu kuralla diğer yasalardaki kabahatlere yollama yapılarak, yalnızca yaptırımın türünden hareketle ve idari yargının denetimine tabi tutulması gereken alanlar gözetilmeden, bunları da kapsayacak biçimde başvuru yolu, itiraz, bunlara ilişkin usûl ve esasların değiştirilmesi, Anayasa’nın 125. ve 155. maddelerine aykırıdır, Kural’ın iptali gerekir." şeklindeki gerekçeli hükmüyle iptal edilmiş ve 3.madde 5560 sayılı Yasanın 31.maddesiyle yeniden düzenlenmiştir. Böyle oluncada,tartışılan idari para cezasına ilişkin davaya, Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulunun 1999/335 sayılı kararında ve Anayasa Mahekemesinin 5326 sayılı Yasanın 3. maddesinin iptal gerekçesinde işaret edilen esaslar uyarınca İdare Mahkemelerinde bakılması gerekir.Diye düşümekteyim.Uyuşmazlık Mahkemesinin bu tür davalara Kabahatler kanununu hükümleri uyarınca Adli yargı yerlerinin bakacağı yolundaki kararları, bana göre 3.maddenin iptalinden önceki durumlar için geçerlidir. Sevgi ve Saygılarımla. |
12-03-2007, 08:15 | #16 | |||||||||||||||||||
|
Anayasa Mahkemesinin bu kararından sonra yeniden düzenlenen 3.madde gereğince, özel kanunlarında aksine hüküm yoksa kanun yolu konusunda da Kabahatler Kanunu uygulanır. Olayımızdaki özel kanunda kanun yolu gösterilmediğine göre Kabahatler Kanunu hükümleri geçerlidir. Özel kanunda, eylem idari yargının görevine girdiği halde, adli yargı görevli olarak gösteriliyorsa, özel kanun Anayasa'ya aykırı demektir. Ama aykırı da olsa, özel kanun Anayasa Mahkemesince iptal edilmedikçe geçerlidir. Sizin teziniz teorik olarak doğrudur: Anayasa Mahkemesinin de kararında belirttiği gibi, Anayasa'ya göre, idari bir işlemden doğan davaların idari yargıda görülmesi gerekir; kanun koyucunun Anayasa ile belirlenmiş yargı yollarını değiştirme yetkisi bulunmamaktadır. Bu durumda bir haksız eylemin ceza hukuku alanında ya da idare hukuku alanında bulunduğuna bakılarak bir ayrıma gitmek gerekir. Ne var ki, bu ayrımı yapmak uygulayıcı için mümkün değildir. Uygulayıcı Anayasa'dan önce kanunu uygulamak zorundadır. Anayasa'ya aykırı olan kanun ancak Anayasa Mahkemesince iptal edildiğinde geçersiz sayılır; geçersiz sayılana kadar da uygulanmak zorundadır. Bu nedenle teorik olarak doğru olan teziniz uygulamada yanlış olmaktadır. Aslında yanlış olan Anayasa'ya aykırı olan uygulamadaki kanunlardır. Kanun koyucuya doğruyu gösterdiğiniz için teşekkür ederim. Saygılarımla |
12-03-2007, 10:02 | #17 |
|
Sn.KONYALI,
Katkılarınız için teşekkürler. O zaman bekleyelim ve uygulamayı görelim. Sevgi ve Saygılarımla. |
09-01-2008, 18:37 | #18 |
|
Davanın seyri ve/veya sonucu?
Sayın Selahattin Bey
Bahsettiğiniz para cezanın aynısı müvekkilim şirkete kesildi. Bahsettiğiniz sorunların aynısını biz de yaşamaktayız. Gerek yargı yolu gerekse savunma ve davanın seyri konusunda belirsizlik bulunmaktadır. Konu ile ilgili Yargıtay kararı da bulunmamaktadır. Şayet davanızın seyri konusunda bilgilerinizi bizimle paylaşırsanız büyük bir sıkıntıdan kurtulmuş olacağız. İlginize şimdiden teşekkür ederim. |
14-01-2008, 16:13 | #19 |
|
Sayın Atarabeci,
Öncelikle aynı olayın başınıza gelmiş olmasından dolayı geçmiş olsun dileklerimi lütfen kabul edin. Ben tüm araştırmalarım sonucunda, itirazın Kabahatler Kanunu çerçevesinde Sulh Ceza Mahkemesinde yapılmasının uygun olacağına (buradaki itiraz süresi de daha kısa olduğundan ve itiraz süresini kaçırmamak için) karar verdim ve burada itirazımı yaptım.Sulh Ceza Mahkemesi, ceza tutanağının usulüne uygun düzenlenmediği gerekçesi ile itirazımı kabul etti. Ancak, karşı taraf Ağır Ceza Mahkemesi'nde itiraz etti ve Ağır Ceza Mahkemesi, Anayasa Mahkemesi'nin Kabahatler kanunun 3. maddesini iptal ettiği gerekçesi ile Sulh Ceza Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve görevli mahkemenin Bölge İdare Mahkemesi olduğuna karar verdi. Göreve ilişkin bu karar hakkında temyiz yolu açık olduğundan bende bu kararı temyiz ettim ve dosya şu anda Yargıtay'da... Yargıtay'ın bu konuda vereceği kararı merakla beklemekteyim. Bu arada Uyuşmazlık Mahkemesinin 2007/148 Esas sayısı ile bu konuya benzer bir konuda; kendi özel kanunlarında özel bir düzenleme olmaması durumunda, bu tür idari para cezalarına karşı itirazın adli yargıda yapılması hususunda bir kararını buldum. Ancak, Yargıtay bu karara uygun karar verecek mi bilmiyorum. Bilgilerinize sunarım. Saygılarımla. Selahattin. T.C. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ HUKUK BÖLÜMÜ E. 2007/148 K. 2007/113 T. 4.6.2007 • İDARİ PARA CEZASI ( Maden Kanunu Md. 12 Gereğince Verilen/Kanunda İtiraz Konusunda Görevli Mahkemenin Gösterilmediği - Kabahatler Kanunu Md. 3'de Belirtildiği Üzere İdari Yaptırım Kararlarına Karşı Kanun Yoluna İlişkin Hükümlerinin Diğer Kanunlarda Aksine Hüküm Bulunmaması Halinde Uygulanacağı ) • KABAHATLER KANUNU MADDE 3 ( Belirtildiği Üzere İdari Yaptırım Kararlarına Karşı Kanun Yoluna İlişkin Hükümlerinin Diğer Kanunlarda Aksine Hüküm Bulunmaması Halinde Uygulanacağı - Maden Kanunu Md. 12 Gereğince Verilen İdari Para Cezasında Kanunda İtiraz Konusunda Görevli Mahkemenin Gösterilmediği ) • İDARİ YAPTIRIM KARARLARI ( Kabahatler Kanunu Md. 3'de Belirtildiği Üzere İdari Yaptırım Kararlarına Karşı Kanun Yoluna İlişkin Hükümlerinin Diğer Kanunlarda Aksine Hüküm Bulunmaması Halinde Uygulanacağı - İdari Para Cezası ) • KANUNLARDA İDARİ İTİRAZ KONUSUNDA GÖREVLİ MAHKEMENİN GÖSTERİLMEMESİ ( İdari Para Cezası - Kabahatler Kanunu'nun İlgili Maddelerinin Uygulanacağı ) 3213/m.12 5326/m.3,16,27 ÖZET : Öngörülen idari para cezasının 5326 sayılı Kanun'un 16. maddesinde belirtilen idari yaptırım türlerinden biri olduğu, 3213 sayılı Maden Kanunu'nda da idari para cezasına itiraz konusunda görevli mahkemenin gösterilmediği anlaşılmıştır. Bu durumda, Kabahatler Kanunu'nun 5560 sayılı Kanunla değişik 3. maddesinde belirtildiği üzere, İdari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacağı nedeniyle, görevli mahkemenin belirlenmesinde 5326 sayılı Yasa hükümleri dikkate alınacağından, idari para cezasına karşı açılan davanın görüm ve çözümünde, anılan Kanun'un 27. maddesinin ( 1 ) numaralı bendi uyarınca adli yargı yeri görevlidir. OLAY : 3213 Sayılı Maden Kanunu'nun 12. maddesine aykırı olarak, 1 ( a ) Grubu Madenler kapsamına giren malzemeyi, işletme ruhsatı bulunmayan alandan alarak ticari amaçla piyasaya sevk ettiğinden bahisle, 27.7.2005 tarih ve 815 sayılı Valilik olurlu işlemle davacı şirket adına idari para cezası kesilmiş ve 17.2.2006 tarih ve 168 sayılı yazı ile işlem tebliğ edilmiştir. Davacı vekili, söz konusu para cezasının kaldırılması istemiyle adli yargı yerinde itirazda bulunmuştur. ANTALYA 2. SULH CEZA MAHKEMESİ; 13.10.2006 gün ve E:2006/88, K:2006/88 Müt. sayı ile, Anayasa Mahkemesinin 2005/108 Esas, 2006/35 Karar sayılı 01.03.2006 tarihli kararı ile Kabahatler Kanununun 3. maddesinin iptal edildiği; bu iptal kararı ile, idari para cezalarına karşı başvuru yolunun 1 Haziran 2005 tarihi öncesindeki uygulamaya büyük oranda geri döndüğü; buna göre, İdari para cezasının kaynağı olan yasada, kişiler hakkında idare tarafından verilen idari para cezalarına karşı itiraz yolu açık biçimde Sulh Ceza Mahkemeleri olarak belirlenmemiş ise, İdarenin her türlü eylem ve işlemlerinin hukuksal denetimini yapmakla görevli mahkemelerin, ( Anayasamızın ilgili hükümleri ve İdare Mahkemelerinin kuruluşu hakkındaki kanun hükümlerinden yola çıkılarak ) İdare Mahkemeleri olduğu hukuksal sonucuna ulaşılabileceği; itiraz edenin hakkında düzenlenen idari para cezasının dayanağı olan yasa hükmünün ve bu hükmün yer aldığı özel yasanın bütünü ile incelenmesi halinde, bu yasa gereğince verilen idari para cezalarına karşı itiraz yolunun özel olarak açık biçimde Sulh Ceza Mahkemeleri olarak gösterilmediğinin mahkemelerince anlaşıldığı; Kabahatler Kanununun 3.maddesinin Anayasa Mahkemesinin yukarıda anılan kararı ile iptal edilmesi de dikkate alınarak ve Mahkemelerin görevi kamu düzeni ile ilgili olduğundan ve yargılamanın her aşamasında verilebileceğinden, res'en görev yönü ile itiraz dosyasının ele alınıp incelenmiş olduğu, yapılan inceleme sonucu da, İtiraz eden hakkında uygulanan idari para cezasının dayanağı olan özel yasada mahkemelerinin özel olarak görevlendirilmediği, yapılan itirazı değerlendirme ve sonuçlandırma görevinin İdare Mahkemesi olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karara yapılan itiraz, Antalya 2.Ağır Ceza Mahkemesinin 17.11.2006 gün ve D.İş E:2006/1034 D.İş K:2006/1034 sayılı kararı ile reddedilmiş ve karar kesinleşmiştir. Davacı vekili aynı istemle idari yargı yerinde dava açmıştır. ANTALYA 2. İDARE MAHKEMESİ ;28.2.2006 gün ve E:2006/2974 sayı ile, dava dosyasının incelenmesinden; 3213 sayılı Maden Kanunu'nun 12'inci maddesinin, 5'inci fıkrasında; ruhsat veya işletme izni olmadan üretim faaliyetinde bulunulduğunun tespiti halinde, üretilen madene mülki idare amirince el konulacağı, bu kişilere bu fıkra kapsamında üretilmiş olup el konulan ve el konulma imkanı ortadan kalkmış olan tüm madenin, ocak başı satış bedelinin beş katı tutarında idari para cezası uygulanacağının hükme bağlandığı; öte yandan, 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 19.12.2006 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanununun 31 .maddesiyle değişik 3.maddesinin, l/a bendinde; bu Kanununun, idari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacağı, "Başvuru yolu" başlığını taşıyan 27'inci maddesinin, 1'inci fıkrasında; idari para cezası ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin idari yaptırım kararına karşı, kararın tebliği veya tefhimi tarihinden itibaren en geç onbeş gün içinde sulh ceza mahkemesine başvurulabileceği ve 5560 sayılı Yasa'nın 34'üncü maddesi ile eklenen 8'inci fıkrasında; idari yaptırım kararının verildiği işlem kapsamında aynı kişi ile ilgili olarak idari yargının görev alanına giren kararlarında verilmiş olması halinde, idari yaptırım kararma ilişkin hukuka aykırılık iddiaları bu işlemin iptali talebiyle birlikte idari yargı merciinde görüleceği hükümlerine yer verildiği, buna göre, 5236 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 3'üncü maddesinde, 5560 sayılı Kanunla yapılan değişiklik ile idari para cezalarına karşı açılacak davalarda görevli mahkeme, kural olarak, idari para cezasının verilmesine dayanak alman kanunda açıkça görevli mahkeme olarak idare mahkemesi gösterilmiş ise idare mahkemesi, kanunda bu konuda bir hüküm yoksa "genel kanun" olan Kabahatler Kanunu'nun 27'inci maddesi uyarınca sulh ceza mahkemesinin olduğu; bakılan davada, davacı şirkete dava konusu idari para cezasının 3213 sayılı Maden Kanunu uyarınca verildiği, bu Kanunda da bu cezaya karşı açılacak davalarda görevli mahkemenin belirlenmediği ve yine 5236 sayılı Kanunun 27/8'inci maddesi dikkate alındığında idari para cezasının verildiği işlem kapsamında idari yargının görev alanına giren bir kararın da verilmediği görülmekle, dava konusu idari para cezasının iptali istemiyle açılan bu davanın adli yargı yerince görüm ve çözümünün gerektiği; ancak, daha önce Antalya 2'inci Sulh Ceza Mahkemesince görevsizlik kararı verilip, bu karar kesinleştiğinden görevli yargı yerinin belirlenmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvuru zorunluluğunun doğduğu; açıklanan nedenlerle, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunu'nun 19'uncu maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine, bu konuda verilecek karara değin davanın incelenmesinin ertelenmesine karar vermiştir. İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü'nün, Ahmet AKYALÇIN'ın Başkanlığında, Üyeler: Dr. Atalay ÖZDEMİR, M. Lütfü ÜÇKARDEŞLER, Z. Nurhan YÜCEL, H.Ayfer ÖZDEMİR, Abdullah ARSLAN ve H.Hasan MUTLU'nun katılımlarıyla yapılan 4.6.2007 günlü toplantısında; I.İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa'nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; Uyuşmazlık Mahkemesi Genel Kurulu'nun 11.7.1988 günlü, E:1988/1, K:1988/1 sayılı İlke Kararında, "2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun bütünüyle incelenip değerlendirilmesinden, bu Kanunun uygulanması yönünden 2 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan, 'ceza uyuşmazlıkları' ibaresinden, savcının ya da şahsi davacının talebi ile başlayan yargılaması sonunda sanığın mahkumiyetine ya da beraatine hükmedilebilecek davalarda, askeri ve adli ceza mahkemeleri arasında çıkan görev ve hüküm uyuşmazlıklarının anlaşılması, bunun dışında kalan tüm görev uyuşmazlıklarının 'hukuk uyuşmazlığı' sayılması gerektiği sonucuna varılmaktadır. Uygulanması idari organlara bırakılan cezalar, adli nitelikte olmadığından, bunlar hakkında yapılan itirazlar ya da açılan davalar 'ceza davası' olarak nitelendirilemezler. İdari niteliklerinden dolayı bu davalara ilişkin görev ve hüküm uyuşmazlıklarının Uyuşmazlık Mahkemesinin Hukuk Bölümünde incelenip çözümlenmesi gerektiği..." açıkça belirtilmiştir. Bu durum gözetildiğinde, olay bölümünde yazılı başvuru konusu görev uyuşmazlığının Hukuk Bölümünde incelenmesi gerektiği kuşkusuzdur. İdare Mahkemesince anılan Yasanın 19. maddesinde öngörülen şekilde başvurulduğu ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşılmakla, adli ve idari yargı yerleri arasında doğan görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi. II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK'in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ayla SONGÖR ile Danıştay Savcısı Gülen AYDINOĞLU'nun, davada adli yargının görevli olduğu yolundaki yazılı ve sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: KARAR : Dava, 3213 Sayılı Maden Kanunu'nun 12. maddesi gereğince verilen idari para cezasının kaldırılması istemiyle açılmıştır. 3213 sayılı Maden Kanunu'nun 1.maddesinde, Kanun'un amacı;madenlerin aranması, işletilmesi, üzerinde hak sahibi olunması ve terk edilmesi ile ilgili esas ve usullerin düzenlenmesi olarak belirlenmiş; 2. maddesinde, inşaat ile yol yapımında kullanılan ve tabiatta doğal olarak bulunan kum ve çakıl 1 ( a ) grubu madenler arasında sayılmış; Yasanın,"Üretim ve Sevkıyat" başlıklı 12. maddesinin birinci fıkrasında, üretilen maddenin sevk fişi ile sevkiyatının zorunlu olduğu, ikinci fıkrasında, tesislerden elde edilen ürünlerin sevk fişi kullanımı ve denetimi ile ilgili hususların yönetmelikle belirleneceği, üçüncü fıkrasında, ruhsat sahibi tarafından sevk fişi olmaksızın maden sevk edildiğinin mülki idare amirliklerince tespit edilmesi halinde, söz konusu madenin ocak başı satış bedelinin üç katı tutarında idari para cezası verileceği, dördüncü fıkrasında, denetim ve inceleme sonucunda, yaptığı üretim ve sevkiyatı bildirmediği tespit edilen ruhsat sahiplerine, ödenmesi gereken Devlet hakkına ilaveten bildirilmeyen miktar için hesaplanacak Devlet hakkının on katı tutarında idari para cezası verileceği, beşinci fıkrasında ise; ruhsat veya işletme izni olmadan üretim faaliyetinde bulunulduğunun tespiti halinde, üretilen madene mülki idare amirliklerince el konulacağı, bu kişilere, bu fıkra kapsamında üretilmiş olup el konulan ve el konulma imkanı ortadan kalkmış olan tüm madenin, ocak başı satış bedelinin beş katı tutarında idari para cezası uygulanacağı, bu şekilde maden çıkartılması ve/veya sevk edilmesinin Devlet malına karşı işlenmiş fiil sayılacağı, bu fiili işleyenlerin adli takibat yapılmak üzere ilgili makamlara bildirileceği, el konulan madenlerin, mülki idare amirliklerince satılarak bedelinin özel idareye aktarılacağı belirtilmiştir. Yasadaki I ( a ) Grubu madenleri ile ilgili yapılacak işlemlere ait usul ve esasları düzenlemek amacıyla çıkarılan Uygulama Yönetmeliği'nin 18.maddesinde, "Ruhsat olmadan I ( a ) Grubu bir madenin üretilip sevk edilmesinin, Genel Müdürlüğün veya mülki amirin yetkilendirdiği kişiler tarafından tespit edilmesi halinde, durum bir tutanak ile tespit edilir. Bu tutanakta üretimin yapıldığı yer, üretimi yapan kişi, taşıyan aracın plakası, aracı kullanan kişi, tartılması mümkün ise sevk edilen maden cinsi ve miktarı ya da yaklaşık miktarı tespit edilir. Üretilen madene mülki idare amirliğince el konulur. Bu kişilere, bu fıkra kapsamında üretilmiş olup el konulan ve el konulma imkanı ortadan kalkmış olan tüm madenin, ocak başı satış tutarının beş katı miktarında idari para cezası uygulanır. Bu şekilde maden çıkartılması ve/veya sevk edilmesi Devlet malına karşı işlenmiş fiil sayılır. Bu fiili işleyenler adli takibat yapılmak üzere ilgili makamlara bildirilir. El konulan madenler, mülki idare amirliğince satılarak bedeli il özel idaresine aktarılır" denilmiştir. Olayda, idari para cezasının iptali istemiyle dava açılmış olup; 3213 sayılı Maden Kanunu'nda, bu cezaya karşı kanun yoluna ilişkin bir düzenlemeye yer verilmemiştir. 1.6.2005 tarihinde 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun yürürlüğe girmesi üzerine Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü'nce, sözü edilen Kanun'un diğer kanunlarda düzenlenen idari yaptırımlar ile bunlara karşı yapılacak itirazlara ilişkin görev hükümleri üzerindeki etkisinin incelenmesi sonucunda: diğer kanunlarda düzenlenen idari yaptırımın, dayanağı olan yasanın amacı dikkate alınarak; Kabahatler Kanunu'nun 1., 2., 16. ve 19. maddelerinde belirtilen koşulları taşıması, 27. maddenin ( 1 ) numaralı bendinde belirtilen idari yaptırımlardan olması halinde, idari para cezaları ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin olanlarına karşı 1.6.2005 tarihinden sonra yapılacak itirazlarda sulh ceza mahkemelerinin genel görevli kılındığına ve bu nedenle doğan görev uyuşmazlıklarında adli yargı yerinin görevli bulunduğuna karar verilmiştir. Daha sonra, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun "Genel kanun niteliği" başlıklı 3. maddesi, Anayasa Mahkemesi'nin 1.3.2006 gün ve E:2005/108, K:2006/35 sayılı kararıyla iptal edilmiş ve gerekçeli kararı 22.7.2006 gün ve 26236 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmış ve iptal hükmünün, kararın Resmi Gazetede yayımlanmasından başlayarak altı ay sonra yürürlüğe girmesine karar verilmiş; yasama organı tarafından iptal hükmü doğrultusunda yasal düzenleme yapılmaması sürecinde, anılan madde hükmünün yürürlükte bulunduğu düşüncesiyle, aynı doğrultuda karar verilmeye devam edilmiş; yasama organı tarafından, Anayasa Mahkemesi'nce verilen altı aylık süre içinde iptal hükmü doğrultusunda yasal düzenleme yapılması halinde ise, işaret edilen yargı yerinin yeni düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren görevli olacağı belirtilmiştir. Son olarak, 30.3.2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 3 üncü maddesini değiştiren 6.12.2006 günlü, 5560 sayılı Yasa'nın 31. maddesinde " ( 1 ) Bu Kanunun; a ) İdari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde, b ) Diğer genel hükümleri, idari para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında, uygulanır." denilmiştir. 19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren bu düzenlemeye göre, Kabahatler Kanunu'nun; İdari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacağı; diğer kanunlarda görevli mahkemenin gösterildiği durumunda ise uygulanmayacağı anlaşılmaktadır. Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olduğundan, görev konusunda taraflar için bir müktesep hak doğmayacağı; bu nedenle, yeni bir yasayla kabul edilen görev kurallarının, geçmişe de etkili olacağı, bilinen bir genel hukuk ilkesidir. Davanın açıldığı andaki kurallara göre görevli olan mahkeme, yeni bir yasa ile görevsiz hale gelmiş ise, ( davanın açıldığı anda görevli olan ve fakat yeni yasaya göre görevsiz hale gelen ) mahkemenin görevsizlik kararı vermesi gerekeceği; ancak, yeni yasadaki görev kuralının, değişikliğin yürürlüğe girmesinden sonra açılacak davalarda uygulanacağına dair intikal hükümlerinin varlığı halinde, mahkemece görevsizlik kararı verilemeyeceği açıktır. Diğer taraftan, dava görevsiz mahkemede açılmış, bu sırada yapılan bir kanun değişikliği ile görevsiz mahkeme o dava için görevli hale gelmiş ise, mahkeme, artık görevsizlik kararı veremeyip ( yeni kanuna göre görevli hale geldiği için ) davaya bakmaya devam etmesi gerekir. İncelenen uyuşmazlıkta, öngörülen idari para cezasının 5326 sayılı Kanun'un 16. maddesinde belirtilen idari yaptırım türlerinden biri olduğu, 3213 sayılı Maden Kanunu'nda da idari para cezasına itiraz konusunda görevli mahkemenin gösterilmediği anlaşılmıştır. Bu durumda, Kabahatler Kanunu'nun 5560 sayılı Kanunla değişik 3. maddesinde belirtildiği üzere, İdari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacağı nedeniyle, görevli mahkemenin belirlenmesinde 5326 sayılı Yasa hükümleri dikkate alınacağından, idari para cezasına karşı açılan davanın görüm ve çözümünde, anılan Kanun'un 27. maddesinin ( 1 ) numaralı bendi uyarınca adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır. Açıklanan nedenlerle, İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulü ile sulh ceza mahkemesinin görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir. SONUÇ : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Antalya 2. İdare Mahkemesi'nin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile, Antalya 2. Sulh Ceza Mahkemesince verilen 13.10.2006 gün ve E:2006/88, K:2006/88 Müt. sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 04.06.2007 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi. uyux |
14-01-2008, 16:16 | #20 |
|
Kararın Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra verilmiş bulunduğunu yazmayı unutmuşum.Bilgilerinize
|
16-01-2008, 15:23 | #21 |
|
Sayın Selahattin Bey
Gerek site içerisinde gerekse telefonla büyük bir özveri ile yapmış olduğunuz yardımlardan ötürü çok teşekkür ederim. Kaynak, karar ve süre sıkıntısının olduğu böyle bir konuda işimizi kolaylaştırdınız. İyi çalışmalar dilerim. |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
gürültü nedeniyle idari para cezası | Av. Esra Elif Şener | Meslektaşların Soruları | 27 | 28-12-2009 09:50 |
kaçak su para cezası | hilal.k | Meslektaşların Soruları | 4 | 27-09-2006 12:10 |
para cezası... | demester | Hukuk Soruları Arşivi | 2 | 05-09-2006 14:24 |
Ağır Para Cezası- Adli Para Cezası | Kılıç Mest | Meslektaşların Soruları | 1 | 14-01-2006 22:03 |
Ssk İdari Para Cezası | HERITAGE | Hukuk Soruları Arşivi | 1 | 03-10-2003 12:57 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |