Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Boşanma davasından sonra tazminat talebi

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 15-02-2010, 21:20   #1
Nusret

 
Varsayılan Boşanma davasından sonra tazminat talebi

Boşanma davasında, duruşmada maddi ve manevi tazminat talep edilmediğine dair beyanlar tutanağa geçmiş ise, sonradan, hükmün kesinleşmesinden itibaren 1 yıl içinde tazminat davası açılabilir mi?

Boşanma davası sırasındaki bu beyan nedeniyle dava açmamızın mümkün olmaması sözkonusuysa, ve fakat sözkonusu beyan karşı tarafın kandırması sonucu (örneğin müvekkilin üzerine kayıtlı olan bir gayrımenkulde hak iddia etmeyeceğine dair beyana duyulan güven nedeniyle -fakat sonradan bu konuda verilen söz tutulmayıp paylaşım için dava açılması sözkonusu bizim olayımızda) yapılmışsa, buna dayanarak yine de bu tazminat davası açılabilir mi?
Old 16-02-2010, 10:58   #2
Av. Emrah GELEŞ

 
Varsayılan feragatin iptali bir çare olacaktır.

Davacı vekilinin dilekçesindeki “nafaka ve tazminat talebimiz olmaksızın boşanmaya karar verilsin” şeklindeki beyanı feragat niteliğindedir.



Öncelikle şu hususun araştırılması gereklidir;

HUMK.nun 91 ve devamı maddelerine göre de; feragat, iki taraftan birinin netice-i talebinden vazgeçmesidir. Bu vazgeçme beyanı dilekçe ile veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılabilir. Duruşmada sözlü olarak ifade edilen feragat, tarafların huzurunda okunup imzalatılır. (HUMK.mad.151/son).

bu şekilde usulüne uygun bir feragat yapılmış ise aşağıdaki yola başvurulabilir;



T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi

Esas: 2008/7643
Karar: 2008/12182
Tarih: 21.11.2008

ÖZET: Feragat, kesin hükmün hukuksal sonuçlarını doğurur.

Rızayı ifsat eden bir nedenle malul olduğu ileri sürülerek feragatın feshi davası açılabilir. Bu nedenle, hataya dayalı ise feragatın feshine karar verilmesi gerekir.

(818 sayılı BK. m. 23, 28) (1086 sayılı HUMK. m. 91, 95)

KARAR METNİ:
Taraflar arasında görülen davada;

Davacı vekili, müvekkili adına ve davalılar aleyhine (Bala Asliye Hukuk Mahkemesi)'nin 1998/276 esas s. dosyası ile tapu iptal davası açtığını, davalılar vekilinin yargılamanın başlangıcından beri müvekkili davacıya ilişkin olan 616 no.lu parsel ile davalılara ilişkin olan 583 notu parselin farklı yerler olduğunu beyan etmesi karşısında, 17.04.2003 günlü oturumda davalılar vekilinin dürüstlüğüne ve iyiniyetine güvenerek feragatin gerçekleştiğini, ancak davalılar vekilinin iyiniyetli olmadığını (Bala Asliye Hukuk Mahkemesi)'nin 2003/132 esas s. dosyasında açmış oldukları elatmanın önlenmesi davasında yapılan keşif sonunda alınan rapor ile öğrendiğini, davalıların hile ve hatası ile feragatin yapıldığını ileri sürerek, Borçlar Yasası'nın 23 ve 28. maddeleri gereğince feragatin iptal edilmesine karar verilmesi isteminde bulunmuştur.

Davalılar, davanın hakdüşürücü süre sebebiyle reddini savunmuşlardır.

Mahkemece, Borçlar Kanunu'nun 23 ve 28. maddelerinde ön görülen koşulların oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; tetkik hakiminin raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.

Dava, davadan feragatin iptali (feshi) isteğine ilişkindir.

Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden özellikle Bala Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 17.04.2003 tarih, 1998/276 esas, 2003/106 s. tapu iptali, yine taraftan aynı ve karşılıklı olarak aynı yer Asliye Hukuk Mahkemesinde açılıp rüy'et edilen elatmanın önlenmesi istekli dava dosyalarının tetkikinden; öncesi Hazine'ye ilişkin 64.600 m2 yüzölçümlü 616 parsel s. taşınmazın 4753 s. Kanun hükümleri gereğince Recep'e, keza 44.800 m2 mesahadaki 583 parsel s. taşınmazın da 1997 gününde Hazine'ce Nazım'a satış suretiyle temlik edildiği, Nazım'ın 583 parseldeki 1/3 payını üzerinde ipka ederek 2/3'ünü her birine 1/3'er olmak üzere Üçler ve Orhan'a temlik ettiği, 616 parsel maliki Recep'in 02.10.1998 gününde 583 parsel maliklerine yönelik çifte tapu (mükerrer kayıt) olgusunun varlığından bahisle davalıların tapusunun sicilden terkini istekli davanın Bala Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 17.04.2008 tarih, 1998/276 esas, 2003/106 s. kararı ile feragat sebebiyle sonuçlanıp kesinleştiği, sonradan aynı yer mahkemesinde Recep aleyhine 583 parsel maliklerince elatmanın önlenmesi davası açıldığı ve bunun üzerine Recep vekili Av. Sabite'nin "iptal davasındaki davalılar vekili Av. Sadık'ın, Recep'in malik olduğu tapu ile müvekkillerine ilişkin tapunun aynı yere ilişkin olmadığı, ayrı ayrı yerleri kapsadığını bildirmesi" üzerine iptal davasından feragat ettiğini, oysa haktan vazgeçme gibi bir düşünce ve irade beyanının bulunmadığı durumda müvekkili Recep aleyhine açılan elatmanın önlenmesi davasının mahkemece iptal davasındaki feragatin haktan feragat olarak nitelendirilmek suretiyle aleyhlerinde karara bağlandığını ileri sürerek eldeki feragatin iptali konusundaki davayı açtığı ve mahkemece feragatin hata ürünü olmadığı haktan feragat olduğu kabul edilerek davanın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.

Gerçekten de, 1998/276 s. tapu iptal davasında Recep vekili Av. Sabite'nin 17.04.2003 günlü oturumda vekaletnamedeki haiz olduğu feragat yetkisine istinaden davadan feragat ettiği ve usulünce feragatin imzası ile tevsik edildiği oturum zaptıyla sabit olduğu gibi her iki tarafın dayandığı tapuların 40.618.66 m2'lik bölümünün iç içe girdiği ve bu yer için mükerrer tapu oluştuğu, elatmanın önlenmesi davalarıyla da sabittir.

Hemen belirtilmelidir ki, vazgeçme kesin hükmün hukuksal sonuçlarını doğurur. Ancak, feragatte hasıl olan neticenin buna sebep olan feragatin rızayı ifsat eden bir nedenle malul olduğu kanıtlanırsa, doğurduğu netice bakımından hileye, hataya maruz kalan kimseye talep hakkı bahşedeceğinde kuşku bulunmamaktadır. Somut olayda Av. Sabite iptal davasındaki feragat iradesi açıklamasını, sair taraf vekili Av. Sadık'ın "her iki tarafın adlarına kayıtlı tapuların ayrı ayrı yerlere ilişkin olduğu ve çifte tapunun bulunmadığı" beyanı üzerine yaptığı biçiminde savunmada bulunmuş, mahkemece bu kabule itibar edilmemişse de, müvekkili Recep'in bu nedenle yaptığı şikayeti üzerine hakkında görevi kötüye kullanmak fiilinden dolayı açılan kamu davasında Ankara Yedinci Ağır Ceza Mahkemesi'nin 24.07.2006 gün 2006/182 esas, 2006/267 s. kararında Av. Sadık'ın her iki tarafın tapu kaydının aynı yere ilişkin olmadığı, ayrı ayrı yerlere ait bulunduğuna dair beyanı hükme esas alınmak suretiyle beraatle sonuçlanmıştır. Esasen, eldeki davanın 01.06.2006 günlü oturumunda da Av. Sadık'ın dava edilen yerlerin ayrı ayrı yerler olduğunu, tarafların tapularının başka başka yerlere ait bulunduğu şeklindeki beyanı sonradan taraflar arasında karşılıklı olarak açılıp görülen elatmanın önlenmesi davalarında ortaya çıkan her iki tarafın dayandığı tapuların 40.618.66 m2'lik yeri için mükerrer oluşturulan (çifte) tapu olgusu ile örtüşmüyor ise de bu maddi gerçek karşısında davadan feragatin sair taraf vekilinin beyanından kaynaklanan hataya bağlı olduğu kabul edilmelidir. Kaldı ki, varlığı sabit olan bahse konu bildirim karşısında feragatin davaya konu edilen haktan değil, davanın takibinden feragat olduğu biçiminde değerlendirilmelidir. Zira çifte kayıt olgusu nedeniyle açılan dava sebebiyle sonradan varlığı ortaya çıkan kayıtların tedahül ettiği (iç içe girdiği) gerçeği karşısında davadan feragatin taraflar arasındaki çıkacak her türlü çekişmeyi çözümsüz bırakacağı kuşkusuzdur. Kaldı ki, esas haktan feragat usul hükümlerine değil, taalluk ettiği esas hakkın tabi olduğu hükümlere bağlıdır. Sair taraftan, haktan feragat için bir sebebin varlığı da iddia ve ispat edilmiş değildir.

O halde, iptal davasındaki feragatin hataya dayalı olduğu gözetilmek suretiyle davanın kabulüne ve feragatin feshine (iptaline) karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir.

Davacının, temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle hükmün HUMK.nun 428. maddesi hükümü gereğince (BOZULMASINA), alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21.11.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Old 16-02-2010, 12:25   #3
Levent Cirit

 
Varsayılan

HUMK Md.445/7 Mahkumunleh tarafından hükme müessir diğer bir hile ve hud'anın kullanılmış olması halinde iade-i muhakeme talep edilebileceğini bildirmiştir.

Buna dayanarak yargılamanın iadesi davası açıp bu davada da tazminat talep edebilirsiniz ancak karşı tarafın hilesini ispat hususunda zorlanacağınız kanaatindeyim.

Ayrıca iade-i muhakemenin süresinin ıttıla tarihinden itibaren 1 ay olduğunu da hatırlatırım.

Saygılar;
Av.Levent CİRİT
Old 16-02-2010, 17:37   #4
Av.M_K

 
Varsayılan

sayın meslektaşın yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunabileceğiniz görüşündeyim bu davada da ispat vasıtası olarak varsa daha önceden müvekkilinizin davalı ile güvene dayalı taşınmazdan hak taleh etmeme durumuna ilişkin belge veya buna ilişkin davalı taraftan sadır olan bir vesika varsa bu şekilde ferağat beyanınızın yapıla hile dolayısı ile iradenizin fesada uğradığını ispatlaya bilirsiniz görüşündeyim.
Old 17-02-2010, 06:42   #5
Nusret

 
Varsayılan

"HUMK.nun 91 ve devamı maddelerine göre de; feragat, iki taraftan birinin netice-i talebinden vazgeçmesidir. Bu vazgeçme beyanı dilekçe ile veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılabilir. Duruşmada sözlü olarak ifade edilen feragat, tarafların huzurunda okunup imzalatılır. (HUMK.mad.151/son)."

Olayımızda böyle bir durum yoktur. Sadece, taraflar maddi ve manevi tazminat talebimiz yoktur demişler, ama bu beyanlar imza altına alınmamıştır. Bu durumda bir feragatın varlığından bahsedilebilir mi?
Old 17-02-2010, 10:10   #6
Av. Emrah GELEŞ

 
Varsayılan örnek kararlar

Sayın meslektaşım,
Diğer duruşmalarda tazminat talep edip etmediğiniz önem arzediyor. Fakat her koşulda şekil koşullarına uygun olarak yapılmadığını belirtmenizden dolayı bana göre olayınızda feragat olduğunu söyleyemeyiz. Bu durumda feragat yokmuş gibi işlemlere devam edilmesi gereklidir. Aşağıda sunmuş olduğum kararın sorunuzu cevaplandıracağı kanaatindeyim. Saygılarımla...


----------------------------------------------------------



T.C.
YARGITAY
14. Hukuk Dairesi

Esas: 2008/1405
Karar: 2008/2424
Tarih: 28.02.2008

ÖZET: Türk Medeni Yasanın 794. maddesi uyarınca intifa hakkı taşınırlar, taşınmazlar, haklar veya bir mal varlığı üzerinde kurulabilir. Aksine düzenleme olmadığı sürece tapu kütüğüne tescil ile kurulan bu hak, hak sahibine konusu üzerinde tam bir yararlanma yetkisi sağlar. Davacı da intifa hakkının kendisine sağladığı bu yetkiye dayanarak taşınmazı kullanma iradesini belirtmek suretiyle davalının taşınmaza elatmasının önlenmesini istemiştir. Ancak; 26.04.2007 günlü oturumda "Benim asıl talebim davalının evi tahliye etmesi değil, kullanması karşılığında bana ecrimisil ödemesidir. Talebimi bu biçimde düzeltiyorum, aramızda kira sözleşmesi yoktur. Yararlanma hakkı bende kalmak üzere taşınmazı davalıya satmıştım, ancak yararlanmama engel olmaktadır....." biçiminde beyanda bulunmuş, mahkeme bu beyanı nazara alarak yalnızca ecrimisil isteği yönünden hüküm kurmuştur. Bilindiği gibi Hukuk Usulü Muhakemeleri Yasasının 151/son maddesi hükümü gereği iki tarafın ikrar ve sulh ve feragatına dair beyanlarının tarafların huzurunda okunup onlara imzalattırılması gerekir. Davacının az yukarıdaki beyanı okunup davacıya imzalattırılmamıştır. Davacı daha sonraki oturumlarda da evin kendisine teslimi hususundaki talebini tekrarlamıştır. O durumda davacının imzasıyla onaylamadığı beyanına değer verilerek elatmanın önlenmesi isteminin hüküm altına alınmaması doğru olmamıştır.

(4721 sayılı MK. m. 683, 794, 803) (1086 sayılı HUMK. m. 91, 95, 151)

KARAR METNİ:
YARGITAY İLAMI

Davacı tarafından, davalı aleyhine 05.03.2007 tarihinde verilen dilekçe ile intifa hakkına dayalı elatmanın önlenmesi, bu istek kabul edilmezse ecrimisil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; ecrimisil isteminin kısmen kabulüne dair verilen 21.06.2007 tarihli hükmün Yargıtay'ca tetkiki davacı vekili ve davalı tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içindeki tüm kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

KARAR

Davacı 1407 ada 5 parsel 4. kat 13 numaralı bağımsız bölümün intifa hakkının kendisine çıplak mülkiyetin ise davalıya ilişkin olduğunu davalıya 29.01.2007 gününde ihtarname göndererek evin kendisine teslimini istediğini, ancak ihtarname gereğinin yerine getirilmediğini ileri sürerek davalının taşınmaza elatmasının önlenmesini, bu istek kabul edilmediği takdirde 2007-2008 yılı kira bedeli karşılığı 6000,00 YTL ecrimisilin hüküm altına alınmasını istemiştir.

Davalı davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece 26.04.2007 günlü oturumda davacının dava konusu konuttan davalının tahliyesi talebinden vazgeçtiği gerekçesiyle 3500 YTL ecrimisil hüküm altına alınmıştır.

Hükmü davacı elatmanın önlenmesi isteminin hüküm altına alınmamasının usul ve kanuna aykırı olduğunu belirterek temyiz etmiştir.

Dava, intifa hakkına dayalı elatmanın önlenmesi isteğine ilişkindir.

Türk Medeni Yasanın 794. maddesi uyarınca intifa hakkı taşınırlar, taşınmazlar, haklar veya bir mal varlığı üzerinde kurulabilir. Aksine düzenleme olmadığı sürece tapu kütüğüne tescil ile kurulan bu hak, hak sahibine konusu üzerinde tam bir yararlanma yetkisi sağlar. Davacı da intifa hakkının kendisine sağladığı bu yetkiye dayanarak taşınmazı kullanma iradesini belirtmek suretiyle davalının taşınmaza elatmasının önlenmesini istemiştir. Ancak; 26.04.2007 günlü oturumda "Benim asıl talebim davalının evi tahliye etmesi değil, kullanması karşılığında bana ecrimisil ödemesidir. Talebimi bu biçimde düzeltiyorum, aramızda kira sözleşmesi yoktur. Yararlanma hakkı bende kalmak üzere taşınmazı davalıya satmıştım, ancak yararlanmama engel olmaktadır....." biçiminde beyanda bulunmuş, mahkeme bu beyanı nazara alarak yalnızca ecrimisil isteği yönünden hüküm kurmuştur. Bilindiği gibi Hukuk Usulü Muhakemeleri Yasasının 151/son maddesi hükümü gereği iki tarafın ikrar ve sulh ve feragatına dair beyanlarının tarafların huzurunda okunup onlara imzalattırılması gerekir. Davacının az yukarıdaki beyanı okunup davacıya imzalattırılmamıştır. Davacı daha sonraki oturumlarda da evin kendisine teslimi hususundaki talebini tekrarlamıştır. O durumda davacının imzasıyla onaylamadığı beyanına değer verilerek elatmanın önlenmesi isteminin hüküm altına alınmaması doğru olmamıştır.

Kabule göre de; haksız işgal tazminatı olarak da adlandırılan ecrimisilin dava gününe kadar hüküm altına alınması gerektiği hususunun gözardı edilerek dava gününden itibaren 1 senelik süre için ecrimisile hükmedilmeside ayrıca usul ve kanuna aykırıdır.

SONUÇ:Yukarıda açıklanan sebeplerle temyiz edilen hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istem halinde yatırana iadesine, 28.02.2008 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

-----------------------------------------------------------------------------------------------------


Ayrıca bir diğer karar;



----------------------------------------------------------------------------------------------------
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

Esas: 2000/2-1753
Karar: 2000/1786
Tarih: 13.12.2000

ÖZET: Davacı vekilinin beyanı haktan feragat niteliğinde değildir. Kaldı ki haktan feragat niteliğinde kabulü halinde imzası ile tasdik edilmesi gerekir. Sabit tenkis oranı belirlenmeden tercih hakkı kullanılamaz. Tercih hakkı davalı tarafından kullanılmadan tenkis sonunda para olarak ödenecek karşılık miktarı belirlenemez.

(1086 sayılı HUMK. m. 151)

KARAR METNİ:
Taraflar arasındaki "tenkis" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kadıköy Asliye 1. Hukuk Mahkemesi´nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 25.3.1999 tarih ve 1998/772 E. 1999/205 K. s. kararın tetkiki taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi´nin 21.9.2000 tarih ve 1999/7267 E. 1999/9322 K. s. ilamiyle; (...1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle yasaya uygun nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davalının temyiz itirazları yersizdir.

2- Davacının temyizine gelince;

Davacı vekilinin 25.3.1999 günlü son oturumdaki beyanı haktan feragat niteliğinde değildir. Kaldı ki haktan feragat niteliğinde kabulü halinde de Hukuk Usulü Muhakemeleri Yasanın 151. maddesi gereğince imzası ile tasdik edilmesi gerekir. Sabit tenkis oranı belirlenmeden tercih hakkı kullanılamaz. Tercih hakkı davalı tarafından kullanılmadan tenkis sonunda para olarak ödenecek karşılık miktarı belirlenemez. Bu nedenle de doğmayan bir haktan feragat söz konusu olamayacağından yargılamaya devam olunup 11.11.994 gün 4/4 s. İçtihadı Birleştirme Kararına uygun işlem yapılması gerekirken nitelendirmede yanılgı sonucu yazılı biçimde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir....) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN : Taraf vekilleri

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulu´nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

1-Yerel mahkemece, davanın kısmen kabulüne ait kurulan hüküm davalılardan Mualla Berküren vekili tarafından da temyiz edilmiş, Özel Dairece davalının bütün temyiz itirazları reddedilerek, davacı yararına bozulmuştur. Hal böyle olunca mahkeme kararı davalılar yönünden kesinleşmiştir.

Bu durumda, hakkında hüküm kesinleşmiş bulunan davalının direnme kararını temyize hakkı yoktur. O sebeple davalının temyiz istemi bu sebeple reddedilmelidir.

2-Davacının temyizine gelince:

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici sebeplere göre, Hukuk Genel Kurulu´nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve kanuna aykırıdır. Bu sebeple direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ : Yukarda açıklandığı üzere;

1-Hakkında hüküm kesinleşmiş bulunan davalı Mualla Berküren´in direnme kararını temyiz hakkı bulunmadığından temyiz isteminin reddine,

2-Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen sebeplerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istem halinde temyiz peşin harçlarının geri verilmesine, 13.12.2000 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


Old 17-02-2010, 10:10   #7
Av.M_K

 
Varsayılan

sayın Nusret,

T.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

Esas: 2008/1-251
Karar: 2008/216
Karar Tarihi: 05.03.2008

ÖZET: Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Somut olayda, davadan feragat yetkisi verilmiş olan davacı vekili, davadan feragat ettiğini açıkça ve koşulsuz olarak bildirdiğinden, mahkemece bu beyan çerçevesinde işlem yapılması zorunludur. Böyle bir durumda, Hukuk Genel Kurulu'nca direnme kararının temyiz incelemesi yapılamaz. Hükümden sonra ortaya çıkan ve temyiz incelenmesine usulen engel oluşturan bu durumun yerel mahkemece değerlendirilip karara bağlanması için, hükmün bozulması gerekir.

(1086 S. K. m. 63, 91, 95) (YİBK. 11.04.1940 T. 1939/15 E. 1940/70 K.)

Dava: Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir Asliye 5.Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabul kısmen reddine dair verilen 14.07.2005 gün ve 2004/400-2005/280 sayılı kararın incelenmesi davalı Anıl Aplar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 12.10.2006 gün ve 2006/5622-10272 sayılı ilamı ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Karar: Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

Mahkemenin direnme kararı davalı Anıl Aplar vekilince temyiz edilmişse de; davacı vekili 30.10.2007 düzenleme, 09.11.2007 havale tarihli dilekçesiyle davadan feragat ettiğini açıkça ve koşulsuz olarak bildirmiş; dilekçe altına gerek davacı vekili gerek davalı vekili buna mukabil her türlü temyiz ve diğer talep haklarından feragat ettiklerini beyanla dilekçeyi imzalamışlardır. Feragat eden vekilin kimlik tevsiki yapılmış olup, vekaletnamesinde davadan feragat yetkisinin bulunduğu da saptanmıştır.

Feragat, HUMK. nun 91. maddesinde, taraflardan birinin davadaki neticei talebinden vazgeçmesi olarak tanımlanmış; 95. maddesinde ise, feragatin, kesin hükmün sonuçlarını doğuracağı açıklanmıştır.

Hükmün kesinleşmesinden önceki herhangi bir aşamada davadan feragat edilebilir.

Temyiz edilen, ancak henüz Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca görüşülmeyen direnme kararı, usul hukuku çerçevesinde kesinleşmiş olmadığından, bu aşamada davadan feragat mümkündür.

Somut olayda, HUMK. nun 63. maddesine uygun şekilde davadan feragat yetkisi verilmiş olan davacı vekili, davadan feragat ettiğini açıkça ve koşulsuz olarak bildirdiğinden, mahkemece bu beyan çerçevesinde işlem yapılması zorunludur.

tam olmamakla birlikte sorunuza yardımcı olacağını düşünüyorum
saygılarımla
Old 17-02-2010, 10:19   #8
Av.M_K

 
Varsayılan

Sayın Nusret ,meslektaşımızın dediği gibi ferağat sayılmaz açıkça ve koşulsuz diyor ki siz gayrimenkule hak iddia etmeyeceğine dair koşul belirtmişsiniz ve tutanakta da imza ile desteklenen açık bir ferağat mevcut değil ,
saygılar
Old 17-02-2010, 10:30   #9
Av.M_K

 
Varsayılan

Sayın Nusret

T.C. YARGITAY
14.Hukuk Dairesi

Esas: 2008/237
Karar: 2008/976
Karar Tarihi: 04.02.2008

ÖZET: Feragatin geçerliliği karşı tarafın muvafakatine bağlı değildir. Etkisini onu yapanın tek yönlü irade beyanı ile doğurur. Bu nedenle yerel mahkeme kararının tarafların davalarından feragati hakkında mahkemesince bir karar verilmek üzere bozulması gerekir.

(1086 S. K. m. 91, 95) (YİBK. 11.04.1940 T. 1939/15 E. 1940/70 K.)

Dava: Davacılar vekili tarafından, davalı aleyhine 01.08.2003 gününde verilen dilekçe ile satış vaadi sözleşmesine dayalı tescil, Tahir Dündar tarafından Hüseyin Karasu ve Nurhan Karasu aleyhine 17.08.2003 gününde verilen dilekçe ile satış vaadi sözleşmesinin iptali istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; tescil isteminin kabulüne, sözleşme iptali davasının reddine dair verilen 17.04.2007 günlü hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı/karşı davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

Karar: Davacılar düzenleme şeklinde yapılan 3 Ağustos 1993 gün ve 13019 yevmiye nolu satış vaadi sözleşmesine dayanarak davalıdan satın aldıkları bağımsız bölümlerin adlarına tescilini, açılan karşı dava ile de davalı Tahir Dündar dayanılan satış vaadi sözleşmesinin danışıklı kurulduğunu bildirerek sözleşmenin iptaline ve davacılar davasının reddine karar verilmesini istemişler, mahkemece 463 ada 21 parselde bulunan taşınmazın 5 nolu bağımsız bölümü için belirlenen arsa payının davalı/karşı davacı adına olan tapusunun iptali ile davacı/karşı davalılar adına tesciline ve karşı davanın reddine karar verilmiştir.

Hükmü davalı/karşı davacı Tahir Dündar vekili, tarafların karşılıklı olarak hükümden sonra davalarından feragat etmeleri ve ayrıca satış vaadi sözleşmesi iptal edilmiş olduğundan davacıların davasının kabulü karşı davanın reddine dair hükmün usul ve yasaya aykırı olması nedeni ile mahkeme kararının bozulmasına karar verilmesi için temyiz etmiştir.

1- Yapılan yargılamaya toplanan deliller ve tüm dosya içeriğine göre davalı/karşı davacının diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiş reddi gerekmiştir.

2- Dosyanın incelenmesinde tarafların mahkemece hüküm verildikten sonra dosyanın Yargıtay'a temyiz incelemesi için gönderilmesinden önce ayrı ayrı vermiş oldukları kimliği onamlı 10.09.2007 tarihli dilekçeleri ile davalarından feragat ettikleri görülmüştür.

HUMK. nun 91. maddesinde feragatin iki taraftan birinin netice-i talebinden vazgeçmesi olduğu belirtilmiş, 95/1. maddesinde de feragatin kati bir hükmün hukuki neticelerini hasıl edeceği hükme bağlanmıştır. Yine belirtmek gerekir ki feragatin geçerliliği karşı tarafın muvafakatine bağlı değildir. Etkisini onu yapanın tek yönlü irade beyanı ile doğurur. Bu nedenle yerel mahkeme kararının tarafların davalarından feragati hakkında mahkemesince bir karar verilmek üzere bozulması gerekir. Yargıtay'ın yerleşmiş uygulamaları da bu yoldadır. (11.04.1940 gün ve 70 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, Hukuk Genel Kurulunun 16.11.1966 gün 1438/290 ve 27.05.1992 gün 1992/2-250/364 sayılı kararları)

Sonuç: Yukarıda 1 numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı/karşı davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, hükmün 2 numaralı bent uyarınca BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine 04.02.2008 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Sayın nusret yardımcı olacağını düşündüğüm yargıtay kararlarında hukuk genel kurulu kararlarına ait esas ve karar numaraları var bunların yardımcı olacağını düşünüyorum
saygılar
Old 17-02-2010, 13:50   #10
Nusret

 
Varsayılan

Cevap veren tüm arkadaşlara teşekkür ederim. Son mesajımı yazdıktan sonra başka bir ilde oturan müvekkilim ile görüşerek boşanma davasının ilgili duruşma tutanağını istedim. Tutanak geldiğinde gördüm ki, taraflar maddi ve manevi tazminat talep etmediklerine ilişkin beyanlarının altını imzalamışlar.

Bu durumda, bizim sadece irademizin sakatlandığına dair iddiya dayanma imkanımız kaldı diye düşünüyorum. Haklı mıyım? Bu durumda, müvekkil bayanın iradesinin sakatlanması (boşanma aşamasındayken kocanın, müvekkil kadın üzerine kayıtlı olan evle ilgili bir şey talep etmeyeceğine dair beyanına güvenen müvekkilin bu beyana güvenerek maddi ve manevi tazminat ile kendi adına nafaka talep etmemesi) halini hangi delillerle ispatlayabilirim? Bilinebileceği üzere, bu türden olay ve olguların belgesi olmaz pek. Tanık beyanlarına dayanabilir miyim? Ayrıca, 20 yıllık evliliğin büyük bir kısmında kocasının hakaretlerine, aşağılamalarına, zaman zaman da fiziki şiddetine maruz kalan bir kadının, herhangi bir güvence almadan boşanma davasında maddi ve manevi tazminat talep etmemesi hayatın olağan akışına da uygun değildir. buna dahi dayanamaz mıyım?
Old 17-02-2010, 13:58   #11
Nusret

 
Varsayılan

Bir şey daha var arkadaşlar. Boşanma davasında, duruşma tutanağına geçirilip altı imzalanan bu beyen feragat sayıldığında, sonradan buna rağmen maddi ve manevi tazminat davası açılırsa, bu davanın hakimi bu durumu re'sen dikkate alır mı, yoksa davalının itirazına mı bağlıdır sonuç doğurması? Davalının itirazına bağlı ise, bu, esasa cevap süresi içinde ileri sürülmesi gereken bir ilk itiraz mıdır?
Old 17-02-2010, 14:27   #12
Av.M_K

 
Varsayılan

Sayın Nusret
İllaki dikkate alır çünkü siz boşanmayı ancak mahkeme kararı ile ispat edeceksiniz ki mutlaka hakim karar verirken boşanmaya ilişkin diğer dosyadan alıntı yapıp tazminat isteklerini bu doğrultuda değerlendirilecek
Saygılar
Old 17-02-2010, 14:50   #13
Av.M_K

 
Varsayılan

Ferağat etmekle kesin hükmün sonuçları ortaya çıkacağından bu husus sonradan yargıtay incelemesinde bile sonradan fark edilse bile bozulduğuna göre bu durum hükmü etkileyecektir.Buna ilişkin binlerce karar var. Dediğiniz gibi bu tip işlemler senede raptı bağlanamayacak işlemlerdir ki Humk ta açıkça aralarında evlilik bağı kopsa bile usul furu arasındaki muameleler tanıklada ispatlanabilir ,bundan dolayı yargılamanın yenilenmesinden başka çare olmadığını düşünüyorum ama şu durum senede karşı senetle ispat kuralınada çarpabilir zira siz aksini düşündüğünüz hile ile tazminattan ferağat durumunu duruşma tutaağında beyan ettiğniz için tanıklada ispat edilemeye bilir o zaman durum yinede aynı kapıya çıkıyorr yapacak tekşey iade-i muhakeme
saygılarımla
Old 17-02-2010, 16:49   #14
Nusret

 
Varsayılan

Yargılamanın yenilenmesini isteyemeyeceğiz. Çünkü, bu talebin ıttıladan itibaren 1 ay içinde açılması gerektiğini yazdığınıza ve bizim olayımızda eski koca tarafından gayrımenkulün yarısının istenmesine dair dava açılalı da 4-5 ay olduğuna göre, bu ıttıla, bir aydan uzun bir süre önce gerçekleşmiş demektir.

Geriye, eski kocanın açtığı davada, bu irademizin sakatlandığı iddiasını davanın reddi için ileri sürmek ve ayrıca bu gerekçeyle, boşanma davasında tazminat istememeye dair beyanın geçersizliğini ileri sürerek tazminat davası açma hakkımızın olduğu beyanıyla bu davayı açmak kalıyor.

Yorumlarımda haklı olup olmadığım konusunda yazarsanız ve bu yeni durum karşısında ne yapmam gerektiği konusunda da öneride bulunursanız. sevinirim.
Old 17-02-2010, 17:07   #15
Levent Cirit

 
Varsayılan

Sayın Nusret Bey;

Eğer boşanma davasında tarafların tazminat istemeyeceğine dair beyanlarının olduğu celsede diğer eş bunun karşılığında gayrimenkul üzerinde hak iddia etmeyeceğini de beyan etmiş ise bu durumda bunu delil gösterebillirsiniz. Ancak böyle bir durum tutanaklarda yok ise kanaatimce işiniz biraz zor.
Old 17-02-2010, 17:34   #16
Nusret

 
Varsayılan

Levent Bey, karşı tarafın böyle bir beyanı yok. Adam avukat ve sanırım eski karısını, amiyane tabirle, katagulliye getirmiş.

Peki arkadaşlar, sorunu biraz da karşı tarafın beyanlarının etkisi yönüne doğru çekip onunla ilgili bir şey sorayım:

Karşı taraf olan ve müvekkilime yıllarca eza ceza çektiren karşı taraf eski koca bir avukat. Müvekkilimle biri reşit diğeri değil iki müşterek çocukları var. Aslında haksız konumda olmasına rağmen, müvekkilim, bu konularda kendisine haksızlık yapmayacağı inancı (hemşehrilik ilişkisi, 20 yıllık bir evliliği sürdürmüş olma ve iki çocuk sahipliği gibi nedenlerle) ile onun açtığı boşanma davasına ses çıkarmayıp kabul ediyor.

Karşı taraf da, boşanma davasının duruşmasında herhangi bir nafaka, maddi ve manevi tazminat talebinin olmadığını beyan edip altını imzalıyor. Bu beyan, müvekkilimin üzerine kayıtlı olan gayrımenkulden pay talep etmeyeceği şeklinde yorumlanabilir mi?

Aslında boşanma davasının hakimi işgüzarlık edip tarafların tazminat talep etmeme ile ilgili beyanlarının altına imza attırmış. Buna, sana ne kardeşim demek lazımdı. Bu gibi durumlar, kandırılan eşlerin haklarını ellerinden alan bir işleve sahip olabiliyor işte böyle. Bunu yaptığı gibi, eşlerin adlarına kayıtlı malvarlıklarını da sorup mal paylaşımı konusunda bir anlaşmalarının olup olmadığını da sorsaydı ve bunu tutanağa geçirseydi ya, değil mi? Bu konuda boşanma davası hakiminin zorunlulukları var mı acaba? Bana sanki varmış gibi geliyor. Bu konuda arkadaşlar bir açıklama yaparlarsa sevinirim.
Old 17-02-2010, 18:45   #17
av.kadirpolat

 
Varsayılan vazgeçmek/feragat etmektir.

HUMK nın 91.maddesinde feragat, neticei talepten feragat etmek olarak ifade edilmektedir.

kelima anlamı da vazegeçmektir.

Bu anlamda Kural olarak vazgeçilen/feragat edilen hak tekrar talep edilemez. İstasinaları ve şartları vardır.

Meslektaşımızın sorusuna uyarlanacak olursa, davada söz konusu taleplerden vazgeçilmişse, (hakkını saklı tutmamışsa) vazgeçmiş sayılır. Böyle bir durumda tabiki imzalı beyanı şarttır. Protokol ile yapılan vazgeçme mahkeme huzurunda olmadığı sürece geçerli olmayacağını düşünüyorum.
Old 17-02-2010, 19:52   #18
Nusret

 
Varsayılan

Son sorumu biraz daha açayım isterseniz.

Benim müvekkilim gibi, karşı taraf da, boşanma davasının duruşmasında maddi ve manevi tazminat ile nafaka talebinin olmadığını (hoş, olsaydı da zaten alamazdı; çünkü buraya aktardıklarım da anlaşılacağı üzere kendisi haksız olan taraf oluyor) beyan ederek tutanağı imzalamış.

Bu beyan, daha sonradan müvekkilim adına kayıtlı olan garımenkulde hak idda etmesini engeller mi engellemez mi? Gayrımenkulde kendisinin de emeği olduğu iddiasıyla hak talep etme, malların paylaşımı kapsamına mı, yoksa maddi tazminat kapsamına mı girer? Bu önemli; çünkü ikincinin kapsamına girecekse, onun da g.menkulden pay talep eden davası dinlenemeyecektir.

Buna bağlı bir diğer sorum da şuydu: Boşanma davası, taraflar arasındaki malların tasfiyesini de sağlayan bir dava olmalı mıdır? Bunu sağlamamışsa, sadece tazminatla ilgili taraf beyanlarının alınması, bu olayda da görüldüğü gibi taraflar arasında mazlum ve bilgisiz durumda olanların ezilmesi ve hak kaybına uğramasıyla sonuçlanmaktadır.

Bu sorularıma acil bir cevap alabilirsem memnun olacağım. Zira, bu konuyla ilgili dava açma süresi yarın sona eriyor. (Bu türden bir davayı, boşanmanın kesinleşmesinden itibaren bir yıl içinde açma zorunluluğundan dolayı.)
Old 18-02-2010, 11:51   #19
av.kadirpolat

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Nusret
Son sorumu biraz daha açayım isterseniz.

Benim müvekkilim gibi, karşı taraf da, boşanma davasının duruşmasında maddi ve manevi tazminat ile nafaka talebinin olmadığını (hoş, olsaydı da zaten alamazdı; çünkü buraya aktardıklarım da anlaşılacağı üzere kendisi haksız olan taraf oluyor) beyan ederek tutanağı imzalamış.

Bu beyan, daha sonradan müvekkilim adına kayıtlı olan garımenkulde hak idda etmesini engeller mi engellemez mi? Gayrımenkulde kendisinin de emeği olduğu iddiasıyla hak talep etme, malların paylaşımı kapsamına mı, yoksa maddi tazminat kapsamına mı girer? Bu önemli; çünkü ikincinin kapsamına girecekse, onun da g.menkulden pay talep eden davası dinlenemeyecektir.

Buna bağlı bir diğer sorum da şuydu: Boşanma davası, taraflar arasındaki malların tasfiyesini de sağlayan bir dava olmalı mıdır? Bunu sağlamamışsa, sadece tazminatla ilgili taraf beyanlarının alınması, bu olayda da görüldüğü gibi taraflar arasında mazlum ve bilgisiz durumda olanların ezilmesi ve hak kaybına uğramasıyla sonuçlanmaktadır.

Bu sorularıma acil bir cevap alabilirsem memnun olacağım. Zira, bu konuyla ilgili dava açma süresi yarın sona eriyor. (Bu türden bir davayı, boşanmanın kesinleşmesinden itibaren bir yıl içinde açma zorunluluğundan dolayı.)

Sayın meslektaşım, tazminat talebiyle mal rejiminden dolayı talepler birbirinden farklı, "NAFAKA, MADDİ-MANEVİ TAZMİNAT TALEBİM YOK" demişse artık bu tür talepte bulunulacağını düşünmüyorum. Tazminat ile mal ve eşya talepleri farklı konulardır.

Mal rejimi davası, boşanmanın feri değildir. BU sonuca ulaşmamı sağlayan nokta da şudur; BOŞANMA KESİNLEŞMEDEN MAL REJİMİ DAVASI GÖRÜLEMİYOR.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
iptal davasından sonra tazminat istemi Selçuk Kurt Meslektaşların Soruları 6 22-09-2012 12:53
Reddedilen boşanma davasından sonra geçmesi gereken 3 yıllık süre vkguzel Meslektaşların Soruları 5 09-12-2009 12:13
boşanma davasından sonra kaçırılan eşyalar ile ilgili durum caner87 Meslektaşların Soruları 1 04-08-2008 11:51
boşanma kesinleştikten sonra tazminat ve nafaka talebi erzincan Meslektaşların Soruları 1 24-01-2008 20:42


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05601096 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.