Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Çocukla Kişisel İlişki Yargıtay Kararları

Yanıt
Konu Notu: 3 oy, 4,00 ortalama. Değerlendirme: Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 09-07-2005, 20:11   #1
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan Çocukla Kişisel İlişki Yargıtay Kararları

T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ

E. 2004/6169
K. 2004/6954
T. 31.5.2004

• ÇOCUKLA KİŞİSEL İLİŞKİ KURULMASI ( Dedenin Torunuyla Kişisel İlişki Kurabilmek Amacıyla Açtığı Davayı Sadece Anneye Yöneltmesi - Eşler Evli Oldukları İçin Velayet Hakkı Sahiplerinden Babanında Davaya Dahil Edilmesi Gereği )

• EKSİK HASIM ( Çocukla Kişisel İlişki Kurulması - Davanın Anne Baba Evli Oldukları İçin İkisine Birden Açılması Gereği )

• VELAYET HAKKI ( Dedenin Torunuyla Kişisel İlişki Kurabilmek Amacıyla Açacağı Davayı Bütün Velayet Hakkı Sahiplerine Birlikte Açması Gereği )

4721/m. 325, 336
ÖZET :Velayet hakkı sahiplerinden babanın da davaya dahili ile onun göstereceği kanıtlar toplanmadan eksik hasımla karar verilmesi doğru değildir.

DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Davacı, torunuyla kişisel ilişki kurulmasına izin verilmesi istemiyle davalı gelini aleyhine dava açmış, mahkemece dava kabul edilmiş, karar davalı tarafça temyiz edilmiştir.

Olağanüstü haller mevcutsa, çocuğun menfaatine uygun düştüğü ölçüde çocuk ile kişisel ilişki kurulmasını isteme hakkı diğer kişilere özelliklede hısımlara tanınabilir. ( TMK. md. 325 )

Evlilik devam ettiği sürece ana ve baba velayeti birlikte kullanırlar. ( TMK. md. 336/1 )Dosya kapsamına göre kişisel ilişki kurulmak istenen küçük ( K )'nın anne ve babası evli olduğu halde dava sadece çocuğun annesine yöneltilmiş, babası davalı olarak gösterilmemiştir. Velayet hakkı sahiplerinden babanın da davaya dahili ile onun göstereceği kanıtlar toplanmadan eksik hasımla karar verilmesi doğru değildir.

SONUÇ : Temyiz olunan kararın gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre diğer yönlerin şimdilik incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 31.05.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.

---------------------------------------------------------------------------------
Karar Kazancı Bilişim Teknolojileri İçtihat Bilgi Bankasından alınmıştır. www.kazanci.com.tr
----------------------------------------------------------------------------------

Av.Habibe Yılmaz Kayar
İstanbul Barosu
Old 08-06-2006, 12:01   #2
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/20656
K. 2006/421
T. 26.1.2006

• ÇOCUKLA KİŞİSEL İLİŞKİ ( Sebebiyle Çocuğun Huzuru Tehlikeye Girer veya Ana ve Baba Bu Haklarını 324/1. Maddesi Hükmünde Öngörülen Yükümlülüklerine Aykırı Olarak Kullanır veya Çocuk İle Ciddi Olarak İlgilenmezler ya da Önemli Sebepler Varsa Reddedileceği )

• ANA BABANIN ÇOCUĞA KARŞI YÜKÜMLÜLÜKLERİNİ YERİNE GETİRMEMESİ ( Kişisel İlişki Sebebiyle Çocuğun Huzuru Tehlikeye Girerse Kişisel İlişki Kurma Hakkı Reddedilebilir veya Kendilerinden Alınabildiği )

• ÇOCUĞUN HUZURUNUN TEHLİKEYE GİRMESİ ( Kişisel İlişki Sebebiyle Çocuğun Huzuru Tehlikeye Girerse Kişisel İlişki Kurma Hakkı Reddedilebilir veya Kendilerinden Alınabildiği )

4721/m.324/1

ÖZET : Kişisel ilişki sebebiyle çocuğun huzuru tehlikeye girer veya ana ve baba bu haklarını Türk Medeni Kanununun 324/1. maddesi hükmünde öngörülen yükümlülüklerine aykırı olarak kullanır veya çocuk ile ciddi olarak ilgilenmezler ya da önemli sebepler varsa, kişisel ilişki kurma hakkı reddedilebilir veya kendilerinden alınabilir.

DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hükmün temyizen mürafaa İcrası suretiyle tetkiki istenilmekle duruşma için tayin olunan 23.11.2005 günü temyiz eden E. vekili Av. M. geldi. Karşı taraf tebligata rağmen gelmedi. Gelenin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davalının aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yersizdir.

2- Kişisel ilişki sebebiyle çocuğun huzuru tehlikeye girer veya ana ve baba bu haklarını Türk Medeni Kanununun 32411. maddesi hükmünde öngörülen yükümlülüklerine aykırı olarak kullanır veya çocuk ile ciddi olarak ilgilenmezler ya da önemli sebepler varsa, kişisel ilişki kurma hakkı reddedilebilir veya kendilerinden alınabilir. ( TMK. md. 324/2 )

Davalı kocanın bu ağırlıkta bir eylemi kanıtlamadığı halde yaz tatilinde Temmuz ayında çocuğu ile kurduğu kişisel ilişkinin küçük orta eğitim süresine başlayıncaya kadar kaldırılmasına karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

SONUÇ : Temyiz edilen hükmün 2. bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, hükmün bozma kapsamı dışında kalan bölümlerinin ONANMASINA, duruşma için takdir olunan 450 YTL. vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 26.01.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Karar Kazancı Bilişim Teknolojileri İçtihat Bilgi Bankasından alınmıştır. www.kazanci.com.tr
Old 21-06-2006, 11:51   #3
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/12054
K. 2005/14804
T. 25.10.2005

• HISIMLARIN KİŞİSEL İLİŞKİ KURMA HAKKI ( Davacıların Torunlarını Görmek Torun Sevgisini Tatmak Ve Çocuğa Da Bu Sevgiyi Vermek Hakları Olduğu )

• ÇOCUKLA KİŞİSEL İLİŞKİ KURULMASI ( Çocuğun Menfaatine Uygun Düştüğü Ölçüde Çocuk İle Kişisel İlişki Kurulmasını İsteme Hakkı Diğer Kişilere Ve Özellikle Hısımlarına Da Tanınabileceği )

• BABAANNE VE DEDENİN ÇOCUKLA KİŞİSEL İLİŞKİSİ ( Davacıların Torunlarını Görmek Torun Sevgisini Tatmak Ve Çocuğa Da Bu Sevgiyi Vermek Hakları Olduğu - Kişisel İlişki Kurulabileceği )

4721/m.182/2,325/1

ÖZET : Olağanüstü haller mevcutsa, çocuğun menfaatine uygun düştüğü ölçüde, çocuk ile kişisel ilişki kurulmasını isteme hakkı diğer kişilere ve özellikle hısımlarına da tanınabilir. Kişisel ilişkinin düzenlenmesinde, çocuğun özellikle, sağlık, eğitim ve ahlak bakımından yararları esas tutulur.

Olayda, kişisel ilişki kurmak isteyen davacılar, babası ölmüş olan çocuğun babaannesi ve dedesi olup kişisel ilişki kurulduğunda çocuğun huzurunun tehlikeye gireceğine ve davacıların haklarını amacına aykırı kullanacaklarına dair delil yoktur. Davacıların torunlarını görmek, torun sevgisini tatmak ve çocuğa da bu sevgiyi vermek haklarıdır.

DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Olağanüstü haller mevcutsa, çocuğun menfaatine uygun düştüğü ölçüde, çocuk ile kişisel ilişki kurulmasını isteme hakkı diğer kişilere ve özellikle hısımlarına da tanınabilir ( TMK. md. 325/1 ). Kişisel ilişkinin düzenlenmesinde, çocuğun özellikle, sağlık, eğitim ve ahlak bakımından yararları esas tutulur ( TMK. md. 182/2 )

Küçük Sıla, 1999 doğumludur. Annesi ve babası boşanmışlardır, boşanma kararı ile velayeti annesine verilmiştir. Karar 10.12.2002 tarihinde kesinleşmiş, çocuğun babası 15.2.2003 tarihinde ölmüştür.

Davacılar, çocuğun babaannesi ve dedesidir. Kişisel ilişki tesis edildiğinde çocuğun huzurunun tehlikeye gireceğine ve davacıların bu haklarını amacına aykırı olarak kullanacaklarına dair dosyada delil yoktur. Davacıların torunlarını görmek ve onunla uygun kişisel ilişki kurmak, torun sevgisini tatmak ve çocuğa da bu sevgiyi vermek haklarıdır. Uygun kişisel ilişki tesisi gerekirken isteğin reddi doğru görülmemiştir.

SONUÇ : Hükmün gösterilen sebeplerle ( BOZULMASINA ), temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle, 25.10.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Karar Kazancı Bilişim Teknolojileri İçtihat Bilgi Bankasından alınmıştır. www.kazanci.com
Old 21-06-2006, 11:52   #4
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/5868
K. 2005/8446
T. 31.5.2005

• ÇOCUKLA KİŞİSEL İLİŞKİNİN KALDIRILMASI ( Davalı Boşanmadan Sonra Davacıyı Ve Annesini Çocuğun Gözleri Önünde Silahla Ağır Biçimde Yaralamış Ve Çocuk Beş Yaşında Olduğundan Babaya Karşı Aşırı Korku Gelişmiş Olması Nedeniyle Kabulü Gereği )

• BABA İLE ÇOCUĞUN KİŞİSEL İLİŞKİSİ ( Kaldırılması Talebi - Davalı Boşanmadan Sonra Davacıyı Ve Annesini Çocuğun Gözleri Önünde Silahla Ağır Biçimde Yaralamış Ve Çocuk Beş Yaşında Olduğundan Babaya Karşı Aşırı Korku Gelişmiş Olması Nedeniyle Kabulü Gereği )

• ÇOCUĞUN HUZURU ( Bozulması ve Tehlikeye Girmesi Halinde Davalı Babayla Kişisel İlişkinin Kaldırılmasına Karar Verilebileceği - Davalı Boşanmadan Sonra Davacıyı Ve Annesini Çocuğun Gözleri Önünde Silahla Ağır Biçimde Yaralamış Olması )

4721/m.324/2

ÖZET : Davalı boşanmadan sonra davacıyı ve annesini çocuğun gözleri önünde silahla ağır biçimde yaralamış, çocuk beş yaşında olduğundan babaya karşı aşırı korku gelişmiş, babasıyla karşılaşmak istememeye başlamış, kişisel ilişki nedeniyle çocuğun huzuru ciddi biçimde bozulmuş ve tehlikeye girmiştir. Bu nedenle baba ile çocuğun kişisel ilişkisinin kaldırılmasına karar verilmesi gerekir.

DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Toplanan delilerden; davalının boşanmalarından sonra davacıyı ve davacının annesini, çocuğun gözleri önünde silahla ağır biçimde yaraladığı, çocuk, beş yaşındayken gerçekleşen bu olay nedeniyle; çocukta babaya karşı aşırı derecede korku geliştiği ve babasının sürekli olarak annesine zarar verebilecek potansiyel olarak gördüğü, babasını görmek ve karşılaşmak istemediği babasıyla görüşmesi, çocuğu psikolojik açıdan olumsuz etkilediği, kişisel ilişki sebebiyle çocuğun huzurunun ciddi biçimde bozulduğu ve tehlikeye girdiği anlaşılmaktadır. Türk Medeni Kanununun 324/2. maddesi koşulları oluştuğundan, davanın kabulü ile baba ile çocuğun kişisel ilişkisinin kaldırılmasına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.

SONUÇ : Hükmün yukarıda gösterilen sebeple ( BOZULMASINA ), temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 31.5.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Karar Kazancı Bilişim Teknolojileri İçtihat Bilgi Bankasından alınmıştır. www.kazanci.com.tr
Old 21-06-2006, 22:59   #5
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ

E. 2005/496
K. 2005/2747
T. 24.2.2005

• ÇOCUK İLE BABA ARASINDA KİŞİSEL İLİŞKİ ( Her Hafta Sonu Kurulmasının Annenin Çocukla Hafta Sonu İlişkisinin Tümden Kesilmesine Yol Açacağı - Ayın Belli Haftalarında Düzenlenmesi Gereği )

• BABA İLE ÇOCUK ARASINDA KİŞİSEL İLİŞKİ ( Her Hafta Sonu Kurulmasının Annenin Çocukla Hafta Sonu İlişkisinin Tümden Kesilmesine Yol Açacağı - Ayın Belli Haftalarında Düzenlenmesi Gereği )

4721/m.323

ÖZET : Müşterek çocuk ile baba arasında her hafta sonu kişisel ilişki kurulması, sonuç itibariyle annenin çocukla hafta sonu ilişkisinin tümden kesilmesine yol açar. Tarafların sosyal ve mali durumları, bölgesel koşullar ve çocuğun yaşı gözetilerek, ayın belli haftalarında kişisel ilişkinin düzenlenmesi gerekir.

DAVA : Taraflar arasındaki davanın birleştirilerek yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre kocanın temyiz itirazları yersizdir.

2- Müşterek çocuk 5.2.1999 doğumlu A. ile baba arasında her hafta sonu kişisel ilişki kurulması sonuç itibarıyla annenin çocukla hafta sonu ilişkisini tümden kesilmesine yol açar. Tarafların sosyal ve mali durumları, bölgesel koşullar çocuğun yaşı gözetilerek ayın belli haftalarında kişisel ilişkinin düzenlenmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.

SONUÇ : Hükmün 2. bentte açıklanan nedenle davalı-davacı kadın yararına BOZULMASINA, davacı-davalı kocanın hükme yönelik itirazları bakımından hükmün 1. bentte açıklanan nedenle ONANMASINA, aşağıda yazılı harcın D.'e yükletilmesine, peşin harcın mahsubuna, temyiz peşin harcının yatıran İ.' e geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 24.02.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Karar Kazancı Bilişim Teknolojileri İçtihat Bilgi Bankasından alınmıştır. www.kazanci.com.tr
Old 21-06-2006, 23:00   #6
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ

E. 2005/1298
K. 2005/3171
T. 3.3.2005

• VELAYET DAVASI ( Taraflar Aynı Yerde Oturduğuna Göre Gece Yatısına Da Bırakacak Şekilde Kişisel İlişki Kurulması Gerekirken Gündüzün Belli Saatlerinde Kurulmasının Hatalı Olduğu )

• AYNI YERDE OTURAN ANNE İLE BABA ( Velayet - Gece Yatısına Da Bırakacak Şekilde Kişisel İlişki Kurulması Gerekirken Gündüzün Belli Saatlerinde Kurulmasının Hatalı Olduğu )

• ÇOCUKLA KİŞİSEL İLİŞKİ ( Taraflar Aynı Yerde Oturduğuna Göre Gece Yatısına Da Bırakacak Şekilde Kişisel İlişki Kurulması Gerekirken Gündüzün Belli Saatlerinde Kurulmasının Hatalı Olduğu )

4721/m.323,324

ÖZET : Velayeti annesine verilen Aytül ile davalı baba arasında her ayın ilk Cumartesi günleri ve dini bayramların ikinci günleri 10.00 - 15.00 saatleri arasında kişisel ilişki kurulmuştur. Taraflar aynı yerde oturmaktadır. Gece yatısına da bırakacak şekilde kişisel ilişki kurulması gerekirken gerekçeleri açıklanmadan yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamıştır.

DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle davacının tazminat talebinin bulunmamasına ve kararda davalı kocanın maddi ve manevi tazminat isteklerinin reddedildiğinin anlaşılmasına göre davalının aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

2-Velayeti annesine verilen 1988 doğumlu Aytül ile davalı baba arasında her ayın ilk Cumartesi günleri ve dini bayramların ikinci günleri 10.00 - 15.00 saatleri arasında kişisel ilişki kurulmuştur. Taraflar aynı yerde oturmaktadır. Gece yatısına da bırakacak şekilde kişisel ilişki kurulması gerekirken gerekçeleri açıklanmadan yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamıştır.

SONUÇ : Temyiz edilen kararın 2. bentte gösterilen sebeplerle kişisel ilişki yönünden BOZULMASINA, hükmün diğer bölümlerinin l. bentteki nedenlerle ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 03.03.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Karar Kazancı Bilişim Teknolojileri İçtihat Bilgi Bankasından alınmıştır. www.kazanci.com.tr
Old 21-06-2006, 23:02   #7
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2004/4450
K. 2004/5256
T. 26.4.2004

• YETKİLİ MAHKEME ( Kişisel İlişki Kurulmasıyla İlgili Bütün Düzenlemelerde Çocuğun Oturduğu Yer Mahkemesinin de Yetkili Olması )

• ÇOCUKLA KİŞİSEL İLİŞKİ KURULMASI ( Yetkili Mahkemenin Çocuğun Oturduğu Yer Mahkemesi Olması )

4721/m.326

ÖZET : Kişisel ilişki kurulmasıyla ilgili bütün düzenlemelerde çocuğun oturduğu yer mahkemesi de yetkilidir.

DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Türk Medeni Kanununun 326/1 maddesine göre "kişisel ilişki kurulmasıyla ilgili bütün düzenlemelerde çocuğun oturduğu yer mahkemesi de yetkilidir. " Şu halde Sarıkaya Aile Mahkemesi de yetkilidir. Yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

SONUÇ : Temyiz olunan kararın gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine 26.04.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Karar Kazancı Bilişim Teknolojileri İçtihat Bilgi Bankasından alınmıştır. www.kazanci.com.tr
Old 21-06-2006, 23:03   #8
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ

E. 2004/4429
K. 2004/5598
T. 29.4.2004

• ŞAHSİ MÜNASEBET TESİSİ ( Çocuğun Sağlık Eğitim Ve Ahlak Bakımından Yararlarının Esas Tutulacağı )

• ÇOCUKLA KİŞİSEL İLİŞKİ KURMA HAKKI ( Engellenebileceği Durumlar )

4721/m. 182

ÖZET :Kişisel ilişki düzenlenmesinde çocuğun sağlık, eğitim ve ahlak bakımından yararları esas tutulur.

DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Türk Medeni Kanununun 182/2. maddesi uyarınca kişisel ilişki düzenlenmesinde çocuğun sağlık, eğitim ve ahlak bakımından yararları esas tutulur. Çocuğun huzurunu tehlikeye girmesi, ana ve babanın yükümlülüklerine aykırı davranmaları, çocuk ile ciddi olarak ilgilenmemeleri yada önemli sebeplerin varlığı halinde kişisel ilişki kurma hakkının reddedilmesi veya kendilerinden alınması mümkündür. 4782 sayılı Yasasının 5. maddesi uyarınca, uzman görüşüne de başvurularak bu hususların değerlendirilmeden delil olarak gösterilen Manisa Emniyet Müdürlüğünün 22.9.2003 tarihli soruşturma evrakı getirtilip, tüm deliller birlikte tartışılmadan, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.

SONUÇ : Hükmün açıklanan nedenle BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 29.04.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.


Karar Kazancı Bilişim Teknolojileri İçtihat Bilgi Bankasından alınmıştır. www.kazanci.com.tr
Old 21-06-2006, 23:06   #9
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ

E. 2003/1093
K. 2003/2503
T. 26.2.2003

• ÇOCUKLA ŞAHSİ MÜNASEBET TESİSİ ( Çocuğun Yaşı-Tarafların Anlaşmasının Hakimi Bağlamayacağı )

• ÇOCUĞUN BEDENİ VE FİKRİ GELİŞİMİ ( Çocukla Şahsi Münasebet Tesisi - Hakimin Tarafların Anlaşmasıyla Bağlı Olmaması )

• BOŞANAN TARAFLARIN ANLAŞMASI ( Çocukla Şahsi Münasebetin Biçimi - Hakimin Tarafların Anlaşmasıyla Bağlı Olmaması )

4721/m.166, 182, 184

ÖZET : Somut olayda, mahkeme tarafından çocukla babası arasında ayda 3 gün ve gece yatılı olarak babasında kalacak şekilde kişisel ilişki tesisi çocuğun yaşı da dikkate alındığında bedeni ve fikri gelişmesine olumsuz etki yapacağından salt tarafların anlaşması doğrultusunda bu şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm kişisel ilişki yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Mahkemece Türk Medeni Kanununun 166/3. maddesi gereğince anlaşmalı boşanmalarına karar verilmiştir.

Mahkemece tarafların çocuğu Sanemsu ile ayda 3 gün davalı babasının gece yatılı olarak kalacak şekilde kişisel ilişki tesisi çocuğun yaşı nazara alındığında çocuğun bedeni ve fikri gelişmesine olumsuz etki yapacağı gibi, tarafların anlaşmalarına uygunda değildir. Bu yön nazara alınmadan hüküm tesisi doğru görülmemiştir.

SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan gerekçe ile kişisel ilişki yönünden BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 26.02.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Karar Kazancı Bilişim Teknolojileri İçtihat Bilgi Bankasından alınmıştır. www.kazanci.com.tr
Old 05-04-2007, 16:34   #10
AVUKAT ŞÜKRAN

 
Varsayılan çocukla kişisel ilişki

Henüz 2 yaşında olan çocuk ile babasının her ayın ilk cumartesi günü sabahtan pazar akşama kadar ,dini bayramların 2.günü sabahtan 3.günü akşamına kadar ve her yılın 1 Temmuz-1 Ağustos taraihleri arasında görüştürülmek suretiyle aralarında kişisel ilişki kurulmasına yönelik karar özellikle çocuğun yaşı ve annenin bakım ve şefkatine muhtaç bulunması karşısında (ki mahkeme de bu gerekçe ile küçüğün velayetini anneye vermiştir) ne kadar sağlıklıdır.Buna ilişkin yargıtay kararı olan meslektaşım varsa ve paylaşırsa sevinirim.Teşekkür ediyor ve iyi çalışmalar diliyorum.
Old 13-01-2009, 14:42   #11
Av.Elif ULU

 
Varsayılan

Bu konu hakkında benimde siz meslektaşlarıma bir sorum olacaktı. Müvekkilim halen evli olup, eşiyle ayrı yaşamaktadırlar. Her iki tarafta boşanma davası açmamışlardır. Ancak baba olan müvekkilim çocuğu ile görüştürülmemektedir. Evlilik birliğinin sürmesi babanın mahkemeden çocuğu ile kişisel ilişki kurma talebinde bulunmasına engel teşkil eder mi? Bu konuda her hangi bir bilgi bulamadım. Şimdiden teşekkürler.
Old 13-01-2009, 16:11   #12
Doç. Dr. Özge Yücel

 
Varsayılan

197. maddeye göre birlikte yaşamaya ara verilmesi durumunda eşlerden biri çocukla kişisel ilişkinin düzenlenmesini isteyebilir. Boşanma davası açılması gerekmez.
Old 14-01-2009, 14:50   #13
Av.Elvan Akkaya

 
Varsayılan

III. Birlikte Yaşamaya Ara Verilmesi

Madde 197
.- Eşlerden biri, ortak hayat sebebiyle kişiliği, ekonomik güvenliği veya ailenin huzuru ciddi biçimde tehlikeye düştüğü sürece ayrı yaşama hakkına sahiptir.

Birlikte yaşamaya ara verilmesi haklı bir sebebe dayanıyorsa hakim, eşlerden birinin istemi üzerine birinin diğerine yapacağı parasal katkıya, konut ve ev eşyasından yararlanmaya ve eşlerin mallarının yönetimine ilişkin önlemleri alır.

Eşlerden biri, haklı bir sebep olmaksızın diğerinin birlikte yaşamaktan kaçınması veya ortak hayatın başka bir sebeple olanaksız hale gelmesi üzerine de yukarıdaki istemlerde bulunabilir.

Eşlerin ergin olmayan çocukları varsa hakim, ana ve baba ile çocuklar arasındaki ilişkileri düzenleyen hükümlere göre gereken önlemleri alır.

.
Old 13-07-2009, 17:30   #14
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan Anneanne ve Dede İle Çocuğun Kişisel İlişkisinin Süresi

T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2008/7288
K. 2008/7990
T. 4.6.2008

ANNEANNE VE DEDE İLE KİŞİSEL İLİŞKİ KURULMASI ( Babanın Velayet Görevini Gereği Gibi Yerine Getirmesine Engel Olacağı - Çocukların Gelişimini Olumsuz Etkileyeceği )

KİŞİSEL İLİŞKİ KURULMASI ( Anneanne ve Dede İle - Babanın Velayet Görevini Gereği Gibi Yerine Getirmesine Engel Olacağı )

VELAYET GÖREVİ ( Anneanne ve Dede İle Kişisel İlişki Kurulması Kararı - Çocukların Gelişimini Olumsuz Etkileyeceği/Babanın Velayet Görevini Gereği Gibi Yerine Getirmesine Engel Olacağı )
4721/m.182

ÖZET : Kişisel ilişki kurulmasına karar verilen küçüklerin anneanne ve dede ile kişisel ilişki tesisi yaşları itibarıyla çocukların eğitim, bedeni ve fikri gelişmesini olumsuz etkileyebileceği gibi davalı babanın da velayet görevini gereği gibi yerine getirmesine engel olacağından verilen karar bozmayı gerektirmiştir.

DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm duruşmalı olarak temyiz edilmiş ise de; şahsi münasebete ilişkin verilen kararların Yargıtay'da duruşmalı inceleneceğine ilişkin Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 438. maddesinde hüküm bulunmadığından duruşma isteğinin reddine karar verilmiştir.

Evrak üzerinde işin esasının incelenmesine gelince;

KARAR : Kişisel ilişki kurulmasına karar verilen küçükler; M. 1997, S. 2000 doğumlu olup, her ayın ilk ve üçüncü haftası Cumartesi saat 09.00’dan Pazar saat 17.00’ye kadar anneanne ve dede ile kişisel ilişki tesisi yaşları itibarıyla çocukların eğitim, bedeni ve fikri gelişmesini olumsuz etkileyebileceği gibi davalı babanın da velayet görevini gereği gibi yerine getirmesine engel olacağından daha uygun süreli kişisel ilişki düzenlenmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 04.06.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Kazancı Bilişim
Old 04-11-2009, 09:15   #15
Av. Taner BAŞ

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU

Esas No.
2007/2-622
Karar No.
2007/598
Tarihi
19.09.2007

İLGİLİ MEVZUAT
4721-TÜRK MEDENİ KANUNU (MK)/324

KAVRAMLAR
KİŞİSEL İLİŞKİ
ÇOCUKLA KİŞİSEL İLİŞKİ
BABA İLE ÇOCUĞUN KİŞİSEL İLİŞKİ KURMASI
BOŞANMA
VELAYET
NAFAKA
MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT

ÖZET
KİŞİSEL İLİŞKİ SEBEBİYLE ÇOCUĞUN HUZURU TEHLİKEYE GİRER VEYA ANNE VE BABA BU HAKLARINI YASADA ÖNGÖRÜLEN YÜKÜMLÜLÜKLERİNE AYKIRI KULLANIRLAR VEYA ÇOCUK İLE CİDDİ OLARAK İLGİLENMEZLER YA DA DİĞER SEBEPLERİN BULUNMASI HALİNDE HAKİM KİŞİSEL İLİŞKİ KURMA HAKKINI REDDEDEBİLİR. YASADA SAYILI HALLER GERÇEKLEŞMEDEN DAVALI BABA İLE "KİŞİSEL İLİŞKİ KURULMASINA ŞİMDİLİK YER OLMADIĞINA" ŞEKLİNDE HÜKÜM TESİS EDİLMESİ USUL VE YASAYA AYKIRIDIR.

DAVA : Taraflar arasındaki "boşanma, velayet, nafaka, maddi ve manevi tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Karşıyaka 3. Aile Mahkemesi'nce davanın reddine, karşı davanın kabulüne dair verilen 23.02.2006 gün ve 20051797 E., 2006/147 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 07.03.2007 gün ve 2007/1890 E. 2007/3479 K. sayılı ilamı ile;
( ... 1- Temyiz ilamında yer alan açıklamalara göre davacı-karşılık davalı kocanın aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan diğer karar düzeltme istemleri yersizdir.
2- Kişisel ilişki sebebiyle çocuğun huzuru tehlikeye girer veya ana ve baba bu haklarını yasada öngörülen ( TMK. md. 324/1 ) yükümlülüklerine aykırı olarak kullanırlar veya çocuk ile ciddi olarak ilgilenmezler ya da diğer sebepler varsa hakim kişisel ilişki kurma hakkını reddedilir veya kendilerinden alınabilir ( TMK. md. 324/2 ).
Davacı-karşılık davalının öngörülen şekilde bir davranışı gerçekleşmediği halde küçük Atahan ile davacı-karşılık davalı babası arasında "kişisel ilişki kurulmasına şimdilik yer olmadığına" şeklinde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırıdır.
İşin temyiz aşamasında bu yönün gözden kaçtığı görülmekle, davacı-karşılık davalı kocanın bu kısma yönelik karar düzeltme isteğinin kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 440-442. maddeleri uyarınca davacı-karşılık davalının karar düzeltme isteminin 2. bentte gösterilen sebeple kabulüne, dairemizin onama kararının bu bölümünün kaldırılmasına, hükmün 2. bentte gösterilen sebeple bozulmasına, davacı-karşılık davalının diğer karar düzeltme isteğinin 1. bentteki sebeplerle reddine ... ),
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilemekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen özel daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı ( karşı davalı ) vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının özel daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 19.09.2007 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
Old 28-05-2011, 16:10   #16
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/940
K. 2011/3073
T. 23.2.2011

• KİŞİSEL İLİŞKİ KURULMASI TALEBİ (Torunlarla - Küçüğün Anne ve Babası Evli ve Sağ Olduğu Halde Husumetin Sadece Annesine Yöneltilmesi/Eksik Hasımla Karar Verilmesinin Doğru Olmadığı)

• VELAYET (Küçüğün Anne ve Babasının Evli ve Sağ Olduğu Birlikte Kullanacakları - Torunla Kişisel İlişki Kurulmasına İzin Verilmesi İstemiyle Açılan Davanın Sadece Gelinleri Aleyhine Yöneltilemeyeceği)

• TORUNLA KİŞİSEL İLİŞKİ TALEBİ (Küçüğün Anne ve Babasının Evli ve Sağ Olduğu - Husumetin Sadece Annesine Yöneltilmesi/Eksik Hasımla Karar Verilemeyeceği)

4721/m. 325, 336/1

ÖZET : Davacılar, torunlarıyla kişisel ilişki kurulmasına izin verilmesi istemiyle gelinleri aleyhine dava açmışlardır. Evlilik devam ettiği sürece ana ve baba velayeti birlikte kullanırlar. Kişisel ilişki kurulmak istenen küçüğün anne ve babası evli ve sağ olduğu halde husumet sadece çocuğun annesine yöneltilmiş olması, eksik hasımla karar verilmesi doğru değildir.

DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Davacılar, torunlarıyla kişisel ilişki kurulmasına izin verilmesi istemiyle davalı gelinleri aleyhine dava açmış, mahkemece dava kabul edilmiş, karar her iki tarafça temyiz edilmiştir. Olağanüstü haller mevcutsa, çocuğun menfaatine uygun düştüğü ölçüde çocuk ile kişisel ilişki kurulmasını isteme hakkı diğer kişilere özellikle de hısımlara tanınabilir. (TMK.md.325) Evlilik devam ettiği sürece ana ve baba velayeti birlikte kullanırlar. (TMK.md.336/1) Dosya kapsamına göre kişisel ilişki kurulmak istenen küçüğün anne ve babası evli ve sağ olduğu halde husumet sadece çocuğun annesine yöneltilmiş, babası davalı olarak gösterilmemiştir. Velayet hakkı sahiplerinden babanın da davaya dahili ile onun göstereceği kanıtlar toplanmadan eksik hasımla karar verilmesi doğru değildir.

SONUÇ
: Temyiz edilen kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma sebebine göre tarafların diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23.02.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Kazancı
Old 17-11-2011, 19:08   #17
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/9839
K. 2010/16099
T. 5.10.2010

• ÇOCUK İLE KİŞİSEL İLİŞKİ KURULMASINA İLİŞKİN DAVA ( Boşanma Davasının Açıldığı Öğrenilmeden Açıldığı/Boşanma Davasında Buna İlişkin Karar Verildiği İçin Bu Davanın Konusuz Kaldığı - Davalının Haksız Olduğu Gözetilmeden Vekalet Ücretinden Davacının Sorumlu Tutulamayacağı )

• VEKALET ÜCRETİ ( Çocuk İle Kişisel İlişki Kurulmasına İlişkin Davada Boşanma Davasında Hüküm Kurulduğu İçin Karar Verilmesine Yer Olmadığı Kararı/Davacının Haklı Olduğunun Kanıtlandığı - Davalının Haksız Olduğu Gözetilmeden Davacı Aleyhine Vekalet Ücretine Hükmedilemeyeceği )

• BOŞANMA DAVASI ( Öğrenilmeden Önce Açılan Çocuk İle Kişisel İlişki Kurulmasına İlişkin Davada Boşanma Davasıyla Davacının Haklılığının Kanıtlandığı )

1086/m.417/1, m.438/7

ÖZET : Çocuk ile kişisel ilişki kurulmasına ilişkin dava, davalı kadın tarafından açılan boşanma davasının dava dilekçesinin tebliğinden önce açılmıştır. Davanın konusuz kaldığından bahisle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Anılan boşanma davası yargılaması sırasında küçük ile baba arasında kişisel ilişki kurulması, keza nihai kararda çocukla baba arasında kişisel ilişki kurulması nedeniyle çocuk ile kişisel ilişki kurulmasına ilişkin davada davacının haklılığı kanıtlanmıştır. Dava açıldığında davalı tarafın haksız olduğu gözetilmeden vekalet ücretinden davacı tarafın sorumlu tutulması hukuka aykırıdır. Yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmez.

DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm vekalet ücreti yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Mahkemece davanın konusuz kaldığından bahisle "karar verilmesine yer olmadığına" şeklinde hüküm kurulmuştur.

Çocuk ile kişisel ilişki kurulmasına ilişkin bu dava, davalı kadın tarafından açılan boşanma davasının dava dilekçesinin tebliği tarihinden önce açılmıştır. Anılan boşanma davası yargılaması sırasında 1.4.2009 tarihli ara kararı ile küçük Z. ile baba arasında kişisel ilişki kurulması, keza aynı dosyanın nihai kararında çocukla baba arasında kişisel ilişki kurulması nedeniyle bu davada davacının haklılığı kanıtlanmıştır. Dava açıldığında davalı tarafın haksız olduğu gözetilmeden vekalet ücretinden davacı tarafın sorumlu tutulması usul ve yasaya aykırıdır. ( HUMK. md. 417/1 ) Ne var ki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün bu yönden düzeltilerek onanması gerekmiştir. ( HUMK. m. 438/7 )

SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda belirtilen nedenlerle gerekçeli kararın hüküm fıkrasının 4 nolu paragrafının hüküm fıkrasından çıkarılmasına, hükmün bu bölümünün düzeltilmiş şekliyle ONANMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 05.10.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Kazancı
Old 14-08-2012, 14:27   #18
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/22307
K. 2011/12084
T. 13.7.2011

• KİŞİSEL İLİŞKİ TESİSİ ( Mahkemece Kurulan ve Kararın Kesinleşmesini Takip Eden İlk Üç Aylık Sürede Ayda Bir Cumartesi Saat 13.00'den Saat 18.00'e Kadar Şeklinde Belirlenen Kişisel İlişki Ayın Belirli Bir Haftasını Göstermediği İçin İnfazda Tereddüt Yaratacağı)

• İNFAZDA TEREDDÜT YARATAN KİŞİSEL İLİŞKİ TESİSİ ( Ayda Bir Cumartesi Saat 13.00'den Saat 18.00'e Kadar Şeklinde Belirlenen Kişisel İlişki Ayın Belirli Bir Haftasını Göstermemesi Nedeniyle)

• DEDE HAKKINDA KİŞİSEL İLİŞKİ TESİSİ ( Babanın Yerine Dedenin İkame Edilerek Babaya Uygun Olabilecek Genişlikte Kişisel İlişki Düzenlenmesinin Doğru Olmadığı)

4721/m.182
ÖZET : Mahkemece kurulan ve kararın kesinleşmesini takip eden ilk üç aylık sürede ayda bir Cumartesi saat 13.00'den saat 18.00'e kadar şeklinde belirlenen kişisel ilişki; ayın belirli bir haftasını göstermediği için infazda tereddüt yaratacağı gibi; ilk üç aydan sonra her hafta Cuma günü saat 18.00'den Pazar günü 18.00'e kadar kişisel ilişki düzenlemesi de, annenin velayet hakkını gereği gibi kullanmasını engellemesi yanında, çocuğun ruhsal gelişimini de olumsuz etkileyecek niteliktedir. Babanın yerine dedenin ikame edilerek, babaya uygun olabilecek genişlikte kişisel ilişki düzenlenmesi doğru değildir.

DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği düşünüldü:

KARAR : Mahkemece kurulan ve kararın kesinleşmesini takip eden ilk üç aylık sürede ayda bir Cumartesi saat 13.00'den saat 18.00'e kadar şeklinde belirlenen kişisel ilişki; ayın belirli bir haftasını göstermediği için infazda tereddüt yaratacağı gibi; ilk üç aydan sonra her hafta Cuma günü saat 18.00'den Pazar günü 18.00'e kadar kişisel ilişki düzenlemesi de, annenin velayet hakkını gereği gibi kullanmasını engellemesi yanında, çocuğun ruhsal gelişimini de olumsuz etkileyecek niteliktedir. Babanın yerine dedenin ikame edilerek, babaya uygun olabilecek genişlikte kişisel ilişki düzenlenmesi doğru değildir. Ayrıca; sömestr ( yarıyıl) tatilinde ve Temmuz ayında kurulan kişisel ilişki de; amaca uygun olmayacak şekilde uzun sürelidir. Çocuğun yaşı, alınan uzman raporları dikkate alınarak, davacı dedeyle torunu arasında daha uygun süreli ve infazda tereddüt yaratmayacak şekilde kişisel ilişki kurma kararı verilmek üzere hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ : Temyiz edilen kararın yukarda açıklanan sebeplerle bozulmasına, istenmesi halinde temyiz peşin harcının yatırana iadesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13.07.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Kazancı
Old 26-08-2013, 14:03   #19
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2012/2-799
K. 2013/389
T. 20.3.2013
• VELAYET VE İŞTİRAK NAFAKASI DAVASI ( Velayet Altına Alınan Çocuğun Seyahat Özgürlüğünün Kısıtlanamayacağı/Çocuğun Yurt Anne Tarafından Yurtdışına Kaçırılacağından Bahisle Yurdışına Çıkış Yasağı Konulmasının Hatalı Olduğu - Yurtdışı Yasağı )
• ANNENİN VELAYET GÖREVİNİN KISITLANMAMASI GEREĞİ ( Eldeki Davada Çocuk İçin Yurtdışına Çıkış Yasağı Konulamayacağı - Temel Hak ve Özgürlüklere Getirilen Sınırlandırmanın Demokratik Toplum Düzenine Uygun Olması Gerektiği/Velayet Hakkı )
• ANNENİN YABANCI UYRUKLU OLMASI ( Çocuğu Kaçırabileceğinden Bahisle Yerel Mahkemece Çocuk İçin Yurdışına Çıkış Yasağı Getirilmesinin Anayasal Temel Hak ve Özgürlükler ile Bağdaşmayacağı - Seyahat Özgürlüğününün Kısıtlanamayacağı )
• VELAYET ALTINA ALINAN ÇOCUĞUĞUN SEYAHAT ÖZGÜRLÜĞÜNÜN KISITLANAMAMASI ( Anayasal Teme Hak ve Özgürlüklerin Gözetilmesi Gerektiği - Velayeti Üzerine Bırakılan Yabancı Uyruklu Anne Yönünden Çocuk İçin Yurtdışına Çıkış Yasağı Getirilemeceği )
• ÇOCUĞUN YURT DIŞINA ÇIKARILMASI TEHLİKESİ ( Yerel Mahkemece Çocuk İçin Yurt Dışına Çıkış Yasağı Getirilmesinin Anayasal Temek Hak ve Özgürlükler ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine Aykırı Olduğu - Velayet ve İştirak Nafakası Davası )
• BABANIN ÇOCUKLA HER HAFTA SONU KİŞİSEL İLİŞKİ KURMASI ( Bu Kadar Sıkı Bir İlişkinin Çocuğu Olumsuz Yönde Etkileceyeceği/Çocuğun Yaşı İtibariyle Eğitimi ve Kişisel Gelişimine Uygun Olmadığı - Makul ve Adil Olmadığının Kabulü )
• KİŞİSEL İLİŞKİNİN MAKUL VE ADİL OLMAMASI ( Her Hafta Sonunu Baba ile Geçiren Çocuğun Veleyeti Kendisine Bırakılan Anneden Uzaklaşacağı/Çocuğun Karşı Tarafa Bağlanacağı - Velayeti Üzerine Alanın Haftasonu Planı Yapamaz Duruma Geleceği )
• KÜÇÜĞÜN YAŞI VE EĞİTİM DURUMUNUN GÖZETİLMESİ ( Çocuğun Bedeni ve Fikri Gelişimine Uygun Olmayan Velayetin Düzenlenmesi Kararının Hatalı Olduğu - Herhafta Sonu İçin Kişisel İlişki Kurulmasının Çocuğu Olumsuz Yönde Etkileyeceğinin Kabulü )
• KİŞİSEL İLİŞKİ İÇİN ÇOCUK İÇİN GÜÇLÜK VE SORUN ÇIKMAYACAK GÜNLERİN TERCİH EDİLMESİ ( Çocuğun Bütün Hafta Sonlarını Velayet Kendisine Verilmeyen Ebeveynle Geçirmesi; Gerek Velayete Sahip Taraf, Gerekse Çocuk İçin Sakıncalı Olacağı )
2709/m. 13,23
4721/m.182,324,325
ÖZET : Taraflar arasındaki “velayet ve iştirak nafakası” davasında, yerel mahkeme kararı, velayeti annede çocuğun her hafta sonu Cumartesi günü saat 09.00'dan Pazar günü saat 18.00'e kadar kişisel ilişki kurulması küçüğün yaşı itibarıyla eğitimini, bedeni ve fikri gelişimini olumsuz yönde etkileyeceği ve çocuğun yurtdışına çıkarılmasının yasaklanması davalı-davacı annenin velayet görevini yerine getirmesine engelleyeceği gerekçesiye dairece bozulmuştur.Yerel mahkeme "her hafta çocukla kişisel ilişkinin çocuğun gelişimini olumsuz etkileyeceğinin söylenemeyeceği, uzmanların Türk Hukuku'nda düzenlenmeyen 'birlikte velayet taraftarı olduğu, sık ilişkinin buna hizmet edeceği, annenin yabancı olup çocuğu yurt dışına çıkarıp bir daha getirmeyebileceği” gerekçeleriyle kişisel ilişki yönünden önceki kararda direnmiştir.Dosya kapsamından; annenin yabancı ülke vatandaşı olduğu anlaşılmaktadır.Müşterek çocuğun anne tarafından yurt dışına kaçırılabileceği endişesiyle yurt dışına küçüğün çıkışının yasaklanması, anneye ait olan velayet görevini aksatması yanında sürekliliği itibariyle de temel hak niteliğinde olan seyahat özgürlüğüne aykırıdır.Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca ancak kanunla belirli bir süre ile sınırlanabilir ve seyahat özgürlüğünün sürekli olarak sınırlandırılması da mümkün değildir.Bu özgürlük ancak, çocuğun korunması amacıyla tedbiren geçici bir süre sınırlandırılabilir.Ayrıca, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne “Herkes kendi ülkesi dahil herhangi bir ülkeden ayrılmakta özgürdür hükmü bulunmaktadır.Bu hakların kullanılmasına, demokratik bir toplumda gerekli ve yasaya uygun kısıtlamalardan başka hiçbir kısıtlama getirilemez.Eldeki davada, annesi yabancı ülke uyruklu ancak kendisi Türk Vatandaşı olan küçük çocuğun yurt dışına çıkışını ve dolayısıyla seyahat özgürlüğünü yasaklamayı gerektirecek yasal koşulların bulunmadığı açıktır.Her hafta sonu babanın kişisel ilişki kurması yönünden ise, ziyaret günleri olarak, ebeveyn ve çocuk için güçlük ve sorun çıkarmayacak gün ve dönemler tercih edilecektir.Bu dönemler genellikle hafta sonları ve tatil günleridir.Çocuğun bütün hafta sonlarını velayet kendisine verilmeyen ebeveynle geçirmesi; gerek velayete sahip taraf, gerekse çocuk için sakıncalı sonuçlar doğurabilir. Zira, tatil günleri ve hafta sonlarında kişi kendini psikolojik bakımdan daha rahat ve serbest hisseder. Çocuğun bu ayrıcalıklı günleri sadece bir tarafta geçirmesi; sıkıntılı günleri ise, velayeti üstlenenle geçirmesi, velayeti üstlenenden uzaklaşmasına, soğumasına, karşı tarafa bağlanmasına yol açabilir.Diğer yandan, her hafta sonu velayet kendisinde olmayan ebeveynle kalan çocuğu nedeniyle velayet kendisinde olan çocuğu teslim ve geri alma durumu nedeniyle hafta sonlarını planlayamaz duruma düşecektir. Öyleyse, kişisel ilişkide hafta sonları ve tatil günlerinin, çocuğun yaşı da gözetilerek, ebeveynler tarafından paylaşılması makul ve adildir.Yerel mahkemece, velayeti davalı-karşı davacı annede bulunan çocuk ile davacı-karşı davalı baba arasında her hafta sonu Cumartesi günü saat 09.00'dan Pazar günü saat 18.00'e kadar kişisel ilişki kurulmasına karar verilmiş olması, küçüğün yaşı, eğitimini, bedeni ve fikri gelişimini olumsuz yönde etkileyeceğinden doğru değildir.Tüm bu açıklamalar karşısında, yerel mahkemece, Hukuk Genel Kurulu'nca da yukarıdaki ilave gerekçelerle benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekir.

DAVA : Taraflar arasındaki “velayet ve iştirak nafakası” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 5. Aile Mahkemesi'nce velayete ilişkin asıl davanın reddine ve iştirak nafakasına ilişkin karşı davanın ise kabulüne dair verilen 27.04.2010 gün ve 2009/427 E., 2010/574 K. sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 05.07.2011 gün ve 2010/16826 E., 2011/11499 K. sayılı ilamı ile;

( ... 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davacı-davalı babanın temyiz itirazları yersizdir.

2- Davalı-davacı kadının temyiz isteminin incelenmesine gelince;

Velayeti davalı-davacı annede bulunan 7.12.2005 doğumlu M. ile davacı-davalı baba arasında her hafta sonu Cumartesi günü saat 09.00'dan Pazar günü saat 18.00'e kadar kişisel ilişki kurulması küçüğün yaşı itibarıyla eğitimini, bedeni ve fikri gelişimini olumsuz yönde etkileyeceği gibi çocuğun yurtdışına çıkarılmasının yasaklanması davalı-davacı annenin velayet görevini yerine getirmesine engel oluşturur. Açıklanan yönler gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır… ),

Gerekçesiyle hüküm velayet yönüyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; velayet yönünden mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Asıl dava, velayet; karşı dava ise, iştirak nafakası isteğine ilişkindir.

Davacı-karşı davalı ( baba ) vekili, müvekkili ile davalının evlilik dışı ilişkilerinden dünyaya gelen M.'i, davacı babanın tanıyarak kendi soyadını verdiğini, M.'in anne yanında olması nedeniyle küçüğün ahlaki ve diğer birçok yönden iyi yetişmeyeceğini, müvekkilinin yaşam şartlarının çok iyi olduğunu belirterek, küçük M.'in velayetinin müvekkiline verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı-karşı davacı ( anne ) vekili, davacının iddialarının gerçeği yansıtmadığını belirterek, asıl davanın reddi ile müşterek çocuk için 500,00 TL iştirak nafakasına hükmedilmesini karşı dava ile talep etmiştir.

Dosya kapsamından; tarafların evlilik dışı ilişkilerinden 07.12.2005 doğumlu M. adında bir kız çocuğu sahibi oldukları, davacı babanın çocuğu 09.06.2006 tarihinde tanıyarak nüfusuna kaydettirdiği, davacı babanın daha sonra 2007 yılında bir başka bayanla evlendiği ve bu evliliğinden henüz çocuğunun bulunmadığı, davalı annenin yabancı ülke vatandaşı olduğu anlaşılmaktadır.

Ayrıca, yargılama aşamasında mahkemece ara kararı ile küçük çocuk M. ile davacı babası arasında kişisel ilişki kurulmasına ve küçük çocuğun yurtdışına çıkışının yasaklanmasına karar verilmiştir.

Mahkemenin, anne yanında olmasının çocuğun yararına olacağı yönünde uzman raporu da dikkate alınarak asıl davada müşterek çocuğun velayetinin davacı babaya verilmesine yönelik istemin reddine, kişisel ilişki konusunda istemin kabulü ile; müşterek çocuk 07.12.2005 doğumlu M. T. ile davacı baba arasında, her hafta Cumartesi sabah 09:00 Pazar akşam 18:00, dini bayramların ikinci günü sabah 09:00, üçüncü gün akşam 18:00, küçük M. 6 yaşını doldurana kadar her yıl 1 Temmuz sabah 09:00, 20 Temmuz akşam 18:00, 6 yaşını doldurduktan sonra 1 Temmuz sabah 09:00 - 31 Temmuz akşam 18:00, resmi bayramların öğlen 12:00 akşam 18.00 saatleri arasında kişisel ilişki kurulmasına; davalı-karşı davacı ( annenin ) talepleri yönünden ise; küçük çocuk için belirlenen 500,00 TL iştirak nafakasının, karar kesinleştikten sonra da aynı miktarda davacı babadan alınarak velayeten davalı-karşı davacı anneye ödenmesine, müşterek çocuk M. T.'in yurt dışına çıkış yasağının karar kesinleştikten sonra da devamına dair verdiği kararın, taraf vekillerinin temyizleri üzerine, Özel Daire'ce iştirak nafakasına ilişkin kısmı onanmış; ancak kişisel ilişki yönünden yukarıda belirtilen nedenlerle hüküm bozulmuştur.

Mahkemece; “her hafta çocukla kişisel ilişkinin çocuğun gelişimini olumsuz etkileyeceğinin söylenemeyeceği, uzmanların Türk Hukuku'nda düzenlenmeyen 'birlikte velayet taraftarı olduğu, sık ilişkinin buna hizmet edeceği, annenin yabancı olup çocuğu yurt dışına çıkarıp bir daha getirmeyebileceği” gerekçeleriyle kişisel ilişki yönünden önceki kararda direnilmiştir.

Taraflar arasında karşı davadaki iştirak nafakasına ilişkin hüküm kesinleşmiş olup, uyuşmazlık dışıdır.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu'nun önüne gelen uyuşmazlık;

1- Velayeti annede bulunan 7.12.2005 doğumlu M. ile babası arasında her hafta sonu Cumartesi günü saat 09.00'dan Pazar günü saat 18.00'e kadar kişisel ilişki kurulmasının küçüğün yaşı itibarıyla eğitimini, bedeni ve fikri gelişimini olumsuz yönde etkileyip etkilemeyeceği;

2- Çocuğun yurtdışına çıkarılmasının yasaklanması kararının, annenin velayet görevini yerine getirmesine engel oluşturup oluşturmayacağı;

Burada varılacak sonuca göre, yerel mahkemece, kişisel ilişkinin düzenlenmesine ilişkin hükmün yerinde olup olmadığı, noktalarında toplanmaktadır.

Bu noktada, yerel mahkemenin direnme gerekçelerinin ayrı ayrı değerlendirilmesinde yarar vardır.

a ) Yurt dışına çıkış yasağı yönünden yapılan değerlendirmede;

Müşterek çocuğun anne tarafından yurt dışına kaçırılabileceği endişesiyle yurt dışına küçüğün çıkışının yasaklanması, anneye ait olan velayet görevini aksatması yanında sürekliliği itibariyle de 1982 Anayasası'nda düzenlenen ve temel hak niteliğinde olan seyahat özgürlüğüne aykırıdır ( m.23 ).

Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla belirli bir süre ile sınırlanabilir ( m.13 ).

Anayasa'nın 23. maddesine göre, ilke olarak seyahat özgürlüğünün sürekli olarak sınırlandırılması mümkün değildir. Bu özgürlük ancak, çocuğun korunması amacıyla tedbiren geçici bir süre sınırlandırılabilir.

Ayrıca, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne ( İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme'ye ) Ek 4 No'lu Protokol’ün ( 1968 ) “bir devletin ülkesi içinde seyahat özgürlüğü ve ülkesinden ayrılma özgürlüğü” başlığını taşıyan 2. maddesinin ikinci fıkrasında; “Herkes kendi ülkesi dahil herhangi bir ülkeden ayrılmakta özgürdür.>

Aynı maddenin üçüncü fıkrasında ise; “Bu hakların kullanılmasına ulusal güvenlik veya kamu güvenliği yararına, kamu düzeninin korunması, suçun önlenmesi, sağlığın ya da ahlakın korunması için veya başkalarının haklarının ve özgürlüklerinin korunması amacıyla, demokratik bir toplumda gerekli ve yasaya uygun kısıtlamalardan başka hiçbir kısıtlama getirilemez.” ( Harrıs/O'boyle/Warbrıck: Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Hukuku, Çevirenler: Mehveş Bingöllü Kılcı-Ulaş Karan, Yüksek Yargı Kurumlarının Avrupa Standartları Bakımından Rollerinin Güçlendirilmesi Ortak Projesi, Avrupa Konseyi-Ankara 2013, Sahife:762 ) denilmek suretiyle seyahat özgürlüğü, garanti altına alınmıştır.

Somut olayda, annesi yabancı ülke uyruklu ancak kendisi Türk Vatandaşı olan küçük çocuğun yurt dışına çıkışını ve dolayısıyla seyahat özgürlüğünü yasaklamayı gerektirecek yasal koşulların bulunmadığı her türlü duraksamadan uzaktır.

b ) Her hafta sonu kişisel ilişki kurulması yönünden yapılan değerlendirmede ise;

Kişisel ilişki kurma hakkı, anne/baba ile çocuğa belirli gün ya da saatlerde görüşme, birbirlerinden haberdar olma, birbirlerinin yaşamında olma, karşılıklı etkilenme yetkisi veren bir haktır. Bu hak, anne/baba için olduğu kadar çocuk için de bir haktır ( 2003 tarihli Çocuklarla Kişisel İlişki Kurulmasına Dair Avrupa Sözleşmesi m.4/1 ). İlişkide anne/babalık duygularının tatmini yanında çocuğun bedensel, fikri, ruhsal, eğitsel, kültürel gelişimine yönelik yararı da gözetilir. Anne/baba yararı ile çocuk yararı çatışırsa, çocuğun yararına üstünlük tanınır ( 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu m.182/II, 325 ve 324 ).

Ziyaret günleri olarak, ebeveyn ve çocuk için güçlük ve sorun çıkarmayacak gün ve dönemler tercih edilir. Bu dönemler genellikle hafta sonları ve tatil günleridir. Çocuğun bütün hafta sonlarını velayet kendisine verilmeyen ebeveynle geçirmesi; gerek velayete sahip taraf, gerekse çocuk için sakıncalı sonuçlar doğurabilir. Zira, tatil günleri ve hafta sonlarında kişi kendini psikolojik bakımdan daha rahat ve serbest hisseder. Çocuğun bu ayrıcalıklı günleri sadece bir tarafta geçirmesi; sıkıntılı günleri ise, velayeti üstlenenle geçirmesi, velayeti üstlenenden uzaklaşmasına, soğumasına, karşı tarafa bağlanmasına yol açabilir.

Böyle bir durumda, velayeti üstlenen, çocuğuna fazla zaman ayıramayabilir, eğitim ve terbiye ile yetiştirme görevini layıkıyla yerine getirmesi de güçleşebilir. Ayrıca, boşanma durumunda çocuk, anne ve babasının boşandığını algılamakta güçlük çekebilir.

Öyleyse, kişilerin zaman bakımından daha uygun olan ve kendilerini daha rahat hissettikleri hafta sonları ve tatil günlerinde çocuklarıyla bir arada olabilmesi, bu güzelliği ve rahatlığı paylaşabilmeleri en doğal haklarıdır.

Diğer yandan, her hafta sonu velayet kendisinde olmayan ebeveynle kalan çocuğu nedeniyle velayet kendisinde olan çocuğu teslim ve geri alma durumu nedeniyle hafta sonlarını planlayamaz duruma düşecektir.

Öyleyse, kişisel ilişkide hafta sonları ve tatil günlerinin, çocuğun yaşı da gözetilerek, ebeveynler tarafından paylaşılması makul ve adildir.

Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

Yerel mahkemece, velayeti davalı-karşı davacı annede bulunan 7.12.2005 doğumlu M. ile davacı-karşı davalı baba arasında her hafta sonu Cumartesi günü saat 09.00'dan Pazar günü saat 18.00'e kadar kişisel ilişki kurulmasına karar verilmiş olması, küçüğün yaşı, eğitimini, bedeni ve fikri gelişimini olumsuz yönde etkileyeceğinden doğru değildir.

Öte yandan, yukarıda belirtildiği üzere, çocuğun yurtdışına çıkarılmasının yasaklanması; yabancı uyruklu olduğu anlaşılan davalı-karşı davacı annenin velayet görevini yerine getirmesine engel oluşturacağı gibi, çocuğun seyahat özgürlüğünün kısıtlanması sonucunu doğuracağı da aşikârdır.

Tüm bu açıklamalar karşısında, yerel mahkemece, Hukuk Genel Kurulu'nca da yukarıdaki ilave gerekçelerle benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ : Davalı-karşı davacı ( anne ) vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen ilave gerekçe ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, aynı Kanun'un 440/1. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20.03.2013 gününde oybirliği ile karar verildi.

Kazancı
Old 13-08-2014, 12:03   #20
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2012/2-401
K. 2012/723
T. 17.10.2012

• VELAYETİN DEĞİŞTİRİLMESİ İSTEMİ ( Şahsi İlişkinin Kaldırılması İstenen Müşterek Çocuklardan Birinin Reşit Olması Sebebiyle Velayet Kendiliğinden Ortadan Kalktığından Bu Talepler Hakkındaki Dava Konusuz Kaldığı - Mahkemece Bu Çocuk Yönünden de Davanın Kabulü Yönünde Hüküm Kurulmasının Doğru Görülmediği )

• KİŞİSEL İLİŞKİNİN KALDIRILMASI İSTEMİ ( Yeterli İdrak Gücüne Sahip Olduğu Kabul Edilen Çocukların Kendilerini Doğrudan İlgilendiren Kişisel İlişkinin Kaldırılması Konusunda Bizzat Dinlenilerek Görüşlerini Gerekçeleriyle Birlikte İfade Etme Olanağı Sağlanması Gerektiği )

• ÇOCUĞUN REŞİT OLMASI ( Kişisel İlişkinin Kaldırılması İstemi - Hakkında Velayetin Değiştirilmesi Şahsi İlişkinin Kaldırılması İstenen Müşterek Çocuklardan Birinin Reşit Olması Sebebiyle Velayet Kendiliğinden Ortadan Kalktığı )
• DAVANIN KONUSUZ KALMASI ( Kişisel İlişkinin Kaldırılması İstemi - Reşit Olan Müşterek Çocuk Yönünden Karar Verilmesine Yer Olmadığına Karar Verilmesi Gerektiği )

• YETERLİ İDRAK GÜCÜNE SAHİP ÇOCUK ( Kendilerini Doğrudan İlgilendiren Kişisel İlişkinin Kaldırılması Konusunda Bizzat Dinlenilerek Görüşlerini Gerekçeleriyle Birlikte İfade Etme Olanağı Sağlanması Gerektiği - Kişisel İlişkinin Kaldırılması İstemi )
4787/m.5,6
Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi/m.12

Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi/m.3,6

ÖZET : Uyuşmazlık; boşanma ve çocuklarla kişisel ilişki kurulmasına dair kararın kesinleşmesinden sonra, boşanma davasında ileri sürülmeyen veya kanıtlanamayan olaylara -cinsel istismar- dayanılarak çocuklarla babasının kişisel ilişkisinin kaldırılmasının istenip istenemeyeceği; burada varılacak sonuca göre davacı kadının kişisel ilişkinin kaldırılması talebinin kabul edilip edilmeyeceği noktasında toplanmaktadır. Görülmekte olan davada; hakkında velayetin değiştirilmesi, şahsi ilişkinin kaldırılması istenen müşterek çocuklardan birinin reşit olması sebebiyle velayet kendiliğinden ortadan kalktığından, bu talepler hakkındaki dava konusuz kalmış olmasına rağmen mahkemece bu çocuk yönünden de davanın kabulü yönünde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. Mahkemece yapılacak iş, reşit olan müşterek çocuk yönünden dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına şeklinde karar vermekten ibarettir.

Yeterli idrak gücüne sahip olduğu kabul edilen çocukların, kendilerini doğrudan ilgilendiren kişisel ilişkinin kaldırılması konusunda bizzat dinlenilerek, görüşlerini gerekçeleriyle birlikte ifade etme olanağı sağlanması; ifade edecekleri görüşlerin, çıkarlarına ters düşmediği takdirde, buna değer verilmesi ve gerektiğinde uzman bilirkişiden yeniden görüş alınmak suretiyle birlikte değerlendirme yapılıp sonucuna göre bir karar verilmelidir.

DAVA : Taraflar arasındaki “kişisel ilişkinin kaldırılması, velayetin değiştirilmesi ve nafaka” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Diyarbakır Aile Mahkemesi'nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 8.10.2009 gün ve 2009/54-856 E. K. sayılı kararın incelenmesi davalı-karşı davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 21.9.2010 gün 2009/21851 E., 2010/15006 K. sayılı ilamı ile;

( ... 1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davalı-davacının aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

2- ) Davacı-davalı annenin davalı-davacı babanın kendi çocuklarına yönelik cinsel istismar iddiaları boşanma davasından önceki döneme ilişkindir. Taraflar 29.1.2008 tarihinde boşanmışlar, müşterek çocukların velayeti anneye verilmiş, baba ile kişisel ilişki düzenlemesi yapılmıştır. Boşanma kararından sonra baba ile çocuklar arasında kişisel ilişki hiç kurulmamıştır. Diğer bir ifade ile boşanma kararının kesinleşmesinden sonra babanın çocuklara karşı bir istismarı iddia ve ispat edilmemiştir. Müşterek çocuk S. boşanma davası sırasında da dinlenmiş, istismardan söz etmemiştir. Diğer çocuk S.'in boşanma davası sırasındaki beyanlarına ise itibar edilmemiş ve baba ile kişisel ilişki düzenlenmiştir. Alınan sosyal hizmet uzmanı ve psikolog raporunda da çocukların babalan ile görüşmesinin psikolojik ve duygusal gelişimleri için gerekli olduğu belirtilmiştir. Açıklanan bu sebeple davalı-davacı kadının kişisel ilişkinin kaldırılmasına dair davasının reddi gerekirken yazılı şekilde kabulü doğru görülmemiştir... ),

Gerekçesiyle kişisel ilişkinin kaldırılmasına dair kararın bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

H.G.K.'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle H.U.M.K. 2494 Sayılı Kanun ile değişik 438/11. fıkrası hükmü gereğince duruşma isteğinin reddine karar verilip dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Dava, kişisel ilişkinin kaldırılması; karşı dava ise, nafakanın kaldırılması ve azaltılması, velayetin değiştirilmesi isteklerine ilişkindir.

Davacılar vekili, davacılardan anne ile davalının Diyarbakır Aile Mahkemesi'nin 12.10.2006 gün ve 2005/43 E., 2006/693 K. sayılı kararı ile boşandıklarını, davalının kişiliği ve yaşayış tarzının çocukların psikolojisini ve gelecek yaşamlarını olumsuz etkilediğini, davalının şikayeti üzerine davacıların yakınları hakkında Çermik Asliye Ceza Mahkemesi'nin 2005/152 E. sayılı dosyası ile nas-ı ızrar, sövme ve tehdit suçlarından kamu davası açıldığını, davalının çocuklarına şiddet uyguladığını, cinsel istismarda bulunduğunu, küçük çocukların benzeri durumlarla karşılaşıp fiziksel ve ruhsal durumlarının olumsuz etkilenmemesi açısından, küçüklerle davalının “şahsi ilişkilerinin engellenmesi” amacıyla verilen kararın kaldırılmasını talep ve dava etmişlerdir.

Davalı vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde, Diyarbakır Aile Mahkemesi'nin 2005/43 E., 2006/693 K. sayılı kararı ile müvekkilin küçük çocukları S., Ş. ve N.'ın velayetlerinin anneye bırakıldığını, ancak annenin velayet hakkını kötüye kullandığını, davacı annenin verilen karara rağmen uzun zamandan beri fiili olarak çocukları müvekkil babadan kaçırarak, babaya karşı kin ve nefretle büyüttüğünü, yaklaşık 4 yıldır hiçbir şekilde çocukların müvekkil babayla şahsi ilişki kurmalarına fırsat vermediğini, hükmedilen nafakanın fahiş bir hal aldığını, çocuklardan S.'in 18 yaşını bitirmiş ve reşit olduğunu, bu sebeple bu çocuk açısından hükmedilen nafakanın kaldırılması gerektiğini belirterek, velayetleri davalı anneye bırakılan S., Ş. ve N.'ın velayetlerinin davalı anneden alınarak müvekkiline verilmesine; mahkemece daha önce verilen nafaka miktarlarının yeniden değerlendirmeye alınarak, müşterek çocuklardan S. için nafakanın kaldırılmasına, diğer çocuklar için her birine 50.-TL ve anneye de 100.-TL nafakaya hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.

Yerel mahkemece, tarafların 2005 yılında boşandıkları, davalının ağır kusurlu olduğundan bahisle verilen boşanma kararının Yargıtay'ca onandığı, davalının müşterek çocuk S.'a fiili tacizde, oğlu S.'e porno kaset seyrettirmek suretiyle psikolojik tacizde bulunduğu, diğer çocukların da aynı sorunu yaşaması ihtimali olduğu gerekçeleri ile davanın kabulüne, davalı baba ile çocuklar arasında düzenlenen şahsi münasebetin kaldırılmasına; karşı davacının müşterek çocuklarının velayeti yönünde açmış olduğu davanın reddine, reşit olan çocuklar S. ve S. yönünde nafakanın kaldırılması talebinin kabulüne, davacı ve küçük müşterek çocuklar yönünden hüküm altına alınan nafakanın azaltılması talebinin reddine dair verilen karar; özel dairece, yukarda başlık bölümünde yazılı gerekçelerle bozulmuştur.

Yerel mahkemece, önceki kararda direnilmiş; kararı davalı-karşı davacı vekili temyiz etmiştir.

Velayet, nafakanın kaldırılması ve azaltılmasına dair karar özel daire tarafından bozulmadığından kesinleşmiş; Hukuk Genel Kurul'u önüne gelen uyuşmazlık, kişisel ilişkinin kaldırılması kararına ilişkindir.

Direnme yolu ile H.G.K. önüne gelen uyuşmazlık; boşanma ve çocuklarla kişisel ilişki kurulmasına dair kararın kesinleşmesinden kararın kesinleşmesinden sonra, boşanma davasında ileri sürülmeyen veya kanıtlanamayan olaylara -cinsel istismar- dayanılarak çocuklarla babasının kişisel ilişkisinin kaldırılmasının istenip istenemeyeceği; burada varılacak sonuca göre davacı kadının kişisel ilişkinin kaldırılması talebinin kabul edilip edilmeyeceği noktasında toplanmaktadır.

1- ) Müşterek çocuklardan S. hakkında verilen karar yönünden;

İlke olarak her dava, açıldığı tarihteki fiili ve hukuki sebeplere göre hükme bağlanır. Ne var ki, dava açıldıktan sonra meydana gelen bir olay sebebiyle dava konusunun ortadan kalkması; eş söyleyişle tarafların, davanın esası hakkında karar verilmesinde hukuki yararının kalmaması halinde, bu olayın hükümde göz önüne alınması ve böyle bir halde mahkemenin, davanın konusuz kalması sebebiyle esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermesi gerektiği de her türlü duraksamadan uzaktır.

Somut olaya gelince; davalı-karşı davacı baba ile kişisel ilişkinin kaldırılmasına karar verilmesi istenilen müşterek çocuklardan S.'ın 4.3.1991 tarihinde doğduğu, hüküm tarihi olan 8.10.2009 tarihinde 18 yaşını doldurduğu dosyada bulunan nüfus kayıt örneğinden açıkça anlaşılmaktadır.

Dava açıldıktan sonra ortaya çıkan bir olgu sebebiyle artık davaya konu edilen talep hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesine gerek ya da neden kalmıyorsa, burada davanın konusuz kalmasından söz edilebilir.

Böyle bir durum söz konusu olduğunda da mahkemenin yargılamaya devam etmesine gerek yoktur. Bu durumda mahkemenin bir tespit hükmü niteliğinde olan esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermesi gerekir.

Görülmekte olan davada; hakkında velayetin değiştirilmesi, şahsi ilişkinin kaldırılması istenen müşterek çocuk S.'ın reşit olması sebebiyle velayet kendiliğinden ortadan kalktığından, bu talepler hakkındaki dava konusuz kalmış olmasına rağmen mahkemece S. yönünden de davanın kabulü yönünde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.

Mahkemece yapılacak iş, müşterek çocuk S. yönünden dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına şeklinde karar vermekten ibarettir.

Yukarıda açıklanan bu değişik sebeple direnme kararı bozulmalıdır.

2- ) Davalı-karşı davacının diğer çocuklara yönelik temyizine gelince;

20 Kasım 1989 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda onaylanarak 02 Eylül 1990 tarihinde yürürlüğe giren ve Türkiye Cumhuriyeti'nce de kabul edilip, 27 Ocak 1995 gün ve 22184 Sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin 12. maddesi:

“Taraf Devletler, görüşlerini oluşturma yeteneğine sahip çocuğun kendini ilgilendiren her konuda görüşlerini serbestçe ifade etme hakkını bu görüşlere çocuğun yaşı ve olgunluk derecesine uygun olarak, gereken özen gösterilmek suretiyle tanırlar. Bu amaçla, çocuğu etkileyen herhangi bir adli veya idari kovuşturmada çocuğun ya doğrudan doğruya veya bir temsilci ya da uygun bir makam yoluyla dinlenilmesi fırsatı, ulusal Kanunun usule dair kurallarına uygun olarak çocuğa, özellikle sağlanacaktır.”

Hükmünü içermektedir.

Diğer taraftan, Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi'nin:

Çocuğun usule dair haklarından, davalarda bilgilendirilme ve dava sırasında görüşünü ifade etme hakkının düzenlendiği 3. maddesinde:

“...Yeterli idrake sahip olduğu iç hukuk tarafından kabul edilen bir çocuğun, bir adli merci önündeki, kendisini ilgilendiren davalarda, yararlanmayı bizzat da talep edebileceği aşağıda sayılan haklar verilir:

a- ) İlgili tüm bilgileri almak;

b- ) Kendisine danışılmak ve kendi görüşünü ifade etmek;

c- ) Görüşlerinin uygulanmasının olası sonuçlarından ve her tür kararın olası sonuçlarından bilgilendirilmek”;

Adli mercilerin rolünden, karar sürecinin düzenlendiği 6. maddede ( b ) ve ( c ) bentlerinde ise:

“b ) ...Çocuğun iç hukuk tarafından yeterli idrak gücüne sahip olduğunun kabul edildiği durumlarda, ... çocuğun yüksek çıkarına açıkça ters düşmediği takdirde, gerekirse kendine veya diğer kişi ve kurumlar vasıtasıyla, çocuk için elverişli durumlarda ve onun kavrayışına uygun bir tarzda çocuğa danışmalıdır.

- çocuğun görüşünü ifade etmesine müsaade etmelidir.

c- ) Çocuğun ifade ettiği görüşe gereken önemi vermelidir”

hükümleri yer almaktadır.

Küçük çocukların baba ile kişisel ilişkilerinin kaldırılmasına dair karar, daha çok çocukları ilgilendiren, onların menfaatini etkileyen bir husus olduğuna göre, yukarda açıklanan Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin 12. ve Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi'nin 3. ve 6. maddelerinde yer alan hükümler karşısında, kişisel ilişkinin kaldırılması istenilen çocuklar Ş. ve N.'ın, idrak çağında olmaları sebebiyle kendilerini yakından ilgilendiren bu konuda karardan doğrudan etkilenecek olan çocuklara danışılması ve görüşlerinin alınması gerekmektedir.

Nitekim aynı ilke H.G.K.'nun 16.3.2012 gün ve 2011/2-884 E., 2012/197 K. sayılı kararında da benimsenmiştir.

Somut olayda da, baba ile kişisel ilişkilerinin kaldırılması istenilen Ş. 23.4.1997, N. ise 21.7.1998 doğumlu olup idrak çağına geldikleri açıktır. Yargılamada müşterek çocuklar Ş. ve N. sosyal hizmet uzmanı ve psikolog tarafından dinlenilmiş ise de, mahkeme huzurunda hakim tarafından doğrudan dinlenilmemişlerdir.

O halde, mahkemece yapılacak iş; yeterli idrak gücüne sahip olduğu kabul edilen çocukların, kendilerini doğrudan ilgilendiren kişisel ilişkinin kaldırılması konusunda bizzat dinlenilerek, görüşlerini gerekçeleriyle birlikte ifade etme olanağı sağlanması; ifade edecekleri görüşlerin, çıkarlarına ters düşmediği takdirde, buna değer verilmesi ve gerektiğinde Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun'un 5 ve 6. maddesi uyarınca uzman bilirkişiden yeniden görüş alınmak suretiyle birlikte değerlendirme yapılıp sonucuna göre bir karar verilmesi olmalıdır.

Yukarıda açıklanan bu değişik sebeplerle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ : Davalı-karşı davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarda ( 1 ) ve ( 2 ) bentlerde gösterilen değişik nedenlerden dolayı 6217 Sayılı Kanunun 30. maddesiyle 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 Sayılı H.U.M.K.'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istenmesi halinde temyiz peşin harcının yatırana iadesine, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, aynı kanunun 440. maddesi uyarınca hükmün tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 17.10.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Kazancı
Old 19-06-2015, 14:45   #21
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

T.C.
Y A R G I T A Y
2.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO: KARAR NO:
2014/27314 2015/414

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
1-Davacının harcı ve kaydı bulunmayan temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Davalının temyiz itirazlarının inclenmesine gelince;
a-Dosyadaki yazılara, bozmaya uygun işlem ve araştırma yapılmış olmasına, delillerin takdirinde bir yanlışlık bulunmamasına ve özellikle mahkemece kurulan ilk altı aylık süreye ilişkin kişisel ilişkinin tedbiren kurulduğunun, daha sonraki dönem için kurulan kişisel ilişkinin kararın kesinleşmesinden sonra geçerli olacağının anlaşılmasına göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
b-Değişen koşullara göre, kişisel ilişkinin her zaman düzenlenmesi mümkün olup, dosya içerisinde bulunan tüm raporlar ve çocuğun üstün menfaati gereği çocuk ile baba arasında bu aşamada yatılı kişisel ilişki kurulması doğru değil ise de, bu yön yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, hükmün bu bölümünün düzeltilerek onanması gerekmiştir (HUMK.md.438/7).
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda (2/b) bendinde gösterilen sebeple gerekçeli kararın hükmün fıkrasının 1. bendinde yer alan "6 aydan sonra" sözcüklerinden sonra gelen kısmın hükümden çıkarılmasına, yerine "her ayın 1. ve 3. Cumartesi saat 10.00 ile saat 17.00 arasında, dini bayramların 2. günü saat 10.00 ile saat 17.00 arasında kişisel ilişki kurulmasına" sözcüklerinin eklenmesine, hükmün bu bölümünün düzeltilmiş şekliyle, diğer bölümlerinin ise yukarıda 2/a bendinde gösterilen sebeple ONANMASINA, davacının temyiz itirazlarının ise yukarıda (1.) bentte gösterilen sebeple REDDİNE, temyiz peşin harcının istek halinde yatıran davalıya geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.15.01.2015 (Prş.)
Old 27-05-2016, 14:25   #22
Av.Nazife Eytemiş BAŞAR

 
Varsayılan

Y2HD Esas : 2003/2692 Karar : 2003/3574 Tarih : 17.03.2003 ÇOCUK (Çocuğun Bedeni ve Fikri Gelişimi)
DUYGU (Analık Babalık Duyguları)
KİŞİSEL İLİŞKİ
ŞAHSİ MÜNASEBET TESİSİ
VELAYET
TMK.182, 336
Baba ile kurulan kişisel ilişki çoktur. Daha uygun şekilde kişisel ilişki düzenlenmelidir.wn
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Velayet düzenlenirken analık babalık duygularından önce, küçüğün bedeni ve fikri gelişimi gözetilmelidir. Müşterek çocuk Yiğit 13.08.2000 doğumludur. Senenin 1-30 Temmuz, 1-30 Kasım ayları ile dini ve milli bayramların tamamını baba yanında geçirecek şekilde baba ile kişisel ilişki kurulması çoktur. Daha uygun ilişki düzenleme yapılması gerekir. Açıklanan husus üzerinde durulmaması usul ve yasaya aykırıdır. Temyiz edilen hükmün gösterilen sebeple ( BOZULMASINA ), oybirliğiyle karar verildi.
Y2HD 17.03.2003 - K.2003/3574
Old 27-05-2016, 14:27   #23
Av.Nazife Eytemiş BAŞAR

 
Varsayılan

Y2HD Esas : 2005/20562 Karar : 2005/18158 Tarih : 26.12.2005 BABANIN DAVRANIŞLARI
KİŞİSEL İLİŞKİ KURULMASI
ŞAHSİ MÜNASEBET TESİSİ
TMK.182, 324
4787 Sa.Ka.6
Babanın davranışları da dikkate alınarak velayetleri davacı anneye verilen çocuklarla davalı arasında uygun süreli şahsi münasebet tesisi gerekir.wn
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre sair temyiz itirazları yersizdir.

2- Hüküm fıkrasının ( 4 ) nolu bendinde `davalı ile küçükler arasında şahsi ilişki kurulmasına yer olmadığına, kararın kesinleşmesinden itibaren üç yıl geçtikten sonra davalı babanın yetkili Aile Mahkemesinde bu konuda dava açmakta muhtariyetine` şeklinde hüküm kurulmuştur.

Babanın çocuklara karşı olan tutum ve davranışı davalının çocuklarla kişisel ilişkisinin tamamen kaldırılmasını gerektirecek nitelikte bulunmamaktadır. Babanın davranışları da dikkate alınarak velayetleri davacı anneye verilen çocuklarla davalı arasında uygun süreli şahsi münasebet tesisi gerekir. Bu husus nazara alınmadan yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir. ( TMK. md. 182/1, 324/2, 4787 Sayılı Yasanın 6/2 maddesi ) Temyiz olunan hükmün 2. bentte yazılı nedenle ( BOZULMASINA ), bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerin 1. bentte gösterilen sebeple
( ONANMASINA ), oybirliğiyle karar verildi. Y2HD 26.12.2005 - K.2005/18158
Old 27-05-2016, 14:31   #24
Av.Nazife Eytemiş BAŞAR

 
Varsayılan

Y2HD Esas : 2005/9057 Karar : 2005/10845 Tarih : 07.07.2005 KİŞİSEL İLİŞKİ (Kişisel İlişkinin Daraltılması Talebi)
ŞAHSİ MÜNASEBET TESİSİ
TALEPLE BAĞLILIK
TMK.182
HUMK.74
Davacı anne ile küçük arasında kurulan kişisel ilişkinin daraltılması istenmiştir.Küçük Beyhan Ayova, 2 yaşındadır. Mahkemece Beyhan Ayova`nın annesi ile arasında kurulan şahsi ilişki konusunda beyanının alınması, bu düşüncenin de değerlendirilip hüküm kurulması gerekir. Baba kişisel ilişkinin daraltılmasını istemiştir. HUMK m.74 dikkate alınmadan ve inandırıcı bir sebepte göstermeden ilişkinin genişletilmesi de isabetsizdir.wn
Yukarıda tarihi, numarası, konusu ve tarafları gösterilen hükmün; Dairenin ) 28.03.2005 gün ve 2120-4818 sayılı ilamiyle ) onanmasına karar verilmişti. Sözü geçen Dairemiz kararının düzeltilmesi istenilmekle, evrak okundu, gereği görüşülüp düşünüldü: Taraflar Ankara 17.Asliye Hukuk Hakimliğinin 18.03.2003 günlü kararı ile boşanmış, 9.1.1993 doğumlu müşterek çocuk Beyhan Ayova`nın velayeti babaya bırakılmış, velayet kendisine verilmeyen anne ile kişisel ilişki kurulmuş ve bu karar 14.01.2004 tarihinde kesinleşmiştir. Davacı anne ile küçük arasında kurulan kişisel ilişkinin onun bedeni ve fikri gelişimine olumsuz etki yapacağını ileri sürerek daraltılmasına ve yeni bir düzenleme yapılmasına karar verilmesi istemiştir.

1- Küçük Beyhan Ayova, 2 yaşındadır. Halen Lycee Francaise Charles de Gaule okulunda eğitimine devam ettiği anlaşılmaktadır. İdrak çağındadır. Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesinin 3 ve 6 maddeleri ile Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşmenin 12. maddeleri dikkate alınarak Mahkemece Beyhan Ayova`nın annesi ile arasında kurulan şahsi ilişki konusunda beyanının alınması, bu düşüncenin de, diğer delillerle birlikte değerlendirilip hüküm kurulması gerekir.Bu yönün dikkate alınmaması usul ve yasaya aykırıdır.

2- Baba 18.03.2003 günlü kararla kurulan kişisel ilişkinin daraltılmasını istemiştir. Hukuk Usulü Muhakemeleri Yasasının 74. maddesi dikkate alınmadan inandırıcı bir sebepte göstermeden ilişkinin genişletilmesi de isabetsizdir. İşin temyiz incelemesi sırasında bu yönlerin gözden kaçtığı, hükmün onandığı görülmekle, davacının karar düzeltme isteğinin kabulüne, dairemizin onama kararının kaldırılmasına, hükmün bir ve ikinci bentlerde açıklanan sebeplerle bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.

Hukuk Usulü Muhakemeleri Yasasının 440 - 442. maddeleri uyarınca davacının karar düzeltme isteğinin kabulüne, dairemizin onama kararının kaldırılmasına, hükmün bir ve ikinci bentlerdeki sebeplerle ( BOZULMASINA ), temyiz ve tashihi karar harçlarının iadesine, oybirliğiyle karar verildi.
Y2HD 07.07.2005 - K.2005/10845
Old 27-05-2016, 14:34   #25
Av.Nazife Eytemiş BAŞAR

 
Varsayılan

Y2HD Esas : 2013/11644 Karar : 2014/1866 Tarih : 04.02.2014 BOŞANMA PROTOKOLUNU HÜKÜMSÜZ KILAN ŞARTLAR
MEDENİ HAKLARI KULLANMA EHLİYETİNDEN ÖNCEDEN VAZGEÇME ( Boşanma Protokolunun Hükümsüz Kılınması )
KARŞILIKLI OLARAK AÇILAN BOŞANMA DAVASINDA BOŞANMA PROTOKOLUNUN GEÇERSİZLİĞİ

Protokolde yer alan,
"velayetin kaldırılması ve kişisel ilişkinin genişletilmesi davası açılamayacağına” ilişkin medeni hakları kullanmaktan feragate ilişkin taahhütler;
Medeni hakları kullanma ehliyetinden önceden vazgeçme niteliğinde olup,
Medeni Kanununun 23`ncü maddesine ve çocukların yüksek yararlarına açıkça aykırıdır.

Bu hükümler olmaksızın ortak irade ile boşanmanın gerçekleşmeyeceği açıkça belli olduğuna göre, içerdiği şartlardaki kısmi hükümsüzlük boşanma protokolünün tamamını hükümsüz kılar.

Mahkemece yapılacak iş;
Protokolün bu haliyle uygun bulunmadığının taraflara bildirilip, tarafların ve çocukların menfaatini göz önünde bulundurarak protokolde gerekli değişikliği yapmak, bu değişikliğin taraflarca kabulü halinde Kanunun 166/3. maddesi çerçevesinde boşanmaya karar vermek;
Kabul edilmemesi, diğer bir ifade ile tarafların kendi belirledikleri şartlar dahilinde boşanma kararı istemekte ısrar etmeleri halinde,
davaya “çekişmeli” boşanma olarak devam etmek ve toplanan delillerin Türk Medeni Kanununun 166/1-2. maddesi çervesinde değerlendirilerek hasıl olacak sonucuna göre karar vermekten ibarettir.fk
TMK.166
BK.19
TBK.26, 27, 646
Taraflar arasındaki "boşanma" davalarının birleştirilerek yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davalı-karşı davacı (kadın) tarafından temyiz incelemesinin yapılması istenilmekle; dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Davacı (koca) tarafından boşanma davası açılmış,
davalının daha sonra bağımsız olarak açtığı boşanma davası, kocanın davasıyla birleştirilerek görülmüş;

mahkemece; tarafların 20.2.2013 tarihli oturumda “boşanma ve mali sonuçları ile çocukların durumu hususunda anlaştıklarını" beyan etmeleri üzerine; hangi davanın kabul edildiği belirtilmeksizin tarafların Türk Medeni Kanununun 166/3. maddesi gereğince boşanmalarına karar verilmiş,
aralarında yaptıkları protokol tasdik edilmiş, bu protokolün bir kısım hükümleri de karara aynen geçirilmiştir.

Türk Medeni Kanununun 166. maddesinin (3.) fıkrası;
Evlilik en az bir yıl sürmüş ise, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi halinde, evlilik birliğinin temelinden sarsılmış sayılacağını karine olarak kabul etmiştir.
Bu yasal karine gereğince, boşanma kararı verilmesi, hakimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın mali sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulunması şartına bağlıdır.

Kanun, hakime, tarafların ve çocukların menfaatlerini göz önünde tutarak bu anlaşmada gerekli gördüğü değişikleri yapma yetkisi tanımıştır. Bu değişikliklerin taraflarca da kabulü halinde boşanmaya karar verilecektir. Eşler, bu hükümden yararlanarak evlilik birliğini sona erdirmek istediklerinde, herhangi bir boşanma sebebi ileri sürmek zorunda olmadıkları gibi, bir sebep ileri sürmüş olsalar bile bunun varlığı ve doğruluğunun araştırılması gerekli değildir.

Taraflar, kural olarak bir sözleşmenin içeriğini, kanunda öngörülen sınırlar içinde özgürce belirleyebilirler.(e.BK. m. 19, 6098 s.TBK. m. 26)
Kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya konusu imkansız olan sözleşmeler kesin olarak hükümsüzdür.

Sözleşmenin içerdiği hükümlerden bir kısmının hükümsüz olması, diğerlerinin geçerliliğini etkilemez. Ancak, bu hükümler olmaksızın sözleşmenin yapılmayacağı açıkça anlaşılırsa, sözleşmenin tamamı hükümsüz olur. (e.BK. m. 19/2, 20, 6098 s. TBK. m. 27)

Borçlar Kanununda yer alan, sözleşme özgürlüğüne getirilen genel nitelikteki bu sınırlamalar, boşanma anlaşmaları için de evleviyetle geçerlidir.
Çünkü, Borçlar Kanunu, Türk Medeni Kanununun beşinci kitabı olup, onun tamamlayıcısıdır. (6098 s.TBK. m. 646) O halde hakim, kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı ve konusu imkansız olan hükümler taşıyan bir boşanma protokolünü esas alarak boşanma kararı veremez ve böyle bir protokolü tasdik edemez.

Taraflarca düzenlenip hakime sunulan, hakim tarafından da “aynen tasdikine" karar verilen protokolde; tarafların karşılıklı boşanma davalarında aşağıdaki şartlarla anlaştıkları belirtildikten sonra;
“ kocanın eşi aleyhine açtığı boşanma davasından feragat edeceği, kadının açtığı boşanma davasını işbu protokoldeki koşullar çerçevesinde kabul edeceği; müşterek çocukların velayetinin anneye verileceği, çocuklarla baba arasında protokolde gösterilen günlerde ve saatlerde kamuya açık mekanlarda ve gözetim altında kişisel ilişki tesis edileceği, bunun dışında çocuklar on sekiz yaşını bitirinceye kadar babanın internet, telefon veya sair olanakları kullanarak iletişim kuramayacağı veya tesadüfü olarak şahsi münasebet tesis edemeyeceği, yine çocuklar ergin oluncaya kadar velayet hakkının anneden alınması veya kaldırılması ve kişisel ilişki süresinin genişletilmesi için talepte bulunmayacağı, çocuğun babaannesi ve halasının, babaya tanınan süre zarfında çocuğu görebilecekleri, babanın çocuklar için anneye protokolde gösterilen miktarlarda iştirak nafakası ödeyeceği, tarafların birbirlerinden maddi ve manevi tazminat olarak herhangi, bir talepte bulunmayacakları, şahsi eşyaları da dahil olmak üzere eşyalarını paylaştıkları, birbirlerinden bu hususuta bir hak ve alacak talep etmeyecekleri” belirtilmiştir.

Bu şekildeki düzenlemenin bir sebebi olsa bile, boşanma tarafların ortak iradelerine dayandığından bu sebebin varlığı ve doğruluğu araştırılamayacaktır.

Anlaşmalı boşanma talebiyle kendisine başvuran eşler arasında, gerçekte bir boşama sebebinin var olup olmadığını, aralarında yaptıkları düzenlemede yer verdikleri hususların geçerli bir sebebe dayanıp dayanmadığını ve bunların doğru olup olmadığını hakim araştırmakla yükümlü değildir.

Önceden delil toplanmış olsa bile, bu delilleri değerlendirerek bunlardan sonuç çıkaramaz ve yargısını çıkardığı bu sonuca dayandıramaz. Böyle bir durumda hakimin, taraflarca getirilen düzenlemeye müdahale ederek bunu değiştirmek ve önereceği değişikliğin taraflarca kabulü halinde Türk Medeni Kanununun 166/3. maddesi gereğince tarafların boşanmalarına karar vermesi gerekir.
Böyle yapılmayıp, kanuna ve kamu düzenine aykırı hükümler ihtiva eden protokole dayanılarak boşanma kararı verilmesi ve protokolün tasdiki doğru olmamıştır.

Öyleyse mahkemece yapılacak iş; protokolün bu haliyle uygun bulunmadığının taraflara bildirilip, tarafların ve çocukların menfaatini göz önünde bulundurarak protokolde gerekli değişikliği yapmak, bu değişikliğin taraflarca kabulü halinde Kanunun 166/3. maddesi çerçevesinde boşanmaya karar vermek;
Kabul edilmemesi, diğer bir ifade ile tarafların kendi belirledikleri şartlar dahilinde boşanma kararı istemekte ısrar etmeleri halinde davaya “çekişmeli” boşanma olarak devam etmek ve toplanan delillerin Türk Medeni Kanununun 166/1-2. maddesi çervesinde değerlendirilerek hasıl olacak sonucuna göre karar vermekten ibarettir. Açıklanan hususlar gözetilmeden hüküm kurulması doğru bulunmamıştır.

2- Kabule göre de;

Taraflar, düzenlendikleri protokolde; “kocanın kendisi tarafından açılan boşanma davasından, feragat edeceğini” kararlaştırmışlar, duruşmada protokol çerçevesinde karar verilmesini istemişlerdir. Protokolde kocanın davası hakkında ne yönde karar verileceği belirtildiğine göre, bu dava hakkında gösterilen yönde karar verilmesi gerekirken, herhangi bir hüküm tesis edilmemiş olması da doğru olmamıştır.
Temyiz edilen hükmün yukarıda (1.) bentte gösterilen sebeple ( BOZULMASINA ), bozma sebebine göre diğer yönlerin incelenmesine yer olmadığına, duruşma için takdir olunan 1100.00 TL. vekalet ücretinin Duran`dan alınıp Esin`e verilmesine, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi Y2HD 04.02.2014 - K.2014/1866
Old 24-08-2016, 15:42   #26
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan

Özet : '' Anne küçüğü kaçırdığından ve kişisel ilişki hakkını zedeledeğinden ana ile küçüğün kişisel ilişki hakkının kaldırılması gerekir'' Yargıtay 2. HD 9.7.2003 T. 7602-10488
Old 06-05-2017, 16:59   #27
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2016/24299
K. 2017/302
T. 12.1.2017

• ÇOCUKLARLA KİŞİSEL İLİŞKİ TESİSİ
( Düzenleme Yapılırken Çocuk ile Ana - Baba Yararının Çatışması Halinde Çocuğun Yararına Üstünlük Tanınacağı - Üstün Yarar Belirlenirken Çocuk Yetişkin Biri Olmuş Olsaydı Kendisini İlgilendiren Bir Olayda Kendi Yararı İçin Ne Gibi Bir Karar Verebilecek İdiyse Çocuk İçin Karar Verme Makamındaki Kişinin de Aynı Yönde KararVereceği/Çocukların Tercihleri Sorulup Uzman Heyetinden Çocukların Yaşam Koşullarını İçeren Sosyal İnceleme Raporu Alınarak Karar Verileceği )

• ANA BABA İLE ÇOCUĞUN YARARININ ÇATIŞMASI
( Halinde Çocuğun Yararına Üstünlük Tanınacağı - Üstün Yarar Belirlenirken Çocuk Yetişkin Biri Olmuş Olsaydı Kendisini İlgilendiren Bir Olayda Kendi Yararı İçin Ne Gibi Bir Karar Verebilecek İdiyse Çocuk İçin Karar Verme Makamındaki Kişinin de Aynı Yönde Karar Vereceği/Çocukların Tercihleri Sorulup Uzman Heyetinden Çocukların Yaşam Koşullarını İçeren Sosyal İnceleme Raporu Alınarak Karar Verileceği )

ÇOCUĞUN ÜSTÜN YARARI ( Düzenleme Yapılırken Çocuk ile Ana - Baba Yararının Çatışması Halinde Çocuğun Yararına Üstünlük Tanınacağı - Belirlenirken Çocuk Yetişkin Biri Olmuş Olsaydı Kendisini İlgilendiren Bir Olayda Kendi Yararı İçin Ne Gibi Bir Karar Verebilecek İdiyse Çocuk İçin Karar Verme Makamındaki Kişinin de Aynı Yönde Karar Vereceği/Çocukların Tercihleri Sorulup Uzman Heyetinden Çocukların Yaşam Koşullarını İçeren Sosyal İnceleme Raporu Alınarak Karar Verileceği )

ÇOCUĞUN FARAZİ DÜŞÜNCESİNİN ESAS ALINMASI ( Üstün Yarar Belirlenirken Çocuk Yetişkin Biri Olmuş Olsaydı Kendisini İlgilendiren Bir Olayda Kendi Yararı İçin Ne Gibi Bir Karar Verebilecek İdiyse Çocuk İçin Karar Verme Makamındaki Kişinin de Aynı Yönde KararVereceği - Çocukların Tercihleri Sorulup Uzman Heyetinden Çocukların Yaşam Koşullarını İçeren Sosyal İnceleme Raporu Alınarak Karar Verileceği )

4787/m.5

Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi/m.12

ÖZET : Velayet ve kişisel ilişki hususu, çocukları ilgilendiren konuların en başında gelir. Düzenleme yapılırken; çocukla ana/baba yararının çatışması halinde, çocuğun yararına üstünlük tanınması gereklidir. Çocuğun yararı ise; çocuğun bedensel, fikri ve ahlaki bakımdan en iyi şekilde gelişebilmesi ve böyle bir gelişmenin gerçekleştirilmesi için, çocuğa sosyal, ekonomik ve kültürel koşulların sağlanmış olmasıdır. Çocuğun bu konulardaki üstün yararını belirlerken; çocuk yetişkin biri olmuş olsaydı, kendisini ilgilendiren bir olayda, kendi yararı için ne gibi bir karar verebilecek idiyse, çocuk için karar verme makamındaki kişinin de aynı yönde karar vermesi, yani çocuğun farazi düşüncesinin esas alınması gerekir. Bu bakımdan yaşı küçük çocukların mahkemece veya istinabe suretiyle baba ile kişisel ilişki düzenlemesi hakkındaki tercihlerinin kendilerinden sorulmalı ve psikolog, pedagog ve sosyal çalışmacıdan oluşan üç kişilik uzman heyetinden ortak çocukların anne ve baba yanındaki barınma ve yaşama koşullarını da değerlendirir içerikte sosyal inceleme raporu alınmalı, tüm deliller birlikte değerlendirilip sonucuna göre karar verilmelidir.

DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı anne tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Davacı babanın vasisi tarafından açılan ortak çocuklar ile davacı baba arasında tedbiren kişisel ilişki kurulmasına yönelik davada, mahkemece davanın kabulüyle çocuklar ile davacı baba arasında kişisel ilişki tesisine karar verilmiştir. Tarafların ortak çocukları idrak çağındadır. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinin 12. maddesi iç hukuk tarafından yeterli idrake sahip olduğu kabul edilen çocuklara, kendilerini ilgilendiren davalarda görüşlerini ifade etmeye olanak tanınmasını ve görüşlerine gereken önemin verilmesi gerektiğini öngörmektedir. Velayet ve kişisel ilişki hususu, çocukları ilgilendiren konuların en başında gelir. Düzenleme yapılırken; çocukla ana/baba yararının çatışması halinde, çocuğun yararına üstünlük tanınması gereklidir. Çocuğun yararı ise; çocuğun bedensel, fikri ve ahlaki bakımdan en iyi şekilde gelişebilmesi ve böyle bir gelişmenin gerçekleştirilmesi için, çocuğa sosyal, ekonomik ve kültürel koşulların sağlanmış olmasıdır. Çocuğun bu konulardaki üstün yararını belirlerken; çocuk yetişkin biri olmuş olsaydı, kendisini ilgilendiren bir olayda, kendi yararı için ne gibi bir karar verebilecek idiyse, çocuk için karar verme makamındaki kişinin de aynı yönde karar vermesi, yani çocuğun farazi düşüncesinin esas alınması gerekir. Bu bakımdan yaşı küçük çocuklar Sinem ve İrem'in mahkemece veya istinabe suretiyle baba ile kişisel ilişki düzenlemesi hakkındaki tercihlerinin kendilerinden sorulmalı ve psikolog, pedagog ve sosyal çalışmacıdan oluşan üç kişilik uzman heyetinden (4787 s.K. m.5) ortak çocukların anne ve baba yanındaki barınma ve yaşama koşullarını da değerlendirir içerikte sosyal inceleme raporu alınmalı, tüm deliller birlikte değerlendirilip sonucuna göre karar verilmelidir. Bu hususlar nazara alınmadan, eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarda gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının istenmesi halinde yatırana iadesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 12.01.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Kazancı
Old 12-07-2017, 16:20   #28
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan

T.C.

YARGITAY

12. HUKUK DAİRESİ

E. 2005/21349

K. 2005/24736

T. 12.12.2005

• ÇOCUKLA ŞAHSİ MÜNASEBET TESİSİ ( Boşanmanın Eklentisi Niteliğinden Olup Boşanma Kararı Kesinleşmeden İnfaz Olunamayacağı )

• BOŞANMA KARARININ EKLENTİSİ ( Çocukla Şahsi Münasebet Tesisi - İnfazı İçin Boşanma Kararının Kesinleşmesi Gerektiği )

• ŞAHSİ MÜNASEBET TESİSİ ( Çocukla - Boşanmanın Eklentisi Niteliğinden Olup Boşanma Kararı Kesinleşmeden İnfaz Olunamayacağı )

2004/m. 25

1086/m. 443/4


ÖZET : HUMK. uyarınca aile ve şahsın hukukuna mütedair hükümler katiyet kesbetmedikçe infaz olunamaz. Dayanak ilamda tarafların boşanmalarına ve müşterek çocuğun velayetinin davacı anneye bırakılmasına, babanın da küçükle şahsi münasebet tesisine hükmedildiği anlaşılmaktadır. Şahsi münasebet tesisi boşanmanın eklentisi niteliğinden olup, boşanma kararı kesinleşmeden infaz olunamaz.
DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : HUMK.'nun 443/4. maddesi uyarınca aile ve şahsın hukukuna mütedair hükümler katiyet kesbetmedikçe infaz olunamaz, hükmünü içermektedir. Dayanak ilamda taraftarın boşanmalarına ve müşterek çocuk R.G.K.'nın velayetinin davacı anneye bırakılmasına, babanın da küçükle şahsi münasebet tesirine hükmedildiği anlaşılmaktadır. Şahsi münasebet tesisi boşanmanın eklentisi niteliğinden olup, boşanma kararı kesinleşmeden infaz olunamaz. O halde, mahkemece şikayetin kabulü yerine yazılı gerekçe ile reddine karar verilmesi isabetsizdir.
SONUÇ : Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İ.İ.K. 366 ve H.U.M.K.'nun 428. maddeleri uyarınca ( BOZULMASINA ), 12.12.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Old 08-08-2017, 14:24   #29
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan

T.C.
Yargıtay
2. Hukuk Dairesi

Esas No:2013/23100
Karar No:2014/12278
K. Tarihi:3.6.2014

Özet:
Velayeti anneye verilen müşterek çocuk 2 yaşındadır. Bu yaştaki çocuğun her hafta sonu babası ile kişisel ilişki kurması çocuğun üstün yararına olmadığı gibi, annenin de velayet görevini yerine getirmesine engel olacak ve anneyi her hafta sonu eve bağlayacak niteliktedir. Davacı baba ile küçük arasında diğer günlerde kurulan kişisel ilişkiler yanında her ayın belirli hafta sonlarını içerecek şekilde kişisel ilişki kurulması gerekir. Davalı-davacı (kadın) karşı davasında ziynet alacağı talebinde de bulunmuştur. Kadının ziynet alacağı talebi başvurma harcı dışında ayrıca nispi harcın da ödenmesini gerektirmektedir. Davalı-davacı kadına nispi harcın tamamlaması için süre verilmesi, tamamlaması halinde işin esasının incelenmesi, tamamlanmaması halinde ziynet ile ilgili davanın başvuruya bırakılması gerekir.


DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davalı-davacı (kadın) tarafından kocanın kabul edilen boşanma davası ve kendisinin reddedilen ziynet alacağı davası yönünden temyiz edilerek; temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması istenilmekle; duruşma için belirlenen 03.06.2014 günü temyiz eden davalı-karşı davacı P. G. ile vekili Av. N. Ö. ve karşı taraf davacı-karşı davalı O. G. vekili Av. Z. F. Ç. geldiler. Gelenlerin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı-davacı (kadın)'ın aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

2-Velayeti anneye verilen tarafların müşterek çocuğu 09.04.2012 doğumlu A. S. çok küçük olup, bu yaştaki çocuğun her hafta sonu babası ile kişisel ilişki kurulması çocuğun üstün yararına olmadığı gibi, annenin de velayet görevini yerine getirmesine engel olacağı ve anneyi her hafta sonu eve bağlayacak niteliktedir. Hal böyle olunca mahkemece, davacı baba ile küçük arasında diğer günlerde kurulan kişisel ilişkiler yanında her ayın belirli hafta sonlarını içerecek şekilde kişisel ilişki kurulması gerekirken yazılı olduğu şekilde her hafta sonu kişisel ilişki tesisi yanlış olmuştur.

3-Davalı-davacı (kadın) karşı davasında müstakil tedbir nafakası davası yanında, ziynet alacağı talebinde de bulunmuştur. Yatırılan başvurma harcı, dava dilekçesindeki tüm talepleri karşılar. Davalı-davacı kadının ziynet alacağı talebi, ayrıca nispi harcında ödenmesini gerektirmektedir. Davalı-davacı (kadın) tarafından ziynetler yönünden nispi harcın yatırılmadığı görülmektedir. Hal böyle olunca mahkemece, davalı-davacı kadına nispi harcın tamamlaması için süre verilmesi (Harçlar Kanunu md. 30-32) tamamlaması halinde işin esasının incelenmesi, tamamlanmaması halinde ziynet ile ilgili davanın başvuruya bırakılması gerekirken, yazılı şekilde işin esasının incelenerek kesin hüküm oluşturulacak şekilde hüküm tesisi yanlış olmuştur.

SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. ve 3. bentlerde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, hükmün bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin ise yukarıda l. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, duruşma için takdir olunan 1100.00 TL. vekalet ücretinin O.'dan alınıp P.'e verilmesine, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 03.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Old 21-08-2017, 15:13   #30
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan

MÜŞTEREK ÇOCUK İLE KURULAN KİŞİSEL İLİŞKİNİN YENİDEN DÜZENLENMESİ TALEBİ ( Taraflar Aynı Şehirde Bulunduğu - Kişisel İlişkinin Değişen Şartlara Göre İstek Halinde Her Zaman Yeniden Düzenlenebileceği )

T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2013/6931
K. 2013/26014
T. 12.11.2013
• MÜŞTEREK ÇOCUK İLE KURULAN KİŞİSEL İLİŞKİNİN YENİDEN DÜZENLENMESİ TALEBİ ( Taraflar Aynı Şehirde Bulunduğu - Kişisel İlişkinin Değişen Şartlara Göre İstek Halinde Her Zaman Yeniden Düzenlenebileceği )
• KİŞİSEL İLİŞKİ TESİSİ ( Müşterek Çocuk İle Kurulan Kişisel İlişkinin Yeniden Düzenlenmesi Talebi - Taraflar Aynı Şehirde Bulunduğu/Kişisel İlişkinin Değişen Şartlara Göre İstek Halinde Her Zaman Yeniden Düzenlenebileceği )
• ÇOCUĞUN AYNI ŞEHİRDEKİ BABA YANINDA YATILI KALABİLMESİ ( Müşterek Çocuk İle Baba Arasında Kurulan Kişisel İlişki Babalık Duygusunun Tatminini Sağlamaktan Uzak Olup Sömestr Tatilinde ve Ayın Belli Hafta Sonları Aynı Şehirde Yaşayan Baba Yanında Yatılı Kalmasına Olanak Sağlayacak Şekilde Kişisel İlişki Kurulması Gerektiği )
4721/m.323
ÖZET : Davacı baba müşterek çocuk ile kurulan kişisel ilişkinin yeniden düzenlenmesi talebinde bulunmuştur. Taraflar anlaşmalı olarak boşanmışlar, müşterek çocuğun velayeti davacı anneye verilmiş, küçükle baba arasında tarafların aynı şehirde bulundukları taktirde her hafta Cumartesi sabah saat 10.00`dan akşam saat 17:00`a kadar dini bayramların 2. günü aynı saatlerde ,her yıl 1 Ağustos saat 10:00`dan 15 Ağustos saat 17:00`a kadar kişisel ilişki kurulmasına karar verilmiştir. Taraflar aynı şehirde bulunmaktadır. Kişisel ilişkinin değişen şartlara göre istek halinde her zaman yeniden düzenlenmesi mümkündür. Aradan geçen zaman dikkate alındığında müşterek çocuk Selene ile baba arasında kurulan kişisel ilişki babalık duygusunun tatminini sağlamaktan uzak olup sömestr tatilinde ve ayın belli hafta sonları aynı şehirde yaşayan baba yanında yatılı kalmasına olanak sağlayacak şekilde kişisel ilişki kurulması gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davacının müşterek çocukla üçüncü kişiler arasında kişisel ilişki kurulmasına yönelik temyiz itirazları yersizdir.
2-Davacı baba müşterek çocuk ile kurulan kişisel ilişkinin yeniden düzenlenmesi talebinde bulunmuştur. Taraflar 16.12.2004 tarihinde anlaşmalı olarak boşanmışlar, 06.04.1999 doğumlu Selene`nin velayeti davacı anneye verilmiş, küçükle baba arasında tarafların aynı şehirde bulundukları taktirde her hafta Cumartesi sabah saat 10.00`dan akşam saat 17:00`a kadar dini bayramların 2. günü aynı saatlerde ,her yıl 1 Ağustos saat 10:00`dan 15 Ağustos saat 17:00`a kadar kişisel ilişki kurulmasına karar verilmiştir. Taraflar aynı şehirde bulunmaktadır. Kişisel ilişkinin değişen şartlara göre istek halinde her zaman yeniden düzenlenmesi mümkündür. Aradan geçen zaman dikkate alındığında müşterek çocuk Selene ile baba arasında kurulan kişisel ilişki babalık duygusunun tatminini sağlamaktan uzak olup sömestr tatilinde ve ayın belli hafta sonları aynı şehirde yaşayan baba yanında yatılı kalmasına olanak sağlayacak şekilde kişisel ilişki kurulması gerekirken, isteğin yazılı şekilde reddi doğru görülmeyip bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin ise yukarıda l. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 12.11.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
çocukla kişisel ilişki kurulmasına ilişkin icra emri yaşar Meslektaşların Soruları 4 25-02-2021 23:34
Yargıtay Kararları adıge Hukuk Sohbetleri 5 28-07-2007 15:24
İnfaz Giderleri ( Çocukla Kişisel İlişki) Av.H.Sancar KARACA Meslektaşların Soruları 2 30-06-2006 15:50
yargıtay kararları sedaoner Hukuk Soruları Arşivi 0 17-03-2006 23:30
Çocukla Kişisel Sürenin Artırılmasına Ait Örnek Karar Var Mı? STARFISH Hukuk Soruları Arşivi 13 27-01-2004 16:43


THS Sunucusu bu sayfayı 0,12396908 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.