|
Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun] |
13-07-2014, 01:55 | #1 |
|
3 Kat Tazminat Davası 4054 Sayılı Rekabetin Korunması Kanunu
Rekabet Kurulu
08 Mart 2013 tarih; Dosya Sayısı: 2011–4-91; Karar Sayısı: 13-13/198-100 sayılı kararı uyarınca Türkiye ‘de faaliyet gösteren 12 bankanın mevduat, kredi ve kredi kartı hizmetleri konusunda anlaşma ve/veya uyumlu eylem içerisinde bulunmak suretiyle 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanun’un 4. Maddesini ihlal ettikleri gerekçesiylebaşlatılan soruşturma sonucunda soruşturma konusu 12 bankanın kredi kartı alışveriş faizi ve gecikme faiz oranlarının T.C. Merkez Bankası tarafından belirlenen en yüksek oran üzerinden tespit edildiği, hiçbir bankanın bu faiz oranlarında indirime gitmediği ve tüm bankaların aynı faiz oranını kullandığı iddia edilen soruşturma kapsamında yapılan değerlendirme ve incelemeler sonucunda mevduat, kredi ve kredi hizmetleri alanında Rekabet Kanunu 4. Madde hükmünde düzenlenen REKABETİ SINIRLAYICI ANLAŞMA, UYUMLU EYLEM VE KARARLAR ‘a ilişkin hükmü ihlal ettikleri gerekçesiyle içinde devlet bankalarının da bulunda toplam 12 bankaya toplamda 1.100.000.000,00-TL (Bir milyar, yüz milyon TL) idari para cezası verilmiştir. Bu kararla verilen idari para cezasının idari yargı itiraz süreci ve Danıştay süreci tamamlanıp karar bu şekilde kesinleştiğinde bunun çok önemli sonuçları olacaktır. Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanun‘un Tazminat Hakkı başlıklı 57. Madde de yapılan düzenleme uyarınca “- Her kim bu Kanuna aykırı olan eylem, karar, sözleşme veya anlaşma ile rekabeti engeller, bozar ya da kısıtlarsa yahut belirli bir mal veya hizmet piyasasındaki hakim durumunu kötüye kullanırsa, bundan zarar görenlerin her türlü zararını tazmine mecburdur. Zararın oluşması birden fazla kişinin davranışları sonucu ortaya çıkmış ise bunlar zarardan müteselsilen sorumludur.” düzenlemesi yapılmıştır. Rekabet Yasağının ihlali durumunda meydana gelen zararın tazmin şekli Zararın Tazmini başlıklı 58. Madde de düzenlenmiştir. Yapılan düzenleme uyarınca “Madde 58 - Rekabetin engellenmesi, bozulması veya kısıtlanması sonucu bundan zarar görenler, ödedikleri bedelle, rekabet sınırlanmasaydı ödemekte olacakları bedel arasındaki farkı zarar olarak talep edebilirler. Rekabetin sınırlanmasından etkilenen rakip teşebbüsler, bütün zararlarının tazminini rekabeti sınırlayan teşebbüs ya da teşebbüslerden talep edebilir. Zararın belirlenmesinde, zarar gören teşebbüslerin elde etmeyi umdukları bütün karlar, geçmiş yıllara ait bilançolar da dikkate alınarak hesaplanır. Ortaya çıkan zarar, tarafların anlaşması ya da kararı veya ağır ihmalinin olduğu hallerden kaynaklanmaktaysa, hâkim, zarar görenlerin talebi üzerine, uğranılan maddi zararın ya da zarara neden olanların elde ettiği veya elde etmesi muhtemel olan karların üç katı oranında tazminata hükmedebilir.” düzenlemesi yapılmıştır. Yapılan düzenlemelerden de açıkça anlaşıldığı üzere Rekabet Kurumu kararında 12 bankanın mevduat, kredi ve kredi kartı hizmetleri alanında uyumlu hareket ve anlaşma içinde bulundukları tespit edildiğinden soruşturmanın yapıldığı 2007 ila 2011 yılları arasında kredi kullanan veya bankalara mevduat hesabı açtıran aynı zamanda kredi kartı nedeniyle yapılan alışverişlerde yüksek faiz ödemek durumunda kalan tüketiciler ve tüketici sayılmayan diğer tüm banka müşterileri bu nedenle oluşan zararın 3 katı nispetinde tazminat talep edebileceklerdir. Kararın kesinleşmesi durumunda tüketiciler tarafından bu davaların Tüketici Mahkemelerinde açılması gerekecektir. Tüketici sayılmayan diğer banka müşterileri yönünden bu davaların Asliye Ticaret Mahkemelerine açılması gerekecektir. Tüketicilerin ve diğer müşterilerin uğradıkları bu zarar bankaların uyumlu hareket ve anlaşmalarından ötürü meydana geldiğinden zarar görenler, ödedikleri bedelle, rekabet sınırlanmasaydı ödemekte olacakları bedel arasındaki farkı 3 katı tazminat olarak talep edebileceklerdir. Örneğin; bankayla konut finansman sözleşmesi imzalayan tüketicibankadan 100 bin TL konut kredisi kullanmıştır. Aylık 0,85 faiz oranıüzerinden 60 ayda toplam 35 bin TL faiz ödeneceği kararlaştırılmıştır. Ancak bankaların faiz konusunda anlaşma yaptığı ve uyumlu hareketettiği Rekabet Kurumu kararı ile kesinleştikten sonra şayet bu anlaşma ve uyumlu hareket olmasaydı faizin % 10 seviyesinde daha düşük olacağı bilirkişi incelemesinde tespit edildiği takdirde bunun karşılığı olan3.500,00-TL ‘nin 3 katı olan 10.500,00-TL ‘nin ilgili bankadan dava tarihinden itibaren hesaplanacak avans faizi ile tahsili istenebilecektir. Sevgili meslektaşlar, yukarıdaki yazı, Ankara 7. Tüketici Mahkemesi'nin değerli Hakimi İLhan KARA tarafından kaleme alınarak İstanbul Barosu Dergisinin Tüketici Hakları ve Rekabet Hukuku özel sayısında yayımlanan "BİREYSEL BANKACILIK İŞLEMLERİ ALANINDA TÜKETİCİ HAKLARI KANUNA AYKIRI UYGULAMALAR VE ÇÖZÜM YOLLARI" başlıklı incelemesinden alınmıştır. |
13-07-2014, 16:12 | #2 |
|
merhaba,7nci tüketici mah.sinin bu kararında,ceza alan 12 banka nın adları yayınlanan bu belgede yok,mümkünse,bu bankaların adlarınıda yayınlamanız eksik bilgiyi tamamlıyacak kanısındayım..
|
14-07-2014, 09:39 | #3 | |||||||||||||||||||||||
|
bildiğim kadarıyla bankaların adı kanun gereği deklare edilemiyor.O yüzden sözkonusu makalede bankaların adlarından bahsedilmemiş olacağını düşünüyorum. |
23-09-2016, 18:04 | #4 |
|
3 Kat Tazminat Davası 4054 Sayılı Rekabetin Korunması Kanunu
Öncelikle herkese iyi çalışmalar.
Bugün itibariyle gazetelerde (Posta, Milliyet, Habertürk) çıkan 3 kat tazminat davasının tüketiciler tarafından açılabileceği yazıldı.Habere göre Tüketici Hukuku Enstitütüsü başkanı Hakan Tokbaş'a göre 12 bankanın faizleri 2007 ila 2011 yılları arasında anlaşarak yükselttildiği ve bunun sonucunda söz konusu tarihler arasında kullanılan konut, ihtiyaç ve tüketici vs kredilerinden fazlaca alınan faizlerinin iadesini ve tazminatının alınabileceğini belirtti. Sizlerin değerli görüşleri nelerdir? Hepinize iyi çalışmalar. |
24-09-2016, 09:54 | #5 |
|
Rekabet kanunundaki hüküme dayanarak yapılmış haber, idare mahkemesindeki karar dosyasını da inceledim bu hususta tüketici mahkemesinde açılmış pilot davayı da.
Rekabet kanunu rekabeti bozucu anlaşma halinde zararın 3 katı tazminat ödenir demekte, bazı bankalar da kendi aralarında taban faiz oranı belirleyerek rekabet etmeme anlaşması yapmışlar. Önemli olan hangi bankanın hangi tarihte bu bankalar arasındaki centilmenlik sözleşmesine katıldığı. Yani 2007-2011 arası her banka değil... |
25-09-2016, 08:04 | #6 |
|
Kararda hangi bankanin hangi tarihler arasi sorumlu olduguna iliskin bir bilgi var mi ?
|
25-09-2016, 08:45 | #7 |
|
Kanun tazminat odemekle bankalari yukumlu tutmus. Danistayin onama karari ile de tazminatin gerekcesi olusmus durumda. Mevcut mevzuat cercevesinde bu zarar kalemlerinin 3 kati tutarindaki tazminatlarin tuketiciye,tacire odenmesi gerekiyor.
Ornek vermek gerekirse 1 milyon kredi cekmis tacirin zarari cok buyuk bedellere tekabul edecek. 3 kati tutarindaki tazminat miktari ise bankalari epeyi zorlayacak. Mevzuata gore bankalarin kacis ihtimali yok. Peki kanuni duzenleme yapilarak bankalarin milyarlari bulacak zararinin olusmamasi saglanmaya calisilabilir.mi? Dava acildiginda binlerce dosyaya bakmak istemeyecek olan hakimlerimiz kanunun acik hukmune ragmen vatandaslari magdur edecek kararlara imza atabiler mi ? Bankalar cok buyuk bir acık verdi.Degerli meslekdaslarimin gorusleri nelerdir |
26-09-2016, 11:13 | #8 |
|
Sistemin tıkanacak olmasından dolayı BDDK nın bu yönde bir düzenleme yapabileceğini düşünüyorum.
|
26-09-2016, 11:57 | #9 | |||||||||||||||||||||||
|
BDDK düzenleyici kuruluştur. Vatandaşların doğmuş haklarını ihlal edecek tarzda herhangi bir işlem tesis edeceğini düşünmüyorum. Burada aklıma takılan husus bu 12 banka içerisinde Devlet bankaları da mevcut. Haliyle Devlet refleksi devreye girer mi ? Şu husus artık sabit ki; hak edilmeyen paralar aynen dosya masrafı iadelerinde olduğu gibi vatandaşlardan alınmış ve mağduriyetler yaşatılmıştır. Kanun çerçevesinde bu haksız bedellerin 3 kat tutarında olarak ödenmesi icap etmekte... Düzenlenecek kanunun geçmişe yürütülmemesi prensibi de göz önünde bulundurulduğunda Bankalar aleyhine ikinci büyük dalganın geleceği aşikar. Avukatların bu işe yönelecekleri kanaatindeyim. |
26-09-2016, 12:02 | #10 |
|
BDDK en iyi ihtimalle 12 bankaya 'haksız almış olduğunuz miktarları iade edin' talimatı verebilir. Bankalar buna ne kadar uyar ayrıca uzmanlık gerektiren hesaplama olacağı için bankalar da bu durumun altından kalkamayacağı görüşündeyim.
|
26-09-2016, 12:05 | #11 | |||||||||||||||||||||||
|
|
26-09-2016, 12:36 | #12 |
|
Bankalar maksimal fayda hesabı yaptıklarından açılan davalarla ödeyecekleri bedelleri kıyaslayarak hareket edeceklerdir. O sebeple açılan davalar belli bir yoğunluğa erişmeden bu bedeller ödenmeyecektir diye düşünüyorum.
|
26-09-2016, 13:10 | #13 |
|
http://hukukmedeniyeti.org/haber/117...a-kredi-ceken/
bu konuda son günlerde dolaşan şöyle bir haber var durumu değiştirir mi acaba? |
26-09-2016, 15:19 | #14 | |||||||||||||||||||||||
|
bahsettiğiniz kararlara ya da pilot davaya ulaşabileceğimiz bir kaynak sunabilir misiniz acaba? |
26-09-2016, 15:22 | #15 |
|
İnternet sitesi linki yapıştırabiliyor isek yani yasak değilse link atabilirim.
|
26-09-2016, 15:23 | #16 |
|
|
26-09-2016, 15:31 | #17 | |||||||||||||||||||||||
|
|
26-09-2016, 15:32 | #18 |
|
http://www.rekabetuyumonline.com/ vermiş olduğum linkte Rekabet uzmanının açmış olduğu pilot davayı görebilirsiniz. (Üç Katına Kadar Tazminat Talebim yazı dizisi)
|
26-09-2016, 15:58 | #19 |
|
Burada Sayın Olgu'nun da bahsettiği üzere her bankanın rekabet ihlalini gerçekleştirdiği tarih aralığı önem arz etmektedir. Haberlerde ifade edilen 21.08.2007 - 22.09.2011 tarihi baz alınarak banka ayrımı yapmaksızın açılacak davalarda, davalı Bankanın o tarihte ihlal yok savunmasıyla karşılaşma tehlikesi mevcut. Bu tehlikenin önüne geçilebilmesi için bankaların tek tek ihlale giriştiği tarihi bilmemiz icap etmektedir.
Danıştay kararında ihlalin hangi tarihler arasında gerçekleştiği belirtilmemiş. Bu hususun vuzuha kavuşması icap etmektedir. Bu hususa ilişkin olarak 12 bankanın hangi tarihler arasında ihlali gerçekleştirdiğine dair Rekabet Kuruluna bir dilekçe yazmayı düşünüyorum. Gelen cevabı buradan paylaşırım. |
26-09-2016, 22:46 | #20 |
|
Kararı henüz okumadım ama 4054 SK.57-58 göre rekabeti sınırlayıcı uyumlu eylem, anlaşma ya da teşebbüs birliği kararından zarar gören nihai tüketicinin adli mahkemelerde tazminat davası açması mümkün.
Ne var ki burada zararın ispatı noktasında sıkıntı doğabilir. Tüketici ödediği fiyatın, rekabet şartlarının ihlal edilmediği olağan şartlarda daha düşük olacağını nasıl ispatlayacak? Bu durumda dosyalarda bilirkişi raporu alınacağı kesin ama burada bilirkişinin öngörüsü de tamamen olasılıklara göre şekil alacak. Gerçi rekabet ihlalini gerçekleştiren 12 banka dışındaki diğer bankaların fiyatlandırmaları göz önüne alınabilir. Konu gerçekten ilginç ve hukuk olağan şekilde işlerse bankalar yönünden RK. kararından daha rahatsız edici olacağı muhakkak! |
27-09-2016, 06:38 | #21 |
|
işaret edilen uzlaşmaya ilişkin ilk delil, GARANTİ’de yapılan yerinde incelemelerde elde edilen 21.08.2007 tarihli belgedir. Sözü edilen belgede AKBANK ve GARANTİ arasında konut kredisine uygulanacak olan faiz oranı hususunda bir iletişim gerçekleştiği anlaşılmaktadır. YKB’den elde edilen 27.09.2007 tarihli ve numaralı belge ise, YKB, AKBANK, GARANTİ, İŞ BANKASI, VAKIFBANK, HALKBANK ve ZİRAAT’in, mevduata uygulanacak maksimum faiz oranının birlikte belirlenmesi ve söz konusu orandan daha yüksek fiyatlama yapılmaması hususunda bir centilmenlik anlaşması gerçekleştirdiklerini ortaya koymaktadır. Böylelikle, bahsi geçen 7 adet piyasa yapıcı büyük banka tarafından, kredi ve mevduat hizmetlerine yönelik fiyat tespiti hususunda bir uzlaşmanın tesisi edildiği ve belirtilen uzlaşmanın, tespit edilen ilk belge esas alınarak, 21.08.2007 tarihinden itibaren
uygulanmaya başlandığı görülmektedir. Bankalara uygulanan yaptırım kararının gerekçesinden aldım. Görüldüğü üzere Bankaların centilmenlik anlaşmasına dahil oldukları tarih farklılık göstermektedir. Garanti ve Akbank 21/08/2007 tarihi itibari ile centilmenlik anlaşmasına dahil olmuş; 27/09/2007 tarihi itibari ile de bu anlaşmaya YKB, İş, Vakıf Halk Ziraat dahil edilmiştir. Finans, HSBC, ING ve TEB ise bu tarihlerden sonra anlaşmaya dahil edilmiştir. Ayrıca kararın gerekçesinde kimi bankaların kredi kartı hizmetinde kiminin ise kredi hizmetinde fiyat tespit ettikleri belirtilmektedir. Bu da her Bankanın ayrı ayrı ve konu konu irdelenmesi gerektiği sonucunu çıkarmaktadır. Yapılacak tespit şu şekilde olmalıdır: X Bankası ... - ... tarihleri arasında kredi hizmetine ilişkin centilmenlik anlaşmasına dahildir. Y Bankası ...-.... tarihleri arasında kreedi kartı hizmetine ilişkin centilmenlik anlaşmasına dahil olup; kredi centilmenlik anlaşmasına dahil değildir. Tabi burada şu hususa değinmek gerekmektedir :Bankaların centilmenlik anlaşmasına aykırı hareket ettiği tarihleri yani müşterilerin zararlarına sebebiyet vermeyerek işlem yaptıkları dönemler olacaktır. Örneğin Garanti Bankası 01/01/2009 - 01/02/2009 tarihleri arasında centilmenlik anlaşmasına aykırı davranarak zarara sebebiyet vermemiş olabilir. Bu durumda ayrıntılı tablolarla zarara sebebiyet veren tarihleri iyi tespit etmemiz gerekmektedir. Avukat olarak sıkıntımız ise şudur : Bu ayrıntıyı tespit etmeden alacağımız her iş başımızı ağrıtacak ve müvekkilin zararına sebebiyet verecektir. |
27-09-2016, 06:55 | #22 |
|
Örnek vermek gerekirse, centilmenlik anlaşmasına katılan a bankası konut kredisinde 1.09 faiz oranı verirken, katılmayan banka 1.05 vermiş olsun. Aradaki 0,4 lük fark sonucu ne kadar fazla faiz ödemiş. Tahminim zarar böyle hesaplanacak. Ama Sayın Akpunar'ın da değindiği gibi anlaşma olmasaydı olacak faiz oranı tespiti sancılı olacak. Her dosyaki bilirkişi farklı oran tespit edecek. Yargıtay da tahminim bunu kabul etmeyecek.
Ayrıca mahkeme görev sınırının 3.480₺ olduğunu da dikkate alırsak epey görev sorunu da yaşanacak gibi. |
27-09-2016, 07:08 | #23 |
|
Burada zarar kaleminin hesabının net bir surette yapılabilmesi için Rekabet Kurulunun dönemler halinde faiz farkını açıklaması icap etmektedir. Ben düzenleyeceğim dava dilekçesinde kredinin çekildiği tarih itibari ile Rekabet Kurula yazı yazılarak Bankanın kaç puan faiz farkını rekabet ihlali kapsamında eklediğinin sorulmasını akabinde dosyanın bilirkişiye gönderilmesini talep edeceğim.
Bu şekilde rekabet kurulu 5 puan fark vardır dediğinde kredi vade sayısı ve fark puan üzerinden bilirkişi rahatlıkla hesaplamayı yapabilecek ve Yargıtay denetimine de elverişli hale gelecektir. |
27-09-2016, 07:59 | #24 |
|
ÖZET: Bankacılık sektöründe faaliyet gösteren teşebbüslerin, çeşitli bankacılık hizmetlerine yönelik uygulanan faiz oranlarını ve ücretleri birlikte belirlemek üzere rekabeti sınırlayıcı nitelikte eylemlerde bulundukları, söz konusu eylemlerin mevduat (kamu bankaları açısından kamu mevduatı da dahil olmak üzere), kredi ve kredi kartı hizmetlerini konu edinen bir uzlaşma kapsamında vuku bulduğu, uzlaşmanın ortak paydasını, fiyat stratejilerinin birlikte belirlenmesinin oluşturduğu, uzlaşmanın unsurlarının belirlenmesi, uygulanması ve takibinin ise taraflar arasında gerçekleştirilen bir dizi iletişim, bilgi paylaşımı ve mutabakat vasıtasıyla ifa edildiği, uzlaşmaya ilişkin olarak, yerinde yapılan incelemelerde belgeler elde edildiği, bu belgelerin içeriklerinden soruşturmaya taraf bankalar arasında rekabete hassas bilgilerin bir anlaşma kapsamında paylaşıldığı, bazı belgelerde pazarda rekabet eden bankaların üst yöneticilerinin kahvaltılarda buluştukları, bu buluşma ve görüşmeler neticesinde bir anlaşmanın varlığını ortaya koyar nitelikte bilgi paylaşımlarının yapıldığı dosyada bulunan belgelerden anlaşılmaktadır. Bu itibarla, davacının belirtilen rekabete aykırı davranışlarıyla Kanun'un ilgili maddesini ihlal ettiği anlaşıldığından, 2011 mali yılı sonunda oluşan ve Kurul tarafından belirlenen yıllık gayrisafi gelirlerinin takdiren % 1'i oranında olmak üzere davacıya …-TL idari para cezası verilmesine ilişkin dava konusu Kurul kararında hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
(4054 S. K. m. 4, 16) İstemin Özeti: Ankara 2. İdare Mahkemesi'nin 25.12.2014 tarih ve E:2014/119, K:2014/1580 sayılı kararının; hem Kurul kararının hem de Mahkeme kararının yeteri kadar gerekçeli olmadığı, soruşturma kapsamında pazar tanımlaması yapılmamasının hatalı olduğu, kamu bankalarının tek bir ekonomik bütünlük olduğu, uzlaşmanın varlığının ispat edilemediği, zorlama yorum ve çıkarımlarla hakkında herhangi bir belge elde edilememiş bankaların ihlale katıldığının iddia edildiği, bu iddianın herhangi bir şekilde ispatının olmadığı, piyasa gereği gerçekleştirilen paralel davranışların bir uzlaşma sonucu gerçekleştirildiğinin kabul edildiği, bunun sadece bir varsayım olduğu, bilinçli paralel davranışın herhangi bir şekilde ispatlanamadığı, tek bir uzlaşmanın ispat edilemediği, delillerin keyfi değerlendirildiği, verilen cezanın ölçülü olmadığı ileri sürülerek bozulması istenilmektedir. Savunmanın Özeti: Temyiz isteminin reddiyle usul ve yasaya uygun olan İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği savunulmaktadır. Danıştay Tetkik Hakimi ….. A'nın Düşüncesi: Temyiz isteminin reddiyle Mahkeme kararının onanması gerektiği düşünülmektedir. TÜRK MİLLETİ ADINA Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi'nce, Tetkik Hakimi'nin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 17 nci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca davacının duruşma istemi yerinde görülmeyerek ve dosya tekemmül ettiğinden yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin işin gereği görüşüldü: Dava; Türkiye'de faaliyet gösteren bankaların mevduat, kredi ve kredi kartı hizmetlerine ilişkin faiz oranı, ücret ve komisyonların birlikte belirlenmesi konusunda anlaşma ve/veya uyumlu eylem içerisinde bulunmak suretiyle 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun'un 4 üncü maddesine aykırı davranıp davranmadıkları konusunda yapılan soruşturma sonucu, davacı şirket hakkında Kanun'un 4 üncü maddesinin ihlal edildiğinden bahisle 82.172.910-TL idari para cezası uygulanmasına ilişkin 08.03.2013 tarihli ve 13-13/198-100 sayılı Rekabet Kurulu kararının iptali istemiyle açılmış; İdare Mahkemesi'nce; soruşturma raporu ve ekleriyle dosyada mevcut tüm bilgi, belge ve deliller birlikte değerlendirildiğinde; soruşturma konusu bankaların mevduat, kredi, kredi kartı hizmetleri, faiz oranları ve birtakım ücretlerin belirlenmesi konularında piyasada rekabeti engelleme, bozma ya da kısıtlama etkisi doğuran veya bu etkiyi doğurabilecek nitelikte olan anlaşma ve uyumlu eylem içerisinde bulundukları, ticari sır niteliğindeki bilgileri birbirleriyle paylaştıkları, piyasaya yönelik kararların uyum ve müzakere içinde beraberce alınmasına yönelik irade mutabakatı doğrultusunda hareket ettikleri, bu mutabakat kapsamında kararlaştırılan hususların hayata geçirildiğinin iktisadi analiz ve grafiklerle sabit olduğu dikkate alındığında, söz konusu anlaşma ve uyumlu eylemlerin tarafı olan davacı banka tarafından 4054 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesinin ihlal edildiği sonucuna varıldığından, bu eylemlerinin karşılığı olarak davacı hakkında 2011 mali yılı sonunda oluşan yıllık gayrisafi gelirleri üzerinden takdiren % 1 oranında, toplam 82.172.910-TL idari para cezası uygulanmasına ilişkin dava konusu Kurul kararında hukuka aykırılık görülmediği, davacı tarafından tüm kamu bankalarının (Ziraat, Vakıfbank ve Halkbank) tek bir ekonomik bütünlük olarak dikkate alınması gerektiğinin iddia edildiği, her üç bankanın kuruluşunun, kuruluş amacının ve temel yapılanmasının Kanun hükümleriyle düzenlendiği, her birinin Türk Ticaret Kanunu ve Bankacılık Kanunu hükümleri uyarınca anonim şirket niteliğinde bağımsız tüzel kişilik oldukları, tüm bankacılık hizmetleri alanında faaliyet gösterebildikleri, bankacılık faaliyetlerinde özel bankalarla olduğu gibi diğer kamu bankaları ile de rekabet ettikleri, ticari stratejilerin belirlenmesine etki eden verilerin diğer kamu sermayeli bankalarla paylaşılmasının söz konusu olmadığı, her üç kamu bankasının da kendi yönetim organlarının bulunduğu, stratejik kararlar dahil her türlü icrai kararların söz konusu organlar tarafından alındığı, bankaların yönetim organlarında, aynı zamanda başka bir kamu otoritesinde görev alan bir yöneticinin bulunması yönünde herhangi bir hukuki zorunluluk bulunmadığı gibi fiili durumda da yönetici kadrolarında herhangi bir kamu görevlisinin bulunmadığı, bankalarda eş zamanlı olarak görev alan bir yönetici bulunmadığı, her üç kamu sermayeli bankanın da karar alma süreçlerinde banka dışından herhangi bir merciin veya şahsın mevzuattan kaynaklanan bir müdahale yetkisinin bulunmadığı, bankaların yönetim organları tarafından alınan kararların hukuki veya fiili olarak herhangi bir kamu otoritesinin onayına tabi olmadığı, bu tür mercilerin bankaların yönetim organları yerine geçerek stratejik karar almaları ya da alınan kararlara yönelik yerindelik denetimi yapmalarının da söz konusu olmadığı, bankaların her türlü operasyonel ve stratejik kararlarının bağımsız olarak kamu otoritesinin belirleyici etkisi bulunmaksızın alındığı, bankalar arasında mutat bir veri akışının olmadığı, bankalar bakımından kamu otoritelerinin, sermayenin tamamına yahut çoğunluğuna sahip olmaktan ve yönetim kurulu üyesi atama yetkilerinden kaynaklanan güçlerini yalnızca hissedarlıkla sınırlı olarak kullandıkları, devletin kamu sermayeli bankalar üzerindeki etkisinin genel gözetim ve denetim faaliyetlerinden ibaret olduğu, kamu otoritelerinin ilgili bankaların stratejik kararlarına müdahale etmediği hususları birlikte değerlendirildiğinde, Ziraat Bankası, Vakıfbank ve Halk Bankası'nın birbirinden bağımsız, dolayısıyla rekabeti engelleme, bozma, kısıtlama amacı taşıyan veya bu etkiyi doğuran ya da doğurabilecek nitelikte olan eylemlerden kaçınma yükümlülüğü bulunan tüzel kişilikler oldukları sonucuna ulaşıldığından aksi yöndeki davacı iddialarına itibar edilmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, bu karar davacı tarafından temyiz edilmiştir. 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun'un 4 üncü maddesinde, "Belirli bir mal veya hizmet piyasasında doğrudan veya dolaylı olarak rekabeti engelleme, bozma ya da kısıtlama amacını taşıyan veya bu etkiyi doğuran yahut doğurabilecek nitelikte olan teşebbüsler arası anlaşmalar, uyumlu eylemler ve teşebbüs birliklerinin bu tür karar ve eylemleri hukuka aykırı ve yasaktır. Bu haller, özellikle şunlardır: a. Mal veya hizmetlerin alım ya da satım fiyatının, fiyatı oluşturan maliyet, kar gibi unsurlar ile her türlü alım yahut satım şartlarının tespit edilmesi, b. Mal veya hizmet piyasalarının bölüşülmesi ile her türlü piyasa kaynaklarının veya unsurlarının paylaşılması ya da kontrolü, c. Mal veya hizmetin arz ya da talep miktarının kontrolü veya bunların piyasa dışında belirlenmesi, d. Rakip teşebbüslerin faaliyetlerinin zorlaştırılması, kısıtlanması veya piyasada faaliyet gösteren teşebbüslerin boykot ya da diğer davranışlarla piyasa dışına çıkartılması yahut piyasaya yeni gireceklerin engellenmesi, e. Münhasır bayilik hariç olmak üzere, eşit hak, yükümlülük ve edimler için eşit durumdaki kişilere farklı şartların uygulanması, f. Anlaşmanın niteliği veya ticari teamüllere aykırı olarak, bir mal veya hizmetle birlikte diğer mal veya hizmetin satın alınmasının zorunlu kılınması veya aracı teşebbüs durumundaki alıcıların talep ettiği bir malın ya da hizmetin diğer bir mal veya hizmetin de alıcı tarafından teşhiri şartına bağlanması ya da arz edilen bir mal veya hizmetin tekrar arzına ilişkin şartların ileri sürülmesi, Bir anlaşmanın varlığının ispatlanamadığı durumlarda piyasadaki fiyat değişmelerinin veya arz ve talep dengesinin ya da teşebbüslerin faaliyet bölgelerinin, rekabetin engellendiği, bozulduğu veya kısıtlandığı piyasalardakine benzerlik göstermesi, teşebbüslerin uyumlu eylem içinde olduklarına karine teşkil eder. Ekonomik ve rasyonel gerçeklere dayanmak koşuluyla taraflardan her biri uyumlu eylemde bulunmadığını ispatlayarak sorumluluktan kurtulabilir." kuralına yer verilmiştir. Diğer yandan, Kanun'un "İdari Para Cezaları" başlıklı 16 ncı maddesinin 3 üncü fıkrasında, Kanun'un 4, 6 ve 7 nci maddelerinde yasaklanmış davranışlarda bulunanlara, ceza verilecek teşebbüs ile teşebbüs birlikleri veya bu birliklerin üyelerinin nihai karardan bir önceki mali yıl sonunda oluşan veya bunun hesaplanması mümkün olmazsa nihai karar tarihine en yakın mali yıl sonunda oluşan ve Kurul tarafından saptanacak olan yıllık gayrisafi gelirlerinin yüzde onuna kadar idari para cezası verileceği belirtilmiştir. Dava dosyasının incelenmesinden; bankalar tarafından uygulanan faiz oranlarının en yüksek oran üzerinden tespit edildiği, faiz oranlarında hiçbir bankanın indirime gitmediği, tüm bankaların aynı faiz oranını kullandığı iddiaları üzerine yapılan inceleme sonucu Kurul tarafından ön araştırma yapılmasının kararlaştırıldığı, hazırlanan ön araştırma raporu üzerine 4054 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesinin ihlal edilip edilmediğinin belirlenmesi amacıyla soruşturma açılmasına karar verildiği, soruşturmanın Akbank, Garanti, İş Bankası, Ykb, Teb, Vakıfbank, Halkbank, Ziraat, Denizbank, Finansbank, Hsbc ve Ing Bankaları hakkında yürütüldüğü, soruşturmanın tamamlanması üzerine hazırlanan rapor, bankalar tarafından verilen yazılı ve 25.02.2013 tarihli sözlü savunma toplantısında yapılan savunmalar da değerlendirilerek, dava konusu Kurul kararıyla söz konusu teşebbüslerin 4054 s. Kanun'un 4 üncü maddesini ihlal ettiği sonucuna varıldığı ve ilgili teşebbüslere idari para cezasının uygulandığı anlaşılmaktadır. 4054 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesiyle belirli bir mal ve hizmet piyasasında doğrudan veya dolaylı olarak rekabeti engelleme, bozma veya kısıtlama amacını taşıyan veya bu etkiyi doğuran yahut doğurabilecek nitelikte olan teşebbüsler arası anlaşmalar, uyumlu eylemler ve teşebbüs birliklerinin bu tür karar ve eylemleri yasaklanmıştır. Bu itibarla, 4054 sayılı Kanun'un 16 ncı maddesine dayalı olarak bir rekabet ihlaline idari para cezası uygulanabilmesi için, Kanun'un 4 üncü maddesinde belirtilen rekabete aykırı bir anlaşmanın yapılması ya da uyumlu eylemin gerçekleşmesi ve ayrıca bu hukuka aykırı davranışların varlığının ortaya konulması gerekir. Anılan Kanun'un 4 üncü maddesinin gerekçesinde ise maddenin amacı bakımından anlaşmanın, Medeni Hukuk'un geçerlilik koşullarına uymasa bile tarafların kendilerini bağlı hissettikleri her türlü uzlaşma ya da uyuşma anlamında kullanıldığı, anlaşmanın yazılı veya sözlü olmasının bir öneminin olmadığı belirtilmiştir. 4054 sayılı Kanun'un genel gerekçesinde; rekabetin sağlandığı bir piyasa ekonomisinde fiyat ve kar göstergelerinin müdahalelerden uzak olarak belirleneceği; rekabetin, piyasa ekonomisinin işlerliğini sağlayan araç durumundaki bir süreç olduğu, rekabeti oluşturacak şartların bulunmaması durumunda piyasa ekonomisinin sağlıklı bir şekilde işlemesinin mümkün olamayacağı, bu sürecin sağlıklı işlemesini temin etmek bakımından teşebbüslerin rekabete aykırı fiil ve davranışlardan sakınması gerektiği belirtilmiştir. Rekabeti ihlal edici amacın belirlenebildiği durumlarda, rekabete aykırı olduğu iddia edilen fiil ve davranışların mahiyetinin belirlenmesi asgari seviyede önem taşımaktadır. Nitekim 4054 sayılı Kanun'un aktarılan hükümleri ve buna ilişkin gerekçelerde özetle; rekabetin ihlal edilmesini amaç edinen fiil ve davranışların yasaklandığı belirtilmiştir. Rekabet açısından önemli olduğunda kuşku bulunmayan geleceğe ilişkin fiyat ve maliyet gibi bilgilerin piyasada rekabet edilen başka bir teşebbüsle paylaşılmasında rekabeti ihlal edici bir amacın olduğu şüphesinin ortaya çıkacağı açıktır. Rekabete hassas bilgilerin paylaşımının belirli bir süreç dahilinde tekrarlanıyor olması da bu şüpheyi destekler ve bir anlaşmanın varlığını ortaya koyar niteliktedir. Ayrıca bilgi paylaşımının tekrar etmiyor olmasının, rekabete hassas bilgi paylaşımını rekabete aykırı bir anlaşma olmaktan çıkarmayacağı, bu durumun her somut olayın niteliğine göre ilgili mercilerce değerlendirileceği de açıktır. Bankacılık sektöründe faaliyet gösteren teşebbüslerin, çeşitli bankacılık hizmetlerine yönelik uygulanan faiz oranlarını ve ücretleri birlikte belirlemek üzere rekabeti sınırlayıcı nitelikte eylemlerde bulundukları, söz konusu eylemlerin mevduat (kamu bankaları açısından kamu mevduatı da dahil olmak üzere), kredi ve kredi kartı hizmetlerini konu edinen bir uzlaşma kapsamında vuku bulduğu, uzlaşmanın ortak paydasını, fiyat stratejilerinin birlikte belirlenmesinin oluşturduğu, uzlaşmanın unsurlarının belirlenmesi, uygulanması ve takibinin ise taraflar arasında gerçekleştirilen bir dizi iletişim, bilgi paylaşımı ve mutabakat vasıtasıyla ifa edildiği, uzlaşmaya ilişkin olarak, yerinde yapılan incelemelerde belgeler elde edildiği, bu belgelerin içeriklerinden soruşturmaya taraf bankalar arasında rekabete hassas bilgilerin bir anlaşma kapsamında paylaşıldığı, bazı belgelerde pazarda rekabet eden bankaların üst yöneticilerinin kahvaltılarda buluştukları, bu buluşma ve görüşmeler neticesinde bir anlaşmanın varlığını ortaya koyar nitelikte bilgi paylaşımlarının yapıldığı dosyada bulunan belgelerden anlaşılmaktadır. Davacı teşebbüsün; soruşturma kapsamında elde edilen Belge-2den ve bu belgeye dayalı yapılan iktisadi analizlerden varlığı açıkça anlaşılan centilmenlik anlaşmasına taraf olduğu, Belge-3 ve Belge-4 ile bu belgelere dayalı yapılan analizlerden mevduat faizlerindeki orana ilişkin anlaşmaya katıldığı, Belge-14, Belge-16, Belge-19, Belge-20 ve Belge-21'den kamu sermayeli bankaların aralarında rekabeti bozucu amaç taşıyan anlaşma yaptıkları, davacının da bu anlaşmaya dahil olduğu anlaşılmaktadır. Bu itibarla, davacının belirtilen rekabete aykırı davranışlarıyla Kanun'un 4 üncü maddesini ihlal ettiği anlaşıldığından, 2011 mali yılı sonunda oluşan ve Kurul tarafından belirlenen yıllık gayrisafi gelirlerinin takdiren % 1'i oranında olmak üzere davacıya 82.172.910-TL idari para cezası verilmesine ilişkin dava konusu Kurul kararında hukuka aykırılık bulunmamaktadır. Davanın reddi yolundaki temyize konu Ankara 2. İdare Mahkemesi'nin 25.12.2014 tarih ve E:2014/119, K:2014/1580 sayılı kararında, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49 uncu maddesinin 1 inci fıkrasında sayılan bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından, temyiz istemi yerinde görülmeyerek Mahkeme kararının yukarıda belirtilen gerekçeyle ONANMASINA; dosyanın anılan Mahkeme'ye gönderilmesine, kullanılmayan 45,60.-TL yürütmeyi durdurma harcının istemi halinde davacıya iadesine, bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (on beş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 16.12.2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤) |
27-09-2016, 11:10 | #25 | |||||||||||||||||||||||
|
Merkez bankasının açıkladığı bankaların mevduata uyguladığı en yüksek faiz oranını Yargıtay kabul etmemekte, fiilen oranı bul ve uygula demekte, o sebepten RK 'nun vereceği oranı kabul edeceğini sanmıyorum. Ancak, centilmen anlaşmasına girmeyen bankaların uyguladığı oranın ortalaması alınabilir değerlendirmede... |
27-09-2016, 13:08 | #26 |
|
Bana göre sıkıntı zamanaşımı hususunda. Zira rekabet kurallarının ihlali sebebi ile istenecek tazminatlar haksız fiil gibi değerlendirilmektedir. 4054 sayılı kanunda da zamanaşımı hususunda herhangi bir düzenleme olmadığından Borçlar Kanunu işletilecek ve 2-10 yıllık (2012 öncesinde 1-10 yıl) süreler geçerli olacak.
Zarar ve failin öğrenilmesinden itibaren başlayacak olan 2 yıllık zamanaşımı süresinin başlangıcı hangi tarih olarak kabul edilecektir? Zira 4054 sayılı kanunun 53. maddesi kurul kararlarının kurum internet sitesinde yayınlanacağını düzenlemiş. Anılı Rekabet Kurum kararı da 15.07.2013 tarihinde yayınlanmış. Yaptığım araştırmada bulduğum bir makalede fail ve zararı öğrenme tarihinin kararın yayın tarihi olması gerektiği ifade edilmiş. http://www.actecon.com/assets/upload...2015063501.pdf 151-153. sayfalar Aksi yönde de herhangi bir karara rastlamış değilim. Kredi kullanan kişilerin rekabet kurumunun internet sitesini takip etmeyecekleri göz önüne alınarak öğrenme tarihinin kararın yayın tarihi olmaması gerektiği savunulsa da hatırlanacaktır ki kurum kararı ortaya çıktığında -2013 yılında, medyada epey bir yaygara kopmuştu. Hal böyle iken zamanaşımı itirazı ile karşılaşıldığında yukarıdaki savunma ne kadar işimize yarar? Teşekkür ederim. |
27-09-2016, 14:09 | #27 | |||||||||||||||||||||||
|
Banka ile müşteri arasında imzalanan kredi sözleşmesinde, Bankanın müşterilerden aldığı haksız bedeller sözleşme ilişkisinden doğmaktadır. Akdi ilişkide ise zamanaşımı süresi 10 senedir. Haksız rekabet, genelde 3. kişilerin ihlali ile gerçekleştiğinden haksız fiil sorumluluğundan kaynaklı zamanaşımı sürelerinden bahsedilse de olayımızda akdi ilişkinin mevcut olduğu gerçeği karşısında 10 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanacağı kanaatindeyim. |
28-09-2016, 11:09 | #28 |
|
Bu davaların belirsiz alacak davası olarak açılacağı konusunda bir tereddüt yaşıyorum. Size göre de belirsiz alacak davası şeklinde açılmalı mıdır? Zamanaşımı konusunda fark yaratacak bir ayrıntı diye düşünüyorum.
|
28-09-2016, 20:07 | #29 |
|
Dosyanin cozumu bilirkisi hesabi gerektirdiginden ve toplanan bilgi ve belgelere gore zarar tespit edileceginden dava belirsiz alacak davasi seklinde acilmalidir. Benim tereddutum zamanasimi hususunda. Her ne kadar musteri ile banka arasinda sozlesmesel iliski soz konusu olsa da is yukunden kurtulmaya calisacagini tahmin ettigim hakimlerimiz rekabet ihlalini haksiz fiil olarak yorumlayip 2 senelik zamanasimindan davalari red edebilirler. Ayrica cogu kez sahit oldugumuz uzere devletci bir tutum sergileyen hakimlerimiz kamu bankalarin menfaatini dusunerek davalari red etmek icin sebep arayacaklardir. Tabi bu durum nuvekkil mahcubiyetini ve biz avukatlar icin prestij kaybina sebep olacaktir
Uygulayacagim yol haritasi ise su sekilde olacak. Tuketici kredilerinden bir kacini heyete goturuo 10 tl uzerinden heyete yaptirim basvruru heyet tarafindan red edilecek ve bu kez 10 tl uzerinden belorsiz alacak davasi niteliginde dava acarak mahkemeden karar cikartmaya calisacagim. Davam red edilirse 10 tl sinirindan dava actigimdam karsi yan vekalet ucreti 10 tlyi gecmeyecek ve pek bir zarar da soz konusu olmayacaktir. |
29-09-2016, 11:53 | #30 |
|
Bir tane pilot dava açmayı düşünüyorum. 12 banka içinden herhangi birinden ihlalin gerçekleştiği tarih aralığında kredi kullanmış (ör taşıt kredisi) müvekkille anlaşma sağlıcam.
Kullanılan kredi bilgilerini isteyip kredi çekilen yerde tüketici mahkemesinde belirsiz alacak şeklinde dava açmayı düşünüyorum. |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Müvekkil Azlettiği için 3.Kişi Bankaya Karşı Manevi Tazminat Davası Açılabilir mi? | msgstr | Meslektaşların Soruları | 2 | 06-04-2016 11:42 |
karşılııksız çekten dolayı bankaya maddi ve manevi tazminat davası açabilirmiyim? | Av.Hero | Meslektaşların Soruları | 15 | 20-02-2008 17:48 |
tck m.245 ile ilgili olarak bankaya karşı tazminat davası açılabilir mi? | ayse1728 | Meslektaşların Soruları | 3 | 09-01-2008 16:14 |
bankaya açacağım tazminat davası hakkında | oguzate | Meslektaşların Soruları | 4 | 27-03-2007 23:56 |
Bankaya Karşı Tazminat Davası. | Erdal1 | Hukuk Soruları Arşivi | 0 | 14-02-2005 09:15 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |