|
Anket Sonucu: Eşlerin Barınmasına yönelik verilen tedbir kararı taşınmaz maliki üçüncü kişiye karşı da koruma sağlamalı mı? | |||
Evet Koruma Sağlamalı | 34 | 66,67% | |
Hayır Koruma Sağlamamalı | 13 | 25,49% | |
Kararsız | 4 | 7,84% | |
Oy Verenler: 51. Bu ankette oy kullanamazsınız. (Anket no : 399) | |||
|
27-09-2017, 20:55 | #1 | |||||||||||||||||||
|
Eşlerin Barınmasına yönelik verilen tedbir kararı taşınmaz maliki üçüncü kişiye karşı da koruma sağlamalı mı?
Merhabalar Sayın Meslektaşlarım;
Aşağıda paylaşacağım Yargıtay Kararını tartışmalı buluyorum. Ve konu hakkındaki yorumlarınızı merak ediyorum. Evlilik birliği sürerken beraber oturulan evden yararlanmak için talep eden yararına Aile Mahkemesince verilen TEDBİR KARARI sizce tapu malikini el atmanın önlenmesi davasını açmaktan alıkoymalı mı? Yani tapu maliki eşlerden biri değilse Aile Mahkemesi’nin 169. ve 197. Maddeye dayanılarak verilen tahsis kararlarının haklı hukuki sebep olarak kabul edilmesi gerekir mi? Gerekmeli mi? İşgal ettiği süre boyunca aylık bedel ödeyen/ malikin bildireceği banka hesabına ecrimisil bedeli yatıracağını noter kanalı ile bildiren, o konutta oturmaya ihtiyacı olduğu için yararına Aile mahkemesince tedbir kararı verilen eş yine de konuttan çıkarılabilir mi? Üçüncü kişi olan Malik yani el atmanın önlenmesi davasının davacısı “Kayınpeder” olursa yanıtınız değişir mi? Peki, TMK.’nun aile konutunu düzenleyen 194.maded 4. fıkrasında geçen “Aile konutu eşlerden biri tarafından kira ile sağlanmışsa, sözleşmenin tarafı olmayan eş, kiralayana yapacağı bildirimle sözleşmenin tarafı haline gelir ve bildirimde bulunan eş diğeri ile müteselsilen sorumlu olur.” Hükmü işgal bedeline ödeyeceğini söyleyen eş için uygulama kapısı açabilir mi? İlgili Maddeler III. Geçici önlemler Madde 169 - Boşanma veya ayrılık davası açılınca hakim, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri resen alır. III. Birlikte yaşamaya ara verilmesi Madde 197 - Eşlerden biri, ortak hayat sebebiyle kişiliği, ekonomik güvenliği veya ailenin huzuru ciddi biçimde tehlikeye düştüğü sürece ayrı yaşama hakkına sahiptir. Birlikte yaşamaya ara verilmesi haklı bir sebebe dayanıyorsa hakim, eşlerden birinin istemi üzerine birinin diğerine yapacağı parasal katkıya, konut ve ev eşyasından yararlanmaya ve eşlerin mallarının yönetimine ilişkin önlemleri alır. Eşlerden biri, haklı bir sebep olmaksızın diğerinin birlikte yaşamaktan kaçınması veya ortak hayatın başka bir sebeple olanaksız hale gelmesi üzerine de yukarıdaki istemlerde bulunabilir. Mülkiyet hakkının içeriği Madde 683 - Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir. Daha somutlaştırmak açısından Yargıtay Kararı’nı da ekliyorum.
Yorumlarınız ve katkılarınız için şimdiden teşekkür ederim. Saygılarımla, |
28-09-2017, 00:45 | #2 |
|
Merhaba,
Öncelikle ilginç bir konu üzerinde düşünme fırsatı sağladığı için Av. Ufuk Bozoğlu'na teşekkür ediyorum. Barınma tedbiri diğer tedbirler gibi geçici ve nihai olmayan bir sonuç doğurmaktadır. Dolayısıyla her zaman şartların değişmesi ya da şartlara ilişkin yeni bilgilerin edinilmesi durumunda tedbirin kaldırılarak yeni bir tedbir alınması veya değişiklik yapılması mümkündür. Barınma tedbiri, özellikle bireylerin kişisel güvenliğinin sağlanması amacıyla alındığından kamusal bir etkisi bulunduğu ileri sürülebilir. Aile konutuyla ilgili önlemlerle barınma tedbirini birbirinden ayırt etmek gerekir. Aile konutu üzerinde tasarruf veya sözleşme özgürlüğünün kısıtlanması eşlerin ortak ekonomik çıkarlarının tehlikeye atılmamasına yöneliktir. Oysaki ayrı yaşama hakkına sahip olan eş için alınan barınma tedbiriyle şiddet veya farklı tehlikelere karşı eşin ve onunla birlikte yaşayan çocukların kişisel güvenlikleri sağlanmaktadır. Bu nedenle yeni bir tedbir alınıncaya dek üçüncü kişiye karşı da tedbirin ileri sürülebileceğini düşünüyorum. Fakat aile hâkimine durumun yeniden değerlendirilmesi ve gerekliyse tedbirin kaldırılması için yazı yazılması gerekir. Böylece örneğin kayınvalide ya da kayınbabanın evinde yaşayan eşler bakımından tümüyle yabancı birinin evini işgal eden eşler arasında farklı bir sonuca varılması mümkün olur. |
28-09-2017, 12:49 | #3 |
|
Hiçbir şekilde 3. kişinin mülkiyet hakkına kısıtlama getirilmesi mümkün değildir kanaatindeyim. Devletin şiddet tehdidi altındaki aile bireylerini koruyamaması 3. kişinin mülkiyet hakkının kısıtlanmasını mazur göstermez. Kanaatimce karar doğru.
diğer yandan anket sorusu zor anlaşılıyor. Soruyu 3. kişinin mülkiyet hakkı kısıtlanmalı mı diye sorarsak burada çıkacak olası sonuçtan çok daha farklı sonuç çıkacaktır? Bu da dikkatimi çekti |
28-09-2017, 13:01 | #4 | |||||||||||||||||||||||
|
Alıntıladığım kısımla ilgili olarak ise; Naçizane sonucun ne çıktığından ziyade, forum konusu örnekte olduğu gibi ihtiyaçlara ve haklara ilişkin fikir üretmenin ve gerekçelerimizi tartışmanın daha değerli olduğunu düşünüyorum. Ancak böyle hep birlikte kazanabiliriz. Saygılarımla, |
28-09-2017, 16:26 | #5 |
|
Yargıtay kararında davalıların kira dışında bir hukuki sebebe dayanarak dava konusu taşınmazda oturmaktayken taşınmazın satılması üzerine işgalci durumuna düştükleri anlaşılıyor.
Ben böyle bir durumda tahsis kararının oldukça sınırlı ve makul ve bir süre için ve gerçek rayice uygun bedeli karşılığında koruma sağlaması gerektiğini düşünüyorum. Karara konu olayda ihtiyaç nedeniyle ihtarname gönderilmesi 2008 yılında olup dosyanın Yargıtay'da esas aldığı yıl 2013 yılıdır. Aradaki sürenin makul sayılabilecek bir süre olduğundan bahsetmek mümkün değildir. Zaten ıslah edilen ecrimisil miktarından da durum biraz anlaşılıyor. Taşınmaz maliki kayınpeder veya başka bir aile yakını olsa durum değişir mi? Değişmemelidir. Hatta sosyo-kültürel yapı gereği eşlerin kusur durumuna göre güvenlik gereği bu ilişkinin bir an evvel sonlandırılması gereken durumlar olabilir. Örneğin gelininin oğlunu aldattığını, torunlarına (hatta kendi oğluna) şiddet uyguladığını vs. bilen bir kayınpederin bu duruma tahammül etmek zorunda bırakılması barınma tedbiri alalım derken olayları daha da istenmeyen duruma sokabilir. Tedbirin amacı boşanma nedeniyle kadının barınaksız kalmak suretiyle zor duruma düşmesinin önlenmesidir. O nedenle bu çerçeve aşılmaksızın yeni bir barınak temin etmesi için gerekli makul süre ile sınırlı ve bu süre için bedeli ödenmek koşuluyla istisnai bir tahsis kararı alınabilir. |
28-09-2017, 20:50 | #6 |
|
Bana enteresan gelen bir nokta da; Mahkemece verilmiş bir yargı kararının, bir başka mahkemece kafadan yok sayılıp veya daha değersiz bulunup yerine bir başka hüküm kurulması..
Başka bir örneğimiz var mı bu yönde? Benim aklıma gelmedi. Sorun maddi veya şekli anlamda kesin hüküm teşkil edip etmemek değil. Sonuçta hangi hakka üstünlük tanıyacaksan tanı ama özel bir mahkemece verilmiş bir yargı kararı var ve Tedbir kararları adı üstünde acilen korunmaya değer temel bir hak var olduğu için, telafisi imkansız zararların doğmasını önlemek için verilirler. Aile mahkemesince verilmiş bir tedbir kararı varken; taşınmazın kullanılması makul ve geçerli bir sebebe dayanmıyor diyebilir miyiz? Hukuki değildir diyebilir miyiz? Bu tedbir kararına güvenerek taşınmazda güvenle kalmaya devam eden kadın ve çocuklar ne bilsin lehlerine verilen kararı daha büyük bir kararın döveceğini..Çoğu zaten hukuki yardım alamıyor, haklarından bihaber. Düşünceme göre, haklarında bu şekilde barınma kararı verilmiş kadın ve çocuklar aleyhine açılan müdahalenin önlenmesi davalarında, tedbir kararının verilme gerekçeleri ve zaruret hali mutlaka araştırılmalıdır. Tedbir verilme koşullarının devam ettiğinin görülmesi halinde eğer taşınmaz eşin ana ve babasına aitse dava reddedilmelidir. (Burada oldukça netim, çünkü Sayın Can Doğanel'in vurguladığı biçimde trajik bir ağır kusur hali vs..yoksa dava reddedilmelidir. Somut olayın özellikleri değerlendirilebilmelidir. Tarafların gerçek iradeleri ortaya konmalıdır. Ana ve babayı üçüncü kişi olarak göremiyorum. Evlilik birliği hakkında bilgisi ve görgüsü olan kişilerdir. Davanın davalı kadını zor durumda bırakmak amacıyla kötüniyetle açıldığının belirlenmesi halinde dava reddedilmelidir.) Malik tamamen üçüncü kişi ise; dava süresince uygun bir işgaliye bedeli karşılığında kadının ve çocukların kullanımına bırakılmasını uygun buluyorum. [Bu da nasıl bir kişidir ki, ana baba olmadığı halde iyilik yapmaktadır ve bedelsiz yararlanmaya izin vermektedir. Somut hayatta karşımıza çıkabilecek bir örnek değil gibi..] Ancak yukarıdaki içtihat gibi taşınmazın kadını evden çıkarmak için son çare ana ve baba tarafından üçüncü bir kişiye satılması şeklinde karşımıza çıkabilir. Diye düşünüyorum. Yoruldum, şimdilik bu kadar.. |
03-10-2017, 20:59 | #7 | |||||||||||||||||||||||
|
Şöyle de düşünüyorum; taşınmaz anne baba dışında üçüncü kişiye aitse ve taraflar arasında kira sözleşmesi varsa sorun yok kişi sözleşmenin tarafı olabiliyor. Kirayı ödemeye devam ederek barınmasını sağlıyor.
Ancak anne baba dışındaki üçüncü kişinin evinde kira sözleşmesine dayanmadan oturuyor olmak, üçüncü kişi malik için de bir lüks veya istisna. Bu durumda olan üçüncü kişinin, haklarında evde barınma kararı verilen eş (ve çocuklara)karşı müdahalenin meni davası açarak evden çıkarmaya çalışması mantıklı ve haklı bir gerekçe olmadan korunmaya değer bir durum gibi görünmüyor. Bu halde davacı malik, taşınmaza ihtiyacı olduğunu veya el atmanın önlenmesini istemekte haklı bir sebebi olduğunu (evin hor kullanılması, çevre sakinlerinin rahatsız edilmesi gibi katlanılması beklenilemeyecek sebepler)ispatlamalı diye düşünüyorum. Çünkü karşılıksız yararlandırıyordun ne oldu da tam da insanların barınmaya ihtiyacı olduğu bir zamanda bu davayı açma zaruretin doğdu? Yararına barınma tedbir kararı verilmiş davalıya karşı malikin açtığı el atmanın önlenmesi davası, salt mülkiyet hakkının üstünlüğü sebebi ile kabul edilmemeli. Uygun bir kira bedeli karşılığında oturmaya izin verilmelidir düşüncesindeyim. Devam edelim... |
05-10-2017, 15:08 | #8 |
|
bir mahkemenin kararını diğerinin tanımaması ya da yok sayması gibi bir durum yok burada. Zira tedbir kararı veren mahkeme 3. kişinin mülkiyet hakkını kısıtlayan bir tedbir vermiş değil.
Mülkiyet hakkını başkası lehine kısıtlayarak malikten bir başkası için zorunlu fedakarlıkta bulunmasını istemek, temeli özel mülkiyete dayanan liberal hukuk sistemine ters. Devletin yapması gereken barınma ve koruma sağlama işini maliki buna icbar ederek yerine getirmenin malik yönünden hiçbir anlamı yok. Kamu yararı nedeniyle mülkiyet hakkı kısıtlanabilir. Burada kamu yararı varlığından bahsetmek zorlama bir yorum olacaktır. Özel mülkiyet üzerine hukuk sistemi inşa edildiğinde her zaman zengin lehine işleyecek bir düzen çıkar karşımıza. Bu da net bir örneği. (Bu paragraf hukuki olmayan siyasi görüşümdür |
05-10-2017, 20:31 | #9 | |||||||||||||||||||||||
|
|
17-10-2017, 19:35 | #10 | |||||||||||||||||||
|
Malik anne baba ise..
Merhaba,
Aşağıdaki Karşı Oy'da önemli noktalara temas etmekte.. Hukuk Genel Kurulu Esas: 2010/1-218 Karar: 2010/251 Karar Tarihi: 05.05.2010 Tarihli Karından Karşı Oy: Hukuki olarak çözümlenmesi gereken davalının taşınmazı kullanmada haksız olup olmadığının saptanmasıdır. Öncelikle şu hususun belirlenmesinde yarar vardır; bir taşınmazın kullanımı ile ilgili olarak kendisine onay verilen kişiye tebaan o taşınmazı onay verilen kişi ile birlikte kullananın bu kullanımının haksız olduğunu söylemek mümkün değildir. Tebaan kullanma olgusunu belirlerken de eldeki davada esas olan davalı kadın ile dava dışı kocanın birlikte kullanımında davalının haksız olup olmadığının belirlenmesidir. Türk Medeni Yasasına göre karı koca aynı evde birlikte yaşarlar. Bu hem bir hak hem de yükümlülüktür. Bu nedenle eşlerden birisine evin kullanımı için izin verilmesi halinde diğer eşin de kullanımına onay verilmiş sayılır. Davacının dava dışı oğluna onay verdiği konusunda bir niza bulunmamaktadır, bu onay devam ettiği sürece davalının kullanımının haksız olduğunu söylemek mümkün değildir. Aksi düşünce aile birliğinin bozulması sonucunu doğurur ki yasanın bunu kabul etmesi mümkün değildir. Eşine tebaan kullanan davalının kullanımının haksız olması için dava dışı eşine verilen onayın davacı mülk sahibi tarafından geri alınmış olması gerekir. Onay verilen kişiye verilen bu kullanım hakkı geri alınmadan ona tebaan kullanan kişi hakkında el atmanın önlenmesi davası açılması mümkün değildir.Bu durumda boşanma davasının açılması sonucu dava dışı eşin ortak haneyi terk etmesinin birlikte oturulan evi ortak hane olmaktan çıkartıp çıkartmadığı, bunun sonucu olarak davalının eşine tebaan kullanımının devam edip etmediğinin belirlenmesi gerekir. Bilindiği gibi boşanma davasının açılması ile ortak ev ortak ev olmaktan çıkmaz. Taraflar isterlerse aynı evi birlikte kullanabilirler, ancak taraflardan birisi isterse bu evi kullanmayabilir. Ancak bu durumda da boşanma kararı kabul ile sonuçlanıp kesinleşinceye kadar yine ortak ev olma niteliğini korur. Olayımızda kesinleşmiş ve boşanma ile sonuçlanmış bir mahkeme kararı bulunmamaktadır. Öyle ise davaya konu konut ortak konuttur ve davacının dava dışı davalının kocasına verdiği onay da geri alınmadığından davalının onay verilen kişiye tebaan kullanımı devam etmektedir ve kullanımın haksız olduğunu söylemek mümkün değildir. Davalı ile dava dışı kocası arasındaki boşanma davasının bulunması ve kocanın bir süre için evi fiilen terk etmesi sonuca etkili değildir. Koca her zaman için gelip bu ortak konutu boşanma davasının devam ettiği sürece kullanabilir. Bu davanın açılmasındaki amaç davalının kullanımının engellenmesi ve dava dışı oğlun kullanımının sağlanmasıdır. Bu nitelemeye göre de en azından davanın açılması hakkın kötüye kullanılmasıdır. Benim de az yukarıda bahsettiğim gibi davada hakkın kötüye kullanılması tespit ediliyorsa buna izin verilmemelidir.
Karşı oya katılmakla birlikte, anne veya baba olan malikin kendi çocuklarına ihtarname çekerek verdikleri oluru geri almaları halinde dahi hakkın kötüye kullanımı tespit edilirse; davacının eve samimi ihtiyacı kanıtlanamazsa sadece mülkiyet hakkının sınırlandırılamayacağı gerekçe yapılarak Aile Mahkemesinin verdiği TEDBİR kararı ortadan kaldırılamaz. Düşüncesindeyim. Saygılarımla, |
18-10-2017, 14:16 | #11 | |||||||||||||||||||||||
|
Hakkın kötüye kullanımı iddiasının ileri sürülmesi ve ispatlanması halinde elbette dürüstlük kuralının hak kullanımına genel sınır çizmesi sebebiyle tedbir kararının kaldırılmasının önüne geçilebilir. Ama bunun ötesinde barınma tedbirini alan aile mahkemesi hâkimi evin kira mı mülk mü olduğunu sorgulamadan salt aile konutu olarak kullanılan evin özgülenmesine karar verdiği için ve bu kararın temelinde şiddete uğrama riski bulunan bireylerin korunması düşüncesi bulunduğu için evin doğrudan doğruya tahliye edilemeyeceği kanaatindeyim. Bireylerin şiddet tehlikesinden korunması kamusal bir meseledir ve eş olmayan malik de olsa kısa süreliğine yani tedbir kaldırılıncaya dek karara katlanmak durumundadır. Aksi takdirde barınma tedbirinin anlamsız kalacağını düşünüyorum. Kanun hükümlerinin koruma amacına göre yorumlanması gerektiği dikkate alınırsa buradaki koruma amacı kişilerin güvenliklerinin geçici olarak korunmasıdır. Eş olmayan malik tahliye ettirmek istediğinde ve buna hakkı olduğunda tedbiri alan aile mahkemesine yeni bir tedbir almak için fırsat tanınması gerekir diye düşünüyorum. Böylece hem malikin menfaatleri hem de barınma tedbirinden yararlanan bireylerin menfaatleri korunabilir. |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
Konu Araçları | Konu İçinde Arama |
Konuyu Değerlendirin | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
5403 sayılı toprak koruma kanununa aykırı olarak payın üçüncü kişiye satılması | Avukat Neslihan | Meslektaşların Soruları | 1 | 07-05-2012 10:23 |
Taşınmaz üzerindeki muhdesatın üçüncü kişiye ait olması | sedegza | Meslektaşların Soruları | 3 | 11-04-2012 12:08 |
Üçüncü Kişiye Ait Adreste Yapılan İhtiyati Hacizde Cezai ve Hukuki Sorumluluk | preator44 | Meslektaşların Soruları | 3 | 13-04-2007 20:10 |
aile konutu şerhi konulan gayrimehkulün iyiniyetli üçüncü kişiye satışı | AV. ALİ GÖKÇİMEN | Meslektaşların Soruları | 3 | 27-02-2007 11:56 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |