|
Hukuk Haberleri Hukuk Haberleri, duyuruları, güncel hukuki gelişmeler. [Haber Ekleyin] |
05-11-2006, 20:57 | #61 |
|
okudum Sayın Demirel ve benimle aynı doğrultuda düşünen bir çok meslektaşıma rastladım,idam cezasını savunurken de bu olaya benzer bir örneğe çocukluk yıllarımda şahit olduğumu ve bu konuda hukukçu kimliğimi bir kenara bıraktığımı,sadece bir insan olarak düşündüğümü belirtmiştim,üzgünüm ama ben böyle bir konuda hukukçu gibi davranma olgunluğuna erişmedim demek ki henüz!
|
05-11-2006, 21:13 | #62 |
|
herneyse zaten Adli Tıp Kurumu'nun ikinci bir raporu ve bebeği ilk muayene eden doktorun cep telefonundaki görüntülerle de bu konu aydınlanacaktır-ki deliler Sabah gazetesi'nde yeralan habere göre olayı doğrular nitelikte-konu çoktan savcılığa intikal etti,artık gerisi yargı organlarının işi,bu arada arkadaşlar Yılmaz Özdil adlı yazarın bugünkü yazısını okumanızı da şiddetle tavsiye ederim!
|
05-11-2006, 21:17 | #63 |
|
ben 1.sınıf öğrencisiyim bir hukukçu adayı olarak cezalarının en doğru şekilde verilmesini abi ve ablalarımdan taleb ediyorum....ve sormak istediğim bişey var ceza vermek ve yargı bizim görevimiz ama engellemek için caydırıcı cezalar konulmalı değil mi?
|
05-11-2006, 22:46 | #64 |
|
Merhaba,
57 no' lu mesajı, herhangi bir yorum yapmaksızın bir gazete haberinden alarak bu alana taşıdım. Olayın tecavüz ya da cinsel istismar olması, kamuoyu vicdanında durumu hafifletmiyor, biliyorum. Bu haberle dikkati çekmek istediğim konu, kamuoyu oluşturan basının, en azından bir bölümünün, bu olayı ve toplum vicdanını sorumsuzca istismar edişi ve salt reyting amacıyla, daha baştan haberi veriş biçimidir. Bu alana yansıyan tepkilerden anlaşılan o ki, bu kişiler gerçekten bir şekilde bizim ellerimizde olsaydılar onları gerçekten linç ederdik. Sayın hukukçu katılımcıların bir kısmının da benzer bir hezeyanı ifade etmelerini de anlayabiliyorum. Çok ta doğal olarak, böyle bir olay, mesleki kimliklerin ötesinde, insan yanımızın, belki de normal koşullarda hiç fark etmediğimiz dinamitlerini ateşledi. Hakimler de birer insan olduğuna göre, yargı sürecinde ne yapmaları gerekir. Fakat her şeye karşın durup düşünmek gerektiğine inanıyorum. Normal koşullarda kendimizde var olduğuna inandığımız sağ duyunun, bütün hezeyanımıza karşın, bu hezeyanın kontrol edilerek korunması gerektiğini düşünüyorum. Basında yer alan haberler ( eğer doğruysa, umarım doğru değildir), Google arama sitesinde “porn childs” adıyla arama yapılan ülkeler sıralamasında Türkiye’ nin ilk sırada olduğunu gösteriyor. Eğer gerçekten öyleyse, benzer olaylar için potansiyel çok sayıda insan var demektir. Bu hayvani dürtü belki yalnızca bilinç altlarında, belki de bilinç üstlerinde şekillenmiştir. Ve belki de bir kısmı, kendileri için uygun koşullar oluşsa, benzer olayların failleri olmaya aday konumunda, sanki pusuda bekliyor olmalılar. THS Forum alanlarında cinsel istismar ve ensest konusu çok tartışıldı. Vicdanın ve insan onuru kavramıyla şekillendiğini düşündüğüm ahlak anlayışının az ya da çok şeklinde derecelendirilmemesi gerekmez mi. Az ya da çok çaldığına bakmaksızın hırsıza hırsız demiyor muyuz. Bu gün az çalan hırsız, yarın olanak bulduğunda çok çalmaya aday değil midir. Bu olay ne kadar vahimse, gerek aile içi ensest, gerek her türlü tecavüz ve cinsel istismar da o kadar vahim değil midir. Sorun çok boyutludur ve toplumsaldır. Bu çok boyutlulukta devletin, eğitim sisteminin, hukukun, ailelerin ve bireyler olarak bizlerin de, acaba farkına varmadığımız sorumluluklarımız yok mu. Gerçekten dumura uğramış düşünce sistematiğimle şimdilik yazabilediklerim bunlar. Ama kendim de dahil, yönelttiğim sorulara arayacağım ve bulabileceğim yanıtları paylaşmayı, sizlerin de olabilecek değerlendirme ve saptamalarınızı paylaşacağınızı umuyorum. Ve artık bu alanda, çok azı dışında, haklı da olsa, salt hezeyanla dile getirilen asalım keselim türünden kişisel tepkiler yerine, daha sağlıklı değerlendirme ve düşüncelerin yer almasını diliyorum. Saygılar. Merhaba. |
06-11-2006, 01:48 | #65 |
|
Yargılamanın önemi bu olayda bir kez daha ön plana çıktı. Şüphelilerin suçu işledikleri kesinleşmedikçe, toplum olarak hüküm vermenin yanlışlığı en bariz şekliyle meydandadır. Bir suç işlendiğinde, toplumdaki düzen bozulur. Bu olayda suç işlenmemiş olsa dahi, özellikle basının olayı verme şekli bakımından, suç işlenmiş gibi toplumdaki düzen bozulmuştur. Toplumda, içimizde, bizimle birlikte yaşayan bu tür insanların olabileceği düşüncesi bizim insanlığa bakış açımızı bile etkiler. Bu nedenle lütfen "Suçluluğu kesinleşmedikçe insanların suçsuzluğu" ilkesini asla unutmayalım. Saygılar...
|
06-11-2006, 02:12 | #66 |
|
Masumiyet Karinesi ve Soruşturmanın Gizliliği ile ilgisi olması bakımından küçük bir bilgi...
Menderes Sulh Ceza Mahkemesi, soruşturmanın gizliliğinden bahisle basına anne hakkında yayın yapma yasağı getirdi. |
06-11-2006, 04:53 | #67 |
|
Haberi izlerken içim burkulup, boğazıma kadar gelip tıkanan düğümü, okkalı bir küfürle ekrana doğru çıkardıysam, bazı mesajları okurken de aynı düğümlenmeyi hissettim. Tek fark aynı şekilde tepki veremeyeceğim, meslektaşlarımın, site üyesi dostlarımın bunları yazması yüzünden boğazımdaki düğümle kala kalmamdı. Yaratıcılıkta sınır tanınmaksızın yapılan işkence önerilerine mi? İdam cezası tekrar getirilse bile suç işlendiği zaman yürürlükte olmayan yasanın sanık aleyhine uygulanamayacağı mı? Cezaevinde şişlenirler nasılsa düşüncesine mi? Recm isteyenlerin, ne istediklerinin ve bunun alt mesajının farkında olmamalarına mı yanmalı?
Seks ve şiddet içerikli medya haberleri, dizi filmlerle bilinçaltı doldurulmuş cahil kitle içerisinden birilerinin. Bilinç altından gelen bu yüksek basınçlı dürtüyü kontrol edememesi ve oluşan patlamanın doğurduğu neticede bu basıncı almak için gerekli önlemleri zamanında almayan, içeride biriken basıncı kontrol edebilmesi için onu eğiterek üst benini yeterince geliştiremediğimiz bireyi şimdi asalım, keselim, damgalayalım. Öyle mi? Hırsızı savunabiliriz, "açtır da ondan yapmıştır". Katili savunabiliriz, "tahrik altındadır, sebebi vardır". Teröristi savunabiliriz, "beyni yıkanmıştır". Dolandırıcıyı savunabiliriz, "yaptıkları ticari hayatın gereğidir, ne dolandırıcılığı?", . Fahişeyi savunabiliriz, "en eski meslektir zaten". Çalan, vuran, kıran, öldüren, yağmalayan, iten, kakan, herkesi savunabilir ve buna bir gerekçe bulabiliriz. Amma 17 aylık bebeğe tecavüz edeni savunamayız. Oysa biz neden normaliz, onlar neden sapık diye düşündünüz mü hiç. Tecavüzcünün bilincinin yerine geldiği an cinsel doyuma ulaştığı andır. O an, yani cinsel doyuma ulaşıp ne yaptığının farkına vardığında yaşadığı pişmanlık yukarıda saydığınız işkencelerin hepsinin toplamından daha ağır bir vicdan yükü, daha ağır bir acıdır. Ancak aynı dürtü içten içe birikip, yine karşı konulamaz bir hal aldığında aynı eylem bir daha ve bir daha tekrarlanabilir ta ki bir biçimde patlak verip alenileşene kadar. Neticede bu tarz eylemleri yapan kişiler ağır derecede ruh hastasıdır. Nasıl ki akıl hastasının cezai sorumluluğu yoksa aslına bakılırsa bunların da yoktur. Ancak bu şekilde rapor verecek ne bir doktor bulunur, ne de bu rapora uyup, bu yönde karar verecek bir mahkeme. Çünkü böyle yapılsa daha kısa sürede aramıza döneceklerdir. Yaptıklarına verilebilecek ceza en fazla 15'yıldır. Yukarıdaki önerilere ulaşmaya epey bi fark kalıyor ya o farkı da toplumca ancak biz yüklenebiliriz. Bunun olmaması için ne mi yapmalı? Çocuklarınızı hür yetiştirin. İnternette dilediği seks içerikli siteye girsin. İstediği vurdulu kırdılı oyunu oynasın, istediği sihirli büyülü saçma sapan diziyi, magazini izlesin. Sonra matematikten özel ders aldırırsınız. Kazanır bi yerleri kurtarır hayatını nasıl olsa. Bulaşığı çamaşırı da sihirle halleden bi eş bulursunuz. İşte size sağlıklı bir birey. Gemi batarken önce ambardaki fareler boğuluyor, yukarıdakiler de aşağıya bakınca yalnızca boğulan fareleri görüp, tiksiniyor. Hepimiz aynı gemide batıyoruz da farkında olan pek az gibi.. |
06-11-2006, 05:13 | #68 |
|
Kac tane tesekkur yollasam duygularimi ifade etmeye yetmez diye dusundum ve normalde sirf tesekkur eden mesajlari sevmesem de, burda bu mesajiniz icin ayni seyi yapma geregi hissettim. Dusunce ve duygulariniza tamamiyle katiliyorum,,, Ne yazik ki batiyoruz... En egitimsizinden, en egitimlisine... Toplumca. Neden battigimizin da farkinda degiliz, battigimizin farkinda olmadigimiz gibi.. |
06-11-2006, 10:23 | #69 |
|
Anne tekrar cezaevinde
Hapiste beni linç edecekler
Tecavüz edilen 17 aylık bebeğin annesi, dün yeniden tutuklandı. Kızının kendisine geri verilmesi gerektiğini belirten F.B., cezaevinde linç edilmek istendiğini söyledi. "Anne" tekrar cezaevinde İzmir'de 1.5 yaşındaki kızı N.N.B.'ye işkence ve tecavüz iddiasıyla Yılmaz V., M.D. A.A ile birlikte tutuklandıktan sonra serbest kalan anne F.B. dün yeniden tutuklanarak Buca Cezaevi'ne gönderildi. İfadesinde, çocuğuna böyle bir şey yapılmasına izin vermeyeceğini belirten F.B., cezaevinde linç edilmek istendiğini anlatarak serbest bırakılmasını istedi. Menderes Cumhuriyet Savcısı tarafından sorgulanan anne F.B. "Cinsel organa cisim sokmak suretiyle cinsel istismar" suçundan tutuklama istemiyle nöbetçi mahkemeye sevk edildi. İfade veren F.B., olay günü Yılmaz V. ve eşiyle birlikte oturduklarını, bir süre sonra Yılmaz V.'nin ortadan kaybolduğunu belirterek, "Kızıma yemek vermek için içeri girdim. Yılmaz V.'nin kucağında kızım baygın bir şekilde duruyordu. Kızımı aldım ve hemen başını suyla ıslattım. Yılmaz bana yataktan düştüğünü söyledi. Tepecik Devlet Hastanesi'nde gittik. Sonra jandarma beni gözaltına aldı" dedi. F.B. "Kızımı çok seviyorum. Bana geri verilmesini istiyorum. Ne olur kızımı benden ayırmayın" dedi. http://www.sabah.com.tr/gun104.html |
06-11-2006, 10:30 | #70 |
|
Sayın Üyeler;
Öncelikle herkese tesekkur ederim. Haberi idam cezasını yeniden tartışmak amacıyla yayınlamamıştım. Bu konuda ( Admin'in de belirttiği gibi ) bir forum alanı vardı zaten. Ancak şunu görmek istedim. Hukukçu olarak "idama karşıyız, F Tipi cezaevi insanlık dışıdır vb" görüşleri savunmak aslında kolaydır. Bazı cezalar "suç"u gölgede bırakacak kadar ağırdır. Bu ülke görüşleri ne olursa olsun hiçkimsenin kılına zarar vermemiş insanların idamına tanıklık yapmıştır ve bugün onların suçları değil, uygulanan ceza tartışılmaktadır. İnsanlık dışı cezalara karşı olmayı bize yaşadıklarımız öğretmiştir. Peki ya suç insanlık dışı olduğunda ne yapacağız? Görmek istedim. İdama karşı görüş bildiren arkadaşlarım dahi gönül rahatlığıyla "idam edilsinler" dediğine göre,( gerçek suşlular tespit edilip ve suçun tam tanımı yapıldığında ) ceza toplum vicdanını rahatlatacak nitelikte olmalı, bu konuda gerekli düzenlemeler yapılmalıdır. Aksi halde bizler de dahil,herkes kendi adaletini sağlayacak ve (en azından bana göre ) " haklı" olacaklardır. |
06-11-2006, 10:44 | #71 |
|
Olay hakkında yorum yapma ihtiyacı duymuyorum herşey gayet net, düşüncelerim herkesten farklı değil.Beni düşündüren; bu kadın istese çıktıktan sonra bir daha çocuk sahibi olabilecek.Bunu kim nasıl engelleyebilir?Bu engellenemezse bir sonraki çocuğa yapabileceklerine karşılık kim ne tedbir alabilir..Herşey gittikçe daha korkunç bir hal alıyor ve bu gibi şeylere çözümleri biz hukukçular getiremiyorsak, kimse getiremez diye düşünüyorum..
|
06-11-2006, 10:47 | #72 |
|
Bu sabah bir programda aynen Sayın Tüfekçi'nin belirttiği şekilde konuşuluyordu,üstelik bu program çok izlenen özel kanalların birinde yayınlanıyor.Sunucu;şüphelilerin yargılanıp kendi deyimiyle''az''ceza almaları halinde bütün Türkiye'nin ayaklanıp sokağa dökülmesi gerektiğini savunuyor hatta savunmakla kalmayıp kışkırtıcı konuşmalar yapıyor desem yeri.Sayın THS Üyeleri,halk bir yandan ihkakı hakka gidiyor,vatandaş burada bizim yaptığımız tartışmaları yapmaya hevesli değil,şüphelilerin psikolojik durumu,akli dengesi kimseyi ilgilendirmiyor ve inanır mısınız ben dahil birçok insan yarın benim de başıma gelir mi diye korku içinde.Sunucuyu yargının vereceği kararla ilgili bu kadar etkileyici,kışkırtıcı ve rahat bir tavır içinde konuşturan nedir?
|
06-11-2006, 11:04 | #73 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Sayın stajyer_ss, En masum ve öncelikli yanıtı, sunucunun hukukçu olmaması olabilir mi acaba? Saygılarımla |
06-11-2006, 11:15 | #74 |
|
Sunucunun hukukçu olmadığının farkındayım Sayın Demirel,sadece o sunucunun yaptığı birşey değil bu!Basının bir bölümü-ki daha önceki birçok mesajda da etkileyiciliğinden bahsedilmiş-kendini hukukun üstünde görebilme ukalalığı içinde,okuyucularını istediği yere yönlendirme telaşında ve eminim sunucunun sözleri bugün birçok kişi üzerinde de etkili olmuştur,insanlar yargı yerine tvye güvenir oldular.
|
06-11-2006, 13:31 | #75 |
|
Sayın stajyer ss,
Bir programda benim belirttiğim şekilde konuşulduğunu ifade etmişsiniz. Programı izlemedim ancak benim yazımı da kışkırtıcı bulmanıza üzüldüm. Zira bir hukukçu olarak düzenlemelerin yetersiz olduğundan ve bir vatandaş olarak gereken düzenleme yapılmazsa olayların bügün olduğundan çok daha vahim boyutlara ulaşabileceği endişemden başka bir ifade kullanmadım sanırım. Esasen söylemek istediğim tam da budur; eğer ceza sistemimizde düzenlemeye gidilmezse bahsettiğiniz sunucunun konuşmasından çok daha tehlikeli konuşmalar dinlememiz kaçınılmaz olacaktır. Herkesin kendi adaletini yarattığı bir dünyada yaşamamak için hukuka güven sağlanmalıdır, bu güvenin de mevcut yasalarla sağlanamayacağı açıktır. ( Bkz. 75 msj ) Söylemek istediğim bundan ibarettir. Haberin altında belirttiğim gibi, olay, uygulanacak muhtemel komik ceza ve cezanın uygulama şekli için üzgün ve her hukukçu kadar sorumluyum. |
06-11-2006, 14:30 | #76 |
|
Sayın Tüfekçi,anlatmak istediğimi tam tersi şekilde anlamışsınız daha doğrusu ben yanlış anlatmışım,ben sabah programındaki sunucunun sizin işaret ettiğiniz şekilde konuşmasından ,verilecek cezanın tatmin edici olmayacağı ve bunu önlemek için halkın sokağa dökülmesi gerektiğini,yani onları kışkırttığını anlatmaya çalıştım.Sonuç itibariyle burda aynen sizin değindiğiniz tehlike ortaya çıkıyor,anlaşılan pek becerememişim.Cezaların yetersiz kaldığı konusunda bir önceki mesajınıza ve bana cevaben attığınız mesaja tamamen katılıyorum.
|
06-11-2006, 15:50 | #77 |
|
Ankara Barosu Çocuk Hakları Merkezi Başkanı Avukat Türkay Asma’nın Röportajından alıntıdır:
İDAM ÇÖZÜM DEĞİL Ee çünkü halkın aklına gelen tek çözüm “İdam edilsinler” demek oluyor. Ya da “Bir elimize geçirsek de linç etsek” diyorlar? Oysa bunlar hiç çözüm değil. Hatta şiddet toplumunu yaygınlaştırıcı istekler. Şiddet arttıkça da olan yine bu çocuklara oluyor. Bizlerin uygar toplum olma idealinden asla şaşmamamız gerekiyor. Ama insanlardaki adalet isteği bambaşka bir yönde; aslında pek çoğumuz “Hiç değilse cezaevinde onlara aynısını yaparlar” fikrinde huzur arar hale gelmedik mi? Ki olacaktır da.. Cezaevlerinde çok daha fecisini yapıyorlar. Ama hapse koyalım, orada öldürelim ve yok edelim. Peki bitiyor mu? Ben size asıl korkunç olanı söyleyeyim: Öğretmenler çok fazla yapıyor bunu. Kurduğumuz merkezde ve takip ettiğimiz vakalarda biz çok yaşadık. Peki ne yapacaksınız; herkesi mi yok edeceksiniz? Yalnız öğretmenlik eğitimi almış bir kişinin sokaktaki bir serseriden daha tehlikeli olması tam bir yıkım? Zaten çocuklara taciz olaylarının sokak serserilerinden gelme olasılığı binde bir kadar azdır. Asıl büyük sorun, aile içinde, okulda, çocuğun güvendiği kişilerden gelen cinsel saldırılardır. Dünya bunun hızla üzerine gidiyor. Ama biz hep halının altına atıyoruz. Mesela NNB vakasındaki zanlılar mahkum olurlarsa sizce ne kadar ceza alır? Normalde 20 yılın üzerinde ceza almaları gerek, ama tabii düzgün bir yargılama yapılırsa. Birkaç yıl önce bir dava vardı. Kendi kızına sürekli cinsel tacizde bulunan bir baba mahkemeden ceza aldı ama Yargıtay bozdu. Hakim ısrar edince dava Yargıtay Genel Kurulu’na gitti. Ve biliyor musunuz; Kurul’daki 25 kişiden 24’ü, “Hayır, kızın rızası var” diyebildi. Bunu diyebilmek için biraz utanmak lazım. http://www2.vatanim.com.tr/root.vata...id =4&wid=117 |
06-11-2006, 15:53 | #78 |
|
Yukarıdaki 68 no'lu mesajıma ek olarak soruyorum. Çocuk sahibi veya geleceğin anne-baba adayı sayın işkenceci arkadaşlar. Diyelim ki astık, kestik, aşağıladık, tükürükle boğduk. Sorun çözülecek mi? Bir sosyal bilimin eğitimini almış ve uygulayıcılığı sıfatını kazanmış, ya da bu sıfatı almaya aday kişiler olarak. Cezaların arttırılmasının bir çözüm olmadığını, aslolanın ıslah olduğunu unutarak hala öldürdük pisliği temizledik mi diyeceksiniz. Pislik halının altına süpürülmüş olmayacak mı? Evet bir sosyal bilimci olarak ne yapılmalı nasıl bir tepki verilmeli, gelecekte oluşabilecek durumlara karşı nasıl önlem alınmalı? Sorularına ne cevap verirsiniz? Yoksa önce şunun intikamını bir alalım sonra düşünürüz mü diyorsunuz? Çocuklarımın cinsel eğitimi konusunda bir şeyler yapmalıyım. düşüncesi geldi mi hiç aklınıza? Kaçınız çocuğunuzu karşınıza alıp cinsel eğitim anlamında bir şeyler söylediniz. Yoksa "biz nasıl ordan burdan öğrendiysek o da öğrenir işte" mi diyorsunuz?
Ve en can alıcı soru:Bir gün benim çocuğumun başına gelirse diye korkularını ifade edenler. Bir gün benim yetiştirdiğim çocuk böyle bir suçun faili olursa ne yaparım sorusunu kendinize soruyor musunuz? Olmayacağının garantisini nasıl verebiliyorsunuz? Tesadüfen böyle bir durum gerçekleşmese kendinizi iyi ebeveynden mi sayacaksınız? Cevaplamak isteyene bende soru daha çok. |
06-11-2006, 16:12 | #79 |
|
Bir sorun var. Diyelimki bu ve buna benzer insanlar müebbet hapse mahkum edildi. Ağırlaştırılmış cezanın en ağırı. Ama bu adam yaşıyor ve cezaevinde bu devletin maaşını verdiği namusuyla geçinmeye çalışan belkide bir kız çocuğu babası - annesi bir personele emanet ediliyor. Ve bu personel bu lanet adamı hastalandığında revire, ziyaret saatinde ziyaretine, sohbetine vs. götürüp getirmek zorunda. Yani adamla sürekli burun buruna. Daha da kötüsü haksızlığa uğradığını düşündüğünde İnsan haklarından bahsedip personeli şikayet etme hakkına sahip olması ve etmesi.Ceza verilsin ama ıslah olabileceklere. Bir bebeğe tecavüz edecek kadar canilere değil.Bu yaratığın mahkum edilmesi halinde, devlete olan külfeti kişi başına minumum 2.737,50 YTL.
|
06-11-2006, 16:13 | #80 |
|
Söz konusu şüphelileri asalım,işkence edelim vs. gibi fikirler bence kolaya kaçmaktır.Bir nevi toplum olarak akan burnumuzu silmek yerine koparmak demektir.
Saygılar... |
06-11-2006, 16:50 | #81 |
|
Tecavüz dünyanın en rezil,en affedilmez suçu.Toplum vicdanının rahat etmesi için en ağır cezayla cezalandırılmalı,verilebilecek en ağır ceza verilmeli ki o rezil insanlar uçkurlarını çözmeden önce iyice bir düşünsünler
|
06-11-2006, 17:04 | #82 | |||||||||||||||||||||||
|
haklısınız sayın admin. ben bu konuyu elbette çocuk hakları çalışma grubunda gündeme getireceğim. lütfen çok değerli ve duyarlı site üyeleri sizler de grubumuzu (çocuk istismarları konu başlığı altında) ziyaret ederek, bu ve bunun gibi daha bir çok çocuk sömürüsüne karşı yapacağınız yorumlarınızı, ve tabi tecrübelerinizi bizlerle paylaşınız. saygılarımla. |
06-11-2006, 18:00 | #83 | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Bu haberi "Hukuk Haberleri" alanında onaylayan yönetici benim. Haberi onaylarken çok düşündüm. Ancak iki sebepten dolayı haberi onaylamayı uygun gördüm. 1- Çocukların istismarı hususunda tartışmaların yapılacağını ummuştum. (İdam cezasının değil) 2- Haberi yayınlayan üyemiz ilk defa "Hukuk Haberleri" alanına bir haber taşımaktaydı; şevkini kırmak istemedim. Ancak maalesef, içimizdeki şiddet ortaya çıktı ve konu faillerin en korkunç nasıl itlaf edileceğine kaydı. Dün THS ye giremedim. Girseydim üyelerden ve Site Yönetiminden açık özür dileyen bir yazı yazacaktım. Ellerim kırılsaydı da bu haberi yayınlamasaydım diyecektim. Ama Sayın Admin'in müdahelesinden sonra konu nihayet asıl mecrasına dönecek gibi... ŞÜPHELİLERİ NASIL YOK ETMELİYİZ: Sanıkların bir şekilde yok edilmesini isteyen katılımcılar bile aralarında anlaşma sağlayamamıştır. Birisi sadece asılsınlar derken; diğeri önce cinsel organı yok edilsin demiş; bir diğeri diş etlerine iğne sokalım demiş; öteki işkence ederek öldürelim demiştir. Bir başka ifadeyle, bir infaz biçimini uygularsak diğerleri tatmin olamayacak gibi görünmektedir. O halde yasal düzenleme yapılırsa, sadece idam etmek kimilerine göre yetmeyecektir. Herkese göre bir infaz biçimi olduğuna göre ve tümünü yasaya geçirmek mümkün olmadığına göre, kamu vicdanı yine rahatlamayacaktır.Toplumun adalet duyguları yine tatmin olamayacağına göre getirilen düzenleme yine adil olamayacaktır. "Ben avukatım ama bu olayda avukat gibi düşünmek zorunda değilim" diyen katılımcılara hakimlik mesleğine geçmediği için teşekkür etmek isterim. Hakim olsalardı bu defa "artık hakimim, adil olmalıyım" demeleri beni tatmin etmeyecektir. Neyse Hegel'den bir alıntı ile kapatmak istiyorum.
Saygılarımla |
06-11-2006, 22:09 | #84 |
|
Basında yer alan en son haber şöyle : "Bebeğe tecavüz kesinleşti
İzmir'de, 1.5 yaşındaki N.N.B'ye fiili livatada bulunulduğu iddiasıyla ilgili olarak, İzmir Adli Tıp Kurumu Başkanlığının hazırladığı ikinci raporda, halen hastanede tedavi altında tutulan N.N.B'ye fiili livatada bulunulduğunun kesinleştiği bildirildi. Alınan bilgiye göre, İzmir Adli Tıp Kurumu Başkanlığının hazırladığı ilk raporda, N.N.B'nin makatından ve cinsel organından alınan parça örneklerine yapılan tahlilde, başkasına ait herhangi bir DNA izine rastlanmadığının belirtilmesi üzerine, bir doktor heyetinin hastaneye giderek N.N.B'yi fiziki kontrolden geçirdiği öğrenildi. Yenişehir Eğitim ve Araştırma Hastanesine giden İzmir Adli Tıp Kurumunda görevli doktor heyetinin, fiziki kontrolden geçirdikleri N.N.B'nin makatında ''fiili livata sonucu zedelenme olduğunu'' belirledikleri ve bu tespit doğrultusunda ikinci raporu hazırladıkları bildirildi. Bu arada, Menderes Cumhuriyet Başsavcılığınca ikinci kez tutuklanarak Buca Cezaevine konulan N.N.B'nin annesi F.B'nin, ''herhangi bir linç girişimi olasılığına karşı'' kadınlar koğuşunda ayrı bir odaya alındığı öğrenildi." Bilgilerinize |
06-11-2006, 22:57 | #85 |
|
İki üç gündür Site'ye girmemiştim. Olayı hava alanında gazeteden sadece başlık olarak okumuştum. Başlıktan ötesini okumak, nasılki korunç bir film seyrederken vahşet sahnesini görmemek için gözlerinizi kapatırsınız hissine benzer bir hisle, içimden gelmedi; haberi okumadım veya okuyamadım. Belki de tahminim doğrudur korkusundan. Korkunç ve iğrendirici bir olay, eğer gazetelerin yazdıkları doğru ise!
Evet eğer basının bildirdiği doğru ise! Basın anayasal koruma altına alınmış bir haberleşme ve kamuoyu oluşturma kurumu. Ama "anayasal kurum basının" bu işlevini tam olarak yerine getirdiğini söylemek biraz güç. Çoğu zaman kamuoyunu sansasyon haberlerle ve şişirmelerle galeyana getiriyor. Galeyana gelen kitleler söz konusu kişileri ele geçirseler linç edecekler neredeyse. Gözümü kapatıp görmemek istediğim ve gerçek olduğuna inanamadığım ikinci sahne, ayağa kalkmış ve intikam hırsıyla yanan bu kitlenin sergilediği sahne. Devletin hakkı olan cezalandırma işlevini kendisi yerine getiren kitle. Örneğini Çarşamba'da gördük. Hukukçu olarak idam cezasından yana veya bu cezaya karşı olabilirsiniz; Hiçbir diyeceğim yok, kendi şahsi görüşünüz. Bu bir tavırdır ve, evet veya hayır diyerek tavrınızı ortaya koyarsınız. "İdam cezasına karşıyım, ama..." ismini koyamadığım bir tavır. Bu tavrı ortaya koyanlar, neden "İdam cezasından yanayım" dmezler bir türlü anlıyamadım! İdam cezasından vazgeçmemizin üzerinden daha fazla bir zaman geçmedi, ama idam cezası kalkmamış olsaydı bile söz konusu olan olayda, ait olduğumuz hukuk sistemini göz önünde bulundurduğumuzda, idam cezasının söz konusu olabileceği bir durum göremiyorum. Öyle olunca da bu durumu bilmesi gereken hukukçuların 'İdam edilsinler' demelerine bir mana veremiyorum. Danıştaya saldırı, seri cinayetler ve şimdi de küçük bir çocuğa tecavüz, perde arkaları daha tam olarak aydınlığa kavuşturulmamış olaylar. Ama özellikle son iki olay Türkiye'nin yeni bir suç kategörisine sahne olduğunu, suç işlemenin yeni bir boyuta ulaştığını gösteriyor. Her üç olayda da kamuoyunun gösterdiği tepkide büyük bir benzerlik var. Olayların toplumsal nedenlerini araştırıp ona göre bir tedbir almayı düşüneceğimize, hemen ağır ceza ve idam diyoruz. Ceza derken öne çıkan unsur, cezanın caydırıcılığı ve örnek olması değil, sadece ve sadece intikam duygusu ön plana çıkıyor. Ceza olsun veya olmasın diye bir tartışmaya girmek istemiyorum; Suç batağını, özellikle küreselleşmenin ve iletişim vasıtalarının suladığı batağı sırf cezai önlemlerle değil bu cezai önlemleri gereksiz kılacak toplumsal eğitim ve koruma önlemleri ile kurutabiliriz. Toplumun tüm kurumlarının ortak çalışması sonucu gerçekleşebilecek böyle bir projeyi "birkaç suçluyu sallandıralım, ortalık güllük gülüstanlık olur" mantığıyla yürütemeyiz diye düşünüyorum. Saygılarımla |
07-11-2006, 03:47 | #86 | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
sevgili arkadaslarım saygıdeger buyuklerim..
oncelikle konuya hukukcu kimliğinizi bir kenara bırakıp insan olmanız hasebiyle verdiğiniz tepkilere saygı duyuyor ve teşekkur ediyorum.. aynı kanaatte oldugumu belirtmek istiyorum.. takdir edersiniz ki hukuk ,'''İNSAN''' içindir.. Forumdaki goruslerin hemen hemen hepsini okudum,hepimizi olduğu gibi benide derinden sarsan bir olaydır.. Özellikle Sayın Tüfekçi nin belirttiği,cezaların caydırıcı olmaması ile ilgili gorusune katılıyorum..
Sorumlusu ..Tabi ki temeli olmayan bir binanın ustune herseferinde 1kat daha cıkmaya calısan siyasilerimizdir..
Sayın Erman a da cevap hakkı dogurduğu için cevap vermek istiyorum ..
Ancak sizde takdir edrsiniz ki, 13/14 e 133/144 de verilen tepki ne olursa olsun ..bahse konu olayda gecen !!!17 aylık ('''BEBEK''')!!! tepkinin bu denli olması gayet dogal.. (BEBEK) Bu konuyu gundeme getiren arkadasıma ve hukukcu kimliğini bir kenara bırakıp insan olma hasebiyle verdiğiniz tepkilere bir kez daha teşekkür etmek istiyorum.. DEGERLİ VAKTİNİZİ ALDIĞIM İÇİN OZUR DİLER İLGİNİZE TESEKKUR EDERİM.. SAYGILARIMLA.. |
07-11-2006, 09:18 | #87 |
|
Artık insanların alındamarı çatlamış kimsenin kimseye güveni kalmamış .Dünya değişti diyorlar bence değişen dünya değil değişen insanlar
|
07-11-2006, 11:34 | #88 |
|
Olayın korkunçluğu ortada,görünen suçlulara verilecek cezalar tartışılıyor,görmezden gelinen suçlular ne olacak?
Bir partinin başkanı '' 17 aylık sübyanın NAMUSUNU LEKELEYEN bu cani...... '' diye demeç verebiliyor.suç çocuğa değil namusuna karşı işlenmiş .Tecavüz haberleri sırayla, defalarca tecavüz edildi vs son derece pornografik tabirlerle sunuluyor.Bu tür zihniyetin olduğu yerde sayılamayacak kadar da görünmeyen suçlular ve suça ortak olanlar var. |
07-11-2006, 12:04 | #89 |
|
Kelimeler bitti birşey söyleyemiyorum, Cümleler tükendi birşey yazamıyorum.
|
07-11-2006, 14:21 | #90 |
|
Küçülüyoruz…
Bu iğrenç olay, her ne kadar münferit bir olay gibi görünüyor olsa da, tecavüz ve tacizlerle ve şiddetle ilgili yüzlerce yüzlerce olay bir arada düşünüldüğünde, ortaya çikan vahim ve utanç verici toplumsal tablo, halâ daha yanıtını bulamadığımız “nereye gidiyoruz ve ne yapmalıyız” sorusunu çivi gibi çakiyor beyinlerimize.... Biz hâla daha içi boş böbürlenmelerle, millet olarak büyüklük nutukları ataduralım, daha büyük ve daha yüksek direk gönderlerine daha büyük bayraklar asaduralım, tarihin bize yutturulmuş afyon sakızlarının keyif verici sarhoşluğuyla ve “bir Türk dünyaya bedeldir” dayılanmasıyla ve hamasetle pazu gösterileri yapaduralım.... Tarihsel büyüklüğümüzle, ahlaki değerlerimizle, ve kutsallarımızla, ve inançlarımızla avuntulu ve fakat: “Gemiyi kurtaran kaptandır, ne yapsak ve ne kapsak kârdır...” temel düşüncesiyle keskinleşmiş zekâmızla durumu idare edip bu günü kurtaralım... İşte, geçmişten günümüze ve yarınlara temel yaşam felsefemiz bu... Çürük kokuları giderek artıyor... Küçülüyoruz... Çirkinlesiyoruz... Çirkinlesiyoruz ve çirkin kokuyoruz.... Merhaba. Not: Bu yazı kişileri hedef alan bir yazı değildir, biraz karamsar ve biraz umutsuz bir psikolojinin, bireyi olduğum topluma eleştirel bir çıkışıdır. |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Evlilik İçi Tecavüz !!! | Av.Habibe YILMAZ KAYAR | Kadın Hakları Çalışma Grubu | 140 | 27-01-2009 04:04 |
Tüp bebeğe 39 yaş sınırı | Seyda | Hukuk Haberleri | 1 | 09-01-2009 19:06 |
Tecavüz mü, İlişki mi? | Ayşegül Kanat | Kadın Hakları Çalışma Grubu | 8 | 02-01-2007 22:49 |
Bebeğe Tecavüz Üzerine Bir Tartışma | Av.Habibe YILMAZ KAYAR | Kadın Hakları Çalışma Grubu | 2 | 15-11-2006 16:07 |
Meraya Tecavüz | glossator | Meslektaşların Soruları | 0 | 22-09-2002 16:44 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |