14-10-2006, 12:58 | #1 |
|
Vergi Beyannamelerinin Elektronik Yerine Elden Verilmesi
müvekki lŞirket 2004-2005 yılına air beyannamelerini elektronik beyanname yerine vergi dairesine elden vermiş ve kendisine beyannamenin elektronik beyannameyle verilmesi zorunluluğu hatırlatılmamıştır hiçbir ihtar yapılmadan da beyanname kabul edilmiştir.bu olaydan sonra beyannamenin elektronik yolla verilmemesi sebebiyle özel usulsüzlük cezası kesilmiştir...
Bu durumda izlemem gereken yol * |
24-10-2006, 12:59 | #2 | |||||||||||||||||||
|
Sayın Yalçın,
Vergi Usul Kanunu'nun 376. maddesine istinaden itirazsız ödemeyi seçerseniz, cezanın 1/3 ü indirilir.Dava açılırsa lehinize sonuç alacağınızı zannetmiyorum. Saygılarımla.
|
12-12-2006, 23:28 | #3 | |||||||||||||||||||||||
|
Hangİ Beyanname ?
---------- Sorunuzu tam yanıtlayabilmemiz için, Hangi tarihte verilmesi gereken hangi beyanname olduğunu bilmemiz gerekiyor. Çünkü, beyannamenin türüne ve dönemine göre yanıtımız değişir. Bir de ihbarnamenin sol alt köşesindeki "Yapılan Tarhiyatın/Kesilen Cezanın Nedeni" nin altındaki VUK'nun 355/1. maddesi midir? |
03-01-2007, 23:55 | #4 |
|
Özel UsulsÜzlÜk Cezasi Yerİndedİr.
213 Sayılı Vergi usul kanunun(VUK)Mükerrer 257/4 ve yine aynı yasanın Mükerrer 355.maddeleri ile 340 ve 346 sayılı VUK Genel Tebliğleri incelendiğinde görülecektir ki bu olayda cezayı gerektiren fiil beyanname vermemek değil, beyannamenin elektronik ortamda verilmemesi fiilidir. Olayda yükümlü beyannameyi kağıt olarak verdiği için beyanname vermeme fiilini işlenmemiştir. Ancak beyannameyi elektronik ortamda vermediği için cezayı gerektiren fiili işlemiştir.
Bu konuda olasılık az da olsa yüksek yargı değişik karar verebilir. Yani beyanname verildiğine göre amaç hasıl olmuştur. Ceza terkin edilmelidir. Diyebilir. Ancak,idarenin yukarda işaret ettiğim düzenlemelere uymuş olması koşuluyla bana göre ceza yerindedir. |
11-01-2007, 22:06 | #5 |
|
E@beyanname Hukuka Zorunluluğu Aykırıdır !..
Sayın Yalçın,
Önceki cevabımızda, yılsonu yoğunluğumuz nedeniyle açıklamaya zaman bulamadığımız bazı noktaları sorunuza daha da yakından bakarak açıklamanın yararlı olacağını düşünüyoruz. Sorunuzun tam cevabı belki sizin için süresini geçirmiş olabilir. Ama yine de konuya katkı koyanların ve bundan böyle konuyu okuyacak olanların bilmesi açısından gerekli olduğuna inanıyoruz. İlk olarak, e@beyanname zorunluluğu getirilmesi hukuka ve Anayasa’ya aykırıdır. Bu konuyu aşağıda ayrıca ve kısaca özetleyeceğiz. 01. Yaşadığınız olay kendi içinde ikiye ayrılmaktadır. İlki, beyan dönemleri nedeniyle, ikincisi ise birincisiyle bağlantılı olarak yasa değişikliği nedeniyledir. 02. Müvekkil (bize göre mükellef) şirketinizin şahıs şirketi değil de bir sermaye şirketi olduğunu ve normal hesap dönemine tabi olduğunu varsayıyoruz. Bu durumda, 2004 takvim yılına ait yıllık kurumlar vergisi beyannamesi 15.04.2005 tarihine kadar beyan edilmesi gerekiyor idi. Şirket vermiş ama elden vermiş. Elektronik ortamda vermediği için ceza kesilmiştir. Cezanın nedeni de; 03.03.2005 tarihli Resmi Gazetede yayımlanmış 346 seri nolu VUKGT’nin, “2. Beyannameleri Elektronik Ortamda Göndermek Zorunda Olanlar: 31/12/2004 tarihi itibariyle aktif toplamı 200 milyar Türk Lirasını (200.000 YTL) veya 2004 hesap dönemine ait ciroları toplamı 400 milyar Türk Lirasını (400.000 YTL) aşan ticari, zirai ve mesleki faaliyetlerinden dolayı gerçek usulde vergilendirilen Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisi mükellefleri, Yıllık Gelir Vergisi Beyannamesi, Kurumlar Vergisi Beyannamesi ve Geçici Vergi Beyannamelerini elektronik ortamda göndermek zorundadırlar.” bölümüdür. 03. Oysa söz konusu tebliğde her ne kadar, bu tebliğin “Vergi Usul Kanununun(1) mükerrer 257 nci maddesinin Bakanlığımıza verdiği yetkiye istinaden, aşağıda belirtilen beyannamelerin elektronik ortamda gönderilmesi mecburiyeti getirilmiştir.“ ifadesiyle düzenleyici bir idari işleme yasal dayanak gösterilmiş olsa bile hukuka uygun değildir. Ne yazık ki idare bu ilkeyi çoğu zaman ihlal ederek, hukuku hiçe saymaktadır. Aynı tebliğde “Elektronik ortamda gönderilme zorunluluğu getirilen beyannamelerin, elden veya posta ile gönderilmeleri durumunda, Vergi Usul Kanununun mükerrer 355 inci maddesinde mükellefin durumuna uyan özel usulsüzlük cezası uygulanacaktır.“ Oysa Genel Tebliğe göre ceza kesilemez. Çünkü Cezaların Kanuniliği Ceza Hukukunun olduğu gibi, Vergi Hukukunun da evrensel bir ilkesidir. Fiilin gerçekleştiği 2005 Nisan döneminde vergi hukukunda ve yasalarında beyannameleri elektronik ortamda vermemenin mükellefin durumuna uyan özel usulsüzlük cezası tanımlanmamıştı. Fiil tarihinde, VUK’nun Mükerrer 355/1. maddede elektronik ortamda beyanname verilmemesi nedeniyle cezai yaptırım uygulanacağına ilişkin düzenleme söz konusu değildi. Tam tersine bilgi vermemek ile ilgiliydi, idarenin yazılı bilgi istemine rağmen verilmemesi halinde geçerliydi. Oysa olayınızda beyanname süresinde verildiğinden, elektronik ortamda verilmediği gerekçesiyle, tebliğe göre, ceza uygulanamaz. 04. VUK’nun mükerrer 355. maddesinde fiil tarihinde yasal boşluk olduğu için; (5398 sayılı Kanunun 23'üncü maddesiyle eklenen fıkra Yürürlük; 21.07.2005) Elektronik ortamda beyanname verilmesi mecburiyetine uyulmaması halinde kesilmesi gereken özel usûlsüzlük cezası, beyannamenin kanuni süresinin sonundan başlayarak elektronik ortamda 15 gün içinde verilmesi halinde 1/4 oranında, bu sürenin dolmasını takip eden 15 gün içinde verilmesi halinde ise 1/2 oranında uygulanır. hükmü getirilmiştir. 13.10.2005 tarihli V.U.Kanunu –351 nolu genel tebliği ile mükerrer 355 nci madde de yeniden düzenleme yapmıştır.” Elektronik ortamda beyanname verilmesi mecburiyetine uyulmaması halinde kesilmesi gereken özel usulsüzlük cezası miktarının beyannamenin kanuni sürenin sonundan başlayarak 15 gün içinde verilmesi halinde ¼ oranında, bu sürenin dolmasını takip eden 15 gün içinde verilmesi halinde ise ½ oranında uygulanacağı “ tebliğ edilmiştir. 05. Davayı kaybederseniz şeklinde görüş öne süren değerli forumdaşlar, yasal çelişkiyi daha iyi anlamışlardır sanırız. Bu anlamda kazanılmış pek çok yargı kararı alınmıştır. 06. Gelelim hukuka ve anayasaya aykırılığına; Oluş Yayıncılık AŞ’nin Ankara: 02.06.2006 tarihli Şefik Çakmak tarafından hazırlanan (IV/108) Vergi Usul Kanunu Sirküler’indeki görüşlerinden bazılarına: “…. Elektronik imzanın hukuki alt yapısını hazırlamadan, elektronik ortamda beyanname almak yanlıştır. Çünkü elektronik ortam güvenli değildir. Ayrıca elektronik imzanın hukuki alt yapısı oluşturulmamış olduğundan beyan ile vergi yükümlüsü arasında imza ile oluşan bağlantının kurulamaması olasılığı vardır. Vergi idaresinin, elektronik ortamda beyanname verecek vergi yükümlülerinden zorla taahhütname alma, bazı sözleşmelerin imzalanmasını zorunlu kılma gibi önlemler almak istemesi, beyannamelerin elektronik ortamda verilmesinin güvenli olmadığının vergi idaresince kabulünden ve güvenlik arayışı içinde olmasından başka bir şey değildir. Beyannamelerin elektronik ortamda verilmesinin yarattığı güvensiz ortamdan korunması gereken mükelleflerdir. Çünkü güvensiz olduğu kabul edilen elektronik ortamda beyanname almak vergi idaresinin kendi isteğidir. Mükellefler beyannameyi elektronik ortamda vermek zorunda bırakılmaktadırlar. Maliye Bakanlığı ise mükelleften taahhütname alarak kendini güven altına almak istemektedir. Böylece elektronik ortamda beyanname verilmesinden kaynaklanan risk, taahhütname veren mükellef ve vergi sorumlusu için daha da büyümektedir. ……. Ancak mükellef ve vergi sorumlusu güvensiz olduğu vergi idaresince de kabul edilen ortama zorla konduktan sonra, taahhütname alınarak bu ortamın risklerinin mükellefe yüklenmesi kabul edilemez, hukuki değildir. Elektronik imzanın işlerliği için gerekli yasal düzenlemeler yapıldıktan, böylece elektronik ortamda beyanname vermenin hukuki alt yapısı oluşturulduktan sonra uygulamaya geçilirse, vergi ödevlerini yerine getiren mükelleften taahhütname alınma gibi, kamu hukuku dışına çıkılmasına gerek kalmayacaktır. Bu taahhütlerin geçerliliği konusu tartışmalıdır. Çünkü taahhüt hür irade ile imzalanan, imzalanması gereken ve özel hukuk alanında geçerli bir belgedir. Yurttaş vergisel ödevleri yönünden beyanname vermek zorundadır. Beyanname vermemenin doğrudan yasalardan kaynaklanan çok önemli yaptırım ve cezaları vardır. Vergisel ödevin (beyanname verme), beyannameyi kabul edecek makam tarafından taahhütname imzalanma koşuluna bağlanmış olmasının, anılan taahhütnamenin geçerliliğini ortadan kaldıracağını düşünüyoruz. ……. KVK.nun 21 inci maddesinde de Nisan ayının on beşinci günü akşamına kadar gelir ve kurumlar vergisi beyannamelerinin verileceği ve vergilerin tahakkuk edeceği; GVK.nun 91 inci, KVK.nun 23 üncü maddelerinde de yıllık beyannamelerin şekil, muhteva ve eklerinin Maliye Bakanlığı’nca belirleneceği ve mükelleflerin beyanlarını bu beyanname ile yapmak zorunda oldukları belirtilmiştir. …… Beyannamelerin imzalanması ve onaylanması düzenlemesi ile elektronik ortamda verilmesi düzenlemeleri çelişmektedir. Çünkü beyannameler, vergi yükümlüsü hakkında hüküm ifade eder ve mükellefin kendi beyanı olan beyanname, mükellefi bağlar. Mükellefin kendi beyanı olduğunun saptanması yönünden mükellef tarafından imzalanmış olması son derece önemlidir. Beyanname ve dayanağı defter ve belgelerle ilgili işlemler 3568 sayılı yasanın yetki verdiği meslek mensuplarınca yürütülüyorsa veya yeminli mali müşavirlerce onaylanıyorsa, meslek mensupları ve yeminli mali müşavirlerce ayrıca imzalanacaktır. Ancak elektronik ortamda verilen beyannamenin ne mükellef ne meslek mensubunca imzalanması mümkün değildir. Bu nedenle, vergi idaresince beyannameyi elektronik ortamda gönderecek kişiye kullanıcı kodu, şifre ve parola verilmektedir. Bu beyannamelerde imza bulunmamaktadır. Beyannamelerde imza bulunmaması, beyanının mükellefe aidiyeti ve beyannamelerin meslek mensubunun bilgisi içinde olması ile çelişmektedir. Elektronik ortamda beyanname gönderecek yükümlüler, beyanname doldurma programlarını Gelirler Genel Müdürlüğü internet sitesine bağlanarak kendi bilgisayarlarına yükleyeceklerdir. Sonra bu program gereğince hazırlanan beyannameler kullanıcı kodu, parola ve şifre kullanılarak gönderilecektir. Kısaca özetlediğimiz bu işlemden de anlaşılacağı üzere beyannamelerde imza olmayacak, kullanıcı kodu, parola ve şifre verilen kişinin imzası var kabul edilecektir. Kullanıcı kodu, parola ve şifre tek kişiye verileceğinden, beyannamenin tek kişi tarafından (gerçek veya tüzel) imzalandığı var sayılmak durumundadır.
Oysa beyannamenin vergi yükümlüsü tarafından imzalanması, beyana göre vergi alabilmenin kaçınılmaz sonucu ve vazgeçilmez koşuludur. ……. . Elektronik ortamda beyannamenin kullanıcı kodu, parola ve şifre kullanılarak gönderilmesi ancak tek kişinin yapabileceği bir işlemdir. İşlemi yapan imzalamış sayılsa bile (bunun da hukuk yönünden eksiklik ve sakıncasına ileride değineceğiz), beyanname sanal olarak bile tek kişi tarafından imzalanmış sayılmak durumundadır. Elektronik ortamda gönderilen beyannamede ya mükellefin ya meslek mensubunun imzasının olmadığı kabul edilmek durumundadır. …. Bu Devletin her yurttaştan ayrı ayrı yasalara uyacağı konusunda taahhütname alınması gibi anlamsız bir işlemi ifade ediyor. Devletin yayınladığı genel tebliğ ve diğer düzenlemeler, yasalara uygunsa herhangi bir taahhüde gerek kalmadan uyulması gereken, uyulmazsa yaptırımı olan kurallardır. Yasalara aykırı ise, taahhütname imzalatılarak uygulanma olanağı sağlanması kamu hukuku yönünden zaten söz konusu olamaz. Yurttaşın bu kurallara uyacağı konusunda taahhütte bulunması oldukça gariptir. Devlet anlayışı yönünden acı ve hüzün vericidir.” 07. Vergi idaresinin e-beyanname uygulama ve uygulatma özentisi, anlamsız bazı işlemlere, gelir ve kurumlar vergisinin temeli olan mükellefin verdiği beyannameye göre vergi alınmasını ve bu beyanname esas alınarak denetleme yapılmasını yani gelir ve kurumlar vergisinin esasını sakatlamıştır.
08. Burası elbette bir vergi mahkemesi ve/veya Danıştayın forum sayfası değildir ve forum sayfasının sınırlarını aştığımızın da farkındayız. Ama konu bizce çok önemlidir. Yalnızca biçimsel olarak değil esası açısından ele alınması daha önemlidir. Arzu ederseniz konuyu daha da derinleştirerek değerlendirmeyi sürdürebiliriz. |
10-09-2007, 21:29 | #6 |
|
Arama motorlarından buraya yazdıklarımızı okuyarak arayanların yoğunluğu nedeniyle,gelişme hakkında bilgilendirmedir.
////////////// e@beyanname yerine posta ile gönderilen beynaname nedeniyle kesilen cezanın iptali talebi ile açılan davada vergi dairesinin savunmasına yeni verilen,belki bazı farklı noktalardan bazılarımızın kafalarını karıştırmak veya açmak gibi bir işleve sahip olabilirse mutlu olacağız. Ancak, bu davada idare VUK'nun 355/1'e göre ihbarname düzenlemiştir. Gerek ihbarnamede ve gerek ise savunmasında 355'e eklenen e@beyan ile ilgili fıkra savunulmamıştır. Cevap lahiyasına dayanak olan mütala da doğal olarak buna göre hazırlanmıştır. //////// DAVANIN KONUSU : 2007/01-03 dönemine ilişkin Kurumlar Geçici Vergisi Beyannamemizi süresinde ve posta yolu ile vermemize rağmen, elektronik ortamda vermediğimizden dolayı Vergi Dairesi, 213 Sayılı VUK’nun Mükerrer 355/.1 maddeye göre 1.390,00 YTL ÖUC kesmiştir. Yasaya ve Hukuka aykırı olarak kesilen özel usulsüzlük cezasının kaldırılmasını talebimiz ile mahkemenizde görülmekte olan davamıza, davalı idarenin savunmasına verdiğimiz cevabımızdır. CEVAPLARIMIZ: 01.KANUNİLİK İLKESİNE AYKIRILIK: Suç ve cezaların kanuniliği ilkesi Anayasanın 38. maddesinde Suç ve cezalara ilişkin esaslar başlığı ile tanımlanmış ve Türk Ceza Kanunun 2. maddesi ile de SUÇTA VE CEZADA KANUNİLİK İLKESİ düzenlenmiştir. “ Madde 2 - (1) Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz. Kanunda yazılı cezalardan ve güvenlik tedbirlerinden başka bir ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunamaz. (2) İdarenin düzenleyici işlemleriyle suç ve ceza konulamaz. (3) Kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasında kıyas yapılamaz. Suç ve ceza içeren hükümler, kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlanamaz. “ Bu evrensel hukuk ilkesi açısından “suç ve cezalarının ancak kanunla belirleneceği”, “İdari kararla suç ihdasının mümkün bulunmadığı” kurallarının kabulüdür. Vergi hukuku açısından da, vergilerin yasallığı ilkesi benimsenmiş ve 73. maddenin 3. fıkrasında şu hüküm yer almıştır: «Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır». Anayasanın bu maddesine göre, vergide kanuniliğin, daha genel bir nitelendirme ile vergilendirme yetkisinin ana kaynağı “Ulus egemenliği”dir. Anayasada, bir vatandaşlık görevi olarak kabul edilen vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin yasayla konulmasının, değiştirilmesinin veya kaldırılmasının öngörülmesi, mali yükümlerin yalnızca yasayla konulabileceği ve yasanın hiçbir şekilde bu konuda yürütme organını ve idareyi yetkili kılamayacağı anlamındadır. Tüm bu benzeri düzenlemelerde ve Anayasa Mahkemesinin benzeri konularda verdiği pek çok kararda da vurguladığı üzere, idari düzenlemelerle suç ve ceza ihdas edilemez. Davalı idare, savunmasında değişik tebliğlerden yaptığı alıntıların hepsi de idari düzenlemelerdir. Bu düzenlemelere dayanarak salınan her ceza kanunilik ilkesine aykırılık oluşturur. İdarece yapılabilecek düzenlemeler, yasalara, esaslara, Anayasaya aykırı olamayacağı gibi, evrensel hukukun temel ilkelerine de aykırı olamaz. Bu anlamda idarenin kullanabileceği yetki sınırlıdır. Pozitif hukukun normlar hiyerarşisine aykırı olarak hukukun yardımcı kaynakları olan genel tebliğler, hukukun asli kaynaklarının (Anayasa ve yasalar) yerine geçemez. Üstelik, VUK’nun 170. maddesi ise, halen yürürlülüktedir ve bir başka yasa ile kaldırılmamıştır. Yürürlülükteki madde “Yazılı bildirmelerin posta ile taahhütlü olarak gönderilmesi caizdir. Bu takdirde bildirmenin postaya verildiği tarih vergi dairesine verilme tarihi yerine geçer. Bu maddenin hükümleri vergi beyannameleri hakkında da cari olur. ” hüküm gayet açıktır. Kanunun bu açık hükmünü idarenin bazı tebliğlerle kaldırması mümkün değildir. Ceza ihbarnamesinde ve davalı idarenin savunmasının son sayfasının sonlarında savunduğu VUK’nun mükerrer 355/1. maddesi ise beyannamelerle ilgili bir düzenleme değil, bilgi ve belge vermekle ilgilidir. Dava dilekçemizde de açıkladığımız üzere, bilgi isteme, defter ve belge ibrazı vb. konularla ilgili olarak, mükelleflerin yazılı olarak idarece istenen bilgi ve belgelerin verilmemesi halinde kesilecek ceza düzenlenmiştir. VUK’nun mükerrer 355/1. maddesinin dava konumuzla ilgisi yoktur. Ceza ancak yasa ile ve yasanın belirlediği açıklıkla yasaya dayanılarak konulur. İdare suç ve ceza belirleyemez. Özel usulsüzlük cezalarının esas niteliği vergi kayıp ve kaçağına yol açacak suçların zamanında önlenmesi amacıyla getirilmiştir. Beyannamemizi posta ile göndermek ile internetten göndermenin arasında özel usulsüzlük cezasını gerektiren bir hukuksal neden göremiyoruz. İdari kuruluşlara yasama yetkisinin devri anlamına gelecek bir yetki ve görev yasa ile de olsa verilemez. Yasalarla idari kuruluşlara tanınan düzenleme yetkisi Anayasanın 124. maddesinde belirlenen kapsam ve sınırları aşamaz. Yasada öngörülmemiş bazı konuların idari kararla kanun kapsamına alınması Anayasanın 38. maddesinde açıklanan suç ve cezalara ilişkin kurallarla bağdaşmaz. 02. İRADİ BEYAN SİSTEMİNE AYKIRILIK: Davalı idare yine, vergi hukuk sistemimizin kabul ettiği iradi beyan sistemine, sözünü ettiği idari düzenlemelerle engeller koymakta ve ceza kesmektedir. Vergi hukukumuzda esas olan mükellefin kendi özgür iradesi ile kendi kazancını kendisinin beyan etmesidir. Bu ilke “kendini vergilendiren halk millettir.” Veya “ İradesiyle vergilendirilmiş kazanç kutsaldır.” gibi özdeyişler idarenin binalarını süslemektedir. 213 Sayılı VUK’nun 25. Maddesine göre Vergi sistemimizde “İradi Beyan” sistemi benimsenmiştir. Aynı anlamda, Gelir Vergisi Kanunun 83. maddesi “Hilafına hüküm olmadıkça, Gelir Vergisi mükellefin veya vergi sorumlusunun beyanı üzerine tarh olunur.”hükmündedir. Sistemin gereği olarak hiç kimse, hiçbir neden ile kendi iradesine ipotek koyacak kayıt ve koşullarla beyanname vermekten alıkonulamaz. Verginin iradi beyan sistemini internet vb. yollarla sınırlamak mümkün ve doğru değildir. Tebliğ vb. idari düzenlemeler ile beyan sistemini ve esasları ile usulleri değiştirilemez. Elektronik ortamda veya diğer adıyla internet yoluyla beyanname vermeye zorlamak iradi beyan sistemine engeller çıkarmaktır. Her mükellef ille de internetten beyanname vereceksin diyerek sanal ortama zorlanamaz. Üstelik beyannameleri vermek için davalı idare ile sözleşme yapmaya zorlanmak gibi bir gariplik hukuk ile bağdaşmaz. Çünkü sözleşme özgür iradeler ile taraflar arasında gerçekleşebilir. Oysa davalı idare yalnızca kendisinin tek taraflı olarak belirlediği matbu “sözleşme” ile beyanname vermenin önünde yasadan aldığı bir yetkisi olmamasına rağmen engel koymaya çalışmaktadır. Hele hele ülkemizde de henüz internet (bilişim) hukukunun henüz yerleşmediği ve halen tartışılmaya devam ettiği koşullarda mükelleflerin en temel ödevini internetten vermeye zorlamanın hem toplumsal ve hem hukuksal ve de hem de kanuni dayanakları yeterince olgunlaştırılmadan idari düzenlemeler denilen alt ve yardımcı unsurlarla, temel hukuksal unsurlar değiştirilemez ve yerine geçirilemez. Hiç olmaz ise yasal alt yapısı oluşuncaya kadar serbest bırakılması gereken idarenin internetten beyanname toplaması işlemi, mükelleflerin üzerine internete bağlanmak gibi bir mali külfeti de yüklememelidir. Yukarıda belirttiğimiz, anayasaya, hukuka ve yasalara aykırılığın da ötesinde, VUK’nun 170. maddesine göre, posta ile de olsa verginin beyan edilerek, demokratik topluma katılım payı ödevinin, hiç de yeri değil iken, VUK’nun mükerrer 355. maddesinin 1. fıkrasınca cezalandırarak; elektronik ortamda, internet yoluyla beyana zorlanarak sınırlandırılması demokrasiye de, insan haklarına da aykırıdır. 03. ELEKTRONİK İMZA KANUNUNA DA AYKIRILIK: 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunun 5. maddesince “güvenli elektronik imza” ile imzalanan belgelerin hukuksal olarak geçerli olabileceği düzenlenmiştir. 15 Ocak 2004 tarihli ve 5070 sayılı Elektronik İmza Kanununa göre, yetkilendirilmiş Elektronik Sertifika Hizmet Sağlayıcılar'ın vereceği güvenli elektronik imza, elle atılan imza ile aynı hukuki sonucu doğurmaktadır. Kanuna uygun olarak oluşturulmuş e-imza, bilgisayarda veya elektronik ortamda gerçekleştirilen onay işlemlerine hukuki dayanak kazandırır. Bunun dışında elektronik ortamda yapılan işlemlerin hukuksal dayanağı yoktur. Davalı idare de henüz yasal zorunluluk olan Elektronik Sertifika Hizmet Sağlayıcılar'ın vereceği güvenli elektronik imza ile onaylayabileceğimiz bir beyan sistemi oluşturamamıştır. Parola ve şifre gibi internet ortamında hiçbir güvencesi olmayan ortamda beyan vermeye zorlamanın hiçbir hukuksal mantığı olmadığı gibi, elle atılan imzaların yerine, şifre ve parolalar hukuksal olarak geçemez. Üstelik bu durum, aynı zamanda, bizim de taraf olduğumuz bilgilerin açıklanması ile ilgili temel kuralların yer aldığı 108 sayılı “Kişisel Nitelikli Verilerin Otomatik İşleme Tabi Tutulması Karşısında Bireylerin Korunması Hakkında Sözleşme” hükümlerini de aykırıdır. SONUÇ VE İSTEM: Dava dilekçemizde ve yukarıda açıkladığımız olaylar ve hukuksal nedenlerle, savunmanın reddine, davamızın kabulüne, davalı idarenin özel usulsüzlük cezası işleminin iptaline ve yargılama giderlerinin davalı idareye yükletilmesine karar verilmesini arz ederiz. |
14-02-2009, 20:50 | #7 |
|
http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=31489
bağlantısında yeni kazanılmış bir vergi mahkemesi karar örneği daha var. |
27-04-2009, 20:14 | #8 |
|
İdare TBMM'ne sevk ettiği değişiklik tasarısının 6/b ile,
aşağıdaki fıkraları ekleyecektir. “Ancak, bu ödevlerin yerine getirilmesine ilişkin usul ve esasların Maliye Bakanlığınca yapılan düzenleyici idari işlemlerle duyurulması halinde, ilgililere ayrıca yazılı olarak bildirilme şartı aranmaz.” “Elektronik ortamda verilme zorunluluğu getirilen bildirim veya formlara ilişkin olarak süresinden sonra düzeltme amacıyla verilen bildirim ve formların, belirlenen sürelerin sonundan itibaren 15 gün içinde verilmesi halinde kesilmesi gereken özel usulsüzlük cezası 1/4 oranında, takip eden 15 gün içinde verilmesi halinde ise 1/2 oranında uygulanır.” “Elektronik ortamda beyanname ile bildirim ve form verme mecburiyetine uymayanlara bu maddeye göre ceza kesilmesi halinde, 352 nci maddenin birinci derece usulsüzlüklerle ilgili (1) numaralı bendi ile ikinci derece usulsüzlüklerle ilgili (7) numaralı bendi uyarınca ayrıca ceza kesilmez.” |
29-04-2009, 14:32 | #9 |
|
7 Mayıs 2009 Perşembe Günü Saat 9.30’da Yapılacak Mahkeme Toplantısı Gündemi
2 2009/21 İstanbul 2. Vergi Mahkemesi 4.1.1961 günlü, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 22.7.1998 günlü, 4369 sayılı Yasa’nın 13. maddesiyle değiştirilen mükerrer 355. maddesinin birinci fıkrasının iptaline karar verilmesi istemi. İlk İtiraz http://www.anayasa.gov.tr/general/ha...asp?contID=679 İstanbul 2. Vergi Mahkemesi'nin 2009/21 Esas dosyası hakkında nasıl bilgi alabiliriz? |
16-09-2009, 22:19 | #10 |
|
E@beyannamelere özel usulsüzlük cezalarına ilişkin olarak;
D.4.D., 22.09.2005, E.:2004/257, K.: 2005/1583 ve D.4.D., …… 2007, E.:2006/3693, K.: 2007/3409 sayılı kararları, arıyorum? yardımcı olabileceklere şimdiden teşekkürlerimi sunarım. |
01-10-2009, 18:49 | #11 |
|
Daha önceden de yazdığım "E@beyannamelere özel usulsüzlük cezalarına ilişkin olarak;
D.4.D., 22.09.2005, E.:2004/257, K.: 2005/1583 ve D.4.D., …… 2007, E.:2006/3693, K.: 2007/3409" kararların dışında ve daha önemli ve de çok acil olarak, Duyduğum ama ulaşamadığım Danıştay 3 ve 4. dairelerinin müşterek heyet kararını arıyorum. Karar, "elektronik ortamda verilmeyen beyannameler için idarenin yazılı uyarısı olmadan özel usulsüzlük cezası kesilemeyeceği hakkında, yürütmesinin durdurulmasına ilişkin" dir. karar sayısı : 2009/211 karar tarihi : 09/06/2009 |
20-06-2010, 23:56 | #12 |
|
Ancak, bu ödevlerin yerine getirilmesine ilişkin usul ve esasların Maliye Bakanlığınca yapılan düzenleyici idari işlemlerle duyurulması halinde, ilgililere ayrıca yazılı olarak bildirilme şartı aranmaz.Bu maddenin yürürlük tarihi 01.08.2009 .Bu tarihten önceki dönemlere ilşkin beyannamelerin süresinden ve bu düzenleme getirildikten sonra verilmesi halinde yazılı tebliğ şartı aranacak mıdır acaba?
|
01-07-2010, 16:20 | #13 | |||||||||||||||||||||||
|
KONU TBMM ve ANAYASA MAHKEMESİNDE
İdare eski düzenlemeye rağmen aramıyordu zaten. Yine aramadan, yine kesiyor. Konu şu anda TBMM de yeniden - cezaların tutarlarını indirerek- düzenlenmektedir. |
30-12-2010, 11:18 | #14 | |||||||||||||||||||
|
Yalçın Bey böyle bir karar varsa foruma yazabilir misiniz? Saygılarımla... |
23-02-2011, 01:54 | #15 |
|
TORBA KANUN
6111 sayılı Kanunun 4 maddesinde; (3) Bu Kanunun kapsadığı dönemlere ilişkin olarak bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce pişmanlık talebi ile verilip, ödeme yönünden şartların ihlal edildiği beyannameler ile kendiliğinden verilen beyannameler için kesilen ve bu Kanunun yayımlandığı tarih itibarıyla tebliğ edilmemiş olan vergi cezaları hakkında bu madde hükümleri uygulanır. Şu kadar ki, asla bağlı vergi cezalarının bu madde kapsamında tahsilinden vazgeçilebilmesi için verginin bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce ödenmiş olması veya bu Kanunun 2 nci maddesine göre ödenmesi şarttır. 4) Bu Kanunun kapsadığı dönemlere ilişkin olarak bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce tamamlandığı halde, bu tarihte ya da bu tarihten sonra vergi dairesi kayıtlarına intikal eden takdir komisyonu kararları ve vergi inceleme raporları üzerine gerekli tarh ve tebliğ işlemleri yapılır. Yapılan tarhiyat üzerine bu maddenin birinci ve ikinci fıkralarında belirtilen şekilde belirlenen tutarın, birinci fıkrada belirtilen süre ve şekilde tamamen ödenmesi şartıyla bu Kanun hükümlerinden yararlanılır. Kanunun 18/ a) maddesinde Bu Kanunun yayımlandığı tarihi izleyen ikinci ayın sonuna kadar ilgili idareye başvuruda bulunmaları, öngörülmüştür. Kanunun 4. Maddesine inceleme ve takdir komisyonunda bulunan konulara ilişkindir. Belirttiğimiz maddede bu kısma ilişkin düzenlemede “Kanundan yararlanmak için başvuru süreleri açısından ayrıksı bir durum söz konusudur. Şöyle ki Kanunun yayımlandığı tarihte 31.12.2010 öncesi dönemlere ilişkin, a-henüz inceleme aşamasında olan, b-takdir komisyonunda bulunan Kanunun yayımlandığı tarihten önce a- “pişmanlıkla verilmiş beyannameler yönünden “pişmanlık şartlarının ihlal edildiği beyannameler b- Kendiliğinden verilen beyannameler yönünden TARH EDİLEN VERGİLERİN %50 si TEFE/ÜFE faizi ile ödendiği takdirde “asla bağlı vergi cezaları” ile gecikme faizi ve diğer feri alacaklardan vazgeçileceği kurala bağlanmıştır. Ayrıksı durum, “başlanmış olan incelemeler” ve “takdir komisyonunda” bulunan dosyalar yönünden söz konusudur. Kanunun yayımlandığı tarihte “inceleme veya takdir aşamasında bulunan dosyaların işlemlerinin sonuçlanması ve konu ile ilgili vergi ve ceza ihbarnamesinin düzenlenmesinden sonra da bu Kanun’dan yararlanma olanağı vardır. Başvuru için söz konusu inceleme ve takdir işlemlerinin tamamlanıp ihbarnamenin vergi mükellefine tebliğinden itibaren “dava açma” süresi içinde harekete geçilmesi öngörülmektedir. Aynı şekilde Kanunun yayımlandığı tarihte tebliğ edilen ihbarnameler yönünden de bu Kanunda belirlenen “genel” başvuru süresi geçerli olmaktadır. Kanunun 5. Maddesinde “pişmanlık” konusu düzenlenmiş olup “pişmanlıkla verilen beyannameler ile 213 sayılı Kanunun 30. Maddesi uyarınca kendiliğinden verilen beyannameler üzerinden hesaplanan verginin ödenmesi şartıyla ceza tahsil edilmeyecek,“pişmanlık zammı” yerine TEFE/ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutar tahsil edilecektir. Maddede belirtilen olası durumların tümü için “vergi aslına bağlı cezaların” tamamının “vergi aslına bağlı olmayan” cezalar ile “iştirak” cezalarında % 25 inin tahsilinden vazgeçilmesi söz konusu olmaktadır. Aynı maddenin son bendinde sözü edilen 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 64. Maddesinde tanımlanan “diğer” ücretler (Gelir vergisi kanunun 64.maddesinde ; 1. Kazançları basit usulde tespit edilen ticaret erbabı yanında çalışanlar; 2. Özel hizmetlerde çalışan şoförler; 3. Özel inşaat sahiplerinin ücretle çalıştırdığı inşaat işçileri; 4. Gayri menkul sermaye iradı sahibi yanında çalışanlar; 5. Gerçek ücretlerinin tespitine imkan olmaması sebebiyle) mart 2011 de başvuru halinde geçmişe dönük vergi ve ceza alınmaz hükmü yer almıştır. MATRAH ARTIRIMI Kanunun 6. Maddesinde vergi mükelleflerine sunulan bu seçenekten mali kayıtları bu Kanunun yayımı tarihinden önce incelemeye alınmış olanlar da yararlanabilir. Yukarıda değindiğimiz maddelerde bu konuyu belirtmiştik. Ancak aşağıdaki tablodan daha az matrah beyan etmiş olan mükellefler yararlanabilir. Zira bu artırım geçmişe dönük inceleme yapılmasını da engellemektedir. Maddede artırım oranları şu şekilde belirlenmiştir. “Gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri vermiş oldukları yıllık beyannamelerinde vergiye esas alınan matrahlarını, bu Kanunun yayımlandığı tarihi izleyen ikinci ayın sonuna kadar, 2006 takvim yılı için % 30, 2007 takvim yılı için % 25, 2008 takvim yılı için % 20, 2009 takvim yılı için % 15 oranlarından az olmamak üzere artırdıkları takdirde, kendileri hakkında artırımda bulunulan yıllar için yıllık gelir ve kurumlar vergisi incelemesi ve bu yıllara ilişkin olarak bu vergi türleri için daha sonra başka bir tarhiyat yapılmaz. “ denilmektedir. Yazımız devam edecek sosyal güvenlik konuları var. Saygılarımla Avukat Saliha ULUSAN |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Rızadışı Elden Çıkan Çek Ve Tahrifat | seyitsonmez | Meslektaşların Soruları | 1 | 20-11-2006 16:13 |
otel kat temizlik işlerinin alt işverene verilmesi | Av.Engin Özoğul | Meslektaşların Soruları | 1 | 03-08-2006 17:42 |
mal beyanından 10 gün ceza verilmesi temyiz edilebilirmi? | hsc22 | Hukuk Soruları Arşivi | 1 | 06-04-2006 11:46 |
İdarenin Elden Takipli Yazılara Karşı Tutumu | ali | Meslektaşların Soruları | 1 | 23-01-2004 18:11 |
Hakimin Mahkemeye Verilmesi | sami | Hukuk Soruları Arşivi | 1 | 02-03-2002 01:29 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |