10-01-2012, 00:41 | #211 |
|
Başıma birşey gelirse benim
Ya yalandan ya çaydan İstemem pastanın payından Bana illaki doğru söz,doğru söz... |
10-02-2012, 03:19 | #212 |
|
''Hala sıkıntılı, üzüntülü olduğunda kakülünü eline alarak,başın hafif eğri derin nefes veriyor musun?''
Diye sordun da;düşündüm; ''Dirseğini masaya dayamadan olmaz,böyle tanıdık bir cümle duyunca sandalyede geriye yaslanıp, hızlı, kaçamak hafif bir tebessüm...'' derken sen, dudağımdaki tebessüm bile gülümsedi. ''Aynen.'' dedim. ''Dediklerimi yaptın de mi?Hatta aynen derken bir de kafa salladın, eminim.'' diye yazdığında da güldü yüzüm. Eski dostum, seni ne çok özlemişim? |
14-02-2012, 22:22 | #213 |
|
Koca dünya bir yanda
İki elim kalburun yanında Salla salla sallıyorum Aşk düştü önce Güven hemen ardından Ne kaldı ki geriye Bir iki üç Hala ve sürekli, yine Salla salla sallıyorum |
01-03-2012, 21:55 | #214 |
|
Siz bilmezsiniz beni. Ayrık otu gibiyim, kazındıkça köküm, yeniden ve daha gür filizlenirim. Yemyeşil, canlı ve parlak. Oyun hamuru gibi hayat, ez, büz, yeniden yap, şekillendir. Yap-boz gibi hayat, parça kaybetme yeter. Önemsenen önemsiz şeyleri önemsemem. Değerlilerim vardır da kimseler bilmez. Kötü mü bilirsiniz beni, umrumda değil, demek ki haketmişsiniz o yüzümü. Bir türlü öğrenemedim; -Arkadaş satmayı -Yalan söylemeyi -Yalakalık yapmayı... Cahilliğime verin. E ben biliyorum kendimi, iflah olmam ben. |
03-03-2012, 00:56 | #215 |
|
Gidelim de dost senle
Bir deniz kenarına Dalgalara bakalım uzun uzun Koy başını omzuma Ben yaslanayım koynuna Birlikte ağlayalım Olana, olmayana Gelmişine, geleceğine Bir daha, bir daha ağlayalım Kaderime, kaderine |
09-03-2012, 23:59 | #216 |
|
Kaldır başını
Bak gökyüzüne Ay senin Yıldızlar senin Çek içine bir nefes Nefes senin El, dil, yürek Gelecek senin Başka, başka Ne olur isteğin? |
12-03-2012, 23:47 | #217 |
|
Kardelen'le Çiğdem'in Aşkı
Anneannem tam bu aylarda bağda bahçede gezmeye bayılır, bizi de yanında götürür, sıcacık kaymaklı, haşhaşlı çöreklerden verirdi. Her yıl karlar erirken kuzenlerimle birlikte çöreklerin ve unutamadığımız bu aşk hikayesinin hatırına üşüsek de gezerdik peşinde. Kardelen bıçkın, çok yakışıklı, cesur bir genç oğlan. Çiğdem, süt gibi beyaz, narin, ürkek bir yeni yetme kız. Birbirlerine aşık olurlar. O kadar çok yakışırlar ki, bütün çiçekler kıskanır aşklarını. Her ikisi de baharın son ayının çiçekleridir. Onlar açıldıkça , bütün bahar çiçekleri açar, mis gibi bir koku yayılır yeryüzüne. Gel zaman, git zaman, diğer çiçekler kıskançlıklarından ikisinin arasında açmaya ve onları ayırmaya başlarlar. Kardelen der ki; -Gel sevgilim, biz bunlardan uzak bir mevsimde, kış mevsiminde, karların arasında açalım ki, bizi ayıramasınlar. Çiğdem kabul eder, anlaşırlar. İkisi de soğanlıdır. Diğer çiçekler kış uykusuna çekilmiş, hepsi yapraklarını dökmüş, derin bir uykuya dalmışlardır. Kardelen tam da sözünü verdiği zamanda, cemreler düştükten, toprak ısındıktan sonra silkinir, uyanır ve başını yeryüne çıkarır, açar karların üzerinde. Bütün soğuğa karşın, mis gibi kokusunu yayar yeryüzüne. Bir de bakar ki, Çiğdem yok. Yalnız başına aşkından ve üzüntüsünden sapı kurur, boynu bükülür ve ölür gider. Çiğdem de korkar kardan, soğuktan. Karlar eriyince açar narin yapraklarını. Bir bakar ki, Kardelen kurumuş, ölmüş, ağlar sessizce. Korkudan açmadığı için pişman olur. O gün bugündür, Kardelen karların arasında açar, Çiğdem'i bekler, Çiğdem se her açtığında ağlar ve tam ortasında bir damla su birikir. Kardelen e sormuşlar; -Neden hep dağlarda, yalnız yerlerde açıyorsun? diye. -Gülü seven dikeni, menekşeyi seven rengini, beni sevense ölümü göze almalı. Demiş derdi anneannem. Aşkta kadınlar hep korkar derdi. İlkokul çağımın unutmadığım bu hikayesini, anneannemin 70 yıllık hayat süzgecinden geçirilmiş halini çok severdim. Kendisi her bahar Çiğdem le, Kardelen i bir arada açmış görmenin umuduyla gezerdi her yerde. Bu hikayeden sonra, her bahar ben de ararım Çiğdem le, Kardelen'i. Bu cuma günü yine arayacağım ve bulamayacağım, biliyorum. Ama kendime söz verdim ben Çiğdem gibi aşktan korkmayacak, sözümü tutacağım. Aşktan korkan, yalnızlığı gözönüne almalıdır. |
28-03-2012, 11:12 | #218 |
|
Kimine nimet, kimine cezayım, kim hakkımda ne derse ben oyum!
Kendine bakan, beni kendinde görür! |
02-04-2012, 23:19 | #219 |
|
Ben anlatamam
Çizgiler anlatır yaşamı Ben anlatamam Yastığım anlatır yaşlarımı Anlatamam Yaşarım öylesine |
29-04-2012, 20:44 | #220 |
|
sevdayla medcezir şimdi yüreğim,
dövmek istiyorum sahillerini bu denizin gözümde umutlar kan rengi oldu şimşekler çakmadan kurtar beni yüreğim soyundu düşlerim, çıktı geceden elim bir kazayla karşı karşıya sabır küheylanım kırdı örkünü kudretin aşkına kurtar beni Rabb'im 01.09.1996 Kaleme küstüm senden sonra... |
13-05-2012, 00:59 | #221 |
|
Eski sandık
Sandık elinde Sandıkta ben Kilitli sandık Uzattım elimi Sen de ben de Kilitli sandık İçinde ben Kilit mahşerde Kader şimdi Son hesabım var Görülmez sandık |
18-05-2012, 22:49 | #222 |
|
Sana uçuyordum Kanatlarım yandı Can veren pervane miyim? Durmadan dinlenmeden bekledim Yıllar yıllar geçti, sabrettim Tırtıldaki kelebek miyim? Yapraklarım döküldü Filizlerim söküldü Açtım arsız sardunya gibi Neyim ki ben, bilemedim... |
11-06-2012, 23:56 | #223 |
|
Gözbebeğim;
Zamanı geldi, 10 yaşındasın artık. Biliyorum sana doymaya bir ömür yetmeyecek. Seni herkes çok seviyor, sen de sevildiğini biliyorsun. Kendin karar veriyor, eşyanı hazırlıyor, planlıyor ve yolculuğa çıkabiliyorsun. Başarılısın. Mantıklı ama duygusalsın. Sana danışmadan ikimizin hayatı için hiç karar almadım. Büyüdün. Kararlısın.Eğitimine nerede devam edeceğini seçtin. Bencillik yaparak sana engel olmayacağım. Hep yanında, gölgen gibi yakınında olacağım. Seni özlememek olanaksız. Canım oğlum, yolun açık olsun. Şunu bil, ben hep yanındayım. |
15-06-2012, 22:59 | #224 | |||||||||||||||||||||||
|
Hani beni yargılayanlar var ya, inatçı, uğraşan, boşver diyemeyen, birkaç mobilya için insanı perişan eden, insanın damarına damarına basan gibi sıfatlar kullananlar var ya?
Umrumda değilsiniz... Bu hafta Babaların Günü, babamın günü. Ruhumun en derin yarası babam. Mezarında sesini duymadan, kucaklayamadan gününü kutlayacağım babam. Cüzdan, çakmak, gömlek mi alsam diye düşünemediğim sevgili babam. Gülleri solmasın diye bir şişe su ve gözyaşlarımı götürebileceğim değerlim. Oğlum da gitti. Bu pazar Babalar Günü'nde babasıyla. Beni kimseler tutamaz artık. Aşağıda yazdığım kartı 17 yıl sakladım. Köşesini bile kıvırmadan, soldurmadan, bozmadan. Her gün görebilmek için asmıştım mutfak saatinin yanındaki panoya. Hiçbir şey değil, yalnızca bu kartı istemiştim onca eşyanın arasından. Çünkü evimiz de yandı bizim. Başka hiç ama hiçbir şey kalmadı ,elinin değdiği, bana özel yazılmış hatırası kalmadı. Çöp konteynırının yanında paramparça edilmiş yılbaşı kartını gördüğümde, dünyanın en kıymetli hazineleri beni teselli edemezdi. Şimdi ben Zeliha İlknur Denizer, şimdi ben Nur Deniz, bunu bana yapana dünyayı dar etmez, sürünmekten beter etmez miyim? Babam ve Oğlum arasında geçen yıllarım. İlk gençlik yıllarımda özlemini oğluma sarılarak unutmaya çalıştım. Şimdi bunu bana yapanın, gözlerindeki yaşı, yalvarmalarını, bin kez özrünü görmeden, duymadan elimden kimse alamaz. Ne desem boş, anlayabiliyor musunuz?
|
24-06-2012, 03:11 | #225 |
|
Aşka aşık yüreğim, uslanmadı gitti.Kilitlerden yer bulunmaz sanmıştım, şu ettiğin oldu mu? Daha dün eserken deli başımda yeller, şimdi sukunet, teslimiyet, ümitlerle doldu. Basit kelimesinin tek anlamını bilen ben, derin düşününce neler neler buldu. Eeyyy benim dilim, çok konuşma dedim. Olmaz dediklerin hep oldu mu oldu...Yine inanıyorum bu kez doğru diyorum da gülümsüyor eller. Olsun yahu, bu kez de olsun ne olacaksa.Her zaman yaptığını yapanlar her zaman elde ettiğini elde edermiş, bu kez başka, bu da böyle oldu.
|
28-06-2012, 23:50 | #226 |
|
Güneş doğuyordu, sen düşlerimdeydin. Hiç dokunmadığım kadar sıcak, öylesine benden. Hareli gözlerin ilk gençlik yıllarımdan daha da parlak. Aşina sözler, kimselerin bilemeyeceği bir hal. Bu sabah güneş doğarken, düşümdeydin. Geldin, konuştun, baktın ve bildik bir yürüyüşle gittin. Bakakaldım, sen de baktın ve gittin. Yaşamda bir kesişme olmasa da, düşlerde oluyor. Gel yine, düşlerime...
|
25-07-2012, 22:54 | #227 |
|
Sıcak hava, formamın yakasına düşen saçlarım boynumu terletiyor. Ve ben düşünüyorum. Hangi kor aşk yakmıştı beni bu kadar? Hava sıcaklığının artacağı öngörüsü bile bunaltmaya yetiyor.
Ne kış ne de böyle bir yaz. Ömrüm Eylül ayı gibi olsa keşke. |
16-09-2012, 02:05 | #228 |
|
Yaşıyor muyuz, ömrümüz mü geçiyor? Ömrüm geçmeden yaşamaya bakmanın zamanı bu zaman. Her saniye nasıl güzel geçer düşünme zamanı. Yaşamak güzel...Gece güzel, ben güzelim, sen de güzelsin.
|
11-11-2012, 16:40 | #229 |
|
Ben Nur.
Babam 12 yıl önce öldü. Annem de 8 Kasım da. Ben Nur. Ayrılıklar, ölümler, hastalıklar, yangınlar, kazalar, varlık ve yokluk yaşadım. Ben Nur. Mekansızım. Ait olduğum hiçbir şey yok. Bana ait olan da. Ben Nur. Yeni Nur. Bundan sonra lütfen bana birşey söylerken 2 kere değil, çok, daha çok düşünün. |
11-11-2012, 18:35 | #230 |
|
Başınız sağolsun... Sabırlar dilerim.
Sen, yalan dünya, Ne babayiğitleri yedin.... |
12-12-2012, 01:16 | #231 |
|
Ruhum öylesine yorgun ki...
Hiç kimsenin olmadığı bir deniz kenarında, bedenimi sarı kumların üzerine öylece bırakıp, gözlerimi kapatmak istiyorum. Gördüğüm tek renk mavi olsa... Okyanus kokusundan başka koku, dalga sesinden başka ses, maviden başka renk istemiyorum. Yaşlanıyorum. Dünya benden ne kazandı, ne kaybetti? Hiçbir şey, hiç... Yoklukla varlık arasındaki ince çizgiyi esnettim yalnızca, aşamadım. Zaman beni güçsüzleştirdi, çizgiyi sertleştirdi. Kitap, müzik, kimseler rahatlatmıyor beni... Ben bir benle kalsam, güzel olurdu... |
12-12-2012, 12:33 | #232 |
|
21 martta şunları yazmışım...
Düşünüyorum,,, akşamın indiği vakitte,,, mavisi iyice koyuyaçalmış boğaz ayaklarımın altında,,, adına sığınmış bir koruluğun kendini öne çıkarmış bankında oturmuş, içime bakıyorum,,, çok yakından değil ama uzaktan,,, hem de çok,,, işte günbatımının şarabi perdesinde birbirlerini sarkaçlayan şu iki yıldız,,, sanki orada gibiyim... Yukarıdaki; parlak,,, gözalıcı,,, takmış takıştırmış,,, şuh bir edayla akşam piyasasında salınmaya çıkmış edalı dilber,,, yollar onun için boşaltılmış sanki,,, kendinin farkında,,, herkes de farketsin istiyor varlığını,,, bütün gözler üzerinde olsun,,, yaşam kaynağı bu onun,,, tek ve vazgeçilmez olmak,,, şımarık şey! Öteki hemen altında; ona görünmez iple bağlanmış salıncakta sallanır gibi ama öylece yerinde kalakalmış,,, gölgelenmiş de,,, parıltısı az, yine de görünür, alçakgönüllü bir seyyah,,, bir düşünür,,, kendiliğinden bilge, ödünç alınmış değil,,, üstkattaki dilberin baştançıkarıcılığı yok onda,,, usulca çağrısı derinden,,, gelgeçlik haline inat, sadakat vaadeden çekicilik,,, ebedi hayat! İki yıldız gözle içime baktım, kendimi değil onları gördüm,,, Venüs’le Satürn’den bana fayda yoktu,,, banktan kalkıp ağaçların arasından yürüdüm,,, bir başka yer bulmalıydım,,, yeni bir gökyüzüne açılan ve yeni yıldızlar,,, kendime… |
15-12-2012, 18:04 | #233 |
|
Hasat Zamanı
Daha küçük bir çocukken Umudun, hayallerin İyiliğin tohumlarını Saçtım, toprak çorakken Unuttum sonra Yaşamın telaşesine daldım Yağmur beslemiş Tohumlar çatlamış Güneşin ışığı Renk vermiş düşlere Unutmuşum ektiklerimi Şimdi hasat zamanı |
05-01-2013, 00:46 | #234 |
|
Öyle insanlar tanıdım ki yaşamda, herhangi bir basamağa bırakıp ilerlemek olası değil. Anca basamağı ve tüm yaşamı kirletir.
En ilginci utancından birşey söyleyemeyen zavallılar. Benim varlığım ve onları tanımam, bilmem yeterli susmaları için. Sıfır karakter, eksi ahlak, olmayan terbiye... Basiretten, düşünceden, adaletten yoksun bir hal. O kadar hiç ki, kendisi için bile birşey yapamayacak kadar aciz. Tek işlevi başkalarının yaşamından pay çıkartan bu mahluklar, dönüp bir kez kendine başka bir gözle baksa, nefes almaya utanırdı, yok yok sanmam, utanmazdı...Utanamaz, bunu bile bilmez... Tüm başarısı çöp karıştırmak. Öylesine arsız ve pişkin. Tenyalar, asalaklar gibi.Konakçı, yaşamın yürüyen ve konuşan modeli. Bu mahluklar olmadıkları gibi göstermeye bayılırlar. Bir çuval laf, profillerde olmayan diplomalar, başkalarından alıntılanmış, herkesin bildiği sözler. Tüm çaba, kendini kandırmaya yönelik. Birkaç insan tanıdım bunlar gibi, merdivenimin basamaklarını kirletecekleri için, taaaa uzaklara fırlatıp attım. Bir ton laftan bir tanesi doğru çıkmıyor ve hala konuşuyorsa benle ilgili, diyeceğim tek bir cümle var bunun üzerine, nokta gibi. ''Eşek hoşaftan ne anlar!'' |
05-01-2013, 18:59 | #235 |
|
Koca dünya içinde
Kalbur iki elimde Bir o yana Bir bu yana Salladım salladım Baktım ki Sen altına geçensin |
20-02-2013, 10:27 | #236 |
|
Yaşlanıyorum, ömürden koca bir yılı daha devireceğim yarın. Zaman geçip, ömür tükenmeye başladıkça, ruhumuz diğer yana doğru kaymaya başlıyor. Bütün gidenlerin olduğu yere. Kalanlar vefasız oldukça, gidenleri daha da çok özlüyorum.
Bir çizgi çeksek 35 yaş gibi ömür sayfasının ortasına, bir yana gidenleri bir yana kalanları yazsak, kimin gönlü kaymaz gidenlerden yana. Hangi yan daha kalabalık ve sevgi dolu ise, tercih etmemek olanaksız. 34 yıl önce bugün, güvenin ve korumanın tam ortasındayken, dünya geçmişi ile kıyaslandığında çok az sayılabilecek bir zaman diliminde bugün neredeyim? Dünyaya gelişimi sevinçle karşılayan kimse kalmadığı gibi, boş iyi ki doğdunları da çok duymuş olmanın huzursuzluğu var içimde. Şarkıdaki gibi; ''Bugün benim doğum günüm Hem sarhoşum hem yastayım'' Sarhoş olmasam da, içimde koyulaşan gri yas, tortulaşıp, katılaşıyor. Severdim doğum günlerini, kutlamaları,yeni yaş heyecanlarını. Artık günler birbirinin tıpa tıp aynı. Güneşin doğmasıyla, uyku arasında geçen zamandan başka birşey ifade etmiyor. Bir nefesten ibaret olan hayat olabilecek her rolün içine sokmuşken, yarının güzelliği konusunda umudunuz kalmıyor... Anlam anlamını yitirdi, tüm nesnelerle birlikte. Yani, denildiği gibi; ''Biz ölsek, kıyamet mi kopar?'' |
20-02-2013, 11:19 | #237 | |||||||||||||||||||||||
|
"Dünyaya gelişinizi sevinçle karşılayanlar" kalmasa bile buraya gelişinizi sevinçle karşılayanlar olduğuna eminim. Siz doğmasaydınız oğlunuz da doğmayacaktı. Bu durumda sizin kendi kendinize "İyi ki doğdum" diye sevinmeniz gerekir. İnsanların var olması yeterli. İnsanın yaşamına bir anlam yüklemesi gerekmez. Yaşam, anlama ihtiyaç duymayacak kadar güzel. Yaş gününde daha da güzel. Yarın daha güzel bir gün olacak. "Siz ölseniz kıyamet kopmaz" ama iyi ki varsınız. Kimse kıyametten korkmaz; herkes sevdiğini kaybetmekten korkar. Yarınlarınızı kutlarım. Saygılarımla |
20-02-2013, 13:42 | #238 | |||||||||||||||||||||||
|
Buna itirazım var. 35 yaş, yolun yarısı değil artık. Sezen Aksu'nun dediği gibi, "60 yaşın orta yaş sayıldığı günlerde yaşamak güzel" Ömrümüz, Borsa gibi inişli çıkışlı geçer. Kazananlar sevinsin, kaybedenler üzülsün. Yeter ki, biz çökmeyelim. Şimdiden nice güzel yıllara. |
21-02-2013, 16:46 | #239 |
|
Gözümün Nur'u..Sayın Armağan Konyalı'ya katılmamak elde değil,çok güzel bir yazı yazmış...
İyi ki seni tanıma fırsatı buldum diyenlerden biri olarak Nice güzel yıllar dilerim,tüm sevdiklerinle.. |
26-02-2013, 04:03 | #240 |
|
Kutlamalarınız için geç de olsa teşekkürler. 70 yaşımı görürsem, çok çok daha mutlu olacağım. |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |