Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

İcra kefili-Taahhüdü ihlal

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 25-02-2009, 09:44   #1
cmuk

 
Varsayılan İcra kefili-Taahhüdü ihlal

Sayın Meslektaşlarım, bir icra dosyasında haciz anında borçlunun eşi icra kefili oldu ve borcu ödeyeceğine dair taahhütte bulundu. Tahhüt geçerli şekilde zapta geçirilip imzalandı. (Kefalet harcı da yatırıldı.)Günü geldiğinde borç ödenmedi. Biz de taahhütte bulunan borçlunun eşini şikayet ettik. Burada kefile ödeme emri çıkarıp kefil açısından takibin kesinleştirilmesi işlemi yapılmadı.Kefil İcra mahkemesinde ceza aldı. Ancak Ağır ceza Mahkemesine ödeme emri çıkarılıp takip kendi açısından kesinleştirilmediği bahsiyle itiraz etmiş. Bu durumda gözümüzden kaçan eksiklik neticesinde büyük ihtimalle itirazları kabul edilecek. Bundan sonra tekrar ödeme emri çıkarıp kefili şikayet etme gibi bir hakkımız olur mu? yada itiraz kabul edilirse ve kefilin cezası kalkarsa daha sonra taahhüdü tekrar işleme koymanın bir yolu var mı?
Old 25-02-2009, 11:47   #2
Av. Asena

 
Varsayılan

Haciz sırasında icra kefili olan kişiye en kısa sürede icra emri gönderilmesi gerekmektedir. Bildiğiniz gibi hukukumuzda usuli işlemler önemlidir. Kefile icra emri gönderilmesi ve kesinleşmesinin beklenilmesi gerekmektedir.

Haciz sırasında alınan taahhüdün geçerli olmadığına dair birçok mahkeme kararı ve Yargıtay kararı var. Haciz sırasında baskı altında alınan taahhüdün geçerli olmadığı, kaldı ki taahhüt için dosya borcunun hesaplanması gerektiği, dosya borcunu oluşturan noktaların tek tek tespit edilip haciz tutanağına yazılması gerektiği kararlarda belirtilmiştir. Bir başka ifade ile, haciz tutanağına genelde borcun ..... miktarı .... tarihte, ...miktarı .... tarihte vs gibi ifadeler yazıldığı, bunun da dosya borçlusu için ya da kefil olan kişi için geçerli olmadığı, asıl borç, vekalet ücreti, faiz, masraf ve harcın açıkça yazılması gerektiği belirtilmiştir. Aksi halde mahkemeler kolay kolay ceza vermiyorlar. Bir de borçlunun icra dairesine gelerek taahüütte bulunması var ki işte borçlunun bundan kaçarı olmuyor, bu pozisyonda kesin ceza çıkıyor(yine açıkça tüm borcu oluşturan kalemler yazılmalı). Ancak sizin durumunuzda mahkemeden ceza kararı almanızı şans olarak görüyorum.

Taahhüdü ihlalde şikayet için süreniz ihlal tarihinden itibaren üç ay. Eğer borcu taksitlere bağlamışsanız, her taksit için ayrı ayrı üç aylık süreniz var. Bu süreler hak düşürücüdür. İlk taksit için süresi içindeyseniz(üç aylık süre) hemen tebliğe çıkarıp kesinleştirmeye çalışın. Eğer üç aylık süreyi geçirdiyseniz, hak düşürücü süre olduğundan ikinci taksitin ödenmemesi halinde şikayet yolunu kullanabilirsiniz.

Ancak bunları yazarken aklıma bir husus takıldı, usuli işlemlerin tamamlanmadığından hareketle, alınan taahhüdün geçersizliğinden, doğmadığından bahsedebilir miyiz? Kesinleşmemiş icra kefilliği için taahhüt alınmış ve şikayet konu yapılmış..vs (bir düşünce)

Süreleri dikkate alarak, hızlı bir şekilde tebligat yapıp, ikinci taksit için harekete geçmenizi öneririm. (Eğer ki borç taksitlere bağlanmışsa) Taksitlere bağlanmamışsa ve bu süreçte süre geçtiyse hak düşürücü süre nedeniyle tekrar şikayet hakkınızı kaybersiniz, diye düşünüyorum.
Old 25-02-2009, 12:32   #3
semaakd

 
Varsayılan

bende taahhüt için ceza alsa ve ceza aldıktan sonra ödese bile bir sonraki taksitte eğer tekrar taahhüdü ihlal suçu oluşursa o zaman ayrı bir dava değil aynı şikayet üzerinden devam etmeniz gerektiğini biliyorum. dolayısıyla icra kefilinizin taahhüdü ihlal suçu itiraz ile kalksa bile daha sonra devam etme hakkınız var.. diyorum..
Old 25-02-2009, 12:37   #4
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Asena
Ancak bunları yazarken aklıma bir husus takıldı, usuli işlemlerin tamamlanmadığından hareketle, alınan taahhüdün geçersizliğinden, doğmadığından bahsedebilir miyiz? Kesinleşmemiş icra kefilliği için taahhüt alınmış ve şikayet konu yapılmış..vs (bir düşünce)

Mesajın bu bölümüne katılıyorum. Kefil hakkında henüz bir takip bulunmamaktadır. İcra emri tebliğ edildikten sonra taahhüt verilseydi, o zaman suç oluşacaktı.
Old 25-02-2009, 14:24   #5
cmuk

 
Varsayılan

[Bu durumda taahhüdü canlandırmak için yapılabilecek bir şey var mı? (tek bir tahhüt var)
Old 25-02-2009, 14:28   #6
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan cmuk
[Bu durumda taahhüdü canlandırmak için yapılabilecek bir şey var mı? (tek bir tahhüt var)

İcra emrini tebliğ ettirdikten sonra tekrar kefile hacze gidilip, yeni taahhüt almaktan başka yol göremiyorum.
Old 25-02-2009, 14:35   #7
Avukat Hakan Eren

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Asena
...Haciz sırasında alınan taahhüdün geçerli olmadığına dair birçok mahkeme kararı ve Yargıtay kararı var. Haciz sırasında baskı altında alınan taahhüdün geçerli olmadığı,...

Sayın Av.Asena,

Ya bu bilginizi gözden geçirmenizi ya da emsal olabilecek bir Yargıtay kararı sunmanızı rica edeceğim.

Taahhüdün sıkı şekil şartlarına tabi olduğu konusunda sizinle hemfikirim ama haciz esnasında baskı vs. görüşü bana doğru gelmiyor.

Diğer adı "Cebri icra hukuku" olan bir hukuk dalında haciz esnasındaki taahhüdü "baskı" nedeni ile kim geçersiz sayıyor gerçekten merak ettim.

Selam ve saygılarımla...
Old 25-02-2009, 15:12   #8
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan cmuk
Sayın Meslektaşlarım, bir icra dosyasında haciz anında borçlunun eşi icra kefili oldu ve borcu ödeyeceğine dair taahhütte bulundu. Tahhüt geçerli şekilde zapta geçirilip imzalandı. (Kefalet harcı da yatırıldı.)Günü geldiğinde borç ödenmedi. Biz de taahhütte bulunan borçlunun eşini şikayet ettik. Burada kefile ödeme emri çıkarıp kefil açısından takibin kesinleştirilmesi işlemi yapılmadı.Kefil İcra mahkemesinde ceza aldı. Ancak Ağır ceza Mahkemesine ödeme emri çıkarılıp takip kendi açısından kesinleştirilmediği bahsiyle itiraz etmiş. Bu durumda gözümüzden kaçan eksiklik neticesinde büyük ihtimalle itirazları kabul edilecek. Bundan sonra tekrar ödeme emri çıkarıp kefili şikayet etme gibi bir hakkımız olur mu? yada itiraz kabul edilirse ve kefilin cezası kalkarsa daha sonra taahhüdü tekrar işleme koymanın bir yolu var mı?

Burada kafama takılan bir husus var.

İİK.340. maddede "Taahhüdü ihlal" suçu tanzim edilmiş olup, madde içeriğinde "Borcunu ödemeyen borçlu" dan bahsedilmektedir. İcra kefili, ne zaman dosyanın borçlusu haline gelir? Bu soruya cevap aramak doğru olur.

İcra kefili olan 3. kişilerin asıl borçlu hakkında takibin kesinleşmesi halinde kefaletinin geçerli olacağı ve icra kefaletine ilişkin tutanağın ilam hükmünde sayılıp, icra emrinin icra kefiline tebliğ edilmesi ile sonuç duğuracağı (İİK.38'de( Yargıtay'ın bir çok kararında istisnasız biçimde ve açıkça belirtilmiştir.

O halde, bir başkasının borcu için haciz mahallinde kefalet veren 3. kişinin İİK:340. madde dairesinde zikredilen -taahhüdünü ihlal eden-"borçlu" durumuna düşmesi için öncelikle icra emrinin icra kefiline tebliğe çıkarılmış olması gerekir kanaatindeyim.

Başka bir ifade ile, icra emri kendisine tebliğ edilmedikçe icra kefili bakımından kefaletin talep edilebilir bir borç içermeyeceği kanaatindeyim. Bunun doğal sonucu olarak da, icra emri çıkarılmayan icra kefilinin "taahhüdü ihlal" suçunda belirtilen "borçlu" haline gelemeyeceği düşüncesindeyim.
Old 25-02-2009, 15:21   #9
Av.Mustafa yağan

 
Varsayılan İcra emri teblig edilip kesinleşmezse taahhüt geçersiz..

icra kefiline icra teblig edilecek...takip kesinleşecek ondan sonra taahhüt verilirse geçerli ollacak..haciz sırasında bu şekilde kefil tarafından verilecen taahhüt takip kesinleşmedigi için geçersizdir...yargıtay uygulaması bu yönde...taahhüdün tarihi geçtigi için kesinleştikten sonra yeni bir taahhüt almazsanız eski taahhüt geçerli değil...
Old 25-02-2009, 15:23   #10
Av.Mustafa yağan

 
Varsayılan

kefil yönünden icra kefili olduğu haciz sırasında alınan taahhüt takip kesinleşmeden alındığı için geçersiz..borçlular yönünden geçerlidir..ihtiyati haciz sırasında verilen taahhütler hariç...
Old 25-02-2009, 16:04   #11
cmuk

 
Varsayılan

Sayın Saim in cevabı çerçevesinde durumu biraz daha açtığımda şunu görmekteyim.
İcra kefaletinin şekli hakkında İİK’nda özel bir hüküm bulunmadığından, BK.nun 483 ve takip eden maddeleri hükümleri gözetildiğinde, yazılı şekilde olması ve kefalet taahhüdünün altında kefilin imzasının bulunması yeterlidir.Olayda taahhütte bulunan 3. kişi borçlunun eşidir. Tarafımızca 3. kişi kefile icra emri çıkmamış olsa bile bence 3. kişi haciz esnasında borcun varlığının farkına varmıştır. Ayrıca haciz tutanağında borcu kabul ettiğine, kefilliğin ve taahhüdün sorumlulukları kendisine ihtar edildiğine göre daha bir de kendisine icra emri çıkartılması zorunluluğunun hukuki mantığına aklım yatmıyor. Zaten taahhüt alınırken borcun son durumu ve kalem kalem dökümü de tutanağa geçmiştir. Bu durumda tahhütte bulunan, neye ilişkin taahhütte bulunduğuna vakıf olmuştur. Kaldı ki BK 483 hükmü de kanaatimce bu yöndedir. En azından ben şimdilik bu şekilde yorumladım ve konu ile alakalı olduğunu düşündüğün 2003 tarihli bir yargıtay kararı buldum.Yargıtay 12. HD 2003/22124 E, 2003/26064 K, 22.12.2003 tarihli kararı.
Konu ile ilgilenenler bir de bu karar ve BK 483 çerçevesinde değerlendirmelerini paylaşırlar ise çok memnun olurum.
Old 25-02-2009, 16:15   #12
Av. Asena

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Hakan EREN
Sayın Av.Asena,

Ya bu bilginizi gözden geçirmenizi ya da emsal olabilecek bir Yargıtay kararı sunmanızı rica edeceğim.

Taahhüdün sıkı şekil şartlarına tabi olduğu konusunda sizinle hemfikirim ama haciz esnasında baskı vs. görüşü bana doğru gelmiyor.

Diğer adı "Cebri icra hukuku" olan bir hukuk dalında haciz esnasındaki taahhüdü "baskı" nedeni ile kim geçersiz sayıyor gerçekten merak ettim.

Selam ve saygılarımla...

Sayın Eren,

Haciz sırasında alınan tahhüdün geçerliliği konusunda sıkıntılar var. Ankara'da mesleğimi icra ettiğim sırada taahhüt ile ilgili sorunlar yaşadım. Mahkeme, haciz sırasında menkul malların muhafazası baskısı altında kaldığı (kanunun tanıdığı yetki ile işimizi yapmamıza rağmen), taahhütte bulunan borçlunun dosya borcunu oluşturan tüm kalemleri ve miktarları bilmesi gerektiği, bu hususların tutanağa yazılması gerektiğinden bahisle ceza vermiyordu. Cebri icra hukuku diyorsunuz, kesinlikle katılıyorum. Borcunu ödemeyen borçluya karşı yasal yollara müracaat etmek, devletin yardımını almak, borcun devletin cebri ile ödenmesini sağlamak için girişilen bu yolda maalesef -ben denk geldim belki- hakimler, "haciz sırasındaki psikolojik baskı" nedeniyle -sanki yapılan icra takibi baskı değilmiş gibi- taahhüt verildiğini, bu taahhüdün geçersiz olduğunu, o nedenle ceza verilmeyeceğini belirtiyorlardı. Sebep? Bu işte! Taahhüdü kendi iradesi ile vermemiş olduğunu beyan etmesi, baskı altında kaldığını ifade etmesi hakimler-dediğim gibi, ben denk geldim sanırım- tarafından kabul gören bir açıklama.. Ben de bu yüzden taahhüt almamaya karar verdim. Ama hala ceza verilebiliyorsa denemeye değer Kararları da en kısa zamanda buraya aktarırım.

Alıntı:
Yazan Saim
O halde, bir başkasının borcu için haciz mahallinde kefalet veren 3. kişinin İİK:340. madde dairesinde zikredilen -taahhüdünü ihlal eden-"borçlu" durumuna düşmesi için öncelikle icra emrinin icra kefiline tebliğe çıkarılmış olması gerekir kanaatindeyim.


Bu arada, mesajımı yazarken es geçtiğim ve fakat "bir düşünce" olarak nitelendirdiğim kısım için, üstadlarımın mesajlarını okuyunca fark ettiğim bir hususu belirtmek istiyorum. İcra kefili olan kişinin, dosya borcunda kefil olarak yer alabilmesi için kesinleşme şartı gerekmektedir. Dolayısıyla, bu kişinin o an vereceği taahhüdün bir anlamı yoktur. Zira kefilliği kesinleşmemiştir. Sayın Saim Beyin düşüncesine katılıyorum. İşbu sebeple, 2 numaralı mesajda yazdığım beyanlarımı düzeltiyorum.
Old 25-02-2009, 16:23   #13
Avukat Hakan Eren

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Asena
Sayın Eren,

Haciz sırasında alınan tahhüdün geçerliliği konusunda sıkıntılar var. Ankara'da mesleğimi icra ettiğim sırada taahhüt ile ilgili sorunlar yaşadım. Mahkeme, haciz sırasında menkul malların muhafazası baskısı altında kaldığı (kanunun tanıdığı yetki ile işimizi yapmamıza rağmen), taahhütte bulunan borçlunun dosya borcunu oluşturan tüm kalemleri ve miktarları bilmesi gerektiği, bu hususların tutanağa yazılması gerektiğinden bahisle ceza vermiyordu. Cebri icra hukuku diyorsunuz, kesinlikle katılıyorum. Borcunu ödemeyen borçluya karşı yasal yollara müracaat etmek, devletin yardımını almak, borcun devletin cebri ile ödenmesini sağlamak için girişilen bu yolda maalesef -ben denk geldim belki- hakimler, "haciz sırasındaki psikolojik baskı" nedeniyle -sanki yapılan icra takibi baskı değilmiş gibi- taahhüt verildiğini, bu taahhüdün geçersiz olduğunu, o nedenle ceza verilmeyeceğini belirtiyorlardı. Sebep? Bu işte! Taahhüdü kendi iradesi ile vermemiş olduğunu beyan etmesi, baskı altında kaldığını ifade etmesi hakimler-dediğim gibi, ben denk geldim sanırım- tarafından kabul gören bir açıklama.. Ben de bu yüzden taahhüt almamaya karar verdim. Ama hala ceza verilebiliyorsa denemeye değer Kararları da en kısa zamanda buraya aktarırım.



Bu arada, mesajımı yazarken es geçtiğim ve fakat "bir düşünce" olarak nitelendirdiğim kısım için, üstadlarımın mesajlarını okuyunca fark ettiğim bir hususu belirtmek istiyorum. İcra kefili olan kişinin, dosya borcunda kefil olarak yer alabilmesi için kesinleşme şartı gerekmektedir. Dolayısıyla, bu kişinin o an vereceği taahhüdün bir anlamı yoktur. Zira kefilliği kesinleşmemiştir. Sayın Saim Beyin düşüncesine katılıyorum. İşbu sebeple, 2 numaralı mesajda yazdığım beyanlarımı düzeltiyorum.

O icra hukuku ki, yeri geldiği zaman kişiyi özgürlüğünden yoksun bırakıyor, "haciz esnasında baskı"dan bahisle taahhüdü geçersiz saymak akıl alır gibi değil.

Bahsettiğiniz yönde yerel mahkeme kararları ben de duydum (görmedim) ama Yargıtay'ın böyle bir hukuksuzluğa ortak olacağına ihtimal vermiyorum.

Bu arada, alacağın tüm fer'ilerini kapsar şekilde taahhütte bulunma şartı bazen yanlış anlaşılıyor.

Sanki borçluya "senin asıl borcun şu kadar, faizi şu kadar tahsil harcı şu kadar vs." gibi bir açıklamanın tefhimi zorunlu imişçesine yorumlar yapılıyor.

Halbuki önemli olan borçlunun taahhütte bulunurken toplam rakamın bu fer'ileri de kapsamış olması; daha doğru bir ifade ile taahhüt alınmadan önce "kapak hesabı"nın yapılmış olmasıdır.

Bu yapılmış ise şart yerine getirilmiştir.

Tüm üyelere selam ve saygılarımla...
Old 25-02-2009, 17:39   #14
av.duuuyguuu

 
Varsayılan

Sayın Eren,
Maalesef Sayın Av.Asena'nın haciz esnasında alınan taahhütlerle ilgili belirttiği husular doğru. Ankara adliyesinde bu haciz esnasında borçlunun baskı altında olduğu ve bu yüzden ödeme taahhüdünde bulunduğundan bahisle ceza çıkmıyor. Borçluya hiçbir ödeme emri tebliğ edilmeden yapılan ihtiyati haciz sırasında borçlunun haciz baskısını üzerinde hissederek ödeme taahhüdünde bulunduğu kabul edilebilirse de borçtan haberdar edilerek, kendisine ödeme emri gönderilen, bu borca hiçbir şekilde itiraz etmeyen borçlu zaten haciz baskısına hazır beklemektedir, Borcunu ödemediği takdirde malları haczedilerek borç miktarının karşılanacağını bilmektedir. Ancak kararlar bu yönde değil. yaptığımız birçok şikayet sonuçsuz kaldı ve itirazlarımız da olumlu sonuçlanmadı. Başka şehirlerde cezaların çıktığını duydum ancak Ankara adliyesinde zor. haciz sırasında alınan taahhütlerin baskı unusur nedeni ile geçerli olmadığına ilişkin birçok yargıtay kararı var.bunları en kısa zamanda ekleyeceğim. bu durumda borçluyu ödeme yapmaya zorlayacağımız hiçbir müessese kalmıyor.
Old 25-02-2009, 17:56   #15
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Hakan EREN
Sayın Av.Asena,

Ya bu bilginizi gözden geçirmenizi ya da emsal olabilecek bir Yargıtay kararı sunmanızı rica edeceğim.

Taahhüdün sıkı şekil şartlarına tabi olduğu konusunda sizinle hemfikirim ama haciz esnasında baskı vs. görüşü bana doğru gelmiyor.

Diğer adı "Cebri icra hukuku" olan bir hukuk dalında haciz esnasındaki taahhüdü "baskı" nedeni ile kim geçersiz sayıyor gerçekten merak ettim.

Selam ve saygılarımla...

Sizin ve Sayın Asena'nın da katıldığı aşağıdaki forumda konuyu tartışmışız.

http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=6151
Old 25-02-2009, 18:33   #16
Av. Asena

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan av.duuuyguuu
Sayın Eren,
Maalesef Sayın Av.Asena'nın haciz esnasında alınan taahhütlerle ilgili belirttiği husular doğru. Ankara adliyesinde bu haciz esnasında borçlunun baskı altında olduğu ve bu yüzden ödeme taahhüdünde bulunduğundan bahisle ceza çıkmıyor.

Sayın av.duyguuu, destek için teşekkürler İl bazlı uygulama mı, yoksa bölge bazlı uygulama mı yapılıyor bilmiyorum ama en kısa zamandan bulunduğum yerde de (Tekirdağ ve Çorlu bölgesinde) bu konuda bir araştırma yapacağım.

Sayın Ergin'in vermiş olduğu linkte de yapılan tartışmalarda, Yargıtay'ın belli başlı üç şartı aradığı belirtilmiş.Bu düşünceye sonuna kadar katılıyorum. Yargıtay yanında mahkemeler de buna uyuyor. Kaba bir dosya hesabı değil, tüm içeriklerin belirtildiği bir hesap yapılması gerekmekle birlikte, özellikle de "son taksit zamanında hesap edilecek faizle beraber" ifadesine dikkat edilmesi gerekiyor. Zira mahkemelerin bu yüzden bile ceza vermediğine şahit oldum. Son taksit için genelde "ferileriyle beraber hesaplanacak faizin ödeneceğine" diye yazılması bile ceza vermeme sebebi! Neden mi? Bilmiyorum Herşeyin yazılması, kefilin bunu kabul etmesi, alacaklının kefilliği kabul etmesi, kefile ödenmediğinde cezai ve hukuki sorumluluğunun anlatılmış ve bu hususun kefil tarafından anlaşılıp kabul edilmiş olması........... Nereye kadar? Bilmiyorum En iyisi taahhüt almamak..
Old 26-02-2009, 17:52   #17
Av. Rahşan KÜPELİ

 
Varsayılan

İcra kefili olan kişinin, icra kefili olurken 'şahsıma ödeme emri gönderilmesine gerek yoktur, ödeme emri tebliğ edilmeden icra kefilliğimin kesinleşmesine muvafakat ediyorum' şeklindeki beyanı geçerli olur mu?
Bir kaç kez bu şekilde beyan aldım ve bir sorunla karşılaşmadım.
Acaba böyle bir dosyada icra kefili taahüdü ihlal ederse, ceza verilir mi?

Saygılar
Old 26-02-2009, 21:36   #18
İcra Müd.Yrd.

 
Varsayılan

Arkadaşlar ben haciz esnasında taahhüt alırken önce alacaklı vekili ile borçluyu bir miktar üzerinde anlaştırıyorum, daha sonra borçlunun taahhüdünü şu şekilde alıyorum. "Benim alacaklıya olan borcum ....TL'dir, ben bu borcumu .... tarihte ödemeyi kabul ve taahhüt ediyorum" daha sonra alacaklı vekilinin şu şekilde beyanını alıyorum, "alacaklı vekili söz alarak ben borçlunun yukarıda yazılı borç ödeme taahhüdünü kabul ediyorum, borç ...TL olarak yukarıda yazılı tarihte ödendiği takdirde bu dosyadan başkaca hak ve alacağımız kalmayacaktır" Bu şekilde aldığım taahhütlerde şimdiye kadar bir problem çıkmadı
Old 26-02-2009, 22:21   #19
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Rahşan AYDIN
İcra kefili olan kişinin, icra kefili olurken 'şahsıma ödeme emri gönderilmesine gerek yoktur, ödeme emri tebliğ edilmeden icra kefilliğimin kesinleşmesine muvafakat ediyorum' şeklindeki beyanı geçerli olur mu?
Bir kaç kez bu şekilde beyan aldım ve bir sorunla karşılaşmadım.
Acaba böyle bir dosyada icra kefili taahüdü ihlal ederse, ceza verilir mi?

Saygılar

Geçerlidir.Biz de kefalet ve taksit anlaşması halinde uyguluyoruz, hesap özetini tebliğ ediyor, lehe işleyecek sürelerden feragatla kesinleştirme beyanının zapta geçmesini istiyoruz.

*

Şu ödeme şartının ihlali dosyalarıyla ilgili ne çok farklı görüş var. Ankara'da haciz esnasında alınan taahhüt beyanlarının baskı altında alındığı gerekçesiyle reddi mesela... Ben böyle bir uygulamayla hiç karşılaşmadım. Adli para cezasını ödenmediği takdirde yasa gereği hapis cezasına devlet çevirmekte iken (Para borcu için hürriyetten yoksun bırakmanın en tipik örneği), icra takiplerindeki taahhütlerin haciz esnasında "Cebren ve -hadi hile demiyorlar ama!- baskı ile" alındığını söylemek ne kadar orantılı ve anlamlı...

Peki siz, ceza verilmesini müteakip borçlunun Ağır Ceza Mahkemesine itirazı üzerine, "Yargılama esnasında borçlunun mal varlığı ve borcu ödeme durumunun olup,olmadığı araştırılmadığından" şeklinde bir gerekçe ile hapsen tazyik kararlarının kaldırılması ile hiç karşılaştınız mı?

Bağlı bulunduğumuz Ağır Ceza, şimdilerde, Yargıtay'ın yıllar önce terkettiği içtihadi uygulamasını gerekçe kılarak, hapsen tazyik kararlarını kaldırıyor ve gerekli araştırmanın yapılması için dosyayı yeniden yerel İCM'ye gönderiyor. Ardından Mahkeme ve biz, harıl harıl, borçlunun malvarlığını araştırıyor, itiraz üzerine kaldırma ile başka dosyalarda karşılaşmamak için de, icrada taksit anlaşması yaparken, borçlunun ödeme gücü ve malvarlığına ilişkin kişisel bilgilerini de sorgulayarak anlaşma metnine geçiyoruz. Borçlu borcunu ödemedi diye hapsen tazyik yakışıksız, ama borçlunun neyi var neyi yok, sorgulama olanağı (yetkisi) yolunu açmak, uygun...(?!)

Böyle çelişki, böyle aydan aya değişen uygulamalar, herhalde çok az ülkede görülür.

Saygılarımla...
Old 27-02-2009, 10:53   #20
Avukat Hakan Eren

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Rahşan AYDIN
İcra kefili olan kişinin, icra kefili olurken 'şahsıma ödeme emri gönderilmesine gerek yoktur, ödeme emri tebliğ edilmeden icra kefilliğimin kesinleşmesine muvafakat ediyorum' şeklindeki beyanı geçerli olur mu?
Bir kaç kez bu şekilde beyan aldım ve bir sorunla karşılaşmadım.
Acaba böyle bir dosyada icra kefili taahüdü ihlal ederse, ceza verilir mi?

Saygılar

Sayın Aydın,

Müstakbel kefilin buradaki beyanı nedir? "Bana icra emri gönderilmesin. İcra emrinde bir de itiraz süresi vardır ondan da feragat ediyorum. Takip benim yönümden kesinleştirilsin". Bu bana göre bir haktan feragattir. (özellikle de itiraz hakkından feagat)

Hukukta evrensel prensiplerden biri de "bir hakkın doğumundan önce ondan feragat geçersizdir"

İcra hukukunda, sürelerin büyük çoğunluğu (hele ki basılı örnek gerektiren işlemler) tebliğ ile başlar.

Kişi, kendisine henüz icra emri tebliğ edilmeden önce, tebliğ ile başlayacak (itiraz) hakkından feagat edemez; ederse bu feragat geçersizdir.

Bu nedenle Sayın Demirel'in görüşüne katımıyorum.

Selam ve saygılarımla...
Old 27-02-2009, 11:00   #21
Av. Asena

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Rahşan AYDIN
İcra kefili olan kişinin, icra kefili olurken 'şahsıma ödeme emri gönderilmesine gerek yoktur, ödeme emri tebliğ edilmeden icra kefilliğimin kesinleşmesine muvafakat ediyorum' şeklindeki beyanı geçerli olur mu?
Bir kaç kez bu şekilde beyan aldım ve bir sorunla karşılaşmadım.
Acaba böyle bir dosyada icra kefili taahüdü ihlal ederse, ceza verilir mi?

Saygılar

Sayın Aydın,

İcra kefilliğinin tamamlanabilmesi için gerekli olan usulü işlemi yapmamak olmaz, diye düşünüyorum. Haciz esnasında icra kefilliğini kabul eden kişiye icra emri gönderilmesi usulün tamamlanması ve dosya borcundan ötürü kefile gidebilmeniz için gerekli bir prosedür. İcra emri gönderirsiniz, o da sürelerden feragat eder, mesela. Ya da icra dairesinde gelir tebliğ alıp beyanını dosyaya bildirir. İcra kefiline icra emri göndermeden kefilliğinin kesinleşmeyeceği düşünüldüğünde kişinin vereceği taahhüdün geçerli olmayacağı, bu nedenle de kendisine ceza verilemeyeceği kanaatindeyim. Kısaca, icra emri gönderilmeli (icra dairesine gelerek elden tebliğ de alabilir,hem bu arada sürelerden feragat ettiğini de bildirir), kesinleşmeli, icra kefili ya icra dairesine gelerek taahhütte bulunmalı ya da fiili haciz yapıldığında (icra kefiline karşı) bu esnada taahhüdü alınmalıdır.

Sizin bu beyanı aldığınız kişiler (icra kefilleri) gelip borcu ödediyse sorun olmamıştır zaten. Ancak taahhüdü ihlalden ceza çıkmasını istiyorsanız prosedürü uygulamanızı öneririm. Mahkemenin ilk dikkat edeceği husus budur. Sayın Suat Ergin'in mesajındaki linkte mahkemelerin ve Yargıtay'ın dikkat ettiği husulardan bahsedilmiştir. Hoş, bazı yerlerde asıl borçlu taahhütte bulunsa da ceza çıkmıyor, bilmem icra kefiline ceza çıkar mı?

Sayın Demirel,

Siz borçlunun malvarlığını arayıp durun, masraflar yapın, her yere müzekkereler yazın, cevapları bekleyin...Anlayamadığım nokta, malvarlığı ile borcu ödeyip ödeyemeyeceğinin araştırılmadığını ileri süren Ağır Ceza Mahkemesinin dayanağının ne olduğudur. Borçlunun menkul ve gayrımenkul malının bulunmaması, onun taahhütten ceza almayacağı anlamına mı geliyor? Ben mi yanlış çıkarım yaptım? Yani araştırdık, malvarlığı yok, mahkemenin tutumu ne olacak bu durumda?
Old 27-02-2009, 12:03   #22
av.murat kılıç

 
Varsayılan

Taahhüt konusunda bir kaç şey ben söylemek istiyorum. Benim tarzım hacizde taahhüt alıp hapis cezası ile borcun ödenemesini sağlamak şeklinde olduğundan her hacizde taahhüt almaya çalışırım. Ancak taahhüdü ihlal davaları ağır cezaya itiraz edilebildiğinden; yargıtaya gitmediğinden her yerde farklı uygulamalar var. Örneğin İstanbul itm ler 1 ay hapis cezası verirken, g.o.p itm 3 ay tavşanlı itm 10 gün hapis cezası veriyor. İstanbul itm lerde ne şekilde karar çıkarsa çıksın ağır cezaya itirazının halinde itirazınızın kabul edilmesi olasılığı binde bir dersem abartmış olmam herhalde. Ben o yüzden itiraz etmiyorum 30 TL boşuna vermek istemiyorum. İstanbul itm ler sanırım 11 tane. örneğin 1 itm haciz anında taahhüt alsanız ve haciz yapmasanız sadece taahhüt alsanız bile haciz anında taahhüt alındığı için beraat kararı veriyor. Ben bu konuda bir çok yargıtay kararı inceledim ama hiç birinde böyle bir karar yok. Duruşma sırasında itiraz ederseniz size gülümseyerek itiraz edin avukat bey diyorlar. İtiraz ettim ağır ceza mahkemesinin gerekçesi şöyle "icra mahkemesinin kararlarında geçen gerekçeye göre itirazın reddine" icra mahkemesinin kararının gerekçesi ise şöyle " taahhüdü ihlal suçunun unsurları oluşmadığından sanığın beraatine" . soruyorum hangi unsuru oluşmamış diye hakimin cevabı aynen şöyle "kararda görürsünüz" karara bakıyorum yukarıda yazdığım gibi.
Yani taahhüdü ihlal davalarında ceza çıkması bir şans , çıkmaması bir şanssızlık olarak algılıyorum. Tabi borcun bütün teferruatlarını haciz zaptına yazdırıyorum. Örneğin X tl takip çıkışı, y tl işlemiş fazi, z tl vekalet ücreti, k tl tahsil harcı, m tl masraflar olmak üzere toplam borcumun T tl olduğunu kabul ve tefhim ettim ...... şu tarihlerde ödeme yapacağım.... alacaklı vekili kabul ediyor.... Tahhüdü ihlalin cezai ve hukuki sorumluluklarını borçluya anlatıldı....şeklinde taahhüdün bütün unsurları tamam olduğu halde onlarca yargıtay kararı okudum ve yargıtay kararlarında geçen şekliyle taahhüt aldığım halde sanığın cezalandırılması yönünde karar vermeyen hakimler yüzünden bazı alacaklarımızı alamadık. Ağır cezalar hiç incelemeden onayıp gönderiyor. Ben bu taahhütlerin yargıtay incelemesinden geçmesinin daha iyi olacağını düşünüyorum. Hakimin kendi alacağı olsa en ağır cezayı verir. Kendi alacağı olmadığı için ceza vermemek için yasaya aykırı kararlar çıkıyor. Söylediğim gibi ağır cezada aynen onayıp gönderiyor. Örneğin bir yerde karı koca çalışan itm hakimleri var. Bayan hakim haciz varsa taahhütten ceza vermiyor. Bay hakim hacizde olsa tahhüdün unsurları var ise ceza veriyor. Odalarıda karşı karşıya. Ben anlayamıyorum. Küçük yerlerde ceza çıkartmak ve uygulatmak daha kolay. İstanbul itm lerde çoğunlukla talimat yazıldığından ve bugun dava açsanız 7.aya gün verildiğinden ceza çıkması 1 seneyi aşıyor. uygulanması da 6 ayı buluyor. Velhasılı istanbul da avukatlık yapmak bu yönüyle zor.
Old 11-03-2010, 23:19   #23
rcakmak

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
16.Hukuk Dairesi

Esas: 2009/445
Karar: 2009/935
Karar Tarihi: 23.02.2009

TAAHHÜDÜ İHLAL EYLEMİ - BORÇLUNUN SON ÖDEME TARİHİNDE BORCUNU TÜM FERİLERİYLE BİRLİKTE ÖDEMEYİ TAAHHÜT ETTİĞİ - ÖDENECEK MİKTARIN HİÇBİR KUŞKUYA YER VERMEKSİZİN BELİRLENDİĞİNDEN SÖZ EDİLEMEYECEĞİNİN KABULÜ GEREĞİ

ÖZET: Borçlu, borç miktarını belirlenen tarihler içerisinde ödemeyi taahhüt etmiş, son ödeme tarihinde ise, borcunu tüm ferileriyle birlikte ödemeyi taahhüt etmiştir. Son taahhütte ödenecek miktarın hiçbir kuşkuya yer vermeksizin belirlendiğinden, eş anlatımla borcun ve taahhüdün miktarının açık olarak saptandığından söz edilmesi mümkün olmadığının kabulü gerekir.

(2004 S. K. m. 340) (YCGK. 05.05.2001 T. 2001/16-181 E. 2001/200 K.)

Dava: Taahhüdü ihlal eyleminden borçlu Fahri'nin, 5358 sayılı Kanun'un 11. maddesi ile değişik 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 340. maddesi gereğince bir defaya mahsus ve 3 ay tazyik hapsi ile cezalandırılmasına dair Ümraniye İkinci İcra Mahkemesi'nin 31.03.2008 tarihli ve 2008/32-544 sayılı kararına yönelik itirazın reddine ilişkin Üsküdar İkinci Ağır Ceza Mahkemesi'nin 20.06.2008 tarihli ve 2008/731 değişik iş sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.

Tebliğname ile; Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 2001/16-181 esas, 2001/200 karar sayılı ve 09.10.2001 günlü kararında da belirtildiği üzere, haciz sırasında bulunulan ödeme taahhütlerinde borç miktarının tüm fer'ileriyle beraber dökümlü olarak hesaplanıp rakamsal olarak açıkça gösterilmemesi nedeniyle taahhütlerin hukuken geçerli olmadığı, böylece atılı suçun oluşmadığı gözetilmeden yazılı biçimde mahkumiyet hükmü kurulmasında isabet görülmemekle, anılan kararın 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 309. maddesi uyarınca bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü'nün 01.12.2008 gün ve 2008/14099-60844 sayılı kanun yararına bozma istemine atfen Yargıtay C. Başsavcılığı'nın 02.01.2009 tarih ve K.Y.B.2008/270975 sayılı tebliğnameyle talep edilmiş olmakla,

Gereği görüşüldü:

Karar: Dosya kapsamına göre, borçlu hakkında Ümraniye İkinci İcra Müdürlüğümün 2007/6779 sayılı dosyasında yürütülen takip sırasında 13.08.2007 tarihli tutanakta borçlunun, 24.280,58 TL olan borcunu 15.09.2007 tarihinde 6.000.00 TL, 15.10.2007 tarihinde 6.000.00 TL, 15.11.2007 tarihinde 6.000.00 TL, 15.12.2007 tarihinde ise borcunu tüm fer'ileriyle birlikte tamamen ödemeyi taahhüt etmesine karşın, son taksit tarihi olan 15.12.2007 gününde ödenecek miktarın açıkça gösterilmemesi nedeniyle bu tarihte ödenecek miktarın hiçbir şekilde net olarak belirlendiğinden söz edilemeyecektir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 20.02.2001 tarih, 2001/8-19 esas ve 2001/26 sayılı kararında da belirtildiği üzere, taahhüdü ihlal suçunun oluşabilmesi için ödenecek toplam miktarın rakamsal olarak belirlenmesi, tarafların belirlenen bu miktar üzerinde icap ve kabulde bulunması zorunludur. Ceza sorumluluğunun doğabilmesi için, taahhüt esnasında ödenecek miktarın hiçbir kuşkuya yer vermeksizin saptanmasında zorunluluk bulunmaktadır. Bu miktar belirlenmediğinde, hangi miktar için taahhütte bulunulduğu, kabulün de hangi miktar nazara alınarak yapıldığı saptanamayacağından, ödeme koşulunun ihlali halinde cezai sorumluluk doğmayacaktır.

Dosya içerisindeki taahhütnamenin incelenmesinden de görüleceği üzere borçlu, borç miktarını belirlenen tarihler içerisinde ödemeyi taahhüt etmiş, son ödeme tarihi olan 15.12.2007 tarihinde ise, borcunu tüm fer'ileriyle birlikte ödemeyi taahhüt etmiştir. 15.12.2007 tarihinde ödenecek miktarın hiçbir kuşkuya yer vermeksizin belirlendiğinden, eş anlatımla borcun ve taahhüdün miktarının açık olarak saptandığından söz edilmesi mümkün değildir. Hal böyle olunca, itirazın reddi yerine kabulüne karar verilmesi isabetsizdir.

Sonuç: Açıklanan nedenlerle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma istemine atfen düzenlediği tebliğname yerinde görülmekle, Üsküdar İkinci Ağır Ceza Mahkemesinin 20.06.2008 gün ve 2008/731 değişik iş sayılı kararının BOZULMASINA,

Bozma üzerine 5271 sayılı CMK'nın 309/4-d maddesi gereğince yeniden uygulama yapılması gerektiğinden;

Borçlu sanık Fahri'nin taahhüdü ihlal eyleminden dolayı tazyik hapsi ile cezalandırılmasına yer olmadığına, hakkındaki mahkumiyet hükmünün çektirilmemesine, dosyanın mahalline iadesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 23.02.2009 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)


Alıntı:
Yazan Av. Asena
Haciz sırasında icra kefili olan kişiye en kısa sürede icra emri gönderilmesi gerekmektedir. Bildiğiniz gibi hukukumuzda usuli işlemler önemlidir. Kefile icra emri gönderilmesi ve kesinleşmesinin beklenilmesi gerekmektedir.

Haciz sırasında alınan taahhüdün geçerli olmadığına dair birçok mahkeme kararı ve Yargıtay kararı var. Haciz sırasında baskı altında alınan taahhüdün geçerli olmadığı, kaldı ki taahhüt için dosya borcunun hesaplanması gerektiği, dosya borcunu oluşturan noktaların tek tek tespit edilip haciz tutanağına yazılması gerektiği kararlarda belirtilmiştir. Bir başka ifade ile, haciz tutanağına genelde borcun ..... miktarı .... tarihte, ...miktarı .... tarihte vs gibi ifadeler yazıldığı, bunun da dosya borçlusu için ya da kefil olan kişi için geçerli olmadığı, asıl borç, vekalet ücreti, faiz, masraf ve harcın açıkça yazılması gerektiği belirtilmiştir. Aksi halde mahkemeler kolay kolay ceza vermiyorlar. Bir de borçlunun icra dairesine gelerek taahüütte bulunması var ki işte borçlunun bundan kaçarı olmuyor, bu pozisyonda kesin ceza çıkıyor(yine açıkça tüm borcu oluşturan kalemler yazılmalı). Ancak sizin durumunuzda mahkemeden ceza kararı almanızı şans olarak görüyorum.

Taahhüdü ihlalde şikayet için süreniz ihlal tarihinden itibaren üç ay. Eğer borcu taksitlere bağlamışsanız, her taksit için ayrı ayrı üç aylık süreniz var. Bu süreler hak düşürücüdür. İlk taksit için süresi içindeyseniz(üç aylık süre) hemen tebliğe çıkarıp kesinleştirmeye çalışın. Eğer üç aylık süreyi geçirdiyseniz, hak düşürücü süre olduğundan ikinci taksitin ödenmemesi halinde şikayet yolunu kullanabilirsiniz.

Ancak bunları yazarken aklıma bir husus takıldı, usuli işlemlerin tamamlanmadığından hareketle, alınan taahhüdün geçersizliğinden, doğmadığından bahsedebilir miyiz? Kesinleşmemiş icra kefilliği için taahhüt alınmış ve şikayet konu yapılmış..vs (bir düşünce)

Süreleri dikkate alarak, hızlı bir şekilde tebligat yapıp, ikinci taksit için harekete geçmenizi öneririm. (Eğer ki borç taksitlere bağlanmışsa) Taksitlere bağlanmamışsa ve bu süreçte süre geçtiyse hak düşürücü süre nedeniyle tekrar şikayet hakkınızı kaybersiniz, diye düşünüyorum.
Old 11-03-2010, 23:21   #24
rcakmak

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
17.Hukuk Dairesi

Esas: 2004/8491
Karar: 2004/10168
Karar Tarihi: 30.09.2004

TAAHHÜDÜ İHLAL SUÇU - HACİZ SIRASINDA BULUNULAN ÖDEME TAAHHÜDÜNDE BORÇ MİKTARININ BÜTÜN FERİLERİYLE BİRLİKTE HESAPLANIP RAKAMSAL OLARAK AÇIKÇA GÖSTERİLMEMESİ - TAAHHÜDÜN HUKUKEN GEÇERLİ OLMAMASI

ÖZET: Haciz sırasında bulunulan ödeme taahhüdünde borç miktarının bütün ferileriyle birlikte hesaplanıp rakamsal olarak açıkça gösterilmemesi sebebiyle taahhüdün hukuken geçerli olmadığı, böylece atılı suçun oluşmadığı gözetilmeden mahkumiyet hükmü kurulması, bozmayı gerektirmiştir.

(2004 S. K. m. 340) (1412 S. K. m. 225) (YCGK 20.02.2001 T. 2001/8-19 E. 2001/26 K.)

Dava: Taahhüdü ihlalden sanık Osman Dede'nin yapılan yargılaması sonunda; İİK. nun 340. maddesi uyarınca 1 ay hafif hapis cezasıyla hükümlülüğüne dair Devrek İcra Ceza Mahkemesinden verilen 17.11.2003 tarih ve 189 esas 293 karar s. hükmün süresi içinde, Yargıtay’ca tetkiki C. Savcısı tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı C. Başsavcılığından tebliğname ile 15.7.2004 günü daireye gönderilmekle incelenip gereği düşünüldü:

Karar: Müşteki vekilinin vekaletnamesinde davadan feragat yetkisinin olmadığı anlaşılmakla, yapılan temyiz incelemesinde;

1- Sanığa tebliğ edilen duruşma davetiyesinde, CMUK. nun 225. maddesi uyarınca yazılması gereken <gelmediği takdirde yokluğunda yargılama yapılacağı>na ait açıklamanın bulunmadığı gözetilmeden yokluğunda yargılama yapılarak savunma hakkının kısıtlanması,

2- Kabule göre de; Ceza Genel Kurulu'nun 2001/8-19 esas, 2001/26 karar s. ve 20.2.2001 tarihli kararında da belirtildiği üzere, haciz sırasında bulunulan ödeme taahhüdünde borç miktarının bütün ferileriyle birlikte hesaplanıp rakamsal olarak açıkça gösterilmemesi sebebiyle taahhüdün hukuken geçerli olmadığı, böylece atılı suçun oluşmadığı gözetilmeden yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulması,

3- İcra kefili olan sanığın kendisine icra emri tebliğ edilmeden yaptığı ödeme taahhüdünün hukuken geçersiz olduğu gözetilmeden, yazılı biçimde mahkumiyetine hükmolunması,

Sonuç: Bozmayı gerektirmiş C. Savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu nedenlerden dolayı istek gibi BOZULMASINA, 30.09.2004 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)
Old 11-03-2010, 23:23   #25
rcakmak

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
Ceza Genel Kurulu

Esas: 2001/7-171
Karar: 2001/176
Karar Tarihi: 02.10.2001

TAAHHÜDÜ İHLAL SUÇU - SANIĞIN İCRA KEFİLİ OLDUĞU - KESİNLEŞMİŞ İCRA TAKİBİ BULUNMADIĞI AŞAMADA SANIĞIN YAPTIĞI ÖDEME TAAHHÜDÜNÜ İHLAL ETMESİ EYLEMİNİN SUÇ TEŞKİL ETMEYECEĞİNİN GÖZETİLMESİ GEREĞİ

ÖZET: İcra kefili olan sanığın henüz kendisine icra emri gönderilmeden, dolayısıyla kefalet ve ödeme taahhüdünde bulunduğu borç nedeniyle hakkında kesinleşmiş icra takibinin bulunmadığı bir aşamada yaptığı ödeme taahhüdünü ihlal etmesi eylemi taahhüdü ihlal suçunu oluşturmayacağının gözetilmesi gerekir.


(2004 S. K. m. 24, 32, 38, 74, 340)

Dava: Taahhüdü ihlal suçundan sanık Mustafa Dursun'un beraatına ilişkin Bafra İcra Ceza Mahkemesince 27.9.2000 gün ve 1059-1553 sayı ile verilen kararın yakınan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 7. Hukuk Dairesince 31.5.2001 gün ve 3511-3475 sayı ile;

<Tebliğnamede hükmün onanması istenmiş ise de toplanan delillere göre suçun unsurları oluştuğu halde beraat kararı verilmesi> isabetsizliğinden, oyçokluğu ile hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

Yargıtay C.Başsavcılığı ise 2.7.2001 gün ve 158993 sayı ile;

<İİK. 38. maddesinde icra dairesindeki kefaletlerden bahsetmiş, <icra dairesindeki kefaletler, ilamların icrası hakkındaki hükümlere tabidir> denilmektedir.

Bu maddede de açıkça belirtildiği gibi icra kefili olan borçlu hakkında da öncelikle bir takibin yapılması gerektiği yani icra kefili borçluya icra emri ya da ödeme emri tebligatı çıkarılıp, takip kesinleştikten sonra icra kefilinin taahhütte bulunması, bu taahhüdün yerine getirilmemesi halinde İİK.340. maddesi uyarınca sanığın tecziyesi gerekir. Uygulama da bu yöndedir. 8. Ceza Dairesi 28.09.2000 tarih 2000/15090-15590, 08.05.2000 tarih 2000/8777-8206 sayılı ilamı ve 7. Hukuk Dairesinin 31.05.2001 tarih 2001/3619-3458 sayılı ilamları da bu yöndedir.> görüşüyle itiraz yoluna başvurarak Özel Daire kararının kaldırılmasına ve hükmün onanmasına karar verilmesini talep etmiştir.

Dosya Birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.

CEZA GENEL KURULU KARARI

Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık, aleyhine yasal bir takip bulunmayan sanığın, icra kefili olarak yaptığı taahhüde uymaması eyleminin taahhüdü ihlal suçunu oluşturup oluşturmayacağına ilişkindir.

İnceleme konusu olayda;

Sanığın, asıl borçlu kişi hakkında girişilen icra takibinde haciz sırasında icra kefili olup, ödeme taahhüdünde bulunduğu, bu taahhüdünün alacaklı vekili tarafından kabul edilmesi üzerine bu hususun kabul muhtırası ile sanığa bildirildiği, ancak borcun ödenmediği anlaşılmaktadır.

<Borçlunun ödeme şartını ihlal halinde ceza> başlığını taşıyan İİY'nın 340. maddesinde; 111 nci madde gereğince veya alacaklının onayı ile icra dairesinde kararlaştırılan borcu ödeme koşulunu, kabul edilebilir bir neden olmaksızın ihlal eden borçlunun, alacaklının şikayeti üzerine tetkik mercii tarafından cezalandırılacağı hükme bağlanmıştır. Bu suçun oluşması için ihlale konu taahhüdün, icra takibinin taahhütte bulunan yönünden kesinleşmesinden sonra yapılması gereklidir. Takip borçlusu sanıklar yönünden aranan bu koşul, Ceza Genel Kurulumuzun 26.10.1992 gün ve 271-295 sayılı kararında belirtildiği üzere icra kefili sanıklar yönünden de geçerlidir.

İİY'nın 38. maddesinde ise ilam mahiyetindeki belgeler sayılmış, icra dairesindeki kefaletler de bu belgeler arasında gösterilmiş ve bunların ilamların icrası hakkındaki hükümlere tabi olduğu belirtilmiştir.

Öte yandan, para ve teminat verilmesi hakkındaki ilamların icrası ile ilgili olarak icra emri ve içeriği konusu Yasa'nın 32. maddesinde düzenlenmiştir. Bu madde hükümlerine göre; para borcuna veya teminat verilmesine dair olan ilam icra dairesine verilince icra müdürü borçluya bir icra emri tebliğ edecektir. Bu emirde 24 ncü maddede yazılanlardan başka hükmolunan şeyin cinsi ve miktarı gösterilecek ve nihayet yedi gün içinde ödenmesi ve bu müddet içinde borç ödenmez veya hükmolunan teminat verilmezse tetkik merciinden veya temyiz yahut iadei muhakeme yolu ile ait olduğu mahkemeden icranın geri bırakılmasına dair bir karar getirilmedikçe cebri icra yapılacağı ve bu müddet içinde 74 ncü madde gereğince mal beyanında bulunması gerektiği, bulunmadığı ya da gerçeğe aykırı beyanda bulunduğu takdirde hapisle cezalandırılacağı ihtar edilecektir.

Bütün bunlardan anlaşılacağı üzere, icra kefilinin ilam niteliğinde belge sayılan icra dairesindeki kefaleti nedeniyle doğan borcundan dolayı kendisine icra emri gönderilerek hakkında icra takibi başlatılması ve takibin kendisi yönünden de kesinleşmesinden sonra yaptığı taahhüde uymaması halinde taahhüdü ihlal suçu oluşacaktır.

Bu itibarla, icra kefili olan sanığın henüz kendisine icra emri gönderilmeden, dolayısıyla kefalet ve ödeme taahhüdünde bulunduğu borç nedeniyle hakkında kesinleşmiş icra takibinin bulunmadığı bir aşamada yaptığı ödeme taahhüdünü ihlal etmesi eylemi İİY'nın 340. maddesinde tanımlanan taahhüdü ihlal suçunu oluşturmaz. Yargıtay C.Başsavcılığı itirazı yerinde olup kabulüne karar verilmelidir.

Çoğunluk görüşüne katılmayan 7. Hukuk Dairesi Başkanı Hüseyin Örmeci; <Sanık borçlu hakkında yapılan icra takibi sırasında borçlu adına borcu ödemeyi taahhüt etmek sureti ile icra kefili olduğuna, borcu hangi tarihte ödeyeceğini bildiğine, taahhüt ettiği tarihte ödeme yapmadığına göre suç oluşur. İcra kefili olarak borcun miktarını ve taahhüdünü sanık bildiğine göre yeniden esas borçlu hakkında takip yapılması, esas borçlunun borcunu ödememesi sonucu yeniden icra kefili olan sanık hakkında takipte bulunulmasına gerek bulunmamaktadır.> biçimindeki gerekçeyle, Özel Daire onama kararının haklı nedenlere dayandığını ileri sürerek karşı oy kullanmıştır.

Sonuç: Açılanan nedenlerle Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının Kabulüne, Yargıtay 7.Hukuk Dairesinin 31.5.2001 gün ve 3511-3475 sayılı kararının Kaldırılmasına, Bafra İcra Ceza Mahkemesinin 27.9.2000 gün ve 1059-1553 sayılı hükmünün ONANMASINA, dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 02.10.2001 günü oyçokluğu ile karar verildi. (¤¤)
Old 11-03-2010, 23:30   #26
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Şehper Ferda DEMİREL
Peki siz, ceza verilmesini müteakip borçlunun Ağır Ceza Mahkemesine itirazı üzerine, "Yargılama esnasında borçlunun mal varlığı ve borcu ödeme durumunun olup,olmadığı araştırılmadığından" şeklinde bir gerekçe ile hapsen tazyik kararlarının kaldırılması ile hiç karşılaştınız mı?

Bağlı bulunduğumuz Ağır Ceza, şimdilerde, Yargıtay'ın yıllar önce terkettiği içtihadi uygulamasını gerekçe kılarak, hapsen tazyik kararlarını kaldırıyor ve gerekli araştırmanın yapılması için dosyayı yeniden yerel İCM'ye gönderiyor. Ardından Mahkeme ve biz, harıl harıl, borçlunun malvarlığını araştırıyor, itiraz üzerine kaldırma ile başka dosyalarda karşılaşmamak için de, icrada taksit anlaşması yaparken, borçlunun ödeme gücü ve malvarlığına ilişkin kişisel bilgilerini de sorgulayarak anlaşma metnine geçiyoruz. Borçlu borcunu ödemedi diye hapsen tazyik yakışıksız, ama borçlunun neyi var neyi yok, sorgulama olanağı (yetkisi) yolunu açmak, uygun...(?!)

Saygılarımla...



Yazalı bir yıl olmuş... Bakalım bu arada neler olmuş...

Yukarıya alıntıladığım paragraftaki itirazi bozulmalardan vazgeçileli çok şükür epey oldu Ancak kefiller hakkındaki beraat kararları halen ısrarlı ve istikrarlı şekilde devam ediyor.

Peki.... Sayın Eren:

İcra kefili -Elbette haciz esnasında mümkün olmaz ancak- icra dairesine bizzat gelmişse, huzurda icra emri tebliğ edilmişse ve bundan sonra sürelerden feragat etmiş ve ödeme taahhüdünde bulunmuşsa, görüşünüz değişir miydi? Aynı gün icra kefalet harcının da yatırılarak dosyasına sunulduğunu da unutmamalı. Kefiller konusunda izlediğimiz yöntem bu, ancak Ağır Ceza şimdilik itiraz üzerine kaldırmalarında ısrarlı... Bence tüm unsurlar tamam. Ne dersiniz?

Saygılarımla....


*Sayın rcakmak, sunduğunuz kararlar çok ama çok eski.
Old 12-03-2010, 09:52   #27
Avukat Hakan Eren

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Şehper Ferda DEMİREL

Peki.... Sayın Eren:

İcra kefili -Elbette haciz esnasında mümkün olmaz ancak- icra dairesine bizzat gelmişse, huzurda icra emri tebliğ edilmişse ve bundan sonra sürelerden feragat etmiş ve ödeme taahhüdünde bulunmuşsa, görüşünüz değişir miydi?


Elbette sevgili üstadım...

Zaten ilk mesajımda da vurguladığım husus buydu; önce icra emri tebliğ edilecek, sürelerden - itiraz hakkından feragat ondan sonra olacak.

Böyle bir yöntem ile alınan icra kefaleti de, kefilin taahhüdü de geçerlidir.

Selam ve saygılarımla...
Old 12-03-2010, 10:42   #28
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Ben de böyle düşünüyorum, böyle düşünmekten öte, yıllarca da yaptık, taa İzmir'de çalışmaktayken , yani nereden baksanız 10 yıl olmuş... Ama şimdilerde kabul edilmiyor, gerekçe usulle bağdaşmıyor, çoğu kez icrada alınan taahhüt için, "haciz esnasında alınan" şeklinde yazıyor kararlar, itirazımızda bunlar da gözden kaçırılıyor.

Tüm bu işlemlerin tek bir icra zaptında olması düşündürüyor galiba.

Saygılarımla
Old 19-11-2011, 13:10   #29
PINAR YILMAZ

 
Varsayılan takibin kısmi iptali ve taahhüt

İcra dosyasında 22.000 lira üzerinden borçludan taahhüt alındı. Ancak sonoda tahrifat olduğu gerekçesiyle takibin 10.000 lirası iptal edildi. Şimdi eski alınan taahüt iptal mi olur. Yoksa ben kalan 12.000 lira yı ödemediği için bu taahhütden dolayı taahhüdü ihlal şikayeti yapabilirmiyim. Saygılar...
Old 19-11-2011, 13:25   #30
İlhan_ERDEN

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan PINAR YILMAZ
İcra dosyasında 22.000 lira üzerinden borçludan taahhüt alındı. Ancak sonoda tahrifat olduğu gerekçesiyle takibin 10.000 lirası iptal edildi. Şimdi eski alınan taahüt iptal mi olur. Yoksa ben kalan 12.000 lira yı ödemediği için bu taahhütden dolayı taahhüdü ihlal şikayeti yapabilirmiyim. Saygılar...

Ana parada, faiz, masraf, vekalet ücreti vs gibi fer'ilerde değişiklik olduğu ve borçlunun, ödeyeceği mikttarı tam olarak bilmesi gerektiği için, yeniden taahhüt alınması gerektiğini düşünüyorum.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
taahhüdü ihlal Av.Mehmet_Ali Meslektaşların Soruları 6 11-06-2013 17:32
taahhüdü ihlal avsenanur Meslektaşların Soruları 13 14-04-2011 10:16
taahhüdü ihlal davası Av. Tuncer ÖZYAVUZ Meslektaşların Soruları 6 26-03-2009 12:18
taahhüdü ihlal? avangardea Meslektaşların Soruları 10 24-10-2008 15:46
taahhüdü ihlal- halilerdemir Meslektaşların Soruları 1 05-08-2008 14:44


THS Sunucusu bu sayfayı 0,08835793 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.