Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

haksız haciz nedeniyle tazminat

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 26-11-2010, 10:06   #1
yelken

 
Varsayılan haksız haciz nedeniyle tazminat

merhaba ,herkese iyi çalışmalar
İsim benzerliği nedeniyle borçlu yerine sehven A şahsının aracına haciz ve yakalama konuyor.araç trafikten men ediliyor. Durum öğrenilince haciz ve yakalama aynı gün kaldırılıyor araç A'ya teslim ediliyor.A şahsı bir seyahat şirketi ile yolcu taşımak üzere anlaşma yaptığını,yolcular araçta iken aracın trafikten men edildiğini bu yüzden şirketin aynı gün anlaşmayı feshettiğini,bu olay nedeniyle ticari itibarının sarsıldığını ileri sürerek hem maddi hem manevi tazminat davası açıyor.A 'nın talep ettiği maddi zararı fahiş olduğu için rayiç bedelin araştırılması için ilgili yerlere müzekkere yazılmasını vs talep ettik fakat manevi tazminat konusu biraz karışık gibi.Manevi tazminatın şartları oluşmuş görünüyor fakat aynı gün içinde haksız durumun telafi edilmesi karşısında manevi tazminatın neye göre belirlenir?burada ispat yükü A da mıdır.bizim bu durumun aksini ispat etmemiz ne kadar mümkündür?
Old 26-11-2010, 10:28   #2
turanuzun

 
Varsayılan

Sayın Yelken umarım işinizi görürü;


Haksız Haciz Nedeniyle Tazminat

T.C.
YARGITAY
4. HUKUK DAİRESİ
E. 2001/3457
K. 2001/7134
T. 3.7.2001
DAVA : Davacı Abdullah tarafından, davalılar T.C. Ziraat Bankası Şubesi aleyhine 18.5.1999 gününde verilen dilekçe ile davalının talebi üzerine yapılan haksız haciz ve muhafaza işlemi nedeniyle maddi ve manevi tazminatın istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 6.6.2000 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davacı tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.

KARAR : Dava, haksız icra takibi ve haciz nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece dava reddedilmiş, karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Dosyadaki bilgi, belge ve açıklamalar itibariyle davacının davalı bankadan ipotek karşılığı kredi kullandığı, bu kredi borcu nedeniyle davalının davacı borçlu aleyhine hem ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takip hemde ilamsız takip yaptığı anlaşılmaktadır. İlamsız takip dosyasının incelenmesinde borçlu olan davacının ödeme emrine karşı süresinde mal beyanında bulunduğu ve ayrıca yine süresinde şikayet yolu ile ödeme emrinin ve icra takibinin iptali için İcra Tetkik Merciine başvurduğu, İcra Tetkik Merciinin 15/7/1998 tarihli kararı ile mükerrer olarak yapıldığı belirtilen ilamsız icra takibinin davacı yönünden iptaline ve şikayetin kabulüne karar verildiği, kararın Yargıtayca 28/12/1998 tarihinde onanarak kesinleştiği anlaşılmaktadır. Davacı bu davada ilamsız icra takibine ilişkin olarak otomobilinin haciz ve muhafaza işlemine tabii tutulması nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemektedir.

Haksız icra takibi ve haksız haciz yapılması işlemleri sorumluluk hukuku ilke ve kuralları gereğince haksız eylem niteliğin de olup, maddi ve manevi tazminatı gerektirdiği kabul edilmektedir. Haksız haczin, takibin kişilik hakkına saldırı oluşturduğu da belirgindir. Somut olayda davacı hakkındaki ilamsız icra takibinin icra tetkik merciince iptal edilmiş olması bu icra takibinin haksız yapıldığını göstermektedir. Otomobilin haczi işlemi ise 19/3/1999 tarihinde yani icra takibinin iptaline ilişkin kararın kesinleşmesinden sonra davalı tarafından talep edilmiş ve davacıya ait otomobilin 6/5/1999 tarihinde muhafaza altına alınarak takibin iptal edilmiş olduğunun anlaşılması üzerine 7/5/1999 tarihinde davacıya teslimine karar verilmiş olduğundan icra takibinin iptalinden sonraki aşamada haciz yapılmış olması itibariyle bu haciz işleminin de haksız olduğu kabul edilmelidir. Açıklanan şu durum karşısında hem icra takibinin hem de haciz işleminin haksız olması gözetilerek davacının maddi tazminata ilişkin istemi yönünden gerekli inceleme yapılmak suretiyle davalının maddi ve manevi tazminat ile sorumluluğuna karar verilmesi gerekmektedir. Takibin iptaline ilişkin icra tetkik mercii kararının onanmasına dair Yargıtay İlamının hernekadar taraflara tebliğ edilmediği anlaşılmakta ise de icra tetkik merciinin 15/7/1998 tarihli takibin iptaline ilişkin kararının taraflara haciz işleminden önce tebliğ edilmiş olmakla davalının takibin iptaline ilişkin mercii kararını bilerek haciz işlemi yaptığının anlaşılması karşısında yerel mahkemenin red gerekçesi uygun görülmemiştir. Şu durum karşısında yukarıda açıklandığı üzere davalının sorumluluğuna karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddedilmiş olması bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 3.7.2001 gününde oybirliğiyle karar verildi.

----------------------------------------------

YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2004/00600
Karar No: 2004/00625
Tarih: 01.12.2004
İstanbul 7. Asliye Hukuk Mahkemesi
Sayısı: 58-156
Davacı: … Ç…. San. Tic. Ltd. Şti. Vekili Av. …
Davalı: Fuat vekili Av…
İlgili Maddeler: BK m. 41, vd
Dava Konusu: Haksız Haciz Nedeniyle Tazminat
Taraflar arasındaki "maddi ve manevi tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul Asliye 7. Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 27.11.2002 gün ve 2001/689-2002/717 sayılı kararın incelenmesi Davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 06.10.2003 gün ve 5713-11158 sayılı ilamı ile;
(… 1. Dava, haksız haciz nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz olunmuştur.
Davacı, dava dışı Yalçın'ın borcu nedeniyle davacı şirkete ait işyerinde haciz yapıldığını ve makinelerine el konulduğunu; istihkak davasının lehine sonuçlandığını; ancak, haciz nedeniyle işlerinden geri kaldığını, yeni sipariş de alamadığını belirterek maddi; ticari itibarının sarsılması nedeniyle de manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
Mahkemece, istihkak davası sonucunda makinelerin davacıya iade edildiği gerekçesiyle manevi tazminat koşullarının oluşmadığı; maddi tazminat istemi bakımından ise, istihkak davasında kötüniyet tazminatı isteminin reddedildiği ve bu kararın bağlayıcı nitelikte bulunduğu belirtilerek, davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı, haczedilen eşyalar ile borçlunun bir ilgisinin bulunmadığının belirtilmesine karşın, haciz uygulaması sonucunda maddi ve manevi zarara uğradığını ileri sürmektedir. Maddi tazminat istemine esas olan zarar kalemlerini de, dava dilekçesinde açıklayıp göstermiştir. Mahkemenin, kararına dayanak yaptığı İİK.m. 97'de ön görülen tazminat, özel bir düzenleme niteliğindedir. İstihkak savına itiraz eden alacaklı veya borçlu aleyhine, yalnızca bu nedenle hükmedilmektedir. Diğer yandan, anılan istihkak davasında tazminat isteminin reddine ilişkin verilen karar, davacı tarafından temyiz edilmemiş ve yasa yolunda da incelenmemiştir. Davacı, bu davada, genel olarak davalı eyleminin haksız olduğunu ileri sürmüştür. İsteminin yasal dayanağı da, BK. m. 41 vd. hükümleridir. Bu anlamda, uğranılan zararların istenilebileceği, 24.05.1974 gün ve 1974/5-7 sayılı İBK. ile kabul edilmiştir. Mahkemenin, yasanın uygulamasına ilişkin yanılgısı ve yetersiz gerekçesi bozmayı gerektirmiştir. (HUMK. m. 428/b.1) .
2. Davacı, haksız haciz uygulaması nedeniyle manevi tazminat isteminde bulunmuştur. Haczin haksızlığı saptandığı takdirde, BK. m. 49 anlamında davacı tüzel kişiliğin manevi değerlerine dahil bulunan ticari itibarının sarsıldığının kabulü gerekir. Mahkemece, somut olaya uygun düşmeyen ve yetersiz gerekçe ile bu istemin reddi de, yasanın uygulanmasına ilişkin yanılgı (HUMK. m. 428/b.1) niteliğinde olup; bozmayı gerektirmiştir…)
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: HUKUK GENEL KURULU KARARIDava, genel hükümlere dayalı olarak açılan, haksız yere malı haczedilen üçüncü kişinin bundan doğan gerçek zararının ödetilmesine yönelik, maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
DAVACI İSTEMİNİN ÖZETİ:
Davacı Şirket vekili; fason çorap üretimi, pazarlaması ile uğraşan davacı şirkete ait işyerinde, dava dışı Yalçın'ın borcu nedeniyle haciz yapıldığını ve çorap makinelerine el konulduğunu; davacının açtığı istihkak davasının lehe sonuçlandığını; ancak, bu arada daha çok ihracatçı firmalarla olan iş bağlantılarının haciz nedeniyle kesilip, taahhütlerin yerine getirilemediği gibi yeni sipariş de alınamadığını ifadeyle, maddi zarara; çorap sektöründe tanınan ve ihracatçı firmalarla güven üzerine çalışan davacı şirketin ticari itibar kaybına uğraması, davalının kaba güce dayanarak hareket etmesi ve haczedilen şirkete ait makinelerin kendi borçlusuna ait olmadığını bildiği halde kaldırarak, sektörden davacı şirketi silmeye çalışması nedeniyle de manevi zarara uğradıklarını ileri sürerek, maddi ve manevi tazminatın haciz tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınmasına karar verilmesini istemiştir.
DAVALI CEVABININ ÖZETİ:
Davalı vekili; davanın öncelikle zamanaşımı nedeniyle reddini, davacı şirket ortakları Seyit ve Yalçın'ın müvekkilinden aldıkları çorap iplikleri karşılığında şahsi çek ve senetlerini verdiklerini, bunlar ödenmediği için icraen tahsili yoluna gittiklerini, daha önce aile apartmanlarının altında iken haciz mahalline taşınan makinelerin haczedildiğini, ancak davacı şirketin açtığı dava sonunda makinelerin şirkete ait olduğuna karar verildiğini, şirket ortağı kardeşlerin önceden beri borçlarını geciktiren, alacaklılarını oyalayan ve bu yüzden çoğu kere icralık olan bir iş geçmişine sahip olduklarını, son zamanlarda da hukuki önlem olarak davacı şirketi kurarak kendilerini bu yolla koruma yoluna gittiklerini, bu nedenle maddi ve manevi kayba uğramalarının söz konusu olmadığını, aksine makinelerini istihkak davası ile geri almalarını bir caydırıcı unsur olarak kullanarak alacaklılarına borçlarını öderken istedikleri tarihi belirleme olanağı bulduklarını, kendilerine olan borcun da halen ödenmediğini, eldeki davanın da müvekkiline bir baskı unsuru olarak açıldığını, davanın öncelikle zamanaşımı nedeniyle olmazsa da esastan reddini savunmuştur.
YEREL MAHKEME KARARININ ÖZETİ:
Yerel Mahkeme, kısa ve gerekçeli kararında; her iki talep yönünden kesin hüküm bulunduğu, zira, makinelerin haczi sebebiyle açılan istihkak davasının davacı şirket lehine sonuçlandığı, yasal yollar sonucu haczedilen makinelerin davacı şirkete teslim edildiği, bu nedenle yasal şartlar oluşmadığından manevi tazminat isteminin reddi gerektiği; ayrıca istihkak davasında davalılardan Yalçın'ın aynı zamanda davacı şirket kurucularından olduğu, davacı şirketin istihkak davasında uğradığı maddi zararı % 40 tazminat olarak istediği, bu istemin İcra Tetkik Merciince reddedilerek kararın kesinleştiği, bu ilamın eldeki davayla aynı olan tarafları bağlayıcı nitelikte olduğu, davacının ayrıca açtığı bu davadaki her iki tazminat isteminin de kesinleşmiş ilamın varlığı nedeniyle reddi gerektiği, gerekçesiyle davacı şirketin açtığı maddi ve manevi tazminat davasının reddine, karar vermiştir.
TEMYİZ İSTEMİ VE BOZMA KARARININ ÖZETİ:
Davacı vekilince, dava dilekçesi ve aşamalardaki dilekçelerde yer alan savlar ileri sürülmek suretiyle ve mahkemece delil olarak sunulan dosyaların yeterince incelenmediği, kendilerinin % 40 değil yasal % 15 tazminat istemlerinin istihkak davası ile sınırlı olarak reddedildiğinin gözden kaçırıldığı, bazı delillerinin ise hiç değerlendirmeye alınmadığı, oysa 24.05.1974 gün ve 5/7 sayılı kararında da açıkça istihkak davasında tazminat talebi reddedilen üçüncü kişinin genel hükümlere dayalı olarak ayrıca zararını isteyebileceğinin kabul edildiği, kararın buna da aykırı olduğu, ileri sürülerek temyiz edilen karar Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde aynen alınan gerekçeyle bozulmuştur.
DİRENME KARARININ ÖZETİ:
Yerel Mahkeme, istihkak davalarının maddi hukuk anlamında kesin hüküm teşkil edeceği, tarafların ve müddeabihin aynı olmasının HUMK.nun 237. maddesi anlamında kesin hükmün varlığını ortaya koyduğu, ayrıca, davacının tetkik merciinde açtığı davada fazlaya ilişkin haklarını da saklı tutmadığı, İstihkak davalarının özelliği gereği davacı tarafça maddi zararın ispatlanması koşuluyla tetkik merciinin davacı yararına % 40 dan aşağı olmamak üzere hatta ispatlanması halinde % 40'dan fazla tazminata da hükmedebileceği, davacı şirketin ise tazminat isteminin reddine ilişkin bu kararı temyiz etmemesi üzerine taraflar arasında kesin hüküm oluştuğundan olumsuz dava şartı sebebiyle maddi tazminat isteminin reddi gerektiği; tetkik merciince dinlenen tanıkların anlatımları, takibin dayanağı çeklerde borçlunun Yalçın olması kesin hüküm addolunan merci kararının gerekçesinde de borçlunun haciz mahallinde hazır bulunması davacı şirketin, borçlunun da ortağı olduğu aile şirketi olması sebebiyle tazminat isteminin reddedildiği nazara alındığında Borçlar Kanununun 49. maddesinin unsurları gerçekleşmediğinden manevi tazminat isteminin de reddi gerektiği, gerekçesiyle, önceki kararında direnmiştir.
Bu karar davacı tarafça temyiz edilmiştir.
MADDİ OLAY:
Dosya ve delil olarak ekli dosyalar içeriğine göre: Davacı limited şirket çorap imalatı ile uğraşmakta olup; alacaklı/davalı Fuat, dava dışı gerçek kişiler Yalçın ve Seyit aleyhlerine giriştiği iki ayrı icra takibi sonucunda davacı şirket adresinde bulunan çorap makinelerini haczettirerek, muhafaza altına aldırmış; davacı şirket tarafından da eldeki davanın davalısı alacaklı ve ayrıca takip borçlusu aleyhine ".. kötü niyetli olarak haciz işlemini gerçekleştiren alacaklı aleyhine, hacizli mal kıymeti üzerinden tazminata hükmedilmesine" ifadesine yer verilerek açıkça İcra ve İflas Kanunu'nun 97. maddesinin 15. fıkrasına dayalı tazminat istemini de içeren istihkak davası açılmıştır.
Bu dava sonunda İcra Tetkik Merciince; istihkak davasının kabulüne, hacizli çorap makineleri üzerindeki haczin kaldırılmasına, davacı şirketin borçlunun da ortağı olduğu aile şirketi olması, borçlunun haciz mahallinde hazır bulunması hususları dikkate alındığında davalı/alacaklı yanın kötü niyeti sabit görülmediğinden davacı yanın tazminat isteminin reddine karar verilmiş; alacaklı vekilince kabul kararı yönünden temyiz edilen, davacının ise temyiz etmediği bu karar Yargıtay incelemesinden de geçerek onanmış ve kesinleşmiştir.
Eldeki maddi ve manevi tazminat istemli dava ise anılan kararın kesinleşmesinden sonra genel hükümlere dayanılarak açılmıştır.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; üçüncü kişi davacı şirketin, daha önce icra tetkik merciinde görülüp kesinleşen istihkak davasında istihkak iddialarının kabul edilmesine karşın, İcra ve İflas Kanunu'nun 97. maddesinin 15. fıkrasına dayalı tazminat isteminin reddedilmiş olmasının eldeki genel hükümlere dayalı maddi ve manevi tazminat davaları yönünden kesin hüküm teşkil edip etmeyeceği ve bu istemlerin reddine de dayanak alınmasının olanaklı olup olmadığı, noktasında toplanmaktadır.
GEREKÇE:
Davacı vekilinin maddi tazminata yönelik temyiz itirazları yönünden;
Öncelikle; istihkak davasında redde konu olan ve eldeki davada mahkemece kesin hüküm oluşturduğu kabul edilen tazminatın hukuki niteliği üzerinde durmakta yarar vardır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 97. maddesinin 15. fıkrasında aynen; "İstihkak davası sabit olur ve birinci fıkra gereğince istihkak iddiasına karşı itiraz eden alacaklı veya borçlunun kötü niyeti tahakkuk ederse haczolunan malın değerinin yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere itiraz edenden tazminat alınmasına asıl dava ile birlikte hükmolunur." hükmüne yer verilmiştir.
Görüldüğü üzere; bu hüküm, tümüyle takip hukukunun özelliği ile ilgili olup, yine bu özellikle sınırlı olarak değerlendirilmelidir. Eş söyleyişle, anılan tazminat, takip hukuku prosedürü içinde yer alan, kendine özgü nitelik ve koşulları bulunan özel bir düzenleme niteliğindedir. Zira, istihkak savına itiraz eden alacaklı veya borçlu aleyhine, istihkak davacısı lehine, yalnızca kötü niyet koşuluna bağlı olarak ve haczedilen malın değeri üzerinden yasada belirtilen orandan aşağı olmamak üzere hükmedilmektedir.
Nitekim, İcra ve İflas Kanunu'nun 97. maddesinin 13. fıkrasında istihkak davalıları lehine, 15. fıkrasında da istihkak davacıları lehine getirilen tazminat hükümlerinin getiriliş nedeni de yasa koyucu tarafından, alacaklı veya borçlunun üçüncü kişinin istihkak iddiasına itiraz ederek onu kötü niyetle ve haksız yere maddi ve manevi masrafa, külfete ve zarara sokmasını, üçüncü kişinin de haksız yere istihkak iddia ve davasında bulunarak, alacaklının alacağının tahsilini geciktirmesini, muvazaa teşebbüslerini önlemek ve icra işlemlerinin Devletin de ilgili olduğu iktisadi düzen bakımından haklı bir nizam, çabukluk ve emniyet içinde cereyan etmesini temin etmek şeklinde açıklanmış ve ortaya konulmuştur. Ortaya konulan bu amaçlar tıpkı İcra ve İflas Kanunu'nun 67, 69, 72 vs. bazı diğer maddelerinde de yer verilen tazminatların konuluş amaçları gibi tümüyle kanunun kendine özgü nitelik ve düzeni, kısacası sadece icra prosedürü içinde değerlendirme yapılması gereğini ortaya koymaktadır.
İstihkak davasında istihkak davacısı tarafından talep edilen tazminatın reddedilmesinin, davacının genel hükümler dairesinde gerçek zararının tazminine yönelik isteklerinin dinlenmesine engel teşkil edip etmeyeceği, daha önce daireler arasında içtihat aykırılığına neden olmakla içtihatların birleştirilmesi yoluna gidilmiş ve Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 24.05.1974 gün ve 1974/5 E.-1974/7 K. sayılı kararıyla; "Borçlu hakkında yapılan bir icra kovuşturması sırasında haksız yere malı haczedilen üçüncü kişilerin bu yüzden doğan gerçek zararlarının ödetilmesini, İcra ve İflas Kanunu'nun 97. maddesinde öngörülen özel hüküm dışında genel hükümlere göre genel mahkemelerde ayrıca dava açarak isteyebilecekleri" kabul edilmiştir.
Anılan bu kararın gerekçesinde de; İcra ve İflas Kanunu'nun 97. maddesinin 15. fıkrasında yer alan tazminat sözcüğünün, tabanı haczedilen malın değerinin % 15'inden aşağı olmayan götürü bir tazminatı ifade ettiği gerçek zararı karşılamak gibi bir amacı taşımadığı, dolayısıyla gerçek zararın ayrıca istenmesine engel oluşturmayacağı, ifade olunmaktadır.
Sonuç itibariyle; İcra ve İflas Kanunu'nun 97. maddesinin 15. fıkrasındaki tazminat icra hukukuna özgü götürü bir tazminat niteliğinde olup, genel hükümlere dayanılarak açılan gerçek zararın tazminine yönelik davalar yönünden engel oluşturmayacağı gibi ile bu davalar ile tarafları aynı olsa bile konusu ve yasal dayanakları itibariyle benzerlik taşımamaktadır.
Yeri gelmişken, genel hükümlere dayalı tazminat davalarının hukuksal nitelikleri üzerinde de kısaca durulmalıdır.
Hukukumuzda genel kural haksız eylemleri veya haksız zenginleşmesi nedeniyle bir başkasının zararına neden olan kimsenin bu zararın tazmini ile yükümlü olmasıdır. Zarar kavramı ise maddi ve manevi olmak üzere iki türlüdür. Zarar sadece kötü niyetten değil, bir çok durumda olduğu gibi ihmal, tedbirsizlik gibi başka nedenlerden de doğabilir. Zarar kavramı burada icra işlemleri ile sınırlı olmayıp, istihkak davasının sona ermesinden sonra ortaya çıkan nedenleri de içine alabilir. Gerçek zarar, her zaman daha geniştir ve zarara uğrayanın tatmin biçimi de yukarıda ayrıntısı açıklanan götürü tazminattan farklı olarak sadece icra hukuku prensiplerine bağlı olmaksızın objektif ölçüler çerçevesinde genel hukuk kurallarıyla belirlenir.
Somut olaya gelince; davacı genel mahkemede açtığı dava ile Borçlar Kanunu'nun 41. maddesine dayanarak uğradığı gerçek maddi zararlarının tazminini istemiştir. Davalı eyleminin genel olarak haksızlığına dayanan davacının bu isteği sadece davalı yanın kötü niyeti ile sınırlı olmadığı gibi haczedilen malın değeriyle de sınırlı değildir.
Bu nedenle; icra prosedürü içinde yer alan götürü tazminat niteliğindeki İcra ve İflas Kanunu'nun 97/15. maddesine dayalı tazminat isteminin reddi ve bu kararın kesinleşmiş olmasının eldeki dava yönünden kesin hüküm teşkil ettiğini kabule olanak bulunmamaktadır. Zira, yukarıda açıkça ifade olunduğu üzere her iki davanın dava konuları ve yasal dayanakları farklıdır.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak işin esasına girilip genel hükümler çerçevesinde davanın çözümlenmesi gerekirken, kesin hükmün varlığına dayanılarak davanın reddine ilişkin önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olup, direnme kararı bozulmalıdır.
Davacı vekilinin manevi tazminata yönelik temyiz itirazlarına gelince;
Haksız yere malı haczedilen üçüncü kişi durumundaki davacı şirket, bundan doğan gerçek zararının ödetilmesine yönelik olarak sadece maddi değil, Borçlar Kanunu'nun 49. maddesine dayanarak manevi tazminat isteminde de bulunmuştur.
Yukarıda maddi tazminata ilişkin açıklamalarda da yer verildiği gibi, bir icra takibi sırasında haksız yere malı haczedilen üçüncü kişinin bu yüzden doğmuş olan gerçek zararı maddi olabileceği gibi manevi de olabilmektedir. Dolayısıyla, malının haksız yere haczedildiğini ileri süren üçüncü kişi kural olarak manevi tazminat isteminde de bulunabilir. Diğer yandan, İstihkak davası ile birlikte tetkik merciinde karara bağlanan tazminat davasının ret kararı ile sonuçlanıp kesinleşmiş olmasının, genel hükümlere dayanılarak açılan bu manevi tazminat istemi yönünden de kesin hüküm oluşturmayacağı az yukarıda açıklandığı üzere belirgindir. Zira, dava nedenleri, yasal dayanakları, istem sonuçları ve uygulanacak yasa kuralları tümüyle birbirinden farklıdır. Unutulmamalıdır ki, manevi tazminat; haksız eylem sonucunda uğranılan kişilik değerlerindeki azalma şeklinde gerçekleşen zararın giderilmesi amacına yönelik tazmin biçimidir.
Kuralı bu şekilde ortaya koyduktan sonra somut olaya bakıldığında, mahkemece davacının manevi tazminat istemine dayanak aldığı hususlar irdelenmeden, yasal değerlendirme yapılmadan kesin hüküm oluşturduğu da vurgulanmak suretiyle, sırf istihkak davası içinde istenilip reddedilen tazminat davasının kötü niyetin yokluğuna dayanan ret gerekçelerinin esas alınması ve yine sadece bu nedenlere dayanılarak manevi tazminat isteminin reddedilmesi yerinde değildir.
Mahkemece yapılacak iş; haczin haksızlığının anlaşılması durumunda istihkak davasında verilen ret kararı ile bağlı kalınmaksızın, davacının ticari şirket niteliği de gözetilerek, tüzel kişiliğin manevi değerlerine dahil bulunan ticari itibarının sarsılıp sarsılmadığının Borçlar Kanunu'nun 49. maddesi çerçevesinde değerlendirilmesi, manevi tazminatın koşullarının açıkça bu ilkeler gözetilerek gerçekleşip gerçekleşmediği konusunda bir sonuca varılması olmalıdır.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olup, direnme kararı açıklanan bu değişik gerekçe ile bozulmalıdır.
Sonuç: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının, maddi tazminata ilişkin kısmının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda 1. maddede gösterilen nedenlerden dolayı oybirliği ile; manevi tazminata ilişkin kısmının ise yukarıda 2. maddede gösterilen nedenlerden dolayı oyçokluğu ile HUMK.nun 429. maddesi gereğince (BOZULMASINA) , istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine.

-------------------------------------------------------------

T.C.
YARGITAY
4. HUKUK DAİRESİ
E. 2003/12457
K. 2004/1847
T. 19.2.2004
DAVA : Davacı Keskin Yılmaz vekili Avukat Ramazan Yıldız tarafından, davalı Tarım Kredi Koop. Müdürlüğü aleyhine 25/11/2002 gününde verilen dilekçe ile haksız haciz nedeniyle maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 3/7/2003 günlü kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.

1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan öteki temyiz itirazları reddedilmelidir.

2-Davacının diğer temyiz itirazlarına gelince; dava, haksız icra takibi ve haksız haciz nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz olunmuştur. Davacı Keskin Yılmaz, annesi olan dava dışı Huri Yılmaz adına adı geçenin vekili sıfatıyla davalı Kooperatif'ten kredi alındığını ve kredi sözleşmesini vekil sıfatıyla imzaladığı, borçlu olmadığı halde kendisi hakkında icra takibi yapılarak üçüncü kişilerde bulunan alacağı üzerine haciz konulduğunu belirterek maddi ve manevi tazminat isteminde bulunmuştur. Dosya içerisinde bulunan İcra Müdürlüğü ve İcra Tetkik Mercii dosyalarından davacı aleyhine girişilen icra takibinin iptal edildiği, davalının davacı hakkında yaptığı icra takibi ve uygulanan haczin haksız olduğu anlaşılmaktadır. Haksız icra takibi nedeniyle davalı yan kusursuz sorumludur. Bu durumda olaya uygun düşecek miktarda manevi tazminat takdirine karar verilmesi gerekirken manevi tazminat isteminin de tümden reddedilmesi doğru değildir. Kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, öteki temyiz itirazlarının (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle reddine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 19/2/2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Old 26-11-2010, 17:33   #3
yelken

 
Varsayılan

sayın turanuzun öncelikle ilginiz için teşekkür ederim fakat bu kararların davacı lehine olduğu görülüyor.bizdeki olay ise tam tersi.biz maddi ,manevi tazminata yer olmadığını ya da talep edildiği kadar fahiş oranda bir tazminat gerekmediğini nasıl ileri sürebiliriz ne yapmamız gerekiyor? bu noktada kitlenmiş durumdayız.
Old 18-10-2016, 13:33   #4
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan

T.C
YARGITAY
4. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO:2016/1361
KARAR NO:2016/3788
KARAR TARİHİ:23/03/2016

Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ..... aleyhine 15/10/2012 gününde verilen dilekçe ile haksız haciz nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 26/06/2015 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.

Dava, haksız icra takibi nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, istemin reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Dosya kapsamına göre; davacının satın aldığı 3G kampanyasının Tüketici Sorunları Hakem Heyeti kararıyla iptal edildiği, davalının bir kısım faturaların ödenmediği gerekçesiyle davacı hakkında... 3. İcra Dairesinin 2010/7925 sayılı dosyası ile icra takibi başlattığı, takibin kesinleşmesi üzerine davacının evinde haciz ve muhafaza işlemi yapıldığı, ayrıca davacının maaşına haciz konulduğu, davacı tarafından davalı hakkında açılan menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda...3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/994 esas, 2012/143 karar sayılı kararı ile davacının takip dosyası nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine ve davacı tarafından davalıya ödenen miktarın istirdadına kesin olarak karar verildiği, bu şekilde yapılan icra takibinin ve yapılan haciz işleminin haksız olduğu anlaşılmaktadır. Davacı hakkında yapılan haksız icra takibi ve haciz işleminin davacının kişilik haklarına saldırı oluşturacağı şüphesizdir. Mahkemece, davacı yararına uygun bir miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile istemin tümden reddedilmesi doğru değildir. Kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.

SONUÇ :Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA; bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 23/03/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Haksız tutuklama nedeniyle tazminat Av.Günar Meslektaşların Soruları 7 25-04-2012 20:40
haksız haciz ve muhafaza nedeniyle maddi ve manevi tazminat nurigüzel Meslektaşların Soruları 2 25-09-2009 21:24
AİHM de haksız tutuklama nedeniyle tazminat avsebnemturan Meslektaşların Soruları 2 09-07-2009 15:47
haksız tutuklama nedeniyle tazminat avsebnemturan Meslektaşların Soruları 2 20-08-2008 22:49
Haksız Tutuklama Nedeniyle Tazminat R.K.A. Meslektaşların Soruları 2 06-03-2008 23:43


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05986404 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.