|
Hukuk Sohbetleri Hukuki yorumlar, görüşler ve tartışmalar.. Soru niteliği taşımayan her türlü hukuki sohbet için. |
Anket Sonucu: Haciz sırasında beyaz eşyaların haczedilmesine | |||
İİK. izin vermeli | 796 | 63,88% | |
İİK. izin vermemeli | 407 | 32,66% | |
Kararsız | 43 | 3,45% | |
Oy Verenler: 1246. Bu ankette oy kullanamazsınız. (Anket no : 329) | |||
|
29-01-2012, 02:06 | #61 |
|
Sayın Av.Emin ERSİN e katılıyorum..
Evet halk ahlaki çöküntüye uğramış..Çek Yasaı ve İİK. daki değişik yaparken hem borçlunun hemde alacaklının haklarını gözetmek lazım..her isteyen istediği miktarda çek yazamamalı..farklı çözümler olmalı..örneğin borcu banka üstlenmeli, veya sigorta ödemeli,...
|
31-01-2012, 21:58 | #62 | |||||||||||||||||||||||
|
Alacağını tahsile ve kurtarmaya çalışan alacaklıları değilde, alacaklısını zarara uğratan borçluları savunan hukukçuların olduğunu görmektir esas acı olanı.. |
02-02-2012, 19:35 | #63 |
|
Bir taraftan beyaz eşyayı lüks tüketim kabul edip ona göre vergi almak diğer taraftan luzumlu ev eşyasıdır haczedilemez demek nasıl bir tezattır?
Ayrıca yukarıda tasarı bu haliye yasalaşırsa tahsilat yapmanın yolları neler olabilir diye sorulmuş.Sanırım maddenin bu fıkrasından yola çıkacağız. Madde 9/3-b-Aynı amaçla kullanılan eşyanın birden fazla olması halinde bunlardan biri hariç… Evde aynı türden eşyalarının ikincisini arayacağız.Tabi bulsakta muhafaza sınırına takılıp bulduğumuzla kalmassak…Ayrıca menkul muhafazası ve satışı ile değil,haczin yarattığı pskolojik etkiyle dosyaların çözüldüğünü kabul edersek o psikolojiyi yaşamak istemeyen borçlular için yinede haczin eskisi kadar olmasa da caydırıcı bir etkisi olacağını düşünüyorum..en azından böyle olmasını ümit ediyorum… |
05-02-2012, 18:16 | #64 |
|
Devlet; kendi alacağı olduğunda, aynı gün menkul gayrimenkul olmak üzere tüm banka hesaplarına e-haciz koyarak nefes alma hakkı tanımazken, vatandaşın alacağı olduğunda, almayıver diyen bir müessesedir.
|
09-02-2012, 10:06 | #65 |
|
Bence asıl suçlu, insanları yoksulluğa, borç batağına sürükleyen kapitalist sistemdir.
Zenginler hızla zenginleşmeye; fakirler de aynı hızla fakirleşmeye devam etmektedir. Bankalar sürekli kredi kartı basmaktadır. Tv reklamların yarısı bankalarla dolmaktadır, mevcut sistem tüketiciliği hızla yaymaya çalışmaktadır. Bu sistem değişmedikçe, bu sorunlara çözüm bulunamaz. Bence bir insanın, kendisinin ve ailesinin insani ihtiyaçlarını karşıladığı evi ve eşyaları haczedilmemelidir. Aksi, insan haklarına ve insan onuruna aykırıdır. |
09-02-2012, 16:04 | #66 |
|
alacaklı ölsün (!)
Herkes , herşey borçluyu borcu olanı bile bile kasden karşısındakini kandıranı korusun...
Alacaklılar hep suçlu hep suçlu...Önce taahhüdü ihlal de asgari ücret martavalı çıktı şimdi bu... Bravooo,hep beraber alkışlayalımmm... |
10-02-2012, 16:58 | #67 |
|
Ben çekte hapis cezasının kaldırılması ve ev eşyası haczinin kaldırılması tasarısının yaklaşan ekonomik krizle bağıntılı olduğunu düşünüyorum. Halkta arasında fazla infial olmasın diye haciz ve icranın gücünü azalttılar/azaltıyorlar zannımca.
Yoksa mevcut yasalara güvenerek ticarete başlayanların suçu ne? |
10-02-2012, 17:10 | #68 | |||||||||||||||||||||||
|
Çek düzenlemesini, hapishanelerde yer olmadığı için çıkardıklarını hükümet zaten söyledi. İçeride 130.000 kişi varmış ve bir yatakta 3 kişi yatıyormuş. Bir tahminde daha bulunmak istiyorum. Yakında belli suçlara "ev hapsi" gelebilir. Yarı açık cezaevi yani. Gündüz cezaevinde çalışacak, gece evine gidecek.Ya da buna benzer bir şey. |
10-02-2012, 21:29 | #69 |
|
Görüşmeler ne zaman başlıyormuş bilgisi olan var mı acaba
|
12-02-2012, 21:15 | #70 |
|
kaşılıksız çekte dolandırıcılk nedeniyle soruşturmanın genişletilmesi itirazı
İSTANBUL NÖBETÇİ ASLİYE CEZA MAHKEMESİ
SAYIN HÂKİMLİĞİ’NE MÜŞTEKİ : xxxxxxxxx VEKİLİ :xxxxxxxxx SANIK :Sxxxxxxxxxxxxxxxx SUÇ :Karşılıksız Çek vererek TCK’nın 157-158/f kanuna muhalefet etmek SUÇ TARİHİ :30.04.2011 İTİRAZ KONUSU KARAR : İSTANBUL 33. SULH CEZA MAHKEMESİ DOSYA NO :2011/xxxx TALEPKONUSU : 5941 sayılı kanuna muhalefetten karşılıksız çek veren sanıkhakkında ilgili kanunda ki değişiklik nedeniyle davanın uyarlanması veyauyarlanmaması halinde yeniden yargılama yapılabilmesi için cumhuriyetsavcılığınca iddianame düzenlenmesi talebinin reddine itiraz. OLAY VE AÇIKLAMASI Sanık hakkında müşteki müvekkilevermiş olduğu 31/04/2011 keşide tarihli ve 8561652 numaralı çekin yasalsüresinde ilgili bankaya ibrazında yeterli karşılığının olmadığı, bu durumunilgili bankaca çek arkasına şerh düşüldüğü, böylece şüphelinin şikayete konuçek ile ilgili olarak karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet verdiği; gerekçesiyleİstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına Soruşturma No : 2011/142556başlatılmış ve adli para cezası ile cezalandırılması maksadıyla İstanbul 33.Sulh Ceza Mahkemesinde 2011/991 e sayılı dava açılmıştır. Ancak 5941 sayılıkanunda yapılan değişiklikle Adli para cezalarının kalkması ancak sanıkhakkında 5.1 maddesine göre MADDE 5 (1) (Değişik: 31/1/2012-6273/3 md.) Üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanunî ibraz süresi içindeibrazında, çekle ilgili olarak karşılıksızdır işlemi yapılması hâlinde, altı ayiçinde hamilin talepte bulunması üzerine, çek hesabı sahibi gerçek veya tüzelkişi hakkında, çekin tahsil için bankaya ibraz edildiği veya çek hesabının açıldığıbanka şubesinin bulunduğu yer ya da çek hesabı sahibinin yahut taleptebulunanın yerleşim yeri Cumhuriyet savcısı tarafından, her bir çekle ilgiliolarak çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararı verilir. Bu fıkra hükmünegöre çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararı, karşılıksızdır işleminetabi tutulan çekin düzenlenmesisuretiyle dolandırıcılık, belgede sahtecilik veya başka birsuçun işlenmesi hâlinde de verilir.” Denmekle sanıkhakkında karşılıksız çekten yargılanan kimselerin dolandırıcılık maksadıylayaptıkları fiillerden yargılanması gerekmektedir. Yeni kanunda altı çizilen çek düzenlenmesi suretiyle dolandırıcılıkkavramı tesadüfen kullanılmış bir ibare olmayıp, ulusal ve uluslar arası hukukliteratüründe öteden beri mevcut olan bir müessesedir. ABD ve birçok Avrupaülkesinde halen uygulandığı üzere, 1985 yılına, yani 3167 Sayılı yasaya kadarülkemizde bu şekilde ceza verilmekteydi. Aynı şekilde bundan sonrası için,genel hükümlere göre şikâyet süresi geçmiş olmadıkça, mevcut karşılıksızçeklerle ilgili şikâyet hakları kullanılabilmelidir. Zira kanun koyucu idariyaptırım öngörmekle birlikte, TCK’YA gönderme yaparak genel hükümlere göreşikâyet yolunu kapatmadığı gibi, bilakis hep açık olduğu yönünde iradegöstermiştir. 26 Ocak 2012Perşembe ve 31 Ocak 2012Salı Tarihli tutanakların tam metinleriyle, bunların konuyla ilgilikısımlarına ilişkin TBMM tutanakları ektedir. 26.01.2012 ÜÇÜNCÜOTURUM AK PARTİ GRUBU ADINA YILMAZ TUNÇ “..Hazırlanmaktaolan önergeyle de karşılıksız çek keşide eden ve bunu sürekli alışkanlık hâlinegetirmiş, mal varlığını alacaklıdan kaçırmış kötü niyetli çek borçluları içinceza hukukunun genel hükümleri gereğince işlem yapılacağı, dolayısıyla buşahıslar için hapis cezası riskinin devam edeceği yönünde bir düzenlemeyapılarak alacaklıların mağduriyetinin önüne geçilmiş olacaktır:” ÖNERGE GEREKÇESİ:”…Bir kişiyialdatma kastıyla karşılıksız çek keşide etme suretiyle menfaat sağlayankişilere dolandırıcılık suçundan dolayı işlem yapılabileceği konusunda herhangibir tereddüt bulunmamaktadır… Karşılıksızdır işlemi yapılançekin düzenlenmesiyle aynı zamanda dolandırıcılık veya başka bir suçun işlenmişolması durumunda hem işlenen suç bakımından genel hükümler uyarınca gereğininyapılacağı hem de Cumhuriyet savcılığınca Çek Kanunun 5 inci maddesinin birincifıkrası gereğince çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararı verileceğini hükme bağlamak amacıyla bu önergehazırlanmıştır.“ Sanık lehine uygulanacak cezahükümleri bakımından sanık lehine bir hükmün(idari yaptırım) uygulanıp, diğerbir hükmün(dolandırıcılık,sahtecilik halleri) uygulanmaması düşünülemez. Heleki aynı maddenin sanık lehine bir cümlesi cımbızla alınıp, diğer bir cümlesininuygulanmaması diye bir şey söz konusu olamaz. Yasa ya değişik haliyle, ya daönceki haliyle, ancak bir bütün halinde uygulanır. Doktrin ve uygulamada buna karma uygulama yasağıdenilmektedir. Bu bağlamda usul ve yasaya aykırı olarak müşteki vekilisıfatıyla duruşma sırasında davanın uyarlanması veya yeniden iddianamedüzenlenmesi maksadıyla yaptığımız istemin reddedilmesi kanunun özüneaykırıdır. Sanık TCK 157-158/f kapsamında dolandırıcılık yapmıştır. Müştekimüvekkile kestiği çek sonrasında bankada karşılığını bulundurmamakla müvekkilibilerek ve kasten dolandırmıştır. Bu konuda çek kanunun 1985 yılı öncesindeYargıtay kararları da yön göstericidir. 1. Bankada çek muhteviyatını ödeyecek karşılık parası olmayanların sania(hile), suiniyet(kötü niyet),lakaydı(keyfi) veihmal ile çek keşide ettikleri takdirde hamili izrar suretiyle birdolandırıcılık cürmünü işlemiş olacakları ve TBMM 07/01/1929 gün ve 471 sayılı kararında dakeyfiyetin bu yolda ve aynen açıklanmış bulunduğuna ilişkin özel daire kararı: YARGITAY 6.CEZADAİRESİ-04.05.1977-3135 ESAS-3137 KARAR 2. İleri tarihli düzenlense, çekte keşide yeribulunmasa bile,böyle bir belgeyi çek olduğuna ve kararlaştırılan tarihtekarşılığının muhatap bankada bulundurulacağına inanarak alan müşteki nezdindedolandırıcılık suçunda aranan aldatma keyfiyeti gerçekleştiğine, çek bedeliniödemeyen ve ödememekte ısrarlı tutumunu halen sürdüren sanık haksız çıkarsağlamış bulunduğunun kabulüyle, dolandırıcılık suçunun tüm ögeleriitibariyle oluştuğuna ilişkin ceza genel kurulu kararı:YARGITAYCEZA GENEL KURULU-25.07.1989-7/237 ESAS-281 KARAR 3. Satın alınan mal bedelinin peşinenödenmeyip, taksitle ödemeye istinaden peş peşe verilmiş çeklerin bir kısmıfarklı kişilerin emrine düzenlenmiş olsa dahi, aynı kastın icraunsurlarından bulunmakla,TCK.nun 80. maddesi uygulanmak üzere dolandırıcılıksuçu oluştuğuna ilişkin özel daire kararı:YARGITAY 6.CEZADAİRESİ-10.06.1975-2638 ESAS-2788 KARAR 4. Karşılıksız olarak keşide edilen çekin,özel hukuk hükümlerinegöre eksiklikleri olsa dahi,ilgilisinihataya düşürerek aldatmaya yeterli olup, keşide eden lehine haksız kazançsağlandığından, dolandırıcılık suçunun oluşması için yeterliolacağına ilişkin yargıtay kararı:YARGITAY 6.CEZADAİRESİ-21.12.1979-8601 ESAS-8591 KARAR 5. Karşılıksız olarak keşide edilen çekin iflastan sonra keşideedilmesi halinde,mevcut özel yasa bulunsa ve bundan ceza verilemese dahi,dolandırıcılık hükümlerine göre cezalandırılabileceğine ilişkin yargıtaykararı:YARGITAY 25.10.1999 -11678Esas-12365 Karar Çek suretiyle dolandırıcılıkşikâyetlerinizin esasına gelince, en başta belirtildiği üzere hukukumuzayabancı olmayan bu konuda, yerleşik Yargıtay içtihatları halihazırdadurmaktadır: ayrıca sanık hakkında bundan önceki şikayetler özel genel kanunçekişmesi nedeniyle çek kanunun özel hükümleri doğrultusunda yapılmaktaydı.Somut olay dolandırıcılığa uygunken özel yasanın varlığı nedeniyle dolandırıcılıkbaşvurusu göz ardı edilmekteydi. Bu sebeplerle karşılıksız çek kesen keşidecigaranti eden konumu ile ve bankada karşılıksız kısmını haz1r etmeyerek dolandırıcılıksuçunu işlemiştir. İş bu sebeplerle suçun şekli değişmiştir. Yerelmahkemenin sanığın lehine olan kanunu yorumlama metodu haksızlıklar doğurmaktave en önemlisi bir eliyle sanığın lehine yorum yaparak genel hukuk kuralınıuygularken. diğer eliyle alacaklı mağdurun en temel hak arayışı olan şikayethakkını elinden alarak işlenmiş suçu örtmektedir. SONUÇ ve İSTEM : İş buyukarda açıkladığımız sebeplerle Sulh Ceza Mahkemesinin haksız ve yasaya aykırıolarak 5941 sayılıkanuna muhalefetten karşılıksız çek veren sanık hakkında ilgili kanunda kideğişiklik nedeniyle davanın uyarlanması veya uyarlanmaması halinde yenidenyargılama yapılabilmesi için cumhuriyet savcılığınca iddianame düzenlenmesitalebinin reddine itiraz ediyoruz. Yukarıda sunulan ve resentespit edilecek sair nedenlerle dosya içeriğine, Usule, Yasa' ya aykırı anılanMahkeme kararının itirazen kaldırılmasını ve düzeltilerek davanın dolandırıcılıkyönünden kabulüne karar verilmesini, vekâleten talep ederiz. |
13-02-2012, 08:55 | #71 | |||||||||||||||||||||||
|
|
13-02-2012, 12:25 | #72 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayın ulasht, Muhtemelen mahkeme itirazınızı red edecektir. Çünkü eldeki davalar karşılıksız çek keşide etmek" suçundan dolayı hazırlanan iddianamelere dayanılarak açılmıştır. Mahkemeler bu iddianamelerde isnad edilen suçun oluşup oluşmadığına bakacaktır. O suç yapılan değişiklikle "idari yaptırım cezasına" dönüştüyse, mahkemeler buna uymak zorundadır. Bence yapılması gereken şey, bu davalardan ayrı olarak, "dolandırıcılık" suçundan savcılığa başvurup dava açılmasını sağlamak olacaktır. Ayrıca mesajınızda yer verdiğiniz Yargıtay kararları dilekçeniz(davanız) için emsal teşkil etmez. Hepsi 3167 S.K. çıkmadan önce verilmiş kararlardır. Yani, "çek" için özel kanun yok iken, Yargıtay uygulaması ile eski TCK 503 üncü maddeye sokularak "dolandırıcılıktan" yargılama yolu açılmıştır. |
13-02-2012, 12:31 | #73 |
|
Yazılan yorumları okudum. Bu konuda meslektaşlarımdan biraz farklı düşünüyorum. Alacaklı-borçlu dengesinin borçlu lehine değişmesini eleştirirken, ev haczinin pek mahat bişey olduğu sonucuna götürecek bir değerlendirmeye katılmam mümkün değildir.
Ev haczinin mantığı nedir? Borçluya psikojik baskı. Onu ele güne rezil ederek, alacağın hiç olmazsa bir kısmını tahsil edebilmek. Kimse ev haczinden kaldırılan eşyalarda alacağını tahsil ettiğini iddia etmiyor zaten. Peki bundan kim etkileniyor? Yeri yurdu belli ve az da olsa utanma duygusu olanlar. Yani borç yaptıktan sonra sırra kadem basanlarla, haciz konusunda kaşarlanmış olanlara karşı bu yöntemin bir faydası var mı? Kaldı ki, çağdaş bir icra hukukunda, borçluyu ele güne rezil etme korkusuyla alacak tahsilinin yeri olabilir mi? Bunun mafyadaki topuğa sıkma tehdidinin yasal alana taşınmış hali olduğunu düşünüyorum. Böyle dedim diye ben de tasarıyı tamamen olumlu buluyor değilim. Bir sistemi tamamen değiştirmeden, onun bir parçasını değiştirdiğinizde mevcut sistemi bozmakla kalır, o değişiklikten hiçbir fayda sağlayamazsınız. Ben de avukat olarak pek çok ev haczi yaptım, ev eşyası kaldırdım. Ama bunları şu anki sistemde borçludan başka türlü para tahsiline imkan olmadığı için yaptım. Eğer ev haczi kaldırılıcaksa, öncelikle borçlunun her türlü malvarlığına sadece TC numarasıyla ulaşabilme, elektronik ortamda haciz yapabilme ve paraya çevirebilme imkanı olmalıdır. Bütün bunlar yapılmadan sadece ev haczinin kaldırılması şu an için bir çözüm değildir. Aynı şeyi karşılıksız çeke hapis cezasının kaldırılması için de söyleyebilirim. Bir kişinin borcunu ödemediği ya da ödeyemeyeceği için hapis yatmasının alkışlanacak tarafı yoktur. Zaten bu, anayasa açıkça aykırıdır da. Ancak çeke hapis cezasını kaldırırken, alacaklı-borçlu dengesini de iyi gözetmek, sistemi ona göre yeniden düzenlemek gerekir. Bunlar yapılmadan hapis cezasını kaldırmak adalet değildir. |
13-02-2012, 23:31 | #74 | |||||||||||||||||||||||
|
Görüşlerinize katılmakla birlikte sadece bu kısmına katılamıyorum.Çünkü 3167 yasa çıkmadan önceki durum=şu anki durum. Zaten sizde 503.madde kapsamında yargılama yapılıyordu diyorsunuz ki şu anda 157-158. madde kapsamında yapılacak. Bu husus yasama faaliyetleri esnasında açıkça tutanaklara geçmiştir.Örneğin konuyla ilgili önerge lehine söz alan bir vekil "Hazırlanmakta olan önergeyle de karşılıksız çek keşide eden ve bunu sürekli alışkanlık hâline getirmiş, mal varlığını alacaklıdan kaçırmış kötü niyetli çek borçluları için ceza hukukunun genel hükümleri gereğince işlem yapılacağı, dolayısıyla bu şahıslar için hapis cezası riskinin devam edeceği yönünde bir düzenleme yapılarak alacaklıların mağduriyetinin önüne geçilmiş olacaktır” Yasanın bütünü hakkında söz alan diğer bir vekil "Ya Allah aşkına, 1985 yılına kadar bu ülkede Çek Kanunu yok ama çek var, çek kullanılıyor 85’e kadar. Peki, 85’e kadar bu çek kullananlar ne olmuşlar? Dolandırıcılık suçundan eğer çek bir dolandırıcılık kastıyla kullanılmışsa mahkûm olmuşlar. Ee, Ceza Kanunu bu, hüküm duruyor yani genel hükümlere göre bu çekin dolandırıcılık olarak kullanılması olduğu müddetçe yine insanların cezai takibat yapma hakları vardır." Şeklinde görüş bildirmiştir. İşin ilginç bir yönü de her iki dönem yasama faaliyetleri arasında dahi büyük benzerlik bulunduğudur: Bilindiği üzere dolandırıcılık kapsamında yargılama T.B.M.M.nin 07/01/1929 gün ve 471 sayılı kararına dayanmaktaydı.Bu karar kimilerine göre (ör: Domaniç) bir yorum kararıyken, kimileri (ör:Selçuk) duraksamaları giderici bir karar olarak değerlendirmiştir. ERMAN ise "Nasıl düşünülürse düşünülsün karşılıksız çek keşidesinin dolandırıcılık hükümlerine göre değerlendirileceği şeklinde bir prensip kararı getirmiştir." diyerek noktayı koymuştur. Dikkat edilecek olursa şu an ki yasama tutanakları aynı doğrultudadır. Neticeten her ne kadar şu an özel yasa var ise de, son değişiklikle genel hükümlere gönderme yapıldığından,yargılamaların aynı şekilde yapıldığı 3167 öncesi dönem yargıtay uygulamaları yeniden büyük önem kazanmıştır. Saygılarımla; |
14-02-2012, 00:30 | #75 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayın Meslektaşım, Değiştirilen çek yasası ile çek cezası yerine dolandırıcılıktan ceza verilmesi gerektiği şeklindeki görüşe katıldığınızı mülahaza ediyorum cümlelerinizden. Aslına bakarsanız ben de sizin düşünceniz yönünde bir uygulama olmasını temenni ediyorum. Gelin görün ki mevcut düzenlemeye göre belirttiğiniz yönde bir uygulamaya gidilmesi mümkün değildir. Hele de yasanın çıkarılış amacını düşündüğümüzde böylesi bir umuda kapılmak bence çok büyük bi iyimserlik gerektirmektedir. Ancak sizinle aksi fikirdeki Sayın Suat ERGİN'in görüşüne şu açıdan katılamayacağım; Eğer mevcut yasa karşılıksız çek keşide etmek suçunun adını ve tarifini direk dolandırıcılık olarak değiştirmiş olsaydı, o takdirde yeni bi şikayet yapmaya hacet kalmadan suç vasfının değişmiş olduğu iddiasıyla temyiz dilekçesi düzenlemek yerinde olurdu kanaatimce. |
14-02-2012, 12:35 | #76 | |||||||||||||||||||||||
|
|
14-02-2012, 12:47 | #77 | |||||||||||||||||||||||
|
Bu konu burada kaynamasın diye, cevap hakkımı saklı tutuyorum. Ceza HÇG'na bir forum açmak lazım. |
14-02-2012, 12:56 | #78 | |||||||||||||||||||||||
|
Suat Bey, Dolandırıcılık şikayete bağlı bir suç olmadığından yeni bir şikayet gerektirmeksizin uygulanırdı. (yalnız akşam yazmaya erindim; eğer yeni düzenleme suçun cezasını artırıyorsa uygulanamazdı tabi ki. Hatta yeniden şikayet de yapılamazdı. Zira suçun işlenme tarihindeki mevcut düzenleme sanık lehinedir) |
14-02-2012, 12:58 | #79 |
|
Yalnız bu çek mevzuunun bu başlıkta ne işi var anlamış değilim.
|
14-02-2012, 13:02 | #80 | |||||||||||||||||||||||
|
Bahsettiğiniz düzenleme cezayı artırmıyor mu? Adli para cezasından, 1-3 yıl hapis cezasına çıkarılmış oluyor. |
14-02-2012, 13:03 | #81 | |||||||||||||||||||||||
|
|
14-02-2012, 13:03 | #82 |
|
Sn.Avrasya
Öncelikle öğrenci olduğumu hatırlatmak isterim.Sn.Ergine sadece geçmiş dönem yargıtay kararlarının önemi konusunda bir hatırlatmada bulundum.Diğer görüşlerine aynen katılıyorum.Analitik düşünceye dayalı hukuk mantığını esas ve örnek aldığım üstatlarımın başında gelir.
Bence de mevcut yasada dolandırıcılık olarak tarif edilmesi yerinde olmazdı.Zira özel yasa hep objektif suç düzenlendiği bahsiyle eleştirildi.Bana göre böyle değildi, ancak özel yasa içinde ceza düzenlendiği müddetçe bu eleştiriden kurtulamayacaktı.Bu açıdan böylesinin daha isabetli olduğu görüşündeyim.Zaten özel yasayı örnek Fransız sistemi de ceza kanununa (sanıyorum 405.maddeye) gönderme yapıyor, buna göre cezalandırılacağını söylüyor. Bu sebeple genel hükümlere göre şikayet süresi geçmiş olmadıkça sıkıntı olmayağı kanaatindeyim.Zaten kanun koyucunun iradesi açık seçik bu yönde. |
14-02-2012, 13:11 | #83 | |||||||||||||||||||||||
|
Aslında Hukuk Haberleri ilgili ilgili linkte bunu başlatmıştık.Ordan devam edebiliriz. |
14-02-2012, 13:36 | #84 | |||||||||||||||||||||||
|
Mevcut düzenleme benim söylediğim şekilde olmadı. Ben dedim ki faraza ''.... eğer suçun adı değiştirilse idi .....''. Yani İdari para cezası getirmek yerine hapis gerektiren çek cezası direk dolandırıcılık olarak tanımlansaydı o takdirde yeni şikayete hacet kalmazdı. |
14-02-2012, 13:40 | #85 | |||||||||||||||||||||||
|
Şikayete gerek kalmazdı, çünkü yeni suçtan derdest davadaki sanık sorumlu tutulmayacaktı. |
14-02-2012, 14:05 | #86 | |||||||||||||||||||||||
|
Yeni konuyu açtım. Aşağıdaki linkte devam edebiliriz. http://www.turkhukuksitesi.com/showt...121#post540121 Sayın THS Yönetimi de konuyla ilgili mesajları yeni foruma taşıyabilirse çok iyi olur. |
28-03-2012, 22:34 | #87 |
|
Bu olaya iki yönden bakılmalı.
Birincisi, hacizin gelmesindeki sebebin, evin hanımı olma olasılığı bayağı düşüktür. Bir ev hanımının da sahibi olduğunu hissettiği eşyalar; beyaz eşyalardır. Kadının; kocasının veya oğlunun yaptığı şeyi çekmesi, bence yanlış bir şey. İkincisi de, genellikle evlerimizde en çok parayı saydığımız ürünler, beyaz eşyalardır. Haciz için gelenler, beyaz eşyayı almadıkları takdirde, evdeki kapı pencereyi söküp götürmeliler ki, onların değeriyle eşitlensin. Ama bu iki yöne bakarak söyleyebileceğim en doğru şey, bence Beyaz Eşyalar Alınmamalıdır. |
16-04-2012, 11:15 | #88 |
|
Emekli maaşını haczetmeyelim...
çek cezası kalksın.... mal beyanında bulunmamanın cezası kalksın... taahhüdü ihlal ve yedieminliği suistimal' den çıkan cezaların uygulanmaması için hakimler elinden geleni yapsın,,, Haczedilen araçların yakalanması için icra müdürleri kafalarına göre yakalama avansı talep etmeleri (min 300-TL) Son olarak ta menkul haczinin kalkmasının gündemde olması... Tahsil et bakalım edebilirsen...... |
16-04-2012, 15:51 | #89 |
|
İİK m.89 da değişecek
Başlıktaki "Değişecek" elbette bir temenniden ibaret. Çünkü tasarıyı hazırlayanlar sağolsunlar koca tasarı içinde 89. madde ile ilgili en ufak bir değişiklik öngörmemişler.
Neyse ki, İstanbul Milletvekili Avukat Mahmut Tanal, bu konudaki serzenişlerimizi yasa teklifi olarak meclis başkanlığına sundu. Teklif şu anda Adalet Komisyonu'nda... Teklifle, haciz ihbarnameleri aynen 6183 sayılı Amme Alacakları Kanunu'nda olduğu gibi bankanın genel müdürlüğüne gönderilebilecek; genel müdürlük yanıtını tüm şubeleri kapsar şekilde verecek. Destek, öneri ve eleştirilerinize saygı ile... GENEL GEREKÇE İcra ve İflas Kanunu’nun sistematiği, borçlunun haczi mümkün olan malvarlığını borca yeter miktarda haczedilmesi ve bu hacizli malların satılıp paraya çevrilmek suretiyle alacağın tahsil edilmesi amacı üzerine kuruludur. Bu sistemin amacı, işletilen bu prosedür sonunda “para” elde etmektir. Bu prosedürü en pratik yoldan sağlayacak imkan İİK m.89 hükmünde düzenlenmektedir. Bu hüküm ile borçlunu üçüncü şahıslardan olan hak ve alacakları (özellikle de nakit para) icra müdürlüğünce haczedilir ve alacağın tahsili sağlanır. Bu prosedürde, muhafaza ve satış gibi uzun ve masraflı yollar adeta by-pass edilmekte, istenen sonuca en kısa sürede ulaşılabilmektedir. İİK m.89 hükmünün en çok rastlanan uygulaması, borçlunun hesaplarının olduğu düşünülen bankalara haciz ihbarnamesi gönderilmesi şeklindedir. Bu gün itibariyle, ülkemizde bulunan banka şubesi sayısı 9.797’dir. Bu sayıya, sayıları yüzlerle ifade edilen katılım bankaları dahil değildir. Takip borçlusu olan kişi, mevduat hesaplarını, gelişen banka teknolojileri ve internet bankacılığı sayesinde bırakın ikamet ettiği ya da çalıştığı semtte, başkaca illerde bulunan şubelerde dahi açabilmekte ve bu hesaplarını kullanabilmektedir. İcra takibinde, takip borçlusunun hesabının bulunduğu banka şubesini bulmak ve hesaplara haciz uygulamak adeta samanlıkta iğne aramaya benzemektedir. Banka sırrı kavramından da istifade eden borçlunun bankalar nezdinde malvarlığına ulaşmak tesadüflere bağlı kalmaktadır. İİK’nın adeta ikiz kardeşi sayılabilecek Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkındaki Yasa (6183 sayılı Yasa)’nın İİK’nın haciz ihbarnamelerini düzenleyen 89. madde hükmünün benzeri 79. maddede düzenlenmiştir. 2006 yılına kadar iki madde de, çok benzer hükümler taşımakta idi. 6183 sayılı Yasa’da 2006 yılında yapılan ilk değişiklik ile 79/II madde hükmü: MADDE 79- … (2)Tahsil dairelerince düzenlenen haciz bildirimleri, amme borçlusunun hak ve alacaklarının bulunduğu veya bulunabileceği banka ve katılım bankalarının şubelerine doğrudan veya o mahaldeki tahsil dairesi aracılığı ile tebliğ edilebileceği gibi; Maliye Bakanlığınca veya bu Kanunu uygulayan diğer kurumlarca belirlenecek limitin üzerinde borçlu bulunanlar için alacaklı tahsil dairelerince düzenlenen haciz bildirileri, banka ve katılım bankalarının genel müdürlüklerine de doğrudan tebliğ edilebilir. Banka ve katılım bankalarının genel müdürlüklerine tebliğ edilen haciz bildirileri hakkında da bu madde hükmü uygulanır. şeklinde değiştirilmiştir. Bu yasal değişiklik ile alacaklı idareye büyük bir kolaylık sağlanmış; kamu borcunun tahsili için 9.797 adet banka şubesi ile yazışma yapmaktansa 24 adet mevduat bankasının genel müdürlüğü ile yazışma yapmak yeterli olmuştur. Bu yasal değişikliğin yarattığı tahsilat artışı, bunun yanı sıra kırtasiye ve hizmet giderlerindeki azalma şüphesizdir. Bu yasal değişiklikten kısa bir süre sonra, aynı fıkra hükmünde bu kez ikinci bir değişiklik yapılmış ve, MADDE 79- … Tahsil dairelerince düzenlenen haciz bildirileri; amme borçlusunun hak ve alacaklarının bulunabileceği bankaların şubelerine doğrudan veya mahallindeki tahsil dairesi aracılığı ile tebliğ edileceği gibi Maliye Bakanlığınca belirlenecek tutarın üzerindeki alacaklar için doğrudan bankaların genel müdürlüklerine de tebliğ edilebilir. Haciz bildirisi bankanın genel müdürlüğüne de tebliğ edilmiş ise tüm şubelerini kapsayacak şekilde beyanda bulunma yükümlülüğü bankanın genel müdürlüğüne aittir. düzenlemesi ile konu, hiçbir tartışmaya mahal vermeyecek derecede açıklıkla yasal düzenlemeye tâbi tutulmuştur. 6183 sayılı Yasa’nın sistematiğinde alacaklı idarenin, kamu borçlusunun bankalarda bulunan hak ve alacaklarının haczi için toplamda 24 bankanın genel müdürlüğü ile yazışma yapması yeterlidir. 6183 sayılı yasa düzenlemesinde, 24 bankanın genel müdürlüğü ile yapılacak yazışma ile ulaşılabilecek bir sonuca, İİK sistematiğinde ulaşabilmek için alacaklının (daha doğrusu onun talebi ile icra müdürlüğünün) 9.797 banka şubesi ve yüzlerce de katılım bankası şubesi ile yazışma yapması gerekmektedir. Benzer konuda düzenlenmiş iki yasanın bu kadar farklı ve dengesiz yöntemler içermesi hukuka ve eşitliğe olan inancı ve güveni sarsmaktadır. Kamu alacaklarının tahsili için sağlanan ve halen de uygulanan bir imkanın, vatandaşın alacağının tahsilinde esirgenmesi demokratik ve eşitlikçi bir yapılanmada kabul edilemez. Bankalar, teknolojik olarak genel müdürlük bünyesinde tüm şubeleri ve hesapları görüp işlem yapabiliyorken, kamu alacaklarının tahsilinde sağlanan bu imkanın İcra ve İflas Hukuku’ndan esirgenmesi kabul edilebilir değildir. İİK’nın 89. madde hükmünde yapılacak bir yasal değişiklik ile alacaklı ile borçluyu hacizlerde karşı karşıya getiren ve üzücü olayların yaşanmasına sebebiyet veren bu tıkanmış sistem bir nebze olsun açılabilir. Unutulmamalıdır ki, İcra ve İflas Hukukunun amacı, hacizli malı satıp paraya çevirmek ve bu surette alacağı tahsil etmektir. Bu amaca en pratik yolla hizmet edecek olan 89. madde hükmü, mevcut hali ile maalesef başka amaçlara ve başka kurumlara hizmet etmektedir. İCRA VE İFLAS KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ MADDE 1 – İcra ve İflas Kanunu’nun 89. Maddesinin 7. Fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir: … (7) Haciz ihbarnamesi, tüzel kişinin şubesine veya tüm şubeleri kapsayacak şekilde genel müdürlüğüne tebliğ edilebilir. İhbarnamenin tebliğ edildiği genel müdürlük, tüm şubeleri kapsayacak şekilde yanıt vermekle yükümlüdür. MADDE 2- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer. MADDE 3- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür. |
18-04-2012, 18:02 | #90 |
|
Sevgili meslektaşlarım öncelikle alacağın tahsilinin söz konusu olduğu alanın adına bakalım icra veya bir diğer söylenişle cebri icra yani yerine getirme yapma veya zorla yapma veya yaptırma. Borçlu borcunu ödememiş veya ödeyememiştir siz de avukat olarak ödetmeye çalışırsınız. Tam bu aşamada devlet daha önce vermiş olduğu zorlama araçlarınız sizin elinizden alır. BU esnada birileri çıkar ve borçluyu başka araçlarla zorlamaya başlar. Bunun adı mafyadır, tahsilatçıdır. Yarın bu ülke de çek senet mafyası çoğaldı, tahsilatçı çoğaldı diye kimse şikayet etmesin. Evet ben avukat olarak haciz ve muhafaza yapamayacağım ancak benim yerime gelen bizzat borçluyu muhafazaya alacak o zaman insan onuru çok mu yerine gelecek
|
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
TCK'daki “Suçu bildirmeme“ suçu iptal | tiryakim | Hukuk Haberleri | 5 | 07-07-2011 16:02 |
Hırsızın ölümüne neden olan ev sahibine 10 yıl | Av. Engin EKİCİ | Hukuk Haberleri | 8 | 27-04-2010 17:12 |
Devletin eli artık hırsızın ensesinde | Kavaz | Hukuk Haberleri | 0 | 03-11-2006 01:53 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |