12-12-2003, 20:51 | #31 |
|
Merhaba,
her türlü şiddete karşı tedbir alınması gerektiğine inanıyorum. Böyle bir kanunda kişilerin evli olup olmamaları önem taşımamalıdır diye düşünüyorum. Ancak kanunun teknik olarak nasıl uygulanacağını merak ediyorum. Örneğin, evli olan iki kişinin arasında tanık olmadan gerçekleşen bir cinsel ilişkinin tecavüz olarak değerlendirilmesi için yalnızca mağdur olduğunu ifade eden tarafın beyanı yeterli midir? İspat yükü kimdedir? Her iki durumda da kötüye kullanımın nasıl önlenebileceğini göremiyorum. Diğer ülkelerdeki davalarda neye istinaden karar verilmişti? Saygılarımla, Baurjan. |
12-12-2003, 20:53 | #32 |
|
Hala evlilik içi tecavüz suç olsun mu yoksa olmasın mı tartışmasını
yapmak!!! Hem de bu yüzyılda! Evlilik içi tecavüzün suç olmaması gerektiğini söyleyenler arasında Ordinaryus Prof., Prof. Dr., Doç. Dr. titrine sahip, hukukçu (!), bu suçun potansiyel mağduru olma ihtimali çok yüksek kadınların, kadın hukukçuların olması beni şaşırtmıyor artık. Prof. veya herhangi bir akademik kariyerde olmanın ya da kadını ikincil konuma atmasına rağmen kadın olmanın ataerkil düşüncede olmanın bir engeli olmadığını çok açık bir biçimde görmekteyiz. Ancak asıl üzücü olan biz kadınların hayatını etkileyen böyle temel yasalar hazırlanırken bu ataerkil düşüncede olan insanların karar mekanizmalarında yer alması ve yine bu ataerkil düzenin bir sonucu olarak kadınların kendi bedenlerini ilgilendiren, kendi hayatlarını ve geleceklerini ilgilendiren konularda dahi tek bir söz hakkının dahi bulunmamasıdır. Evlilik içi tecavüzün suç olmamasını savunmak, kadını erkeğin mülkü, cinsel kölesi saymakla özdeştir. Bu anlayışa göre, kadın evlenmekle kocasının mülkü olur ve koca bu mülkiyet hakkına sahip olarak, mülkiyet hakkının kendisine vermiş olduğu tüm yetkileri sonuna kadar kullanabilir.Nedir mülkiyet hakkının sınırları Eşya Hukuku 683. maddesine göre " Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde o şey üzerinde dilediği gibi KULLANMA, YARARLANMA, TASARRUFTA BULUNMA YETKİSİNE SAHİPTİR. Koca karısını dilediği gibi kullanır, yararlanır, tecavüz eder, döver, kaynar su döker ve hatta öldürebilir (Namus cinayetleri adı altında yapılan kadın katliamlarını hatırlayınız). Ataerkil anlayışın sonuçları bunlardır. Kadın evlenmekle özgürlüklerinden başından itibaren feragat etmez. Çünkü bir haktan o hak doğmadan feragat mümkün değildir. Bu hak cinsel ilişkiye girmeme hakkıdır. Bu hak her olay için yeniden yeniden doğar. Kadın evlilik akdini imzalarken toptan bütün ömrü boyunca yaşayacaklarından feragat etmez. Bunu savunuyorsanız kadını birey olarak görmüyorsunuzdur. Kadını kocasına bağlı cinsel köle olarak görüyorsunuzdur ki, şunu hatırlatmak isterim ki, kölelik insanlık suçudur! Ayrıca karşı fikirde olmak saldırganlık değildir. Bu arada karşı fikri söylemem karşımdakinin kim olduğuna da bağlı değildir. Lütfen yeni dogmalar yaratmayalım. Kimin ne olduğu değil ne söylediği önemlidir. Ne kadar doğru söylediği önemlidir. Hukuk normları birbiri ile uyumlu olmak zorundadır. 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair yasa 1999 yılında yürürlüğe girdi ve bu yasaya göre aile içi şiddet önlenmeye çalışıldı. Aile içi şiddet fiziksel, ekonomik, cinsel, duygusal şiddet uygulayanın evden 6 ay uzaklaştırılmasına kadar tedbir kararları verilmektedir. Hala cinsel şiddetin görünmezliğini hayretler içinde görmekteyim. Neden cinsel şiddet, hala bir suç olarak görülmemektedir. Sebebi ataerkil bakış açısı. Bu bakış açısıyla bu yüzyılda ceza yasası hazırlanamaz! TCK kadın çalışma grubunun önerilerinin kabulüyle tasarının biran önce değiştirilerek, kadın bakış açısın tasarıya girmesi ve tasarının en azından cinsel suçlar bölümünün çağcıl bir duruma getirilmesi gerekmektedir. Hepimiz için. a.agirdemir |
12-12-2003, 20:54 | #33 |
|
Ali Yasar bey'in beyanina; ailenin 3. kisilerin muhtemel "iftira" ya da
müdahalelerine acik hale gelmesi ihtimalini de eklemek isterim. Av.I.Sâdi Carsancakli |
12-12-2003, 20:56 | #34 |
|
Anlayamıyorum
Bir hukuk öğrencisi olarak şaşkına dönmüş bir haldeyim.Bir kadının istemediği halde cinsel ilişkiye zorlanması sizce evlilik kurumu içinde nasıl düşünülebilir? Bazı yorumlar karşısında hayrete düştüm... Gizem Tuncer |
12-12-2003, 20:57 | #35 |
|
Sayın Ağırdemir,
Tabidir ki fikir beyan etmek saldırganlık olmaz. Ancak en azından şahsımın yazdıkları da bir fikir dir. Benim anlamadığım bir fikir beyan ediyorum ve karşılık olarak görüş almak bir yana "gerici" "bağnaz" "köleci" gibi yakıştırmaları da bir fikir beyanı sınırları içerisinde değerlendiremiyorum. Özellikle belirtmek isterim ki ifadelerimde eksiklik olabilir ama dikkatli okursanız şiddetin aile içi-dışı, cinsel veya değil her ne şekilde olursa olsun bir hukukcu olarak tabi ki kesin karşısındayım. Bunu tartışmıyoruz ki. Ama öncelikle olayın ortamını belirlemekte fayda var. Şunu anlatamadığımı düşünüyorum. Sevişmenin (cinsellik de bir kenara) duygusal yönü göz ardı edilemeyecek olan, bu duygusal hazlarının en üst noktasındaki tatmini ve paylaşımının bedensel bir eylem olduğunu düşünüyorum. Bu eylem evliliğin eşlere yüklediği en mahrem ve önemli hak ve borç olduğuna inanıyorum. Burada borç kavramını özellikle belirttim ama bu sadece kadının bir borcu değildir. Aksine en az erkek de bundan sorumludur. Aldatılan eşlerde ilk önce akla gelen ve karşı tarafa yüklenen kusur "yetersizlik" değimlidir? Dolayısıyla bu HER İKİ EŞ İÇİN DE BORÇTUR diye düşünüyorum. ANCAK YİNE VE ENDİŞEYLE ŞİDDETLE BU BORCUN VEYA HAKKIN BİR İLGİSİ OLMADIĞINI BELİRTEYİM. Şimdi bu pozisyonda siz doğal olanı yapıyorsunuz veya yaptığınızı zannediyorsunuz. Bu eylemin mağduru kadın rızası olmadığını hatta istemediğini ve sizin zorladığınızı düşünüyor. Normalde bu suç için yeterli öğeler mevcut değimlidir? Bu eylem koca açısından yüz kızartıcı suç olan "tecavüz" suçu kapsamına mı girmesi gerektiğidir. Ben bunun maksadını aşan bir ceza olacağını düşünüyorum ve bu hususta da ısrarlıyım. Döne döne bunu anlatmaya çalıştığımız bir ortamda döven, kaynar su döken, v.s. eylemelerin yazdıklarımla ve mülkiyetle alakasını anlayamadığımı belirtmeliyim. Bunun kişiler üzerinde mülkiyetle de bir alakası olduğuna inanmıyorum. Bırakın evliliği arkadaşınızla seyahate çıksanız uyum için istemeden bazı faaliyetlere katılırsınız. Evlilik gibi hayat arkadaşlığında kişilerin bazı hak ve borçlarının olmasından daha doğal ne olabilir ki. Yani her evli kadını seks kölesi görmenin sağlılık bir yaklaşım olarak görmüyorum. O halde çalışan kadın para kölesi, servis yapan hostes veya sekreter cariye, hele anne için bir şey yazmaya utanırım. Ben bunun sağlıklı bir yaklaşım olarak görmüyorum. Benim her şeye ve akla rağmen "çağdaş" olmak gibi bir iddiam da olmadı. Fikirlerin "çağdaş" olan kişilerce üretilme tekeli olduğuna da inanmıyorum. Bunun o veya bu toplumda uygulanması doğruluğuna kesin delil de değildir. Bu nedenle bu yönde fikir sunmak hele hele titri olmasına rağmen bunu yapmak size "şaşırtıcı" gelebilir bana gerekiyorsa karşı fikir sunma şansı gibi geliyor. İyi çalışmalar Ali Yaşar ÜNLÜTÜRK Avukat İstanbul Barosu |
12-12-2003, 20:58 | #36 |
|
Hoşgörü Türk toplumunun kültürel geçmişinde ve yaşamında, Mevlana'sında,
Yunus'unda, Veysel'inde ve sayamadığım nice şahsiyetinde varolagelmiş milli bir erdemimizdir.Türk hukukçusu da bu hazır kültürel geçmişi yaşamına ve düşüncelerine yansıtmalıdır. Toplumun önde gideni olması gereken Hukukçuların hoşgörüden uzak tartışmaları ve kaba ifadeleri bence mazur görülemez. Evlilik içi tecavüz konusu ile başlayan tartışmaların bazı arkadaşlarca hoşgörüsüzce devam ettirildiğini görüyorum,hatta yer yer özel mail'ler ile çirkin sataşmaların yaşandığını duyuyorum. Elbette ki her düşünceyi paylaşmak ve onaylamak imkansızdır,hatta kimi düşünceleri estetik bulmayabiliriz,hatta kendimizce iğrenç bulabiliriz,ancak düşünce özgürlüğünü savunduğu,yaşadığı ve yaşattığınca hukukçu kimliğine kavuşabilecek olan meslektaşlarımızın yazışma grubumuzdaki tartışmalarda bu hususlara dikkat etmemesi üzücüdür. Tartışmadan,düşüncelere sonuna kadar açığa çıkma hakkı tanımadan hakikate ulaşmak mümkün değildir."Hukuk insanı özgürleştirdiği oranda meşrudur" derler,hukuk ile iştigal edenlerin insanı özgürleştirmenin karşısında durması mümkün olabilir mi? Toplumun her düşünceye ve eleştiriye ihtiyacı vardır,düşüncelere karşı kaba karşı çıkışlar ve "benim bildiğim-dediğim-mutlaktır" anlayışı çağdışıdır. Herkesin özgürce başka olabildiği,olmak isteyebildiği kabul ediliyorsa başkalıklara hoşgörü de bunun peşinden gelir. Düşünce başkalıklarını onaylayamadığın yerde elbette ki bunu paylaşmazsın ancak hoşgörüden de vazgeçemezsiniz.Düşünce özgürlüğünün ve eleştirinin olmadığı toplumlarda anarşi ve terör üretilir. Lütfen düşüncelerini açıklayan arkadaşlara "düşüncelerini paylaşmasak da,kötü hatta iğrenç bulsak da" hoşgörü gösterelim. Çağdaş hukukçu kimliğimizi unutmayalım. BAYRAM ÖZCAN |
12-12-2003, 20:59 | #37 |
|
Değerli öğrencimiz,
Hukuk düzeninin, bir kadının istemediği halde cinsel ilişkiye zorlanmasını evlilik kurumuyla bağdaştırması söz konusu değil. Bu nedenle, belirtilen nitelikteki yorumların, esasen hukukla bir ilgisinin bulunmadığını belirtmek istiyorum. Bu tür yorumların, hukukla bir ilgileri bulunmadığı için de, herhangi bir değeri bulunmuyor. Çalışmalarında başarılar diliyor, bu tür hukuk dışı yorumların kafanı karıştırmamasını diliyorum. Prof.Dr. Tankut Centel - İstanbul Hukuk Fakültesi Dekanı |
12-12-2003, 21:01 | #38 |
|
Anlayamamanız ne güzel..
Diyorlar ki; zorla ırza geçen adam zorla ırzına geçilen kadının kocası değil ise suçtur, kocası ise suç sayılmaz. Kocaysa bu haktır.Örf ve adete göre normaldir. Kanunlar kocalar için değildir, evlilik cüzdanı kanunun üstündedir, kanun bu kağıda müdahale etmemelidir. Bu durumdaki kadını hukuk himaye etmez.Kabahati ırzına geçen adamla geçmiş bir günde evlenmiş olmaktır. Şu hale bakar mısınız, neredeyse evlilikte ırza geçme alenen meşrulaştırılmakta?? Anlayamayanların çoğalması dileğiyle.. Sehper Ferda DEMIREL |
12-12-2003, 21:02 | #39 |
|
hiçbir şekilde hiçbir insan istemediği bir insanla
cinsel ilişkiye girmeye zorlanamaz. isterse arada evlilik bağı olsun, eşlerden biri zorla cinsel ilişkiye zorlanamaz. zorla cinsel ilişkinin tek bir tanımı vardır: tecavüz... evlilik içinde olması bu hareketin tecavüz suçunu oluşturmasına engel olmamalıdır. zorla cinsel ilişkiye girmek, kişilik haklarına aykıdır. ister kadın ister erkek olsun, eşiyle yahut eşi olmayam bir kimse ile zorla cinsel ilişkiye geçmesi halinde TCK'da yer alan tecavüz suçu oluşmuştur ve suçun cezası hiçbir indirime tabi olmaksızın verilmelidir. ama uygulamalrın saçmalığı nedeniyle, eşiyle zorla CİNSEL İLİŞKİYE GİREN ERKEĞE ceza dahi verilmiyor. saçma sapan, ,insan haklarına kişlik haklarına aykırı çok aykırı bir uygulama. bu yöndeki uygulamayı kesinlikle kınıyorum. Senem Eken |
12-12-2003, 21:03 | #40 |
|
Yorumsuz...
Saygılarımla, Münir Kebir |
12-12-2003, 21:04 | #41 |
|
Tamemen iki insan arasındaki duygusal bağ ile yaşanması gereken cinsellik;
evlilik cüzdanının erkeğe verdiği üstünlük ile "zorla" yaşanıyorsa ve kitap da bu "zor"u destekliyorsa kitap da insanlık dışıdır, kitaba göre suç işlemediği düşünülen kişi de insanlık dışı davranmıştır. anlayamıyorum ve hiçbir zaman anlayamayacağım, anlamak da istemiyorum... Av.Yasemin Bal |
12-12-2003, 21:06 | #42 |
|
Evlilik içi tecavüz konusunda bir öğrencinin görüşü
Saygıdeğer Hukukçular, Bu e-mail grubunu uzun süredir takip ediyorum ve ilk defa bir yazı yazmak ihtiyacı duydum. Gözlemlediğim kadarıyla bu konudaki tartışmalar ve görüşler ne yazıkki hukukçu kimliğimizden uzak. Lütfen cesaretimi ve cehaletimi bağışlayın. Sizlere bütün saygımla, fikirlerim; " Evlilik içi tecavüz " nitelendirilmesi fazlasıyla yanlıştır. Tecavüz ırza geçme suçudur. Bunun evlilik içi dışı gibi ayrımlara tabi tutulması kabul edilemez.. Eğer bir cinsel birleşmede tecavüzün bütün unsurları mevcut ise bu somut olaylarda evlilk içi - evlilik dışı diye bir ayrım yapılamaz. Bir zorlama , ki -somut durumlarda fiziksel zorlama özellikle aranmaktadır- bulunmalıdır. Ancak kanunda evlilik içi tecavüz hususu açıkca yasaklanır veya açıkca kabul görürse , her iki taraf yani kadın ve erkek açısından önüne geçilemez tehlikeler doğacaktır. Kanım, kanun koyucunun burada evlilik müsessesi hakkında bir yorum yapmamasıdır. Somut olayda tecavüz'ün olup olmadığı tüm nitelikleriyle araştırılmalı ve hakim bu durumda, evlilik müessesesi çercevesinde karar vermelidir. Yukarı tükürsen bıyık aşşağıya tükürsen sakal konusu hukukta yer bulamayacak bir tabirdir. Hukuk burada mağduru ve faili korumalıdır ki bu iki sıfat sürekli yer değiştirecektir. Eğer ki evlilik içi tecavüz diye nitelendirdiğimiz şeyi suç kılarsak , sarkıntılık suçundan doğan bütün sonuçlar da yan yana yatan iki çıplak insana yüklenebilecektir. Eğer ki bunu suç sayıp yani kanunumuzda bunun tam tabiriyle nitelendirmesini yaparsak kötü niyetli insanların adalet sistemimizi ve iyi niyetli eşlerini gereksiz yere meşgul hatta mahkum olmalarına neden olabiliriz. Ben burada kanun koyucunun, evlililk müsessesinin de inceliklerini gözeterek, bu durumu değiştirmesi kanısındayım. Saygılarımla; Bora Çökelez |
12-12-2003, 21:07 | #43 |
|
TCK-Tecavüz
tecavüz isim (teca:vüz) Arapça tec¥vuz 1 . Hücum etme, saldırma, saldırı, saldırış: 2 . Başkasının hakkına el uzatma. 3 . Namusuna saldırma, sarkıntılık. 4 . (eskimiş) Aşma, ötesine geçme. Türk Dil Kurumu'nun sözlüğünde, "tecavüz" kelimesine yukarıdaki dört değişik mânâ verilmektedir. Buna göre; konumuzla ilgili olan 3.no.lu mânâ ile bir cümle kuralım: "Adam, kendi karısının namusuna saldırdı" veya "adam, kendi eşine sarkıntılıkta bulundu" Bu şekilde konuşana herkes güler. Onun için diyorum ki, sorun sadece ceza hukuku çerçevesinde düşünülmemeli. Etimolojik ve terminolojik olarak da irdelenmelidir. Siz kanuna, "evlilik içi tecavüz" terimleri ile hüküm koyarsanız, bu suçla ilgili bir davada, müessir fiil, tehdit vb. unsurları ispat vasıtası olarak kullanmayacaksınız. Eğer kullanacaksanız, ben de diyorum ki zaten bu durumlar suç olarak düzenlenmiş, yeniden bir kavram kargaşası meydana getirmeyelim. Sonra, toplumumuzda böyle bir sorun yok, hiç bir merciye yapılmış bu tip şikayet yok, bu tartışma neden icat edildi? Ayrıca, kanun çıkartmakla hiç bir sorun halledilmez, o kanunun evvelemirde uygulanabilir olması, sonra da uygulanması gerekir. Birisi çıksın, TCK'da böyle bir hüküm olduğunu farzederek, bu hükmün nasıl uygulanacağının senaryosunu yazsın, biz de görelim! "Bu da tartışılır mı", "anlayamıyorum"... gibi ifadelerle, neyi savunduğunu ima edip, tartışmadan ve savunduğu görüşün gerekçelerini izah etmekten kaçınmak çözüm değildir. Av.Mehmet GÜNAYDIN |
12-12-2003, 21:09 | #44 |
|
evlilik içi tecavüz
Değerli arkadaşlar hukuçu olmayan birisi olarak; evlilik içi tecavüz konusunda yazılanları kısmen de olsa izleme şansı buldum. Sormak istediğim, Evlilik müessesesnin karşılıklı güven üzerine kurulup kurulmadığı ile eğer kurulu ise evlilik sözleşmesinin sona ermesi gereği bağlamında nasıl değerlendirildiği, hususlarında açıklamalarınızı rica ediyorum. teşekkürler sadık" "yavaş |
12-12-2003, 21:17 | #45 |
|
Hukukla ilgisi olmayan bir yorumun herhangi bir değerinin bulunmadığı"nı, bir
hukukçu akademisyenden duymak, beni çok da fazla şaşırtmadı doğrusu. Çünkü ben, ülkemizde "hukuk"un, "kanun ve mevzuat" sınırları dışında anlaşıldığına, çok fazla şahit olmadım. Mesela Avukatlık Kanunu'nun 9.maddesindeki, yemin metnindeki "kanun" kelimesin, 2001 yılındaki değişikle "hukuk" olarak düzeltilmesinin de, bu düşüncede olanlar için hiç bir mânâsı yoktur. Ayrıca, sosyoloji, psikoloji, etimoloji, felsefe, mantık, ahlâk... gibi bir sürü ilim dalları ile "hukuk" arasında hiç bir ilişki yoktur! Kısacası "hukuk", birilerinin kurallar koyması, diğerlerinin ise konan bu kurallara uymasından başka bir şey değildir! Yargıya olan güvenin, toplumda neden alt seviyelerde süründüğünü gittikçe daha iyi anlıyorum. Av.Mehmet GÜNAYDIN |
12-12-2003, 21:18 | #46 |
|
anlayamıyorum...
????? Sayin hocamiz ne demis oldu? Bir kisim meslektaslar evlilik ici tecavuz ile ilgili olarak ceza yasasinda duzenleme yapilmasini oneriyorlar, hatta bunun kavgasini veriyorlar. Bu kavganin da somut sonuclarinin ortaya cikmasi muhtemel. Sanirim ki boyle bir yasal duzenleme olur ise sayin hocamiz bir bicimde hukuk ile ilgi kurmak zorunda kalacak. Sayin hocamizin bu oneri hakkindaki yorumu ne? Av.Sâdi |
12-12-2003, 21:20 | #47 |
|
Evlilik içi tecavüz konusunda bir öğrencinin görüşü
> Saygıdeğer Hukukçular,....TEŞEKKÜRLER SİZ DE KİMLİĞİNİZLE BU TANIMLAMANIN İÇİNDE YER ALIYORSUNUZ. > > Bu e-mail grubunu uzun süredir takip ediyorum ve ilk defa bir yazı yazmak > ihtiyacı duydum. > > Gözlemlediğim kadarıyla bu konudaki tartışmalar ve görüşler ne yazıkki > hukukçu kimliğimizden uzak. > > Lütfen cesaretimi ve cehaletimi bağışlayın....FİKRİNİZİ SÖYLEDİNİZ DİYE KİMSENİN SİZİ BAĞLIŞLAMA HAKKINI KENDİNDE GÖREBİLECEĞİNİ DÜŞÜNMÜYORUM. HER SAYGIN HUKUKÇU GİBİ SİZİN DE FİKİRLERİNİZİN SAYGI İLE DİNLENECEĞİNİ VE KATILMADIĞIMIZ NOKTALAR VARSA BU NOKTALARI BELİRTECEĞİMİZİ SÖYLEMEKLE YETİNİYORUM. (BÜTÜN HUKUKÇU ARKADAŞLARIM ADINA KONUŞUYORUM AMA BENİMLE AYNI DÜŞÜNDÜKLERİNİ SANIYORUM) > > Sizlere bütün saygımla, fikirlerim; > > " Evlilik içi tecavüz " nitelendirilmesi fazlasıyla yanlıştır. Tecavüz ırza geçme suçudur. Bunun evlilik içi dışı gibi ayrımlara tabi tutulması kabul edilemez.. Eğer bir cinsel birleşmede tecavüzün bütün unsurları mevcut ise bu somut olaylarda evlilk içi - evlilik dışı diye bir ayrım yapılamaz. > > Bir zorlama , ki -somut durumlarda fiziksel zorlama özellikle aranmaktadır- bulunmalıdır. Ancak kanunda evlilik içi tecavüz hususu açıkca yasaklanır veya açıkca kabul görürse , her iki taraf yani kadın ve erkek açısından önüne geçilemez tehlikeler doğacaktır. > > Kanım, kanun koyucunun burada evlilik müsessesi hakkında bir yorum > yapmamasıdır. Somut olayda tecavüz'ün olup olmadığı tüm nitelikleriyle > araştırılmalı ve hakim bu durumda, evlilik müessesesi çercevesinde karar > vermelidir. Yukarı tükürsen bıyık aşşağıya tükürsen sakal konusu hukukta yer > bulamayacak bir tabirdir. Hukuk burada mağduru ve faili korumalıdır ki bu > iki sıfat sürekli yer değiştirecektir. Eğer ki evlilik içi tecavüz diye > nitelendirdiğimiz şeyi suç kılarsak , sarkıntılık suçundan doğan bütün > sonuçlar da yan yana yatan iki çıplak insana yüklenebilecektir. Eğer ki bunu > suç sayıp yani kanunumuzda bunun tam tabiriyle nitelendirmesini yaparsak > kötü niyetli insanların adalet sistemimizi ve iyi niyetli eşlerini gereksiz > yere meşgul hatta mahkum olmalarına neden olabiliriz. > > Ben burada kanun koyucunun, evlililk müsessesinin de inceliklerini > gözeterek, bu durumu değiştirmesi kanısındayım. > > Saygılarımla; > Bora Çökelez > > > > |
12-12-2003, 21:22 | #48 |
|
Aslında kanun koyucunun (bu konuda) düzelteceği bir şey yok. Benim bildiğim
kadarıyla, TCK tasarısında bu suç zaten düzenlenmemiş. Böyle bir suçun ihdasını ister mahiyette bir mail gönderilerek bu tartışma başlatıldı, şimdi bitir bitirebilirsen... Av.Mehmet GÜNAYDIN |
12-12-2003, 21:24 | #49 |
|
Sehper Ferda DEMIREL"
Subject: RE: [hukuk] TCK-Tecavüz Sn.Gunaydin, Yasa umariz ki ciksin, bakin nasil da uygulaniyor.. Bunca telas neden? Suc olan tecavuz fiili.. Zorla irza gecme, yani maddi ya da manevi CEBIR kullanma.. Koca karisina "cebir kullanma hakkina sahiptir" diyorsaniz; sizi anlamakta zorlanmayacagim. Sozlukteki anlam iceriklerinin 1.ni denemeye ne dersiniz? Bu haliyle bakin hic gulunc gorunmuyor Saygilarimla |
12-12-2003, 21:25 | #50 |
|
Sehper Ferda DEMIREL"
Subject: Re: Ynt:_[hukuk]Sn.Centel'in yorumu.. Ben Sn.Tankut Centel'in sözlerinin yanlis anlasildigina inaniyorum.. Sayin hocamiz bana kalirsa; irza gecme irza gecme sucudur, evlilik kurumu iceriisnde gerceklesirse evlilik kurumu bu sucu ortadan kaldirmaz, bu anlamda bagdastirilamaz..demek istedi saniyorum.... Hocam; ben mi yanlis anladim? Saygilarimla Av.Sehper |
12-12-2003, 21:26 | #51 |
|
Av.A.Timur Kanat"
Subject: Re:_[hukuk]_anlayamıyorum... Cinsellik kişinin doğal ve temel haklarından biri.. Sorun bunun evlilik içinde değişime uğrayıp uğramaması.. Her iki tarafın da haklı olduğu yönler var. Bence evlilik anlaşması ile taraflar kısıtlamayı kabul etmiş, diğerinin ihtiyaçlarını gidermeyi kabul etmiş olmalarına rağmen fiziki güç tatbiki ile cebren uygulama doğru değildir. Cebir , şiddet uygulanması hiç bir şekilde mazur görülemez. Kaçınmak boşanma nedeni olabilir. Yeni ceza tasarısı ile suçun mağduruna mevcut uygulamadan başka bir yaptırım gelmiyor. Teori ile pratik çatışması da suni gözüküyor. Saygılarımla.. |
15-12-2003, 18:44 | #52 |
|
Subject : RE: [hukuk] TCK-Tecavüz
Biz birbirimizi anlamak istemiyoruz galiba. Cebir ve şiddetten bahsediyorsunuz.Daha önce kaç tane mailde belirttim.Bu durum, (cebir ve şiddet) zaten suç olarak düzenlenmiştir. Buna dayanarak gerekli işlem yapılabilir. Yenibir kavram (evlilik içi tecavüz) ve yeni bir suç oluşturmaya gerek yok. Anlamadıysanız bir daha tekrar ederim. Av.Mehmet GÜNAYDIN |
16-12-2003, 01:02 | #53 |
|
Sehper Ferda DEMIREL
<RE: [hukuk] TCK-Tecavüz Anlayabilmemiz için epey tekrar etmeniz gerekmekte ki oldukça gereksiz. Ne siz yorulun ne de biz.. Yine de yazılarınızdan feyz aldık üstad, başarılarınızın devamını dilerim |
17-04-2004, 15:58 | #54 |
|
Tecavüz-Eşler Arası Cinsel Şiddet -Yrd. Doç. Dr. Vahıt Bıçak
Eşler arası cinsel şiddet
Evli ya da birlikte yaşayan çiftler arasında yapılan bir araştırmaya göre kadınların yüzde 25'e yakını cinsel şiddete maruz kalıyor. Türk hukukunda ise bu tür suçları karşılayan bir norm yok 10/07/2001 Radikal Gazatesi Yrd. Doç. Dr. Vahİt Bıçak Evlilik bağıyla veya evlilik bağı olmaksızın birlikte yaşayan eşler arasında rıza dışı cinsel ilişki olgusu son yıllarda ciddi bir problem olarak karşımıza çıkmaktadır. Eşler arası ırza geçme fiilinin boyutunu tespit amacıyla yapılan bilimsel çalışmalar, kadınların yüzde 14 ile yüzde 25 arasındaki bir oranının rıza dışı cinsel ilişkiye zorlandığı tahminlerini ortaya çıkarmaktadır. Eş tarafından işlenilen ırza geçme eyleminde ırza geçme fiilinin hangi sıklıkta gerçekleştiği de önemlidir. Mağdur kadınlarla yapılan söyleşide, kadınların yüzde 17'sinin bir kez, yüzde 8'inin iki kez, yüzde 15'inin 3 ile 10 kez, yüzde 5'inin 11 ile 20 kez, yüzde 55 inin 20 defadan fazla ırzlarına geçildiği ortaya çıkmıştır. Bu olguyu fazla büyütülmemesi gereken bir sorun olarak algılayanlar bulunabilir. Ancak, eşler arası rıza dışı cinsel ilişki her zaman basit bir gönülsüzlük sorunu olarak karşımıza çıkmayabilir. Birlikte yaşayan eşler arasında gerçekleşebilecek birbirinden farklı üç tip ırza geçme söz konusu olabilir. İlk olarak, cinsel ilişkiyi gerçekleştirecek oranda zor kullanılması söz konusu olabilir. Kadın bu durumda cinsel ilişkiye serbest iradesi ile rıza göstermemekte, ancak zora veya zor tehdidine boyun eğmektedir. Bu durumdaki kadınlar aşırı fiziksel baskıya maruz kalmamakla birlikte manevi acı duymaktadırlar. Avrupa'nın bakışı İkinci olarak, cinsel ilişkide bulunma amacını gerçekleştirmekten öte fiziksel güç kullanılarak kadının rızası olmaksızın cinsel ilişkide bulunulmasıdır. Bu durumda mor gözler, kırık kemikler, kafatasında yarıklar, bıçak yaraları gibi izler görülebilir. Üçüncü olarak, fiziksel cebrin sapıklıklarla birleşmesi ile sadistik ırza geçme söz konusu olabilir. Bu tür olaylarda genellikle pornografik video kasetleri kullanılmakta, filmde geçen sahneleri canlandırmaya eş zorlanmaktadır. Bu tür durumlarda kadınlar ağır bedensel ve ruhsal travma geçirmektedir. Ortak yaşam süren kişilerin birlikte yaşadıkları eşleriyle rızaları olmaksızın cinsel ilişkide bulunmaları durumu ırza geçme suçunu oluşturur mu? Türk hukukunda eşler arası rıza dışı cinsel ilişkiyi suç olarak düzenleyen bir norm mevcut değildir. Ancak, son yıllarda Türk hukuk sisteminin gelişimini önemli ölçüde etkileyen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), önüne gelen iki davada konuyu incelemiştir. İngiltere'de gerçekleşen iki ayrı olayda, sanık kocalar (SW ve CR), milli mahkeme kararlarıyla tatmin olmayarak AİHM'ye başvurmaları, 'eşler arası rıza dışı cinsel ilişki'nin 'ırza geçme' suçunu oluşturup oluşturmadığı sorununun Avrupa İnsan Hakları Komisyonu ve Divanı kararlarına konu olmasına yol açmıştır. Birleştirilerek karara bağlanan bu iki davadaki olayların gelişimi şöyledir. İki örnek olay İlk olayda, İngiliz vatandaşı sanık SW'nin 1987 yılında yaptığı evlilik kendisinin işsiz kalması ile 1990 yılında sorunlu olmaya başlamıştır. 18 Eylül 1990'da karısı, sanık SW'ye evliliklerinin bittiğini ve ayrılmayı düşündüğünü söylemiştir. Bu konuşma öncesi de bir süredir sanık ve eşi ayrı uyumaktadır. SW'nin karısının ayrılmayı düşündüğüne ilişkin sözleri üzerine tartışma başlamış ve SW karısının kolunu bükerek evden dışarı atmıştır. SW'nin karısı komşusuna giderek polis çağırmış, polis her ikisi ile ayrı konuşmuştur. Aynı akşam SW'nin karısı evine dönmüş, ancak SW kendisi ile cinsel ilişkide bulunmuştur. Bunun üzerine SW'nin karısı çocuklarıyla beraber tekrar komşuya gitmiştir. Polisi arayarak kocasının kendisiyle bıçak zoruyla cinsel ilişkide bulunduğunu bildirmiştir. İkinci olayda, CR ile eşi 1984'te evlenmiş ve bir erkek çocukları olmuştur. Bazı sorunlarından dolayı çift, 1987'de iki hafta ayrı yaşamış daha sonra tekrar birleşmişlerdir. 1989 yılında CR'nin karısı evi terk ederek anne ve babası ile birlikte yaşamaya başlamıştır. CR'nin eşi bu arada boşanmak için bir avukatla görüşmüştür. İki gün sonra eşini arayan CR kendisinin de boşanmak istediğini bildirmiştir. Karısının evi terk ettiğinin 22. günü, kadının ailesinin evde olmadığı bir zamanda eve giden zorla içeri girmiştir. Kadına saldırarak, boynunu iki eliyle sıkmış ve zorla cinsel ilişkide bulunmaya teşebbüs etmiştir. Birinci olayda sanık koca, ırza geçme suçundan dolayı beş yıl, tehdit suçundan dolayı iki yıl ve müessir fiilden dolayı üç ay hürriyeti bağlayıcı ceza almıştır. İkinci olayda ise sanık kocaya ırza geçmeye teşebbüs ve müessir fiilden üç yıl ceza verilmiştir. Her iki olayda da sanıklar eşlerinin ırzına geçme suçuyla itham edilmişler ve ilk derece mahkemesi tarafından mahkûm edilmişlerdir. Savunma, eşe karşı ırza geçme suçunun İngiliz hukukunda mevcut olmadığı, fiilin yapıldığı tarihte suç olmayan bir fiilden dolayı kişilerin mahkûm edilmesinin AİHS'nin 7. maddesinde düzenlenen kanunilik ilkesinin ihlali olduğu şeklinde olmuştur. İngiliz iç hukuk yollarından sonuç alınamaması üzerine sorun AİHM önüne getirilmiştir. Hem komisyon hem de Divan, Sözleşmenin 7. maddesinin ihlalinin söz konusu olmadığına oybirliği ile karar vermiştir. Karar şu şekilde gerekçelendirilmiştir. Kanunilik ilkesi Kanunilik ilkesi, bireylerin keyfi yargılanmalarını, mahkûm edilmelerini ve cezalandırılmalarını önlemeye yönelik bir güvencedir. Kanunilik ilkesi, sanığın aleyhine olarak ceza hukuku normlarının geçmişe yürümesini engellemeyi, suçların ve cezaların kanunlar tarafından öngörülebileceğini ve suçların kıyas yoluyla çoğaltılabilme yasağını öngörmektedir. Bu prensiplerden bir suçun kanunda açıkça tanımlanması gereği ortaya çıkmaktadır. Ancak hukuki bir norm herhangi bir hukuk sisteminde ne kadar açık kaleme alınırsa alınsın, yargısal yorum kaçınılmazdır. Şüpheli durumların açıklığa kavuşturulması, değişen şartlara uyumlaştırılmasına ihtiyaç her zaman olacaktır. Kanunilik ilkesi, ceza sorumluluğu koyan normların mahkeme kararı ile açıklığa kavuşturulmasına, suçun temel unsurları ile uyumlu olan ve öngörülebilir gelişmelere engel olacak şekilde algılanamaz. Kanunilik ilkesi ile yasaklanan, önceden cezai müeyyideye bağlanmayan bir fiilden dolayı kişilerin cezalandırılması, veya mevcut suçların daha önceden açıkça suç oluşturmayan bir fiili kapsayacak şekilde genişletilmesidir. Suçun mevcut bir unsurunun açıklığa kavuşturulması veya yeni bir duruma uygulanması veya toplumdaki gelişmelere uyumlulaştırılması kanunilik ilkesinin ihlali sayılamaz. Suçu oluşturan ana unsurlar mahkeme kararı ile değiştirilemez. Mahkemeler hukuku geliştirme işlevlerini yerine getirebilirler; ancak yorum yoluyla hukukun gelişimi 'öngörülebilirlik' kriteri ile sınırlıdır. Bireyler hareketlerinin neticelerini tahmin edebilmelidirler. Ancak neticenin tam olarak tahmin edilebilmesi gerekli değildir, esasen bu mümkün de değildir. TCK'da olması gereken Eşi ile rızası hilafına cinsel ilişkide bulunanın ceza yargılamasına karşı bağışıklı olması, çağdaş evlilik anlayışına uymadığı gibi sözleşmenin temel amaçlarından insan haysiyetine saygı gösterilmesini sağlamaya da ters düşer. Irza geçme suçunda kocanın karısına karşı muafiyete sahip olduğu şeklinde tarihle geçerli olan ancak günümüzde kabul edilemez olan düşünce tarzının terk edilmesi, çağdaş evlilik anlayışı ile uyum içinde ol-ma yanında sözleşmenin amaçlarına da ters düşer. Türk Ceza Kanunu'nda (TCK) yer alan ırza geçme suçu ile ilgili hükümler, AİHM'nin anılan kararları doğrultusunda yorumlanmalıdır. Birlikte yaşama olgusu birlikte yaşayan taraflara birtakım haklar verebilir. Ancak, kişinin eşi ile zorla cinsel ilişkide bulunması, eşini dövmesi bu hakların kötüye kullanılmasının iki açık örneğidir. Nasıl ki mağdurla fail arasında evlilik ilişkisinin bulunması adam öldürme suçunu ortadan kaldırmıyorsa, ırza geçme suçu da ortadan kalkmamalıdır. Irza geçen, mağdurla yakınlığı ne olursa olsun ırza geçendir. Mahkemeler, hukuk normlarını çağdaş değerlerle uyumlu olarak yorumlamalıdır. Yrd. Doç. Dr. Vahit Bıçak Ceza Hukuku Öğretim Üyesi |
25-05-2006, 16:14 | #55 |
|
Evlilik İçi Tecavüz !!!
Eşe tecavüze ilk tutuklama
ERZURUM'DA eşiyle zorla ters ilişkiye giren koca, cinsel dokunulmazlığa müdahale ettiği gerekçesiyle tutuklandı. Pasinler İlçesi'ne bağlı Epsemce Köyü'nde yaşayan 25 yaşındaki Zehra U., bir süre önce jandarmaya müracaat ederek, 31 yaşındaki eşi Ergün U.'nun kendisini önce dövüp sonra da ters ilişkiye girdiğini belirterek şikayette bulundu. Çiftçilik yapan iki çocuk babası Ergün U., şikayet üzerine jandarma tarafından gözaltına alındı. Eşine tecavüz ettiğini kabul etmeyen Ergun U., Pasinler Cumhuriyet Savcılığı'nda hakim önüne çıkarılarak, 'cinsel dokunulmazlığa müdahale ettiği' gerekçesiyle tutuklanarak cezaevine gönderildi. Olay, Türkiye'de eşe tecavüz vakalarında ilk tutuklama kararı olması ve diğer davalara emsal teşkil etmesi açısından önem taşıyor 25.05.2006- Akşam gazetesi |
25-05-2006, 18:37 | #56 |
|
TCK da bu konunun düzenlenmesi şöyledir:
Cinsel saldırı TCK MADDE 102. - (1) Cinsel davranışlarla bir kimsenin vücut dokunulmazlığını ihlâl eden kişi, mağdurun şikâyeti üzerine, iki yıldan yedi yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (2) Fiilin vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle işlenmesi durumunda, yedi yıldan oniki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Bu fiilin eşe karşı işlenmesi hâlinde, soruşturma ve kovuşturmanın yapılması mağdurun şikâyetine bağlıdır. |
26-05-2006, 11:37 | #57 |
|
Habibe hanım;
Sanıyorum bahsettiğiniz olayda tutuklama gerekçesi, ilişkinin ters veya düz oluşundan değil, bir nevi karşı tarafın rızası olmadan yani zor kullanılarak ilişkiye girilmiş olması. Eğer öyleyse; Bu olayda Ergun suçunu inkar etmesine rağmen hapsi boylamıştır. Peki Hakim hangi bilgi veya belgeye göre tutuklama kararı vermiştir.? Bu işin kaydı, şahidi ve belgesi olmayacağına göre adaletin tecelli edeceğine inanıyor musunuz? Adam mahkemede " hayır efendim tam tersi o beni tahrik etti, organımı o kullandı" derse o zaman nasıl olacak.? Belki ülkemizde kaç tane Shoren Stone var ki diyeceksiniz ama belki de tersi olmuştur. Olamaz mı? Kısacası ispatı zor, ve dolayısıyla da Hakimlerimizin işi de zor. Ve ispatı zor olan olay da cezaların bu kadar yüksek tutulmasının (3. sahıslara karşı işlenen suçlar hariç) mantığını da anlamış değilim. Bu yasa biraz pozitif ayrımcı kokuyor. Bari, işin sağlık boyutu da olduğundan Sağlık bakanlığı bir uygulama yönetmeliği çıkarsa da birtakım tereddütler ortadan kalksa. Bence, gelenekçi ve muhafazakar bir seks anlayışı ve yaşayışı olan Türk aile yapısının böyle bir sorunu olduğunu düşünmüyorum. Tedbir olarak düzenlenen bu yasa beraberinde bir çok sorunu da getireceği endişesi taşıyorum. Şöyle ki; "vallahi hakim bey bizim hanım ne zaman istesem ıı diyor, hele bu TCK. 102' yi ve cezaları da okuduktan sonra hanıma yük olmamaya karar verdim. Bu işi dışarıda hallediyorum" derse sanırım kusurlu eş olmaz. Yanlış mıyım? Günümüz evliliklerinde yaşamın doğal yükünden ve stresinden olsa gerek zaten kör-topal yürüyen ve bir süre sonrada monotonlaşan seks yaşamının yasal düzenlemelerle kontrol altına alınmasını doğru bulmuyorum. Lütfen burada, evliliklerde bu tip ilişkilerin de olabileceği ve bunu doğal karşıladığım sonucu çıkarılmasın. Zaten iki beyinde bütünlük sağlamamış ilişki ilişki değildir. Ona eziyet denir. Her iki taraf için de... Not 1: Bu yazıyı yazıp yazmamakta çok tereddüt ettim. Umarım ucuz kahramanlık yapmamışımdır. Not 2 : Erzurumlu vatandaşın durumu şu an kadından daha kötü. İşin içinde karizma var. Umarım yaşananlar o garip kadına yol-su-elektrik olarak geri dönmez. Tekrar saygılarımla. |
27-05-2006, 23:13 | #58 |
|
Ceza Kanunumuzda nasıl ki eşe karşı müessir fiil suçu varsa ve üstüne üstelik bu suçun normal müessir fiilden farklı olarak takibi şikayete bağlanmamışsa,cinsel saldırının da (her ne kadar özelliğinden dolayı takibi şikayete bağlı tutulmuşsa da) vukuu bulduğu zaman soruşturma ve kovuşturması müessir fiildeki gibi yapılmalı ve en önemlisi bu iki aşamada da kadın ile kocası arasındaki cinsel hayata müdahele mi ediliyor gibisinden bir soruyu akla getirmenin büyük bir yanlış olacağını bilmektir.!!
|
28-05-2006, 19:03 | #59 |
|
Habibe Hanım çok güzel bir konuyu gündeme getirmişsiniz.Ülkemizde birçok kadın cinsel istismara maruz kalıyor ve her kadınımız Erzurumdaki gibi cesur değil.Arkadaşımın anneannesi hocanın şu sözüne inanıyor,her on kadından sadece biri cennete gider,her on erkekten biri de cehenneme.ve ekliyor ne yaparsa yapsın kocanıza sesinizi çıkarmayın.boyun eğin.onları bir nevi kutsallaştırıyor.Böyle bir ülkede her kadın kocam beni bu anlamda sömürüyor diye şikayette bulunabilir mi,cinsel şidette maruz kalan kadınlar bunu en yakınlarından bile saklarken böyle bir sıkıntısı olmayan kadın neden böyle bir yola başvursun.iş karizma meselesiyse eğer kadının düştüğü durum erkeğinkinden çok mu hafif.Bu şidette maruz kalan kadının kaçının yasal yollardan haberi var,kaçı haberi olduğu halde başvuramıyor...bu sorular böylece devam eder.Bu soruları kaç erkek anlıyor,kaçımız eğiliyouz bu sorunlara...
|
28-05-2006, 19:10 | #60 |
|
Evlilik içi tecavüz ;TCK sürecinde en fazla tartışılan konulardan biriydi.
İlgili ve zengin tartışmalar için: http://www.turkhukuksitesi.com/showt...?t=3469&page=4 Saygılar |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
17 Aylik Bebeğe Tecavüz | Av. Zeynep TÜFEKÇİ | Hukuk Haberleri | 140 | 14-03-2007 19:42 |
Tecavüz mü, İlişki mi? | Ayşegül Kanat | Kadın Hakları Çalışma Grubu | 8 | 02-01-2007 22:49 |
marka hakkına tecavüz | anti-leviathan | Hukuk Soruları Arşivi | 3 | 15-12-2006 19:02 |
Arsa Sınırına Tecavüz | emirhan | Hukuk Soruları Arşivi | 0 | 18-08-2004 16:35 |
Meraya Tecavüz | glossator | Meslektaşların Soruları | 0 | 22-09-2002 16:44 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |