Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasında Temyiz Başvurusu Ne zaman Yapılır

Yanıt
Konu Notu: 4 oy, 4,75 ortalama. Değerlendirme: Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 25-08-2009, 08:51   #1
Nescan

 
Mahçup Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasında Temyiz Başvurusu Ne zaman Yapılır

Arkadaşlar aşağıda, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun kararlarını gönderiyorum.Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı,denetim süresi içerisinde bu karar temyiz edilebilir mi, bu konuyu tartışmak istiyorum.

T.C. YARGITAY Ceza Genel Kurulu

Esas: 2009/4-13
Karar: 2009/12
Karar Tarihi: 03.02.2009

ÖZET: İtiraz merciince, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına
ilişkin karar, suça ve sanığa ilişkin objektif uygulama koşullarının
var olup olmadığı ile sınırlı olarak yapılmalıdır.

(2709 S. K. m. 174) (5237 S. K. m. 62, 257) (5271 S. K. m. 223, 231,
164, 267, 268, 269, 270, 271, 305, 309) (1412 S. K. m. 305, 322) (5395
S. K. m. 23) (YCGK. 19.02.2008 T. 2006/6MD-346 E. 2008/25 K.)

Dava: Görevi savsama suçundan sanık N. T.'nun 5237 sayılı TCY'nın
257/2, 62. maddeleri uyarınca 5 ay hapis cezasıyla cezalandırılması na,
sanığın geçmiş sabıkasız hali, şahsi ve sosyal durumu, duruşmadaki
davranışı, olayda somut bir zararın bulunmaması nedeni ile 5728 sayılı
Yasa ile değişik CYY 231/6. maddesi uyarınca sanık hakkında verilen
mahkumiyet hükmünün açıklanmasının geri bırakılmasına, sanığın 5 yıl
süre ile denetime tabi tutulmasına ilişkin Edirne 1. Sulh Ceza
Mahkemesince 13.05.2008 gün ve 118-432 sayı ile verilen karara karşı
sanık tarafından, beraatına karar verilmesi gerektiğinden bahisle
itiraz edilmesi üzerine;

Dosya üzerinde inceleme yapan Edirne 2. Asliye Ceza Mahkemesince
17.06.2008 gün ve 2008/149 müt. sayı ile;

<Mevcut dosya kapsamına göre, itirazın kabulüyle yapılan incelemede
öncelikle sanığın sübut sorunu ile ilgili olarak karar verilmesi
gerektiği dosyadaki mevcut deliller kapsamında yapılan değerlendirmede
sanığın TCK 257/2. maddesi kapsamında mevcut eylemin sanığın görevi
kapsamında bulunmadığı, yine suçun sübut unsurlarından olan, kamu
zararı, şahsi menfaat, üçüncü şahsa menfaat sağlandığına ilişkin delil
bulunmadığı ve suç teşkil etmeyeceği, memurun söz konusu eylemi olsa
olsa disiplin soruşturmasını gerektirebileceğ i, görevi ihmal ettiğine
ilişkin somut delil bulunmadığı, sanığın savunmasının aksine başkaca
delil bulunmadığı, sanığın bu durum itibariyle şüpheden sanık istifade
eder genel ceza hukuku prensibi gereği sanığın unsurları oluşmayan ve
cezalandırılması için somut delil bulunmayan eyleminden dolayı delil
yetersizliği nedeniyle beraatine karar verilmesi gerektiği
anlaşılmakla 1.Sulh Ceza Mahkemesinin söz konusu mahkumiyet ve hükmün
açıklanmasının geri bırakılması kararının kaldırılarak atılı suçun
işlendiğine ilişkin mevcut deliller kapsamında CMK 223/2-e maddesi
gereğince beraatine> karar verilmiştir.

Adalet Bakanlığınca, itiraz üzerine yapılan incelemede suçun sübutuna
yönelik karar verilemeyeceğ inden bahisle mercii kararına karşı yasa
yararına bozma isteminde bulunulması üzerine, dosyayı inceleyen
Yargıtay 4. Ceza Dairesince 18.11.2008 gün ve 15822-20920 sayı ile;

<Edirne 1. Sulh Ceza Mahkemesinin kararı itiraza tabi bir karar
olmakla birlikte, sanığın beraat etmesi gerektiği ya da daha hafif bir
ceza ile cezalandırılması veya kamu davasına katılan tarafın sanığın
daha ağır ceza ile cezalandırılması gerektiği yönündeki istemini
kararı veren mahkemenin itiraz yasayolu gereğince, itirazı yerinde
bularak düzeltmesi ve mahkumiyet kararını kaldırarak beraate
hükmederek CYY'nın 268/2. maddesi uyarınca düzeltmesi olanağı yoktur.
Bunun yanında itiraz merciinin kendisine gönderilen kararı suçun
sübutu açısından inceleme ve beraate ya da daha ağır veya hafif bir
cezaya hükmetme olanağı da bulunmamaktadı r.

Edirne 2. Asliye Ceza Mahkemesi, 17.06.2008 tarih ve 2008/149 sayılı
müteferrik kararında sanığın itirazını yerinde bulmuş ve hakkında
beraat kararı vermiştir.

İtiraz konusu, kararı veren mahkeme ya da inceleme merciince ancak,
mahkemenin hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının
koşullarına ilişkin ve CYY'nın 231/6. maddesinde belirtilen <a)
sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkum olmamış bulunması, b)
mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve
davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği
hususunda kanaate varılması, c) suçun işlenmesiyle mağdurun veya
kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya
tazmin suretiyle tamamen giderilmesi> koşullarının tartışılıp
tartışılmadığı ve tartışıldı ise verilen kararın hukuki yerindeliği
ile sınırlıdır. İtiraz merciinin suçun sübutuna ilişkin değerlendirme
yapma yetkisi bulunmamaktadı r.

Açıklanan nedenlerle Edirne 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 17.06.2008 gün
ve 2008/149 sayılı kararının CYY'nın 309. maddesi uyarınca Yasa
Yararına Bozulmasına> karar verilmiştir.

Yargıtay C.Başsavcılığı ise, 19.01.2009 gün ve 164983 sayı ve özetle;

<Bilindiği üzere, halen uygulanmakta olan ceza yargılama sistemimize
göre olağan bir yasa yoluna tabi bulunan karar için aynı anda başka
bir olağan yasa yoluna gidilemez. Bu nedenle, itiraza tabi kararlar
için temyize, temyize tabi kararlar için ise itiraz yasa yoluna
başvurulamaz.

Mahkumiyet kararı bir hükümdür ve temyiz yasa yoluna tabidir. Ancak,
hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen hallerde, bu
mahkumiyet hükmü açıklanmamış durumdadır. Hükmün açıklanmasının geri
bırakılması kararı ise bir hüküm değildir.

Sorun, yapılan yargılama sonunda önce bir mahkumiyet hükmü kurulması
ve bunun üzerine hükmün açıklanmayarak geri bırakılmasına karar
verilmesinden kaynaklanmaktadı r. Ortada, açıklanmayan bir hüküm ile
hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin bir karar
bulunmaktadır.

Yasanın 231. maddesinin 12. fıkrasında mahkemece verilen hükmün
açıklanmasının geri bırakılması kararının itiraza tabi olduğu
belirtilmiştir.

Yasanın 231. maddesinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması
kararına itiraz edilebileceği belirtildikten sonra, itirazın süresi,
mercii, inceleme şekli ve kararın nasıl verileceğine ilişkin hükümler
bulunmadığından, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına
itirazın Yasanın genel hüküm niteliğindeki 267-271. madde hükümlerine
göre değerlendirilmesi gerekmektedir.

Yasanın 267-271. ve 231. maddelerinde; itiraz nedenleri, itiraz yasa
yolunda hangi konuların incelenebileceğ i gösterilmiş değildir. İtiraza
tabi kararların türünün çeşitliliği karşısında bu hususa ilişkin bir
düzenleme yapılması da uygun ve de mümkün değildir. Şu muhakkak ki,
merciin inceleme yetki ve görevi, itiraza tabi karar ile sınırlı olmak
zorundadır.

Yasanın 231. maddesinde, itiraza tabi olanın açıkça hükmün
açıklanmasının geri bırakılması kararı olduğu belirtilmiştir. Bu
hükümden de, açıklanması geri bırakılan mahkumiyet hükmünün itiraza
tabi olmadığı anlaşılmaktadır. İtiraza tabi bulunan mahkumiyet hükmü
değil, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararıdır. Maddede,
açıklanması geri bırakılan mahkumiyet hükmü için yasa yolu konusunda
bir düzenleme getirilmemiştir.

İtiraz yasa yolu, yalnızca hükmün açıklanmasının geri bırakılması
kararı yönünden kabul edildiğinden itiraz merciin hükmün
açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin karar ve onun içeriği ile
ilgili bir inceleme yapma yetki ve görevi bulunmaktadır. Bunun dışında
açıklanması geri bırakılan mahkumiyet hükmüne yönelik (mahkumiyet
kararının esasına ilişkin) bir inceleme yapması olanaklı değildir.
Mahkumiyet kararının bünyesine dahil olan hususlar itiraz yasa yolu
ile incelenemez. Aksi durum, temyiz merciinin görevinin itiraz
merciince yerine getirilmesine neden olur.

Ayrıca, Yasanın 305. maddesinde bazı hükümler, kanun maddesinde
öngörülen ceza miktarları veya hükümde yer alan ceza miktarları
nedeniyle kesin nitelikte görülmüş, bu tür kararların olağan yasa yolu
olan temyiz incelemesine tabi bulunmadığı öngörülmüştür. Bu hükümlerin
ancak olağanüstü yasa yolu olan kanun yararına bozma yolu ile
incelenebileceğ i kabul edilmiştir. Yasanın 267 ve devamı maddelerinde
itiraza tabi olan kararlar yönünden CMUK.nun 305. maddesine benzer bir
sınırlama getirilmemiştir. İtiraz üzerine, açıklanmayan mahkumiyet
hükmünün incelenebileceğ inin kabulü, CMUK'nun 305. maddesi uyarınca
temyiz edilemez nitelikteki- kesin hükümlerin itiraz yasa yolu ile
incelenmesini mümkün hale getirir. Bu ise, CMUK'nun 305. maddesi hükmü
ile çelişir ve hukuka aykırı olur.

İtiraz yasa yolunun sadece hükmün açıklanmasının geri bırakılması
kararı yönünden kabul edilmiş olması nedeniyle itiraz üzerine kararı
veren mahkemenin ve itiraz merciinin yetkisi bu karar ile sınırlı
olacaktır. Bu bağlamda, itiraz yasa yolunda yapılacak inceleme, hükmün
açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin koşulların bulunup
bulunmadığı ve hükmün açıklanmasına ilişkin kararda hukuka aykırılık
olup olmadığı hususları ile sınırlıdır. İtiraz yasa yolu ile; hükmün
açıklanmasının geri bırakılması için maddenin 6. fıkrasında belirtilen
koşulların bulunup bulunmadığı, mahkumiyet hükmündeki cezanın tür ve
miktar olarak hükmün açıklanmasının geri bırakılması kapsamında kalıp
kalmadığı (2 yıl ve altında hapis cezasına hükmedilip
hükmedilmediğini) incelenebilir. Hükmün açıklanmasının geri
bırakılmasına ilişkin kararda hukuka aykırılık bulunup bulunmadığına
ilişkin olarak ise; mahkum olunan hapis cezasının ertelenmesi veya
kısa süreli olması halinde seçenek yaptırımlara çevrilmesi yasağına
uyulup uyulmadığı (f.7), deneme süresinin yasaya uygun tayin edilip
edilmediği ve denetim süresi içinde yüklenecek denetimli serbestlik
tedbirinin ve yükümlülük süresinin yasaya uygun olup olmadığı (f.8)
itiraz yasa yolu ile incelenebilir.

Dolayısıyla, Özel Dairenin itiraz yasa yolu ile hükmü veren mahkemenin
ve itiraz merciinin sanığın beraat etmesi, daha hafif veya daha ağır
bir ceza ile cezalandırılması gerektiği yönündeki istemleri
inceleyemeyeceğ ine ve mahkumiyet kararını düzeltemeyeceğ ine veya
mahkumiyet kararını kaldırarak beraate hükmedemeyeceğ ine ilişkin
gerekçesine katılmaktayız.

İtiraz yasa yolunda, mahkumiyet hükmüne yönelik inceleme
yapılamayacağından dolayı mahkumiyet hükmünün temelini oluşturan;
suçun unsurlarının oluşup oluşmadığı, suçun sübut bulup bulmadığı,
suçun niteliği, noksan kovuşturma olup olmadığı, hakimin takdir
yetkisini yasaya uygun olarak kullanıp kullanmadığı, kanun
maddelerinin uygulanması ve cezanın hesaplanması sırasında hata
yapılıp yapılmadığı gibi hususlar incelenemez ve bu hususta bir karar
verilemez.

Mahkumiyet hükmünün temelini oluşturan suçun unsurlarının oluşup
oluşmadığının, suçun niteliğinin hükmedilen cezanın tür veya miktarını
değiştirerek hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesini
engelleyecek vasıfta bulunup bulunmadığının, hakimin takdir yetkisinin
yasaya uygun kullanılıp kullanılmadığı, cezanın doğru bir biçimde
saptanıp saptanmadığı gibi hususların temyiz yasa yolu ile incelenmesi
gerekmektedir.

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına müteakip, denetim
süresi içinde veya sonunda CMK'nun 231. maddesinin 10 ve 11.
fıkralarında belirtilen koşulların gerçekleşmesi durumuna göre hükmün
açıklanması veya yeni bir mahkumiyet hükmü kurulması ya da düşme
kararı verilmesi halinde, bu kararların hüküm olması nedeniyle temyize
tabi bulunduğu açıktır. Bu konuda bir tereddüt bulunmamaktadı r.

Bu nedenle, yukarıda bahsettiğimiz suçun unsurlarının oluşup
oluşmadığı, suçun sübuta erip ermediği gibi hususların, denetim süresi
sonunda açıklanan veya verilen hüküm üzerine temyiz yasa yolu ile
incelenebileceğ i ileri sürülebilir. Ancak bu durumda, açıklanmayan
mahkumiyet hükmündeki hukuka aykırılıkların denetim süresi sonunda
hükmün açıklanması, yeni bir mahkumiyet hükmü kurulması veya düşme
kararı verilmesi anına kadar incelenememesi sonucu ve sakıncası
doğacaktır. Temyiz yolu ile incelenmesi mümkün olan hukuka
aykırılıkların denetim süresi sonuna kadar incelenmemesi; (özellikle
noksan kovuşturma hallerinde) delillerin karartılması, mahkumiyet
kararı verilmemesi gereken (düşme, red, güvenlik tedbirine
hükmedilmesi, ceza verilmesine yer olmadığı ve beraat hükümleri)
hallerde verilen mahkumiyet kararlarının ortadan kaldırılmasının
geciktirilmesi, yargılamanın uzaması ile adil yargılanma hakkının
ihlali, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı ile birlikte
ileride beraat edecek sanıkların denetim süresine tabi tutulması ve
haklarında denetimli serbestlik tedbiri uygulanması sonuçlarını
doğurur. Bu sakıncalar ve sonuçlar da göz önüne alındığında;
açıklanmayan mahkumiyet hükmünün hükmün açıklanması veya düşme kararı
verilmesi veya yeni bir mahkumiyet hükmü kurulması anına kadar temyiz
yasa yolu ile incelenemeyeceğ i kabul edilemez.

5271 sayılı CMK'nun 231. maddesinin incelemesinden anlaşılacağı üzere;
Kanun koyucu, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi
için öncelikle yargılamanın sonuçlanmasını ve bir mahkumiyet hükmü
kurulmasını zorunlu kılmıştır. Dolayısıyla açıklanmasını yasakladığı
yalnızca maddede öngörülen koşulları taşıyan mahkumiyet hükmüdür. Yasa
koyucu mahkumiyet hükmü dışındaki beraat, ceza verilmesine yer
olmadığı, davanın reddi, düşme, güvenlik tedbirine hükmedilmesine
ilişkin hükümlerin ise açıklanmasını zorunlu kılmış, bu tür hükümler
verilmesi gerektiğinde hükmün kurularak açıklanmasını, böylece bu
hükümlerin temyiz yasa yolu ile Yargıtay'da incelenmesini istemiştir.

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, mahkumiyet hükmü
verilmesine müteakip verilebileceğ ine göre, öncelikle ortada
mahkumiyet kararı verilebilir durumun olması gerekmektedir. Bu ise,
suçun unsurlarının oluşup oluşmadığının, sübut bulup bulmadığının ve
noksan kovuşturma olup olmadığının saptanması ile anlaşılabilir. Suçun
maddi ve manevi unsurları oluşmamış, suç sübuta ermemiş ise mahkumiyet
hükmü kurulamaz. Bu durumda beraat kararı verilmesi gerekir. Keza,
uzlaşma, zamanaşımı, şikayet yokluğu veya vazgeçme halinde düşme
kararı verilmesi zorunlu bulunmaktadır.

Kanun Koyucunun, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının
verilebilmesi için mahkumiyet hükmü kurulmasını zorunlu tutması,
hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı ile birlikte sanığın
denetim süresine tabi tutulmasının ve hakkında denetimli serbestlik
tedbiri uygulanmasının mahkumiyet hükmünün hukuka aykırı olmamasının
gerektirmesi, mahkumiyet dışındaki hükümlerin açıklanmasının zorunlu
kılınması ve bunların böylece temyiz yasa yoluna tabi tutulmasının
amaçlanması karşısında; mahkumiyet hükmünün suçun unsurlarının oluşup
oluşmadığının, suçun sübuta erip ermediğinin, noksan kovuşturma
bulunup bulunmadığının, suçun niteliğinin verilecek ceza miktarı ve
türünü hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu kapsamı dışına
çıkarıp çıkarmadığının temyiz yasa yolu ile incelenmesi zorunlu
bulunmaktadır.

Söz konusu temyiz incelemesi, mahkumiyet kararı verilemeyeceğ ine,
mahkumiyet dışında bir karar verilmesi gerektiğine veya mahkumiyet
hükmünün, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı kapsamı
dışında kalan bir mahkumiyet kararı olması gerektiğine ilişkindir.
Başka bir anlatımla, temyiz incelemesi, hükmün açıklanmasının geri
bırakılması kararı verilmesine esas bir mahkumiyet hükmü
verilemeyeceğ ine ilişkindir. Zira, hükmün açıklanmasının geri
bırakılması kararı verilebilmesi için mahkumiyet kararı verilebilmesi
ve bu mahkumiyet kararının da hükmün açıklanmasının geri bırakılması
kararı verilebilmesini mümkün kılması gerekmektedir. Bu koşulun,
temyiz incelemesi ile denetlenmesi zorunludur.

Ancak hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı kapsamında kalacak
şekilde cezanın yanlış hesaplanması, hükmün açıklanmasının geri
bırakılması dışına çıkmayacak bir biçimde takdir yetkisinin yanlış
kullanılması gibi hususlar bu aşamada temyiz incelemesinin konusunu
oluşturamazlar. Bu tür hukuka aykırılıklar, ancak denetim süresi
içinde veya sonunda, açıklanan veya verilen hükümle birlikte temyiz
incelemesine tabi tutulabilir.

Bu nedenlerle, kanun yoluna başvuru hakkı olanların mahkumiyet hükmü
dışında bir karar verilmesi gerektiğine, suçun sübutuna, unsurlarının
oluşmadığına, noksan kovuşturma ile karar verildiğine, suçun vasfı
nedeniyle (yaralama-kasten öldürmeye teşebbüs, görevi kötüye kullanmak-
zimmet) hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı kapsamı dışında
bir ceza verilmesi gerektiğine, ceza miktarının uygulama sırasında
sanığın lehine olarak hatalı saptanması sonucu hükmün açıklanmasının
geri bırakılması kararı verildiğine ilişkin istemlerin temyiz istemi
olarak kabul edilmesi gerekmektedir.

Belirtilen hususları içeren istemlerin itiraz merciine yapılması
halinde; merciin, 5271 sayılı CMK'nun 264. maddesi uyarınca kanun yolu
ve mercide hatanın başvuranın haklarını ortadan kaldırmayacağından bu
talepleri temyiz talebi olarak değerlendirmesi ve dosyayı temyiz
incelemesi yapılmak üzere Yargıtay'a göndermesi gerekmektedir. Bu
durumlarda, itiraz merciin istemi inceleme yetki ve görevi
bulunmadığından vereceği karar hukuken geçersiz olacaktır.

Bu itibarla; sanığın 13.05.2008 tarihli dilekçesi, hükmün
açıklanmasının geri bırakılması kararına yönelik olmayıp, açıklanması
geri bırakılan mahkumiyet hükmüne yöneliktir ve suçun sübut bulmadığı
ve unsurların oluşmadığı ileri sürülmektedir. Sanığın bu istemi temyiz
istemi niteliğindedir. Bu durumda, Edirne 1. Sulh Ceza Mahkemesinin
kararı kesinleşmemiştir. Edirne 2. Asliye Ceza Mahkemesinin istemi
temyiz incelemesi yapılmak üzere Yargıtay'a göndermesi yerine itirazen
inceleyerek verdiği karar hukuken geçersizdir.

Açıklamalar ışığında; sanığın 20.05.2008 tarihli dilekçesi temyiz
istemi niteliğinde bulunması nedeniyle Edirne 1. Sulh Ceza
Mahkemesinin 13.05.2008 gün ve 2008/118-432 sayılı kararı henüz
kesinleşmediğinden ve Edirne 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 17.06.2008
tarih ve 2008/149 müteferrik sayılı kararı hukuken geçersiz olduğundan
kanun yararına bozma isteminin reddi yerine yazılı şekilde karar
verilmesinin hukuka aykırı olduğu kanaatine varılmıştır.

İtiraz yasa yolunda, açıklanması geri bırakılan mahkumiyet hükmüne
yönelik olarak inceleme yapabileceği, bu bağlamda suçun sübutu ile
unsurlarının oluşup oluşmadığının ve diğer hususların itiraz merciince
incelenebileceğ inin kabulü; aşağıda belirtilen gerekçelerle de hukuka
uygun düşmeyecek, eşitliğe ve hakkaniyete aykırı sakıncalı sonuçlar
doğmasına neden olacaktır.

Öncelikle, itiraz merciinin yukarıda belirtilen hususlar ile ilgili
olarak inceleme yapması, temyiz incelemesi yapma yetkisine sahip
Yargıtay'ın inceleme görevini üstlenmesi sonucunu doğuracaktır.
Özellikle, suçun sübutu ve niteliğinin tayininde yetkili ve görevli
hale gelecek, kasten öldürmeye teşebbüs-yaralama, zimmet-görevi kötüye
kullanma ve yağma-hırsızlık gibi suçların oluşup oluşmadığını ve
vasfını tayin eder durumda olacaktır.

Merci kararlarının kesin olması nedeniyle bu kararlar aleyhine temyiz
yasa yoluna başvurulamayacaktı r. Hukuka aykırı mercii kararları, ancak
denetim süresi içinde veya denetim sonunda hükmün açıklanması, yeni
bir hüküm kurulması veya düşme kararı verilmesi üzerine temyiz yasa
yoluna başvurulması veya kanun yararına bozma yasa yolu ile
kaldırılabilecektir. Temyiz yasa yoluna uzunca bir süre sonra
gidilebileceğ i, kanun yararına bozma yasa yolunun ise ancak ciddi
hukuka aykırılıklar için başvurulabilen etki alanı sınırlı olan
olağanüstü bir yasa yolu unutulmamalıdı r.

Ayrıca 5271 sayılı CMK'nun 271. maddesinde, kanunda aksi yazılı
olmadıkça itiraz hakkında duruşma yapılmayacağı öngörülmüştür.
Cumhuriyet savcısı ile müdafi veya vekilin dinlenmesi zorunlu olmadığı
gibi, sanığın ve katılanın dinlenilmesi öngörülmemiştir.

Yasanın 270. maddesi uyarınca itiraz mercii karar vermeden önce yazı
ile cevap vermek için itirazı, Cumhuriyet savcısı ile karşı tarafa
bildirebilecek, araştırma ve inceleme yapabileceği gibi gerek
gördüğünde bunların yapılmasını isteyebilecektir.

Madde hükümlerin incelemesinden; aksi yazılı olmadıkça itirazın
duruşma yapılmaksızın karar verileceği, takdire bağlı olarak
Cumhuriyet savcısı ile karşı tarafın dinlenebileceğ i, gerekli
araştırmalar yapıldıktan sonra karar verileceği ve itirazın kabulü
halinde itiraz konusunun esası hakkında da karar verilmesinin
öngörüldüğü ve böylece işin kesin bir biçimde sonuçlandırılması nın
amaçlandığı anlaşılmaktadır.

Yasanın 231. maddesinde de, itirazın duruşmalı olarak yapılması
öngörülmediğinden bu konudaki itirazın duruşma yapılmaksızın
inceleneceği anlaşılmaktadır. CMK'nun 271. maddesi uyarınca
gerçekleştirilen işlemin duruşmalı bir inceleme olmadığı açıktır.
Çünkü, yargılamanın asıl tarafı olan sanık ve katılanın hazır
bulunması istenmemiş, Cumhuriyet savcısı ile müdafi veya vekilin
dinlenmesi dahi zorunlu tutulmamıştır.

İtiraz merciin 5271 sayılı CMK'nun 271. maddesinde belirtilen şekilde
bir karar verebilmesi için itiraz konusunun buna uygun olması ve
itiraz konusunda karar verebilmesinin hukuken mümkün olması
gerekmektedir.

5271 sayılı Yasa, ceza yargılaması sırasında uyulacak kurallar ile
yargılama sonucu yargılama makamlarının vereceği kararların neler
olduğunu göstermiştir. Buna göre, hükümlerin yargılama yapılması
sonucu verilmesi kuraldır. Yargılama-duruş ma yapılmadan hüküm
verilmesi mümkün değildir. Yine, yargılama sonunda verilecek davayı
sonuçlandırıcı kararlar olan (hükümleri) yargılamayı yapan mahkemenin
vermesi asıldır. Yargılamayı yapan mahkeme veya hakim dışında hüküm
verecek merciiler ile haller yasada açıkça ve istisnai olarak
düzenlenmiş ve gösterilmiştir. Nitekim, halen yürürlükte bulunan
CMUK'nun 322. maddesinde, Yargıtay'ın olağan yasa yolu olan temyiz
incelemesi neticesi beraate, davanın düşmesine veya mahkumiyet
hükmünün düzeltilmesine karar verebileceği açıkça öngörülmüştür. Ancak
bu halde bile Yargıtay'ın beraat hükmü verebilmesi istisnai
niteliktedir ve ancak belirli koşullara bağlıdır. Bunlar, olayın daha
fazla aydınlanmasının gerekmemesi (f.1) ve hükümden sonra yürürlüğe
giren yeni kanun ile fiilin suç sayılmamış olmasıdır. (f.4)

Yasada belirtilen bu hal dışında, yargılamayı yapan makam dışında
olağan yasa yollarına başvuru durumunda merciin (hüküm) verebileceği
düzenlenmemiştir. Bu nedenle, itirazı inceleyen merciin yargılama
yapan makam yerine geçerek beraat kararı vermesi hukuken mümkün
değildir. Kanun koyucunun temyiz merciine ancak sınırlı hallerde
tanıdığı beraat hükmü verebilme yetkisinin, itiraz merciine hiçbir
sınırlama olmaksızın verdiği kabul edilemez.

Yasanın 231. maddesinin 10 ve 11. fıkralarında, mahkumiyet hükmünü
açıklama veya yeni bir mahkumiyet hükmü kurma ya da düşme kararı
verilmesi de yargılama yapan mahkemeye verilmiştir. Maddenin 11.
fıkrasında, <....mahkeme hükmü açıklar ... > denilmek suretiyle hükmün
duruşma yapılarak verilmesi gerektiğini ifade edilmiştir. Bu durumda,
hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı üzerine açıklanmayan
mahkumiyet kararına yönelik istem nedeniyle, mercii tarafından (henüz
hükmün açıklanmasının yapılmadığı bir aşamada) duruşma yapılmaksızın
evrak üzerinde inceleme ile beraat hükmü verilmesi hukuka uygun
olmayacaktır. Zira, denetim süresi içinde veya sonunda mahkumiyet
hükmünün açıklanması için bile duruşma yapılması koşul olarak
gösterildiği halde, bu aşamadan önceki bir dönem olan itiraz mercii
safhasında duruşma yapılmaksızın hüküm kurulması çelişki olacağı gibi,
söz konusu durum, yargılamanın duruşmalı yapılması ve hükmün de
duruşma sonunda verilmesi gerektiğine ilişkin ceza yargılamasının
temel ilkesine ve bu ilkeye paralel olarak düzenlenen CMK'nun
duruşmaya ilişkin hükümlerine aykırı olur.

Belirtilen nedenlerle, söz konusu hususların itiraz merciince
incelenebileceğ inin kabulü halinde bile; itiraz merciince hükmün
açıklanmasının geri bırakılması kararının kaldırılmasına ve gerekli
işlemlerin yapılması ve kararın verilmesi için dosyanın yargılamayı
yapan mahkemeye gönderilmesine karar vermesi gerekmektedir. İtiraz
üzerine verilen kararlar kesin olduğundan yargılamayı yapan mahkemenin
mercii kararına direnme yetkisi bulunmamaktadı r. Mercii kararı üzerine
yargılamayı yapan mahkeme duruşma açmak suretiyle davayı sonlandırıcı
nitelikteki kararı (hükmü) vermeli, böylece temyize tabi olan bu
hükümlerin temyiz incelemesinden geçirilmesi sağlanmalıdır. Mahkumiyet
hükmünün noksan kovuşturma sonucu verilmesine ilişkin istemin
incelenmesi sırasında da, mercii tarafından itiraz istemi kabul
edildiğinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı
kaldırılmalı ve noksan kovuşturmaya ilişkin işlemlerin yargılama yapan
makam tarafından yerine getirilmesi için dosya o mahkemeye
gönderilmelidir. İtiraz mercii tarafından noksan kovuşturmaya ilişkin
işlemlerin tamamlanması hukuka aykırı olur. Zira, mercii tarafından
itiraz duruşma yapılmaksızın incelenip sonuca bağlanacak, böylece
noksan kovuşturma bulunan hallerde yargılama yapılmaksızın hüküm
verilmiş olacaktır.

İtiraz mercii tarafından davanın esasına (örneğin beraate)
hükmedilmesinin doğuracağı hukuka uygun olmayan, hak ve adalet duygusu
ile bağdaşmayan sonuçlar, özellikle merciin itiraz üzerine verdiği
kararın kesin nitelikte olması nedeniyle ortaya çıkacaktır.

Öncelikle, merci kararının kesin olması nedeniyle beraat kararına
karşı olağan yasa yolu olan temyiz yasa yoluna başvurulamayacaktı r.
Böylece, CMK'nun 223. maddesi uyarınca temyize tabi olması gereken
hüküm, temyiz incelemesine tabi tutulamayacaktı r. Bu durum, bütünüyle
yasal düzenlemeye aykırıdır. Temyize tabi olan hükümlerin temyiz
merciin görevi kapsamı dışına çıkarılması, Yargıtay'ın temyiz inceleme
görevinin hukuka aykırı olarak sınırlandırılması sonucunu doğuracağı
gibi, adil yargılanma ilkesinin ihlali sonucunu da doğuracaktır. Bu
sakıncalar, merciin vereceği davanın esasını çözümleyen diğer kararlar
için de geçerlidir.

Ayrıca, merci kararının kesin olması karşısında vereceği hükmün
mahkumiyet hükmü dışında bir hüküm (beraat, düşme, ceza verilmesine
yer olmadığı, davanın reddi) olması durumunda, bu kararlar aleyhine
yalnızca Adalet Bakanlığınca kanun yararına bozma yoluna
başvurulabileceğ i gibi, bu hükümlere karşı kanun yararına bozma yoluna
gidilmesi hukuka, hak ve eşitlik ilkesine uygun kararlar verilmesini
sağlamaktan uzak olacaktır. Çünkü, davanın esasını çözümleyen
mahkumiyet dışındaki hükümler aleyhine kanun yararına bozma kararları
aleyhe sonuç doğurmayacak, hukuka aykırı olarak haklarında davanın
reddi, düşme, ceza verilmesine yer olmadığı ve beraat kararı verilen
sanıkların mahkumiyeti sağlanamayacaktı r (m.309/4-c).

Belirtilen tüm bu hususlar; CMK'nun 267 ve devamı maddelerde
düzenlenen itiraz yasa yolunun, esas itibariyle hükümlere (mahkumiyet
hükmüne) yönelik bir yasa yolu olarak düşünülmediğini ortaya
koymaktadır.

Bu itibarla, itiraz merciinin aslında temyiz incelemesi kapsamında
olan mahkumiyet hükmüne yönelik hususları itirazen inceleyebileceğ i
kabul edilse dahi, itirazın kabulü halinde, gerekli işlemlerin
yapılması ve nihai kararın verilmesi için dosyayı yargılama yapan
mahkemeye gönderme kararı vermekle yetinmesi gerektiği, davayı
sonuçlandıran bir karar (hüküm) vermemesinin isabetli olacağı
düşünülmüştür.> görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurarak;

1- Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 18.11.2008 gün ve 2008/15822-20920
sayılı bozma kararının kaldırılmasına, Edirne 1. Sulh Ceza
Mahkemesinin 13.05.2008 gün ve 2008/118-432 sayılı kararının temyiz
edilmesi nedeniyle kesinleşmemesi ve Edirne 2. Asliye Ceza
Mahkemesinin 17.06.2008 tarih ve 2008/149 müteferrik sayılı kararının
hukuken geçersiz olması nedeniyle Adalet Bakanlığının kanun yararına
bozma isteminin reddine, Edirne 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 13.05.2008
gün ve 2008/118-432 sayılı kararının temyiz incelemesi yapılmak üzere
tebliğname düzenlenmesi için dosyanın Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığına tevdiine karar verilmesi,

2- Kabule göre ise, Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 18.11.2008 gün ve
2008/15822-20920 sayılı bozma kararının kaldırılmasına, itiraz
merciinin suçun sübutu ve unsurları yönünden de inceleme yaparak
itirazın kabulüne karar vermesinin isabetli olduğu, ancak yargılamayı
sonlandırıcı beraat kararını veremeyeceği, gerekli kararın verilmesi
için dosyayı Edirne 1. Sulh Ceza Mahkemesine gönderilmesine karar
vermesi gerektiği gerekçesiyle Edirne 2. Asliye Ceza Mahkemesinin
17.06.2008 tarih ve 2008/149 müteferrik sayılı kararının 5271 sayılı
CMK'nun 309. maddesi uyarınca yasa yararına bozulmasına karar
verilmesini talep etmiştir.

Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Yargıtay Ceza Genel
Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara
bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA

CEZA GENEL KURULU KARARI

Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararı itiraz üzerine
inceleyen mercii tarafından, esasa yönelik yapılan incelemede, hükmün
açıklanmasının geri bırakılması kararı kaldırılarak, sanığın beraatına
karar verilen somut olayda, Özel Daire ile Yargıtay C. Başsavcılığı
arasında çözümlenmesi gereken hukuki uyuşmazlıklar;

1- Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı
başvurulabilecek yasa yolunun itiraz mı, yoksa temyiz mi olduğu,

2- Merciince, suçun sübutu ve nitelendirilmesi konularında (esasa
ilişkin) değerlendirme yapılıp yapılamayacağı, açıklanmayan hükmün
içeriğindeki hukuka aykırılıkların bu yolla denetlenip
denetlenemeyeceğ inin belirlenmesi noktalarında toplanmaktadı r.

Uyuşmazlık konularında sağlıklı bir çözüme ulaşılabilmesi için
öncelikle hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun niteliği ve
uygulanma koşullarının incelenmesinde yarar bulunmaktadır.

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, hukukumuzda ilk kez
5395 sayılı Çocuk Koruma Yasasının 23. maddesi ile çocuklar hakkında,
19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Yasanın 23.
maddesiyle 5271 sayılı Yasanın 231. maddesine eklenen 5-14. fıkralar
ile de büyükler için kabul edilmiş, aynı Yasanın 40. maddesiyle 5395
sayılı Yasanın 23. maddesi değiştirilmek suretiyle, denetim
süresindeki farklılık hariç olmak koşuluyla, çocuk suçlular ile
yetişkin suçlular hükmün açıklanmasının geri bırakılması açısından
aynı koşullara tabi kılınmıştır.

Yetişkin sanıklar yönünden başlangıçta şikâyete bağlı suçlarla sınırlı
olarak, hükmolunan bir yıl veya daha az süreli hapis veya adli para
cezası için kabul edilen bu müessese, 08.02.2008 tarihinde yürürlüğe
giren 23.01.2008 gün ve 5728 sayılı Yasanın 562. maddesi ile 5271
sayılı Yasanın 231. maddesinin 5 ve 14. fıkralarında yapılan
değişiklik ile hükmolunan iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli
para cezaları için uygulanabilir hale getirilmiş, şikâyete bağlı
suçlarla sınırlı olarak uygulanan bu müessese Anayasanın 174.
maddesinde güvence altına alınan İnkılâp Kanunlarında yer alan suçlar
ayrık olmak üzere, tüm suçları kapsayacak şekilde düzenlenmiştir.

Sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç
doğurmamasını ifade eden hükmün açıklanmasının geri bırakılması
kurumu, doğurduğu sonuçlar itibariyle karma bir özelliğe sahiptir.

Nitekim, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 19.02.2008 gün ve 346-25
sayılı kararında da bu husus; <Sanık hakkında kurulan mahkûmiyet
hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu
sonuçlar itibariyle karma bir özelliğe sahip bulunan hükmün
açıklanmasının geri bırakılması kurumu, denetim süresi içinde kasten
yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması
halinde, geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak kamu davasının
5271 sayılı CYY'nın 223. maddesi uyarınca düşürülmesi sonucu
doğurduğundan, bu niteliğiyle sanık ile devlet arasındaki cezai
nitelikteki ilişkiyi sona erdiren düşme nedenlerinden birisini
oluşturmaktadı r. Müessesenin yargılama yasasında düzenlenmiş bulunması
da onun karma niteliğini değiştirmez> denilmek suretiyle de açıkça
vurgulanmıştır.

Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının koşulları;

a) Suça ilişkin koşullar;

1- Yapılan yargılama sonucu hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az
süreli hapis veya adli para cezası olması, bu değerlendirme, yeni
sistemde cezaların içtimaı müessesine yer verilmemesi nedeniyle, her
suç yönünden hükmedilen ceza miktarı dikkate alınmak suretiyle
yapılacak, sanığın birden fazla suçtan mahkûmiyeti halinde, bu
mahkûmiyetlerin toplamı nazara alınmayacak, ancak bu olgular sanığın
suç işleme hususundaki eğilimi yönünden değerlendirilebilece ktir.

2- Suçun, Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan İnkılâp
Yasalarında yer alan suçlardan bulunmamalıdır.

b) Sanığa ilişkin koşullar;

1- Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış olması;

2- Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen
iade, suçtan önceki hale getirme veya tamamen giderilmesi
gerekmektedir.

3- Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve
davranışları göz önünde bulundurularak, sanığın yeniden suç
işlemeyeceği hususunda kanaate ulaşılması gerekmektedir.

Tüm bu koşulların bulunması halinde, mahkemece hükmün açıklanmasının
geri bırakılmasına karar verilebilecek ve sanık beş yıl süreyle
denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulacaktır.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konularının incelenmesinde;

1- Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı
başvurulabilecek yasa yolu, itiraz mıdır, yoksa temyiz midir?

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması isteminin reddine karar
verilmesi halinde hüküm varlık kazanacağından, koşulların varlığı
halinde bu hükme karşı başvurulabilecek yasa yolunun temyiz olduğu
konusunda bir duraksama bulunmamaktadı r.

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı başvurulabilecek
yasa yolu ise, 5271 sayılı CYY'nın 231. maddesinin 12. fıkrasında
açıkça, "itiraz" olarak belirtilmiştir.

Yargıtay C. Başsavcılığı itirazında, hükmün açıklanmasının geri
bırakılmasının konusunu oluşturan suçun, sübutu veya
nitelendirilmesinde hataya düşüldüğünden bahisle yapılan başvuruların
temyiz niteliğinde olduğu ileri sürülmektedir.

Suç niteliğine yönelik başvurunun temyiz olarak değerlendirilmesi
gerektiği yönündeki görüşün kaynağını 4616 sayılı Yasa ile ilgili
yargısal kararlar oluşturduğundan, bu kararların konuya ilişkin çözüm
tarzının gerekçelerini incelemekte yarar bulunmaktadır.

4616 sayılı Yasada, bu yasa uyarınca verilen kararlara karşı
başvurulacak yasa yolunun belirlenmemesi ve verilen kararın hüküm
niteliğinde bulunmaması karşısında, verilen kararın durma kararı
niteliğinde olduğu ve 17.12.1930 gün ve 23/31 sayılı İçtihadı
Birleştirme Kararı uyarınca, durma kararlarına karşı başvurulacak yasa
yolunun da itiraz olduğu yargısal kararlarda kabul edilmiş, ancak
başvurunun, suçu 4616 sayılı Yasa kapsamı dışına çıkaracak hususlara
ilişkin olması halinde ise yasal bir düzenleme bulunmaması nedeniyle
istem temyiz olarak değerlendirilmiş tir.

Görüldüğü gibi 4616 sayılı Yasadaki temyiz ve itiraz ayrımının
dayanağı bu konuda yasal bir düzenleme bulunmaması ve bu düzenlemenin
hukuki niteliğindendir. Oysa 5271 sayılı Yasanın 231. maddesinde
düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, durma kararı
niteliğinde değildir. Ceza Genel Kurulunun 19.02.2008 gün ve 346-25
sayılı kararında da vurgulandığı üzere bu karar <koşullu bir düşme
kararı> niteliğinde olup, anılan maddede yasa yolu da açıkça itiraz
olarak öngörülmüştür. Koşulların gerçekleşmesi halinde 5271 sayılı
Yasanın 223. maddesinde belirtilen düşme kararı verileceğinden ancak
bu aşamada hükümlere ilişkin yasa yolu olan, temyiz yasa yoluna
başvurulabileceğ i kabul edilmiştir.

Öte yandan, yargılama sistemimizde temyiz yasa yolu, yalnızca hükümler
bakımından kabul edilmiştir. Hükümler ise 5271 sayılı CYY'nın 223.
maddesinde sınırlı olarak sayılmış olup, hükmün açıklanmasının geri
bırakılması kararları bunlar arasında yer almadıklarından hüküm
niteliğinde de değildir.

Ceza yargılamasında yasa yolu, tarafların istemlerine göre değil,
yasanın sistematiği ve normları dikkate alınarak belirlenmelidir.
Yasada, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı
başvurulabilecek yasa yolu hiçbir istisnaya yer vermeksizin açıkça
itiraz olarak belirtilmiş olmakla, Yasanın öngörmediği bir istisnayı
yargı kararları ile yaratmak, suçun niteliği veya sübuta yönelik
başvuruların, yasa yolunu temyiz olarak değiştireceğini kabul etmek
olanaksızdır.

Bu itibarla Yargıtay C. Başsavcılığının, hükmün açıklanmasının geri
bırakılmasının konusunu oluşturan suçun, sübutu veya
nitelendirilmesinde hataya düşüldüğünden bahisle yapılan başvuruların
temyiz niteliğinde olduğuna ilişkin itiraz nedeni yerinde değildir ve
reddine karar verilmelidir.

2- Merciince, suçun sübutu ve nitelendirilmesi konularında (esasa
ilişkin) değerlendirme yapılabilir mi, hükmün içeriğindeki hukuka
aykırılıklar bu yolla denetlenebilir mi?

5271 sayılı CYY'nın 271. maddesi uyarınca, mercii tarafından kural
olarak evrak üzerinde ve duruşmasız olarak inceleme yapılabilir.

Somut olayda, merciince evrak üzerinde inceleme yapılmış ve kanıt
değerlendirmesine girilerek kanıtların, görevi savsama suçunun sübutu
için yeterli olmadığı kabul edilip, sanık hakkında beraat kararı
verilmiştir. Merciince evrak üzerinde inceleme yapılabildiğinden,
itiraza konu karar yönünden yapılacak inceleme de ancak 231. maddenin
objektif koşullarının belirlenmesi ile ilgili sınırlı bir inceleme
olmalıdır. Duruşmada kanıtlarla doğrudan temas etme olanağı bulunmayan
merciin, kanıt değerlendirmesi yaparak yeni bir hüküm tesisi, itiraz
kurumunun niteliğine aykırı olacaktır. İtiraz merciince, hükmün
açıklanmasının geri bırakılmasının koşullarının bulunup bulunmadığına
ilişkin bir değerlendirme yapılmadan, bu karara konu olan ve 231.
maddenin 5. fıkrası uyarınca henüz hukuki varlık kazanmamış olan
hükmün değerlendirilmesi, 231 ve 271. maddelerdeki düzenlemelere
aykırıdır. İtiraz merciince, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına
ilişkin karar, 231. maddenin 6. fıkrasında yer alan suça ve sanığa
ilişkin objektif uygulama koşullarının var olup olmadığı ile sınırlı
olarak yapılmalıdır. Özel Dairece, mercii kararının bu yönde
değerlendirilerek, beraat kararı verilmesinin yasaya aykırı bulunması
sonucunda bozulmasına karar verilmesi isabetlidir.

Bu itibarla Yargıtay C. Başsavcılığının, merciince esasa yönelik
inceleme yapılabileceğine ilişkin itiraz nedeni yerinde değildir ve
reddine karar verilmelidir.

Çoğunluk görüşüne katılmayan Kurul Başkanı ve Üyeler ise, <Belli
koşulları taşıyan mahkumiyet hükümlerinin, 231. maddede belirtilen
objektif ve subjektif koşulların gerçekleşmesi halinde hükmün
açıklanmasının geri bırakılması kararına konu olacağı nazara
alındığında, itiraz merciince, hükmün açıklanmasının geri bırakılması
kararının koşulların gerçekleşip, gerçekleşmediğinin belirlenebilmesi
için öncelikle buna dayanak teşkil eden hükmü, bu müessese ile bağlı
olarak tüm yönleriyle (esastan) inceleme zorunluluğu bulunmaktadır.
Nitekim öğretide de aynı görüş vurgulanmıştır. Bu nedenle Yargıtay C.
Başsavcılığının ikinci itiraz nedeni yerinde olduğundan kabulüne karar
verilmesi gerekir.> görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.

Sonuç: Açıklanan nedenlerle,

1- Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının REDDİNE,

2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C. Başsavcılığına
TEVDİİNE, 03.02.2009 günü, birinci uyuşmazlık nedeni yönünden
oybirliği ile, ikinci uyuşmazlık nedeni yönünden ise oyçokluğuyla
karar verildi. (¤¤)
Old 02-09-2009, 16:52   #2
Tractatus

 
Varsayılan

HAGB kararı temyiz edilemez ama itiraz yolu açıktır ama itiraz başvurusu şeklen incelenir yani HAGB şartları var mı vb. Esasa girilmez.
Old 06-09-2009, 21:11   #3
Av. Evrim Deniz

 
Varsayılan

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı temyiz yolu açık değildir.Üst mahkemeye şekli itiraz yapılabilir ancak hüküm daha sonra açıklanırsa;(sanığın 5 yıl içinde suç işlemesi halinde)hükmün açıklanmasından itibaren,karar temyiz süresi içerisinde temyiz edilebilir.
Old 29-09-2009, 19:11   #4
Nescan

 
Varsayılan

Sevgili arkadaşlarım, HAGB kararına karşı temyiz yolunun kapalı olduğunu, itirazında esasa ilişkin yapılamayacağını biliyorum. Konu başlığının altındaki YİBK da denetim süresi boyunca esas incelemesinin yapılmamasının, belki beraat etmesi gereken kişi içi hak ihlali olabileceği belirtilmiş. Denetim süresi içerisinde temyiz başvurusu yapabilmek için bir yöntem bulunabilirmi onu tartışmak istedim
Old 04-10-2009, 20:34   #5
AV.Onur BÜKÜLMEZ

 
Varsayılan Temyiz Başvusu Yapılamaz;Ancak

Yerel Mahkemenin verdiği "Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması" kararına karşı kanunumuz temyiz yolunu kapatmıştır,ancak itiraz yolu açıktır.İtiraz mercii ise;Kararı veren mahkemeye en yakın Ağır Ceza Mahkemesi Başkanşlığıdır.Bu müesese gereği fail 5 yıl içerisinde tekrar suç işlememesi halinde hiç suç işlememiş gibi olacaktır.Ancak fail 5 yıl içerisinde suç işlerse o taktirde Geri Bırakılmış karara karşı temyiz yolu açılır.
Old 05-10-2009, 14:25   #6
Av.Özgür KARABULUT

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan AV.Onur BÜKÜLMEZ
Yerel Mahkemenin verdiği "Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması" kararına karşı kanunumuz temyiz yolunu kapatmıştır,ancak itiraz yolu açıktır.İtiraz mercii ise;Kararı veren mahkemeye en yakın Ağır Ceza Mahkemesi Başkanşlığıdır.Bu müesese gereği fail 5 yıl içerisinde tekrar suç işlememesi halinde hiç suç işlememiş gibi olacaktır.Ancak fail 5 yıl içerisinde suç işlerse o taktirde Geri Bırakılmış karara karşı temyiz yolu açılır.

Sayın Onur Bey;

Verdiğiniz cevap için ellerinize sağlık diyorum ancak Sayın Nescan'ın ikinci mesajına dikkatlice bakarsak, ilk mesajla sorulmak ve tartışılmak istenen mevzuun "Temyiz mi? - İtiraz mı?" olmadığını:

Alıntı:
Yazan nescan
Sevgili arkadaşlarım, ...

Konu başlığının altındaki YİBK da denetim süresi boyunca esas incelemesinin yapılmamasının, belki beraat etmesi gereken kişi içi hak ihlali olabileceği belirtilmiş. Denetim süresi içerisinde temyiz başvurusu yapabilmek için bir yöntem bulunabilirmi onu tartışmak istedim
olduğunu görebiliriz.

Ceza konusunda iyi değilim. Bilgisi ve düşüncesi olan arkadaşlar için dikkat çekmek istedim.

Saygılar...
Old 05-10-2009, 15:54   #7
S.Orhan

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan AV.Onur BÜKÜLMEZ
Yerel Mahkemenin verdiği "Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması" kararına karşı kanunumuz temyiz yolunu kapatmıştır,ancak itiraz yolu açıktır.İtiraz mercii ise;Kararı veren mahkemeye en yakın Ağır Ceza Mahkemesi Başkanşlığıdır.Bu müesese gereği fail 5 yıl içerisinde tekrar suç işlememesi halinde hiç suç işlememiş gibi olacaktır.Ancak fail 5 yıl içerisinde suç işlerse o taktirde Geri Bırakılmış karara karşı temyiz yolu açılır.


Sayın Bükülmez, itiraz mercii kararı veren mahkemeye en yakın Ağır Ceza Mahkesi değil, bir üst mahkemedir.
Sanık denetim süresi içerisinde suç işlediği takdirde mahkumiyet hükmü açıklanacağından temyize tabi olacaktır.Ayrıca suç işlenmemesi nedeniyle verilecek düşme kararı da temyize tabidir.
Sayın Nescan'ın sorusuna gelince:Yeni bir düzenleme olmadığı sürece Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması kararını denetim süresi içerisinde temyiz etmek şu aşamada mümkün değildir.
Saygılarımla.
Old 05-10-2009, 18:10   #8
AV.Onur BÜKÜLMEZ

 
Varsayılan

Değerli meslektaşlarım;Demek istediğim Yerel Mahkememnin "Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması"kararına karşı olağan kanun yolu olarak ilk başta İtiraz Yolu işletilmeden,Temyiz Yoluna gidilemeyeceğini söylemekti.Bunda bir yanlışlık olduğunu düşünmüyorum.Bu bilgiyi olaya göre belirtmeden,genel olarak belirttim.İtiraz Mercii konusunda ise bir bilgi karışması sonucu,hata yaptığım doğrudur.Üst derece Mahkemesine itiraz edilebilir.
Old 06-10-2009, 19:36   #9
Kemal Yıldırım

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Nescan
Sevgili arkadaşlarım, HAGB kararına karşı temyiz yolunun kapalı olduğunu, itirazında esasa ilişkin yapılamayacağını biliyorum. Konu başlığının altındaki YİBK da denetim süresi boyunca esas incelemesinin yapılmamasının, belki beraat etmesi gereken kişi içi hak ihlali olabileceği belirtilmiş. Denetim süresi içerisinde temyiz başvurusu yapabilmek için bir yöntem bulunabilirmi onu tartışmak istedim

Maalesef HAGB kararının herhangi bir şekilde temyizi mümkün değildir. Daha önce meslektaşların da ifade ettiği gibi üst derece mahkemesine itiraz yolu açık olup, itiraz mercii HAGB kararını şeklen incelemekte ve işin esasına girmemektedir.

Yine daha önce ifade edildiği gibi beraat kararı verilmesi gereken bir dosya da HAGB kararı verildiği takdirde bu karar temyiz edilemeyecek ve sanığın sonuçta mahkumiyeti ile neticelenecektir.

Konuya ilişkin düzenlemede değişiklik yapılması gerektiği kanısındayım. Yalnızca HAGB kararına karşı çıkılmakta ise yine itiraz yoluna başvurulması, aksi halde yani kararın esasına ilişkin bir itiraz söz konusu ise temyiz edilebilmesi gibi bir düzenlemenin yapılması yerinde olacaktır.

Saygılarımla..
Old 07-10-2009, 09:58   #10
AV.Onur BÜKÜLMEZ

 
Varsayılan Değişmesi Gerekir

Evet Bende Kemal Bey gibi "Hükmün açıklanmasının Geri Bırakılması"müesesesinde yeni düzenleme yaparak değişikliğe gidilmesi kanaatindeyim.Zira bu karara İtiraz yoluna gidilebilse de;Mahkeme sadece şartların oluşup oluşmadığı yönünde usuli bir inceleme yapıp esasa girmiyor.
Old 08-10-2009, 23:50   #11
Ufuk İsbir

 
Varsayılan

itirazın hem esasa hemşekle girmesi gerekirki bukadar birbirinin üzerinde denetleme şeklinde kurulmuş adalet sisteminin anlamı olsun vede hakkaniyete uysun... şayet mahkemelerimiz hep doğru kararı veriyor olsaydı yaşanan hadiselere karşı , bukadar temyiz ve üst inceleme ve dahi yargıtaya gerek olmazdı vede bukadar yargıtaydan bozulup geri dönen dosya olmazdı.. mahkumiyet verilen hallerde hata yapılabileceği göz önüne alınmıştırki yargıtay vardır daireleri onlar olmadı genel kurulu v.s yapılar oluşturulmuştur... ya hakkında hagb kararı verilen kişi gerçektende suçsuzsa ... eksik işlem varsa, hakkı beraat ise , bazı olaylar ise bi takım çekinceler sebebiyle esasa ilişkin üst mahkemelerin denetimi dışına çıkarılarak konu hagb durumuna düşülürse ozaman ne olacak...

ayrıca disiplin hukuku bakımındanda garip bir durum doğmaktadır zira sanık 5 yıl suç işlemesse hiç suç işlememiş sayılacak denmektedir... bir memur disiplin suçu işlediği iddiasıyla kurumunca ceza aldığında konu aynı zamanda adli boyutluysa adli yargılamada yapılmaktadr ve adli yargılama esnasında beraat alan memurun disiplin cezası da ortadan kalkmakta ve silinmektedir.. peki bu durumda gerçekten beraati gerektiren bir durumu varsa memurun hagb uygulandığında durum ne olacaktır cezası aynen kalacakmıdır yoksa oda silinecekmidir ve 5 yıl sonunda hiçbir suç işlemesse suçsuz sayılacak denmektedir,, peki bu durum disiplin hukukuna nasıl sirayet edecektir anlaşılamamaktadır... 5 yılı temiz geçirirse suç işlememiş sayılması gerektiğinden verilen disiplin cezasınında silinmesi mi gerekecektir... mahkeme kararlarına hagb durumlarında itirazın kapatılması ise adil yargılanma hakkının ihlali gibi bir durum doğuracağı kanaatindeyim ...
Old 21-03-2012, 14:27   #12
esra sara

 
Olumlu

merhaba arkadaşlar,uzun süre önce açılmış bir konu ama ben yeni gördüm. bahsettiğiniz husus benim de kafamı kurcalamakta. ben böyle bir durumda temyiz başvurusu yapılabileceği kanaatindeyim. bizler hukukçuyuz, kanunlarda yer alan ve uygulamada aleyhe durum yaratabilecek hususları ileri sürmeliyiz. söz konusu kanun maddesi uygulandığında Yargıtay kararında da belirtilen aleyhe durumlar ortaya çıkabilmektedir. hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını düzenleyen kanun maddesinde amaç, yalnızca hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı temyiz yoluna başvurulamamasıdır. oysa ortada bir mahkumiyet kararı bulunmaktadır. bu kararın bir süreliğine dahi olsa temyiz incelemesi dışında bırakılması hukuka aykırıdır. bu karar da diğer mahkumiyet kararlarıyla eş değerdir. burada fark yalnızca bu mahkumiyet hükmünün açıklanmasının geri bırakılmasıdır. hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin farklı bir kanun yolu öngörülebilir. ancak verilen mahkumiyet kararının nitelik olarak diğer mahkumiyet kararlarından farklı olmaması nedeniyle, temyiz incelemesi dışında bırakılmasının yerinde olmadığı kanaatindeyim. ben de burada bir soru sormak istiyorum: verilen mahkumiyet kararına karşı temyiz yolunun açık olması gerektiğini savunduğumuza göre, olağanüstü kanun yollarının da açık olacağını savunmamız gerekmiyor mu? yani bir mahkumiyet kararı karşısında yapabileceğimiz her şeyi burada da yapabilir miyiz? ben yapabileceğimiz kanaatindeyim. farklı düşünceleri olanlar da gerekçeleriyle beni aydınlatabilirse sevinirim...
Old 26-03-2012, 09:41   #13
primavera

 
Varsayılan

hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının temyizi mümkün olmayıp itiraz edilebilir. ancak hükmün açıklnması krarı verilmesi istenip istenmediği karar verilmeden önce sorulduğundan itiraz da genellikle sonuçsuz kalmaktadır. hakimlerin hemen her kararında hükmün açıklanması vermesi de bence hakimlerin kolaya kaçmasıdır. bir çok dosyada "mademki aksi halde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını istiyor bu işte bir iş var o zaman beraat vermeyeyim" düşüncesi olduğunu düşünüyorum.
Old 10-04-2012, 15:46   #14
Baris.Ozkan

 
Varsayılan

Açıklanması geri bırakılan mahkumiyet hükmüne karşı denetim süresi içinde sadece itiraz yoluna başvurulabilir ancak;

a)Sanığın, denetim süresi içinde kasıtlı bir suçtan mahkum olması veya denetimli serbestlik yükümlülüklerine aykırı davranması halinde, açıklanması geri bırakılan hüküm, mahkeme tarafından açıklanır.Açıklanan bu mahkumiyet hükmü teyize tabidir.

b) Sanığın, denetim süresi içinde kasıtlı bir suçtan mahkum olmaması veya denetimli serbestlik yükümlülüklerine aykırı davranmaması halinde ise davanın düşürülmesine karar verilir.

Her iki halde de, denetim süresi içinde sanığı sorumluluk altına sokan bir hal yoktur.Sanığın hak arama özgürlüğüne bir kısıtlama getirildiği kanaatinde değilim.Açıklanması geri bırakılan hükmümden dolayı sanık hakkındaki mahkumiyet kararının açıklaması için sanığın kasıtlı bir suçtan mahkum olması veya denetimli serbestlik yükümlülüklerine aykırı davranması gerekmektedir.Bu halde de sanığın açıklanan hüküme karşı temyiz hakkı mevcuttur.
Başka bir deyişle, sanığın, açıklanması geri bırakılan hüküm nedeniyle, denetim süresi içinde,hakkını aramasını gerektirecek (denetim yükümlülüklerinden başka) bir yaptırım yoktur.Sanık, denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işlerse,açıklanması geri bırakılan hükmün açıklamasıyla mağduriyetinin doğduğunu, hükmün usul ve yasaya aykırı olduğunu düşünüyorsa pekala söz konusu hükmü temyiz edebilir.
Old 01-12-2012, 06:37   #15
Özkan Atalay

 
Varsayılan

sayın esra esra hagb kararı mahkumiyet kararı değildir. mahkeme kararı veriyor ancak hükmü açıklamıyor. denetim süresi içerisinde sanık yeni bir suç işlemez ise bu kararda ortadan kalkıyor. örneğin erteleme kararı mahkumiyettir. ancak hagb kararı mahkumiyet kararı değildir. sanık denetim süresini doldurmadan yeni bir suç işlerse o zaman mahkeme yeniden görülüyor hüküm açıklanıyor. açıklanan bu hükümde genel temyiz kuralları çerçevesinde temyiz edilebilir. kısacası hagb kararı askıda bir karardır ve sanık denetim süresi içerisinde suç işlemezse mutlak butlanla yok hükmündedir.hukuksal anlamı da şudur: Olan olay hiç olmamış kabul edilir.saygılarımla
Old 12-08-2013, 18:26   #16
libidomaxy

 
Varsayılan Hagb Kesinlikle Bir Hükümdür Ve Temyiz Edilebilmelidir.

Menfi Tespit Davasi Sirasinda Sunulan Belgeye Sahtecilik Iddiasiyla Itiraz Edildi. Savci Kendince Şüphe Var Dedi Ve Iddianame Hazirladi Ve Ceza Mahkemesinde Dava Açildi. Şimdi Bu Dava Sonucunda Berat Karari Verilmesi Ile Hükmün Açiklanmasinin Geri Birakilmasi Karari Verilmesinin, Menfi Tespit Davasini Etkileme Yönünden Sanik Açisindan Bir Fark Oluşturup Oluşturmayacağnı söylemek mümkün müdür ? bu hususta Bilgilerinizi Almak Isterim.
Old 12-08-2013, 21:24   #17
Emre Can

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Özkan Atalay
sayın esra esra hagb kararı mahkumiyet kararı değildir. mahkeme kararı veriyor ancak hükmü açıklamıyor. denetim süresi içerisinde sanık yeni bir suç işlemez ise bu kararda ortadan kalkıyor. örneğin erteleme kararı mahkumiyettir. ancak hagb kararı mahkumiyet kararı değildir. sanık denetim süresini doldurmadan yeni bir suç işlerse o zaman mahkeme yeniden görülüyor hüküm açıklanıyor. açıklanan bu hükümde genel temyiz kuralları çerçevesinde temyiz edilebilir. kısacası hagb kararı askıda bir karardır ve sanık denetim süresi içerisinde suç işlemezse mutlak butlanla yok hükmündedir.hukuksal anlamı da şudur: Olan olay hiç olmamış kabul edilir.saygılarımla

Şu söylediğiniz yorumla ceza mahkemesi kararlarının yok hükmünde sayılmasının uzaktan yakından alakası yok.5 sene uslu durulursa yalnızca düşme kararı verilir.Soruya gelince hagb verilmez ya da verilir ancak itiraz mercii hagb'yi itiraz üzerine kaldırır neticesinde de mahkumiyet açıklanırsa ancak o zaman temyize gidilebilir.Süre tutum dilekçesi verilirse gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 7 gün içinde temyize başvurulabilir.
Old 20-09-2013, 21:58   #18
ultimatemaster

 
Varsayılan

Kişi hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını isteyip istememe hakkına sahiptir. Bu seçimi sonucunda geri bırakılma kararına karşı temyiz söz konusu değildir. Hak kaybı da bulunmamaktadır, hüküm açıklandığı andan itibaren temyiz etmesi mümkündür. Bitmemiş bir yargılamada temyiz mümkün değildir. Sonuçta denetim süresinde de yargılamanın aslında uykuya benzer bir durumda olduğu düşünülmelidir.
Old 10-07-2015, 15:58   #19
Av. Evrim Deniz

 
Varsayılan

Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına itiraz halinde, mahkemeler itirazı yalnızca şeklen değerlendiriyor ancak esasa ilişkin karar vermiyorlardı. aşağıdaki kararla yeni karşılaştım ve paylaşmak istedim. bu karara göre HAGB kararına itiraz halinde, itiraz mahkemesi esasa ilişkin değerlendirme yapabilir.

YARGITAY

13. CEZA DAİRESİ

E. 2014/32524

K. 2014/37202

T. 29.12.2014

• ELEKTRİK ENERJİSİ HAKKINDA HIRSIZLIK ( Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararının Verildiği Tarihte Sanıkların Kurum Zararını Tamamen Tazmin Ettiği - Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasına Dair Yapılan İtirazın Kabulü Sonrası Yeniden Dosyayı Ele Alan Mahkemenin Ceza Verilmesine Yer Olmadığına Karar Vermesi Gerektiği )

• HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASI KARARINA İTİRAZ ( Merciinin Suça ve Sanığa İlişkin Objektif Uygulama Koşullarının Var Olup Olmadığı ve Hem Maddi Hem de Hukuki Anlamda İşin Esasına Girmek Suretiyle Aykırılık Görmesi Halinde Sadece Gerekçesini Göstermek Suretiyle İtirazı Kabul Edip Başkaca Bir İşlem Yapmaksızın Mahkemesine Göndermesi Gerektiği - Elektrik Enerjisi Hakkında Hırsızlık )

• İTİRAZ MERCİİNİN YETKİSİ ( Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararına Karşı Yapılan İtiraz Üzerine Merciince Esasa Müessir İnceleme Yapılabileceği/Suç Niteliğinin Değiştiğine Yönelik Başvuruların da İtiraz Merci Tarafından Değerlendirilebileceği - İtiraz Merciinin Görevli Mahkemenin Yerine Geçerek Hükmü Açıklayamayacağı )

• ZARARIN TAZMİN EDİLMESİ ( Elektrik Enerjisi Hakkında Hırsızlık/Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararının Verildiği Tarihte Sanıkların Kurum Zararını Tamamen Tazmin Ettiği - İtirazın Kabulü Sonrası Yeniden Dosyayı Ele Alan Mahkemenin Ceza Verilmesine Yer Olmadığına Karar Vermesi Gerektiği )

5237/m.163

5271/m.231,267,271

6352/m.Geç.2

ÖZET : Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı yapılan itiraz üzerine merciince esasa müessir inceleme yapılabileceği gibi, suç niteliğinin değiştiğine yönelik başvurular da itiraz merci tarafından değerlendirilebilir. İtiraz merciinin, görevli mahkemenin yerine geçerek hükmü açıklaması mümkün değildir. İtiraz merci CMK'nın 231. maddesinin 6. fıkrasında yer alan suça ve sanığa ilişkin objektif uygulama koşullarının var olup olmadığı ve hem maddi hem de hukuki anlamda işin esasına girmek suretiyle aykırılık görmesi halinde sadece gerekçesini göstermek suretiyle itirazı kabul edip başkaca bir işlem yapmaksızın mahkemesine göndermeli; yeniden dosyayı ele alan hâkim ise itirazın kabulü gerekçesi ile sınırlı kalarak görevsizlik, düşme ya da ceza verilmesine yer olmadığına şeklinde karar vermek suretiyle sınırlı olarak hükmü değiştirebilmelidir. Somut olayda, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verildiği tarihte sanıkların kurum zararını tamamen tazmin ettikleri anlaşıldığından, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair yapılan itirazın kabulü sonrası yeniden dosyayı ele alan mahkemenin 6352 sayılı Kanun'un geçici 2/2. maddesi gereğince ceza verilmesine yer olmadığına karar vermesi gerekir.

DAVA : Dosya incelenerek gereği düşünüldü:

KARAR : Elektrik enerjisi hakkında hırsızlık suçundan sanıklar Erdal, Canan ve Hüseyin'in, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun'un 84. maddesi ile değişik 163/3, 168/5 ve 62/1. maddeleri gereğince 6 ay 20 gün hapis cezası ile ayrı ayrı cezalandırılmalarına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231/5. maddesi gereğince hükümlerin açıklanmasının geri bırakılmasına dair, Kuşadası 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 19.07.2012 tarihli ve 2011/491 esas, 2012/544 sayılı kararına karşı sanık Canan tarafından yapılan itirazın reddine ilişkin, Söke 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 22.10.2012 tarihli ve 2012/143 değişik iş sayılı kararını müteakip, katılan kurum vekili tarafından lehine vekalet ücretine hükmedilmemesine yönelik yapılan itirazın reddine dair, Söke 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 26.03.2014 tarihli ve 2014/232 değişik iş sayılı karar aleyhine Yüksek Adalet Bakanlığınca verilen 17.07.2014 gün ve 2014/14751/49348 sayılı kanun yararına bozma talebine dayanılarak dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 04.09.2014 gün ve 2014/281852 sayılı tebliğnamesiyle 2. Ceza Dairesine gönderildiği, ilgili dairenin de 15.10.2014 tarih ve 2014/29574 esas ve 2014/23500 sayılı görevsizlik kararı ile dairemize gönderdiği kanun yararına bozma isteyen tebliğnamenin incelenmesinde;

1- ) Kuşadası 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 19.07.2012 tarihli ve 2011/491 esas, 2012/544 sayılı kararı yönünden, sanıklar Erdal ve Hüseyin haklarında karar tarihinde yürürlükte bulunan 6352 sayılı Kanun'un geçici 2/2. maddesi gereğince zararı soruşturma aşamasında tamamen tazmin ettikleri dikkate alındığında mahkumiyet kararı verilmemesi gerektiği gözetilmeksizin, aleyhlerine sonuç doğuracak şekilde ayrı ayrı hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesinde,

2- ) Söke 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 22.10.2012 tarihli ve 2012/143 değişik iş sayılı kararı yönünden, merciince itiraz incelemesinin Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 22.01.2013 tarihli ve 2012/10-534 esas, 2013/15 sayılı kararında da belirtildiği üzere 5271 sayılı Kanun'un231. maddesindeki koşulların oluşup oluşmadığının yanı sıra suçun sübutuna ilişkin de incelenmesi gerekeceğinden, sanık Canan'ın itirazları doğrultusunda, sanığın karar tarihinde yürürlükte bulunan 6352 sayılı Kanun'un geçici 2/2. maddesi gereğince zararı soruşturma aşamasında tamamen tazmin ettiği dikkate alındığında mahkumiyet kararı verilmemesi gerektiği gözetilmeksizin, aleyhine sonuç doğuracak şekilde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi nedeniyle itirazın kabulü yerine reddine karar verilmesinde,

3- ) Söke 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 26.03.2014 tarihli ve 2014/232 değişik iş sayılı kararı yönünden, merciince itiraz incelemesinin Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 22.01.2013 tarihli ve 2012/10-534 esas, 2013/15 sayılı kararında da belirtildiği üzere 5271 sayılı Kanun'un231. maddesindeki koşulların oluşup oluşmadığının yanı sıra suçun sübutuna ilişkin de incelenmesi gerekeceğinden, katılan kurum vekilinin lehine vekalet ücretine hükmedilmemesine yönelik itirazlarının reddine karar verilmesinde, isabet görülmediğinden 5271 sayılı CMK.nın 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunmuştur.

Somut olayda açıklığa kavuşması gerekli üç temel sorun vardır:

a ) İtiraz merciinin inceleme yetkisinin CMK'nın 231. maddesinin 6. fıkrasında yer alan suça ve sanığa ilişkin objektif uygulama koşullarının var olup olmadığı ile sınırlı olarak mı yoksa kararın hem maddi hem de hukuki anlamda ve her açıdan incelenmesinin mümkün olup olmadığı,

b ) Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararının usul ve yasaya aykırı olduğunun tespiti halinde CMK'nın 271/2. fıkrası uyarınca itiraz merciinin, kararı veren alt dereceli mahkemenin yerine geçerek itiraz konusu hakkında da kanuna aykırılığı sona erdirecek şekilde karar vermeye yetkili olup olmadığı,

c ) İtiraz merciinin verilen kararı esasa yönelik olarak bozması ve mahkemesine hükmün açıklanması için göndermesi halinde, dosyayı yeniden ele alan hakimin, hükmü olduğu gibi açıklamasının mı zorunlu olduğu yoksa hükümde esaslı değişiklik yapıp yapamayacağı hususlarında toplanmaktadır.

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Özetle, sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün, denetim süresi zarfınca bir takım koşullarla askıda kalmasını, eğer bu süre yükümlülüklere uygun geçirilmişse, hükmün sanık hakkında hiçbir hukuki sonuç doğurmamasını sağlayan bir kurumdur.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 19.02.2008 gün ve 2006/6-346-25 sayılı kararında belirtildiği üzere sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibariyle karma bir özelliğe sahip bulunan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, denetim süresi içinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması halinde, geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak kamu davasının 5271 sayılı CMK'nın 223. maddesi uyarınca düşürülmesi sonucu doğurduğundan, bu niteliğiyle sanık ile devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişkiyi sona erdiren düşme nedenlerinden birisini oluşturmaktadır. Müessesenin usûl kanununda düzenlenmiş bulunması da onun karma niteliğini değiştirmez.

İtiraz ise, henüz kesinleşmemiş hâkim veya mahkeme kararlarında hata veya hukuka aykırılıkların bulunduğu gerekçesiyle bu kararlarının daha yüksek bir makama maddî ve hukukî bakımdan incelenmesini ve denetlenmesini sağlamak için yapılan olağan bir kanun yolu başvurusudur. Diğer bir anlamda itirazın konusu "hüküm" olarak nitelendirilen son kararlardan önce verilen ve son karara esas teşkil etmeyen ara kararlardır.

a- ) İtiraz merciinin inceleme yetkisinin CMK'nın 231. maddesinin 6. fıkrasında yer alan suça ve sanığa ilişkin objektif uygulama koşullarının var olup olmadığı ile sınırlı olarak mı yoksa kararın hem maddi hem de hukuki anlamda ve her açıdan incelenmesinin mümkün olup olmadığı sorunu;

Öğretide itiraz merciinin inceleme usulü ve kapsamına ilişkin çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Bu konuda CGK'nun 22.01.2013 tarih ve 2012/10-534 esas 2013/15 sayılı kararında farklı akademik görüş ve düşüncelere ayrıntısı ile yer verilmiştir. Buna göre itiraz merciince, esasa müessir inceleme de yapılabileceğinden, suç niteliğinin değiştiğine yönelik başvurular da itiraz merci tarafından değerlendirilebileceği hususu öğretide ittifakla kabul görmekte olup aynı şekilde yukarıda anılan Ceza Genel Kurulu Kararında da bu husus oyçokluğu ile kabul edilmiştir.

b- ) Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararının usul ve yasaya aykırı olduğunun tespiti halinde CMK'nın 271/2. fıkrası uyarınca merciin, kararı veren alt dereceli mahkemenin yerine geçerek itiraz konusu hakkında da kanuna aykırılığı sona erdirecek şekilde karar vermeye yetkili olup olmadığı sorunu;

Yukarıda açıklandığı üzere, Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kurumu; CMK'nın 267 ilâ 271. maddeleri arasında düzenlenen olağan kanun yolu olan itirazdan niteliği ve sonuçları itibariyle farklılık arzeder. CMK'nın 271/ 2. fıkrasında "itiraz yerinde görülürse merci, aynı zamanda itiraz konusu hakkında da bir karar verir" hükmünü düzenlemiştir.

"Hâkim ve Mahkeme Kararları" ceza yargılamasını sona erdirmeyen, aksine yargılamanın devamını ve ilerlemesini sağlayan ( arama, elkoyma, yakalama, tutuklama, görevsizlik, yetkisizlik, disiplin hapsi, eski hale getirme isteminin reddi, hâkimin reddi isteminin reddi vb ) ve son kararı hazırlayıcı ceza yargılaması hukuku işlemleridir.

İtiraz yasa yolu çoğu zaman CMK'nın 267. maddede açıklandığı üzere hâkim kararları ile kanunun gösterdiği istisnaî hallerde mahkeme kararlarına karşı başvurulan olağan kanun yolu olmakla birlikte, itiraz üzerine Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararının kaldırılması halinde, daha önce CMK'nın 223. maddesi kapsamında kamu davasını sona erdirecek ve hukuken "Hüküm" niteliğini kazanacak bir sonuç doğurduğu için anılan Kanunun 271/2 fıkrası uyarınca daha önce hiç açıklanmayan ve henüz hüküm niteliğini kazanmayan bir hâkim kararının, görevli ve yetkili mahkeme yerine geçerek itiraz mercî tarafından açıklanması "doğal hâkim ilkesi"ne aykırı olduğu gibi bu kurumun düzenleniş amacının dışına çıkılması sonucunu doğuracaktır.

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmeden önce toplanan delillere göre; suçun sübûtu ve nitelendirilmesine ilişkin kesin bir kanaat oluştuktan sonra hâkim duruşmada hükmü kuracak ancak açıklamayacaktır; hüküm açıklanmadığı için de usul hukuku anlamında kamu davasını sona erdirmediğinden "hüküm" niteliğini değil ancak itirazı kabil bir "hâkim kararı" niteliğini kazanmış olacaktır. Görüldüğü üzere CMK'nın 231/12. fıkrasında belirtilen itiraz, CMK'nın 267 ve devamı maddelerinde düzenlenen olağan itiraz yasa yolundan açıkça farklılık göstermektedir. İşte bu nedenle Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararına karşı yapılan itiraz durumunda CMK'nın 271/2 fıkrasında belirtildiği üzere itiraz merciinin, görevli mahkemenin yerine geçerek hükmü açıklaması mümkün değildir. Zira bu şekilde merciin hükmü açıklamasının iki temel sakıncası vardır.

Birincisi, CMK'nın 271/4. fıkrasına göre merciin, itiraz üzerine verdiği kararlar kesin olduğundan açıklanan bu hüküm nedeniyle temyiz ya da istinaf kanun yoluna başvurulması da mümkün olmayacaktır.

İkincisi ise, Hüküm CMK'nın 271/1. cümlesi uyarınca duruşma açılmaksızın dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda açıklanacağından Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesindeki 'adil yargılama' ilkesi kapsamında ceza yargılamasının evrensel ve vazgeçilemez ilkeleri olan 'vasıtasızlık', 'aleniyetlik' ve 'sözlülük' ilkeleri de açıkça ihlal edilmiş olacaktır.

İşte açıklanan bu nedenle de CMK'nın 231/12. fıkrasında düzenlenen "itiraz" bir çok cihetle CMK'nın 267. maddede tanımlanan "itiraz" müessesesinden farklılık arzettiğinden dosyayı her yönüyle inceleyen üst mercii Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararında bir aykırılık gördüğünde verilen kararı bozup, bozma gerekçesini de gösterdikten sonra başkaca işlem yapmadan hükmü açıklamak üzere mahkemesine göndermek ve bu şekilde dosyadan el çekmek zorundadır. Nitekim Ceza Genel Kurulunun 26.10.2010 gün ve 182-209 sayılı kararında da; hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına yapılan itirazı inceleyen merciin, itirazı yerinde görmesi halinde dosyayı hükmün açıklanması için yargılamayı yapan asıl mahkemesine göndermesi gerektiği hususu kabul edilmiştir.

c- ) Son olarak merciin bozma kararı üzerine görevli mahkemenin bozma doğrultusunda hükmü değiştirmesinin mümkün olup olmadığı sorununun açıklığa kavuşması gerekmektedir.

CMK'nin 231/11. fıkrasındaki açık düzenleme karşısında bu mümkün görülmemektedir ancak kovuşturma aşamasında sanığın ölmesi, şikayete bağlı suçlarda müştekinin şikayetini geri alması, TCK'nın 167. maddesindeki şahsî cezasızlık sebebinin varlığı ya da somut olayda olduğu üzere yasal düzenleme sonucu CMK'nin 223/4 maddesi uyarınca ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi veya suçun niteliği itibariyle mahkemenin görevsiz olması gibi, itiraz öncesi ya da sonrasında ortaya çıkacak yasal nedenlerin varlığı halinde hâkimin hükmü değiştirmesinin mümkün olup olmadığının belirlenmesinden önce evrensel ceza hukuku ilkesi olan "lekelenmeme hakkı" ve "usul ekonomisi ilkesi" kavramları üzerinde durulmasında yarar vardır.

Usul ekonomisi, medenî yargılama hukukuna egemen olan ilkelerden birisidir. Anayasanın 141. maddesinin dördüncü fıkrasında "Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının görevidir" denilmiştir ve Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 77. maddesinde ifade edilen emredici nitelikteki bu ilke, yargılamanın amacına hizmet eden araçlardan biridir.

Usul ekonomisi, kanunlarda öngörülen düzenleme çerçevesinde yargılamanın kolaylaştırılmasını, yargılamada öngörülen olağan zaman süresinin aşılmamasını ve gereksiz gider yapılmamasını amaçlar ve bunu hâkime bir görev olarak yükler. Bu bağlamda, "basitlik", "hızlılık" ve "ucuzluk" usul ekonomisini oluşturan öğeler olarak ortaya çıkar. ( Prof. Dr. Ejder Yılmazdergiler.ankara.edu. tr )

Lekelenmeme hakkı ise kısaca; Anayasamız'ın 38. maddesinin 4. fıkrasında düzenlenen "Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz." hükmü uyarınca masumiyet karinesinin doğal sonucu olan bir haktır. Ceza yargılamasında sanığın en önemli haklarından biri olan lekelenmeme hakkı suç şüphesi nedeniyle hakkında soruşturma ya da kovuşturma yürütülen kişinin bu işlemlerden dolayı şeref ve haysiyetinin zarar görmemesi, toplum içindeki saygınlığının zedelenmemesi, hakkında henüz kesin hüküm verilmemiş kişinin masumiyetine zarar verecek, kişiyi toplum nezdinde mahkûm edecek nitelikte her türlü davranıştan kaçınmak olarak tanımlanabilir.

İtirazın kabulü üzerine dosyayı yeniden ele alan alt dereceli mahkeme yukarıdaki açıklamaların ışığı altında delil değerlendirmesi yapmaksızın derhal "düşme", "red", "ceza verilmesine yer olmadığına" ve "görevsizlik" gibi kararlardan birisini vermesi gerekiyor ise artık istisnaî ve sınırlı olmak üzere hükmü değiştirerek yeni bir hüküm verebilecektir. Sanığın öldüğünü bile bile derhal düşme kararı yerine hükmün açıklanması ya da 6352 sayılı Kanunun geçici 2. maddesi ile getirilen düzenlemede olduğu gibi kurum zararının ödendiği konusunda tereddüt bulunmayan hallerde ya da TCK'nın 167/1. maddesi kapsamında aile nüfus kayıt tablosuna göre mağdurla akraba bağı bulunan sanık hakkında emredici hüküm gereği derhal "ceza verilmesine yer olmadığına" ilişkin karar verilmesi gerekirken mahkumiyet hükmü tesis edilmesi, sanığın mağduriyeti anlamına gelecektir. Zira açıklanan hükmün temyiz edilmesi halinde temyiz sürecinde kamu davası hâlâ derdest olduğundan "lekelenmeme hakkı"; hükmün temyiz edilememesi nedeniyle kesinleşmesi halinde desomut olayda gibi- "kanun yararına bozma" yoluna gidilmek suretiyle "usul ekonomisi ilkesi" ihlal edilmiş olacaktır.

Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı özetle; Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararına itiraz halinde, mercii CMK'nın 231. maddesinin 6. fıkrasında yer alan suça ve sanığa ilişkin objektif uygulama koşullarının var olup olmadığı ve hem maddi hem de hukuki anlamda işin esasına girmek suretiyle aykırılık görmesi halinde sadece gerekçesini göstermek suretiyle kararı bozup başkaca bir işlem yapmaksızın mahkemesine gönderecek; yeniden dosyayı ele alan hâkim bozma gerekçesi ile sınırlı kalarak Ceza Genel Kurulu'nun 22.01.2013 tarih, 2012/10-534 esas ve 2013/15 sayılı kararı doğrultusunda görevsizlik, düşme ya da ceza verilmesine yer olmadığına şeklinde karar vermek suretiyle sınırlı olarak hükmü değiştirebilecektir.

Somut olayda, A... A.Ş. tarafından mahkemeye gönderilen 18 Kasım 2011 tarihli yazı cevabına göre sanıkların borcunun bulunmadığı bildirilmiştir.

6352 sayılı Yasanın geçici 2. maddesine göre hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verildiği 19.07.2012 tarihi itibariyle sanıkların kurum zararını tamamen tazmin ettikleri anlaşıldığından ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiş; yerel mahkeme tarafından, bozma ilamı doğrultusunda ödeme nedeniyle mahkumiyet dışında bir karar verileceğinden vekalet ücretine hükmedilmemesinde bir isabetsizlik bulunmadığından itirazın bu yönüyle reddine karar verilmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşılmış olmakla;

Kanun yararına bozma istemine dayanan Yargıtay C.Başsavcılığının ihbar yazısı incelenen dosya içeriğine göre kısmen yerinde görüldüğünden kabulü ile;

1- ) Katılan kurum vekili tarafından lehine vekalet ücretine hükmedilmemesine yönelik yapılan itirazın reddine dair Söke 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 26.03.2014 tarihli ve 2014/232 değişik iş sayılı kararında usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından REDDİNE,

2- ) Kuşadası 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 19.07.2012 tarihli ve 2011/491 esas, 2012/544 sayılı kararına karşı sanık Canan tarafından yapılan itirazın reddine ilişkin Söke 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 22.10.2012 tarihli ve 2012/143 değişik iş sayılı kararının 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesinin 4. fıkrasının ( b ) bendi uyarınca BOZULMASINA,

3- ) Kuşadası 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 19.07.2012 tarihli ve 2011/491 esas, 2012/544 sayılı kararı yönünden, sanıklar Erdal ve Hüseyin haklarında karar tarihinde yürürlükte bulunan 6352 sayılı Kanun'un geçici 2/2. maddesi gereğince zararı soruşturma aşamasında tamamen tazmin ettikleri dikkate alındığında CMK'nın 223/4 maddesi gereğince Ceza verilmesine yer olmadığına kararı verilmesi gerektiği gözetilmeksizin, aleyhlerine sonuç doğuracak şekilde ayrı ayrı hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesinde isabet bulunmadığından Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesinin 4. fıkrasının ( b ) bendi uyarınca BOZULMASINA,

SONUÇ : Sonraki işlemlerin mahkemesince yerine getirilmesine, dosyanın mahalli mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 29.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Old 20-01-2016, 10:07   #21
Töre

 
Varsayılan

HAGB'de "itiraz edilcek merci, süresi vb." açık bir şekilde belirtilmelidir.
eğer belirtilmemişse, süre başlamamış kabul ediliyor.
özellikle süre geçirildikten sonra, itiraz yoluna gidilmiş ve süreden red kararı verilmiş olaylarda, Kanun yararına bozma yoluna gidilerek Ceza işleri genel müdürlüğünden "itiraz veya temyiz edilecek merci ve süresi -anayasa'ya göre- açıkça belirtilmediğinden sürenin kaçırılması söz konusu değildir. Bu nedenle süresinde itiraz edildiği kabul edilmelidir." şeklinde çokça karar gördüm.
Old 19-09-2020, 21:27   #22
avibrahimduran

 
Varsayılan

HAGB istinaf yahut temyize kapalı itiraz yolu açıktır. Şartları oluştuğu takdirde yargılamanın yenilenmesi ve yargıtay cumhuriyet başsavcılığının itiraz yolu denenebilir.

HAGB ilişkin detalı bilgi için bu yazıya bakabilirsiniz
Old 27-12-2020, 11:20   #23
fatiheryildiz

 
Varsayılan

İKİNCİ BÖLÜM
Kanun Yararına Bozma
Kanun yararına bozma
Madde 309 – (1) Hâkim veya mahkeme tarafından verilen ve istinaf veya temyiz
incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümde hukuka aykırılık bulunduğunu
öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtayca bozulması istemini, yasal nedenlerini
belirterek Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirir. (1)
(2) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, bu nedenleri aynen yazarak karar veya hükmün
bozulması istemini içeren yazısını Yargıtayın ilgili ceza dairesine verir.
(3) Yargıtayın ceza dairesi ileri sürülen nedenleri yerinde görürse, karar veya hükmü
kanun yararına bozar.
(4) Bozma nedenleri:
a) 223 üncü maddede tanımlanan ve davanın esasını çözmeyen bir karara ilişkin ise, kararı
veren hâkim veya mahkeme, gerekli inceleme ve araştırma sonucunda yeniden karar verir.
b) Mahkûmiyete ilişkin hükmün, davanın esasını çözmeyen yönüne veya savunma hakkını
kaldırma veya kısıtlama sonucunu doğuran usul işlemlerine ilişkin ise, kararı veren hâkim veya
mahkemece yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hüküm verilir. Bu hüküm,
önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamaz.
c) Davanın esasını çözüp de mahkûmiyet dışındaki hükümlere ilişkin ise, aleyhte sonuç
doğurmaz ve yeniden yargılamayı gerektirmez.
d) Hükümlünün cezasının kaldırılmasını gerektiriyorsa cezanın kaldırılmasına, daha hafif
bir cezanın verilmesini gerektiriyorsa bu hafif cezaya Yargıtay ceza dairesi doğrudan hükmeder.
(5) Bu madde uyarınca verilen bozma kararına karşı direnilemez.

Eğer ki bu durumlardan birisi varsa bence mahkemece verilen karar hükmnün açıklanmasının geri bırakılması kararı olarak kesinleşmiş olsa bile, kanun yararına temyiz yoluna başvuru hakkı vardır. Sonuç olarak yargıtay ve istinaf incelemesinden geçmeden kesinleşmiş hükümler için başvuru yolu açılmış olsa da, her ne kadar itiraz kanun yolu burada sayılmamış olsa da kesinleşmiş hagb kararına ilişkin Ağır Ceza Mahkemelerinin sadece usul yönünden inceleme yapıyor olması da belirtilmek şartıyla kanun yoluna temyiz başvurusu yapılabilir..
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
hükmün açıklanmasının geri bırakılması Av.TOLGAA Meslektaşların Soruları 11 09-12-2011 14:05
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması eliferdogan Meslektaşların Soruları 36 12-10-2010 20:25
hükmün açıklanmasının geri bırakılması olcsvl Meslektaşların Soruları 1 28-04-2009 23:26
hükmün açıklanmasının geri bırakılması miss_lawyer Meslektaşların Soruları 2 16-07-2008 07:42
Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmaması Kararına; İtiraz mı? Temyiz mi? Av.Dursun KARACA Meslektaşların Soruları 4 30-03-2008 20:40


THS Sunucusu bu sayfayı 0,09389400 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.