Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Anket Sonucu: Boşanma davası açıldıktan sonra aynı konutta yaşamaya devam eden tarafların evlilik birliğini sürdürme iradelerinin de devam ettiği görüşüne
Katılıyorum 168 36,84%
Katılmıyorum 272 59,65%
Kararsız 16 3,51%
Oy Verenler: 456. Bu ankette oy kullanamazsınız. (Anket no : 308)

Boşanma Davası "açtıktan sonra" aynı konutta yaşayan taraf için "ortak hayatı" sürdürme iradesinin de devam ettiğinin kabulü mümkün müdür?

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 10-05-2011, 12:41   #31
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan M.SERDAR DEMİRTAŞ
HAYATA DAİR YATIRIM : Gülümsedim her gördüğüm insana , para verdim ben de olduğu zaman , asla tek yemedim yemeğimi , asla tek gitmedim sinemaya , çevremdeki kimseyi tek başına ağlamak zorunda bırakmadım , kimse tek başına dayak yemedi ; eğer o sırada ben oradan geçiyorsam , kimse sıfır almadı ikinci sınavından ; eğer duymuşsam ilkindeki başarısızlığını ; bir de ben ; eve oturup , kulağıma çalınmasını beklemedim insanların dertlerinin ; gezdim kapı kapı , dertli arayarak ... Hayata yatırım yapmamaktır diye düşündüm bu yüzden , bir kadının bankta oturmasını ; ama oturulmaz mı , oturulur ; koşmaktan yorulunduğu için oturulur.Biraz mola diyerek oturulur.Ama kucağında 3 aylık bebekle oturanınki gibi değildir benim bahsettiğim bank oturuşu.

Sayın Demirtaş, bankta otursun/gecelesin dediğiniz kadın da hayata sizin yaptıklarınızı yaparak yatırım yaptığından "tek başına dayak" yeyip sokakta kalmış olabilir mi acaba

Saygılar...
Old 10-05-2011, 12:47   #32
M.SERDAR DEMİRTAŞ

 
Varsayılan

Elbetteki ben de sizler gibi ah vah diyorum ; elbetteki ben de sizler gibi devlet yardımının gereklerine inanıyorum ; ama siz ısrarla balık tutmanın da öğrenilmesinin gerekliliğine katılmıyorsunuz .
Old 10-05-2011, 12:57   #33
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan

Sayın Demirtaş,

Alıntı:
Yazan M.SERDAR DEMİRTAŞ
Elbetteki ben de sizler gibi ah vah diyorum ; elbetteki ben de sizler gibi devlet yardımının gereklerine inanıyorum ; ama siz ısrarla balık tutmanın da öğrenilmesinin gerekliliğine katılmıyorsunuz .
Size göre kanunkoyucu da "ah vah" deyip aşağıdaki düzenlemeyi yapmış ve hakimlere de re'sen "ah vah" deyin demiş sanırım

4721 S.K. m.169: "Boşanma veya ayrılık davası açılınca hakim, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri re'sen alır."

Keşke kanunkoyucu, boşanma davası ikame edilince eşleri denize atın da yüzmeyi öğrensinler deseymiş değil mi

Saygılar...
Old 10-05-2011, 13:01   #34
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan M.SERDAR DEMİRTAŞ
Elbetteki ben de sizler gibi ah vah diyorum ; elbetteki ben de sizler gibi devlet yardımının gereklerine inanıyorum ; ama siz ısrarla balık tutmanın da öğrenilmesinin gerekliliğine katılmıyorsunuz .

Sayın Demirtaş,
Ünlü Türk düşünürü Saim Bey'in dediği gibi: "Konu o değil."
Konunun ne olduğunu, ilk mesajı okuyarak öğrenebilirsiniz.
Old 10-05-2011, 13:01   #35
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Nur Hayat BURAN
Boşanma davası açılmasına rağmen aynı evde oturmaya devam ediliyorsa buradan muvazaa kokusu yayılır. Sayın Dikici de buna parmak basmıştır.

Alıntı:
Taraflar arasındaki <boşanma> davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 4. Aile Mahkemesince davanın <kabulüne> dair verilen 26.02.2008 gün ve 2007/1005 Esas, 2008/182 Karar sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine,

Demek ki, kocanın borcu veya haciz korkusu yok?.. Veya muvazaa yok.

Alıntı:
Sığınma evleri var. Katlanılamazsa eğer birlikte yaşamaya, gidilir orada kalınır. Aynı evde yaşamaya devam etmek, katlanmaya devam etmektir zira.

İhtiyacı karşılamaya yeterli Kadın sığınma evleri var mı ülkemizde?

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu yeterli doyurucu kanıt veya aldığı kokuyu gerekçe göstermeden tarafların davasının reddi gerektiğine karar vermiştir. Eksik incelemeden dahi bozmamıştır??
Old 10-05-2011, 13:08   #36
Av.Nur Hayat BURAN

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan av-ufuk
Demek ki, kocanın borcu veya haciz korkusu yok?.. Veya muvazaa yok.

Bilemeyiz. Her dava kendi içinde değerlendirilir demiştik daha önce de. Muvazaa vardır demedim zaten kokusu yayılır dedim.

Alıntı:
Yazan av-ufuk
İhtiyacı karşılamaya yeterli Kadın sığınma evleri var mı ülkemizde?

Yok, olması için çabalayalım. Hakim re'sen önlem almıyorsa almasını sağlayalım. İğne çuvaldız meselesi.
Old 10-05-2011, 13:14   #37
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Nur Hayat BURAN
Bilemeyiz. Her dava kendi içinde değerlendirilir demiştik daha önce de. Muvazaa vardır demedim zaten kokusu yayılır dedim.

Ben de tekrarlayayım o zaman.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu yeterli doyurucu kanıt veya aldığı kokuyu gerekçe göstermeden tarafların davasının reddi gerektiğine karar vermiştir. Eksik incelemeden dahi bozmamıştır??
Old 10-05-2011, 13:22   #38
Av.Nur Hayat BURAN

 
Varsayılan

Boşanma Davası "açtıktan sonra" aynı konutta yaşayan taraf için "ortak hayatı" sürdürme iradesinin de devam ettiğinin kabulü mümkün müdür?

Mümkündür. Aynı konutta yaşama devam ortak hayatı sürdürme iradesinin devam ettiğine karinedir.

Merhum Prof. Dr. Turgut Akıntürk Hocamız karineyi şöyle tarif etmişti;
"Bir gün sinemaya girdiniz. Bir çıktınız yerler ıslak, demek ki yağmur yağmış ben sinemadayken diye düşünürsünüz. Yerleri ıslak görmeniz yağmurun yağdığına karinedir. Ancak oradan arazöz de geçmiş olabilir. Aksinin ispatı iddia edene düşer."
Old 10-05-2011, 13:27   #39
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Nur Hayat BURAN
Boşanma Davası "açtıktan sonra" aynı konutta yaşayan taraf için "ortak hayatı" sürdürme iradesinin de devam ettiğinin kabulü mümkün müdür?

Mümkündür. Aynı konutta yaşama devam ortak hayatı sürdürme iradesinin devam ettiğine karinedir.

Merhum Prof. Dr. Turgut Akıntürk Hocamız karineyi şöyle tarif etmişti;
"Bir gün sinemaya girdiniz. Bir çıktınız yerler ıslak, demek ki yağmur yağmış ben sinemadayken diye düşünürsünüz. Yerleri ıslak görmeniz yağmurun yağdığına karinedir. Ancak oradan arazöz de geçmiş olabilir. Aksinin ispatı iddia edene düşer."

Sayın Buran,
İtirazımız da tam bu noktada zaten. Yargıtay bu kararı ile "yerler ıslak olduğuna göre mutlaka yağmur yağmıştır" diyor, aksini kanıtlamaya bile izin vermiyor.

Alıntı:
boşanma davasından sonra da tarafların aynı evde birlikte yaşamaya devam ettikleri anlaşılmaktadır. Bu hal, evlilik birliğinin temelinden sarsılmadığını, ortak hayatın sürdürülmesinin fiilen mümkün olduğunu göstermektedir.
Old 10-05-2011, 14:10   #40
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Nevra Öksüz

4721 S.K. m.169: "Boşanma veya ayrılık davası açılınca hakim, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri re'sen alır."


Asıl sorun, yukarıya alıntıladığınız kanuni hükme uygun tedbirleri almak için, mahkemelere yeterli imkan sunmayan "sosyal hukuk devleti"nde olabilir mi?

Hakim, boşanma davası açıldığı an itibariyle ayrı yaşama imkanı kazanan eşlerden, ayrı yaşama imkanını haiz olmayan güçsüz taraf için en erken tensiple, en geç nihai kararıyla birlikte tedbir alamıyorsa, "verilen her karar eksik kalır" demek mümkündür.

Bu itibarla, kendinden beklenen özeni gösteremeyen Devletin ve çaresiz eşe kanuni hükmü esas alıp yer gösteremeyen mahkemenin, "siz zaten bir arada oturmaya devam ediyorsunuz, o halde birlikte yaşamamanız için sebep de yoktur!" dememesi lazım gelir.

Neresinden bakarsanız bakın, yanlış!

Bu itibarla her somut olayı kendi koşulları içinde değerlendirmek, her birlikte yaşayanı eş, her ayrı yaşayanı kardeş sanmamak icap eder.
Old 10-05-2011, 16:55   #41
Av.H.Sancar KARACA

 
Varsayılan

Bir parantez: Diyelim ki; boşanmak istediği kocası ile yargılama sürecinde aynı konutta yaşamak zorunda kalan kadın, davanın görülmesi sırasında , "kocam fiziki ve manevi şiddete eğilimlidir. 4320 sayılı Yasa hükümlerine göre mevcut konuta yaklaşmasın" diye tedbir istedi. (Mahkeme tedbir istemini red ya da kabul etsin, farketmez) Bu halde de , özel daire (HGK tarafından da benimsenen) aynı gerekçe ile kararı bozar mıydı?
HGK'nın katıldığı gerekçeyi ben de oturtamadım.
Old 11-05-2011, 09:59   #42
Av.Sezer Yiğit

 
Varsayılan

Öncelikle her olayın kendi içinde değerlendirilmesi fikrine tamamen katılıyorum.

Konuya daha çok ekonomik özgürlüğü olmayan, gidecek yeri olmayan kadın yönünden bakılmış. Doğrudur.. İsabetli bir düşünce..

Fakat birde aralarında dava - husumet olan iki kişinin aynı evde gece gündüz yaşadığını düşünün.. Ülkemizde devam eden bir çekişmeli boşanma davası maalesef 1-2 ayda sonuçlanmıyor. Bu süre içinde dava esnasında olan olaylar, söylenilenler, konuşulanlar, tanıkların söylemleri, aralarında zaten hususmet olan insanları daha da fazla germeyecek midir? Bu durumda özellikle zayıf olan kadının erkek tarafından şiddete ve tacize uğrama ihtimali artmayacak mıdır? Ülkemizde bir çok kadın zaten ortak hayatın bitmesine ve eşiyle arasındaki şiddetli geçimsizliğe rağmen boşanma davası açıp ayrı bir yere gidemediği için -bırakın dayağı- cinayete kurban gidiyor. Birbirine tahammül edemeyen çiftlerin bir arada yaşaması müşterek çocuklara zarar vermeyecek midir?

Konu bu değil elbette. Ama bu durumda açılmış bir boşanma davasına rağmen çift, aynı evde yaşamaya devam edilebiliyorsa, bu durumda orada bu evlilik birliğinin düzelme ihtimali varmış fikri uyanıyor nedense bende.. Eh.. Yargıya da aile birliğinin korunması misyonu yüklendiğine göre.. Yargıtay kararına katılıyorum.. Ama aynı evde yaşayıpta gidecek bir yeri olmayan eş için çarenin yargının vereceği kararlarda değil başka bir yerde aranması gerektiğini düşünüyorum.
Old 11-05-2011, 12:04   #43
av.alper tunker

 
Varsayılan

Sayın meslektaşlarım
Bende dava açıldıkdan sonra aynı konutun paylaşılmasını doğru bulmuyorum; benim gerekçemde müvekkilerimizin biz Avukatlara doğru bilgi aktarmamaları kendilerini acındıracak duruma koymaları(Biz avukatları vatandaşın taraf görmesi ne alaka ise)vs. nedenlerdir.
Her zaman için ayrı yaşamaya muktedir olamıyacaklar olacaktır,ama hepimiz biliyoruzki Türk insanı hileyi,kandırmacayı sever ve malesef yetim aylığı almak,borçlulardan mal kaçırmak vb nedenlerle çok boşanma kararı görmüş veya duymuşuzdur.
Bizim toplumumuz kanunlara uymak yerine kanunlara karşı hileyi tercih ettiği sürece hukuka uygun olmasa bile fiiliyata uygun bu tür kararlar mahkemeler ve yargıtay tarafından verilecekdir diye düşünüyorum .Saygılarımla
Old 12-05-2011, 11:00   #44
DEMİRCİZADE

 
Varsayılan

SAYIN MESLEKTAŞLAR,
İLK SAYFADAN İTİBAREN HERKES HAKLI VE GEREKÇELİ YORUMLAR YAPMIŞTIR. BEN DE HER DAVANIN MAHİYETİNE GÖRE DEĞERLENDİRME YAPILMASI GEREKTİĞİ GÖRÜŞÜNDEYİM. ANCAK EKONOMİK ZORLUKTAN KAYNAKLANSA BİLE AYNI EVDE YAŞAMAYA MECBUR KALAN BİR EŞ BAKIMINDAN 4320 SAYILI YASANIN 1/b '' Müşterek evden uzaklaştırılarak bu evin diğer eşe ve varsa çocuklara tahsisi ile diğer eş ve çocukların oturmakta olduğu eve veya iş yerlerine yaklaşmaması,'' MADDESİNİN GÖZÖNÜNDE BULUNDURULMASI GEREKTİĞİ DÜŞÜNCESİNDEYİM. BÜTÜN YASAL OLANAKLARI DEĞERLENDİRMEYEN EŞİN, AYNI KONUTTA KALARAK EVLİLİK BİRLİĞİNİN DEVAMINI SAĞLAMA NİYETİNDE OLDUĞU KANAATİNDEYİM.SAYGILARIMLA..
Old 12-05-2011, 11:07   #45
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan DEMİRCİZADE
SAYIN MESLEKTAŞLAR,
İLK SAYFADAN İTİBAREN HERKES HAKLI VE GEREKÇELİ YORUMLAR YAPMIŞTIR. BEN DE HER DAVANIN MAHİYETİNE GÖRE DEĞERLENDİRME YAPILMASI GEREKTİĞİ GÖRÜŞÜNDEYİM. ANCAK EKONOMİK ZORLUKTAN KAYNAKLANSA BİLE AYNI EVDE YAŞAMAYA MECBUR KALAN BİR EŞ BAKIMINDAN 4320 SAYILI YASANIN 1/b '' Müşterek evden uzaklaştırılarak bu evin diğer eşe ve varsa çocuklara tahsisi ile diğer eş ve çocukların oturmakta olduğu eve veya iş yerlerine yaklaşmaması,'' MADDESİNİN GÖZÖNÜNDE BULUNDURULMASI GEREKTİĞİ DÜŞÜNCESİNDEYİM. BÜTÜN YASAL OLANAKLARI DEĞERLENDİRMEYEN EŞİN, AYNI KONUTTA KALARAK EVLİLİK BİRLİĞİNİN DEVAMINI SAĞLAMA NİYETİNDE OLDUĞU KANAATİNDEYİM.SAYGILARIMLA..

Eşler arasında 4320 S.K.nun uygulanmasını gerektirecek olaylar yaşanmıyorsa, öneriniz nedir?

Alıntı:
Madde 1 - (Değişik madde: 26/04/2007-5636 S.K./1.mad)

Türk Medenî Kanununda öngörülen tedbirlerden ayrı olarak, eşlerden birinin veya çocukların veya aynı çatı altında yaşayan diğer aile bireylerinden birinin veya mahkemece ayrılık kararı verilen veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı olan veya evli olmalarına rağmen fiilen ayrı yaşayan aile bireylerinden birinin aile içi şiddete maruz kaldığını kendilerinin veya Cumhuriyet Başsavcılığının bildirmesi üzerine Aile Mahkemesi Hâkimi meselenin mahiyetini göz önünde bulundurarak re'sen aşağıda sayılan tedbirlerden bir ya da birkaçına birlikte veya uygun göreceği benzeri başka tedbirlere de hükmedebili
Old 12-05-2011, 11:17   #46
DEMİRCİZADE

 
Varsayılan

Buradaki aile içi şiddet kavramının çok geniş değerlendirilebileceği kanaatindeyim. Fiziki şiddet olmasa bile psikolojik şiddet dolayısı ile de bu hükmün uygulanabileceğini düşünüyorum. Yani bana göre boşanma davaları bakımından genellikle uygulanabilecek bir tedbirdir. Ancak sizin yukarıda belirttiğiniz gibi eşler anlayışla davanın sonuna kadar aynı evde yaşamaya devam ediyorsa buna gerek de yoktur. İstisnai durumlarda ise elbette MEdeni KAnunun öngördüğü tedbirlere başvurmakta yarar vardır. Daha önce söylediğim gibi her dava, kendi özel koşullarına göre değerlendirilmek gerekir. Saygılarımla..
Old 16-05-2011, 09:41   #47
zeynep uyanık

 
Varsayılan

merhaba, avukat bir arkadaşım, eşi onu kapıya koyduğunda 5 haftalık hamileydi. görmediği eziyet kalmadı,hamileliğini yalnız geçirdi, kimse olmadı yanında, eşi belki adam olur diye bekledi, ayrı yaşadığı halde dava açmadı. çocuğunu öldürmesi için baskı yapıldı, yılmadı, çalıştı doğum iznine kadar, ama asıl sorunlar doğumdan sonra başladı, ailenizin yanına da sığamıyorsunuz bir yerden sonra.hele çocuk varsa tamam.ailesi de onu suçlamaya başladı.başlarına kaldı çocukla, ağır geldi ailesine bu durum. utandılar halinden, elaleme ayrıldı diyemediler. tabi bu süreçte hamilelik de dahil eşi tek kuruş katkıda bulunmadı. dayanamadı ve dava açtı, eylülde açtı, aralıktaki ilk duruşmada 200 tl nafaka bağladı. şimdi sorarım size 200 tl neye yeter, ev tutmaya mı ev geçindirmeye mi? bozdur bozdur harca öyle mi? yargıtaya da hgk ya da sayın demirtaş a da katılmıyorum.saygılar...
Old 17-05-2011, 15:06   #48
daimi stajer

 
Varsayılan

"Her davayı kendi koşullarında değerlendirmek gerekir. Benim tanıdığım bir avukat, boşanma davası açılmadığı halde eşiyle tam 5 yıl aynı evde ve birbirleriyle konuşmadan yaşamıştı. Fiilen aynı evdeydiler ama ruhen başka yerde."

Bu olaya aile mahkemesindeki stajım sırasında asiller tarafından takip edilen bir boşanma davasından örnek vermek isterim. Hakim bey, davacı kadına, davalı ile aynı evde yaşadıklarını teyit etirdikten sonra, "karı-koca olup olmadıklarını" sordu. Davacı kadın, yataklarını ayırdıklarını belirtmişti. Bu davanın kararını görme imkanım olmadı ancak, hakimin sorularından kararın tarafların boşanması yönünde olduğunu düşünüyorum.
Old 18-05-2011, 16:22   #49
AV.ERKUT

 
Varsayılan

Sayın Meslektaşlarım;
Bir de, "evlilik birliğini sürdürme iradesi" ile "ortak hayatı sürdürme iradesi" arasındaki farktan hareketle yorum yapsak nasıl olur? M.K. 166/1 maddesi, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenemiyorsa, evlilik birliği temelinden sarsılmıştır gibi sonuç veriyor. Acaba, ortak hayatı sürdürme iradesi olup da evlilik birliğini sürdürme iradesi olmaması hangi nedenlerle olabilir? Ekonomik koşullar olabilir, çocukların gelişimi açısından olabilir vs. Ne dersiniz?
Old 18-05-2011, 18:41   #50
av.barış çakar

 
Varsayılan

Medeni yasamıza göre eşlerin aile konutundan faydalanma, kullanma hakları mevcuttur. Salt boşanma davasının açılması eşlerin ayrı konutlarda yaşamasını zorunlu kılmaz. Kaldı ki bu durumda hangi eş müşterek konutu terk edecektir, eşlerin mali gücü mümkün değilse ve müşterek konutta dava devam ederken müşterek konutta yaşamak zorundaysa bu halde de eşlerin boşanma davasını reddetmek kanunda olmayan bir yükümlülüğü eşlere yüklemek olur. Bu sebeple dava açıldıktan sonra aynı konutta yaşamaya devam etmeyi ortak hayatı sürdürme olarak kabul etmek kanunun ruhuyla bağdaşmaz kanaatindeyim.
Old 20-05-2011, 10:27   #51
Av.F.Karakurt

 
Varsayılan

Sözkonusu yargıtay kararını herbir somut olaya göre değerlendirmek lazım diye düşünüyorum.
Geçmiş senelerde Aile Mahkemesinde sıra beklerken, görülmekte olan bir boşanma davasını izlemiştim. Bana tuhaf gelmşti, hakime de tuhaf geldi.
Karı tarafından, koca aleyhine açılmış bir boşanma davası idi sanırım. İlk celse, hakim tarafların adreslerini yazdırıyordu. Davacı kadının adresinden sonra, davalı kocaya sordu. Koca da " aynı adres " deyince, hakim bir an duraksadı ve " Hala aynı evde mi kalıyorsunuz "dedi. Koca da " ayrı ev tutacak param yok " deyince, hakim " boşandıktan sonra da mı aynı evde yaşamaya devam edeceksiniz" diye cevap vermişti. Açıkçası benim de garibime gitmişti.
Benim düşünceme göre, eğer ki boşanma davası açılmışsa, ne yapıp ne edip ayrı yaşamaya başlanmalı.
Belki bir arada yaşamak, evliliği sürdürmeye yönelik iradenin varlığını göstermiyor ama , bana pek de mantıklı gelmiyor . Bitmiş olan bir evilikte, tarafların dava süresince, aynı evde yaşamaya devam etmesi ciddi problemleri de beraberinde getirecektir. Düşünsenize, gündüz dava da birliktesiniz, sizin tanıklarınız, onun tanıkları, çekişmeler , hakaretler, akşam da aynı evde... Bari hukuki değerlendirme de yapsınlar, "senin tanıkların daha iyi idi, yok yok benimkiler..." Ya da " ben sana öyle değil böyle hakaret etmiştim.." şeklinde...
Old 26-05-2011, 16:00   #52
kaside

 
Varsayılan

Yargıtay'ın kararına katılıyorum. çünkü aynı evde müşterek bir hayatı idame ettirebilmenin şartı birbirine tahammül edebilmektir. Eşlerden biri boşanma davasını açtıktan sonra hala diğer eşle aynı konutta yaşayabiliyorsa ona tahammül edebiliyor demektir. yani evliliklerinin devam etmesi konusunda umut var demektir.
Old 01-06-2011, 14:48   #54
Av.Ömer Güntay

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Mehmet Saim Dikici
http://www.turkhukuksitesi.com/showt...076#post477076

Somut bir örnek.

Demek ki boşandıktan sonra aynı evde yaşanabiliyor...muş!

Boşandıktan sonra aynı evde yaşanabiliniyorsa, boşanma davası "açtıktan sonra" haydi haydi yaşanır.
Bkz: evleviyet kuralı
Old 21-07-2011, 12:32   #55
ekinheval

 
Varsayılan

Hukuk Genel Kurulu kararı yerel mahkeme kararlarına dayanak teşkil etmektedir. Koca tarafından boşanma davası açıldıktan sonra taraflar sadece 2 ay -birlikte yaşama iradesi olmaksızın- kadının isteği üzerine aynı konuttu kullanmış ve 2 ayın sonunda karakola yansıyan bir kavga yaşamışlar, kadın bu olay üzerine evden ayrılarak ve salt bu olayı gerekçe kılarak karşı dava açmıştır. Yerel mahkeme, kocanın boşanma davasında ileri sürdüğü olaylardan sonra evlilik birliğinin sürdüğü, kocanın bu olayları hoşgörü ile karşıladığının kabulü gerektiği sonucuna vararak koca tarafından açılan boşanma davasının reddine (koca tarafından ileri sürülen iddia ve deliller yok sayılarak) kadın tarafından açılan davanın kabulüne karar vermiştir.
Old 19-10-2011, 19:03   #56
daimi stajer

 
Varsayılan

Değerli meslektaşlarım, bizzat kendim eşimden gördüğüm şiddet nedeniyle boşanma davası açtım. Neticede uzun süre beni süründürdükten sonra anlaşmalı olarak boşandık. Ben avukat olarak eski eşimden şiddet gördüğümü dava dilekçeme yazamadım. Evden uzaklaştırma kararı alamadım. Sadece adliyeye afişe olmamak için. Hukuki bilgim, birikimim, etiketimin arkasında kaldı. Nasıl olur da ekonomik özgürlüğü olmayan bir bayanın boşanma davası açtıktan sonra ayrı yaşamasını bekleyebilirsiniz. Ya da ekonomik özgürlüğü ve etiketi olan bir kadının kendini afişe etmek uğruna, evden uzaklaştırma kararı almasını bekleyebilir misiniz?
Old 11-10-2019, 07:01   #57
Av. Hulusi Metin

 
Varsayılan Hgk-2019

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2017/2-2067
K. 2019/296
T. 14.3.2019


DAVA : Taraflar arasındaki “boşanma” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda

Bolu Aile Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 27.11.2013 tarih ve 2013/142 E., 2013/752 K. sayılı karar davalı vekilinin temyizi üzerine

Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 25.11.2014 tarih ve 2014/5831 E., 2014/23762 K. sayılı kararı ile;

"...Türk Medeni Kanununun 166/1-2. maddesi uyarınca boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının ispatı gerekir. Tanıklarca ifade edilen olaylardan ve dava açılmasından sonra dahi tarafların aynı evde birlikte yaşadıkları anlaşılmaktadır. Bu durum, evlilik birliğinin temelinden sarsılmadığını, çekilebilir olduğunu gösterir. Bu itibarla davanın reddi gerekirken, delillerin takdirinde hataya düşülerek yetersiz gerekçe ile boşanmaya karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır..."

gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek temyiz dilekçesinin süresinde verildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Dava evlilik birliğinin sarsılması nedenine dayalı (TMK m. 166/1) olarak açılan boşanma istemine ilişkindir.

Davacı, eşi ile ciddi tartışmalar yaşadığını, eşinin evliliğe alışamadığını, aralarında kişilik uyuşmazlığı ve kültür farklılığı olduğunu ileri sürerek tarafların boşanmalarına, velâyet hakkının tarafına verilmesini, lehine 20.000,00 TL maddi ve 20.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.

Davalı vekili, davacının iddialarının doğru olmadığını, davacının son zamanlarda müvekkiline fiziksel şiddet uyguladığını, "koca kafalı", "şerefsiz, terbiyesiz, kansız, ******, ******luk senin mayanda var, beyinsiz, çeyrek insan" şeklinde sözlerle hakaret ettiğini, 09.06.2012 tarihinde müvekkilinin gördüğü fiziksel şiddet nedeniyle şikâyetçi olduğunu, müvekkilinin herhangi bir kusuru bulunmadığını ileri sürerek boşanma davasının reddini savunmuş ve tarafların hâlen aynı evde yaşaması sebebiyle davacının müşterek haneden uzaklaştırılmasına karar verilmesini istemiştir.

Davacı cevaba cevap dilekçesinde; cevap dilekçesindeki iddiaların doğru olmadığını, aynı evi paylaşmalarına rağmen ayrı odalarda yaşadıklarını, bu sebeple kira ödediğini beyan etmiştir.

Mahkemece, davacının davalıya fiziksel şiddet uyguladığı iddiasıyla yargılandığı ancak ceza dava dosyasında davalı kadındaki yaralanmaların geçirmiş olduğu trafik kazasından kaynaklandığının bizzat kendisi tarafından beyan edildiği aksi düşünülse bile davalının bu beyanı ile eşini affettiği, en azından eşinin davranışını hoşgörü ile karşıladığı, bu sebeple davalının fiziksel şiddet gördüğü yönündeki beyanının hükme esas alınmadığı, ancak davalı kadının davacıyı eve almayarak "şizofren" dediği, davacı erkeğin de eşine "koca kafalı, salak, manyak" şeklinde hakaret ettiği ve boşanmaya neden olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olduğu gerekçesiyle tarafların boşanmalarına, ortak çocukların velâyetlerinin anneye tevdiine karar verilmiş, davalı kadının tedbir, yoksulluk nafakası talepleri ve eşit kusur belirlemesi nedeniyle tarafların tazminat talepleri reddedilmiştir.

Davalı (kadın) vekilinin temyizi üzerine karar; Özel Dairece yukarıda başlık kısmında açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.

Yerel mahkemece önceki gerekçelerle direnme kararı verilmiştir.

Direnme kararı davalı (kadın) vekilince temyiz edilmiştir.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık;

taraflar arasında evlilik birliğinin sarsıldığını kabule yeterli delil olup olmadığı, burada varılacak sonuca göre davacı (erkek) tarafından açılan boşanma davasının kabul edilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK)'nun “Evlilik birliğinin sarsılması” başlıklı 166/I-II. maddesi;

“Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.

Yukarıdaki fıkrada belirtilen hallerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir” hükmünü içermektedir.

Anılan maddenin birinci fıkrası gereğince evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanmaya karar verilebilmesi için başlıca iki şartın gerçekleşmiş olması gerekmektedir.
İlki, evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olması, diğeri ise ortak hayatın çekilmez hâle gelmiş bulunmasıdır.

Genel boşanma sebeplerini düzenleyen ve yukarıya alınan madde hükmü somutlaştırılmamış veya ayrıntıları ile belirtilmemiş bir çok konuda evlilik birliğinin sarsılıp sarsılmadığı noktasında hâkime taktir hakkı tanımıştır.

Dolayısıyla olayın özellikleri, oluş biçimi, eşlerin kültürel sosyal durumları, eğitim durumları, mali durumları, eşlerin birbirleri ve çocukları ile olan ilişkileri, yaşadıkları çevrenin özellikleri, toplumun değer yargıları gibi hususlar dikkate alınarak evlilik birliğinin sarsılıp sarsılmadığı tespit edilecektir.

Öte yandan, söz konusu hüküm uyarınca evlilik birliği, eşler arasında ortak hayatı çekilmez duruma sokacak derecede temelinden sarsılmış olduğu taktirde, eşlerden her biri kural olarak boşanma davası açabilir ise de, Yargıtay bu hükmü tam kusurlu eşin dava açamayacağı şeklinde yorumlamaktadır. Nitekim benzer ilkeye HGK'nın 04.12.2015 tarihli ve 2014/2-594 E., 2795 K. sayılı kararında da değinilmiştir.

Evlilik birliğinin ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenemeyecek derecede temelinden sarsılmış olması durumunda, davacının kusuru daha ağır ise davalının açılan davaya itiraz hakkı bulunmaktadır (TMK m. l66/II). Bu düzenlemeyle davalıya bu yolla bir itiraz hakkı tanınmış olmakla birlikte, bu hakkın kötüye kullanılmasının yaptırımı da aynı hükümde belirtilmiştir.

Gerçekten, TMK m. l66/II son cümleye göre itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir.

Yukarıda da belirtildiği üzere, TMK'nın 166. maddesinin birinci fıkrası uyarınca taraflar arasında geçen her olay boşanma kararı verilmesi için yeterli olmayıp, bu olayların evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebebiyet vermesi gerekmektedir. Dolayısıyla boşanma davasının konusunu oluşturmayan bazı durumlardan söz edilebilir.

Buradan hareketle değinilmelidir ki, boşanma davasında af niteliğinde sayılan davranışlar boşanma davasının reddine gerekçe oluşturur.

"Af" sözlük anlamı ile bir suçu, bir kusuru veya bir hatayı bağışlama olarak tanımlanmış olup, ceza hukukunda yer verildiği gibi özel hukuk bakımından da Kanunlarımızda düzenleme yeri bulan, esasen bir haktan vazgeçmeyi içeren bir his açıklaması veya bir davranış şeklidir.

Kural olarak boşanma davalarında da eşlerin boşanma davasına konu ettiği olaylar sonrası barışmaları, barıştıklarını beyan ederek birbirlerine karşı yürüttükleri hukuki süreçleri sonlandırmaları veya gerçekleştiği iddia edilen olaylara rağmen evlilik birliğini makul bir süre sürdürmeye devam etmeleri hallerinde "af" niteliğindeki davranışlardan söz edilir.

Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; 29.04.2005 tarihinde evlenen tarafların davanın açıldığı tarihte ve davadan bir süre sonra da aynı evde yaşamaya devam ettikleri taraf beyanları ile sabittir. Ancak aynı evde oturma hâli her zaman tek başına af anlamına gelmediği gibi boşanma davası açmaya da engel değildir.

Nitekim, davalı erkek cevaba cevap dilekçesinde aynı evde fakat ayrı odalarda yaşadıklarını, müşterek evin davalıya ait olması sebebiyle kira ödediğini beyan etmiştir. Ayrıca, mahkemece, davacı kadının dava dilekçesinde davalı erkeğin müşterek konuttan uzaklaştırılması yönünde talepte bulunması üzerine, bu talebin tefrik edilerek kaydedildiği aynı mahkemenin 2013/123 değişik iş sayılı dosyasında müşterek evin davacı kadına ve müşterek çocuklara tahsis edildiği anlaşılmaktadır.

O hâlde, tarafların sırf aynı evde yaşaması evlilik birliğinin hâlen çekilebilir olduğunu gösteren bir delil veya olgu olarak kabul edilemeyeceği gibi, mahkemenin de kabul ettiği üzere taraflar arasında yaşanan ve ceza davasına konu olan fiziksel şiddet olayından sonra tarafların barışarak birlikte yaşamaya devam ettiği, öte yandan davalı erkeğin bu iddia nedeniyle yargılanıp mahkumiyetine yeterli delil bulunmadığından beraat ettiği, dolayısıyla fiziksel şiddet iddiasının davacı erkeğe kusur olarak yüklenmesinin mümkün görülmediği, ancak davacının eşine hakaret ettiği, davalı kadının ise eşine "şizofren" şeklinde sözler söylediği ve eşini eve almadığı tüm dosya kapsamı ile sabittir.

Bu durumda, mahkemece tarafların eşit kusurlu olduğu gerekçesiyle boşanma kararı verilmesi isabetlidir.

Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, Özel Dairece "dava açıldığı tarihte ve davadan sonra tarafların aynı evde yaşaması, bu sebeple evlilik birliğinin çekilebilir olduğu ve davanın reddi gerektiği" sebebine hasren bozma kararı verildiği,

Özel Dairece ve Hukuk Genel Kurulu arasındaki direnme konusu uyuşmazlığın bu noktada toplandığı, aynı evde yaşama olgusunun tek başına af olarak nitelendirilemeyeceği, bu nedenle bozma kararının yerinde olmadığı ancak

boşanma davasının esası ve kusur belirlemesi yönünden de Hukuk Genel Kurulu tarafından değil Özel Dairece incelenme yapılması gerektiği, bu sebeple dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.

Yukarıda yapılan açıklamalar karşısında tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, mahkeme kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre mahkemece verilen direnme kararı yerindedir

Ne var ki, davalının tazminat ve nafakalara yönelik temyiz itirazları Özel Dairece incelenmediğinden, bu yönlere ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme kararı yerinde olup davalının sair temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 2. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 14.03.2019 tarihinde yapılan görüşmede oy çokluğuyla karar verildi.
Old 16-10-2019, 11:13   #58
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan Bir yanlıştan dönülmüş :)))

Alıntı:
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, Özel Dairece "dava açıldığı tarihte ve davadan sonra tarafların aynı evde yaşaması, bu sebeple evlilik birliğinin çekilebilir olduğu ve davanın reddi gerektiği" sebebine hasren bozma kararı verildiği,

Özel Dairece ve Hukuk Genel Kurulu arasındaki direnme konusu uyuşmazlığın bu noktada toplandığı, aynı evde yaşama olgusunun tek başına af olarak nitelendirilemeyeceği, bu nedenle bozma kararının yerinde olmadığı
İsabetli olmuş. Salt aynı evde yaşıyor olmak ortak hayatı devam ettirmenin icaplarını yerine getirmek anlamına gelemez. Af anlamına ise hiç gelmez.

Saygılarımla,
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
" Devletin Dili ", " Resmi Dil ", " Ortak Dil "... Doç. Dr. Özge Yücel Hukuk ve Türkçe Çalışma Grubu 12 14-11-2012 18:12
Hukuk Mahkemesinden yazışma için "masraf" isteyen Bankalara "dur" diyen karar Avukat Hakan Eren Hukuk Sohbetleri 48 09-11-2012 01:33
Aynı anda "gerçek hasma tebliğ" ve "idari mercie tevdii" kararları birlikte verilebilir mi? Av.Dursun KARACA Meslektaşların Soruları 0 21-01-2011 23:47
ALTIN alacağı için "fiili ödeme günündeki karşılığını " talep etmek mümkün müdür? juristbtl Meslektaşların Soruları 1 17-06-2010 13:48


THS Sunucusu bu sayfayı 0,10858011 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.