![]() |
|
![]() |
|
Hukuk Haberleri Hukuk Haberleri, duyuruları, güncel hukuki gelişmeler. [Haber Ekleyin] |
![]() |
![]() |
#31 |
|
![]() S - İ - V - İ - L - L - E - Ş - E - M - İ - Y - O - R - U - Z
("Sivil", devlet/hükümet kavramının karşıtı olarak kullanılmıştır) bkz. Alper Görmüş'ün yazısı... Burada da tarihe dikkat... Alper GÖRMÜŞ - 15.10.2010 12 Mart’ı ve 12 Eylül’ü (1980) alkışlayan Türkiye’nin muhafazakârlarının 28 Şubat’tan (1997) itibaren içine girdikleri büyük dönüşüm, Türkiye’deki demokratik gelişmenin dayanak noktalarından biri oldu. Kabaca “sivil siyaset üzerindeki askerî vesayete karşı çıkma” diye özetleyebileceğimiz bu hayati önemdeki dönüşüm, “muhafazakârlık”la “demokratik gelişme”yi yan yana görünce kırmızı görmüş boğaya dönen kimi seküler ve hatta sol çevrelerce ne yazık ki küçümsendi. Fakat bu yazının konusu, kafasındaki kurguya uymuyor diye “olgu”yu reddederek “Türkiye muhafazakârlığı” dersinden sınıfta kalan seküler ve sol çevreler değil; bu yazının konusu, demokrasiyi “sivil siyaset üzerindeki askerî vesayetin kaldırılması”ndan ibaret sayan “muhafazakâr demokrat”lar... Bizde “sivil” denince yaygın olarak “asker olmayan” anlaşılıyor, oysa “devlet dışı” anlaşılmalı... Kavramları yerli yerinde kullanacaksak, Genelkurmay Başkanlığı’nı “asker”, Dışişleri Bakanlığı’nı “sivil” olarak görmememiz gerekir; ikisi de “devlet alanı”nın içinde, “sivil alan”ın dışındadır. Aynı yanılgı “askerî yargı”nın dışında kalan yargı alanını “sivil yargı” (doğrusu “adli yargı”) olarak adlandırmamızda da ortaya çıkar. Daha önce de yazmıştım, kavramları yerli yerinde kullanan bir ülkenin hukukçularına “Türkiye’deki sivil yargı”dan söz edecek olsanız, muhtemelen size şöyle bir tepki vereceklerdir: “Nasıl yani, sizde vatandaşların kurduğu ve başka vatandaşları yargıladığı mahkemeler mi var?” Buraya kadar söylediklerime ilişkin, “Haklısın da, bunlar sadece muhafazakârların derdi değil ki, çok daha genel bir sakatlıktan söz ediyorsun” diyenler olabilir. Doğru; orduyu “asker”, devleti “sivil” sayanlar her kesimde var ve onlar –artık iktidarda kimin “sivil devlet”i varsa- o devletin uygulamalarını “demokrasi” saymakla malûl... O zaman şöyle diyeyim: Bugün size, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) seçimleri temelinde, muhafazakâr hâkim-savcıların ve muhafazakâr medyanın kendi “sivil devlet”lerinin bürokratik-otoriter tercihlerine nasıl boyun eğdiklerinin hikâyesini anlatacağım. Bürokratların adaylığı ve vaatler 12 eylüldeki referandumda başka değişikliklerin yanında HSYK Kanunu’ndaki değişiklikler de onaylandı, şimdi sıra kurulun yeni üyelerinin seçiminde... Pazar günü (17 ekim) seçim yapılacak, yeni üyeler belirlenecek. Referandum propaganda sürecindeki havadan dolayı ben zannetmiştim ki (muhtemelen siz de öyle düşünmüştünüz), ortaya adaylar çıkacak, her aday kendi propagandasını özgürce yapacak ve seçme hakkı olan hâkim ve savcılar da yine özgür iradeleriyle kurulun yeni üyelerini belirleyecek. Bu beklentiye ilk darbeyi, adaylara propaganda yasağı getirerek Yüksek Seçim Kurulu (YSK) vurdu. İkinci darbe ise hükümetten ve Adalet Bakanlığı’ndan geldi. Hikâyemiz de zaten bu ikinci darbe üzerine... Biliyorsunuz, seçim sürecinin bir aşamasında Adalet Bakanlığı’nın bazı bürokratlarının da aday olacağı haberleri çıkmaya başladı. Onların aday olmalarında yasal bir engel yoktu, fakat neticede yaptıkları iş itibariyle devletin memuruydular. Buna bir de referandum sürecinde hükümetin HSYK’nın yeni yapısının “çoğulcu ve demokratik esaslar” üzerinde kurulacağı yönündeki vaadini ekleyin... Böyle bakınca anlarsınız ki, bu adaylıklar hiç de “çoğulcu ve demokratik” değildir. Dahası da var: Ben meseleyi bazı bürokratların bireysel inisiyatiflerinden ibaret sanıyordum, meğer değilmiş. Meğer bu basbayağı organize bir hareketmiş ve işin “koç”luğunu da Adalet Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı İbrahim Okur yürütmekteymiş. Konuyla ilgili olarak, çok güvendiğim bir kurumun, seçime kendi adaylarıyla katılacak olan Demokrasi ve Özgürlük İçin Yargıçlar ve Savcılar Birliği (Demokrat-Yargı) Derneği’nin bilgisine başvurdum. Onların gözlemlerinden ve yorumlarından derlediğim bir demetle, meseleyi sizin de dikkatinize sunuyorum: “YARSAV’cılar bile daha kısıtsız” Adalet Bakanlığı, HSYK seçimlerinde, Başbakan Erdoğan’ın referandum sürecinde sık sık tekrarladığı “kürsü yargıçlarının kurula gireceği” vaadini açık pozisyonda bırakan ilginç bir yol izliyor. Hükümet, seçim sürecini Adalet Bakanlığı’na, o da müsteşar yardımcısı İbrahim Okur’a bırakmış durumda. Demokrat Yargı Derneği, “üç bakanlık bürokratından ve zihniyet olarak öyle olanlardan bir liste oluşturan” Okur’un, “geçmişe ait usullerle” çalıştığı kanaatinde: “Bir defa kendilerine bağlı başsavcılık, komisyon başkanları, müfettişler ve bakanlıktaki tetkik hâkimleri eliyle süreci bir resmiyet içinde örgütlemeye koyuldular. Kendilerine yakın tabana seslenen adaylar ya manevi baskıyla (aday olma, bir bölen olursun, vebali var), ya çeşitli vaatlerle (seni başsavcı yapacağız, reis yapacağız, lojman alacağız vs. vs.) ya da üstü kapalı ‘tehdit’lerle adaylıktan vazgeçirilmeye çalışılıyor. Referandumda ‘evet’ diyenlerin bu ‘evet’inin dindar muhafazakâr tabanın kendi hayatlarındaki demokratik sonuçlarını ertelemek için ellerinden geleni yapıyorlar.” Derneğin eşbaşkanı Dr. Organ Gazi Ertekin, bu durumu, Yargıçlar ve Savcılar Birliği (YARSAV) adaylarının (ki toplam aday sayısının aşağı yukarı yarısını oluşturuyorlar) çok daha kısıtsız bir süreçten geçmeleriyle karşılaştırıyor ve sonucu hüzün verici bulduğunu belirtiyor: “Referandumda ‘hayır’ diyen hâkim ve savcılar, yasadaki değişikliğin kendilerine tanıdığı aday olma hakkını tereddütsüz kullandılar. Buna karşılık referandumda ‘evet’ diyenler, bunun sağladığı sonucu kendi yaşamlarına aktarma becerisini gösteremediler.” Gerçekten de hüzün verici bir çelişki... Fakat ben bu noktada vurguyu “kendilerine yakın taban”a baskı yapan Adalet Bakanlığı bürokrasisinden ziyade, bizzat o “taban”a yapmanın daha doğru olduğunu düşünüyorum. Belli ki onlar da teşneymiş bu baskıya; ne de olsa baskı kendi “sivil devlet”lerinden geliyor... Bizzat Demokrat Yargı Derneği’nin içinde yer alan ve “evet” için referandum sürecinde canla başla çalışan “muhafazakâr-demokrat” hâkim ve yargıçların bu baskıyı baskı gibi görmediklerini ve gönülden desteklediklerini biliyoruz. Derneğin toplantılarından birinde bir üyenin şu surette isyan ettiğini de biliyoruz: “Demokrat yargının derdi mevcut HSYK’nın ‘Kemalist dikta’ olmasıydı. Ama vurgumuz ‘Kemalizm’e değil, ‘dikta’ya idi. Fakat sizin derdiniz ‘Kemalizm’miş, diktayla sorununuz yokmuş!..” GK kursiyerliğinden HSYK koç’luğuna... Adalet Bakanlığı’nın, dolayısıyla da hükümetin bütün ipleri kendisine emanet ettiği müsteşar yardımcısı İbrahim Okur’un durumu da dikkate değer... İkisi iddia, biri olgu olmak üzere üç noktanın altı çiziliyor... Birinci iddia: İbrahim Okur’un Yargıtay’da tetkik hâkimi olan ve Ergenekon’la bağı tesbit edilen bir yargıçla sıkı ilişkisi var... İkinci iddia: Müsteşar yardımcısı olmasında, Ankara İl Jandarma Komutanlığı devreye girdi ve yardımcı oldu... Olgu: İbrahim Okur’un Yüksek Seçim Kurulu’nun internet sitesine koyduğu CV’de, Genelkurmay Başkanlığı’nda altı ay süreyle kurs gördüğü bilgisi yer alıyor. Bu son nokta, demokrat yargı çevrelerinde çok yadırganıyor. “Hadi Genelkurmay’da kurs gördü, bir hukuk adamı bunu bir övünç vesilesi olarak CV’sine koyar mı” diye soruluyor. 28 Şubat döneminde Genelkurmay’da birkaç saat brifing alan yargı mensuplarını tefe koyanların, altı aylık kursta hiçbir sorun görmemeleri gerçekten de tuhaf. Okur’la ilgili şu not da ilginç: “Bu şahıs tam 15 yıldır bürokrat! Lütfen bu 15 yıldaki hükümetleri, bakanları.. ülkedeki siyasal-toplumsal süreçleri bir düşünün. Okur hep orada kalmış, kalabilmiş. Hele de 28 Şubat sürecinde yargıda tam anlamıyla bir ‘cadı avı’ varken...” Bitirirken: Demokrat Yargı Derneği çevreleri, “evet”çi medyanın ve köşe yazarlarının HSYK seçimlerindeki garabete “soğuk” durmalarını üzüntüyle; “hayır”cı medyanın ve köşe yazarlarının soğukluğunu da şaşkınlıkla karşılıyorlar. “Acaba” diye soruyorlar bu ikinci grup için, “İbrahim Okur’un inisiyatifinin, sonunda hayırlı bir netice vereceğine dair bir duyum aldılar da, o nedenle mi itiraz etmiyorlar?” Bilmiyorum ama, durum gerçekten de garip... |
![]() |
#32 | |||||||||||||||||||||||
|
![]()
Bağımsız yargının oluşmasını, Adalet Bakanlığı'nın bağımsız yargıya elini atmamasını istemek ne zamandan beri hazımsızlık olarak değerlendirilir oldu? Neden bağımsızlığına, tarafsızlığına güvenmediğim (ve bunu bir takım iddialarla güçlendiren delillerin varlığı da varken) bir seçime saygı duymak zorundaymışım? Evet, hazmedemiyorum, ama sizin dediğiniz gibi seçilenleri değil, seçimin yöntemini ve ona yapılan siyasi müdahaleleri... Özetle, kanımca bir hukukçu için memnun olunmaması gereken seçim sonuçları değil seçimin yöntemidir. |
![]() |
#33 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
![]()
Ankara barosunun birkaç gün önceki seçiminde Av. Metin Feyzioğlu seçildi. Seçim olmadan önce onun seçileceği tahmin ediliyor ve yine bazı şeyler söyleniyordu. Şimdi bu seçimde şaibe mi var? Hayır, onun seçileceğini tahmin edip baştan karalama kampanyası başlatma var. HSYK seçiminde de seçim sonuçlarını baştan tahmin etmek güç olmasa gerek. Dediğim gibi eşim oy kullandı. Hala daha kime oy verdiğini sormadım. Ancak kimsenin ona baskı yaptığını zannetmiyorum. Kimsenin buna gücü de yetmez. Aynı sendromu genel seçimlerde de görürüz. Seçimi kaybeden bu kaybı hep baskıya bağlar. "ABD ajanları, dış güçler, iç güçler size baskı uyguladı vs". Bu yorumlara gülüp geçmek lazım aslında... Bu mantık asla yükselme getirmez. HSYK seçim sonucunu doğru okumak lazım. Okuma bilen, bir zahmet ön yargılardan uzak, bir değerlendirme yapsın. Tek söyleyebileceğim, seçim sonucu bir kesime ve görüşe olan tepkiyi dile getirmekte... Özetle, sadece baskı ile oy verecek olanların, karşısındakinin oyunun baskı sonucu verilmiş olduğunu iddia edebileceğini düşünürüm. Siz baskı ile oy verirmiydiniz ki; hakim ve savcıları baskı ile oy vermekle suçluyorsunuz? |
![]() |
#34 |
|
![]() genç bir kızın öğrenimine devam edebilmesi için alınmış bir yürütmenin durdurulması kararına şerh koyan hakim(ki itirazda bölgeden red yemiştir.) hsyk üyesi oluverdi. iyi de oy almış allah yolunu açık etsin.
|
![]() |
#35 | |||||||||||||||||||||||
|
![]()
Ankara Barosu seçimi ile HSYK seçimini kıyaslamak ne kadar doğru bilmiyorum. Hakim ve savcıları, baskı ile oy vermekle biz suçlamıyoruz, oy kullanan hakim ve savcılar söylüyor. Bir hususta sizinle hemfikirim; HSYK seçimi doğru okunmalı. Yöntemini beğenmediği seçimin sonuçlarını kimse "hazmetmek" zorunda değil. Hazmeden eder, hazmetmeyen de etmez. Mızrak çuvala sığmamış, yürütme organı kendini tutamamış ve müdahil olmuştur. Milletvekili dokunulmazlığı, bu kurullar böylece oluşturulduktan ve yargı istenilen kıvama geldikten sonra kalkacaktır. Ben böyle okuyorum. Doğru okuyup okumadığımı da zaman gösterecek. Bu tahminde bulunmak ve gidişatı hazmetmemek kabahat değil. Selam ve saygı ile. |
![]() |
#36 | |||||||||||||||||||||||
|
![]()
Selam ve saygı ile. |
![]() |
#37 |
|
![]() Askerliğimi İsparta'da yaptım. Kaçıncı dönem olduğu aklımda değil ama, benim dönemim üniversite bitirmiş olanların direk olarak yedek subay olduğu son dönem olduğu için, 'bedel' kavramını sadece Zenginimiz bedel verir, askerimiz fakirdendir' türküsünden tanırım. İki buçuk üç aylık bir temel eğitimden sonra askerliğe veda ettiğim için, bir iki tane dışında, anlatacak fazla hatıram'da yoktur. Çeşitli vesilelerle aklıma gelen askerlik harıtalardan bir tanesi Milli Eğitim bakanlığında çalışmış olan bir öğretmene ait bir anekdot. Bu arkadaş övünerek hiç gazete okumadığını belirtirdi. Gerekçesi şu: 'Tüm gazeteler yalan yazıyor'; Buna isterseniz 'gerçeği yansıtmıyor' da diyebilirsiniz.
Arkadaşın düşüncesi doğruluğuna katılmadığım bir fikir. Ben bir iki kötü örnek dışında gazetelerin ve diğer medyanın yalan yazdığı, yanlış haber verdiği düşüncesinde değilim. 'Yalan yazmıyor ve yalan haber bildirmiyorsa, devamlı olarak objektif haber mi veriyor peki medya? Hayır! 'Ne yapıyor peki?' Cevap: 'Taraf tutuyor'. 'Taraf tutuyor diye gazete okumayacak mıyız, haber dinlemiyecek miyiz peki?' 'Hayır, tam tersi, çok okuyacağız ve bir fikir sahibi olmaya çalışacağız. Bunu yapmasak, amcalarımızın, dayılarımızın, tanıdıklarımızın peşinden gideriz' 'Ayıp mı peki onların peşinden gitmek?' 'Hayır değil, ama onların doğruyu bildiğini kontrol etmeden nasıl inanırım doğruluğuna?' Giriş biraz uzadı yine. Sadede gelelim. Yeni HSYK üyeleri seçildi. Seçim oldu bitti ama küllerin içinden duman yükseliyor halen. Duman yükseldiği sürece de birileri çıkıp 'bu duman nereden ve neden çıkıyor?' diye soracaktır. Önünü alamasınız. Olayların içinde olmayan, seçilen hakim ve savcılardan hemen hemen hiç birisini tanımayan ve seçim öncesini ve sonrasını medyadan öğrenen birisi olarak aklıma takılan ve içinden çıkamadığım bir konu var. Anlatayım. 10430 seçmenden 10222 seçmen oy kullanmış. Katılım oranı yüzde 98. Geçerli oy sayısı 10055. Bu 10055 hakim ve savcı kimi veya kimleri seçmiş peki? Bir kaynağın seçimden üç gün önce yayınladığı ve 'İşte Bakanlığın HSYK Listesi' diye adlandırdığı bir listedeki kişilerin hemen hemen hepsini. Olayın göze çarpan ikinci yanı seçilen son adaydan sonra gelen adayın ve ondan da sonra gelenlerin aldığı oy sayısındaki ani düşüş. Seçilen son adayın oyu: 4542, ondan sonraki adayın oyu: 2356. Arada 2186 oy fark var. Buna karşılık seçilen son adayla kendisinden bir önceki aday arasındaki oy farkı sadece: 28 ve seçilen son adaydan sonra gelen adayla ondan bir sonraki aday arasındaki oy farkı sadece: 12 Kısaca belirtmek gerekirse: 1. Yarışı önde bitiren grupla yarışı kaybeden grup arasında büyük bir mesafe var, 2. Belirli kaynaklar seçim maratonundan kimlerin galip geleceğini yüzde yüze yakın bir oranla yarışma bitmeden önce bildirmişlerdir, 3. Gerçek maratonlarda favoriler önceden bellidir, 4. HSYK maratonunda olsa olsa üç veya dört favori olasılığı olabilir, yüzde yüze yakın bir tahmini akla yakın bir sonuç olarak kabul edebilmek bir hayli zor, özellikle yarışa 165 maratoncunun katılmış olduğunu düşünürsek, 5. Böyle olunca da doping iddialarını çürütebilmek zor bence. Evet, okuduğumuz haberlerin doğru veya yanlış olduklarına karar vermeden önce mantığımızın süzgecinden geçirirsek ve bunu tanıyorum, doğru söyler, diğerini zaten tanıyorum, yanlış söyler demeden önce öbjektif bir yargıya varmaya çalışırsak, yanılgılarımızdan yüzde yüz kurtulmuş olmayız ama bu yanılgıları biraz da olsa azaltmış oluruz. Saygılarımla |
![]() |
#38 |
|
![]() Bu filmin mutlu sonla bitmeyeceğini anlamak için ışıkların yanmasını beklemek gerekmiyor.
Anayasa Mahkemesi'ne üye seçiminden sonra HSYK seçimi de yargının yürütme tarafından adım adım ele geçirilişini göstermektedir. Yargıtay ve Danıştay yönetimleri de aynı akıbete uğrayacaktır. Sonuçta, fiilen birbirinden ayrı olmayan yasama ve yürütme erklerine bir de yargı erki katılarak tüm güçler tek elde toplanacaktır. |
![]() |
#39 | |||||||||||||||||||||||
|
![]()
Verdiğiniz örnekler gerçek manada sapla samanın birbirine karıştığını gösteriyor malesef. 1. Ankara Barosu seçimleri ile HSYK seçimleri kıyaslaması: En fazla 5-6 şahsın başkanlık için yarıştığı ve yönetim kurulundan çok Başkan adayının şahsının ön plana çıktığı ve reylerin rengini buna göre belli ettiği bir seçimden bahsediyoruz(ki İstanbul Barosu mensubu olduğumdan seçimler hakkında pek bilgim yok, aday sayısı daha fazla ya da daha az olabilir). HSYK seçimleri ise en son çekilen adaylar ile birlikte toplamda 199 adayın yarıştığı ve adli yargı seçiminde en çok oy alan 7 (+3 yedek), idari yargı seçiminde ise en çok oy alan 3 (+2 yedek) aday olmak üzere toplamda 10 adayın tüm illerden seçicilerin kullanacağı oylarla seçileceği karmaşık bir yarış. Böylesi komplike bir seçimde seçilecek 10 kişinin, aynı Baro Başkanlığı seçimi gibi rahatlıkla öngörülebileceğini düşünüyorsanız size söyleyecek daha fazla söz bulamıyorum. 2. Baskı ve karalama iddianız: Daha önceki mesajımda da yazdım, derdim seçilenlerin kim olduğu değil nasıl seçildikleri. Amacım da bir kesim veya zümrenin yaptığı işlemleri sadece karalamak amaçlı eleştirmek değil (çünkü ben siyasetçi değilim), hukuka aykırılığını her zeminde korkusuzca haykırabilmek. Sonuç olarak sorun okuma becerisi değil, yöntemleri hukuka uygunluk bazında sorgulayabilme becerisinde. Tekrar ediyorum, derdim seçilenlerle değil seçim yönteminde. Siyasi erkin bu denli müdahil olduğu bir "yargı erki seçimi"ne benim itirazım. Belki hakimler ve savcılar baskıyla oy vermediler (ki zaten baskıyla oy verdiler gibi bir iddiam da olmadı, tamamen sizin cümleniz), ancak Adalet Bakanlığı'nın bizzat içinde olduğu bu seçim benim adıma "kabul edilemez" addedilmesi için yeterlidir. |
![]() |
#40 |
|
![]() Benim kabullenemediğim husus, bakanlığın bir listesinin olmasıdır.
Bakanlığın desteklediği hakimlerin varlığı, desteklemediği hakimlerin varlığını gösterir... Ba(ş)kanın sembolik olduğu kurula taraftar neden girer ![]() Kolay Gelsin... |
![]() |
#41 |
|
![]() Seçim sonuçlarını öğrenince hissettiğim şeyi ifade etmekte biraz zorlanıyorum. Bu duygunun içinde bol miktarda "üzüntü" var tabii ki ama sanki duygumu şekillendiren esas şey "üzüntü" değil gibi. Daha çok; "hayal kırıklığı" ve "umutsuzluk". Hadi umutsuzluk demeyeyim de "umudun azalışı" diyeyim. Sonra biraz da "öfke". Son olarak da "korku".
Şu sonuçlara bakıp da bu ülke için üzülmeyen hukukçuları dinlemek/okumak ise bu karışık duygumu katmerliyor. Bir de dün akşam bu konudaki bir tartışma programını izlerken ne hissettim biliyor musunuz? Yargının Avukatlık tarafında yer aldığıma daha çok sevindiğimi hissettim. Tüm Avukat meslektaşlarım sizleri seviyorum. Birbirimizi ve Barolarımızı pamuklara saralım bence. Bizleri de incitmelerine izin vermeyelim. Utanmasam "bu ülke için" ağlayacağım şimdi. Belki de utanmamalıyım. Utanmıyorum (ciddiyim)... |
![]() |
#42 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
![]()
Hemen hemen duygularımı yazmışsınız. Bu duygular yüzünden 2 gündür bu foruma mesaj yazamıyordum. 1 ay önce bu forumda kendimden emin bir şekilde Sayın Hakan Eren'le iddiaya girmişim
ama, demek ki ben de hazırlıklı değilmişim. Şoku atlatınca belki başka mesaj da yazarım. ![]() |
![]() |
#43 | |||||||||||||||||||||||
|
![]()
Sayın Ergin ben de o mesajınızı gördüm ve tespit/tahmninizin doğruluğuna şapka çıkardım. |
![]() |
#44 | |||||||||||||||||||||||
|
![]()
Lafı eğip bükmeyeceğim, iddiayı kaybettim. Gerçekten yaşadığım(ız) şey hayal kırıklığı... Yargıç ve savcılara sunulan seçme haklarını kullanırken, listelere, işaret edilen abilere değil bağımsız ve gerçek kürsü yargıçlarının temsiline oy vereceklerini hayal etmiştim. Demek ki, 35 yıl bu ülke gerçeklerini öğrenmek için yeterli değilmiş. Bir 35 daha yeter mi bilemiyorum. Eee ne ısmarlayayım? ![]() |
![]() |
#45 | |||||||||||||||||||||||
|
![]()
Bir hayal ısmarlayın, bu kabustan kurtulmak için, bir de gerçek ısmarlayın o hayale kavuşabilme yolunda yeterli güce sahip olmak için. Bir de hayır ısmarlayın derim, hiçbir şeye hayır diyemeyen insan topluluğu olduğumuz için... ![]() |
![]() |
#46 | |||||||||||||||||||||||
|
![]()
Hakan Bey, Siz de dahil hepimize birer doz "hazmedici" ısmarlarsanız belki kendimize gelebiliriz.. ![]() Saygılarımla.. |
![]() |
#47 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
![]()
Hakan Bey; Samimi itirafınız için teşekkürler. Bir başka düşüncenin planı, başkalarının hayali gibi sunuldu... Kendi hayaline "evet" dediğini zannedenler, aslında bambaşka olduğu çok da gizli olmayan başkalarının planınına destek oldu... Elbette yaşın bunu ayırt etmekle çok ilgisi yoktur ama... Sizin hayaliniz 1-2 haftada kırılmış, sizden daha genç dostlarımızın ısrarı devam ediyor. ![]()
|
![]() |
#48 |
|
![]() Hepsini okuyamadım kusura bakmayın lütfen ama konu malum.
Bazı gerçekleri görmek, Türkiye'yi kendi çevremizle sınırlı bir alan olarak kabul etmemek gerekir kanaatindeyim. Çünkü, evvela Milletvekili seçimlerinde oy veren halkın, yönlendirilme neticesinde hatalı seçim yaptıkları sanıldı. Bu bir ihtimaldi... Sonra seçimler devam etti, "ihtimal" istikrar kazandı. Derken... (Bana göre) en yüksek saygı duyulan mesleklerden birisi kabul edilen ve hepsi asgariden Hukuk Fakültesi Mezunu olan aydın Hakim ve Savcılarımızın tercihini de (ne hikmetse!) malum "ihtimal" ile eş görüp, şaşırıyoruz. Bence gerçekleri görmek zamanıdır. |
![]() |
#49 | |||||||||||||||||||||||
|
![]()
Saim Abi... Hangi gerçkeleri, kimler görmüyor, gerçekler nedir? ![]() |
![]() |
#50 | |||||||||||||||||||||||
|
![]()
Bu tür soruları soranlar olabilir. ![]() |
![]() |
#51 | |||||||||||||||||||||||
|
![]()
Onu anladık da gerçekler nedir onu anlayamadık, bize yol gösterseniz. ![]() |
![]() |
#52 | |||||||||||||||||||||||
|
![]()
Özge Hanım, Bu konuda polemiğe girmeyecğim. Size başarılar diliyorum. |
![]() |
#53 | |||||||||||||||||||||||
|
![]()
Saim Abi; Esasen bu bir polemik konusu değil. Referandumdan sonra bazı arkadaşlarım, şakayla karışık, "demek ki ben yanlış düşünüyorum, değişiklik yapanları ısrarla destektleyenlerin bir bildiği var mutlaka..." demişlerdi. Keza özellikle referandum döneminde, dünya görüşleri birbirine çok yakın insanlar da sürpriz bir şekilde farklı düşüncelere sahip olunca bu "acaba ben mi yanlış düşünüyorum" tereddüdü, şakayla karışık olmaksızın ciddi ciddi yaşandı... (En azından, ben yaşadım.) Elbette onbin küsur yargı mensubu seçmen de, 70 milyonluk Türkiye seçmeninin paralel bir kesiti olabilir. Ben hiçbir zaman, seçim sonuçlarını seçmenin eğitim düzeyiyle ilişkilendirekek açıklamaya çalışmayı doğru bulmamışımdır zaten. Bu seçim de bunun doğru bir "bahane" olmadığını gösterdi... Türk Hukuk Sitesi'nde Türkiye'deki siyaseti konuşmamız mümkün değil. Ama gelinen noktada konu, siyaset değil, yargı... Adil ve bağımsız yargının unsurlarını konuşmamız sitede serbestten de öte bence zorunlu olmalı... Anayasa değişiklik paketinde HSYK'nın yapısında değişiklik yapılmasını destekleyen hukukçular da vardı, tehlikeli bulan hukukçular da... Değişiklik yapıldı, Hükümetin "ben bu hakimleri HSYK'da görmek istiyorum" dediği isimler için, hakimler de "biz de bu isimleri HSYK'da görmek istiyoruz" dediler... Şimdi Hükümetin istediği hakimler HSYK'da... Benim görebildiğim gerçek bu... Göremediğim başka bir gerçek varsa, gerçekten görmek istiiyorum. Saygılarımla, |
![]() |
#54 | |||||||||||||||||||||||
|
![]()
Centilmenliğinizi alkışlıyorum. ![]() |
![]() |
#55 | |||||||||||||||||||||||
|
![]()
Selam ve saygı ile ![]() |
![]() |
#56 | |||||||||||||||||||||||
|
![]()
Üstadım, konu hassas. Bu itibarla konuyu iyice açıp, "ateşi körükleyen" durumuna da düşmek istemiyorum. Öz ifadeyle şimdilik şunu söylemek zorundayım: Bazı üyelerce; "Hükümet tarafından seçim öncesi yayıldığı iddia edilen" listenin seçimi kazandığı... yönündeki eleştirilerin, on bin küsür saygıdeğer hakim ve savcımıza ağır bir itham olarak da yorumlanabileceğini unutmamak gerekir. |
![]() |
#57 | |||||||||||||||||||||||
|
![]()
Evet, aynı endişelerinizi paylaşıyorum. Ek olarak şunu da belirtmek istiyorum. Referanduma gitmeden önce Anayasanın 148. Maddesindeki açık engele rağmen paketi esastan Anayasa mahkemesine gönderip, her üyeye tek oy kısmını iptal ettiren kişilerin ki o şekilde daha demokratik olacağını bildikleri halde paketin o kısmı çıkınca belli nüfuz oranlarının devreye gireceklerini bildiklerinden dolayı Anayasana Mahkemesinin Anayasayı ihlal etmesine ses çıkarmayan, buradaki esastan her üyeye ayrı seçim konusunu dayatan bir oluşumun bakış açısını samimi bulmuyorum. Paketteki ilk haliyle daha demokratik bir seçim süreci olacaktı. Ama Anayasa Mahkemesi 148. maddedeki esas denetim engellini bilmediği için herhalde pakette bazı yerleri iptal etmişti. Şayet iptal olmasaydı bu sonuçlara göre, Yarsav Derneğinin listesinden 2. kişi şu an HSYK-da olacaktı. |
![]() |
#58 | |||||||||||||||||||||||
|
![]()
Şimdi diyeceksiniz ki "Hakan sen akıllanmazsın" ama yine lafı eğip bükmeyeceğim, ben referandumda evet dediğim için pişman değilim. (can çıkar huy çıkmaz) ![]() Benim yaşadığım duygu, yargıç ve savcıların çok önemli bir kısmının sivil (bkz yukarısı) düşünceden uzak olup "devlet" yanlısı olmalarının tescillenmesinin yarattığı hayal kırıklığı ve güvensizlik. Yapılan araştırmaların sonuçlarını hatırlayın, "devlet varsa biz varız", "devlet söz konusu oldumu hukuk mukuk dinlemem" şeklindeki düşüncelerin hakim ya da en azından yaygın olduğu bir meslek grubu... Bu düşünce, yargıcın kendisini devlet memuru olarak gören anlayışla paraleldir. İşte hayalperest ben, dedim ki "yahu, bu sefer oylar gizli, perdenin ardına girdimmiydi, sol memenin altındaki cevahir parlayıverir, yok bakanlıkmış yok abilermiş, gönlünce - özgürce oylar verilir" Hayal işte... İsim vermek istemezdim ama, meramımı başka türlü anlatamayacağım; bu göreve layık görülen yargıç-savcılara sözüm yok, mutlaka çok değerli hukukçulardır ama, bir Aydın Başar, bir Mehmet Gülçek, bir Hasan Fahri Göncü, seçimde kazanamıyorsa orada durur düşünürüm "neler oluyor" diye... Şöyle düşünelim, oldukça basit bir örnek vermek istiyorum: Diyelim, seçimle faşist bir partiyi iktidara getirdik. (örnekteki "faşist"i, komünist, müreteci vs. unsurlarla değiştirmek serbesttir) Sorun faşist partide midir, seçmenlerde midir, seçimde/demokraside midir? Soru bu... Ben en azından "sorun demokraside değil" diyenlerdenim. Off. Nerden geldik, hah "hayır"dan. Dediğim gibi, bugün gene referandum olsa gene evet oyu veririm. "Örgüt" deyince kaşları çatılan, hatta kaşları çatılmakla kalmayıp soruşturma kovuşturma yürüten bir meslek grubu (Kavili'ye saygılar), örgütlenme ile yeni yeni tanışmışken (adalet.org - YARSAV - Demokrat Yargı) ben umudumu yitirmek istemiyorum. Mazhar'ın dediği gibi "benim hala umudum var" ![]() |
![]() |
#59 | |||||||||||||||||||||||
|
![]()
Sayın Eren; Belki yanlış düşündüm, belki doğru... Ben şöyle düşünerek hayır demiştim: Demokrasi en güzeli olsa da, o da siyasetin bir enstrumanıdır. (Ya da siyaset demokrasinin enstrumanı...) En güzelinden de olsa, siyaset bir haliyle, bir şekilde yargıya bulaşmasın... Elbette her yagıcın bir siyasi görüşü var ama, o mesleği seçtiyse bu görüşünü sadece ve sadece seçme hakkını kullanırken, gizlice kullanmalıdır. Zira YARSAV ve Demokrat Yargı'nın varlıklarının doğruluğu hakkında da çekincelerim devam ediyor. Yargı bitaraf(!) olmak zorunda(ydı)... Saygılarımla, |
![]() |
#60 | |||||||||||||||||||||||
|
![]()
Dün gece Aydın Başar'ın adalet.org'da yazdığı "Minik bir değerlendirme" adlı yazıyı okuyunuz. Herşey açık ve net. |
![]() |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
![]() |
||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
HSYK üyeleri 4 kanaldan seçilecek | Emin Cihan UYSAL | Hukuk Haberleri | 0 | 06-09-2009 02:21 |
Belediye başkanı adayı olabilmek için o seçim çevresinde ikamet etme şart mı? | ekin | Meslektaşların Soruları | 3 | 03-09-2008 14:16 |
HSYK seçimleri arap saçına döndü | PINAR YILMAZ | Hukuk Haberleri | 0 | 13-08-2006 23:24 |
Yargıçlar, Avukatlar İle İletişim Kurabilirler Mi? | Av. Adil Giray ÇELİK | Meslektaşların Soruları | 39 | 14-04-2003 15:49 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |