22-09-2006, 07:03 | #151 |
|
7:30
Belki farklı bir gece,
Ya da ben öyle olmasını istiyorum. Mesafe kavramının zorlandığı anlar, Karanlığı yenmek azminde ışıklar... En sevilen melodi kulaklarda... Evreni dansa davet Bu olsa gerek. Derken; Ya sabah uyanamazsam, Neyse saati kurmalıyım... 7:30 nasıl?... </I> |
22-09-2006, 07:55 | #152 |
|
kendime bağırıram..
De get gayrı Tuz basaram yarama Ağular içerem men De get Bakma bile ardına Yüzünü de düşmesin düşlerime Bir deli hoyrat çığırıram Öfkelenir İsyan eder Kendime bağırıram ... De get gayrı Mahpus edilsin voltalarım Ellerimde erisin tesbih Bir cigara yakaram Dünyayı çekerem cigerlerime Yanaram men Kanaram men Aldırış etme sen |
22-09-2006, 10:29 | #153 |
|
güzel şiirler elinize sağlık hepinizin
|
26-09-2006, 11:56 | #154 |
|
İstesen de istemesen de
Akşam olur buralarda... Yankı yapan köpek havlamaları, Küçüklüğündeki gibi değildir... Rüzgar belki aynı yönden eser, Belki mırıldandığın şarkının güftesi farklı, Bestesi 13 notaya kadar benzese de, Farklı şeyler karşısında Hissettiğin , Elma ağacının dalını sallayıp, Elma düşürmek gibi bir sevinç... Belki de Gri gökyüzünü inleten Korkunç bir gürültü ve ardından Gözyaşlarının tuzuna karışmış Soğuk yağmur taneleriyle İçtima eden Kalleş hüzün... İstesen de istemesen de İki duygudan, en az birini. CÖMERTÇE Yaşadığına bahse girerim... |
26-09-2006, 12:32 | #155 |
|
.......
'Gecenin içine yürüdüm, mühür avucumda ay gökyüzünde. Mezarlık karanlık ve sessiz; ne taşlar var ne de adlar. Çocukken korkardım mezarlıktan. Islık çalardım yüksek perdeden. Son günlerde ölen biri kalkıp peşimden gelecek diye düşünür korkardım. Yaşarken gördüğüm belki de konuştuğum birinin ölüsünden neden korkardım? Şu anda hepsi kalksa umurumda değil.
Mührü tuttuğum avucum ter içinde.' |
26-09-2006, 22:11 | #156 |
|
teşekkürler birbirinden seckin seckiler icin
|
15-10-2006, 21:14 | #157 |
|
fener
ben ölünce hiç değilse bir fener olsam kapında dursam solgun gecelerini aydınlıklara boğsam yahut da limanda gemilerin uyuduğu zamanda gülüştüğü sırada kızların uyumasam göz kırptığımı görse dar kirli bir kanalda yalnız giden bir adam. ... W. Borchert |
19-10-2006, 16:12 | #158 |
|
Bağışla beni kendim.
Seni kandırarak, Yaşamayı ve yaşlanmayı beceremedim. Kendini kandıranlar da var bilir misin? Bir anlatsam acayip gülersin. Sahi biz hiç küsmüş müydük? Ben hatırlamıyorum ya sen? Ben sen gibi, Sen ben gibi darvarnıyorken, Saçma yalanlar söylemezken, Bana küsmediğin için Ne söyleyeceğimi bilemiyorum. Şey... ben, galiba seni seviyorum...! |
23-10-2006, 11:55 | #159 |
|
GÜNEŞ DOĞUYOR
Bak nasıl içimde gözlerimin Eriyor damla damla keder Karanlık ve isyancı gölgem nasıl Tutsağı oluyor güneşin Bak Yok oluyor tüm varlığım ve beni İçine alıyor bir kıvılcım Fırlatıyor taa doruklara ... FURUĞ FERRUHZAD Çeviren:Hatice Gülcan Topkaya Furuğ Ferruhzad 1935'te Tahran'da doğar. Asker bir babanın kızıdır ve tüm şark toplumlarında egemen olan 'kız evlat' olmanın tüm acılarını yaşayarak büyümüştür. Aile, kapalı toplumların fonksiyonel yansıması olan dışarısı-içerisi, yani ev içi ile dışarıdaki hayatı sımsıkı ördükleri bir duvarla birbirlerinden ayırarak ve kızlarını tümden bu evin içine hapsederek dışarıdaki hayattan yalıtarak büyütmüşlerdir... Geleneklerin bastırdığı bu yaşam tarzı, onu yanlış bir evliliğe götürür. Ancak şiirlerinin hayatında söz sahibi olmasıyla birlikte Furuğ'un yaşamı da değişir... Bu geleneklere bir başkaldırıdır... Fars edebiyatında ilk kez bir kadın şair, şiirleriyle, aşktan, cinsellikten kadının 'ben'inden bahsederek varlığını sorgulamış ve bu alanda kazandığı başarılar ödülü olmuştur... Furuğ'un bir kadın olarak, acılı ömründe yaşadığı ülke gerçekleriyle, erkek egemen bir toplumun sert kurallarıyla çatışarak verdiği savaşları, özünde ve kaleminde var olan cesareti düşündüğünüzde onu daha bir seviyor, şiirlerindeki derinliği daha bir yürekten kavrayarak okuyorsunuz... Elbette söz hakkının başkalarının ellerinde şekillendiği bir şark ülkesi kadın şairinin aşklarının, anneliğinin, eş olmasının da ne denli acılara dönük yaşanacağını içiniz yanarak duyumsuyorsunuz. Bunun en büyük kanıtı Furuğ'un ilk evliliğinden olan çocuğunun sabık eşi tarafından yıllarca ona gösterilmemesidir... Bu ise erkek egemen kültürde kadına uygulanan en kötü cezaların bile ne denli doğal sayıldığının göstergesidir... Furuğ'un aşkta derin acıları, ilişkilerinde derin yalnızlıkları vardır... Şiirlerinin her dizesinde bunu derin duyarlılıklarla verir... Sizi düşündürür... Bu konu da 'Neden Yaralarım Aşktandır' önsözünde Haşim Hüsrevşahi şöyle der: 'Erk odağını reddetmenin bir yolu da, o erki odaklara bölmekten, odakların sayısını sonsuzca artırmaktan geçer. Dışa dönük hareketi ile bu yol, nihayet erkin tam yıkımına, yok oluşuna varır. Anarşik yadsımanın yerine bir şey koymaksızın kovaladığı mutlakiyetçilik ile en üst düzeyde paylaşımcılığın erk odaklarının demokratik yadsıması arasındaki fark da işte buradadır. Aşka da bu pencereden bakmak mümkün. Bir bakıma denilebilir ki aşk, tüm erklerin, parçalanıp yıkılması ve sadece 'maşuk'un algılanmasındadır. Burada da anarşik romantizm ile ayakları yerde en üst düzey paylaşımcılık birbirinden farklılaşmaktadır: Gerçi aşk denince her ikisi de 'ben'den, 'ben'in erkinden vazgeçmeyi ve 'onun' algılanması aşamasının kabullenir. Yedi yüzyıldan beri İran şiirinde ulaşılması mümkün olmayan bir noktadan, Mevlana Rumi Şiir'lerinde akla varan, sonra aklın egemenliğini aşan, aştıktan sonra onu bir kenara iten ses, tek sözcükle 'aşk'ın sesi olarak duyulmuştur... Furuğ'un şiirinde akla varıp adım adım onun egemenliğinden uzaklaşarak, onu geride bırakarak, zamanla çokmerkezciliğe, erklerin inkârına yönelmiş aşka varılmıştır. Onun şiiri derin bir hasretle, sevecenlikle, adeta tüm insanların çektikleri acı ve içinde yaşadıkları karamsarlıkları algılamakla dolup taşmaktadır. Furuğ, Şubat 1967'de bir kazada yaşamını yitirmiştir. Öldüğünde ardında kadınların birey olmak için pek çok bedeller ödediği bir ülkede, bu yazgıyı tersine çevirmek için verdiği onurlu bir mücadele, acılı bir yaşam ve unutulmayacak güzel bir isim bırakmıştır... |
23-10-2006, 21:23 | #160 |
|
Habibe hanım, Furuğ deyince...Yazarlardan ve kitaplardan sonra, şairlerde de mi aynı yollarda yürümekteyiz acaba?
32 yaşında ölmüş bir kadın şairden daha fazlası benim için de Furuğ. En sevdiğim şiirlerinden ikisi aşağıda. Kurulmuş Bebek Bunlardan önce, ah, evet Bunlardan önce sessiz kalınabilirdi Saatler boyunca Ölülerin bakışı gibi sabit bir bakışla Dalınıp kalınabilirdi bir sigaranın dumanında ... Furuğ Ferruhzad Yeniden Doğuş tüm varlığım benim, karanlık bir ayettir seni, kendinde tekrarlayarak çiçeklenmenin ve yeşermenin sonsuz seherine götürecek ben bu ayette seni ah çektim, ah ben bu ayette seni ağaca ve suya ve ateşe aşıladım ... Furuğ Ferruhzad |
25-10-2006, 00:43 | #161 |
|
ÖTEKİ MİTHOSU
göze alırsanız eğer kırılır dağılır aynadan sandığınız resimler sözcükler kalır geriye cam kırıklarına saklanmış az ışıklı odalarda sözcükler ... Murathan MUNGAN |
30-10-2006, 09:58 | #162 |
|
GELECEĞİM BAZEN
UYKUDAYKEN SEN... Geleceğim bazen, uykudayken sen Beklenmedik uzak bir konuk gibi Sokakta bir başıma koyma beni Kapıyı sürgüleme üstümden. Usulca girecek bir yere ilişeceğim Bir zaman, karanlıkta, bakacağım yüzüne Görüntün doyasıya dolunca gözlerime Seni kucaklayacak ve çıkıp gideceğim... Nikola VAPTSAROV Çev: Ataol BEHRAMOĞLU |
31-10-2006, 12:24 | #163 |
|
Şarap Faslı
bakışıyla "ne kadar güzelsin" deyince, ben de güzel gördüm kendimi, mutluydum. yıldızlara uzandım gözlerinde beni yaratmasına İzin verdim danslar ettim bana taktığı kanatlarımla. masa masadır, şarapsa şarap Şarap kadehin içinde, kadeh masanın üstünde. ben bir hayal. hayallerin de ötesinde bir hayalim simgesi. ona duymak istediklerini yasemin burcunun altında aşktan ölen karıncaları, anlatıyorum. yemin ediyorum, Üstüne şarap damlatılınca beyaz güllerin şarkı söylediğine. bir icadı denercesine bir yana büküyorum başımı gülerken. yeniden yarattığı şaşkın vücudumla danslar ediyorum her kucaklayışında. havva kaburgadan, venüs deniz köpüğünden, minerva jove'un kafasından. hepsi benden daha gerçek. ve, o bakmadığında bana ararken yansımamı tek gördüğüm, yitik bir resimden kalma duvardaki çivi. wislowa szymborska, 1996 nobel edebiyat Ödülü türkçe çeviri: g.vassaf,2002. |
07-11-2006, 16:55 | #164 |
|
|
09-11-2006, 21:29 | #165 |
|
Harz dağları…
siyah satreler, ipek çoraplar, beyaz kibar kolluklar, nazik konuşmalar, kucaklaşmalar… ama ne olurdu biraz da yürekleri olsaydı ! göğüslerinde kalpleri, kalplerinin içinde de biraz sevgi, biraz erdem olsaydı insana dair. onların yalancı, insanlıktan bahseden dilleri beni kahrediyor, beni kahrediyor… ben dağlara çıkmak istiyorum: insan insanları barındıran kulübeler bulurum belki insan yüreğinin özgürce nefes aldığı ve özgür rüzgarların estiği dağlara… ben dağlara çıkmak istiyorum: koyu çamların boy gösterdiği derelerin çağladığı kuşların öttüğü mağrur bulutların dolaştığı dağlara… hoşçakalın ey cilalı parlak salonlar, ve onlar kadar cilalı dümdüz baylar, dümdüz bayanlar, ben dağlara çıkmak ve yükseklerden sizlere bakıp gülmek istiyorum… W. Eberhard (18.yy Alman şiiri) |
09-11-2006, 21:52 | #166 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
(Edip Cansever'in bu şiiri , benim çok sevdiğim şiirlerinden biri. hayli de uzun. değişiklik, Sn. Habibe Yılmaz Kayar'ın talebiyle yapıldı tarafımdan. ama sadece iki satıra indirgemek de artık şaire saygısızlık olarak düşünüyorum. yine de bundan sonraki takdiri Sn Habibe Yılmaz Kayar'a bırakıyorum..Dilerseniz silinebilir..) |
10-11-2006, 19:51 | #167 |
|
2005 yılında bu alanda yayınladığım bir şiiri, yeni adımla yeniden koymak istedim... gemiler... efsaneler yaratan büyük insanlık hangi sözcüklerle nasıl anlatılır hangi sözcüklere kulluğun karanlık mahzenlerine aç kemirgenler doluşmuş kaç gemi tornistan ediyor hiç durmaksızın içindeki çalkantılı bulanık sularda kim bilir ne zaman hangisindesin ve kim bilir neresindesin şimdi zamanın dışarıda güneş ve tıpatıp aynalar gece yıldızlar ve yanılmış gülümseyen ay ve bahar yağmurlarında ıslık çalıyorlar sanırsın meyveye gebe dallarda niçinsiz çiçekler ağlar onun için güzeldir hanımlar beyler bütün aynalarda gemileri gizli o masum görünen yüzler oysa sözlerin ve şiirlerin çöplüğü olmuş güneş yerlerde sürünüyor çamura bulaşmış yıldızlar o tıpatıp aynalarda ıslanarak kirlenmiş pişmanlıkta bahar yağmuru utanç duymasından mıdır neden bir mevsim açıp sonra solması ve kuruması bütün çiçeklerin iğreti yüzlerin beğenisinden işte bu yüzdendir bazı insanların hiç bitmeyen kederi ve işte bu yüzden eskiyip yıkılmış taştan köprülere benzer gemilerini çoktan yakmış ya da hiç olmayan bazı insanların kaderi “şarap yaşlılıkta içilir” diyorsun sevgili Anday o zaman mı anlaşılır Nietzsche gibi deliler ve o zaman mı yanacak acaba şarapla gemiler… merhaba-bataklık sazı |
15-11-2006, 13:53 | #168 |
|
Bu An O An Midir
Bu an, o an mıdır ?
Sonsuzluğa eşit hazların vakti... Sahildeki kumların üzerinde sırtüstü, Gözlerine sonsuza kadar bakmak istediğim Ve gak guk etmeden , Belki sevdiğimi ilk defa söylediğim... Üstü açık bir arabanın, Ağustosta bir akşam vakti, Güneşe doğru giderken sağında, Saçları uçuşan, mutluluktan çıldıran, Yalnız bir ağacın dalından kalkan kartala, Koyunları toparlayan çoban köpeğine, Ben bu adama aşığım diyecek ... Samimi temennilerime bakılırsa, Ve tutarsa tabi... Sadece sen olmalısın SEN... |
03-12-2006, 12:58 | #169 |
|
O anı ben de yaşadığımı hatırladım,
Zamanın durduğu yorgun gecenin bilinmezlerinde... Ne düşündüğüm belli değil, kimi düşündüğüm belli değil. Eksik olan bir şeyler var, Belki satırların arasında.. Orhan Duman |
03-12-2006, 13:01 | #170 |
|
Birgün ben de daha uzun şiirler yazacağım. Sizlerin yayınladığınız güzel şiirleri okumak şimdilik daha iyi gibi..
|
04-12-2006, 19:32 | #171 |
|
Büyük Olsun
İnsan bir yanınca Kerem misali yanmalı,
Uykudan bile mahşer gününde uyanmalı Ahmet Muhip Dıranas |
17-12-2006, 22:24 | #172 |
|
Bejan Matur
....
.... Biri dese ki Ruhtan öncedir ışık Ve kusura yakın İnan. Hayat ne kadar karmaşıksa İyilik o kadar yalın Bejan Matur 14 Eylül 1968 tarihinde Maraş'ın Pazarcık ilçesi Maksutuşağı köyünde doğdu. Ortaokul ve liseyi Antep'te okudu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Şiirleri Adam Sanat, Defter, Ekin Belleten ve Yazıt dergilerinde yayımlandı. http://siir.gen.tr/siir/b/bejan_matur/index.html |
18-12-2006, 18:28 | #173 | |||||||||||||||||||
|
Süreyya Berfe
Rağmen
Kayıp bir gün daha. Çocuklar büyüyor, yaşlanıyoruz seni seviyorum. Soğuk bir çağrı daha. Tanıdık bir boşluk, dağılıyoruz seni seviyorum. ......
http://www.sureyyaberfe.com/ |
18-12-2006, 18:36 | #174 |
|
Öğrendim ki..
Öğrendim ki...
Kimseyi sizi sevmeye zorlayamazsınız. Kendinizi sevilecek insan yapabilirsiniz, Gerisini karşı tarafa bırakırsınız. Ataol Behramoğlu.. |
04-01-2007, 15:07 | #175 |
|
Hoş bir çeşni..
Oluşturmuş olduğunuz bu hoş şiir kuşağına farklı bir renk de ben sunmak isterim..saygılar..
Gönlüm Sana Çün sana gönlüm müptelâ düştü Derd ü gâm bana âşinâ düştü Zühd ü takvaya yâr idim evvel Aşk ile benden hep cüdâ(ayrı), uzak düştü .... Niyazi Mısri |
04-01-2007, 16:40 | #176 |
|
AN ve MASAL
.... ... Boynum ince Kalbim boş Sürdüm yüzümü ağaçlara Rüzgâra sürdüm gözlerimi acıyla Geçtiğim yollar Ve uçtuğum O gecesiz gökyüzü Bulutların tarlasında oturan Tanrı kadar yorgun Fısıldadılar: An ve masal An ve masal Bejan MATUR |
04-01-2007, 23:44 | #177 |
|
Selam Olsun
Selam olsun bizden güzel dünyaya, Bahçelerde hala güller açar mı? Selam olsun sonsuz güneşe, aya, Işıklar, gölgeler suda oynar mı? ............................. ............................. Uzak, çok uzağız şimdi ışıktan, Çocuk sesinden, gül ve sarmaşıktan. Dönmeyen gemiler olduk açıktan, Adımızı soran, arayan var mı? Ahmet Hamdi TANPINAR (Şairin, kendi mezar taşı için yazdığı satırlar) |
11-01-2007, 23:45 | #178 |
|
Halil Cibran
Birbirinize kalbinizi verin; ama diğerinin saklaması için değil;
Çünkü yalnızca Hayat'ın eli, sizin kalplerinizi kavrıyabilir... Ve yanyana ayakta durun; ama çok yakın değil, Çünkü bir mabedin ayakları arasında mesafe olmalıdır; Ve meşe ağacıyla, selvi ağacı, birbirinin gölgesi altında büyüyemez." Halil Cibran (1883-1931) Büyük bir şair, filozof ve sanatçı olan Cibran Lübnan'da doğdu. Ancak ünü ve tesiri Yakın Doğu'nun çok ötesine yayıldı. Şiirleri yirmiden fazla lisana çevrilmiştir. Halil Cibran'ın Bazı Kitapları Deli Ermiş Haberci Kum ve Köpük İnsanoğlu İsa Gezgin Sözler Vadinin Perileri Bir Damla Yaş ve Bir Gülümseyiş |
18-01-2007, 01:15 | #179 |
|
SAYILAR
12 345 679 x 9 = 111 111 111 12 345 679 x 18 = 222 222 222 12 345 679 x 27 = 333 333 333 12 345 679 x 36 = 444 444 444 12 345 679 x 45 = 555 555 555 12 345 679 x 54 = 666 666 666 12 345 679 x 63 = 777 777 777 12 345 679 x 72 = 888 888 888 12 345 679 x 81 = 999 999 999 12 345 679 x 999 999 999 = 12 345 678 987 654 321 |
28-01-2007, 00:30 | #180 |
|
İyimserlik
...
bir mektup beklerim müjdeli belki de öldüğüm gün gelir mutlaka gelir ama ... N.Hikmet |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 10 (0 Site Üyesi ve 10 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Klasik Şiir Keyfi (Halk, Tasavvuf, Divan Şiiri) :)) | Gemici | Site Lokali | 122 | 21-03-2014 00:13 |
Tatil Keyfi :))) | Av.Habibe YILMAZ KAYAR | Gezi, Tatil ve Eğlence | 128 | 26-01-2013 21:06 |
Fıkra Keyfi | Admin | Site Lokali | 514 | 25-01-2013 18:06 |
Yaşama Keyfi:)) | Av.Habibe YILMAZ KAYAR | Site Lokali | 55 | 02-11-2010 21:59 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |