21-01-2011, 21:58 | #31 |
|
Zor davalarda hukukun tersine dönmesini açıklayabilir
|
24-05-2011, 21:31 | #32 |
|
İnsanoğlunun aklının alabildiği,düşünebildiği hız sınırı 300.000 km/sn ile sınırlı.Bu sınır içinde madde ile enerji birbirine dönüşüyor.Bu hızda yada bu hızdan daha yuksek hızlarda madde,enerji dönüşümü yerine hangi değişim olacak,
Bu hıza kadar 4 boyutlu evrenı bılıyoruz. Bu hızda (ışık hızında) boyutlar nası değişecek? Cern de ı değişikler adalet ve hakların dağıtılması konusunda hangi boyutları bize açacak |
25-05-2011, 15:23 | #33 |
|
İdeal hukukun işlevi bence, toplumsal ve bilimsel, teknolojik gelişmelerin önünü açmaktır; ancak tabi ki insan hak ve özgürlüklerine uyumlu biçimde. Bu bağlamda da bu büyük patlama deneyinin bence hukuksal yönden sakıncası yoktur diye düşünüyorum. Ayrıca bu deneyin sonucunu ve özellikle de matematiksel ve kuramsal olarak varlığı kabul edilen tanrı parçacığının, deneysel olarak da ortaya çıkıp çıkmayacağını merak ediyorum...
Saygılarımla. |
27-05-2011, 09:19 | #34 | |||||||||||||||||||||||
|
Bilim ve teknoloji insanlığın toplumsal gelişmesinin çok önüne geçti. İnsanlar henüz bencillikten ve saldırganlıktan kurtulacak kadar toplumsal ilerleme sağlamamışken teknolojik ilerleme tehlike oluşturmaktadır. Hukukun işlevi teknolojik gelişmenin denetlenmesini de kapsamalıdır. Hukukun denetleyemediği teknolojik gelişme kötülerin hizmetine girer. Bilmediğimiz tehlikeler başımızda uçuşuyor. Bildiğimiz tehlikeler konusunda bile hukukumuz aciz kalıyor. Hız sınırı 120 km olan ülkemizde 240 km hız yapabilen araçlar satılıyor. Yabancı ülkelerin geri gönderdiği kimyasala bulanmış yiyecekler yurt içinde satılıyor. Özetle, insanlar toplumsal açıdan gelişene kadar hukuk teknolojiyi denetlemelidir. Yoksa bebeğin eline bıçak vermiş gibi oluruz. İnsanlık kendine zarar verir. CERN deneyi, teknoloji ve hukuk arasındaki kopuk ilişkinin tekrar gözden geçirilmesi için iyi bir fırsattır. Saygılarımla |
31-05-2011, 04:18 | #35 | |||||||||||||||||||
|
Hukukçuları teknolojiyi denetleyebilecek biçimde yetiştirmeyi ve hukuk sistemini buna göre geliştirmeyi denemek daha doğru olmaz mı? Saygılar |
31-05-2011, 04:36 | #36 |
|
Cern - İnternet - Sanal Hukuk
1955 yılında İngiltere’nin başkenti Londra'da doğdu. Anne ve babası matematikçiydi ve ilk bilgisayar üzerinde çalışmışlardı. (Manchester Mark I, 1949 yılında yapıldı.) Oxford Üniversitesi'nden mezun oldu. Berners-Lee eşi Jane ile Oxford’da tanıştı ve mezuniyetten sonra programcı olarak çalışmaya başladı. 1980 yılında CERN’de bağımsız yüklenici olarak çalışırken, hypertext kullanmak için öneride bulundu. Ancak CERN tarafından herhangi bir eylemde bulunulmadı. CERN'de çalışan bir bilgisayar programcısı olan Tim-Berners-Lee'nin Zengin Metin İşaret Dili (Hyper Text Markup Language / HTML) olarak tanımladığı bilgisayar dilini geliştirmesiyle oluşturulan WWW, CERN'de bulunan fizikçilerin, araştırma sonuçlarını kolaylıkla paylaşabilmesi için kullanılmaya 13 Mart 1989'da başlandı. İlk web sitesi ise, CERN'in ihtiyaçları doğrultusunda 1991 yılında yayına girdi. Bu şekilde WWW, CERN içinde çalışan bir servis olmaktan çıkıp Dünya'ya açılmış oldu. Buluşunu para kazanmak için kullanmak yerine, 1994 yılında www'nun ücretsiz ve herkes tarafından kullanabilmesini garantilemek amacıyla W3C vakfını kuran Tim Berners-Lee; insanlık kültürüne katkısından dolayı, 2004 yılında İngiltere Kraliçesi tarafından Sir ünvanına layık görülmüştür.
Sanal bir alem varsa, sanal da hukuku mu olmalı? İnternet hukuku, sanal mantık gerektirir mi? Sanal suça, sanal ceza mı? Hayatın kendisi de esasen sanal değil mi? |
31-05-2011, 08:14 | #37 |
|
Başlıktaki soru:
CERN ''Big Bang Deneyi'' yapacaksa hukuk ne yapacak? Benim sorum: Çernobiller'e, Fukuşimalara'a ve Alman Devleti'nin nükleer santralları kapatma kararına rağmen yeni nükleer santrallar açmakta ısrar eden politikacılarımıza karşı hukuk ne yapacak? Saygılarımla |
31-05-2011, 08:29 | #38 |
|
Satranç oynayan bilgisayarlar çoktan yapıldı. Satranç oyunu detaylı analiz etme ve doğru karar verme özelliklerini gerektiren bir oyun. Elektronik biri bizi gözetlediğine göre, objektif karar verebilen elektronik yargıçlar da olacak mı ve Zeki Müren de bizi görecek mi?
|
31-05-2011, 08:38 | #39 |
|
Yetkiyi milli iradeden alan kanun koyucular ile kanun uygulayıcılar karşısında, evrensel hukuk ilkelerine istinaden hukuk yaratıcılar peşin hüküm veremezler. Vazedilip uygulandıktan sonra hukukilik denetimi yapılır ve yerindelik denetiminden kaçınılarak hüküm verilir.
|
31-05-2011, 09:19 | #40 | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
- İnsanlığın bencilliği, iktidar hırsı, cinselliği, başkalarının hakkına el uzatma alışkanlığı internete yansımaktadır. İnternette olan kötülükler internetin değil, insanlığın kötülüğüdür. - İnsanlığın bilgi paylaşımı, baskıya zorbalığa başkaldırışı, ulus-din-felsefe ayrımı olmadan insanlığın iyilik ve doğruluk ateşi çevresinde toplanması internet sayesinde mümkün olmaktadır. İnternet hukuku internetin özgür yapısını korumak, internete sızmış kötüleri yakalama ve cezalandırma usul ve esaslarını belirlemek yolunda oluşturulmalıdır. Burada ortaya çıkan sorun şudur: Neyin kötü olacağına kim karar verecek? Bu karar tek tek devletlerin yöneticilerine bırakılamaz. Bu nedenle internet hukuku uluslararası düzeyde oluşturulmalıdır. İnternet, insanlığın sesi olmakla devletler tarafından değil, insanlık tarafından korunmalıdır. Temel haklardan biri olan haberleşme özgürlüğü internet hukukunun omurgasıdır.
Bazı suçlarda sanal suça sanal ceza verilebilir: Örneğin, geçici bir süre için sanal aleme girme yasağı uygulanabilir. Bu ceza bağımlı internet kullanıcısı için hapis cezasından daha ağır olacaktır.
Saygılarımla |
31-05-2011, 09:43 | #41 | |||||||||||||||||||||||
|
Önce hukuk yapılmalı. Hukuk gelişen teknolojinin ve gelişen olayların ardında kalmamalı. Burada ortaya çıkan sorun şudur: Kanun yapma gücü yasamanın elindedir. Yasama, yürütme ile iç içedir. Yürütme kendisini denetleyecek olan hukuku geliştirmekte isteksiz olursa yargının eli kolu bağlanır. Saygılarımla |
31-05-2011, 17:50 | #42 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Sayin Av.Armağan Konyalı ben yukaridaki iki mesajiniz arasinda bir celiski görüyorum. Tehlike olusturup olusturmadigi konusunda sadece insanlarin kafalarindaki bir korku olan bir proje icin hukuk teknolojiyi denetlemelidir demektesiniz, insanlarin ölümüne yol acan, degdigi alani oturulmaz hale getiren, karadaki ve sudaki yaratiklari öldüren ve sakat birakan nükleer santrallar icin "yasamanin kanun yapma gücü" demekle yetiniyorsunuz? Bir celiski degil mi bu sizce? Hukuk nükleer teknolojiyi denetlemiyecek mi? Sadece CERN"i mi denetlesin? Hukukun eli kolu CERN"de de bagli degil mi? Sonucta politikacilar istedikleri yasalari cikarir, kimse buna karsi sesini cikaramaz diyeceksek, ne CERN konusunda ne de Nükleer santrallar konusunda tartismamiza gerek kalir. Saygilarimla |
31-05-2011, 19:25 | #43 | |||||||||||||||||||||||
|
- Nükleer konusundaki sorun: Nükleer tehlikeyi herkes gibi hukukçular da görüyor ama hukuk kuralları görmüyor. Hukukun da tehlikeyi görmesi için bu konunun kurallara bağlanması gerekir. Kuralı kim koyacak? - CERN konusundaki sorun: Hukukçular yapılan deneyin ne olduğunu bile anlamıyor. Kim anlayacak da yapılmasına izin verecek ya da durdurulmasına karar verecek? Tartışmamız gereken şey engellerin nasıl aşılacağıdır. Farklı sorunlardan söz ediyorsam bu farklılık çelişki olarak görülmemeli. Her sorun için ayrı düşünmek gerekiyor. Hukukun sorunu sadece teknolojiyi takip etmek de değil: En kolay işlerde bile kanun yapmak yıllar alıyor; yaralamalı trafik kazasının tazminat davası on yıl sürüyor. Teknolojiden söz açmamın nedeni, teknolojinin kitle ölümlerine yol açacak kadar önem kazanmasıdır. Saygılarımla |
31-05-2011, 20:31 | #44 |
|
Askeri vesayet sistemi tam bitiyor derken, hukuki vesayet sistemi mi başlayacak yoksa? Yasa koyucu ve uygulayıcı bellidir ve yasama/yürütme organları görevlerinin başındadır. Bir konuda bir tehlikeyi herkesten daha çok görüyor olabiliriz. Böyle bir hal söz konusu ise, siyasi parti kurup yasama organında yasa koyucu gücüne erişmek veya en azından yasama organını etkileyebilecek şekilde siyasi faaliyette bulunmak gerekir. Tepeden inmeci bir anlayışla doğruları topluma kural olarak dayatamayız ki... Tartışırız, ikna ederiz, yasalaştırırız ve hukukilik denetimine sokarız...
|
01-06-2011, 07:29 | #45 | |||||||||||||||||||
|
Bize öğretilen yasama, yürütme ve yargı erklerinin ayrılığı ve bu ayrılığın demokrasinin vazgeçilmez koşulu olduğudur. Burada Sn Konyalı'nın işaret ettiği nokta yasama ve yürütme erkinin aynı elde toplanmış olmasıdır. Bu halen tüm toplumlarda yaşanan çok önemli bir gelişmedir. Bir bakış açısı ile demokrasi tanımlamasını geliştiren ve bunun kıstaslarını koyan burjuvazi kendi kıstaslarından kurtulmaya çalışmaktadır. Sn. Konyalı'nın işaret ettiği nokta burada önem kazanmaktadır. Bu güçbirliğine karşı hukuk ne yapacaktır, nasıl yapacaktır? Dar anlamda hukuk, var olan kurallar bütünüdür. Geniş anlamda ise haklardır. Bir hukuk kuralı, bir hakkın elde edilmasine engel olabilir. Sonuçta hukuk kuralı bir formülasyondur. Özellikle sosyal bilimlerde formülasyonun her olasılığı içerdiği kabul edilemez. Bu nedenle hukuk kuralları durağan değil değişkendir. Toplumun ihtiyacına göe değişir. Bir matematik kuralı ise hangi toplumsal sistem içinde olursa olsun değişmez. Onluk sisteme göre 2X2=4 dür. Bir toplumsal sistemde yasama ve yürütme birleşerek toplumsal gelişimin önüne set çekmeye kalkarsa hukuk ne yapacaktır? Hukukun yapabileceği hiçbirşey yoktur. Ya isyan edilecektir ki; bu hukukun değil hukukçunun işi olabilir ya da hukukçu çenesini göğsüne yaslayıp ne yapayım kural bu diyecektir. Ben CERN e karşı değilim. Kuşkusuz ki o insanlar da kendi alanlarında yetkin ve doğabilecek tehlikeleri düşünüp önlemlerini almışlardır. Sorun burada başlıyor: Son derece ciddi bir finansmanla bu deney yapılıyor. Bu finansman karşılanıyor. Sanırım karşılayan deneyleri yapanlar değil. Devletler. Sonuçtan elde edilecek teknolojik birikim/gelişmeden de sen ben değil çok uluslu şirketler yararlanacak. Gün geçtikçe erklerin tek elde toplanmaya çalışıldığı bir yapılanma içinde, yürütmenin egemenliği altında olan bir yasama trafından örgütlenen hukuk ve bu tekniğe uygun olarak yetiştirilmemiş hukukçu burada ne yapacaktır, nasıl yapacaktır? Saygılar. |
01-06-2011, 07:59 | #46 |
|
Ülkemizdeki vesayet sistemini sorgulayarak kıyaslamalı ve karşılaştırmalı yazdığımda, hakaret içermediği halde, sansüre uğruyor yazdıklarım... Bu da ülkemdeki vesayet sisteminin gücünü ve zihinlerimizde yarattığı etkiyi ortaya koyuyor.
|
01-06-2011, 08:24 | #47 | |||||||||||||||||||||||
|
Zeki Müren'in bizleri görüp göremeyeceği henüz meçhul ancak "elektronik yargı" ileride olabilir. ATM benzeri yargı kabinleri oluşturulur. Taraflardan davacı olan sözleşme metinlerini, makbuzlarını, elektronik imza verilerini, vs. vs... sisteme girip, davasını açar. Yargı kabini, davayı anında ekleriyle birlikte Davalının elektronik tebligat adresine ulaştırır. İnsan aklı hayal edebiliyorsa, herşey mümkündür. |
01-06-2011, 09:11 | #48 |
|
Elektronik yargıda HTM (ATM yerine...) cihazına davacı tarafından yüklenen veriler davalının e-tebligat adresine gönderilir ve dava açıldıktan sonra, tüm mevzuatın önceden yüklendiği e-yargıç somut veriler ve yürürlükteki mevzuat kapsamında objektif bir sonuç çıktısı üretir. Yargıcın görevi ise, hazır ve işlenmiş dosyayı alıp sadece subjektif kanaatini belirtmekten ibaret olur. Yargıç, e-yargıcın vardığı objektif sonuçlardan hangi mülahazalarla saptığını veya farklı düşündüğünü, subjektif yorum ve mütalaasını ortaya koyarak, belirtir. Yani, e-yargıç, bir anlamda ön yargılama yaparak, yargıcın işini kolaylaştırır...
|
01-06-2011, 09:17 | #49 |
|
Yukarıda önerdiğim sisteme "elektronik yargıç danışmanlığı" vb. denilebilir... Bu arada, dünya e-ağlar sayesinde zaten tek dünya devletine ister istemez gidecektir veya gitmektedir. Kimse içine kapanamaz haldedir ve hiçbir ülkede insan topluluklarını kandırabilmek mümkün değil artık. O halde, şimdiden e-demokrasi nasıl kurulacak diye düşünmek gerek ve hangi devletin vatandaşı olursa olsun her bireyin (insanın) sistem içinde ne kadar güçleneceğini öngörebilmek gerek.
|
01-06-2011, 11:49 | #50 | |||||||||||||||||||||||
|
Tetkik hakimi gibi. Bence, olmaması için bir sebep yok. |
01-06-2011, 11:51 | #51 | |||||||||||||||||||||||
|
Konuyla ne kadar ilgisi var bilmiyorum ama ben de tek dünya vatandaşlığının kaçınılmaz son olduğunu düşünüyorum. İnsanların DNA numaraları kimlik numarası olarak ele alınır ve sınırlar kaldırılır. Büyük bir hapishane misali, dönüp dururuz. |
01-06-2011, 17:16 | #52 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayin fikirbay, demokratik bir toplumda yasama/yürütme organları görevlerinin başında olmalari yetmez. Yargi organinin da görevinin basinda olmasi gerekir. Yargi organinin görevinin basinda olmasi demokratik toplumun, anayasal düzenin ve gücler ayiriminin bir zorunlulugudur. Bu acidan bakilinca, yarginin(Anayasa Mahkemesinin) bir kanuna veya belirli baska bir yasal veya idari isleme göre kurulabilecek bir nükleer santrala karisma hakki ve yetkisi vardir. Yargi yapilan islemin anayasal cerceveye uyup uymadigini, anayasal rejim tarafindan korunan hukuki sisteme uyup uymadigini denetleyebilir. Siz yarginin bu yetkisini "Vesayet sistemi" olarak tanimladiginizda hukuki bir tartismayi siyasi bir tartismaya cevirmis olursunuz. Böyle olunca da günlük siyasete yönelik bir mesajinizin silinme olanagi olabilir. Saygilarimla |
01-06-2011, 18:20 | #53 |
|
Sayın Gemici, yasama, yürütme ve yargı erkleri açısından kuvvetler ayrılığı ilkesini tartışmadığımıza göre, kuvvetler arasında "yetki gaspı" kabul edilemez. Halkın milli iradesi (ki bunun 75 milyonda biri şahsıma aittir) hür seçimlerle yasama ve yürütme organını oluşturuyor. Bu organlar yasa koyucu ve uygulayıcı olarak ve bizlerin vekaleti sayesinde nükleer enerji yasasını koyar ve uygularlar. Bizler, vazedilen yasayı veya uygulamasını beğenmediğimizde, bir sonraki hür seçimlerde o politikacılara verdiğimiz yetkileri geri alabiliriz. Nükleer enerjiyi çeşitli açılardan toplum için tehlikeli bulanlar siyasi görüşlerini bir siyasi parti kanalıyla dile getirmekte serbesttirler. Halk da, onlara inanırsa eğer, zaten yetkiyi bu fikri savunan partilerin temsilcilerine verir ve yasama meclisindeki kuvvet dengelerini nükleer enerji taraftarlarının aleyhine değiştirerek nükleer enerji ile ilgili yasayı yürürlükten kaldırır. Bu noktada, nükleer enerji yasasının Anayasa'ya aykırılığı iddia olunursa, yargı organı (Anayasa Mahkemesi) devreye girer ve evrensel hukuk ilkelerini de gözeterek hukuka uygunluk denetimi yapar ve Anayasa'ya aykırılık iddiasını karara bağlar. Ancak, Anayasa Mahkemesi, nükleer enerji yasası vazedemez. Nükleer enerji konusunun uzmanı olan insanlarımız toplumda mevcuttur. Partilerimiz de onlardan zaten görüş almaktadırlar. Toplum, diğer konular gibi, bu konuyu da özgürce ve demokratik bir şekilde enine boyuna tartışır ve hür seçimlerde bu konuya ilişkin politikalar hakkında beğendiği bir partiye oyunu vererek reyini belli eder. Toplumda her alanda uzman insanlar mevcut iken, bu insanların oluşturduğu görüşleri ve politikaları bir kenara itip birkaç askerin veya birkaç hukukçunun tüm topluma yetki gaspı yaparak yön vermeye kalkışmasına müsaade edilemez. Böyle yapıldığı takdirde, toplumun demokratik gücü ve milli iradenin egemenliği küçümsenmiş veya çiğnenmiş olur ve toplumun bazı konularda doğru fikir oluşturma iradesine sahip ve ehil olmadığı ve herşeyi en iyi bilen bazı yargıçların veya askerlerin de topluma böyle bir konuda veya benzeri konularda adım atılması için asla müsaade edemeyecekleri ve toplumun konusunda uzman onca insana rağmen tehlikelerin farkında ve yetkin olamayacağı varsayımıyla tepeden inmeci bir askeri konsey veya yargıçlar konseyi tarafından sürekli siyasete müdahale edilmesinin zorunlu görüldüğü gibi bir anlam çıkar. Siz, herhalde bunu kastetmiyorsunuz. Toplum, nükleer enerji konusunda ne yapılması gerektiğine ve halk sağlığı ve toplumun çıkarları açısından doğru olanın ne olduğuna karar verilmesi hususunda, gerekli politikaların belirlenmesi ve yürütülmesi noktasında yeterince ehildir ve yetkindir. Toplumun sağduyusuna veya hayat hakkında gerekli her türlü doğru ve yararlı politikaların belirlenmesinde ehil ve yetkin olduğuna inanmıyorum ve toplumun geleceğini bir yüksek konseyin (militer, bürokratik, aristokratik veya juristokratik oligarşinin/egemenlerin) daha sağlıklı belirleyeceğine inanıyorum diyorsanız o başka...
|
02-06-2011, 09:18 | #54 |
|
İnsanlık tüketim hırsıyla teknolojiyi hızla geliştirmekte ama kendini denetlemeyi ihmal etmektedir:
1- Uluslararası hukukun yaptırımını uygulayacak uluslararası bir güç bulunmamaktadır. 2- Ulusal hukukun yolu çok diktir. 1- Uluslararası hukuk konusunu âtiye bırakalım. 2- Ulusal hukuk iki yönden de tehlikeli bir sarp kayalıktır: a) İdari denetim açısından: - Anayasanın 125. maddesinin 4.fıkrasına göre “Yargı yetkisi, idarî eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlı” dır. Yasama ve yürütmeye hakim olan görüş hukuku kendine göre biçimlendirirse tüm yaptıkları hukuka uygun hale gelir. Hukuka uygun hale gelen idari işlem ve eylemlerin yargı denetimi olmaz. Nükleer santral konusunda öyle bir kanun yapılır ki kümes projesi uygulanarak santral kurulur. Anayasa: MADDE 125 - ….. Yargı yetkisi, idarî eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlı olup, hiçbir surette yerindelik denetimi şeklinde kullanılamaz.Yürütme görevinin kanunlarda gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayacak, idarî eylem ve işlem niteliğinde veya takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı verilemez. Anayasa denetimi açısından: - Anayasanın 148.maddesinin 3.fıkrasının son cümlesine göre “Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır.” Olağan kanun yolları ancak 5 yılda tüketilmektedir. Nükleer santral yapımına karşı çıkan bireyler olağan kanun yollarını tüketip de Anayasa mahkemesine gidene kadar kümes inşaatı biter ve santral patlar. Anayasa: MADDE 148 - …. Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir. Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır. - Anayasanın 152.maddesine göre (yargı bağımsızlığının tartışıldığı bir ülkede) bir mahkemenin “Anayasaya aykırılık iddiasını ciddi görmesi” koşulu ağır bir koşuldur. Yargı bağımsızlığı sağlanmadan bir hakimden cesaret beklenmesi hakime ve halka haksızlıktır. Hakimlerin kararları nedeniyle tazminat sorumluluğu da varken, bir nükleer santralın yapımını durdurma işi bir hakimin omuzlarına yüklenmemeli. Anayasa: MADDE 152 - Bir davaya bakmakta olan mahkeme, uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini Anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddî olduğu kanısına varırsa, Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır. - Anayasanın 152.maddesine göre “Anayasa Mahkemesinin işin esasına girerek verdiği red kararının Resmî Gazete’de yayımlanmasından sonra on yıl geçmedikçe aynı kanun hükmünün Anayasaya aykırılığı iddiasıyla tekrar başvuruda bulunulamaz.” Teknolojinin gittikçe hızlandığı düşünülürse on yıl çok uzun bir süredir. Anayasa Mahkemesi Anayasa tarafından yavaşlatılmaktadır. Benim miyop hukuk bilgimle görebildiklerim bunlar. Konunun uzmanları konuyu daha iyi açıklayabilir. Gelecek hakkında güven verecek açıklamaların tesellisine ihtiyacımız bulunmaktadır. |
02-06-2011, 10:06 | #55 |
|
Sayın Konyalı, sağolsun, yürürlükteki anayasal ve yasal mevzuatı güzelce özetlemiş. Zaten, tartışmamızı da bu hükümleri esas alarak yürüttüğümüzü sanıyorum.
Yanıbaşımızda dünyanın en tehlikeli devletlerinden biri olan İsrail bulunmaktadır ve İsrail gelişmiş nükleer teknolojiye, aynı zamanda nükleer silahlara, sahiptir. Dışişleri Bakanlığı bünyesinde devletimizin İsrail karşısındaki aczini de her vesileyle gözlemlemekteyim. İsrail'in sermaye gücü ve teknolojisi karşısında, bağımsız bir devlete hiç yakışmayan aciz durumlar yaşamaktayız. Mustafa Kemal'in devletimizin bağımsızlığının önemi üzerine sayısız söylemlerini burada tekrarlamayacağım. Yargı bağımsızlığından ve hakim teminatından da vahim olan devletin bağımsızlığı ile ilgili tehdit ve tehlikeler mevcuttur. Bu tehditlerin başında İsrail gelmektedir. Sadece bizim devletimiz için de değil, tüm dünya ve insanlık için tehlikeler yaratan bir ideolojisi de vardır. Irkçı dincilik İsrail'e has bir kavramdır. Nükleer teknolojiye sahip gelişmekte olan iki ülkeden Hindistan gündeme getirilmezken, Pakistan'ın sürekli gündemde tutulması ve İran'ın da baskı altına alınmış olması İsrail'in gücünü ortaya koymaktadır. Milletimizin mayası itibarıyla ve küresel sermayeyi kontrol eden Yahudi emperyallerin felsefesi itibarıyla, İsrail ile sonsuz işbirliği yapabilmemiz imkansızdır. Nükleer teknoloji, enerji ve silahlar bu yönden de iyi hesaplanmalıdır. Dünyada ve bölgede kendi başımıza dış etkilerden muaf bir ortamda değiliz. Bağımsızlığını yitirmiş bir devletin "yargı bağımsızlığı" ve "hakim teminatı" sorunu ikincil önemde kalır. Unutmamak gerekir ki; bu devlet, yargı bağımsızlığı sayesinde değil, kanla irfanla kurulmuştur. Gelişmiş tüm ülkeler, tüm tehlikelerine rağmen, ki bunları bizden çok daha iyi biliyor ve görüyorlardı, bu teknolojiyi öyle ya da böyle geliştirmişlerdir. Bu sorunu sivil toplum, hür seçimler ve parlamenter demokrasi çerçevesinde ele almak gerekir. |
02-06-2011, 21:09 | #56 | |||||||||||||||||||||||
|
Anayasal rejimi korumak ve güçler arasındaki dengeyi sağlamak için yargı bağımsızlığını kabul eden ve yasama ve yürütme organlarını yargının denetmimine bağlı kılan günümüzün modern demokratik hukuk devletleri kırmızı şarpla veya boyalı şerbetle mi kuruldu dersiniz? Saygılarımla |
11-07-2011, 08:38 | #57 |
|
Projenin adı Tirinty (Kutsal teslis) idi...
Dört yıl süren bir çalışma... Deney başarılı oldu... Üç hafta sonra... Hiroşima! xxx İnternet... Askeri amaçlı idi... |
21-07-2011, 18:08 | #58 |
|
İki elin parmakları kadar devlet nükleer gücü diğer devletlerin başları üzerinde bir tür "Demokles Kılıcı" gibi sallandırmaktadır. Dünyanın güvenliğini diğer devletlerin nükleer gücü elinde bulunduran devletlerin iyiniyetine güvenmesine endeksleyemeyiz. Asıl, gücün tekelleşmesi felaket doğurur. Evrensel hukukun arkasında adalet duygusunun bulunmadığını ve gizli emperyal duyguların bulunduğunu herhalde anlamış olmalıyız. Güçsüz devletlere teker teker onları "tek dünya devleti"ne götüren boyunduruklar veya kelepçeler takılmak istenmektedir. Tek dünya devleti düşüncesinin arkasında bir ırkın "ırkçı inanç ve felsefesi" yatıyorsa ve bu güçler bizleri koyunlar gibi güdebileceklerini hayal ediyorlarsa eğer, neden boynumuzu sessizce o kılıcın altına uzatalım ki?
|
26-07-2011, 20:51 | #59 |
|
cern'den yeni haberler;
Cern deneyindeki yeni sonuçlar heyecan verici 26/07/2011 16:01 Yazı Boyutu Büyük Küçük Genel Direktör Heuer: 'Gelecek yılın sonunda Hıggs Bozonu hakkındaki soruya yanıt verebileceğiz' Tarihin en kapsamlı fizik deneyinin yapıldığı Avrupa Parçacık Araştırma Merkezi'ndeki (CERN) bilim insanları, yeni sonuçların "heyecan verici" olduğunu ve Higgs bozonunun (parçacığının) varlığıyla ilgili sorunun yanıtını gelecek yılın sonunda verebileceklerini açıkladı. CERN Genel Direktörü Rolf-Dieter Heuer, 'Higgs bozonu ile ilgili, 'Shakespear'ci olmak ya da olmamak' sorusunun yanıtını gelecek yılın sonunda verebileceğiz'dedi. Bilim insanlarının en son ulaştığı verilerin, CERN'de peşine düşülen ve "tanrı parçacığı" olarak da adlandırılan Higgs bozonunun varlığı yolunda ipucu olabileceği belirtiliyor. Büyük Hadron Çarpıştırıcısı'ndaki (LHC) araştırmacılar, geçen hafta sonunda yaptıkları basın açıklamasıyla son verileri paylaştı. Çarpıştırıcının iki büyük detektörü Atlas ve CMS'deki uzmanlar, verilerinde Higgs parçacığının "ilk ipuçları" olarak değerlendirilebilecek sıra dışı "patlamalar" olduğunu bildirdi. Fizikçiler, bu sinyallerin ‘kayıp parçacığın’ izinin bulunduğu yolunda yorumlanması için henüz çok erken olduğunu belirtiyor. Atlas ekibinin sözcüsü Fabiola Gianotti, ‘Bugün itibarıyla kesin bir şey söylenemeyeceğini, ancak bulguların şüphesiz bir şekilde merak uyandırıcı’ olduğunu kaydetti. Gianotti, ortaya çıkan tablonun netleşmesinin birkaç ay daha sürebileceğini vurguladı. Fizikçi Peter Higgs'in, temel parçacıkların kütle kazanmasını açıklayan kuramından adını alan ‘Higgs bozonu’, 1993 yılında Nobel ödüllü fizikçi Leon Lederman tarafından "tanrı parçacığı" olarak adlandırılmıştı. Parçacığa adını veren fizikçi Higgs, bu takma ismin ‘utanç verici’ olduğunu, çünkü kendisinin inançlı bir insan olmadığını ve ‘terminolojinin böyle yanlış kullanılmasının, bazı insanları gücendirebileceğini düşündüğünü’söylemişti. Dünyanın en büyük parçacık fiziği araştırma laboratuarı olan CERN, İsviçre ve Fransa sınırında yer alıyor. LHC'de yapılan deneylerle, mevcut parçacık fiziği modeli olan Standart Model'deki bilinen süreçler hakkında, daha doğru sonuçlar veren ölçümler elde edilecek. Bu veriler ayrıca, peşine düşülen Higgs bozonu gibi parçacıklar ve modeldeki başka fenomenler hakkında bilgi sağlayacak.(AA) |
27-07-2011, 08:05 | #60 | |||||||||||||||||||||||
|
Korkarım hukuk yine geç kalacak. |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 4 (0 Site Üyesi ve 4 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Almanya`da Avukat olarak çalışan kişi Türkiyede avukatlık yapacaksa staj zorunlu mu? | üye15969 | Hukuk Stajı ve Meslek Seçimi | 7 | 16-10-2009 15:04 |
izmirde staj yapacak avukat arıyorum | yer-sub | Adliye Duvarı | 1 | 06-02-2008 17:51 |
staj yapacak büro arıyorum(izmir) | praetortribunus | Adliye Duvarı | 3 | 06-11-2007 15:01 |
Antalya Bölgesinde Staj Yapacak Büro Arıyorum | şule BEDER | Adliye Duvarı | 0 | 15-02-2007 19:12 |
Mahkeme , 04.50'de keşif yapacak | PINAR YILMAZ | Hukuk Haberleri | 0 | 08-08-2006 22:23 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |