Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Hukuk ve Felsefe Hukukun felsefi yönüne dair sohbetler. Hak, Hakkaniyet, Adalet, Eşitlik kavramlarına hukuk felsefesi gözüyle bakış

Anket Sonucu: Hukuk ve Ahlak
Makaleye katılıyorum, çünkü... 9 69,23%
Makaleye katılmıyorum, çünkü... 1 7,69%
Makaleye kısmen katılıyorum, çünkü... 3 23,08%
Oy Verenler: 13. Bu ankette oy kullanamazsınız. (Anket no : 109)

Hukuk ve Ahlak

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 17-09-2006, 20:11   #1
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan Hukuk ve Ahlak

HUKUK ve AHLAK


“HUKUK” = Arapça “HAK” kın çoğulu "Haklar" anlamına geliyor.

Asırlardır klan yaşamından günümüze kadar bireyin davranışlarını düzenlemek için gelenek ve göreneklere göre çeşitli aşamalar ve koşulların değişmesinden sonra bulunduğu ortam ve ülkelerde devletçe konulmuş farklı kuralların tümüne “ HUKUK “ deniyor.

Pekiyi de, konulmuş kurallar ile “HAK “ haklı olana teslim ediliyor mu?

Yoksa farklı toplumlarda ayırım yapılarak, sosyal ve ekonomik olguların eşit olmayan koşulları nedeni ile haklı olan haksız mı oluyor?

Yoksa “Hukuk”, düşünce ve vicdan adaletinin dışında toplum yapısına göre çıkarın esiri olan bireylerin içgüdüsel yaşam biçimi mi?

Yoksa “Hukuk” manevi değerleri içermeyen, ahlaki değerlere yer vermeyen “Toplumun” uygarlık düzeyine ve maddi değerlerine uygun koşullardan meydana gelen
ve de uygulanan bir olgu mu?

Yoksa “Hukuk”, haksızın güç ve imkânları ile haklı olanın haklarına el koyması mı?

Yoksa “Hukukun amacı” tatbikatında zora dayanan yaptırımlar, cezalar içermesine rağmen maddi imkânları veya adamı olan “ haksızları korumak“ mı?

Yoksa “Hukuk”, Platon’un Devlet adlı kitabında olduğu gibi “Hak kuvvet“ midir?

Yoksa “Hukuk” haksızın güç ve imkânları ile haklı olduğunu savuna gelen “ çatışma ve kargaşa “ düzeni midir?



"AHLAK" = Arapça “HULK” kelimesinin çoğulu olan “ Ahlak” ise bireyin yaradılış, huy, karakter ve de manevi niteliklerinin tümünü kapsayan bir kavram.

Bu özellikler bireyde, yaradılıştan ve de bulunduğu ortam içersinde sonradan edindiği iyi - kötü huy veya ahlaki değerlerin oluşumunu, davranış biçimlerini de içeriyor.

O halde ahlak, günümüze kadar gelen süre içersinde farklı ülkelere, dinlere, gelenek ve göreneklere, farklı toplum ve yörelere göre değişen kural ve kavramlardan oluşuyor.

Ahlakın bireyin bulunduğu ortamda ve bireysel vicdan olguları içersinde geçerlilik kazandığı görülüyor.

Süreçler içersinde “Sosyal – Ekonomik” koşulların değişmesi nedeni ile bireysel - toplumsal alışkanlıklarla yer etmiş gelenek - görenek denilen toplumsal kuralların değişmesi de, “Ahlaki Değerler” in değişmesine neden olabiliyor.

Böyle olunca da günümüzde olduğu gibi “Hak = Güç” oluyor.

Bireyde iç ahlakı, kişiliği, kendine saygısı teşekkül edemedikçe hakça düşünme yetisi oluşamıyor.

İşine gelene, çıkarına uygun olana “Hak” diyor, elde edebilmek için her gücü kullanıyor, her yolu deniyor.

İÇ AHLAK’ ın gelişmesi zor bir uğraşı.

Başarmak için istek, azim ve çıkar’dan arınmak gerekiyor.
Bu nedenle birey de kolayı ve çıkarı seçiyor.

Kavram, kural ve kanunları sindirmeyi, dondurulmuş çıkar bilinç’i nedeni ile hiçe sayarak haksızlığa devam edebiliyor.

Maddeye sahip olma gereksinimi sonucu ile başlayan hukuk düzeni sömürüyü ilke edinmiş, kendine tanıdığı hakları başkalarına tanımayan, güçlünün güçsüzü ezdiği
“ iç ahlakı “ oluşmamış toplumlarda haksızlıkları kılıfına uydurmak “Hak” oluyor.

“Hukuk” ise güçlü olanın maşası olmakta zaman zaman günümüzde de devam ediyor.

İnsan ve İnsanlık için hiçbir ayırım gözetmeksizin hakkı teslim edecek bir “Hukuk” düzeninin dünyamızda var olabilmesi dileği ile saygı ve sevgiler…


Avni BALLIBABA
Old 18-09-2006, 11:17   #2
ahmetsacit

 
Varsayılan

Çok yararlı bir makale, bazen hukuk, yazarın da dediği gibi haklıyı değil de haksızı koruma aracı olarak kullanılıyor.
Bazı toplumlarda (örneğin japonyada), insanlar aralarındaki sorunları hemen mahkemeye başvurarak değil, kendi aralarında çözmeyi, çözereken de ahlak kurallarından yararlanmayı tercih ediyorlar.
Japon toplumunda kapsamlı ilkeler ve soyut genellemeler değil, yüksek ahlak değerleri geçerli, onlara göre ancak şerefsizler hukuka başvurur.
Bizim toplumumuz ise en ufak sorunlarda bile mahkemeleri doldurmayı meziyet haline getirmiş durumda..
Ahlaksızlığı bir erdem, bir isyan kabul edenler oldukça, hukukun tam anlamıyla işlevini yerine getireceğine inanmıyorum..
Saygılar..
Old 13-10-2006, 17:09   #4
Tiocfaidh

 
Varsayılan

Tıpkı İzmir ile Van arasındaki yıllık ortalama sıcaklık farkını her coğrafya testinde sordukları gibi bu iki kavram arasındaki farkları da fakültede yıllarca sordular bize. Hukuk başlangıcı, medeni hukuk ilk vizesi, hukuk felsefesi ve sosyolojisi belki hatırlayamadığım bir kaç derste daha.. Bu makaleyi 1. sınıftayken okumuş olsaydım belki de diploma not ortalamamda hatırı sayılır bir artış olabilirdi.
Old 16-10-2006, 12:42   #5
terazinin kefesi

 
Varsayılan

Ahlaksızların elinde hukukun ne işi var ? Ne işe yarar ?Ancak ahlakla adalet kaim olabilir. Ahlaksızlık, hukuku kör ve topal kılar.saygılar.
Old 17-10-2006, 23:12   #6
dark

 
Varsayılan

Günümüzde ahlak kavramı bireyselliğe yaklaşmıştır ..toplumsal ahlaktan ziyade sürekli değişen bir anlayış hakimdir. Hukukun uygun gördüğü zaten genel anlamda bakacak olursak ahlakın da uygun gördüğüdür. Ancak ahlak kişiden kişiye..toplumdan topluma..ülkeden ülkeye değişim ve çeşitlilik gösterir..hukuk açısından ahlak sanırım daha çok eylemsel..
Zaten çoğu temel ahlak kuralları hukuki norm haline gelmemişmidir? Temel hukuk derslerinde gorduğumuz gibi ahlak bir yaptırıma tabi değildir(içseldir) , hukuk kurallarının yaptırım gücü vardır..Aşağıdaki söz herşeyi açıklar sanırım birnevi de olsa


“iyi ahlak için iyi yasalar gereklidir. Yasalar da iyi ahlak olmadan korunamaz.”
Niccolo Machiavelli
Old 18-10-2006, 10:13   #7
Güldal

 
Varsayılan

Hukuk kuralları tıpkı örümcek ağı gibidir küçük hayvanlar takılır,büyük hayvanlar deler geçer...
bu cümleyi hep berababer çürütebilmemiz dileğiyle...
Old 18-10-2006, 22:59   #8
Av.Gülay

 
Varsayılan

Genel bir çerçeve içinde değerlendirdiğimiz zaman, hukuk ile ahlakın özdeş kavramlar olduğunu söyleyebiliriz. Her ikisi de bireylerin kişisel değerlerini korumayı amaçlar.Toplumda sahip olunan ahlaki değerler hukuk aracılığı ile devlet tarafından koruma altına alınır.
Hukukun maddi adaleti sağlayamamasının temel nedeni, ahlaki değerlerin bireysel kişiliklere göre şekillenmesindedir. Toplumda bireylerin, gündelik kişisel ihtiyaçlarından dolayı toplumsal ahlaki değerlendirme süzgecinden geçirilmeden biçimlenen davranışları, hukukda adalet idealinin gerçekleştirilmesinden uzaklaşmaktadır.
Bu noktada en büyük ve en zor görev hukukçulara düşmektedir. Hukukçu, adalet idealini her zaman baş köşeye koymalı ve değerler arasından seçimini yapmalıdır. Bu takdirde gerçek adaletin yerine getirilmesinde önemli ilerlemeler kaydedileceğine inanıyorum.
Saygılar...
Old 15-01-2007, 00:48   #9
calikusu_kamuran

 
Varsayılan

ALINTI:Av.Şehper Ferda DEMİREL: Yoksa “Hukuk”, Platon’un Devlet adlı kitabında olduğu gibi “Hak kuvvet“ midir?

hak: İmkan olarak tanımlanmış olmalı o eserde. Tercüme hatası var mı bilmiyorum çünkü Latince(platon sanırım latince yazmıştı) bilmiyorum. HUKUKİ İMKAN yani düşünceyle oluşturulan imkan.
Old 28-12-2007, 18:49   #10
hukukun-üstünlüğü

 
Varsayılan Hukuk ve ahlak kuralları arasında nasıl bir ilişki vardır?

Hukuk toplumsal hayatı düzenleyen ve idesi adalet olan kurallar bütünüdür. Normatif bir bilim dalı olarak dış yasa koyuculuğa dayanmaktadır. Toplumsal yaşamı düzenleyen diğer kurallardan farklı olarak hukuk kuralları dış yaptırıma sahiptir. İhlal edildiğinde ihlal edenin maddi yaptırımlarla karşılaşması esastır. Hukuk düzeni toplumsal ihtiyaçlara cevap verebilmek adaleti gerçekleştirebilmek için yaptırımlara ihtiyaç duyar. Hukukun kendine özgü ilk esaslarından biri yaptırıma sahip olmasıdır. Hukukun meydana gelmesinde etkili olan etkenler direkt olarak birey ve toplum temellidir. Hukuk oluşturulurken topluma mal olmuş ahlaki değerler toplumun örf ve adet kuralları ayrıca dini inanışı dikkate alınır hukukun şekillenmesinde bu esaslar önemlidir. Toplumun değer atfettiği konuların hukuk düzenince dikkate alınmaması düşünülemez aksi takdirde hukukta meşruluk problemi ortaya çıkacaktır. Şunu da belirtelim ki bu hususlar hukuk düzenince her yönüyle iktibas edilmez sadece bu değerler ve genel kaideler dikkate alınarak hukuk kuralları oluşturulur. Aksi takdirde örneğin laik bir devlette toplumun dini inanışına dayanan din kuralları esas alınarak bir hukuk düzeninin oluşturulması laik devlet ilkesine aykırılık oluşturacaktır. Bizim bilmemiz gereken husus hukuk kurallarının çok yönlü değerler sisteminin dikkate alınması sonucu oluşturulduğudur. Değerler sistemi ve genel kaideler hukukun kaynağını teşkil ederler dersek yerinde bir açıklamada bulunmuş oluruz. Özellikle hukuk ve ahlak kuralları arasındaki ilişki ve bu kurallar arasındaki sınır çizgisi çok önemli bir araştırma konusudur. Ahlaki değerlerin hukuk sistemince göz ardı edilmesi düşünülemeyeceği açık olmakla birlikte hukuk düzenince dikkate alınacak ahlaki değerlerin topluma mal olmuş ahlak kuralları olduğu da malumdur yoksa bireysel ahlaki değerlerin hepsinin dikkate alınması hem mümkün değildir hem de disiplinli bir bilim dalı olarak hukuk düzeninin yapısında karışıklığa sebebiyet verebilecektir. Bu açıklamalarımızla hukuk sisteminin yaptırıma sahip olması özelliğinden sonra çok yönlü değerler sistemini göz önünde tuttuğu özelliğini de belirtmiş olmaktayız. Bu iki esas hukuk sisteminin en temel oluşum dayanaklarıdır.


SİZCE,AHLAK KURALLARIYLA HUKUK KURALLARI ARASINDA NASIL BİR İLİŞKİ VARDIR?HUKUKA AYKIRI HER HUSUS AYNI ZAMANDA AHLAKA AYKIRI OLARAK KABUL EDİLEBİLİR Mİ?HUKUK KURALLARI HAZIRLANIRKEN,AHLAK KURALLARI NE ÖLÇÜTTE DİKKATE ALINMALIDIR?AHLAKA AYKIRI BİR HUSUS HUKUK DÜZENİNCE AYKIRI OLARAK DEĞERLENDİRİLMİYORSA,BU DURUM HUKUKUN MEŞRUİYETİNE ETKİ EDER Mİ?
Old 03-06-2011, 21:11   #11
Av. İlknur Çağın

 
Varsayılan

Hukuk ve ahlak arasındaki benzerlik ve yakın ilişkiden önce ikisi arasındaki farklılığı ortaya koymak gereklidir. Hukukun amacı adaleti gerçekleştirmektir. Buna karşın ahlakın amacı “iyi” yi gerçekleştirmek, ya da iyiye ve doğruya ulaşmaktır. İnsanlık tarihi boyunca temel ahlaki değerlerin bir çoğu zaman içerisinde hukuki norm haline gelmiştir. Kanunlar genellikle yapılmaması gereken insan eylem ve davranışlarını belirlemiş ve sınırlamıştır. Bir başka ifadeyle, insanların eylem ve davranışlarının ahlaki ölçüleri, hukuksal norm haline dönüştürülmüştür. Ancak hukuk ve ahlak arasında öteden beri bir çatışma süregelmektedir. Temel sorun şudur; acaba ahlaki değer yargılarının temel koruyucusu hukuk mu olmalıdır? Devlet bir takım kurallar koyarak ahlaki tesis edebilir mi?
Hukuk insanların gerek birbirleri ve gerekse devletle olan ilişkilerinde uyulması gereken kuralları belirler ve bunları yaptırıma bağlar. Hukukta “yaptırım gücü” toplumda yanlışları ve kötülükleri cezalandırır. Bu bakımdan hukuk kuralları ile ahlaki değerler korunabilir. Ancak, sorun her zaman bir kanun ile çözümlenmeyebilir. Kanunun gücü bazen belirli kişi ve/veya gruplara karşı etkili olmayabilir veya işletilemeyebilir. Bu bakımdan ahlakın tesisi, kanun dışında vicdan ile de yakından ilişkilidir. Vicdan, ahlaki değer yargılarını bir yaptırım gücü olmaksızın korur ve gözetir.
Bunun içindir ki aralarında yeterince fark vardır.
Old 14-07-2011, 18:29   #12
fikirbay

 
Varsayılan

Ahlak insanın "her an" içinde bulunan ve ayrılmaz bir güçtür. Hukuk ise, taşıma su ile değirmenin döndürülmesi gibidir. Ahlak yok ise, su da taşıyamazsınız o değirmene... Ahlaksız insanı hukuk caydıramaz... Ahlaklı insan, hukuku bir şekilde yaratır... Ahlaksız insan ise, en üstün hukuku da bozar...
Old 15-07-2011, 07:49   #13
Av. Hulusi Metin

 
Varsayılan

Ahlak; insanın oluş seviyesine göre, “yapması ve yapmaması” gerektiğini bilebilmesidir.

Aile, okul, çevre, toplum… Ekonomik koşullar…

Görecelidir.

Hukuk (İnsanın hukuku); genel-geçer kurallar ve bu kurallara uyulması konusundaki “ortak kabul” den oluşan bir düzendir.

Düzene aykırılık halinde… “Ortak kabul”den doğan güç devreye girer/girmesi gerekir.

Gücün
Devreye girmesini engelleyen,
Bu güçten etkilenmeyen,
Bu gücü etkisiz kılan
“Güçlü” kişiler /gruplar vardır…

Böyle güçlü “ kişiler ve/veya grupların” olduğu toplumda Hukuk Devleti; yönetilenler için yalnızca bir yanılsamadır.

Hukuk devletinde, hukuk kurallarına ve ahlaka uygunluk; birey ve insan olma bilincinin seviyesine bağlıdır.


Alıntı:
Av.Şehper Ferda DEMİREL
Alıntı:
İnsan ve İnsanlık için hiçbir ayırım gözetmeksizin hakkı teslim edecek bir “Hukuk” düzeninin dünyamızda var olabilmesi dileği

Kurallara uyması istenilen bireyle,kuralları uygulayandaki “insanlık” bilinci ve yasa koyucunun “evrensel değerleri” özümsemesi;özlenen Hukuk Devleti’nin ön koşuludur.
Old 15-07-2011, 08:13   #14
Av.Ömer Güntay

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan fikirbay
Ahlak insanın "her an" içinde bulunan ve ayrılmaz bir güçtür. Hukuk ise, taşıma su ile değirmenin döndürülmesi gibidir. Ahlak yok ise, su da taşıyamazsınız o değirmene... Ahlaksız insanı hukuk caydıramaz... Ahlaklı insan, hukuku bir şekilde yaratır... Ahlaksız insan ise, en üstün hukuku da bozar...

Aynen katılıyorum.
Old 16-07-2011, 08:05   #15
Av. Hulusi Metin

 
Varsayılan

Alıntı:
Alıntı:
Yazan fikirbay
Ahlak insanın "her an" içinde bulunan ve ayrılmaz bir güçtür. Hukuk ise, taşıma su ile değirmenin döndürülmesi gibidir. Ahlak yok ise, su da taşıyamazsınız o değirmene... Ahlaksız insanı hukuk caydıramaz... Ahlaklı insan, hukuku bir şekilde yaratır... Ahlaksız insan ise, en üstün hukuku da bozar...


Alıntı:
Av.Ömer Güntay
Aynen katılıyorum

Katıl(a)mıyorum...

1.Ahlak bir "temel içgüdü" değildir !
2."Ben" merkezli "hak aramak" neredeyse bir "temel içgüdü"dür.
3.Kuralı (Ahlaki/Hukuki) koy, öğret, izle...

Alıntı:
Av. İlknur Çağın
Alıntı:
Vicdan, ahlaki değer yargılarını bir yaptırım gücü olmaksızın korur ve gözetir.Bunun içindir ki aralarında yeterince fark vardır

4.Vicdan ve ahlak... Katılıyorum
Old 16-07-2011, 08:10   #16
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan fikirbay
Ahlak insanın "her an" içinde bulunan ve ayrılmaz bir güçtür. Hukuk ise, taşıma su ile değirmenin döndürülmesi gibidir. Ahlak yok ise, su da taşıyamazsınız o değirmene... Ahlaksız insanı hukuk caydıramaz... Ahlaklı insan, hukuku bir şekilde yaratır... Ahlaksız insan ise, en üstün hukuku da bozar...
Bu yaklaşım "ahlaklı insan ahlaksız olamaz gibi" bir sonuca götürür ki bunun her zaman geçerli olmayacağı açıktır.
Old 18-07-2011, 21:24   #17
Gemici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan fikirbay
Ahlak insanın "her an" içinde bulunan ve ayrılmaz bir güçtür. Hukuk ise, taşıma su ile değirmenin döndürülmesi gibidir. Ahlak yok ise, su da taşıyamazsınız o değirmene... Ahlaksız insanı hukuk caydıramaz... Ahlaklı insan, hukuku bir şekilde yaratır... Ahlaksız insan ise, en üstün hukuku da bozar...

Altta saydıklarımdan hangisi insanın 'her an' içinde bulunan ve ayrılmaz, nehir gibi gürül gürül akan gücüdür?

72 yaşındaki erkeğin 14 yaşındaki kız çocuğuna cinsel saldırıda bulunması mıdır,

14 yaşındaki kızını 72 yaşındaki erkeğe veren babanın “Peygamber Efendimiz de Ayşe anamız 9 yaşındayken evlenmişti. Kızımın evlenmesine ilk zamanlar karşıydım ama sonradan normal karşıladım” demesi midir?

Görevi olan bir işlemi yaparken karşı taraftan rüşvet istemek midir?

Kendisi başkalarının karısına kızına yiyecekmiş gibi bakan, fırsat bulduğunda aç kurt gibi saldıran, kendi kızı veya karısı söz konusu olunca namus ve ahlak bekçisi kesilen kişi midir?

Karısını, kızını veya kız kardeşini 'Töre ve namus' uğruna öldürmek midir?

Karısına veya kızına şiddet uygulamak mıdır?

Bir kilo sebzeyi tartarken veya bir metre kumaşı keserken kendi çıkarını düşünerek kıyıdan köşeden biraz yontmak mıdır?

Eğer bu saydıklarım gürül gürül akan ahlak nehri ise ben taşıma su ile dönen hukuk değirmeninden yanayım.

Not: Yukarıda belirttiklerim, ahlakın tek başına günümüzün toplumsal ilişkilerini düzene koyabilecek güçten yoksun olduğunu ve köhnemiş bir ahlak anlayışının insanlık onuru ile çelişki halinde olduğunu belirtmek için. Ahlak-Hukuk-Politika arasındaki ilişkiyi ve bu üçlü arasındaki dengenin toplumsal barışa faydalarını ayrıca incelemek gerekir.

Saygılarımla
Old 18-07-2011, 21:42   #18
Av.Ömer Güntay

 
Varsayılan

"Hukuk" yapım sürecini "yakın plan" irdelediği için...

Hukukun egemen ideoloji bazında şekillenen pragmatist bir disipline "dönüşebileceğini/dönüştüğünü" ortaya koyduğu için...

Hukuk ile ahlak arasında kurduğu korelasyon ve anlamlandırma için...

makaleye katılıyorum...
Old 18-07-2011, 22:38   #19
fikirbay

 
Varsayılan

Sayın Gemici'nin verdiği örnektekileri yapan insan "ahlaksız" insandır ve ahlaksız insan bazen karşımıza Playboy Dergisi'nin 72 yaşındaki patronu olarak bazen dindar biri olarak bazen ateist biri olarak çıkar. Görüntüsünün hiç önemi yoktur. Ortak noktaları "ahlaksız" olmalarıdır ve ahlaksız insana ne din ne iman ne hak ne hukuk fayda eder... Tezimi doğruladığınız için teşekkür ederim.
Old 19-07-2011, 07:05   #20
Av. Hulusi Metin

 
Varsayılan Hukuk ve Ahlak

Alıntı:
...ahlaksız insan bazen karşımıza Playboy Dergisi'nin 72 yaşındaki patronu olarak bazen dindar biri olarak bazen ateist biri olarak çıkar. Görüntüsünün hiç önemi yoktur. Ortak noktaları "ahlaksız" olmalarıdır...

Bu iddia;
Hukukun, yasalar eliyle sınırlamadığı eylemlere, bireysel ahlâk anlayışı ile konulmuş bir ipotektir....

Tartışma konusu "Hukuk ve Ahlak" bağlamında hukuk da bunu önlemek için vardır...
Old 19-07-2011, 08:26   #21
Av.Ömer Güntay

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Hulusi Metin
Bu iddia;
Hukukun, yasalar eliyle sınırlamadığı eylemlere, bireysel ahlâk anlayışı ile konulmuş bir ipotektir....

Tartışma konusu "Hukuk ve Ahlak" bağlamında hukuk da bunu önlemek için vardır...

19 no.lu mesaj bağlamında yaptığınız saptamaya katılıyorum.

Ahlaktan kastımız genel, kapsayıcı, öznel değer yargılarından arınmış, zümrevi olmayan toplumsal ahlak anlayışıdır. Ahlakçılık hiç değildir.

Hukuk, ahlaka boyun eğmez; hukuk yapım sürecinde ondan yararlanır sadece. Tabiyet ilişkisini doğru kuralım...

Bireysel etik ve/veya belli bir inanç/görüş grubu olarak doğru bulmadığımız davranışları sosyal bir yaptırım olarak "kınamak" "tasvib etmemek" hakkına sahibiz.

Ancak, seküler hukuk bu düşüncemize her zaman, hatta çoğu zaman eşlik etmeyecektir; bunu da bilelim.

Bireysel ve zümrevi ahlakın içeriğini çoğunlukla insan-üstü öğeler (din) belirler ve doldurur. Bunlar ise "kendince doğrulardır."

Hukuksal ahlakın, ya da daha doğru deyişle "hukuksallaşmış ahlak"ın içeriğini ise birlikte yaşama zorunluluğu ve bireylerin hukuksal menfaatleri ile bunların korunması oluşturur. Bunlar ise toplum yaşamının belirlediği gereksinim ve tezahürlerle zaman içinde oluşmuştur.

Bu sebeplerle, hukukun seküler (dünyevi) ve laik kalması fevkalade mühim, olmazsa olmaz bir gerekliliktir.

Yaşam karşısındaki "duruş"umuzu her çeşit ve renk insan için bağlayıcı olan hukuka da benimsetmeye çalışırsak işler karışır..

Saygılarımla.
Old 19-07-2011, 09:06   #22
fikirbay

 
Varsayılan

Peki ya, hukukun yasalar eliyle sınırladığı eylemlere/işlemlere, bireysel ahlak anlayışı ile konulmuş ipotekleri nasıl kaldıracağız? Bireyin bireysel ahlak anlayışı, o bireyin hukuk anlayışını da veya diğer bir deyişle "hakimin vicdani kanaati"ni de belirleyen ana unsur değil mi?

Kendi yürüttüğüm davalardan somut bir örnek vereyim:

2003 yılında Mainz'daki 4 yıllık diplomatik görevimden, yurtdışındaki 4 yıllık sürem dolmadan, göreve başladıktan 1,5 yıl sonra merkeze çekildim. Meşhur teklif/onay sistemine dayalı olarak bakanlık komisyonu kararının bakan tarafından uygun görülmesiyle esası oluşturulan bir üçlü (ortak/müşterek) kararname ile merkeze atanmıştım. İptal davası açtım. Davanın üç temel noktası vardı. 1-Ortak kararnamenin esasını teşkil eden yönetmelik Resmi Gazete'de yayınlanmamıştı ve bu tartışmasız bir iptal nedeniydi. 2-Bakanlık Komisyonu'nun, yasadaki amir hüküm gereği, 7 müsteşar yardımcısı, 1 teftiş kurulu başkanı ve 1 sözcüden meydana gelmesi zorunlu iken, 3 üye eksikle toplanan komisyon tarafından merkeze atanmama karar verilmişti ve bu da tartışmasız bir iptal nedeniydi. Şahsıma husumet beslediği kanıtlanmış birinin komisyona katılmış olması da bir iptal nedeni idi. Yasa gereği komisyona raportör olarak katılan Personel Dairesi Başkanı şahsıma husumet beslediğini belgelerle kanıtlayabildiğim bir şahıstı ve komisyon üyesi olan teftiş kurulu başkanı komisyona katılmamış iken, Mainz'daki iki teftiş raporuna istinaden (!?) komisyona sunulan bilgilere dayalı olarak karar verilmiş olduğu yazılıydı ve anılan teftiş raporlarında açıkça başka memurlara yazılmış olan kusurlar, belli ki teftiş kurulu başkanının yokluğunda, raportörün ahlaksızlığı sayesinde şahsıma fatura edilmişti.

İdare Mahkemesi reddetti, Danıştay 5. Dairesi de onadı ve davayı AİHM'ne götürdüm. Tabii ki, "hukukilik denetimi" açısından "tartışmasız" olan iptal nedenlerinin görmezden gelinmesine çok içerlemiştim. Merkeze atama işleminde, Mainz'daki huzursuzluk nedeniyle "Başkonsolos da dahil" tüm diplomatik memurların başka yerlere atanarak dağıtıldığı göz önünde tutularak merkeze atanmamla ilgili işlemde kamu yararı ve hizmet gereklerine aykırılık görülmemişti. Davamın ret gerekçesi buydu. Hukukilik denetimi yapılmayarak, alenen, yerindelik denetimi yapılmıştı. Ben de kızmıştım. Kızgınlıkla, Bakanlıktaki başka memurların benzer davalarını da ücretsiz üstlendim ve yönetmeliğin resmi gazetede yayımlanmamış olması sebebiyle bir dava ve ayrıca komisyonun eksik üye ile toplanmış olması sebebiyle de bir başka davayı, benim Mainz'dan merkeze çekilmemde bu iptal nedenlerinin hepsi bir aradayken dahi iptal verilmemişken, kazandım. Şimdi, bu somut olayda açık ve net olarak görüyorum ki, idarenin nüfuzuna boyun eğmiş olan hakimlerin ahlaki tutumu (etik dışı çifte standardı) nedeniyle kurban edilmişim.

Bu durumu 5. Daire üyelerine daha başka davalarda ifşa ettim. bakın benim davamı reddettiniz, ama, aynı gerekçeyle, başka isim altındaki davalarda sizden kabul kararı elde ettim. Neydi bana yaptığınız dedim.

Bu arada, idare, bana ve eşime bir "ahlaksız teklif" yaparak, 2009 yılında eşimle birlikte 4 yıllık diplomatik görevlere hem de 5'er yıllığına ve unvan da vererek atamayı teklif etti, ama hukuk mücademlemden vazgeçerek tüm davalarımı geri çekmem karşılığında... İyi mi? Ahlaki duruş sergileyerek tekliflerini reddettim ve bunun üzerine idare bizi atamaktan vazgeçti. Ancak, yapılan ahlaksız teklif ile ilgili ses kayıtlarını Danıştay'a sundum. Nihayet tüm olan bitenlerden "utanan" hakimlerimiz 2006 ve 2007 yıllarındaki iki ayrı atamama işleminin iptali ile ilgili davalarımda bu kez de komisyona sadece 1 üyenin katılmamış olmasını gerekçe göstererek iki davamı lehimde bozdu... Tam bir komedi.

Sorun hukuk ile alakalı değil. Buradaki sorun ahlak/etik sorunu. Hukukun yasalar eliyle sınırladığı ve yargıçları hukukilik denetimine zorladığı bir olayda, ahlaki/vicdani duruş olmaması nedeniyle kayıplara uğradık...

İnsanların üç temel güdüsü var. 1-Uyumak; 2-Beslenmek; 3-Sevişmek... Uyumak içe dönük. Toplumla/tabiatla münasebet yok. Beslenmek dışa dönük. Toplumla/tabiatla münasebet var. Sevişmek ise insan-insan ilişkisi gerektiriyor. En karmaşık psikolojik/sosyolojik etkileri olan güdü de bu...

Yapısı böyle olan "insan" hukuk yaratıyor. Bireysel ahlak/vicdan ister istemez ve a-priori olarak meselenin temeli oluyor. İnsan, en iyisini yemek ve en iyisi ile sevişmek istiyor. Bu durum, bireysel ahlakını/vicdanını etkiliyor. Ahlak, öncedir ve önceliği devirden devire değiştirilemez. Geçmişteki gibi, gelecekte de ahlak önce olacaktır. Ahlak, "a-priori"dir. Hukuk, sonradır. Hukuk, "a-posteriori"dir... Neticede, "elektronik yargıç" vicdansız olacağı için, ahlaklı/vicdanlı hakimlere (bireylere) daima muhtacız...

Bu arada, idare tarafından bana ve eşime (eşim de diplomattır) 2009'da yapılmış olan ahlaksız teklifi bireysel ahlakım ile reddettim ve reddettiğim menfaatin de bilinmesinde fayda var: Eşimle birlikte unvan da verilerek atanmayı kabul etseydim, birimiz 7000 Dolar birimiz de 8000 Dolar olmak üzere aylık 15000 Dolar maaş almaya başlayacaktık. 2011'de olduğumuza göre, 24 aylık tutarını hesaplayın ve sorun kendinize, ne uğruna reddetti bunu bu? Bireysel ahlakı yüzünden reddetti. Başka izahı yok. Bu duruş ile yargıçlara da derslerini vermek istedim. Aldılar mı sizce? Bu konuda zorlayıcı hukuki (hukukun yasalar eliyle sınırladığı) bir yaptırım yok. Bireysel ahlakları/vicdanları var ise ders almışlardır... Olay bu kadar açık ve net...
Old 19-07-2011, 10:37   #23
fikirbay

 
Varsayılan

Ahlaklı insan hukuku yaratır. Ahlaksız insan hukuku yıpratır.
Old 19-07-2011, 11:56   #24
Av. Hulusi Metin

 
Varsayılan

Alıntı:
Av. İlknur Çağın
Vicdan, ahlaki değer yargılarını bir yaptırım gücü olmaksızın korur ve gözetir.
Bunun içindir ki aralarında yeterince fark vardır.
Stajyer meslektaşımızın isabetli görüşü için kendisini kutluyorum ( Ruhsatını aldı mı acaba?)

Alıntı:
Av.Şehper Ferda DEMİREL
…ahlak, günümüze kadar gelen süre içersinde farklı ülkelere, dinlere, gelenek ve göreneklere, farklı toplum ve yörelere göre değişen kural ve kavramlardan oluşuyor.

" Kanundan önce yargıç..." ... Yönetici / Uygulayıcı...

“Kendini bil!”

(Delphi tapınağının girişinde olduğu yazılı kaynaklarda geçen fakat bugün yerinde bulunmayan uyarı/öğüt)

“İlim ilim ilmektir / İlim kendini bilmektir
Sen kendini bilmezsen / Ya nice okumaktır”

Alıntı:
fikirbay
Peki ya, hukukun yasalar eliyle sınırladığı eylemlere/işlemlere, bireysel ahlak anlayışı ile konulmuş ipotekleri nasıl kaldıracağız? Bireyin bireysel ahlak anlayışı, o bireyin hukuk anlayışını da veya diğer bir deyişle "hakimin vicdani kanaati"ni de belirleyen ana unsur değil mi?

“Hukuk ve Ahlak”

1)Uğranılan bireysel haksızlıklar, hukukçular tarafından pozitif hukuk penceresinden değerlendirilir.

2)Kurallara aykırılığın mihenk taşı; yasalardır.

3)Yasaların içinde - çağdaşlıkla bağdaştığı ölçüde- örf ve adetler; gelenek ve görenekler, ahlaki değerler de vardır.

4)Hüküm; yargıcın ahlak yapısına göre değil! Yargıcın hukuk bilgisine göre eleştirilir.

5)Yargıcın ahlakı, kendi yasasına göre değerlendirilir (bireysel ahlaki ölçülere göre değil!)

Hepinize sevgiler.
Old 19-07-2011, 12:07   #25
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Konu başlığı bağlamında...

Alıntı:
Yazan Sayın Fikirbay
Ancak, yapılan ahlaksız teklif ile ilgili ses kayıtlarını Danıştay'a sundum
.

Yeni bir pencere olabilir mi?
Old 19-07-2011, 12:47   #26
Gemici

 
Varsayılan

Sayin fikirbay,
Ahlak insanın "her an" içinde bulunan ve ayrılmaz bir güçtür. diye belirten Sizsiniz, baskasi degil.

Verdigim örnekleri göstererek, o isleri yapanlar AHLAKSIZ diye belirtiyorsunuz. Insanin "her an" icinde bulunan ahlak bu kisilerde yok mu peki? Hani insanin her an icinde idi ahlak, neden bu ahlaksizlarin icinde yok?
Ahlaksiz diye nitelendirdiginiz kisilere hukuk bir müeyyide getiriyor. Ahlak ne yapiyor peki burada. Ayipliyor sadece. Ayiplamak yeter mi?

SAYGILARIMLA
Old 19-07-2011, 12:55   #27
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Gemici
Ahlaksiz diye nitelendirdiginiz kisilere hukuk bir müeyyide getiriyor. Ahlak ne yapiyor peki burada. Ayipliyor sadece. Ayiplamak yeter mi?

SAYGILARIMLA

Toplumsal ahlakın hakim olduğu toplumlarda bireysel ahlak ciddi şekilde sorgulanabilir, hatta pasif tutum ile yaptırıma tabi kılınabilir. Japonya misali...
Old 19-07-2011, 13:00   #28
fikirbay

 
Varsayılan

Aktarmam gereken bilgiler var. Vakit oldukça yazarım. Anlatmak istediklerim bazen tuhaf şekilde algılanıyor. Keşke yazarak anlatmanın kısırlığına mahkum olmadığımız bir ortamımız (bir fikir arenası) olabilseydi...
Old 19-07-2011, 13:06   #29
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan fikirbay
Aktarmam gereken bilgiler var. Vakit oldukça yazarım. Anlatmak istediklerim bazen tuhaf şekilde algılanıyor. Keşke yazarak anlatmanın kısırlığına mahkum olmadığımız bir ortamımız (bir fikir arenası) olabilseydi...

Umuyorum ki Sayın Admin -tele/video- konferans şeklinde görüntülü ve sesli tartışmaların yapılabildiği forum alanlarını da yakın zamanda açacaktır. Harika olur...
Old 19-07-2011, 13:09   #30
Av.Ömer Güntay

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan fikirbay
Aktarmam gereken bilgiler var. Vakit oldukça yazarım. Anlatmak istediklerim bazen tuhaf şekilde algılanıyor. Keşke yazarak anlatmanın kısırlığına mahkum olmadığımız bir ortamımız (bir fikir arenası) olabilseydi...

Keşke... Saygılarımla naçizane bir tesbitimi ifade etmek isterim.

Mümkün mertebe hukuk terminolojisi üzerinden konuşulursa;

Fikir oluşturulurken kişisel yaşanmışlıklara karşı da bağımsız olunabilirse;

Ve düşüncelerimiz onlara değil de "hukuk" a yaslanırsa;

"Tuhaf algılar" minimize olacaktır kanısındayım.

Saygılar sunarım.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
hukuk mezunu olmayanların hukuk yüksek lisansı yapması haseski Yüksek Hukuk Eğitimi 35 23-09-2016 13:36
Hukuk Fakültelerinde Mesleki Ahlak Dersleri Okutulmalıdır Av.Mehmet Saim Dikici Hukuk Sohbetleri 30 28-10-2010 12:05
Türk Hukuk Sitesi Hukuk Çalışma Grupları Hakkında Bilgiler Admin Hukuk Çalışma Grupları Hakkında 4 14-11-2009 11:41
Hukuk ve Adalet Eleştirel Hukuk Dergisi Kış 2007 sayısı Makaleler Listesi Av. Ramazan Çakmakcı Ceza Hukuku Çalışma Grubu 0 09-02-2007 21:09
Bir Hukuk Normu Olarak Genel Ahlak Gemici Hukuk ve Felsefe 12 13-01-2007 22:03


THS Sunucusu bu sayfayı 0,09015298 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.