25-02-2003, 18:08 | #151 |
|
))
Orhan Veli misali) Bedava yaşıyoruz bedava hava bedava,su bedava.. gibi mi Sibel)) |
25-02-2003, 18:14 | #152 |
|
Kesinlikle katılıyorum. Ancak hava bedava ama suya biraz para verip yaşayanları da aynı katagoriye sokmalıyız değil mi
|
07-03-2003, 08:24 | #153 |
|
günaydın;
epeydir kendim için sadece nefes alıyordum galiba ben de.. Bugün cuma,çünkü yarın cumartesi eskilere dönüp bakmadım, Can Dündar'ın sevdiğim bir yazısı var belki daha önce de ekledim ama bu yazı bugün yine gündemde bana göre.. evet..,her seçim bir kaybediştir.. sevgiler. ege ----------------------------------------------------- HER SECIM BIR KAYBEDISTIR Her tercih bir vazgecistir cunku..Sabah ise gitmekle, yatakta nefis bir miskinlik firsatindan vazgeçmis olursunuz..Kalkar kalkmaz hayat bin bir seçenegi dayar burnunuzun ucuna... "Ne giysem" telasından, öğle yemeginde "Ne alirdiniz?" diye basucunuzda biten garsona, hangi kanaldaki filmi izlesem" kararsizligindan"bize oy verin" diye bagrisan partilere kadar her sey, herkes, her an sizi israrla bir tercihe zorlar. Yastığnıza teslim olmussaniz, belki disarda ışıl ışıl bir günden vazgeçmis olursunuz.. Bahar esintileri tasiyan bir elbise belki o gün yasaminizi ışıldatabilecekken,ağırbasli bir sadelige karar vermekle muhtemel bir tanışıklığı tepersiniz.. Belki yemediğiniz musakka, ısmarladığınız izmir köfteden daha lezzetlidir. Ya da obur kanaldaki film, o anki ruh halinize daha uygundur.. Ama yasam, vazgeçtiğiniz şeye iliskin ipucu vermez...Geri dönüp, o günü gökkuşağı desenli bir elbiseyle yeniden yasama şansınız yoktur. Bu seçim oyununda vazgeçtiginiz sey, seçtiginizden daha değerliyse pismanlik kaçinilmazdir.. Ama neyin degerli oldugunun karari da yine size aittir... Ve vazgeçtiginiz sey bazen bir saray,bazen sohret sahnesinin pariltili neonlari da olsa, çogu zaman gozunuz hiç arkada kalmaz.. Cunku duvarlarina sevdiginizin kokusu sinmis bir ev ya da sevdiginiz kadinla paylasamadiginiz bir saray sizin icin borsada kolay feda edilebilir degerlerdendir. Hayata bir baska gozle bakmayi ogrendiyseniz, bu secimde kazandiklarini sananlara yalnizca aciyarak gulumsersiniz.. Her seyin siradanlastigi bir dunyada bazen kaybetmek en dogru seçimdir. Ve o dunyada en yerinde tercih; vazgeçistir... Can Dundar |
07-03-2003, 15:45 | #154 |
|
Ya nefes almanın alternatifini hiç düşündün mü ege ? Nefes almak gibi bir seçim yapmışsan eğer, nefes almamayı tercih etmemiş oluyorsun... Hoş bir seçim bu... Tercihinden ve hatta hepimizin tercihlerinden ötürü tebrikler... Saygılarımla....
|
11-03-2003, 11:12 | #155 |
|
Merhaba Sevgili Sibel
bir süredir uğramadığımdan yazamadım. Evet; nefes almayı tercih etmek hoş bir tercih. Yaşamak güzel. Kimi zamanlar nefesimiz sıkışsa da biliyoruz ki , iliklerimize kadar hissediyoruz yaşadığımızı o zamanlarda. ama hiç unutmamalıyız ki; sadece kendimiz için nefes alabiliyoruz.. Ödünç yaşamlara değil. Bir başka sitede sevgili Ali Soysal'ın yayınlanan bir yazısnı bu konuya çok yakın buldum bakalım beğenecekmisiniz. Sevgiler ----------------------------------------------------------------------- Yaşamak en değerli hediyen; Sevgili koala dostum, ne farkeder ne olduğun; Doktor ya da davulcu, yoğurtçu veya avukat, marangoz ya da mühendis.. Nerede olursan ol ne yapıyorsan yap, hep birtaneciksin sen; Sana neler getirecegini hiç bilemedin yaşamın, yasadigin kadarina dön ve bir bak; Hep senin olmayan seçimler sen olmuşsun... Belirleyici olan yaşamın kendisidir. Sen sadece yaşamın içinde hangi tiyatrolarda oynayacağına karar verirsin, kurallar ise çoktan belirlenmiştir, değiştirmeye çalışmak seni yalnızca yorar. "Bu" anda bir kulistesin ve beni okuyorsun. Bu kesinlikle böyle; Oyunda iken de "o" an'ın oyun oldugunu asla unutmamalısın. oyunu kendin yazmışçasına oynamamalı, kaptırmamalı, yaşamın kendisi sanmamalısın. O halde, yaşamın birgün mutlaka her ölümlüye getirecegi bedensel finali sakince, ya da korkuyla, ya da merakla, ya da endişeyle, ya da isyankârlıkla, - ki hiçbiri sonucu değiştirmeyecektir - "beklemek" yerine; Neden yaşamın bundan sonra getireceklerini sakince ve çabasızca "yaşa"mayalım; Her an'ını, adeta tek an o'ymuşcasına coşku ve sevinçle, sevgi ile zevkle... Seçimin de o "an" ın güzel ya da çirkin olduğuna bir karar vermek olacak, ama bu da o "an"ın muhteşemliğini değiştirmeyecek... O an yaşamdır çünkü, yaşa o an'ı sevgili koala, Beklentisizce,( ama salakça değil ) Ali Soysal |
11-03-2003, 16:34 | #156 |
|
Sevgili ege,
Yazıyı okuduğumda ne çok beğendiğimi anlatamam.. Defalarca okudum, sevdiklerime de gönderdim. Mükemmeldi. Teşekkürler.... |
12-03-2003, 13:02 | #157 |
|
Beğendiğine sevindim Sibel
aslında içimizden konuştuklarımızı biraz burda dışımızdan konuşmaya başlasak hoş sohbet ortamları çıkacak biliyorum. Ama nedense başımızı uzatıp ne var ne yok deyip yine günlük koşturmalar içinde kaybolup gidiyoruz. Bu hukukçu kısmısı biraz da fazla ketum oluyor. yine de çayımı içerken zaman zaman buraya bakmak iyi geliyor . hadi bakalım, sıra sizde |
13-03-2003, 11:16 | #158 |
|
Sevgili ege,
Çaylarımızı bu durumda karşılıklı yudumlarken, içimizden konuştuklarımızı, dışa vurmaya başlamanın keyfini çayıma tatlandırıcı yapıyorum. Hayat aslında herkese başlangıçta eşit dağıtılmış bir pasta.. Adilce verilen bir hediye. Günlük koşuşturmaların arasında hoş molalar vermek, aslında hayat pastasının güzel ve lezzetli kreması. Yani mütemmim cüzü ....Bu zamanla bir alışkanlık, bir müptela oluyor. Hiç de itirazım yok bu alışkanlığa.... Çoğu kez düşünmüşümdür... Yaşantımız bizim .. Ve kendi hayat oyunumuzun en önemli karakterinin rolünü oynuyoruz. Ancak değişik olan bu tiyatro eserinin başkalarının hayat oyunları ile iç içe geçmiş olması... Kendi oyunumuzda başrol oynarken, bir başkasının oyununda figüran, bir başkasında dekor, diğerlerinde belki de hiçbir şey olamıyoruz.... Dedim ya tuhaf birşey bu.... Şöyle bir bakıyorum da herkes başrol oyuncusu olduğunun farkında... Ama bazen oyunları karıştırıyorlar... Sanatçı kaprisi bu olsa gerek Bu durumda ise bir ipte iki cambaz hikayesi giriyor devreye... Ama olsun ! Yine de bize cömertçe verilen bu hediyenin tadına varıyor ya da varmaya çalışıyoruz... Nefes almanın tekdüze ama bir o kadar da büyük bir değer olduğunu bilerek yaşamak ve iç içe geçmiş hayatlarda her rolü kendine uydurarak , kendi değerlerini saklayan insanlardan olmak dileğimi aktarmak istiyorum. .. Sıra bende miydi bilmiyorum. Ama içten geçenleri dışa vurmak adına çalakalem yazmaya başladım. Paylaşımın tadını hissetmek de çok hoş ... Çayın yanında paylaşılan bir sohbet güzeldi.. Güzel ve hoş nefeslerle yaşantınızın devamını diliyorum. Saygılarımla..... |
13-03-2003, 15:06 | #159 |
|
Sevgili Sibel Sıraya bakmıyoruz,sırası geldiğini hisseden hepimiz sırayla yazar gideriz eminim..Kimi zaman sıramızı kaçırdığımızı filanda hissediyoruz ama olsun.
bana bugün bir mail gelmiş, hani assolist kaprislerimizle ,birarada yaşama adına kendimizi nasıl yönettiğimize küçük bir örnekseme olmuş İşin güzel yanı kendimizle yada birarada yaşama şeklimizle dalga geçebiliyor olmamız. sevgiler ege -------------------------------------------------------------------- Türk ve Japon sirketlerinin takimlari arasinda bir kano yarışı düzenlenmesine karar verilmis.Her iki takım da performanslarinin en üst düzeyine varabilmek için uzun ve zorlu bir hazirlik devresinden geçmis. Büyük gün geldiginde, iki taraf da kendini hazır hissediyormuş. Japonlar yarisi bir kilometre farkla kazanmıslar. Yarış sonrasinda Türk takımı çok sarsılmış.Sirket yönetimi, yarışı açık farkla kaybedilmesinin nedeninin bulunmasina karar vermis ve sorunu arastırarak çözüm yollarını önermesi için bir danismanlık sirketiyle anlasılmış. Bir yil süren çalismalar ve milyonlarca dolarlik harcamadan sonra, Danısmanlarin bulgusu söyle olmus: danışmanlik sirketi Türk takımında çok az kisinin kürek çektiğini buna karsılık çok sayıda kisinin dümeni kullandigini saptamiş.Japonlarin takiminda sekiz kisi kürek çekiyor, bir kisi dümencilik yapiyor. Türk takiminda ise bir kisi kürek çekiyor, sekiz kisi dümeni kullaniyor . Bir sonraki yarısın yapilacağı gün yaklaşırken, Türk takımının yönetim yapısı baştan asağıya yeniden örgütlenmis.Yeni yapı şöyle olmus: Dört dümen müdürü, üç bölgesel dümen müdürü ve kürekleri çekmekle görevli kisiyi çalismaya teşvik etmek için yeni bir performans gözden geçirme sistemi... Ikinci yarışı Japonlar iki kilometre arayla kazanmışlar.Tepesi atan Türk şirketi, kürekçiyi kovmus ama müdürlere katkılarından dolayı ikramiye vermiş. !!! |
13-03-2003, 15:42 | #160 |
|
Güne gülümseyerek başlayıp, gülümsememizi yüzümüze yayarak devam etmemize sebep olduğunuz için yeniden teşekkürler... Çok ve hoş yaşayın ! Saygılarımla....
|
14-03-2003, 15:50 | #161 |
|
Bugün çayımı iş yaparak bitirdim Sibel
yarına güzel bişeyler bulalım.. |
14-03-2003, 15:51 | #162 |
|
Yazdıklarınızı yakından takip ediyorum. Ama sevgili hykayar'ın kulaklarını çınlatacağım ben okurken kahve içiyordum
|
17-03-2003, 10:16 | #163 |
|
Bu hafta kendimiz için ne yapacağız diye başlasak mı ? Ne dersiniz ege ?
|
17-03-2003, 10:23 | #164 |
|
Sevgili Sibel hemen alternatifleri sıralamaya başla bence, çünkü bu hafta çok çalışmam lazım çooooook)
|
17-03-2003, 10:29 | #165 |
|
Çalışmanın alternatifi çalışmamak,
Çok çalışmanın alternatifi , az çalışmak, Bu hafta için ise söyleyeceğim kısaca şu olacak .. Çok çalışırken neşeli ve mutlu olmanın alternatifi lütfen bu hafta olmasın..... |
18-03-2003, 11:36 | #166 |
|
Günaydınnn
Sevgili Sibel çayımı kaptım ve geldimm. Ben laz fıkralarıyla fenerbahçe fıkralarını çok severim ama ,noldu bilmem bu günlerde kimse fıkra yollamıyor. Acaba fenerbahçe fıkralık işlerden biraz uzak mı kaldı yoksa sansür uyguladı diye düşünmeye başladım:P Bush ise;sağolsun bizim TEMEL 'i çoktann geçti) ------------------------------------------------------------------------- 5 yolcusu ile seyahat eden ucak dusmek uzere. Ve fikra bu ya maalesef 4 parasut var. 1. yolcu; ben Shaquille O'Neill, NBA'in en kiymetli oyuncusuyum . Bana bisey olursa LA Lakers zor duruma duser,benim yasamam lazim, diyor ve alip 1. parasutu atliyor. 2.yolcu ; ben Hillary Clinton , NY senatoru ve belkide gelecegin Amerika ilk kadin Baskan adayiyim, benim de yasamam lazim diyor ve 2. parasutu alip atliyor. 3.yolcu ;ben George W. Bush . Amerika Baskaniyim. Dunya uzerinde politik sorumluluklarim , bombalayacagim yerler var daha . Aynı zamanda Amerika tarihinin gelmis gecmis en ZEKI baskaninin olmesine izin vermezsiniz diyip ,alıp atliyor. 4.yolcu Papa son yolcu olan 10 yasindaki cocugun gozlerinin icine bakip , evlat ben yasli bir adamim, yasayacagimi yasadim, bu son parasutu alip atlamak senin hakkindir diyince ; cocuk Papa'ya bakıp, gerek yok amca geriye 2 parasut kaldi , su Amerikanin en zeki baskanı benim okul cantami alıp atladı... |
18-03-2003, 11:41 | #167 |
|
Günaydın Sevgili Ege,
Çay konusundaki zamanlamamız muhteşem.. Ben de çayımın son yudumunu keyifle yudumlamaktayım... Bir keyif yazısı da benden sizlere olsun ! Saygılarımla.... YAŞLI KIZILDERİLİ REİSİ kulübesinin önünde torunuyla oturmuş, az >>ötede >>birbiriyle boğuşup duran iki köpeği izliyorlardı. Köpeklerden biri >>beyaz, >>biri siyahtı ve oniki yaşındaki çocuk kendini bildi bileli o >>köpekler >>dedesinin kulübesi önünde boğuşup duruyorlardı. >>Dedesinin sürekli göz önünde tuttuğu, yanından ayırmadığı iki iri >>köpekti >>bunlar. Çocuk, kulübeyi korumak için biri yeterli gözükürken niye >>ötekinin >>de olduğunu, hem niye renklerinin illa da siyah ve beyaz olduğunu >>anlamak >>istiyordu artık. O merakla sordu dedesine. >>Yaşlı reis, bilgece bir gülümsemeyle torununun sırtını sıvazladı. >>"Onlar" >>dedi, "benim için iki simgedir evlat." >>"Neyin simgesi" diye sordu çocuk. >>"İyilik ile kötülüğün simgesi. Aynen şu gördüğün köpekler gibi, >>iyilik ve >>kötülük içimizde sürekli mücadele eder durur. Onları seyrettikçe >>ben hep >>bunu düşünürüm. Onun için yanımda tutarım onları." >>Çocuk, sözün burasında, mücadele varsa, kazananı da olmalı diye >>düşündü ve >>her çocuğa has bitmeyen sorulara bir yenisini ekledi: >>"Peki, sence hangisi kazanır bu mücadeleyi?" >>Bilge reis, derin bir gülümsemeyle baktı torununa: >>"Hangisi mi evlat? Ben hangisini daha iyi beslersem!" |
18-03-2003, 11:50 | #168 |
|
Evet , bir tane daha....
>Bir gün Avrupa?nın ünlü sanat merkezi kentlerinden birinde gezen > çocuğun > > >biri bir vitrinde çok hoş bir tablo görür. Tablo belli ki oldukça > > >pahalıdır. Çocuk bu tabloyu bir sonraki sene abisinin doğum gününe > almayı > > >ister ve bir iş bulup kıt kanaat geçinerek biriktirdiği tüm para ile o > > >mağazaya gider. Şanslıdır tablo hala satılmamıştır. içeri girer ve > tabloyu > > >bir süre yakından izledikten sonra resmi yapan sanatçıyı bulur ve ; > > >-Abimin > > >doğum günü için bu resmi satın almak istiyorum' tüm paramda bu kadar > der. > > >Ressam bir süre düşündükten sonra. Resmi paketler ve resmi satar. Çocuk > > >paketini alır ve teşekkür ederek çıkar. Mağazada adamın arkadaşları da > > >vardır ve şaşkın şaşkın sorarlar ; -Sen ne yaptın, o resmin değeri > > >milyonlar ederdi. Neden bu kadar cüzi bir rakama sattın ? > > > > > > > > >Adam cevap verir : > > > > > > > > >Evet ben bu resme milyonlarını verecek bir sürü insan bulabilirdim ancak > > >tüm servetini bu resme verecek kaç kişi bulabilirdim |
18-03-2003, 11:59 | #169 |
|
Sevgili ege;
Anlayamadığım birşey var... Fenerbahçe fıkraları ile laz fıkraları arasında bir illiyet bağı kuramadım bir türlü... Nasıl oluyor bu ? |
19-03-2003, 12:01 | #170 |
|
biraz gs, biraz fb, belki de biraz laz anlatımı var aşağıdaki örnekte.. Sizlere sunuyorum... Saygılarımla...
61. - houston.. -efendim abi... - aya inmek üzereyiz... - hadi hayırlısı... - kraterli olandı di mi ay? 64. - houston... -evet apollo, ay yürüyüşünüz bitti mi... - bitti bitmesine de bu ayı Cemal tutturdu gelmişken amerikan bayrağını sökelim,bizimkini koyalım diye..Onu ararken kaybolduk...Az daha oksijenimiz bitiyordu... - buldunuz mu bari? -bulduk ama sökemedik, nasıl dikmişlerse gavurlar...Cemal yarın ay aracıyla üzerinden geçmeyi denilecek... - helal olsun aslanlar... size güveniyoruz... 65. - houston... - apollo? - ya bu Cemal Fener bayrağı getirmiş yanında,aya onu da dikmek istiyor,yere de topladığımız taşlardan "Efsane geri döndü" yazdı... ben hayatta terk etmem burayı o bayrak buradayken... bir cimbom bayrağı yollayın hemen... - merak etme apollo, biliyordum ben o hoşafın böyle bisiy yapacağını.. acil oksijen depolarının olduğu yere bakarsan göreceksin ki oksijen tüpleri orada yok... niye? Çünkü kardeşin oraya anlı şanlı dev bir GS bayrağı koydu.. - hehe.. büyüksün houston... seni seviyorum...yenilse de yense de... 73. -apollo - buyur houstoncigim - venüsden taş örneklerini aldınız mı? -aldık aldık, bi sürü taşımız oldu, şimdi dönmek üzre yola çıktık,24 saatte yörüngeye gireriz.. - çok iyi bilim adına önemli şeyler yaptınız.. - ya bişey sorcam houston... - sor.. - neden sadece taş toplattınız bize, o kadar böcek, çiçek vardı, bi de o tek gözlü yaratıklardan da getirseydik? -neden söylemediniz? - neyi abi? ))) 74. -houston - nedir? -abi ben çok sıkıldım burda, şu dönüş tarihini öne alalım diyecektim - olur mu, daha satürn e gidip örnek alcaksınız - abi ben hep örnek almışımdır satürnü zaten,bi an önce dönelim diyorum - ya apollo, bak sinirimi bozma, kitlerim kumanda aletlerinizi burdan,bi daha dönmek nasip olmaz -ama abi ya -sus 75. - houston bişey sorcam, biz niye topladık bu taşdı kumdu falan, ne yapcaz ki bunları - bilimsel araştırmalar için, evrenin sırlarını gizlerini öğrenmek için falan, biliyorsun bunlar bi çok konuda bizleri aydınlatabilir.. - yani çok önemli şeyler bunlar yani? - evet apollo, hadi yörüngeye girmek üzeresiniz, hazırlanın artık bu arada -sen niye soruyon bunları??? - valla houston, ben bu örnekleri topladıktan sonra semih abiye vermiştim gemiye koy diye, o da zannetmişki kapıya kadar götürecek,ben ordan alıp bagaja koycam, yani senin anlayacağın biz onları ayda unuttuk galiba... -neeee? - abi yörüngeye giriyoz, sonra konuşalım.. 76. - houston? - apollo.. - houston bisiy diycem ama kapatmak yok.. - go ahead apollo.. - houston 10 aydır uzaydayım, burada bu kadar astronot, kozmonot arkadaşla irtibatım oldu, yeminle söylüyorum, sen hepsine beş basarsın. seni neden yer ekibine vermişler anlamış değilim. - sorma hocam, bir takım politik olaylara kurban gittik, çok büyük yanlışlar yapıldı bize, - sen diğerlerinden farklısın, halk adamısın sen. - seni seviyorum houston... - ben de seni apollo.. |
19-03-2003, 13:43 | #171 |
|
Annesi Temel' e mektup yazmış. Şöyle..
Sevgili oğlum Temel, Senin hızlı okuyamadığını bildiğim için bu mektubu yavaş yavaş yazıyorum. Artık, senin büyük şehre gittiğin sırada yaşadığımız evde yaşamıyoruz. Baban bir gazetede, insanların başına genellikle evlerinin 2 kilometre civarındaki bölgelerde kaza geldiğini okumuş;o yüzden taşındık. Sana yeni adresi veremiyorum çünkü yeni evimizde bizden önce oturan hemşehrilerimiz, taşınınca adresleri değişmesin diye cadde adini ve kapı numarasını söküp götürmüşler.Bu evde garip bir çamaşır makinesi var. Geçen gün içine 4 gömlek koydum çalıştırmak için duvardaki zinciri çektiğimden beri bir daha o gömlekleri görmedim. Geçen hafta sadece iki kez yağmur yağdı.İlki üç gün sürdü,ikincisi ise dört gün. Benden istediğin yeleği postaya verdim,ancak halan, o koca düğmelerle paketin çok ağır olacağını söyledi; o yüzden düğmeleri kopartıp yeleğin cebine koyduk.Orada bulabilirsin. Sevgiler, Annen (Safinaz) |
19-03-2003, 15:15 | #172 |
|
Ve günün olayına uygun bir başlık altında bir Temel ve Savaş fıkrası
Temel, Amerika'nın durduk yerde Irak'a saldırmasından rahatsız olmuştur. Bir yolunu bulup başkan Bush'a telefon eder: "Alooo! Ben, Temel olarak size savaş açayrum haberunuz olsun!" Bush, gülerek yanıtlar: "Hehehe... Kaç kişilik bir ordun var ki?" Temel düşünür: "Hmmm...kayınpirader İdrus, halaoğli Tursun, kaavedeki arkadaşlar..." ve yanıt verir: "9 kişidur daa!" Bush içinden kıs kıs güler ve ciddi olmaya çalışarak: "Temel bey, sizin 9 kişilik ordunuza karşılık Amerikan ordusu tam 2 milyon askerden oluşmaktadır!" der. "Hmmm..." der Temel: "Sizu pir süre sonra arayacagum." Aradan birkac gün gecer ve Temel, Bush'u yeniden arar: "Başkan, savaş ilanimuz geçerlidur. Bir miktar ekipman hazirladuk size karşı!" Bush, ilgiyle sorar: "Neymiş bunlar?" "Haçan, bizim Tursun'un tiraktörü, benim çakaralmaz tüfek bi de kavedeki arkadaslardan birinin biçerdöveri.." Bush güler: "İyi ama benim tam 150 bin tankım, 30 bin uçağım ve 10 bin askeri gemim var! Haaa, ayrıca bu arada askerlerimizin sayısı da 3 milyon oldu!" Temel yeni gelişme karşısında biraz sıkılmıştır: "Tamam, bir müddet sonra sizu yeniden arayacağum." Birkac hafta sonra Temel, Bush'u yeniden arar: "Başkan, savaş ilanumuzu ceri alayrum." Bush merakla sorar: "Neden?" Temel, moralsiz biçimde yanıtlar: "Cenevre anlaşmasinu incelemişuzdur. 3 milyon savaş esirini barinduracak yerimiz yoktur |
19-03-2003, 17:53 | #173 |
|
)))))))))))
harikasın Sibelll))))) |
19-03-2003, 18:35 | #174 | |||||||||||||||||||
|
Sibel hiç galatasaray fıkrası yok çünkü |
20-03-2003, 02:03 | #175 |
|
fenerbahçe fıkralarıyla laz fıkraları arasında bağlantımı arıyosunuz...
karadenizde 12den önce doğan çocuklar trabzonlu sonra doğanlarsa fenerli doğuyor... doğuştan fanatik, doğuştan trabzonlu, doğuştan fenerli, doğuştan laz hesabı umarım fenerli ve karadenizli arkadaşlar alınmamıştır sadece şakaydı çünkü 12den sonra dahi olsa karadenizliler bile fenerli doğmaz. sanırım bundan sonra forumda birsürü hasmım olacak |
20-03-2003, 11:53 | #176 |
|
sevgili ege ve deren,
Sanırım hem karadenizli hem de galatasaraylı olan dostlarımız sizin ile sohbet etmek isteyecekler ! ! ! |
20-03-2003, 18:51 | #177 |
|
Tamam Sibel,bu da bahane olur işte fanatikleri konuşmaya zorlarız hiç değilse
|
23-03-2003, 21:02 | #178 |
|
Birkac yillik evli ciftin bir bebekleri olur.. ancak gunler
haftalar gectikce bebegin cok farkli ve insanustu yetenekleri oldugu ortaya cikar.. 1 yasina geldiginde yetiskin gibi konusur, 2 yasinda akliniza gelen her dilde okuyup yazmaya baslar,3 yasinda ileri matematik profesorleriyle tartismaya oturur, ve 4 yasinda gelecekle ilgili inanilmaz tahminlerde bulunmaya baslar...der ki: "Tam 1 yil sonra bugun ben olecegim... ben oldukten 2 yil sonra annem olecek.. annem oldukten 1 yil sonra babam olecek..." Ve kesinlikle.. bir yil sonra bebek ölür... baba cok uyanik oldugu icin karisini hemen milyarlar degerinde sigortalatir... ve 2 yil sonra da anne ölür.... ve baba 1 yillik omrunun kaldiginin farkinda, karisinin sigortasindan kazandigi milyarlarla evlere, arabalara, seyahatlere ve birbirinden guzel kadinlara yatirim yapar... ve olumune 1 gun kala son parasiyla bir dansci kiz kiralar,once superlux villanin havuzunda eglence, sonra yatakodasinda zevk dolu bir gece.. ve adam hersey bittiginde gozlerini kapatir ve "vay be yarin ölmüs olucam.. ama ne hayat gecirdim, herseyi yaptim dolu dolu yasadim herseyi.. helal olsun bana" diye keyifle uykuya dalar.. Ama o da ne...... sabah bir de gozlerini acar ki hala yasiyor..!!!!!! Yatakta saskinlik icinde bakinirken geceyi beraber gecirdigi dansci kiz ciglik cigliga kosarak iceri girer... "HEMEN ASAGI GELIN NOLUR.. KAHYANIZ SALONDA BOYLU BOYUNCA UZANMIS YATIYOR... GALIBA ÖLMÜS!!!!" |
24-03-2003, 21:57 | #179 |
|
Bugün kendimiz için bir şey yapmaya hiç fırsat yoktu.!!Heralde çay bile içemedim
Akşam maillerimi açtığımda aşağıda alıntıladığım hikaye ile karşılaştım.Bu hikayeyi ilk kez radyoda ve de yolculuk sırasında dinlemiştim. Çoğu zaman "neyin savaşı" yapıldığını bildiğimiz için yüreklerimizdeki acı biraz daha acıtıyor bizi.. Belki sizlerde duydunuz ama, ben yine de paylaşmak istedim.. yaşama hakkını saldırıyla ortadan kaldıran "savaşçı"lara bu hikaye.. ----------------------------------------- turna kuşu Japonya'ya atom bombası atıldığında 2 yaşında olan bir kız, 12 yaşına geldiğinde maruz kaldığı radyasyon nedeniyle kansere yakalanmış. Savaşta öksüz ve yetim kalan zavallıcık hastaneye yatırılmış. Ama durumu ümitsizmiş. Hastanedeki tüm doktorlar, küçük kızın ölümü için gün sayarken, küçük Japon kızı hayat doluymuş. Koridorlarda koşuyor, oynuyor ve diğer hastalara yardım ediyormuş. Hastaların arasında en sevdiği kişi ise 80 yaşlarında, kendisi gibi kanser olan yaşlı bir kadınmış. Küçük Japon kızı, ölüm döşeğindeki bu yaşlı kadını hiç yalnız bırakmamış. Kadın ölmeden hemen önce "Benim için çok geç ama, bizim inanışımıza göre; eğer bir kişi kağıttan 1000 tane turna kuşu yaparsa, her istediği kabul oluyor. Ben yapamadım, sen yap ve kurtul" demiş ve son nefesini vermiş. Küçük Japon kızı çok üzülmüş ama hayatta kalma arzusuyla geleneksel Japon sanatı olan origamiyle kağıtan turna kuşları yapmaya başlamış. Neşe içinde çalıştığından ilk başlarda çok hızlı yapıyormuş. 1000 tane turna kuşu yapması işten bile değilmiş. Ama sağlığı da hızla bozuluyormuş. Bu hazin öykü önce yerel, sonra da uluslararası basında yer almış. Dünyanın dört bir yanından insanlar kıza, binlerce turna kuşu göndermeye başlamış. Ama küçük Japon kızı, haberler basında çıktığında elini kıpırdatamaz hale gelmiş. Hayatta son saatlerini 637. kuşu yaparak geçirmiş. Kuşu bitirmiş, gözleri kapanırken hemşireler ve hastabakıcılar, postadan çıkan yüzlerce origami kuşuyla odasına girmişler. Ama küçük Japon kızı yüzünde bir tebessüm yatağında cansız yatıyormuş. Postacılar aylarca kağıttan turna kuşu taşımışlar hastaneye. Sayısı milyonlara ulaşan turna kuşları Japonya'da bir müzede sergileniyor... |
24-03-2003, 23:20 | #180 |
|
Sevgili ege,
Alanın geniş, hikmetin bol olsun. Bu gün kendim için çok şey yaptım. Düşündüm! Sevgilerimle. |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 7 (0 Site Üyesi ve 7 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Dün / Bugün | Av. Hulusi Metin | Site Lokali | 3 | 16-10-2009 15:57 |
bugün buketoz'un yaş günü | Armağan Konyalı | Site Lokali | 0 | 24-05-2006 12:27 |
Ayışığı Bugün Doğdu | Armağan Konyalı | Site Lokali | 6 | 29-12-2004 11:54 |
İlamsız İcra Takibi Başlatabilmem İçin Neler Yapmalıyım, Alacağım İçin Nasıl Dava Aça | ufukgenturkoglu | Hukuk Soruları Arşivi | 3 | 02-03-2002 00:10 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |