11-11-2005, 08:28 | #1 |
|
Nesin Vakfından Mektup Var
Konu : Nesin Vakfi'ndan mektup
Kasim 2005 Sevgili Dostlar, Uzun suredir yazamadim. Acil bir isin ustundeyken daha acil bir is onume geliyordu desem halimi anlatmis olurum herhalde. Once kotu haberden baslayayim. Yonetim Kurulu baskanimiz sevgili Arman Onaran'i, hepimizin Arman Agabey'ini kaybettik. 20 yildir Yonetim Kurulu uyesiydi. Vakf'a cok buyuk yararlari olmustur. Arman Agabey hem caliskan hem de yasamin keyfini cikaran filozof, duyarli, sanatci ruhlu bir insandi, dunyanin en incelerinden... Benden 20 yas buyuktu ama arkadasim ve sirdasimdi. Acimiz derin ama biliyorsunuz - cok soyledim - biz surekli ileri bakanlardaniz. Uzun sure yas tutmayiz, tutamayiz, buna hakkimiz yok. Bu bugun de boyle, yarin da boyle olacak. Cocuk sayimiz 45'e cikti. Sinirimizi cok astik. Herkesin el ustunde tuttugu iki yasinda ikizlerimiz var artik... Korku nedir bilmeyen ve sadece anneleri Sevgi'nin anladigi bir dil konusan iki canavar. 12 yasinda Vakf'a gelen Ulas, gecen yaz Istanbul Bilgi Universitesi Matematik Bolumu'nden mezun oldu ve yuksek lisansa ITU'ye girdi. Dilek kizimiz Kocaeli Fizik'i bitirip yuksek lisansa basladi. Sadece bilimde degil sanatta da asariliyiz: Dramaturji'den mezun olan Emine alti ayligina Almanya'ya gittikten sonra Ankara Universitesi'nde yuksek lisans programina girecek. Iki cocugumuz da Almanya'da dil ogreniyor. Yonetim Kurulumuzda onemli degisiklikler oldu. Yeni Yonetim Kurulu baskanimiz her gecen yil daha da yakisiklasan Tarik Akan. Tarik Akan, kisiliginin ve durusunun otesinde Tas Mektep gibi basarili bir kurumun yoneticisi olarak da aramiza katildi. Aynen bizim gibi her yaptigi isin ustesinden gelen Ersin Salman da Yonetim Kurulumuzun yeni uyesi. Iki yeni uyemiz daha var: Kazim Inal ve Serpil Gur. Her ikisi de Vakif'la cok yakindan ve canla basla ilgileniyor. Onlarin Yonetim Kurulu'na girmesiyle gorevimin azalacagini umuyordum. Tam tersi oldu! Gecmiste aksattigimiz burokratik ve idari isleri yoluna koymak gibi gereksiz oldugunu soylemekten hoslandigim ama icten ice gerekliligini bildigim bir ugrasa giristiler. Ayrica Vakf'in kurumsallasmasi icin gerekli adimlari atiyorlar. ITU'de profesor ve ayrica karikaturist Tayfun Akgul de Yonetim Kurulumuz'da. Tayfun arkadasimiz Aziz Nesin'in telif haklarindan sorumlu. Ozellikle Aziz Nesin kitaplarini basmak icin bir yayinevi kurduk: Nesin Yayincilik. Aziz Nesin'in 100 dolayinda kitabinin 36 tanesini bastik bugune kadar. Digerleri de sirada. Kitap siparislerinizi www.nesinyayinevi.com adresinden yapabilirsiniz. Aziz Nesin hicbir seyi atmayan ve her seyi biriktiren bir insandi. Latife olarak, kendisine, "sen her sey koleksiyoncususun" derdim "her sey"in ustune basa basa, o da kis kis gulerdi... Nitekim, eline ayni tur nesneden ne zaman iki tane gecse hemen o seyin koleksiyonunu yapmaya baslardi. Kagit agirligi, kagit acacagi, baston, semaver, para, pul, rozet, tiras bicagi, tespih, kukla Aziz Nesin'in koleksiyonunu yaptigi nesnelerden sadece birkaciydi. Bir de gazete koleksiyonu vardir. Cocuklugumun ayrilmaz parcasidir bu gazete koleksiyonu. 1955'ten beri Turkiye capinda dagitilan tum gazeteteler her gun alinir ve biriktirilir... Tasinmalarimizi animsiyorum. Yeni eve once bir iki kamyon ev esyasi, ardindan uc dort kamyon dolusu gazete gelirdi... O gazeteler ciltlenecektir ama parasizliktan birturlu ciltlenemez. Zamanla o kadar cogaldi ki gazeteler, ya onlar ya biz ikilemine ulastik. Babam her zamanki pratik zekasiyla cozum buldu. Sehpalari, masalari, divanlari gazetelerden yapti. Ustuste yig, ustune bir ortu... Bir iki yastik... Al sana divan, hem de en zarifinden... Her polis baskininda ev darmadagan olurdu tabii. Tasnif edilmis ve istiflenmis gazeteler yeni bastan tasnif edilir ve yeni mobilyalar yapilirdi. Sonra, 1973'te bu gazeteler Vakf'a geldi. Her gecen gun cogaldilar... Her seyden once koyacak yer sorunuyla karsilasildi. Vakif'ta gazeteler oradan oraya tasindi durdu. Sonra o gazeteleri korumak gerekir. Toz, nem, isik, fare, kurtcuklar, yangin, sel, akan tavanlar... Ne badirelerden gecti o gazeteler. Ama babam da basa cikamaz hale gelmisti artik. Pes edip gazeteleri SEKA'ya satmaya niyetlendi. Kiyametleri kopardim. O gazeteler yuzunden yillarca neler cektigimizi ben bilirim... Babami ikna etmem zor olmadi ama, onun da ici el vermiyordu. Amaolumunden sonra gazeteler bana kaldi. Keske ikna etmez olaydim dedim kendi kendime! Atsan atilmaz, satsan satilmaz... Cocuklugumun bir parcasi... Giderek de kullanilmaz hale geliyorlar. Dile kolay 1955-1995 arasi 40 yillik bir gazete koleksiyonu. Kapladigi alani ve hacmi bir gozunuzde canlandirmaya calisin... Ilk yaptigim is gazete biriktirmeye son vermek oldu. Zor bir karar oldu ama her seyin bir siniri vardir... Gecen yil gazeteleri ciltlettirmeye basladik. Ciltleri koyacak kitapligi da biz Vakif'ta elcegizlerimizle yaptik. Daha cok emektar Teo'nun elcegizlerinden yararlandik. Cogu bitti azi kaldi. 2000 kusur cilt yapildi. 500 kadari kaldi. Tamamlandiginda maddi, manevi ve tarihsel cok buyuk bir deger olacak elimizde. Galiba 2006'dan sonra tekrar gazete biriktirmeye baslayacagiz... Nesin Vakfi'nda onemli bir baska yenilik daha var. Dort cocugu bir anneyle birlikte gene Vakif arazisinde bulunan bir eve tasidik. Kucuk bir birim olustu. Bir aile... Cok mutlular yeni evlerinde. Kekler, borekler yapiyorlar, arkadaslarini caya davet ediyorlar. Cocuklarda cok olumlu degisiklikler gozlemledik. Bunun uzerine bir baska binada buna benzer iki kucuk birim olusturacagiz. Sevgili Tan Oral projeyi ciziyor. Ciftligimiz ikinci yilini doldurdu. Gayet basariliyiz. Daha kar etmiyor ama zaten kar amaciyla kurulmamisti. 2006'yi ciftligin basa bas cikaracagini, bir sonraki yil kara gececegini umuyoruz. Ciftlik sayesinde daha saglikli ve daha dogal besleniyoruz. Dort inegimiz var. Ikisi dogurdu. Maalesef biri oglan dogurdu! Buyusun oglani satacagiz. Buyuk baslarda boyle... Elliye yakin koyun ve kocumuz, yuzlerce tavugumuz var. Gecenlerde ciftlige ari kovani koyduk. Baharda kendi balimizi kendimiz kasiklayacagiz. Her ayin ilk pazartesi gunu Galata restoranda Nesin Vakfi dostlari bulusup yemek yiyor. Galata restoran Galatasaray'dan Tunel'e dogru giderken sag kolda olan Adli Orhan Apaydin sokaginda, elli metre sonra hemen solda. Nesin Vakfi'na bagislarinizi artik internetten yapabilirsiniz. (www.nesinvakfi.org) Katkilariniz icin cocuklarimiz adina tesekkur ederim. Malatya'da olanlar cok uzucu elbette ama bunu tum SHCEK'e genellemek ve Cocuk Esirgeme Kurumlari'na yardimi keserek cocuklari cezalandirmak dogru degil elbette. Her ne kadar bizi ellerine gecirmeye calismis olsalar da, SHCEK'in bunyesinde son derece ozverili ve yokluklrla savasarak calisan bircok calisan var. Toplumsal dayanismayi sadece bayram vesilesiyle degil, surekli animsamaniz dilegiyle bayraminizi kutlariz. Sevgilerimizle, Ali Nesin |
30-12-2005, 15:15 | #2 |
|
Yuvalara baba şefkati girdi
Çocukların anne kadar babaya da ihtiyaç duyduğunu düşünen 3 erkek 'Sevgi Anneleri Projesi'ne katıldı. Haftada bir gün baba hasreti duyan çocuklara yemek yedirip oyun oynayıp ders çalıştırıyorlar Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu (SHÇEK) ve Çocuk İstiyorum Dayanışma Derneği'nce (ÇİDER) yürütülen 'Sevgi Anneleri Projesi' kapsamında görev alan 960 kişiden 300'ü İstanbul'da görev yapıyor ve aralarında 3 tane de erkek bulunuyor. Görev alan üç gönüllü erkek de "Bu çocukların anne kadar babaya da ihtiyaçları var. Biz de onların sevgi babaları olduk" diyerek haftanın bir günü muhtaç miniklere baba şefkati tattırıyor. Hırdavat malzemeleri satan Oktay Kadak, 11 yıldır çocuk hasretiyle yanıp tutuşuyor. Eşiyle tüm tedavi yöntemlerini denemelerine rağmen çocuk sahibi olamayan Kadak, Malatya Çocuk Yuvası'nda yaşanan olaylardan sonra evlat edinmeye karar vermiş. Uzun süredir ÇİDER üyesi 34 yaşındaki Kadak, 'Sevgi Anneleri' projesini duyar duymaz katılmış. Yakacık H. Abbas Çocuk Yuvası'nda göreve başlayan ve "Babalık nedir bilmiyordum, ama gerçek babalığı hissettim" diyen Kadak, haftalık iznini çocuklarla oyun oynayıp derslerine yardımcı olarak geçiriyor. GERÇEK BABA GİBİ Aslen Malatyalı olan Kadak, "Birileri bazı yanlışlar yaptı, ben de bu yanlışları düzeltmek için elimden gelenle ne yapabilirim, diye düşündüm, kendimi görevli hissettim. Gönüllü baba olduğumu söylediğim herkes beni tebrik etti, mailler yolladı. Hani gerçekte de çocuğunuz doğar ve sizi tebrik ederler ya, sanki gerçekten baba olmuş gibi hissettim" diyor. Ayhan Karadağ da 4 senelik evli ve çocuk sahibi olmak için eşi ile tedavi yöntemlerini deniyor. ÇİDER üyesi olan 32 yaşındaki Karadağ, çok sevdiği çocuklara bu projeyle kavuşuyor. Özel bir şirkette teknik danışman olarak çalışan Karadağ, Göztepe Semiha Şakir Çocuk Yuvası'ndaki miniklerle ilgileniyor. Çocuklarla tanıştığı ilk gün hangisiyle ilgileneceğini şaşıran Karadağ, miniklerin isimlerini tek tek ezberlemeye başlamış. "Kadir'in utangaçlığı, Aleyna'nın saflığı beni çok etkiledi, hiç aklımdan çıkmıyorlar. Babalık dünyanın en mükemmel duygusuymuş" diye konuşan sevgi babası ileride çocuk sahibi olsa da evlat edinmeyi düşünüyor: "Bir erkeği acı ağlatmaz, ama Malatya'daki görüntüleri izlerken ağladım. Bu çocukların yetişmesinde hepimizin payı olmalı, onlara sıcak bir yuva sağlamak görevimiz. Çocuğum olsa da evlat edinmek istiyorum." Evli ve 16 yaşında bir kızı olan İbrahim Turan da gönüllü babalardan. Çocukları çok seven 40 yaşındaki mobilyacı, kendisini korunmaya muhtaç çocuklara adamış. "Maddi anlamda çok fazla destek olamasam da manevi olarak her zaman yanlarındayım" diyen Turan, toplumda gelişen geçici duyarlılıktan da rahatsız olduğunu dile getiriyor. KIZI VE EŞİ DE DESTEKLİYOR Sevgi babası olma kararını ilk önce eşi ve kızına açan Turan "Her ikisi de bu işe sıcak baktı, hatta kızım sevgi ablası olmak istiyor, eşim de fırsat buldukça benimle yuvaya gelecek" diyor. Bahçelievler Şeyh Zayed Çocuk Yuvası'ndaki ilk görevinde heyecanını gizleyemeyen sevgi babası, "Eve gittiğimde de sanki onlarla beraberdim. Benim bir kızım vardı, bir anda 25 kızım oldu" diyor. Projenin desteğe ihtiyacı olduğunu söyleyen Turan herkesi yardıma çağırıyor: "Herkesin boş zamanı var. Kahvelerde oturacaklarına, boşa para harcayacaklarına korunmaya muhtaç yavrularımıza destek olsunlar, onların yalnız olmadıklarını göstersinler." Nurseli KUTSEL / HABER MERKEZİ/Sabah |
26-09-2007, 08:05 | #3 | |||||||||||||||||||
|
|
30-04-2009, 14:59 | #4 |
|
Çocuk Mahkemesi'nden Emsal Karar
Ankara 1. Çocuk Mahkemesi, babasından şiddet gören çocuk hakkında babanın muvafakatına gerek duymaksızın doğrudan EĞİTİM tedbirine başvurdu. Ankara 1. Çocuk Mahkemesi, babaannesinin başvurusu üzerine babasından şiddet gören çocuk hakkında babanın muvafakatına gerek duymaksızın doğrudan EĞİTİM tedbirine başvurarak emsal bir karara imza attı. HUKUKİ BAKIŞ - ÖZEL Ankara 1. Çocuk Mahkemesi, babasından şiddet gördüğü için İzmir’deki okulunu bırakarak Ankara’daki babaannesinin yanına sığınan 16 yaşındaki E.G. hakkında, EĞİTİM tedbirine başvurarak, küçük E.G.’nin “babaannesi veya vekilinin başvuracağı, yaşına uygun Ankara ilindeki bir eğitim kurumuna kaydedilmesine” ve yeni okul tarafından “babanın muvafakatine gerek olmaksızın çocukla ilgili öğrencilik dosyasının celbine” hükmetti. Ankara 1. Çocuk Mahkemesi bu kararıyla, uygulamada tereddütlere neden olan Çocuk Koruma Kanunu’ndaki “koruyucu ve destekleyici tedbirler” bakımından da emsal bir karara imza atmış oldu. Olay, çocukluğundan beri babaannesiyle yaşayan 16 yaşındaki küçük E.G.’nin babası tarafından zorla İzmir’e götürmesiyle başladı. Baba M.G.’nin küçük E.G.’yi sürekli dövmesi ve zorla çalıştırması üzerine E.G., İzmir’de kaydolduğu okulu bırakarak tekrar babaannesinin yanına sığınmak üzere Ankara’ya döndü. Babaanne N.G., küçük E.G.’yi Ankara’da tekrar okula kaydettirmek istediyse de bu kez de karşısına bürokratik süreç çıktı. Ankara’daki okullar kayıt yapabilmek için İzmir’deki okuldan belge getirmelerini istiyor, İzmir’deki okul ise babanın imzası olmadan ilgili belgeyi veremeyeceklerini beyan ederek bu talebi geri çeviriyordu. Babaanne N.G., son çare olarak Ankara Barosu Çocuk Hakları Merkezi’ne başvurarak hukuki yardım istedi. Merkez’de nöbetçi avukat olarak görev yapan Av. Dilek Kumcu’nun N.G. adına yaptığı başvuruyu “Değişik İş” olarak kayda alan Ankara 1. Çocuk Mahkemesi, duruşmada babaanne N.G. ve küçük E.G.’yi dinleyerek haklı buldu ve E.G. hakkında EĞİTİM TEDBİRİNE başvurulmasına karar verdi. E.G’nin “babaannesi veya vekilinin başvuracağı, yaşına uygun Ankara ilindeki bir eğitim kurumuna kaydedilmesine” ve “Çocuğun terk etmek zorunda kaldığı eğitim kurumundaki öğrencilik dosyası, evrakları v.b. kayıt için gerekli belgelerinin başvurulacak eğitim kurumunca velisinin muvafakati aranmaksızın resen celbine” hükmederek bürokratik tıkanıklığın giderilmesini sağlayan mahkeme kararının gerekçesinde; “E.G.’nin 5395 sayılı ÇKK kapsamında korunması gereken bir çocuk olduğu ve babası muvafakat vermediği için eğitimden uzak kamış bulunduğu” vurgulandı. 2005 yılında kabul edilen 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu, “korunma ihtiyacı içerisindeki çocuk” kavramıyla ve koruyucu ve destekleyici tedbirlere yönelik hükümleriyle, çocuk mahkemelerini risk altındaki çocuklara dönük çok geniş yetkilerle donatmış, ancak gerek mahkemelerin kavramı dar yorumlaması gerekse de uygulama mercilerinde yeterli altyapının bulunmayışı nedeniyle bu yetkilerin kullanılmasında ciddi tereddütler yaşanmıştı. Ankara 1. Çocuk Mahkemesi’nin kararı, şiddet nedeniyle eğitim veya benzer imkanlardan yoksun kalan çocukların mahkeme kararlarıyla korunabilmesi konusunda uygulamacılar için önemli bir emsal niteliğinde. HUKUKİ BAKIŞ | 23 Nisan 2009 18:24 http://www.hukukibakis.com/detay.php?id=1537 |
28-05-2010, 13:02 | #5 |
|
Cenevre'de polise taş atan Kürt çocuğu ne kadar ceza aldı ?
ANALİZ08:55 / 28 Mayıs 2010 CENEVRE - 28 Kasım 2009 cumartesi günü İsviçre’nin Cenevre Kantonunda, Dünya Ticaret Örgütü (WTO-OMC ) toplantıları protesto edilmişti. Bu protesto gösterileri sırasında, bankaların, saat, mücevher ve lüks mağazaların vitrinleri kırılmış, onlarca lüks araç yakılmış ve tahrip edilmişti. Protestocularla polis arasındaki çatışmalar saatlerce sürmüştü. Polis 30 fazla kişinin gözaltına alındığını açıklamıştı. Gözaltına alınanlardan biriside 17 yaşında bir Kürt çocuğuydu. Gösteriler esnasında bir mağazanın önünde beklerken polisin copundan nasibini alan çocukta protestoculara katılarak o da polislere taş atmaya başlıyor. Attığı taşlardan birisi bir polise isabet edince BİNGO diye bağırıyor, arkasından gelen sivil polisler çocuğu etkisiz hale getirirken onlarda çocuğa BİNGO diyorlar. Tabii bizdeki gibi şiddet yok, kol kafa kırmada yok ama kelepçe takılıyor. Çocuk saat 16:00 da gözaltına alınıyor, ailesine hemen telefon ediliyor ve akşam saat 18:00 de sadece çocuğun evindeki odası aranıyor ve ailesine çocuğun 24 saat gözaltında tutulacağını, yarın çocuk mahkemesine çıkarılacağını ve mahkemenin çocuğun serbest kalıp kalmayacağına karar vereceğini ve de çocuğun ailesine kontak için birde telefon numarası bırakılıyor. Çocuğun ailesi beni arayıp, kaygılarını dile getirmişti. Döverler mi ? İşkence yaparlar mı ? Kötü muamele görür mü ? Çocuğumu hapise atarlar mı? Kaç ay ? Kaç yıl ceza alır? vs… Cenevre Halkevi adına kendilerine bırakılan telefonu arardım ve çocuk hakkında bilgi talep ettim, aileye söyleneler bana da tekrarlandı ve kaygılanmaya gerek olmadığını, yarın duruşmaya çıkmadan önce bizi bilgilendireceklerini, mahkemenin aileyle de görüşmek isteyeceklerini söylemişlerdi. Tam 24 saat sonra, 29 Kasım 2009 pazar günü saat 16:30 nöbetçi çocuk mahkemesi başladı. Gerekli kişisel bilgiler sorulduktan sonra, Savcı çocuğa polise niçin taş attığını sordu ? Çocuğun yanıtı; polis durup dururken bana copla vurdu, bende sinirlendi ona taş attım, Savcının ikinci sorusu; okulda derslerin nasıl? Yanıt; iyi, Savcının üçüncü sorusu; okuyunca ne olmak istiyorsun? Çocuğun yanıtı; polis, savcı, hem polis olmak istiyorsun Hem de polise taş atıyorsun, oldu mu şimdi ? Niye taş attın? Çocuğun yanıtı; söyledim ya, polis de beni dövdü. Savcının kararı: Ders notlarını gösteren karneni en geç bir hafta içinde bana getireceksin ve her dönem sonunda karneni tekrar görmek istiyorum, notlarda düşme olmayacak, başarılı olacaksın, Mahkeme devam edecek ve büyük ihtimalle ceza alacaksın, çünkü yaptığın yasalar göre suç, Bir daha aynı suçu işlemeyeceksin, Şimdi seni serbest bırakıyorum ve çocuğu ailesine bizzat savcı teslim etti ve çıkış kapısına kadar da refakat etti. Geçen günlerde polise taş atan Bingocu Kürt çocuğun mahkemesi sonuçlandı. Mahkeme çocuğun bir kamu kuruluşunda 3 gün (günde 8 saat) temizlik işleri yapmakla cezalandırdı. Sorduk, soruşturduk, yetişkin olmayan, 18 yaşın altındaki bir çocuğun polise taş atmasının en ağır cezası nedir, en fazla 3 ay hapis. Eğer çocuk ilk kez bir suç işlemişse o da affediliyor. Başbakan Erdoğan: Güvenlik güçlerimiz çocuk da olsa, kadın da olsa, kim olursa olsun, gereken yapılacaktır talimatından sonra bu ülkeden binlerce çocuk polise taş attıkları gerekçesiyle, güvenlik güçleri tarafında kolları, kafaları ve bacakları kırıldı, bedenlerine sıkılan onlarca kurşunlarla, patlayan bombalarla öldürüldüler ve yaşlarında kat be kat cezalara mahkum edildiler,resmi rakamlara göre 2700 çocuk cezaevlerinde, binlercesi e yargılanıyor. Tabi Cemil Çiçeğe göre onlar bunu hak ediyorlar, Çünkü aslında ‘Onlar Çocuk’ değiller. Demir SÖNMEZ Cenevre Halkevi ANF NEWS AGENCY |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Çocuklar İçin Acil Koruma Tedbirlerine İlişkin Yönetmelik | VelayetHareketi | Hukuk Haberleri | 2 | 25-12-2006 11:00 |
Onlar Kadını Şiddetten Nasıl Koruyorlar? Dünyadan Örnekler: | Merhaba | Kadın Hakları Çalışma Grubu | 4 | 19-12-2006 12:07 |
Kadın ve Çocuklar İçin Yanlızca Kanun Çıkarmak Yeterli mi? | Semra | Kadın Hakları Çalışma Grubu | 20 | 06-07-2006 07:53 |
Çağdaş Türkiyeden Üç Kadın Biyografisi | Gemici | Kadın Hakları Çalışma Grubu | 0 | 25-07-2005 17:06 |
İlamsız İcra Takibi Başlatabilmem İçin Neler Yapmalıyım, Alacağım İçin Nasıl Dava Aça | ufukgenturkoglu | Hukuk Soruları Arşivi | 3 | 02-03-2002 00:10 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |