|
Hukuk Sohbetleri Hukuki yorumlar, görüşler ve tartışmalar.. Soru niteliği taşımayan her türlü hukuki sohbet için. |
Anket Sonucu: Ölüm cezasını onaylıyor musunuz? | |||
Evet | 379 | 44,64% | |
Hayır | 430 | 50,65% | |
Kararsız | 40 | 4,71% | |
Oy Verenler: 849. Bu ankette oy kullanamazsınız. (Anket no : 102) | |||
|
18-07-2007, 15:06 | #181 |
|
Defalarca suc işleyen,ıslah olmayan biriyle toplum ne kadar ugrasabilir.bence agır suclar tekrar işlendiginde o kişi idam edilmeli,suçta kararlılık ortaya cıkmışsa artık kendi düsen aglamaz.devlete ihanet,tecavüz gibi agır suclar ölümle cezalandırılmalı.hukuksal boyutu yok bunun...
|
20-07-2007, 22:09 | #182 |
|
Hukukun yegane amacının adaleti sağlamak olduğu kanısındayım ve suçluların topluma kazandırılması bence bu amaç çerçevesi içerisinde ancak anlamını bulabilir.Bence mesele insan hakları noktasından incelenmelidir ve garip gelebilir ama tam da bu noktadan dolayı idam cezası ve cezaların ağırlığı gereklidir.Nedenine gelince mesele bir tercih meselesidir,üstün hak meselesidir.Haksızlığa uğrayan,canına kastedilen,ırzına,şerefine,yaşama hakkına 'ki idam cezasının kaldırılma sebebi de yaşama hakkının insan olmanın getirdiği en vazgeçilmez hak olmasıdır'kastedilen masum ve mağdur olanın hakkına karşılık,insan olmanın erdemlerinden yoksun,küçücük çocukları,masum insanları zevk için işkence ederek,rezilce öldürecek kadar insanlıktan uzaklaşmış,bireyin yaşama hakkına dolayısıyla toplumun huzur ve refahını sağlamakla yükümlü devletin düzenine kastetmiş suçlu kişinin hakkı.Siz hangisini tercih edersiniz?Sosyal bir hukuk devletinde,yaşama hakkı elinden alınmış,zalimce eziyet görmüş,vatandaşın hakkını savunmak ama gerçekten savunmak mecburiyeti devletindir.Bu mecburiyet adaletin yani hukukun gereğidir.Yalnız ve yalnız devletin meşruiyetinde olan bu mecburiyet,intikam duygusuyla yanıp kavrulan,mağdurun yakınlarına bırakılamaz,bırakılmamalıdır,ancak devlet de bu insanların yangınlarına söndürmelidir,söndürmelidir ki insanlar gerçekten hukuka güvensin,hukukun üstünlüğüne inansın.Devlet bu yangını söndürsün ki,suçluluk potansiyeli olan insanlar karşılarında ağır bir şekilde cezalandırlacaklarını bilsinler,ve devletin bu garantörlüğü bu tip hastalıklı kişilerin topluma kazandırılabilmesini sağlasın.Saygılarımla...
|
23-07-2007, 16:03 | #183 |
|
idam insan katlidir
anlayamadığım konu şu: idamın varlığının hala tartışılıyor olması. çok gereksiz ve anlamsız bir soru bu. Ama dayanamayarak cevaplamak istedim. kesinlikle insan katline karşıyım.canavar dahi olsa her insanın yaşamaya hakkı vardır.insan kanına girmiş olabilir birçok ana-baba çocuğu öldürmüş olabilir.ama öldürülmeyi hak edmez.
|
25-07-2007, 09:27 | #184 |
|
İnce bir nokta
Aslında, öğrenciliğimden beri bunu kendi içimde çok sorguluyorum. Hatta bu sorgulamam Hukuk Fakültesi öğrencisi olmamdan öncelerine de dayanıyor. Önceleri idam cezasının muhakkak caydırıcı etkiye haiz olduğunu düşünürdüm. Dolayısıyla kaldırılmaması gerektiğini düşünüyordum. Ancak zaman geçip de daha geniş perspektiflerle bakabildiğimde hayata; şuan bir sürü sonuç içerisinde kalıyorum. Öncelikle "yaşam hakkı" -devlet dahi olsa- kişinin elinden alınabilir mi? Zaten devlet bunu yapmakla, suçu işleyen şahısla aynı duruma düşmüş olmayacak mı? Peki o zaman devlete kim ceza verecek? Devleti nasıl idam edeceğiz? gibi çok çapraşık ve çetrefil bir durum karşımıza çıkıyor.
Cezalar elbette ki caydırıcı olmalı. Ancak bugüne kadar şu da iyi gözlemlenmeli; dünyada uygulanan hangi idam cezası o suç için caydırıcı hale gelmiştir? Hayır, bilakis yaşam hakkı elinden alınanlar çoğu zaman "kahraman" ilan edilmişlerdir. İşte bu ahvalde insan sormadan edemiyor: "İdam cezası amacına ulaşıyor mu ki, idam cezasını savunalım?" |
27-07-2007, 14:41 | #185 |
|
Ölüm Cezasını Onaylamıyorum
Ölüm cezasının uygulanabileceği düşünülecek suç her ne olursa olsun, kişinin tam tersi bir yaşam tarzı ile kazanılabileceği çözümler aranmasını tercih ediyorum. Suç sonucu oluşan olumsuz durum ve duyguları da hafife almayan, ancak suç işleyenin gerçek kişilik ve olaydaki duygularının da irdelendiği ve mümkün olan en uygun uzlaşmanın (kişisel ve de toplumsal) sağlanabildiği çözümler düşünülebilmeli. Kişinin kendisini gerçekten kazanmaya ve anlamaya yönelik insanlarla karşılaşması onda olumlu ilerleyiş getirecektir diye inanıyorum. |
27-07-2007, 17:30 | #186 |
|
idam çözüm değil
Suçluyu cezalandırmanın bir amacı da caydırıcılıksa eğer dünyadaki suçluların artan sayısı bize bize birşeylerin ters gittiğini göstermiyor mu? Caydırıcılık amacı da güden idam cezası da amacını yerine getirememiş ve insanların en temel hakları olan yaşama haklarını ellerinden almıştır. Buna rağmen suç işlenmeyen bir dünya kurulamamıştır. Bir insanın yaşama hakkını elinden almak o insana pişmanlık duygusunu bir an olsun tattırsa da bu cezanın ileriye yönelik faydalarını nasıl görebiliriz? Artık hayatta olmayan bir insanın pişmanlığından söz edilemez ki. Eğer amaç suçluyu ıslah etmek ve onun bu suçundan pişmanlık duymasını sağlamaksa çözüm idam cezası olmamalıdır. Onun yaşarken bu pişmanlığı duymasının sağlamak olmalıdır.
|
27-07-2007, 17:38 | #187 |
|
idam cezasına HAYIR!
günümüzde hala bazı ülkelerde idam cezasının olması beni gercekten hayretlere düşürüyor bir insan ne suç işlemiş olursa olsun modern ceza hukukunda bunun cezası ölüm olamaz bence..idam cezasını insan dışı buluyorum her insana işledigi suçun bedelini ödeyerek hatasını anlama ve bundan sonraki hayatında buna uyarak yasama hakkı verilmeli diye düşünüyorum...
|
28-07-2007, 11:25 | #188 |
|
" İnsanın yanılmazlığını görebildiğim güne kadar idam cezasının kaldırılmasını isteye
" İnsanın yanılmazlığını görebildiğim güne kadar idam cezasının kaldırılmasını isteyeceğim."La Fayatte
-- Tarihte, kanun suçlularının ve siyasi karşıtların idam edilmesi neredeyse bütün toplumlar tarafından suçu cezalandırmak ve siyasi ihtilafları bastırmak amacıyla kullanılmıştır. Dünya çapında, demokratik ülkeler arasında Avrupa ve Latin Amerika devletleri idam cezasını yürürlükten kaldırmıştır (ABD Guatemala ve Karayipler haricinde). Asya ve Afrika'da bulunan demokrasilerde ise idam cezası halen yürürlüktedir. Demokratik olmayan ülkelerde idam cezasının kullanımı yaygındır. -- İdam cezası, uygulandığı çoğu yerde, önceden tasarlanmış cinayet, casusluk, vatana ihanet veya askeri adalet kapsamında kullanılır. Çoğunluğu Müslüman olan bazı ülkelerde, zina ve oğlancılık gibi cinsel suçlar, ve din değiştirme gibi dini suçlar idam cezasını kapsayan yasaya aykırı davranışlar arasında yer alır. Birçok ülkede, uyuşturucu kaçakçılığı da kişiyi idam cezasına çarptırmaya yetecek bir suç sayılır. Çin'de, insan kaçakcılığı ve ciddi yolsuzluk davaları idam cezası ile sonuçlanabilir. Dünya çapındaki askeriyelerde, askeri mahkemelerkorkaklı, firar, asilik ve ayaklanma gibi suçlarda idam cezasını uygulamıştır. -- İdam cezası tartışmalı bir konudur. İdam cezasını destekleyenler, kişiyi suç işlemeden caydırdığını ve cinayet gibi bazı suçlarda hakedilen cezanın verildiğini iddia ediyorlar. İdam cezası karşıtları, ömür boyu hapis cezası ile caydırıcılık konusunda hiçbir farkı olmadığını, insan haklarının çiğnediğini, yanlış infazlara yol açtığını, azınlıkta olanlara ve fakirlere ayrımcılık yaptığını iddia ediyorlar. -- DNA kanıtları idam davalarının çok azında mevcut olmasına rağmen, ABD'da1992 yılından bu yana, senede birden fazla kişinin beraat etmesine sebep olmuştur.Birleşik Krallık'ta yakın zamanda yeniden gözden geçirilen davalar, 1950 ve 1953 yıllarında idam edilenler arasında, bir kişinin af edilmesi ve üç kişinin de beraati ile sonuçlanmıştır. İdam Cezası Çeşitleri
-- Wittgenstein başyapıtı Tractatus'ta bir alt önerme olarak şunu dile getirir: "Ölüm bir yaşam olayı değildir. Ölüm yaşanmaz." Ölüm Cezası, cezanın öznesi olan suçluyu ortadan kaldırarak, cezanın çekilebilme/yaşanabilme sürecini de yokeder. Ceza çekilebildiği sürece beklenen işlevini yerine getirebilir. Ölüm cezası bu yönüyle de ceza değildir. -- 2500 yıl önce ölüm cezasına çarptırılan Sokrates'in yüzyıllar öncesinden belirttiği gibi "Gerçekte kimse bilmiyor ölümün ne olduğunu, insana vergi belki en büyük iyiliktir ölüm." Dinsel tüm belirlemelere ve iddialara rağmen yaşadığımız dünyada hala bir bilinmezliktir ölüm. Ölüm cezasının suçlu için ceza olma işlevi gerçekte mahkumiyet tarihinden infaz tarihine kadar geçen sürede ortaya çıkar. Ve bu süreç tam anlamıyla bir işkencedir. Ceza Hukuku ve Ölüm Cezası: -- Ceza, tarihin değişik dönemlerinde farklı amaçlarla kullanılmış olsa da günümüzde suçluya üç nedenle verilmektedir. Birinci neden suçlunun bu cezadan ders alması, ikinci neden toplumda adalet duygusunun sağlanması ve üçüncü neden toplumun bu ceza uygulamasından bir yarar sağlaması, caydırıcı ve ibret niteliği taşıması. Ölüm cezası bu üç açıdan incelendiğinde ortaya çıkan sonuçları, cezanın veriliş nedenlerini desteklemediği görülmüştür. -- Birinci neden olarak gösterilen suçlunun ders alması, fail "öldürüldüğü" için kesinlikle mümkün değildir.Toplumda adalet duygusunun sağlanması konusunda da iki büyük sakıncayı beraberinde taşımaktadır ölüm cezası. Bu ceza geri dönüşü olmayan bir yoldur ve adli hataların, kasıtlı-kasıtsız yanlışlıkların düzeltilebilme şansını vermemektedir. Böyle bir hata karşısında toplumda adalet duygusunun ve hukuk sistemine duyulan güvenin sarsılacağı çok açıktır. Ayrıca devlet "ölüm ve öldürmenin" bir çözüm olabileceğini göstererek topluma, özellikle kan davasına yönelik olarak izlediği hukusal karşı çıkışı "zimni" olarak ortadan kaldırmaktadır. Devlet toplumda adalet duygusunun gelişmesini istiyorsa öldürmenin hiçbir zaman çare olamayacağı ve bir yarar sağlayamayacağını göstermelidir. Devletin öldürme eylemini uygulaması cinayeti bir çözüm olarak göstermektedir. -- Caydırıcılık ve ibret için söylenenler ise sayısız araştırma ile ortaya konmuştur ki, birçok açık kapalı infaza rağmen ölüm cezasını gerektiren suçlarda bir gerileme olmamıştır. Ölüm cezası toplum yararını da sağlayamamaktadır. Bu cezanın suçları azalttığı veya suçluları caydırdığı saptanamadığı gibi (ki kimi ne kadar caydırdığı bulunamaz) ölüm cezasının infazlarında bulunan birçok insanın yine ölüm cezalarını gerektiren suçları işledikleri görülmüştür. -- İngiltere'de 100 yıl kadar önce idamların halkın gözü önünde infaz edilmesinden vazgeçilmişti. Bunun nedeni Royal Commission'a sunulan bir raporda idama mahkum olan 167 kişiden 164'ünün evvelce bir infaza tanık olduklarının belirtilmesiydi. -- Afrika'nın bazı bölgelerinde ağaçlara bağlanmış hırsızlar kurşuna dizilirken başka hırsızların infaz mahallinde park etmiş otomobillerin lastiklerini ve farlarını çalmakla meşgul oldukları biliniyor. Ve son olarak 1988 yılında Birleşmiş Milletler için yapılan bir çalışmada ölüm cezasının yaşam boyu hapisten daha caydırıcı olduğuna ilişkin bir sonuç çıkmamıştır. -- Ayrımcılık - Savunma Hakkı - Siyasal Baskı ! Ölüm cezası son 10 yıl içinde yılda ortalama en az bir ülkede , adi suçlar veya tüm suçlar için kaldırıldı. Birçok ülke ise bu cezayı uygulamayı sürdürüyor ve bu ceza "savunma hakkını", pahalı avukatları satın alabilenler, beyaz, zengin ve azınlık mensubu olmayanlara değil, ırkçı bir biçimde ve sınıf ayrımı yaparcasına verilebilmektedir. -- ABD'de de bunun sayısız örneklerini görmek mümkündür. Birçok ülkede ölüm cezası yüksek bir oranda yoksullara, belirli bir ırktan ya da etnik gruptan azınlıklara uygulanıyor. 1973-77 yılları arasında Florida eyaletinde adam öldürme vakalarına ilişkin bir çalışma, bir siyahın bir başka siyah tarafından olsa bile öldürülmesi halinde ölüm cezasına çarptırılması olasılığının bir beyazın öldürülmesine kıyasla, ancak onda bir olduğunu göstermiştir. Sözkonusu dönemde infaz bekleyen idam hükümlülerinin % 92'si bir beyazı öldürmüştü. Halbuki aynı beş yıl içinde öldürülen siyahların sayısı neredeyse beyazlarınkine eşitti. Hepsi de bir siyahı öldürmekten suçlu 111 beyazdan bir teki bile ölüm cezasına çarptırılmamıştı. -- Ölüm cezası sık sık siyasal muhalefeti bastırmak için de kullanılmaktadır. Uluslararası Af Örgütü'nün raporlarında idam cezalarının 2.000'den fazlası siyasal ya da siyasal niteliği ağır basan davalarda verilmiştir. Bu davaların çoğunda infazlar saklanmış ya da gizlice gerçekleştirilmiştir. Af örgütüne göre infaz sayıları çok daha yüksektir. -- Ölüm Cezası İntikamdır Doğru adaleti, aynı ölçüde cezalandırma olarak görenler "eğer öldürürsen sen de ölürsün" yaklaşımını benimseyerek, hukukun intikam alma aracına dönüşmesini savunmaktadırlar. Ancak bu sistemin yarattığı cellatlık kurumu gibi, tecavüz edene tecavüz edenler, hırsızlara hırsızlıkla karşılık verenler, dayak atana dayak atılması gibi sonu gelmez bir açmaz yarattığını görmezler. Çağdaş ceza hukuku suçluların yokedilmesini değil suçları ortaya çıkaran koşul ve nedenlerin bulunmasını ortadan kaldırılmasını savunmaktadır. İntikam duygusunu körüklemek etik değerlerin ve ahlakın yara almasına yolaçar. Devletin bireylerin değil, tüm toplumun suçlu-suçsuz ortak savunusuna yönelmesinin önünde büyük engel oluşturur. Adalet sistemi hem insanlık adına, merhamet duyguları içinde hem kurbanı hem de suçluyu tüm yönleriyle kavramalı sorunun kriminal kökenine inebilmelidir. Çocuklara Ölüm Cezası Uluslararası insan hakları sözleşmeleri suçu işlediği sırada 18 yaşından küçük olan birinin ölüm cezasına çarptırılmasını yasaklamıştır. 100'den fazla ülkenin taraf olduğu bu sözleşmelere rağmen 1990 yılından bu yana 18 yaşından küçük çocuklar için ölüm cezasını uyguladığı bilinen beş ülke vardır. İran, Pakistan, Suudi Arabistan, ABD ve Yemen. 1990'dan beri çocuk suçlarında ölüm cezasının en çok infazı ABD'de gerçekleşmektedir. Terör ve Ölüm Cezası Ölüm korkusu, terör eylemlerinde kendilerini feda etmeye, hayatlarını tehlikeye atmaya hazır insanlar için caydırıcı olmamaktadır. Üstelik teröristler için bu yolda ölenler, şehit, kahraman olarak adlandırılıyor. Ölüm cezasıyla cezalandırılan yandaşlarını propagandalarının yeni bir malzemesi haline dönüştürerek, devlete ve sisteme karşı taraftar toplarken ölüm cezasını da kullanabilmektedirler. Özgür insanlardan oluşan bir toplum, teröristlerin ve şiddet yanlılarının kendisine karşı başvurduğu yöntemleri, yani şiddeti ve öldürmeyi aynen benimseyerek kendi manevi temellerinin yokedilmesini göze alamaz. Çünkü toplum kendisi bu yola başvurduğu takdirde, "şiddetin, ölümün, cinayetin" bir yöntem olabileceğini kabul etmiş olmaktadır. Ölüm Cezası Yerine Önerilen Cezalar Bu konuda temelde önerilen suçun niteliğine göre çeşitli hapis cezaları ve ömür boyu ağır hapis cezasıdır. Bir iyileştirme merkezinde alıkoyma, ruh sağlığı tedavisi gibi seçeneklerde önerilmekle birlikte, toplumların kendi yaşama koşullarına ve kültürlerine göre insan hakları ve hukuk kuralları içinde, infaz biçimine karar verebilirler. (SUAT ÖZÇELEBİ ‘nin ÖLÜM YAŞANMAZ adlı makalesinden ) -- Madem ki dişe diş ,kana kan neden Eski TCK kan gütme saikiyle (kan davası) insan öldüren kişiyi idamla cezalandırıyordu.Eğer kan davası ölüm cezasını onaylıyanların dediği gibi meşruysa ve hukukkiyse faile bu ceza ağır değilmi öyle ya fail var olan hakkını kullanmıştır karşı görüş belki şunu diyecek fail ilhakı hak çiğnemiştir ama bu kadar meşru ve hukuki bir hakkı kullanmanın cezası idam mı olmalıydı ? Bu ölüm cezası yanlılarının açıklaması gereken konulardan yanlız biridir ! -- Netice olarak şunu söyleyebilirim ki ; bilmin keşfinin hızla ilerlediği bir dönemde bizlerin aydınlanamayışımız , acılarımızın bitmesini engelliyor ! |
28-07-2007, 11:52 | #189 |
|
En kutsal ve devlet tarafından en başta korunması gereken hak olan yaşam hakkının, kişi en ağır suçu işlese bile bizzat devlet tarafından resmi bir biçimde sonlandırılması olan idam cezasına karşıyım. Ceza, günümüzde intikam için değil, suç işleyen kişiyi topluma kazandırma ve ıslah etme için uygulanmaktır. İdam cezısa ise bu anlayışa tamamen aykırıdır. Aslında idam cezası aleyhine bir çok argüman ileri sürülebilir, ancak yaşam hakkının koruyucusu olan devletin bir bireyin yaşam hakkını yine kendisinin yok etmesi ise çok büyük paradoks olur. Değerli bazı yorumcu arkadaşlarım sık sık çıkarılan af yasalarından ve cezaların azlığından yakınmışlar, tabi ki bu düşüncelerinde haklılık payı var, ancak bunun için çözüm idam cezası olmamalı, gerekirse çok ağır suç işlemiş kişilerin ölünceye kadar cezaevinde kalacak biçimde yasal değişiklik yapılabilir. Saygılarımla
|
29-07-2007, 14:25 | #190 |
|
sınır
Hepimiz potansiyel suçlular katilleriz belkide.Nasılki delilikle akıllılık arasında çok ince,heran yok olabilecek bir sınır varsa suçla suçsuzluk arasındada aynı sınır mevcut.Tabi işlenen suçun niteliği de önemli bu sınırın varlığını kabul edebilmek için.
Eğer mağdur yakınınızsa ve sözkonusu suç sonucu onu kaybettiyseniz aynı şeyi failinde yaşamasını istersiniz hatta öyle bir an gelirki bunun işkenceyle süslenmesini de istersiniz yalnız ölüm yetmez intikamınızı bastırmaya.Mukadderat deyip boyun eğmek çok büyük bir erdemdir o an için ve başarmak da bir o kadar zor.Mağdurun yakınlarının duygularını tahmin edebiliyoruzdur hepimiz ve kendimizi onun yerinde hissedecek kadar da acı çekmişizdir çoğu zaman.Madalyonun arka yüzüne bakmayı düşünmek istemeyiz bile çünkü yiten bir hayat vardır ortada.Ama objektif olabilmek ve hukuku layıkıyla uygulayabilmek için heriki yönden bakmak gerekmektedir.Kendimizi onun yerinede koyabilmeli yapamasak da bunun için çabalamalıyız.Bazen öyle biran olurki sanki içimizde bugüne kadar hiç farketmediğimiz bir volkanın sıcaklığıyla püskürürüz etrafa,etrafımız yanıp kül olsada o volkanın sıcaklığıyla dumanıyla bizimde gözlerimiz körleşmiştir göremeyiz hiçbirşeyi.Gerçekten insan öylesine karmaşık bir varlıkki bu bulunduğu toplumada yansımakta buna hayatın zorlukları,maddi güçlükler,manevi buhranlar,bastırılmış duygular,çocukluğun sıkıntıları,yetiştirilme yada yetişebilecek bir aileye sahip dahi olamama eklenince bazı suçların işlenmesi kaçınılmaz olabiliyor çoğu insan için. Yani demem o ki idam cezasını bir suç türüne endeksleyecek olursak yaş tahtaların yanına kurularıda eklemiş olucaz ki ben yaşların da yaşama hakkına sahip olduğunu düşünüyorum;suçsuz insanlarla içiçe olamasada enazından kendi başınalığa bırakılıp ömür boyu mahkum olabilir ve topluma kazandırılması mümkün olmasa bile enazından psikolojik destek görebilir.Çünkü her insanın özünde az da olsa iyilik barındırdığından eminim ve havadaki oksijenin bir kısmının onun hakkı olduğu da kaçınılamaz bir gerçek.bizim onun oksijenini çalmaya hakkımız yok yapabileceğimiz tekşey hukukun izinde gerekli yaptırımı uygulamak ve aflarla bu cezayı katletmeden gerçekleştirmek.Özetle işlenen suç ne olursa olsun karsılığında suçla cevap vermeme taraftarıyım ve bu sebeple idam cezasını onaylamıyorum. Saygılarımla... |
06-08-2007, 13:47 | #191 |
|
merhaba, hakikatleri görebilmek için dünya örneklerine bakmak lazım.Nelson Mandella da ırkçı faşist diye nitelendirilip 37 yı(yanılmıyorsam) tek kişilik hücrede kalmıştı işte sonuç ortada tüm halkın eşitliği için ömrünü tüketen bir insanın çabası gerçeklerileri ve inancıyla ülke barışını sağlamıştır.ben yanlı düşünmüyorum farklı anlaşılmasın sadece dünya gerçeklerinde bu örnekler sıkça görülmüştür.Hakikatleri görebilmek için gözlerimizn açık olması gerekir.
|
25-08-2007, 19:20 | #192 |
|
elbette bir canlının yaşama hakkının başka bir canlı tarafından yok edilmesi kötü bir durumdur ancak suçlu yeniden özgürlüğüne kavuştuğunda diğer insanlara zarar verme ihtimalini de düşünmek gerekir
|
11-09-2007, 19:28 | #193 |
|
hayır
idam kişiyi nötr hale getirmektedir bu durum da cezanın suçluyu topluma entegre etmesi,suçlunun yaptığı eylemden ötürü pişman olmasını engellemektedir.ayrıca idam cezası suçluyu toplumun gözünde mağdur duruma düşürmekte ve ona gösterilen saygının artmasına neden olmaktadır.idama mahkum edilecek kadar ağır bi suç işlemiş birinin toplumun bi kesiminde erdemli görülmesi bu cezayı savunan ceza hukukunun istediği bir sonuç olmaz.bunun yanında kimi suçlular için ölüm suç olarak düşünülmez.yakın zamanda komşumuz Irak'ta meydana gelen gelişmeler ve yapılan yargılamaların sonunda verilen idam kararlarının bazı suçluları toplumun nazarında daha değerli kıldığı da aşikardır.
|
13-09-2007, 14:09 | #194 |
|
ölüm cezasına evet.
ölüm cezası bence gereklidir.
gereklidir. Çünkü ABD bile hala bu uygalamayı devam ettiriyor. gereklidir. çünkü ölüm bir cezadır. en caydırı ceza, ölüm cezasıdır. insanın ölmekten korktuğu kadar başka şeyden korkmaz. içinizde ölümden korkmayan varmı. tabi ki yok. ben bile korkuyorum ölümden. bu nedenle ölüm cezası var olmalı. ama işlenen suçlarda ölüm cezasını hak edecek suçlar olmalı. |
16-09-2007, 19:27 | #195 |
|
ölüm cezasına hayır
Cezalar sonuçları yönünden tamir edilebilir olmaladır. Ölüm cezasına bu sebeple hayır diyorum. Ölüm cezasının caydırıcılığı sebebiyle ölüm cezasına evet diyenlere bir sorum olacak. sizce bir insana müebbet vermek ölüm cezasından daha ağır bir ceza değil midir? yeterki sık sık af çıkmasın ve kanunda öngörülen sürelere uyulsun. İnanın o zaman ölüm cezasından daha caydırıcı olan müebbet cezası, kendisinden beklenen caydırıcılık etkisini gösterebilir.
|
17-10-2007, 15:04 | #196 |
|
idam cezası olmalı çünkü...
idam cezasının varlığının gerekli kıldığı durumlar mevcut olduğu zaman cezanın varlığı da kaçınılmaz oluyor.bu durumlara örnek vererek yorumu size bırakıyorum.
-uzaklarda değil ülkemizde yaşanan 10 küsür aylık bebeğe tecavüz olayında, -hiç bir neden olmaksızın ardarda ve sırf zevk için çeşitli güzergahlarda kişiler öldüren ve halen yargılanan ülkemizde sanıklar hakkında, idam cezasını vermezsek bu cezayı sırf cezanın amacı ıslahtır görüşüyle reddeder ve kötülersek bir gün yanıbaşınızda adamın biri kızını,ya da aklınıza gelen en sevdiğinizi öldürür ve nedeni sadece zevk için dediğinde anlarsınız faydasını.ya da yolda giderken önünüzdeki poşet patlar ve kolunuzu,bacağınızı kaybederseniz yine rahatça ıslah edilmeliler diyebilirsiniz.peki ama ölenleri geriye ıslah yoluyla getirmeyi,parçalanan kolunuzu ya da bacağınızı cizgi filmdeki gibi düzeltebilmeyi garanti edebiliyormusunuz.mağdura danışmadan nasıl böyle bir karar alınabilir.ben anlayamıyorum. ve mevlananın memleketinden katılıyorum.hoşgörü ve sevgiyle yaklaşmalı herkese.ancak hoş görülemeyecek ve en az faillerinin mağdurlara yaptığı kadar bir cezayı fail hakediyor diye düşünüyorum. |
17-10-2007, 18:34 | #197 |
|
İdam cezası öyle bir cezadırki, bu cezaya çarptırılan kişinin dünyadan kovulması, çıkarılması, bedeniyle irtibatının kesilmesi, kısacası bundan sonra dünya üzerindeki fiziksel yaşamına son verilmesidir. Yani biz dünyada bu ülke üzerinde yaşıyoruz, ama bizi öyle bıktırdın, öyle canımızı sıktın ve öyle ıslah olamayacağına inandırdınki seni öldürmezsek hatta kapalı bir mekanda yaşasan ve kimseyle görüştürülmesen bile yaşamana tahammülümüzü bıraktırmadın, demektir. Senin bu yaptıklarından sonra yaşamandan rahatsızlık duyuyoruz, bu yaptıklarından sonra yaşaman kafamıza takılıyor ve ölmediğin için bir türlü içimiz ferahlamıyor... demektir.
Şimdi bize göre bir insanın yaptıkları toplumun vicdanını böyle düşünmeye sevkedebilir mi? Toplumun bir birey hakkında böyle düşünmeye hakkı var mı? Tüm toplum birleşse bir birey hakkında böyle hüküm kurulmasını sağlamaya hakları var mı? Bu soruların cevabı sanırım bizi idam cezasının verilmesine veya verilmemesine götürür. Cezaya çarptırılanın yerine kendimizi koyarak veya cezaya çarptırılanın babamız ya da annemiz vb. olabileceğini göz önünde bulundurarak. İdam cezalık suçun mağdurunun kendimiz veya babamız ya da annemiz olabileceğini düşünerek. Kısaca çok boyutlu ve çok unsurlu düşünerek aklın yetmediği yerde vicdan referans olarak kullanılarak cevap bulunmalı... Saygılarımla... |
18-10-2007, 15:42 | #198 | |||||||||||||||||||||||
|
Aklın yetmediği yerde vicdan referans olarak kullanılarak cevap bulunmalı. Doğru. Dünyada binlerce kişi haksız yere idam edildi. Hiç suçu günahı yokken. Ya da idamlık suç işlememişken en ağır ceza verildi. İdam! Sevgili Snow; Cezaya çarptırılanın babamız ya da annemiz olabileceğini düşünerek vicdanımızın sesini dinleyelim demişsiniz. Bir de şöyle bakalım olaya. Benim 2 yaşında dünyalar güzeli bir kızım var. İnsanlıktan nasibini almamış bir sapığın (Düşünürken bile kendimi kaybediyorum.Allah Korusun) tecavüzüne uğradığını ve öldürüldüğünü düşünüyorum. Vicdanım idam cezasının yeterli olmadığını söylüyor. Şimdi size şöyle söyleyeyim. O sapık idam edilirse kendi de kurtulur, toplum da. İdam edilmezse benim ona yapacaklarım sayesinde toplum idamı tartışmaya başlar yeniden. İdam olsun. Olsun da gerçekten toplumun kurtulması gereken, insanlıktan nasibi olmayan kişiler asılsın. Haa bu göreceli kavram diyebilirsiniz. Yukarıda verdiğim örnek hepimizi ortak paydada toplayacaktır sanırım. Syg |
05-11-2007, 16:13 | #199 | |||||||||||||||||||||||
|
Çağdaş ceza sistemine göre evet
İdama karşı olanlar bunun çağdaş ceza hukukuna uymadığını iddia ediyorlar da çağdaş ceza hukukunda amaç nedir öncelik nedir ne olmalıdır ve bu kuralı koyan kimdir? Evet düşünüldüğünde ilk başta çok vahşice bir ceza imiş gibi geliyor bir insanın yaşama hakkının başkalarınca elinden alınması. ama diğer taraftan kişilerin keyiflerine göre birilerini öldürdüğü, bunun cezasını tam olarak çekmediği, defalarca insanların, devletin milletin ve tüm insanlığın zararına işler yaptığı görülüyor. bu durumda bunların yaşama hakkını nasıl garanti edeceksiniz. İdam cezası hangi suçlarda, hangi durumlarda uygulanırlığı gösterilmek ve siyasi uygulamaların önüne geçilmek kaydıyla sınırlayıcı olarak uygulanmalıdır. |
14-11-2007, 15:23 | #200 |
|
son duraksa evet
ölüm her ne kadar ürkütücü gelsede anayasanın değiştirilemez maddeleri ile ilgili olan durumlar ile toplumun güven ve huzuru ciddi tehdit altına alan suçlar karşısında idam cezasını haklı buluyorum tabiki bu yolu seçmek son çare olmalı ama bir yeden sonra gidilecek bir yer kalmadıysa da son durak idam
|
23-11-2007, 00:48 | #201 |
|
İdam cezasının modern hukuk sistemimizde yer almasını doğru bulmuyorum ancak verilen cezaların da suçun faile verdiği yarardan az olması toplumumuzun hukuka güvenini sarsıyor adeta biz hukukçularla toplumu karşı karşıya bırakıyor.Bence idam yasamızda suç teşkil eden öldürme fiilinin devlet eliyle yapılmasından öte birşey değildir bunun devlet eliyle yaılması fiili meşrulaştırmaz.Kaldı ki yaşama hakkı kutsalsır ve bu hak üzerinde kimsenin kişinin kendisinin bile tasarruf yetkisi yoktur!...
|
23-11-2007, 18:57 | #202 |
|
Sayın Armağan KONYALI
Doğrusu idam ile ilgili http://www.turkhukuksitesi.com/showp...9&postcount=24 adresindeki yazınızda anlattığınız olaydan etkilenmemek imkansız.Anlattığınız olaydaki inşaat işçisi çocuğa acıdım doğrusu,onun için oturup ağlayabiliriz.ağlamalıyız da yazık olmuş çocuğa gençliğine Sizin anlattığınız olaydan kaç yıl geçti bilmiyorum ama ya öldürülen o iki inşaat işçilerinin yakınları ne alemde .... Her bir yakını ile ilgili ,olaydan dolayı etkilenmelerini anlatan 600 sayfalık roman yazılabilir.Sanıyorum buna mendillerde yetmez. Sanıyorum önce savcılık daha sonra da avukatlık mesleğindeki engin tecrübeleriniz sizi dahada duygusallaştırmış.Görüşünüze saygı duymakla birlikte ibir kolluk amiri olarak idamın kaldırılmasının yanlış olacağı görüşündeyim.Siz de gayet iyi biliyorsuunuz ki idam cezası o kadar kolay verilen bir ceza değildir.Toplumda bazı kişileri suç işlemekten ancak idam cezalsının durdurabileceğini düşünüyorum. "Bir el bin el kurtarır" (söz sahibini bilmiyorum) Saygılarımla. |
25-11-2007, 16:20 | #203 |
|
Devletin bütünlüğüne indirilmiş darbelerin yok edilmesi adına idam şarttır.
Toplumun huzurunu kaçıran, toplumun CAN güvenliğine, IRZ ve NAMUS güvenliğine yapılmış olan her türlü eylem idamla cezalandırılmalıdır. Mağdur durumdaki ve diğer toplum üyelerinin devlete ödemiş oldukları vergilerin, suçlulara lokma olmasına karşıyım. Hapishanede rahat edip, yiyip içip af kanunuyla çıkan suçluların ıslahı günümüzde mümkün olmamaktadır. Zaten suçluya verilmiş ceza idam da olsa umurumda değil. Beni ilgilendiren durduk yere ölmüş, tecavüz edilmiş kişilerin ve yakınınlarının yaralarının sarılmasıdır .Önemli olan mağdurun ve yakınlarının vicdanını rahatlatmaktır. Suçlunun yakınları konu dışıdır Suçluya verilmiş ceza idam dahi olsa vicdanım rahattır. (Söz konusu olan suçun kesinleşmiş olması.) Toplum aileden, aile de bireyden oluşur. Birey başına gelen haksızlığı, yetkili mercie başvurarak hakkını alarak, Vicdanını rahatlatır. Hani derler ya en iyi adalet vicdandır diye. Buradan hareketle topluma doğru yönelirsek, en temel husus vicdanı rahatlatmaktır. Rahatlatılamayan bir vicdan, adaleti yakalamak için, hakkını almak için isyan eder. (Şehit anaları) Sadece insanların yaşama hakkı yoktur diğer canlıların da vardır. Yaratılmış olan tüm canlıların. Yaz geldiğinde sivrisinek ısırmaya başladığında hemen öldürmeye çalışılır. Zehirle, sinek kovucuyla. Diyelim öldürmek istemiyorsunuz, sinek kovucu alırsınız. ya da pencereye tel takarsınız. Bulunduğunuz ortamda günlük yaşantınızı rahat yaşamak için yapmanız gerekenler bunlar. O sivrisineğin size zarar vermemesi en temel amacınız. İdama karşı olanlar sivrisineğin akibetine razı göstermeliler. Günümüzde, hukuk sistemimiz ve kanunlarımız suçluları yok etmeye, durdurmaya , ıslah etmeye karşı etkisiz kalıyorsa, hukukun üstünlüğünden söz edemezsiniz. Yani kağıt üzerinde yazsanız da işlevselliği olmayan bir düzenden bahsediyorum. En basitinden bir örnek vererek bitireceğim. Bir kedim vardı yavrulamıştı. Bir gün komşumuzun kangal köpeği daha birkaç günlük yavruları parçaladı. O an kedim bunu gördü, sanki kaplan kesildi, kangalın iki gözünü çıkardı ve boğazını parçaladı. Köpek iki gün sonra öldü. Takdir kimin bilmiyorum… |
14-11-2008, 09:40 | #204 |
|
Bazı suçlarda idam cezasının hafif bile kalacağını düşünüyorum.
Bebek ve çocuklara yönelik suçlarda örneğin. İdam cezası bile suçu işleyen açısından kurtuluş olabilir. |
17-11-2008, 16:02 | #205 |
|
Hukukçu duyguları ile davranmamalıdır..
İdama onay veren meslektaşların sayısının hiç de az olmaması üzücü..Ancak ilginç olan şu ki idama onay verenlerin büyük çoğunluğu genç meslektaşlarımız.Muhtemelen son dönemlerde yaşanan tecavüz-taciz davaları ve terör olaylarının etkisi ile bu yönde kanaat bildirmekteler.Sevgili arkadaşlar devlet intikam almaz,almamalıdır. Devlet "amir"dir.Ne kadar öfkelenirse öfkelensin ne kadar acı çekerse çeksin kendisine yahut vatandaşına karşı hukuksuzluğa aynı hukuksuzlukla yanıt vermemelidir. Bazı ülkelerde cinayetin cezası idamdır. Yani hayata son vermedir.Oysa idam nedir??İdam hayata son verme yani bir cinayet değilmidir.Hemde büyük soğukkanlılıkla işlenen bir cinayet değilmidir.Bazı meslektaşlar "çocuğuma tecavüz eden öldüren insan nasıl idam edilmesin" demekteler.Benim çocuğumun başına da böyle bir şey gelse bende elime geçse faili öldürmek isteyebilirim.Ya da terör olaylarında toplu ölümler sonrası yaşadığımız acı ve nefret ile bende benzer şeyler düşünüyorum bazen.Ancak bir hukukçunun nefret ve kin ile davranmaması , suçun ve cezanın toplumsal boyutlarını sorgulayarak duygudan sıyrılmış şekilde değerlendirme yapması gerekir.Aksi halde kendilerine taş atan eylemcilere polisin taşla karşılık vermesi normal olacaktır. Polise taş atmak yasal değildir. Ama polisin taşa taşla karşılık vermesi , yakaladığı eylemciyi öfkeyle dövmesi de yasal değildir. İdama karşı çıkmamak polisin kendisine karşı geleni intikam duygusuyla dövmesini de giderek haklı çıkaracaktır....
|
18-11-2008, 16:28 | #206 |
|
Ölüm Cezasının Uygunlanmasındaki Zorluklar
Ölüm cazasının uygulanmasında ki zorluklara dikkat çekilmesi gerektiği düşüncesindeyim keza dünyada ölüm cezasını uygulayan ülkelerde çok büyük sorunlar ortaya çıkmaktadır ve ölüm cezası birnevi işkence haline dönüşmektedir.İnsan hakları açısından çok yaralayıcı durumların, hükmün gerçekleşmesi sırasında ortaya çıkacağını unutmamak gerekiyor.Bunlara örnek olarak ; elektrik vererek ölümlerde insanlar tamamen yanabilmekte, idam cezası gerçekleşirkende insanları kafaları kopmaktadır yada saatlerce can çekişmektedirler , yani kolay bir ölüm genelde gerçekleşmemektedir. İdam cezasına evet diyenlerin bu ihtimalleri değerlendirmeleri gerekir.
|
21-11-2008, 13:16 | #207 |
|
29 Nisan 1920 tarihinde TBMM'nin iki numaralı kanunu olarak geçmişteki adıyla Hıyanet-i Vataniyye Kanunu çıkarılmıştır. Amacı TBMM'nin otoritesine karşı çıkan kişi yada gurpların etkisiz hale getirilmesidir. Bu kanunda görülen vatana ihanet kavramı ; "Yeni Cumhuriyet rejimini ve rejimin ortaya koyduğu temel yapıyı yıkmak için harekette bulunanların eylemi" şeklinde değerlendirilerek günümüzdeki terör eylemlerine karşılık gelen yasal bir mevzuatın temeli niteliğindedir. 15 Nisan 1923 yılında kanuna eklenen bir maddeyle saltanatı geri getirmeye çalışanların da vatan haini sayılacakları hükme bağlanmıştır.
25 Şubat 1925 tarihinde Musul ve Kerkük'ün kaybedilmesine etki sağlayan Şey Sait ayaklanması üzerine Hıyanet-i vataniyye kanunu'na yeni bir ekleme yapılarak dini alet ederek ahaliye fesat ve nihak sokarak dinin politikaya alet edilemeyeceği hükme bağlanmıştır.1923 döneminde cumhuriyet rejiminin temel değerlerinin korunması amacıyla çıkarılan Hıyanet-i Vataniyye Kanunu ile cumhuriyet rejimini yıkmak yada rejimin temel değerlerini ortadan kaldırmak amaçlı yapılan eylemler vatan hainliğiyle eş değer ttulmuş ve bu suç idam cezasıyla karşılık bulmuştur. 12 Nisan 1991 tarihinde çıkarılan 3713 sayılı Terörle Mücadele kanunu ile 1923 döneminin Hıyanet-i vataniyye kanunu yürürlükten kalıdırılmış yerine vatana İhanet Kanunu çıkarılmamıştır.Vatana İhanet Kanunu yerini terörle Mücadele Kanuna bırakmıştır. Günümüz Anayasasında Cumhurbaşkanlarının ancak " vatana ihanet" suundna yargılanabilecekleri yazılıdır ,buna karşın günümüz Türkiyesinde böyle bir kanun yoktur. Eylemi suç sayan bir kanun olmadığından eylemin suç teşkil ettiği de söylenemeyeceğinden günümüzde vatana İhanetin suç olmaktan çıkarıldığı görülmektedir. 1923 de yapılan kanun ruhunda devletin milleti ve ülkesiyle bölünmez bütünlüğünün yanında anayasal cumhuriyetin laik,demokratik,sosyal br hukuk devleti yapısına yönelik her türlü saldırının da vatana ihanet kapsamında değerlendirileceği hükme bağlanmış iken, günümüz Terörle Mücadele kanununda sıradan bir ceza soruşturması geçirilmesi Türkiye'Nin ihtiyaçalrına cevap vermemektedir. Zira Terörle Mücadele kanununda terör genel anlamıyla "cebir ,şiddet kullanarak Anayasa'da belirtilen cumhuriyetin niteliklerini ve düzenini değiştirmek ,Türk devletinin ve cumhuriyetinin varlığını tehlikeye düşürmek ,devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünü bozmak ,temel hak ve hürriyetleri yok etmek " şeklinde tanımlanmıştır. Bu tanım 1923 döneminin Hıyanet-i vataniyye kanunu ile kısmen örtüşmektedir.Ancak 1923 'de çıkarılan kanunda din ve vicdan duygularının kullanılarak eylem yapılması da hükme bağlanmıştır. Günümüz Terörle Mücadele kanunun'da ise böyle bir hüküm bulunmamktadır. Yani bugün şiddet yoluyla rejimi değiştirmeye çalışmak terör suçudur ve bazı farklılıklarla normal cezai soruşturma hükümlerine tabidir ancak şiddet kullanmadan yapılan eylem suç değildir. Benim görüşüm yıllar geçtikçe kanunlarımız daha da sağlaml hale geleceğine birçok konuda Temel hak ve özgürlükler adına ödün verilmektedir.Devletin bölünmez bütünlüğüne ve rejim değişikliğine karşı her türlü eyleme karşı özel hükümler düzenlenmesi ve cezasının idamla sonuçlanması gerektiği kanaatindeyim. |
21-11-2008, 17:25 | #208 |
|
Hangi mantık kabul ediyor ki senden yaratılıış bakımından hiçbir üstünlüğü olmayan insanların toplu şekilde doğru sandıkları bir fiili senin üzerinde denesinler.Yaşam hakkı elden alınamaz bir hak.Buna hiçbir kurum ve kuruluş karar veremez bunun altında sadece insanlara özel kin nefret ve intikam duyguları yatar.Eğer bir insan toplum için tehlike arz ediyorsa güvenlik tedbirleri uygulanır ıslah yoluna gidilir.Hukukun amacı da bu değil midir?Ceza hukukunda adalet için ceza verilir belki ama asıl amaç ıslah ve toplum güvenliğidir.Suç ne olursa olsun idam cezası verilmemeli diye düşünüyorum
Saygılarımla |
24-11-2008, 19:11 | #209 |
|
idama hayır ama...
bence hiçbir şuçun karşılığı idam olmamalı ama bazı hallerde suçluların bir kaç ay yatıp sonra salınınmalarına karşıyım. bence en büyük ceza özğürlüğü ömür boyu kısıtlamak...
böylece hem başkalarına karşı caydırıcı olur hemde şuçlu her zaman suçuyla karşılaşmak zorunda kalır.... |
25-11-2008, 19:02 | #210 |
|
sayın meslektaşım
bence idam cezasının bir üst ceza olarak ceza kanunlarımızda yer alması gerekir. eğer ben o zamanların yetkilisi olsaydım cellatların yüzlerinin açık olmasını gerekli kılardım. Sonuçta cellat dediklerimiz verilen hükmü yerine getiren kişiler dolayısıyla hükmü yerine getirenler utanılacak bir harekette bulunmamaktadırlar.
Evet idam cezası gereklidir. Şimdi size şunu sormak istiyorum Anayasamıza göre yargı ve ceza yetkisini millet adına mahkemeler kullanır. Dolayısıyla mahkemelerin verdikleri cezaların milletin vicdanını tatmin etmesi gerekir. Peki mahkemenin vereceği idam dşındaki bir kararın mağdurun vicdanını tatmin etmemesi durumunda ne olacaktır. Millet ya da mağdur asıl sahibi olduğu yargı ve ceza yetkisini alabilecek midir Bana göre idam cezasının geri gelmesi gerekir. |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Yeni Forum Özelliği : "Görüş Arşivi" | Admin | Site Haberleri | 13 | 15-10-2009 21:26 |
Çocuklara HIV bulaştıran doktor ve 5 hemşireye ölüm cezası | mutlakadalet | Hukuk Haberleri | 0 | 19-12-2006 23:06 |
Elektriği kesen cezasını ödeyecek | ahmetsacit | Hukuk Haberleri | 0 | 27-08-2006 18:53 |
İdam Cezasını Artık Kaldırmalıyız | aristo | Hukuk Sohbetleri | 9 | 12-08-2005 09:55 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |