|
Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun] |
01-12-2006, 02:00 | #1 |
|
Sebepsiz zenginleşme davası ve somut örnek üzerinden ispat sorunu
Sevgili Meslekdaşlarım;
Evvelce yazdığım forum başlığı yazı karakterindeki bozukluk sebebiyle okunmadığından bu kez sağlıklı olacağı ve cevap alabileceğim ümidiyle yazıyorum. Olay şöyle ; S ’nın İstanbu’da sahibi bulunduğu bir kooperatif dairesi mevcut. S bu daireyi arkadaşı A’ya 23.000 YTL’ye satabileceğini söylüyor. (Satışı yapılan daire kooperatif dairesidir. Kooperatif ise tasfiye halinde. S kooperatifte üye olarak belli bir hisse sahibi görünüyor. Tapuda ise sadece irtifak görünüyor. Daire oturmaya elverişli ama tadilat gerektirir vaziyette) S ile A 2003 yılında söz konusu dairenin satışı hususunda anlaşıyorlar. Ödemeler ise şu şekilde yapılıyor ; A tekstil piyasasında küçük işletme sahibi. A’nın kardeşi Ü de tekstil sektöründe faaliyet gösteren bir firma sahibi. Ü tekstil piyasasında saygınlığı bulunan bir şirkete ait 3 adet müşteri çekini kardeşi A’ya cirolayıp veriyor. A da bu çekleri cirolamaksızın dairenin bedeline mahsuben S’ye veriyor. Çeklerin tutarı 15.000 YTL. Çekleri alan S tahsil cirosu yaparak X bankadan çek bedellerini tahsil ediyor. Kalan 8.000. YTL ise elden S’ye ödeniyor. Sorun 1. Söz konusu dairenin satışına veya kooperatif hissesinin devrine ilişkin taraflar arasında yazılı herhangi bir sözleşme bulunmuyor. Sorun 2. Alıcı A yaptığı ödemelere ilişkin S’den herhangi bir belge almıyor. Taraflar çeklerin tahsilinden sonra hem kooperatif hem de tapu nezdinde resmi devirlerin yapılacağı hususunda anlaşıyorlar. Fakat S türlü bahanelerle devri gerçekleştirmiyor. S çek bedellerini tahsil eder etmez 2003 yılı içerisinde dairenin anahtarını alıcı A’ya teslim ediyor ve daireyi fiilen alıcı A’nın kullanımına bırakıyor. A sahibi olduğunu düşündüğü daireyi 2004 yılında kardeşi B’ye kiralıyor. B dairede 2005 yılı Aralık ayına kadar oturuyor. B dairede kiracı bulunduğu süre içinde dairenin site ve apartman aidatlarını ve kooperatife ilişkin bazı giderleri ödüyor. Evde bazı tadilatlar yapıyor , bu masrafları da kiraya mahsub ediyor. B burada 2004 başı-2005 Aralık tarihleri arasında oturuyor sonra da tahliye ediyor. 2006 yılında ise daire A tarafından Y adlı başka bir kiracıya kiralanıyor. 2006 Kasım ayına kadar hiçbir surette sorun çıkarmayan S aynı tarihte , eski kiracı B’ye (ki mecuru 2005 sonunda boşaltmıştı) ihtar çekerek ; kendisine ait bulunan mecuru boşaltmasını istiyor. B cevaben keşide ettiği ihtarname ile mecuru 2005 Aralık ayında zaten tahliye ettiğini, daireyi kardeşi A’dan kiraladığını , söz konusu daireyi S’nin A’ya sattığını bildiğini, kendisi mecuru çok önce tahliye etmiş olmasına rağmen S’nin kendisine ihtar çekmesinin de bunun delili olduğunu, çünkü dairenin satışından bu yana S’nin mecurla hiç ilgilenmediğini belirtiyor. A durumdan haberdar oluyor ve S’ye daireyi kendisine satmasına rağmen neden bu ihtarnameyi keşide ettiğini soruyor. S ise ödemelere ilişkin herhangi bir kanıt olmadığını, kooperatif üyesi ve hisse sahibi olarak hala kendisinin göründüğünü dolayısıyla daireyi asla A’ya devretmeyeceğini söylüyor.( Söz konusu satıştan kooperatif başkan ve üyelerinin ve A ile S’nin ortak tanıdıklarının haberi vardır. Şahit sıkıntısı yok) Dahası S kaymakamlığa başvurarak zilyedliğin idari yönden korunması prosedürünü başlatıyor ve dairesinin A tarafından işgal edildiğinden bahisle mecurun tahliyesini talep ediyor . 2006 Kasımında Kaymakamlık tarafından mahallinde keşif yapılıyor. Alıcı A bana gelerek hukuken durumunun ne olduğunu ve mağduriyetinin nasıl giderilebileceğini sordu. Genel bir araştırmadan sonra benim değerlendirmem ise şu oldu . Aleyhe olan durumlar ;
Bense bu olayda açılacak herhangi bir davada engelleri aşma yollarını araştırdım. Olayda resmi şekle tabi bir sözleşme olmayışı ( satış veya kooperatif hisse devri sözl) açılacak bir davada şekle uyulmaması sebebiyle kesin hükümsüzlük iddiası gündeme gelecektir. Fakat kesin hükümsüzlüğün istisnalarından biri burada gündeme geliyor; Kesin hükümsüzlüğü ileri sürmek hakkaniyete aykırı düşüyorsa hakkın kötüye kullanılmasını teşkil ediyor ve bu halde hükümsüzlük itirazı dinlenmiyor. Olayda ise kişi kendi yaptığı sözleşmenin şekle uyulmama sebebiyle kesin hükümsüz olduğunu iddia ederse hakkını kötüye kullanmış olacağından iddiasına itibar edilmeyecektir. Bu noktadan hareketle ; her ne kadar ispat sorunu yaşansa da ;
Soru çok uzun oldu ama tüm detayları aktarmayı doğru buldum. Bu noktada bu konu hakkındaki değerli görüşlerinize başvurma gereği duydum.
Saygılarımla |
01-12-2006, 02:19 | #2 |
|
Sayın Meslektaşım;
her şeyi gayet guzel yazmışsınız,soru dahi teşekküre şayan. Kooparatif hukukunu hiç bilmiyorum. gayrimenkule ilişkin tum işlemlerin tapuda yapılacağın kuralının kooparatifler açısından bir bir istinsanının olup olmadığına baktınız mı? ben sizin yerinizde olsam,icra takibi yapar ve itirazın iptali davasıyla yola devam etmeyi tercih ederdim galiba. kolay gelsin, |
01-12-2006, 02:35 | #3 |
|
Konuyu okuduğumda, ilk aklıma gelenler şunlardır.
Sebepsiz Zenginleşme davası açacaksanız çeklere hiç girmemelisiniz. Haliyle karşı taraf da giremeyecektir. Bırakın mücerret olarak kalsınlar. Çünkü kardeşler arasında tanıkla ispat mümkün ise de bir kez çek gibi bir şeyin varlığını gündeme getirirseniz. Tanık dinletme şansınız hiç kalmaz. Bu arada müşteri çeki olması ve cirolanıp verilmesi iyidir. Çünkü bunun kardeşler arasındaki hukuki ilişkilerin senede bağlanmasının teamül halinde olmasından değil ihtiyaç husule geldiğinden bir ödeme vasıtası olarak kullandığınızı iddia edebilirsiniz. Not: Yönetici işlemleri bakımından bizi çok yordunuz. Kendi açtığınız konuyu kendiniz de silebilir ve aynı konu üzerinde düzenleme yapabilirsiniz. Mükerrer mesajlarınızı silmek epey mesaimizi aldı.. |
01-12-2006, 02:41 | #4 |
|
Değerli üstad;
Burada asıl açıklığa kavuşturmak istediğim husus sebepsiz zenginleşme davasında tanık delilinin ispat gücüdür. Veya itirazın iptali davasında tanık delilinin ispat gücü. konuyu bu açıdan değerlendirirseniz çok sevinirim. ayrıca alım satım ilişkisindeki taraflar arasında akrabalık bağı olmadığını dikkate almanızı rica ederim saygılarımla.. |
01-12-2006, 02:47 | #5 |
|
Kardeş olduklarını nerden çıkardıysam? İlk izlenim olarak söylüyorum. Bu iş yemine kalır gibi görünüyor. Ancak kooperatif hukuku yönünden bir şeyler çıkabilir. Şu an bu kafayla ancak bu kadar..
|
01-12-2006, 04:03 | #6 |
|
Sebepsiz zenginleşmenin hangi delil ile ispatlanabileceği, sebepsiz zenginleşme iddiasının dayandırıldığı hukuki temele göre değişir.
Somut olayda da yazılı delil ile ispat edilmesi gereken bir durum ile karşı karşıyayız. Yazılı delil, senet, ikrar vb. olabilir. Oluşan fiili durumlar içerisinde açık yazılı ikrar oluşabileceği gibi, tevilli ikrarlar da oluşabilir. Ben olsam işe dolandırıcılık kısmından başlardım. Kolay gelsin. |
01-12-2006, 09:24 | #7 |
|
Sayın lawyer55,
Sormak istediğm bir şey var, A, B ve Y ile kira sözleşmesi yapmışmı acaba? |
01-12-2006, 09:32 | #8 |
|
........
Sayın Simali2
Bilindiği üzere kira sözleşmesinin yazılı olması şartı yoktur. Bu nedenle olayda A B veya Y ile yazılı bir kira sözleşmesi yapmamıştır. Kira sözleşmeleri sözlü olarak yapılmıştır. Yine de sizden ricam; olayda yazılı kira sözleşmeleri varmış gibi değerlendirme yapmanız olacaktır. Saygılarımla.... |
01-12-2006, 11:48 | #9 |
|
Sayın lawyer55,
İspat husunda Y.8.H.A. 2003/4179 E. 20.06.2003 T. sayılı kararının size ışık tutacağına inanıyorum. Sayın Can Doğanel e katıılıyorum "...Nevarki satış ve devir olgusunun sened dışında diğer delillerle de kanıtlanması mümkündür. Davalı tanık deliline dayandığı halde tanıkları dinlenilmemiştir..." Saygılar |
01-12-2006, 13:10 | #10 |
|
........
Sevgili arkadaşlar;
ihtilaf konusu gayrimenkulün satışı olgusunun tanıkla ispatını mümkün kılan Sayın Simali2'nin ilettiği Yargıtay kararından hareketle; forumda gösterdiğim davalarda anlatılan çeklerin delil olarak sunulması olumsuz bir durum yaratabilir mi_? Ödemelere ilişkin herhangi bir belge mevcut olmadığına göre alıcı (A) açacağı davada başka hangi ispat vasıtalarından yararlanabilecektir_? Yazılı bir satış sözleşmesi olmadığı dikkate alındığında gayrimenkulün anahtarlarının Alıcıya teslim edilmiş olması ve alıcının nizasız ve fasılasız 3,5 sene zilyedliğini korumasının hükmü ne olur_? Anahtar teslimi ve fiili hakimiyetin devri ile Satıcı teslim edimini yerine getirmiş sayılabilir mi__? İspat hususunda önerebileceğiniz başkaca bir yol var mı_? Alternatif bir dava yolu önerilebilir mi_? Sorun karışık olduğundan sorular şeklinde değerli bilgilerinize başvurma gereği duydum. İlgilenen arkadaşlarıma özellikle de sayın Simali2'ye teşekkürler. Saygılarımla... |
01-12-2006, 15:06 | #11 |
|
sayın lawyer55,
kanaatimce eldeki deliller yeterli, yani; anahtar teslimi ve 3,5 yıldır herhangi bir nizanın söz konusu olmaması, müvekkiliniz tarafından 2 ayrı kişiye kiraya verilmesi,şahitlerin bol olması, s nin çekitiği ihtara kiracının cevabi ihtarı,vs. Ayrıca ilk mesajınızda kendi sorunuza kendiniz zaten cevap yazmışınız. alternatifleride kendiniz oluşturmuşunuz.Kesin emin olmamakla birlikte 3. alternatif yol olan savcılığa dolandırıcılıktan başvurmanız daha iyi olur diye düşünüyorum. Ayrıca davayı ilk açan sizin olmanız da lehinize olacaktır. Saygılar |
01-12-2006, 17:17 | #12 | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Sayın lawyer55,
Anladığım kadarıyla; S'nin kooperatif üyesi olarak sahip olduğu daire bakımından kat mülkiyeti tesis edilmemiş, tapuda henüz kat irtifakı şeklinde kayıtlı. Bu satışın ne zaman yapıldığı önemli. Eğer henüz irtifak tesis edilmeden yani S'nin daire üzerindeki hakkını sadece kooperatif üyesi olarak "ortaklık senedi" ile ispat ettiği zaman devretti ise; kooperatif payının haricen devrine yönelik kanunda ve içtihatlarda bir istisna var mı bu araştırılabilir. Benim bilgim mutad usul; Koop. Kanunu md.14/2 gereği ortaklığın devri mümkün ve yöntemi de taraflar arasında düzenlenen ortaklık payının devrine ilişkin yazılı bir sözleşme ve nihayetinde bunun kooperatif yönetim kurulunca onaylanmasıdır. 15/2. madde bu bakımdan olası istisnalar için iyi tetkik edilmelidir. Dairenin satışı, 2003 yılında henüz irtifak tesis edilmemişken; sadece kooperatif payının devri ile olduysa; 15/2. madde ve kooperatif ana sözleşmesi gereğince, ortaklık payının devrinin yazılı şekilde yapılmasının istisnaları üzerine yoğunlaşmak lazım. Burada g.menkulün zilyetliğinin devir edilmiş ve kooperatif yönetim kurulunca da buna ses çıkarılmamış olmasından hareketle; içtihatlardan veya ana sözleşmeden bulunabilecek bir istisna ile ortaklık payının devredildiği sonucuna ulaşabilirseniz; çekler de sözleşmenin ifasına yönelik tediye araçları olarak kabul görecektir. Herne kadar kanunda müceretlik ilkesi var ise de; örneğin TCK.'da bedelsiz kalan senedi kullanmak diye bir suç da var yani mücerretlik kanunen askıya da alınabiliyor. Bu haliyle somut olay adaletini esas alan Yargıtay'ın mücerretliğe ne kadar önem vereceğini kestiremiyorum. Çeklerin A'nın kardeşi Ü'nün müşterileri tarafından keşide edilmiş ve Ü'nün cirosuyla ve ancak A'nın cirosu olmaksızın S'ye verilmiş olmasının önemi yoktur bence. Ü ile S arasında herhangi bir ticari ilişki veya borç-alacak durumunun olmaması ve dahası çeklerin verilmesi neticesinde evin A'ya teslimi, zilyedliğinin devri ve onun tarafından kiralanması, aidatların ödenmesi, dahası kooperatife ait bazı ödemelerin A'nın kardeşi B tarafından yapılması, tadilat masraflarının A'dan mahsubu, çeklerin A'ya ait olduğu ve A tarafından S'ye verildiğine karinedir. Burada B'nin ihtarı A'nın iddialarına delil olacaktır. S'nin ödemelere ilişkin herhangi bir kayıt olmadığı iddiası doğru değildir. Çeklerle ilgili banka kayıtları delildir. Bu çeklerin Ü adına olması durumu değiştirmez. En nihayetinde Ü, ben işbu sözleşmeden doğan borcu A adına ve hesabına ödedim, diyebilir. Kooperatif üyesi ve hisse sahibi gözükmesine rağmen; bazı kooperatif ödemeleri de B tarafından yapılmıştır. S'nin yaptığı objektif iyi niyet kuralına aykırıdır. Herkes borçlarını ifada ve alacakları tahsilde iyi niyetli olmalıdır. Tüm mevcut deliller, olağan kabuller, hayatın olağan akışı, şahitler nedeniyle öncelikle S hakkında dolandırıcılıktan şikayette bulunmalısınız. Zilyedliğin idari yönden korunmasında, önemli olan hukuka aykırılığın henüz yeni olmasıdır. Uzun süreli kullanımlarda/ihtilaflarda kaymakamlık işlem yapmıyordu bildiğim kadarıyla, zımnen muvafakat var veya bu durumu sağlayan başkaca hukuki imkanlar vardır, sorunun çözümünün mahkeme kanalıyla yapılması gerekir gerekçesiyle. Dolayısıyla oraya ayrıntılı bir dilekçe, deliller, kontratlar vs. ibraz edilmelidir. Kooperatif ödemelerinin B tarafından A adına yapılması halinde artık yeni üyeye kooperatif yönetim kurulunca muvafakat verilmiştir gibi zorlama bir yorum yapılabilir mi?
Haklısınız. Bu önemli bir nokta.
Kesinlikle yapılmalı. Ancak dava ile şikayet aynı zamanda mı olsa, yoksa şikayet sonucuna göre dava mı açılsa bu sizin takdirinizde.
(Ben bile ne yazdığımı karıştırdım artık, umarım yardımı dokunur. ) |
01-12-2006, 17:32 | #13 |
|
Arkadaşlar;Özlleikle Lawyr55;
Müvekkilinizin talebi nedir? Yani gayrimenkule sahip olmak mı istiyor, zararının giderilmesiyle de yetinebilicek mi? zira ikincisi çok daha kolay olacaktır. |
01-12-2006, 17:35 | #14 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayın Av. Uygar ; Müvekkilin talebi mümkün ise daireyi almak değil ise zararının tazmin edilmesini sağlamaktır. İlginize teşekkürler. Saygılarımla... |
02-12-2006, 01:05 | #15 | |||||||||||||||||||
|
|
02-12-2006, 01:15 | #16 |
|
Bence karar da gösteriyor ki; Yargıtay somut olay adaletini esas alıyor. Yani ispat şartı olan ortaklık payı devrine dair yazılı belgeyi dahi devre dışı bırakmış, tarafın kabulü ile hareket etmiş. Bu haliyle hakkaniyetten hareketle davayı kazanabilirsiniz, en azından davanızın şansı yarı yarıya gözüküyor. Hiç olmazsa çek bedellerini ticari faiziyle geri alırsınız.
Saygılarımla. |
02-12-2006, 13:02 | #17 |
|
Sevgili Arkadaşlar ;
İlginize teşekkürler. Yukarıdaki Yargıtay kararı çok makbule geçti. Şu da var ki; Yargıtay kararına göre Alacak Davası açma seçeneğini de gözden geçirmek gerekecek. Saygılar... |
02-12-2006, 17:01 | #18 | |||||||||||||||||||
|
Sayın lawyer 55,
12 nolu iletide;
demiştim zaten. Saygılarımla. |
13-08-2009, 15:56 | #19 |
|
Sayın meslektaş,merak ettim bu davayı açtınız mı,şuan ne aşamada?
|
24-02-2010, 22:37 | #20 |
|
Değerli Meslektaşlarım;
Benzer bir sorun da bende var,kısaca anlatüayım ve yardımlarınızı talep edeyim. Müvekkilim,tapulu ve miras malı bir araziyi mirasçılardan bir tanesinden haricen adi senetle satın almış. Diğer mirasçılar da tapu devri için haricen satış yapan varise vekalet vermişler. Bu satış 2006 yılında yapılmış ve müvekkil araziye binden fazla çeşitli meyve ağacı dikmiş,sulama ve içme suyu getirmiş,sulama havuzu yapmış yani bayağı bir harcama yapmış.O zaman arazi fazla bir para etmemektedir. Ancak arazi yapılacak bir baraj alanı içerisinde kalınca,barajın müteahhiti tarafından yüksek fiyatla satın alınıyor.Tabii araziyi satın alan şirket toprağa ayşrı,üzerindeki ağaçlara,sulama ve içme suyu borularına,havuza ayrı fiyat veriyor. Şimdi burada varislere karşı sebepsiz zenginleşme davası açmayı düşünüyoruz. Miktar olarak,arazi üzerinde bulunan ağaç,sulama borduları ve havuzun bedelleri artı müvekkilin ödediği para kadar bir sebepsiz zenginleşme davası açmayı düşünüyoruz. Elimizdeki adi satış senedi ve tanık beyanları yeterli delil olabilir mi. Arazinin satış parası üzerine ted.bir isteyebilirmiyiz. Yardımcı olacak arkadaşlara şimdiden teşekkür ederim. |
13-07-2013, 15:11 | #21 |
|
Sayın meslektaşım!
A S den kooperatifte kayıtl dairesini satın aldığını,daire parasını çekle ödediğini, S dairenin anahtarını satın alan A'ya verdiğini, A kardeşi B ye kiraladığını, B daireyi tahliye ettiğini, bu defa A daireyi Y ye kiralamak üzereyken, S B ye ihtar çekerek, dairenin kendisinin olduğunu, tahliye etmesini istediği,B nin S ye noterden cevap verdiği, A nın bundan haberdar olarak, kendisine satılan daire hakkında neden böyle davrandığını sorduğunda, S bu defa fuzulü işgalden A ya yöneldiği, satışla ilgili hiç bir belgenin bulunmadığı, tanıkların çok olduğu söylemiyle hukuken takip edilecek yol sorulmaktadır.
Daire satışı için hiç bir belge düzenlenmemiş,daire bedeli ödenmiş,satıcı satış olayını kabul etmediği anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, dairenin mülkiyetini satış yoluyla kazanmak olanaksızdır.O halde, daire için ödenen paranın faiziyle talebi gerekir. Bunun için önce bir icra takibi yapılması,itiraz edildiğinde itiraz edilen icra takibini dayanak yaparak alacak davası açılması, davada tanık da dinlenebilir. Yada; S ye yukarıda anlatılan bilgiler ışığında gerekli anlatım yapıldıktan sonra,kendisine kendisinden ...?tarihte daire alındığı, parasının ödenmiş olduğu halde bu tarihe kadar tapusunun verilmediği, tapunun verilmesini, verilmediği takdirde daire için ödenen paranın faizleriyle birlikte iadesini, aksi halde yasal yollara baş vurulacağı hususunda noterden ihtar çekilip, gereği papılmalı.Saygılarımla |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Miras ve Sebepsiz Zenginleşme Durumu | Av.Özcan | Hukuk Sohbetleri | 1 | 06-04-2012 09:37 |
itirazın iptali Davası - Islah - Sebepsiz Zenginleşme Davasına Dönüştürme | Ersin KUŞ | Meslektaşların Soruları | 5 | 12-10-2009 10:54 |
sebepsiz zenginleşme | avslh | Meslektaşların Soruları | 9 | 04-02-2008 13:33 |
sebepsiz zenginleşme hakkında herşey | Almıla | Meslektaşların Soruları | 1 | 11-09-2006 15:10 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |