Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Yeni Anayasa

Yanıt
Konu Notu: 2 oy, 4,50 ortalama. Değerlendirme: Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 29-07-2007, 20:37   #1
oguzhand0

 
Varsayılan Yeni Anayasa

Konumuz Yeni Anayasamız.

Hazırlama görevi Anayasa Profesörü Zafer Üskül’e verilmiştir. Taslak açıklanmadan önce bu konudaki görüşlerinizi, gördüğünüz haberleri, gelişmeleri bu başlık altında toplamak iyi olur kanaatindeyim.

Ve son olarak; Cumhurbaşkanı’nın seçilmesi ile ilgili konuda da açıkça ortaya çıkmıştır ki; Anayasa Hukuku her zaman politikanın içindedir, olmaya da devam edecektir. Ayrılması mümkün değildir. Sanırım hepiniz bunun farkındasınız. O yüzden sizlerden istediğim; yazılarınızı, yorumlarınızı yazarken siyasi görüşünüzü olabildiğince minimize yada yok etmeniz ve olayın hukuksal yönü ile daha ilgili olmanızdır.

Bu konu ile ilgili haberleri, şimdilik gözüme çarpanları aşağıda ileteceğim.

Hayırlı, uğurlu olsun… (:



27.07.2007

'Anayasada Kemalizme gerek yok'

AKP'nin hukukçusu, yeni milletvekili Prof. Zafer Üskül, "Atatürk ilke ve inkılapları gibi ifadelerin sivil anayasada yer almaması onların önemini azaltmaz" dedi.

Sabah Gazetesi'ne konuşan AKP'nin hukukçusu Prof. Dr. Zafer Ülkül, kafasındaki "sivil ve renksiz anayasa"yı tanımlarken, anayasanın başlangıç kısmında ve maddelerinde Kemalizm ideolojisinin yansımaları olan "Atatürk milliyetçiliği" ve "Atatürk ilke ve inkılapları" gibi kavramların yer almasının gereksiz olduğunu savundu. Üskül'ün, sorulara verdiği yanıtlar şöyle:

- Sivil ve renksiz bir anayasayı savunuyorsunuz, ne demek bu? Demokrasi dışı yöntemlerle yapılan anayasalar çok eleştiri konusu oluyor ve benimsenmiyor. Renksiz bir anayasa lazım. Herhangi bir ideolojiyi öngörmeyen, dayatmayan bir anayasa lazım.

- 1982 Anayasası Kemalizm ideolojisini mi yansıtıyor? Anayasanın başlangıç bölümünde ve birçok maddesinde bu var. Yeminde de var mesela. Atatürk milliyetçiliği var, Atatürk ilke ve inkılapları var. Bütün bu kavramlar, Anayasa Mahkemesi'nin yasaları denetlemesi sırasında temel alınıyor. Dolayısıyla ideolojiler, siyasi partilerin işidir. Her siyasi parti kendine özgü bir ideolojiyi savunabilir, savunmalıdır. Farklılıklar öyle ortaya çıkacaktır. Kemalist bir parti de kurulabilir, kurulmalıdır da. Bunu destekleyecek insanlar çıkar. Ama anayasalar bütün bu ideolojilere eşit mesafede durmalıdır. Renksiz olmalıdır. Biz bunu renksiz bir anayasa olarak tanımlıyoruz. Avrupa anayasa anlayışı da böyledir.

- Atatürk milliyetçiliği ve Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlılık yer alıyor. Bu ifadelerin çıkarılması mı gerekecek? Yer almaması doğru olur diye düşünüyorum. Bu bir eksiklik değildir. Mustafa Kemal Atatürk'ün bütün ulusun önderi olduğu, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kurucusu olduğu gerçeğini ortadan kaldırmaz. Bu ortak değerdir. Bu herkesin sahip olması gereken ortak değerdir. Mustafa Kemal Atatürk başka bir şeydir, Kemalizm veya Atatürkçülük başka bir şeydir. Anayasa bu anlamda Kemalizm ideolojisinin izini taşıyor.

- Anayasa militarist bir mantıkla yapıldığında da daha demokratik olabilir. Örneğin 1961 Anayasası'nın birçok sivil anayasadan daha demokratik olduğu söylenir. 1961 Anayasası tabii ki bir önceki anayasaya göre demokratik hak ve özgürlükler bakımından önemli gelişmeler sağlamıştır. Ama MGK'yı anayasal olarak kuran da 1961 Anayasası'dır. Askeri Yargıtayı bir kurum olarak kuran da. Düşünce özgürlüğünün önünde sınırlar koyan da.

- Hangi kurumların öncelikle değişmesi gerekiyor? Örneğin yargı. Bütün idari işlemlerin yargı denetimine tabi tutulması gerekmektedir. Örneğin Yüksek Askeri Şura, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu kararları. Anayasa Mahkemesi üyelerinin seçimi, Anayasa Mahkemesi'nin bireysel başvuru hakkını kabul etmesini sağlayacak bir düzenleme. İki daireden oluşan anayasa.

- MGK da şu andaki anayasanın bir kuruluşu? Milli Güvenlik Kurulu'nun anayasada olması şart değildir. Bu, 1940'lı yıllarda olduğu gibi yasayla düzenlenebilir.


28.07.2007

Üskül: "Söylediklerimde abartılacak fazla bir şey yok"

İSTANBUL (İHA) - Mersin'de yaptığı 'sivil anayasa' açıklamasının ardından CHP Lideri Deniz Baykal'ın eleştiri yağmuruna tuttuğu AK Parti Mersin Milletvekili Zafer Üskül, söylediklerinde abartılacak fazla bir şey olmadığını, Baykal'ın yaptığı açıklamaların üzerinde durmak istemediğini söyledi.

Bir gazeteye verdiği 'sivil anayasa' konulu röportajla gündeme gelen Mersin Milletvekili Prof. Dr. Zafer Ülkül, İstanbul'a geldi. Onur Havayolları'nın tarifeli uçağı ile havalimanına gelen Üskül, gazetecilerin sorularını yanıtladı. Üskül, kafasındaki sivil ve renksiz anayasayı tanımlarken, anayasanın başlangıç kısmında ve maddelerinde Kemalizm ideolojisinin yansımaları olan 'Atatürk milliyetçiliği' ve 'Atatürk ilke ve inkılapları' gibi kavramların yer almasının gereksiz olduğunu savundu.


"BUNDA ABARTILACAK BİR ŞEY GÖRMÜYORUM"

Anayasa'daki '-izm'lerin olmaması gerktiğini söyleyen Üskül, "...izim'ler olmasın Anayasa'da. İzim'ler her hangi bir ideolojinin ifadesi olan hükümler yer almasın. Anayasa, renksiz bir anayasa olsun. Kurucu ilkelere bağlı ama renksiz bir anayasa olsun. Söylediğim buydu. Bunda çok abartılacak fazla bir şey görmüyorum. Sosyalizm, Kemalizm, kominizm... aklınıza ne gelirse.... Liberalizm. Çünkü bütün bunlar siyasi partilerin sahip olabileceği ideolojilerdir. Her siyasi parti de kendine göre bir ideolojiye sahip olabilir onu savunabilir. Bunu oy verecek yurttaşlar da vardır olabilir. Bu anlamda sınırlayıcı bir anayasa olmaması tercih edilir. AB'ye üye olmak üzere yola çıkan Türkiye'nin Avrupa anayasa anlayışına da uygun bir anayasa yapması beklenir. O da böyle renksiz demokratik, demokrasiyi esas alan bir anayasadır" diye konuştu.


"ATATÜRK PARSELLENEMEZ, ÜLKENİN ORTAK DEĞERİDİR"


Bir gazetecinin, Türkiye'de kemalizm hakkında söylediklerini sorması üzerine ise Üskül, "Hassas olmayı gerektiren bir şey yok. Mustafa Kemal Atatürk bu ilkelerin kurucusu, önderi, büyük bir insandır. Ve Mustafa Kemal Atatürk parsellenemez, bütün ülkenin, milletin ortak değeridir. Dolayısıyla bu konuda zaten Türk Milleti arasında her hangi bir tartışma yok. Ortak değerlerin böyle parsellenmeye çalışılmasını doğru bulmuyorum. Mustafa Kemal Atatürk'e bir atıf yapılabilir. Buna hiçbir engel yok. Ama Kemalizm başka bir şeydir, sosyalizm başka bir şeydir, liberalizm başka bir şeydir. Anayasada Mustafa Kemal Atatürk'e atıf yapılabilir. Buna hiçbir engel yok. Atatürk bu Cumhuriyetin kurucusudur. Buna atıf yapmakta hiçbir engel yok. Bu ilkeler CHP'nin dediği gibi altı okta sonutlaştırılmış ilkelerdir. Ama 'devletçilik' dediğinizde şimdi ne anlaşılıyor, 'milliyetçilik' dedeğinizde ne anlaşılıyor, 'halkçılık' dediğinizde ne anlaşılıyor. Bunlar tartışma konusu olan şeyler. Her siyasi parti bunları farklı şekilde algılayabiliyor. Her siyasi parti Atatürkçü, her siyasi parti devletçi, her siyasi parti halkçı olabilir mi? " dedi.


29.07.2007

ATATÜRK ANAYASA'DAN ÇIKMIYOR

İşte AK Parti yönetiminin sivil anayasa taslağında değiştirmeyi öngördüğü bölümlerden bazıları...
Seçim öncesinde sivil anayasa sözü veren AK Parti harekete geçti. Hazırlanan anayasa taslağında Yüksek Askeri Şura ve Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu kararları yargı denetimine açılıyor. YÖK'ün kaldırılmasını da öngören taslakta Atatürk ilkeleri ile ilgili bölümler aynen korundu.

AK Parti'nin hazırladığı anayasa değişiklik taslağında, temel hak ve özgürlükler güvence altına alınırken bunların ancak Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamında sınırlandırılabileceği belirtiliyor.

Anayasa'da yapılacak değişiklikle, Yüksek Askeri Şura ve Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu kararlarına yargı denetimi getirilmesi öngörülüyor. Böylece YAŞ ve HSYK'nın verdiği ihraç kararlarına yargı yolu açılacak.

Taslakta, adalet bakanının Hakim Savcılar Yüksek Kurulu üyeliğinden çıkarılması da öngörülüyor.


Cumhurbaşkanının yetkileri

Anayasa taslağında, cumhurbaşkanının yetkileri azaltılıyor. Cumhurbaşkanına sadece vali ve büyükelçi atamalarına ilişkin kararnamaler gönderilecek, tek başına yaptığı işlemlere karşı da yargı yolu açılacak.

Anayasa'da YÖK ile ilgili yer alan düzenlemelerin de değiştirilmesi gündemde.
Taslakta, YÖK'ün kaldırılması, Üniversitelerarası Kurul'un yetkilerinin arttırılması ve üniversite rektörlerinin seçimle belirlenmesi öngörülüyor.

AK Parti'nin anayasa taslağında yüksek yargı da yeniden şekillendiriliyor.

Anayasa Mahkemesi'nin üye sayısının 17'ye çıkarılması, 7 üyenin Meclis tarafından seçilmesi ve cumhurbaşkanının üye atama yetkisinin kaldırılması öngörülüyor.



CNN TÜRK
Old 31-07-2007, 23:37   #2
oguzhand0

 
Varsayılan

01.08.2007

İşte AKP'nin Anayasa taslağı

Eski Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in başkanlığında oluşturulan komisyonun aylardır üzerinde çalıştığı Anayasa taslağı tamamlandı. AKP Mersin Milletvekili Zafer Üskül'ün, "Anayasa'dan Atatürkçülük'le ilgili ifadeler çıkarılsın" önerisi ile gündeme gelen yeni Anayasa taslağı, Üskül'ün yer almadığı komisyonca hazırlandı. AKP'nin "sivil Anayasa" taslağında, yürürlükteki Anayasa'da yer alan Atatürkçülük'le ilgili ifadeler korunurken, taslakta MGK Genel Sekreterliği'nin Anayasal bir kurum olmaktan çıkarılması, din derslerinin seçmeli hale getirilmesi benimsendi. Taslakta, Üskül'ün görüşlerinin aksine Atatürkçülük'le ilgili ifadelerin muhazafa edilmesi de dikkat çekti.

Taslakta yer alan düzenlemelerden bazıları şöyle:
-Cumhurbaşkanı'nın tek başına yaptığı işlemlere, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) kararlarıyla, Yüksek Askeri Şûra kararlarına yargı yolu açılacak.
-Çocukların hakları Anayasa'da ayrı bir bölümde ele alınacak. Bu bölümde Birleşmiş Milletler'in hazırladığı ilgili sözleşmelere atıfta bulunulacak.
-Anayasa'daki eşitlik tanımı korunacak, ancak kadınlara yönelik pozitif ayrımcılık Anayasa'ya girecek. Sosyal ve siyasi alanlardaki kadınlara, korunmaya muhtaç kadınlara pozitif ayrımcılık uygulanması anayasal ilkeye dönüştürülecek.
-YÖK kalkacak. YÖK'ün yerine eşgüdüm kurulu oluşturulacak. Cumhurbaşkanının rektör atama yetkisi kaldırılacak. Üniversiteler, rektörlerini kendisi seçecek.
-Cumhurbaşkanının yetkileri daraltılacak. Bürokrat atamaları, vali ve büyükelçi dışında Bakanlar Kurulu'nca gerçekleştirilecek.
-Adalet Bakanı, HSYK'dan çıkarılacak. Yargıyı yargıçlar yönetecek.
-Temel hak ve özgürlükler, ancak Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamında sınırlandırılabilecek. Yargı kararlarının AİHS'ye uygunluğu aranacak.
-Anayasa Mahkemesi'nde asıl ve yedek üyelik farkı kalkacak. Üye sayısı 17'ye çıkarılacak Anayasa Mahkemesi, AİHM gibi iki ayrı kuruldan oluşacak. Cumhurbaşkanı'nın Anayasa Mahkemesi'ne üye atama yetkisi kalkacak. 17 üyeden 7'si TBMM tarafından atanacak.
-Milli Güvenlik Kurulu ve MGK Genel Sekreterliği Anayasal kurum olmaktan çıkartılarak, danışma organına dönüştürülecek.
-Din dersleri seçmeli hale getirilecek.


Not: Çok merak ediyorum; illa konuşmanız, yorum yapmanız için; konunun meclise taşınması mı gerekli... Yani adım gibi biliyorum; konu ne zaman ki Türkiye'nin tek gündemi olacak, bu konu takır takır yorumlar, cevaplarla dolacak... Şimdiden yorumlamanızı beklerdim..
Old 03-08-2007, 15:24   #3
Zabunoğlu

 
Varsayılan

Yapılacağı söylenen tüm değişiklikler öyle ya da böyle 82 Anayasasına getirilen genel eleştirilerle ilgili...

Taslak'ı tam olarak inceleme şansına sahip olmadım ancak genel hatlarıyla olumlu olduğu görüşündeyim
Old 04-08-2007, 13:53   #4
Seyda

 
Varsayılan

Taslağı tam olarak incelemedim ancak Sayın Oğuzhan Dayar'ın aktardığı maddelere bakıldığında bence de değişiklik anlamında olumlu yaklaşımlar..Özellikle rektörlerin seçimi; YAŞ,HSYK ve Cumhurbaşkanı'nın tek başına yapacağı işlemlere karşı yargı yolunun açılması (ki buna YSK da dahil edilebilir); Adalet Bakanı'nın HSYK'ndan çıkarılması çok yerinde olur diye düşünüyorum. Ancak pek hoşuma gitmeyen ve tam olarak bir çözüm de bulamadığım konu ; AYM üyelerinin 7 tanesinin TBMM'nce atanması..Ben 'Yargı' organına, 'Yasama' ya da 'Yürütmenin' hangi şekilde olursa olsun müdahale etmesini olumlu karşılayamıyorum.

Saygılarımla..
Old 06-08-2007, 10:00   #5
erkanaga

 
Varsayılan

AK Parti'ye yeni Anayasa taslağı !

Prof. Ergun Özbudun, akademisyen arkadaşlarıyla hazırladığı anayasa taslağını AK Parti'ye teslim etti.



06 Ağustos 2007 'Atatürk'e ve onun çağdaşlaşma idealine atıfta bulunulmalı, ancak altı oka yer verilmemeli. Anayasanın bir ideolojiye angaje olması ciddi sorun yaratır'

Prof. Dr. Ergun Özbudun, Radikal gazetesinden Neşe Düzel'e konuştu...

Atatürk ilke ve inkılaplarından Atatürk'ün çağdaşlaşma idealini anlıyorsak sorun yok. Fakat bundan 'altı oku' anlıyorsak ciddi sorunlar var. Demokratik anayasa bir ideolojiye angaje olamaz

Zafer Üskül'e haksızlık edildi. Başkaları söylediğinde olumlu karşılanan bir fikri, Üskül AK Parti milletvekili olarak söylediği için tepki ve eleştirilere uğradı. Mesajı yanlış anlaşıldı

Cumhurbaşkanının yetkileri sembolik olacak. Parlamenter sistem bunu gerektirir. Cumhurbaşkanı Anayasa Mahkemesi'nin, YÖK'ün üyelerini seçmemeli, rektör atamamalı

NEDEN? Ergun Özbudun

Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan beri ilk kez gerçek bir sivil anayasa yapma ihtiyacıyla karşı karşıya. Bugüne dek hep olağanüstü koşullarda yapılmış, halkın ve demokrasinin ihtiyaçlarını fazla göz önüne almamış anayasalar yerine, ilk kez toplumsal uzlaşmayla demokratik bir anayasa yapabileceğiz belki. Ancak AKP milletvekili anayasa profesörü Zafer Üskül'ün başına gelenler, sivil anayasa yapmanın kolay olmayacağını gösteriyor. İdeolojilerden uzak, tarafsız, demokratik, vatandaşı devlete karşı koruyan çağdaş bir anayasa, statükodan büyük tepki görecek herhalde. Birkaç akademisyenle birlikte sivil bir anayasa taslağı hazırlayıp AKP'ye veren ve bu anayasa taslağının içeriğinin açıklanmasını AKP'ye bırakan anayasa hukukukun en saygıdeğer ve güvenilir isimlerinden biri olan Bilkent Üniversetisi öğretim üyesi Prof. Ergun Özbudun'la yeni anayasanın nasıl olması gerektiğini konuştuk.

Sivil bir anayasa yapabilecek miyiz?

Yapmamız gerekiyor. Sivil bir anayasaya ihtiyacımız var. Anayasanın hem içerik hem de yapım tarzı bakımından demokratik olmasına ihtiyacımız var.
Bugün hâlâ bir darbe anayasası var Türkiye'nin. O darbeyi yapanlar kendilerine anayasayla meşruiyet sağlayabilmek için başta Atatürk ve Kemalizm olmak üzere birçok tabuyu kullandılar. Bu tabular karşısında ne yapacaksınız?
Tabu, ifade hürriyetiyle bağdaşmayan bir kavramdır. Fakat bu konu çok önemli ve hassas. Atatürk'e ve onun çağdaşlaşma idealine, dünya görüşüne, kurucu felsefesine anayasada atıfta bulunulması normaldir ve gereklidir. Fakat bunu, 'Atatürk ilke ve inkılapları' tarzında, hukuken uyulması zorunlu bir kural şeklinde formüle ederseniz, bazı pratik güçlükler doğuyor.


Atatürk'ün çağdaşlaşma idealine anayasada nasıl atıfta bulunulur?


Bunu formüle etmenin yolları var. Başlangıç bölümünde, yemin metinlerinde değinebilirsiniz. Bakın... Bir kurucu felsefeye atıfta bulunulması, benimsendiğinin ifade edilmesi başka şeydir. Bu kurucu felsefeyi, hukuken uyulması zorunlu kurallar biçiminde formüle etmek başka şeydir. Kurucu felsefe 'çağdaşlaşmadır'. Atatürk ilke ve inkılaplarından Atatürk'ün çağdaşlaşma idealini anlıyorsak sorun yok. Fakat bundan mesela 'altı oku' anlıyorsak ciddi sorunlar var.


Niye?


Altı oktan biri devletçiliktir. Eğer siz devletçiliği anayasaya ideolojik bir değer olarak sokarsanız, o zaman mesela liberal partilerin faaliyetini gayrimeşru ilan etmiş olursunuz. İfade ve siyasi faaliyet hürriyetlerini kısıtlarsınız. Üstelik bugün, devletçiliğin makbul bir ekonomi prensibi olduğu da çok kuşkuludur. Böyle bir anlayışla özelleştirmeler bile imkânsız hale gelebilir. Mesela altı okun içinde 'devrimcilik' ilkesi de var. O dönem için çok değerli. Çünkü Türk modernleşmesi devrim yoluyla gerçekleşti. Ama biz çok partili hayata 60 yıl önce girdik. Bugün artık değişim devrim yoluyla olmaz, evrim yoluyla olur. Halkın demokratik usullerde beyan edilmiş rızasıyla olur. Dolayısıyla eğer 'altı oku' kelime anlamında alırsanız ve bunu hukuken uyulması zorunlu kurallar biçiminde formüle ederseniz, ciddi problemlerle karşılaşırsınız.


Peki Anayasa Mahkemesi takdir hakkını kullanırken, Atatürk ilkeleri sözünden hâlâ altı oku anlamıyor mu ve ciddi problemlerle karşılaşılmıyor mu?


Zaman zaman karşılaşılıyor. Çünkü Anayasa Mahkemesi bu kavramları ideolojik anlamlarda görebiliyor. Mesela geçmişte özelleştirme aleyhine verdiği bazı kararlarda, bazı üyeler gerekçelerinde 'Atatürkçü ekonomik sistem' diye bir kavram icat ettiler. Özelleştirme kanununun Atatürkçü ekonomiye uygun olmadığını söylediler.

O zaman ne yapacaksınız? Anayasadan Atatürk ilke ve inkılapları deyimini çıkaracak mısınız?

O bir ayrıntı. Bunun manevi bir taahhüt şeklinde ifade edilmesi başka şeydir. Hukuken bağlayıcı kurallar olarak yasama ve yürütmeyi engelleyecek şekilde ifade edilmesi başka şeydir. Ben birinci formülasyona taraftarım. Atatürk'ün fikri mirasının bir referans noktası olarak kabul edilip, çağdaşlaşma idealine atıfta bulunulmasına kimsenin itirazı olamaz. Benim itirazım, Atatürk ilke ve inkılaplarının 'altı ok' biçiminde anlaşılması ve bu altı oka ideolojik bir içerik verilmesidir. Altı okun, siyasi hayatımızı kısıtlayıcı bir şekilde kullanılması, demokratik bir sistemde mümkün olmamalı.

Yeni anayasa için hükümet sizden yardım istedi mi?

Yeni bir anayasa yapılması, AK Parti'nin seçim beyannamesinde mevcut. Bu, onun millete taahhüdü. Aldığı büyük oranda oy da bu taahhüdün milletçe benimsendiğinin bir ifadesi olarak kabul edilebilir. Seçim beyannamesinde AK Parti sivil bir anayasanın mümkün olan en geniş toplumsal uzlaşmayla hazırlanmasını, insan hakları standartlarının uluslar arası belgelerdeki düzeye çıkarılmasını ve devlet kurumları arasındaki uyumun parlamenter rejimin ilkelerine göre düzenlenmesini istiyor. Bunlar benim görüşüme uygun parametreler. Bu çalışmada yer almanın sebebi odur. Benden fikir soruldu. Ben de inandığım doğruları, fikirleri ilettim. Şu anda bir anayasa taslağı mevcut ama bu taslak henüz AK Parti'nin malı değil.

Nazif İflazoğlu'nun haberine göre, anayasa taslağını siz hazırlamışsınız. Ne zaman hazırladınız?

Birkaç akademisyen hazırladık. Geçen hafta başında bitirdik. Bu çalışmada benim başkanlığım formel bir şey. Tamamen özgür ve akademik bir çalışma neticesinde bir anayasa metni çıktı. Artık bundan sonrası siyasi değerlendirme alanına girer. Tabii iş, AK Parti'nin bir anayasa metnini benimsemesiyle bitmeyecek. Meclis'in içindeki ve dışındaki siyasi partilerle ve önemli sivil toplum kuruluşlarıyla istişareler olacak. Yeni anayasa medyada ve akademik dünyada tartışmaya açılacak. Ancak bunun neticesinde belki toplumun büyük bir kesiminin değerlerini yansıtan sivil ve demokratik bir anayasa ortaya çıkabilecek.

Nasıl bir anayasa olacak bu?

1982 Anayasası atipik bir hükümet sistemi yarattı. Cumhurbaşkanını kilit kurum olarak düşündü ve ona geniş yetkiler tanıdı. Ama aynı zamanda onu sorumsuz da kıldı. Cumhurbaşkanlığını vesayet makamı olarak düşündü. Siyasi partilerin her zaman görevlerini kötüye kullanabileceği, onların üzerinde sanki siyaset dışından gelen veya gelmesi ümit edilen bir şahsın düzeltici yetkiler kullanabileceği düşünüldü. Siyasetçiye had derecede güvensizlik yansıtan bir anayasadır bu. Oysa siyasetçiye güvenmemek bir anlamda halka güvenmemektir. Halka güvenmediğiniz takdirde zaten demokratik sistemin meşruluğu ortadan kalkar. Dolayısıyla halkınıza da, halkınızın seçtiği partilere de ve siyasi liderlere de güveneceksiniz. 1982 Anayasası siyasetin doğal kurallarından bu anlamda saptı. Salt bu açıdan dahi değiştirilmesi gereken bir anayasa bu.

Yeni anayasa, cumhurbaşkanlığı vesayet sistemini değiştirecek mi?

Elbette. Parlamenter rejimin esasları cari olacak. Cumhurbaşkanı sembolik yetkilere sahip olacak. Cumhurbaşkanlığı, milletin ve devletin birliğini, bütünlüğünü temsil etmek bakımından fevkalade saygın, fakat siyasi yetkileri son derece azaltılmış bir makam olmalı. Parlamenter sistem bunu
gerektirir. 1982 Anayasası'nda cumhurbaşkanı hem yetkilidir hem de sorumsuzdur. Bu acilen düzeltilmeli.

Yeni anayasada cumhurbaşkanının görevleri ne olacak peki?

AK Parti parlamenter sistem vaat ettiğine göre, cumhurbaşkanının yetkileri daha ziyade sembolik yetkiler olacaktır. Cumhurbaşkanı Anayasa Mahkemesi'nin, YÖK'ün üyelerini seçmemelidir, rektörleri atamamalıdır.

Sivil bir anayasanın, bütün vatandaşlara eşit mesafede olması gerekiyor. Bu da, anayasanın bir ideolojisi olmaması zorunluluğunu getiriyor. Ama burada karşımıza Kemalizm çıkıyor. Anayasa hukukçusu Prof. Zafer Üskül'e yapılanları gördükten sonra, yeni anayasa "ideolojisiz ve çağdaş" olsun diyebilecek biri çıkabilir mi sizce?
Demokratik bir anayasanın, bir ideolojiye angaje olmaması, çeşitli ideolojik görüşlere eşit mesafede olması gerekir. Çünkü anayasalar yöntem kuralları üzerinde yapılan uzlaşmaya dayanırlar. İktidarın nasıl belirleneceği, nasıl el değiştireceği, nasıl denetleneceği konusundaki kurallardır bunlar. Bu yöntemler üzerinde oydaşma, uzlaşma mümkündür ve gereklidir. Ama politikalar, ideolojiler üzerinde oydaşma aranamaz. İdeolojiler üzerinde oydaşma ararsanız, bu artık demokratik bir sistem olmaz. Çünkü siyasi rekabetin bir anlamı kalmaz. Mesela bir anayasa sosyalist ideolojiyi yansıtırsa, bu anayasa çerçevesinde piyasa ekonomisine taraftar liberal partilerin iktidara gelip programlarını gerçekleştirmeleri imkânsız gibidir. Aynı şekilde anayasa sosyalist değerleri yasaklarsa, o zaman da sosyalist partinin iktidarda sol program uygulaması imkânsızdır.

Aynı şekilde bizim Anayasamız da Kemalist ideloojiyi yansıtıyor.

Bu anayasa hiçbir yerde Kemalizm deyimini kullanmamış.

Atatürk ilkeleri 'altı ok' değil mi? Bunlar, laiklik, devrimcilik, milliyetçilik, cumhuriyetçilik, halkçılık, devletçilik. Bu 'altı ok' Kemalizm demek değil mi?

'Atatürk ilke ve inkılapları' kavramını kullanıyor Anayasa. Bunu yorumlamak da büyük ölçüde yargı organına kalıyor. Özellikle Anayasa Mahkemesi zaman zaman bu kavramlara ideolojik bir içerik verdi. Eğer Atatürk ilke ve inkılapları, onun çağdaşlaşma idealine bağlılık anlamında yorumlansaydı, bu sakıncalar çıkmayacaktı. Şimdi anayasada yapılması gereken bir yandan Atatürk'ün fikri mirasına manevi bağlılığın vurgulanmasıdır ama öte yandan da bu kavramları ideolojik araçlar haline getirecek formülasyonlardan kaçınılmasıdır.

Peki Kemalizm'i ya da başka bir ideolojiyi referans alan bir anayasa, çağdaş ve sivil olabilir mi?

Bir ideolojiye angaje olan bir anayasa çağdaş ve demokratik olamaz.

Darbe anayasasını sürdürmek isteyenler özellikle Kemalizm konusunu suiistimal edecekler. Demagojiler şimdiden başladı. Buna karşı ne yapacaksınız?

Aklın ve mantıksal muhakemenin demagojilere uzun vadede galip geleceğini umuyorum. Biz doğruları anlatmaya devam ederiz. Kimsenin art niyeti olmadığı umarım herkesçe anlaşılır. Prof. Zafer Üskül'e karşı gösterilen tepkileri fevkalade haksız ve yersiz buluyorum. Üskül'ün mesajı yanlış anlaşıldı. Kaldı ki bu fikirler yeni de değil. Bu fikirler 1997 yılında, merhum Prof. Bülent Tanör tarafından TÜSİAD için hazırlanan 'Türkiye'nin Demokratikleşme Perspektifleri' adlı raporda ifade edildi. Tanör 1999'daki ikinci raporunda da bu fikirleri tekrarladı. Türkiye Barolar Birliği'nin 2001'deki çalışmasında da büyük ölçüde aynı düşünce hâkim oldu. Fakat Türkiye'de ironik bir durum var.

İronik olan nedir?

Bir mesajın özüne ve içeriğine bakılmıyor da, kimin tarafından ne zaman söylenildiğine bakılıyor. A söylediğinde hiç tepki görmüyor. B söylediğinde vatana ihanet biçiminde takdim ediliyor. Bu beni hayal kırıklığına uğratıyor. Yani başkaları söylediğinde olumlu karşılanan bir fikri, bir mesajı, Zafer Üskül AK Parti milletvekili olarak ileri sürdüğü için eleştirilere uğradı. Toplumdaki önyargıların ne kadar güçlü olduğunu gösteren bir olay bu.

Anayasalar, 'vatandaşı devlete karşı korumak içindir' denir. Bizim Anayasa ise tümüyle devleti vatandaşa karşı koruyor. Bunu tersine çevirebilecek misiniz?

Eğer bu tersine çevrilmeyecekse, yeni bir anayasa yapma girişiminin hiçbir anlamı yoktur. 1982 Anayasası gerçekten devleti ve devlet otoritesini korumak önceliğiyle hazırlandı. O günün şartları bir iç savaş şartlarıydı ve devlet otoritesinin yeniden tesisi öncelik taşıyordu. Fakat aradan 27 yıl geçti. Hâlâ vesayetçi anlayışı korumak, devlete vatandaş karşısında öncelik vermek anlamsız. Üstelik anayasaların temel felsefesi her zaman için vatandaşı devlete karşı korumaktır, devleti vatandaşa karşı korumak değil. Elbette devlet otoritesi korunacak. Kimse anarşik bir hayatı savunamaz, çünkü anarşi vatandaşın hiçbir hürriyetini kullanamaması demektir. Fakat mesele bir öncelik meselesidir. Her demokratik anayasada olduğu gibi bizim yeni anayasa da hükümlerini düzenlerken, bireyi eksen almalıdır.

Yeni anayasada YÖK'ü kaldıracak mısınız?

Siyasi otorite karar verecek buna. Ben YÖK'ün kaldırılmasını düşünmüyorum ama YÖK'ün bu şekilde muhafaza edilmesi de mümkün değil. YÖK üniversitelerin iç işleyişlerine, müfredatlarına, atamalarına, rektör seçimine müdahale etmeyen, yetkileri sınırlı bir koordinasyon organı haline gelebilir.

12 Eylül darbesi ve takipçileri en çok üniversite özgürlüğünden korkarlar. Gelişmiş ülkelerdeki gibi bir üniversite yapısına karşı ne tür tepkiler bekliyorsunuz?

Mevcut demokratikleşme ortamında, 'Üniversiteler zapturapt altına alınsın. Bir merkezden yönetilsin' demek ve YÖK'ün statüsünü savunmak hiç kolay değil. Doğrusu karşı argümanların nasıl savunulacağını merak ediyorum. İlke olarak kim akademik özgürlüklere karşı çıkabilir ki bugün?

Peki Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun kararları yargı denetimine açılacak mı? Şemdinli savcısının yaşadıklarını gördük. Meslekten men edildi.

Bu kurulun kararlarının yargı denetimine tabi olmaması, hukuk devleti açısından eksikliktir. Bu kurul, hâkim ve savcıların statüleri, tayinleri, disiplin cezalarıyla ilgili idari kararlar veriyor. Her idari karar gibi bu kararlar da yargı denetimine açılmalı. Anayasanın bunu sağlayacağını umuyorum.

Yüksek Askeri Şûra kararları yargı denetimine açılacak mı?

Aynı nedenle Şûra'nın kararları da yargı denetimine açılmalı. Hukuk devleti istisna tanımamalı.


YAŞ kararıyla askerlikten atılanlara yargıya başvurma imkânı getirilecek demek değil mi bu?

Elbette.

Din dersleri konusunda anayasada neler olacak?

Bilemiyorum. Taslağı, açıklamaya yetkim de, hakkım da yok. Bana göre, zorunlu din dersleri laik devlet yapısıyla bağdaşmaz. Din dersleri zorunlu olmaktan çıkarılmalı, tercihe bırakılmalı. Ya 1961'de olduğu gibi isteğe bırakılmalı, ya da muaf olabilme imkânı tanınmalı. Din vicdani bir alandır. Laik bir devletin, objektif de olsa, istemeyen birine din eğitimi vermeye hakkı yoktur. Ama isteyene verir.

AKP'nin din dersleri konusunda tarafsız ve çağdaş bir tutum alabileceğini düşünüyor musunuz?

Bilemiyorum. Onu ileride göreceğiz.

Son bir soru. AKP bir yandan sizinle parlamenter sistemi esas alan, cumhurbaşkanının yetkilerini sembolik kılan yeni anayasa projesi yürütüyor. Bir yandan da cumhurbaşkanını halka seçtirmek için bir anayasa değişikliğini referanduma sunuyor. Cumhurbaşkanını halkın seçmesi başkanlık sisteminin önünün açılması demek. AKP ne yapmak istiyor?

Sorunuz haklı. Eğer cumhurbaşkanını bu kadar sembolik hale getiriyorsak, niye halka seçtiriyoruz?

Bana göre, cumhurbaşkanının yetkileri meselesi, seçilmesi meselesinden çok daha önemli. Esas olan cumhurbaşkanının parlamenter rejimle bağdaşmayan yetkilerinin kaldırılmasıdır. Bu takdirde cumhurbaşkanını parlamentonun seçmesi de belki düşünülecektir.

Radikal
Old 06-08-2007, 10:48   #6
erkanaga

 
Varsayılan Sivil Anayasa

Ak Parti nin sivil bir anayasa oluşturma çabası gerçekten takdir edilmesi ve desteklenmesi gereken bir harekettir, tabi ki bu çalışma Prof ERGÜN ÖZBUDUN un da dediği gibi kamuoyu ve medyada tartışılarak oluşturulmalı ve gerçek bir parlementer rejim uygulamasına geçilmelidir.Bu konuda da en büyük görev de biz hukukçulara düşmektedir.

Benim bu taslak hakkındaki görüşüm olumludur çünkü;yapılan değişikliklerin büyük bölümü 1981 anayasasındaki eleştirilen konular ve nerdeyse herkes bu konularda hemfikir.YAŞ ve HSYK kararlarının yargıya açılması,YÖK' ün kaldırılması,Cumhurbaşkanının yetkilerinin azaltılması , din derslerinin seçmeli olması gibi.

Anayasadan Atatürk İlke ve İnkilaplarının çıkarılması ya da sadece başlangıç bölümünde olması konusu ise üzerinde en çok tartışılması gereken konudur.

Şimdi sizlerden ricam, bu hazırlanan yeni anayasada başka neler düzeltilebilir örn;kimliklerde yer alan din hanesi kısmıda bu taslak çerçevesinde
yeniden değerlendirilebilir. Bunun gibi sizinde yeni anayasada yer almasını düşündüğünüz ya da çıkarılması gerekir dediğiniz konulur varsa buraya yazın değerlendirelim yoksa sizce hala bunları tartışmanın vakti gelmedi mi
Old 06-08-2007, 21:42   #7
Veysel

 
Varsayılan

Takip ettiğim kadarıyla dokunulmazlıklara hiç dokunulmamış.
Kemalist ideolojiden daha önemsiz galiba.
Old 07-08-2007, 08:17   #8
erkanaga

 
Varsayılan Sayın Veysel

Bence de dokunulmazlıkların yeniden gözden gecirilmesi gerekir ancak bu gözden geçirme sonucunda dokunulmazlık yine de kaldırılmamalıdır yalnızca meclisin dokunulmazlığı kaldırması kolaylştırılmalıdır.
Old 07-08-2007, 10:34   #9
Zabunoğlu

 
Varsayılan

yasama dokunulmazlığı - sorumsuzluğu müesseselerinin koyuluş gayelerinin dikkate alınması gereklidir. yoksa salt dokulmazlıklara dokunulsun şeklinde bir yaklaşım sadece bir tepkiden öteye geçemez.

Örneğin Almanya'da yasama dokunulmazlığı (immunität) kurumunu kabul etmiştir. 1949 Alman Anayasasının 46’ncı maddesinin ikinci fıkrasına göre Bundestag üyeleri Bundestag’ın izni olmaksızın, cezayı gerektiren bir fiilden dolayı cezaî takibata uğrayamaz veya tutuklanamazlar. Bununla birlikte suçüstü hâlinde veya ertesi gün yakalanmış olması durumunda Bundestag üyeleri yasama dokunulmazlığından yararlanamazlar. Keza aynı maddenin üçüncü fıkrasına göre, Bundestag üyelerinin başka bir şekilde kişisel özgürlüklerini kısıtlanması için Bundestag’ın izni gerekir. Anayasa ayrıca, bir milletvekili hakkındaki her türlü ceza davasının, milletvekilinin hürriyetini kısıtlayıcı her türlü tedbirin Bundestag’ın istemesi durumunda kaldırılmasını öngörmektedir.

1929 Avusturya Anayasasının 57’nci maddesinin ikinci fıkrasına göre Millî Meclis (Nationalrat) üyeleri, suçüstü hâli hariç, ancak Millî Meclisin izniyle tutuklanabilirler. Keza aynı fıkraya göre, Millî Meclis üyelerinin evlerinin aranabilmesi için de Millî Meclisin izni gerekir

1994 Belçika Anayasasına göre, suçüstü hâli (flagrant délit) hariç, Parlâmento üyeleri toplantı dönemi (session) boyunca, cezaî sahada, ait olduğu meclisin izni olmadıkça, bir mahkeme veya divan önüne gönderilemez veya doğrudan celp edilemez veya tutuklanamaz

1953 Danimarka Anayasasının 57’nci seksiyonuna göre, Parlâmentonun hiçbir üyesi, suçüstü (flagrante delicto) hâlinde yakalanması durumu hariç, Parlâmentonun izni olmaksızın hiçbir şekilde soruşturulamaz ve hapsedilemez.

1958 Fransız Anayasasına göre ağır suçlar ve orta ağırlıktaki suçlar alanında hiçbir Parlâmento üyesi ait olduğu Meclisin Başkanlık Divanının izni olmadıkça tutuklanamaz veya hakkında diğer hürriyeti sınırlandırıcı veya mahrum edici bir tedbir uygulanamaz (, m.26/2). Suçüstü ( veya kesin hükümle mahkûmiyet hâlinde bu izin gerekmez.

1978 İspanyol Anayasasının 71’inci maddesine göre, milletvekilleri ve senatörler vekâlet sürelerince dokunulmazlıktan yararlanırlar ve sadece suçüstü hâlinde tutuklanabilirler.

İsrail, dokunulmazlığı, milletvekillerini tutuklanmaya, gözaltına alınmaya, hakkında hukukî takip yapılmasına ve evlerinde arama yapılmasına karşı korumaktadır İsrail’de yasama dokunulmazlığı oldukça geniş kapsamlıdır. Bununla birlikte, kuvvet kullanarak icra edilen, kamu düzenini bozan ve ihanet oluşturan fiillerin suçüstü halinde işlenmesi durumunda milletvekili tutuklanabilir ve gözaltına alınabilir

1975 İsveç Anayasasının 3’üncü Bölümünün 8’inci maddesine göre, Parlâmentonun toplantıya katılan ve oy veren üyelerin en az altıda beşinin kabul edeceği bir kararla izin verilmedikçe, kimse bir parlâmento üyesinin görevini yerine getirirken yaptığı eylemlerden ve söylediği sözlerden dolayı ona karşı dava açamaz veya onu özgürlüğünden mahrum bırakamaz veya onun ülke içinde seyahat etmesini engelleyemez (b.3, m.8/1). Bir Parlâmento üyesinin bir suç işlediğinden şüphelenilmesi durumunda, tutuklama, gözaltına alma veya hapse ilişkin kanun hükümlerinin Parlâmento üyesi hakkında uygulanabilmesi ancak onun suçluluğunu kabul etmesi veya suçüstü halinde yakalanması veya işlediği suçun minimum cezasının iki yıl hapisten fazla olması durumunda mümkündür (b.3, m.8/2).

İsviçre’de yasama dokunulmazlığı sadece cezaî alanda geçerli olmakta ve bütün suçları için parlâmento üyesini tutuklamaya, gözaltına almaya, hakkında soruşturma açılmasına ve evinde arama yapılmasına karşı korumaktadır

İtalya, Parlâmento üyesinin tutuklama kararı gerektiren bir suçu işlerken, suçüstü halinde yakalanması durumu hariç, hiçbir Parlâmento üyesi, ait olduğu Meclisin izni olmaksızın tutuklanamaz, kişisel hürriyetinden mahrum bırakılamaz, gözaltına alınamaz ve keza Parlâmento üyesinin şahsı veya ikametgahı aranamaz (m.68/2).

1944 İzlanda Anayasasının 49’uncu maddesine göre, Althingi’nin hiçbir üyesi, suç işlerken yakalanması durumu dışında, Althingi’nin toplantı dönemi (session) boyunca, Althingi’nin izni olmaksızın hapsedilemez veya hakkında bir cezaî kovuşturma işlemi yapılamaz.

1946 Japon Anayasasının 50’nci maddesine göre, kanunla öngörülen hâller hariç olmak üzere, her iki Meclisin üyeleri, Dietin toplantı döneminde tutuklanmaktan muaftırlar

yasama dokunulmazlığı vardır; Parlâmento üyesi tutuklanamaz, gözaltına alınamaz; ancak bu dokunulmazlık sadece hukukî alanda geçerlidir

1814 Norveç Anayasasının 66’ncı maddesine göre, milletvekilleri, bir suçu alenî olarak işlerken yakalanmadıkça , yani suçüstü hâli hariç, Storting’e gidiş ve dönüş yollarında ve Storting’te bulundukları sürece tutuklanmaktan muaftırlar. Norveç’te yasama dokunulmazlığı hem hukukî, hem de cezaî sahada geçerlidir

Portekiz Anayasasının 160’ıncı maddesinin ikinci fıkrasına göre, milletvekilleri Meclisin izni olmaksızın tutuklanamaz ve gözaltına alınamaz. Aynı fıkraya göre suçüstü hâli bu hükümden hariçtir. Bununla birlikte, milletvekilinin suçüstü halinde işlediği suç en az üç yıl hapis cezasıyla cezalandırılabilir nitelikte olmalıdır.


İngiltere’de tarihsel olarak Parlâmento üyeleri tutuklanmama hürriyetine (freedom from arrest) sahip oldukları ve bu imtiyazın Parlâmentonun toplantı döneminde ve bu dönemden önceki ve sonraki kırk günü kapsadığı kabul edilmektedir. 1770 tarihli Parliamentary Privilege Act’a göre dokunulmazlık sadece parlâmento üyesine tutuklanmama ve hapsedilmeme güvencesi sağlar yasama dokunulmazlığı kaldırılamaz. (ingilterede yasama dokunulmazlığı sadece hukuk davaları açısından geçerlidir)

1787 Amerika Birleşik Devletleri Anayasasının 1’inci maddesinin 6’ncı bölümünün 1’inci fıkrasına göre, “Senatörler ve temsilciler... ihanet (treason), cürüm (felony) ve asayişi ihlâl (breach of the peace) hâli dışında, kendi Meclislerinin toplantılarına katıldıkları sırada, gerekse bu toplantılara gelir veya giderken tutuklanmama imtiyazından yararlanırlar”.

1975 Yunan Anayasasının 62’nci maddesine göre, yasama dönemi boyunca, hiçbir milletvekili, Parlâmentonun izni olmaksızın soruşturulamaz, tutuklanamaz, hapsedilemez veya hürriyeti bir başka şekilde kısıtlanamaz.

Türkiye'de nasıl peki?

83’üncü maddesinin ikinci fıkrasına göre, “seçimden önce veya sonra bir suç işlediği ileri sürülen milletvekili, Meclisin kararı olmadıkça tutulamaz, sorguya çekilemez, tutuklanamaz ve yargılanamaz. Ağır cezayı gerektiren suçüstü hâli ve seçimden önce soruşturmasına başlanılmış olmak kaydıyla Anayasanın 14 üncü maddesindeki durumlar bu hükmün dışındadır. Ancak, bu halde yetkili makam, durumu hemen ve doğrudan doğruya Türkiye Büyük Millet Meclisine bildirmek zorundadır”. Yine aynı maddeye göre “Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesi hakkında, seçimden önce veya sonra verilmiş bir ceza hükmünün yerine getirilmesi, üyelik sıfatının sona ermesine bırakılır; üyelik süresince zamanaşımını işlemez” (m.83/3). “Tekrar seçilen milletvekili hakkında soruşturma ve kovuşturma, Meclisin yeniden dokunulmazlığını kaldırmasına bağlıdır (m.83/4). “Türkiye Büyük Millet Meclisindeki siyasî parti gruplarınca, yasama dokunulmazlığı ile ilgili görüşme yapılamaz ve karar alınamaz”

...

Görüldüğü üzere pek çok dmokratik ülkede dokunulmazlık müessesesi vardır.

ozaman sorun dokunulmazlık kurumunda mıdır? yoksa...
Old 07-08-2007, 10:43   #10
Av. R. Onur ÇINAR

 
Varsayılan

kendimi anayasa hukuku alanında siyasi konulara girmeden konuyu(yeni anayasa taslağını) irdeleyebilecek kadar yetkin görmüyorum... ama düşündüğüm şeyi de söylemeden geçmek istemedim, sevgili yöneticilerimizin affına sığınarak şu masumane uyarıyı yapmak istiyorum,

beyler bayanlar, bu değişiklikler artık resmen Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin temel taşlarını oynatacak niteliktedir.

saygılarımla
Old 07-08-2007, 11:49   #11
Zabunoğlu

 
Varsayılan

Sn. Çınar,

burası bir bilgi paylaşım ve konular üzerinde tartışma platformu olduğuna göre, görüşlerinizi açıklamanızdan ancak ve sadece mutluluk duyulabilir.

Ancak sözünü ettiğiniz "temel taşların" neler olduğunu ve değişikliklerin nasıl "oynatılacak nitelikte" olduğunu açıklarsanız bizi daha ziyade mutlu edeceksiniz.
Old 07-08-2007, 12:08   #12
Av. R. Onur ÇINAR

 
Varsayılan

sayın zabunoğlu insanlar küçük şeylerle de mutlu olabilmeliler herkesin malumu bir konuyu da deşmeye bence gerek yok. bu kadarıyla yetinmek bence en doğru olanı, özel mesaj yoluyla tartışabilmek hakkımızı kullanabiliriz belki. mail adresim üye sayfamda gizli.
saygılarımla
Old 10-08-2007, 10:40   #13
Veysel

 
Varsayılan

Sayın Zabunoğlu ; Takdir edileceği gibi, dokunulmazlık geniş kapsamlı bir konudur. Alt ve üst sınırı, şekli şemali, çerçevesi ülkenin şartlarına göre değiştirilebilir. Burada önemli olan yasa düzenleyici ile toplumun bir konsensüs oluşturmasıdır. Örnek verdiğiniz ülkelerdeki sosyo-ekonomik ve kültürel yapı bize pek benzerlik göstermediğinden Anayasal düzenlemelerin de bizdeki ile bire bir veya büyük oranda örtüşmesi beklenemez, beklenmemelidir. Bahsettiğiniz ülkelerde ne yoksulluk ve yolsuzluk bizdeki kadar ilk sırada, ne de bir rejim sorunu vardır. Gerek sağdan ve gerekse soldan rejimle kavgalı kesimlerin olduğu unutulmamalıdır. Dolayısıyla toplumun değer yargıları, tepkileri ve beklentileri de bu çerçevede biçimlenmiştir. Yapılan kamuoyu araştırmalarında halkın parlamentoya güveninin minimum düzeyde olmasının sebeplerinden biride toplumun büyük bir kısmının bir türlü anlam veremediği “dokunulmazlık” zırhıdır. Kaldı ki; Bir kişi dokunulmazlık zırhının arkasına neden saklanır? Hangi gerekçe ile ? Yoksa, yargıya güven mi duyulmamaktadır? Yolsuzlukların merkezinde siyasilerin veya uzantılarının olması, bu güvensizliğe bir katkısı yok mu? Halihazırdaki dokunulmazlıkla ilgili düzenlemenin toplumun beklentilerine cevap vermediği kanısındayım. Toplum, parlamenter dahi olsa “hesap verebilir” bir parlamenter istemektedir.

İfade özgürlüğü bağlamında kürsü dokunulmazlığı derseniz anlarım. Eyleme dönüşmediği, toplumu tahrik etmediği sürece parlamenter, düşüncelerini meclis kürsüsünde açıkça ifade edebilmelidir. Buna kimsenin bir itirazının olacağını da sanmıyorum.

Diğer taraftan, Sayın Onur Çınar’ ın ifadesinden ben şunu anlıyorum. Yeni Anayasa taslağında, mevcut Anayasada geçen bazı ifadelerin çıkarılmak istenmesi geçmişle hesaplaşma, bazı kavramları ve değerleri bizlere unutturma şeklinde algılanmıştır. Sanıyorum çekince bundandır. Bu durumda şöyle bir soruya yanıt aramamız gerekir.
1.) Atatürkçülük; çağdaş, daha demokratik, daha katılımcı, sosyal, temel hak ve hürriyetleri merkez alan bir Anayasanın önünde bir engel midir ?
2.) İdeolojisi olmayan bir devlet ve bu ideolojinin yansımalarının görülmediği bir Anayasa var mıdır?

Saygılarımla.
Old 10-08-2007, 11:16   #14
Zabunoğlu

 
Varsayılan

Veysel Bey,

yasama sorumsuzluğu hususunda hiçbir sıkıntı yok. temsilci, kürsüde/meclis çalışmaları esnasındaki söz ifade tavır tutumundan dolayı sizin ifadenizle kürsü dokunulmazlığına sahip olmalıdır.

yasama dokunulmazlığı niçin ihdas edilmiştir? birilerine paravan olsun diye değil elbette. Parlamentoların Yürütme erkine karşı mücadelesinin bir sonucudur dokunulmazlık... şöyle düşünelim, iktidar, muhalefet milletvekillerinin bir oturuma katılmasını istememektedir. veya bir muhalif temsilci, iktidar sahiplerine göre, gereğinden fazla konuşmaktadır ve bu temsilcinin meclise gelmemesi en iyi çözümdür. yasama dokunulmazlığı müessesesinin olmadığını varsayarak, bu muhalif temsilcinin rahatlıkla eften püften bir sebeple tutulabileceğini, tutuklanabileceğini dokunulmazlık kurumuna karşı olanlar düşünmelidir.

bir şey tümden kötü değildir. yukarıda örnek verdiğim ülkelerde dokunulmazlık kurumu vardır ki zaten dikkat ederseniz son sözüm "sorun dokunulmazlıkta mı? yoksa..." şeklindedir.

bence sorun dokunulmazlık kurumunda değil... sorun o kurumu kullananlarda...

ben demokrasinin oraya buraya göre özel şartlar almasının pek makul ve mantıklı olduğuna inanmıyorum. buraya göre demokrasi oraya göre demokrasi ayrımı sonuçta demokrasinin işlevselliğini yitirmesine sebebiyet verir.


Atatürkçülük (ben Kemalizm demeyi yeğiliyorum) herhangi bir gelişmeciliğin önünde engel teşkil etmez. kaldı ki, kemalizm, ilerlemecidir. dolayısıyla pragmatisttir, zamanın gereklerine göre değişim sergileyebilir. asıl sorun atatürkçülüğün durağan bir yapıya dönüştürülmesinin istenmesidir. kemalizm altı oktan müteşekkil bir düşünce değildir. günün gereklerine göre ilkeler getirmiştir. bunlar değişmez de değildir. devletçilik örneği gibi...

aslına bakarsanız sorduğunuz her iki sorunun yanıtı Hocam, Anayasa Hukuku Profesörü Sayın Ergun ÖZBUDUN'un yukarıda alıntılanan ve Radikal gazetesinin pazar (05.08.2007) günü yayımlanan röportajında açıkça ifade edilmektedir.

sorunuza cevap olduğuna inandığım bölümü tekrar alıntılıyorum

"Sivil bir anayasanın, bütün vatandaşlara eşit mesafede olması gerekiyor. Bu da, anayasanın bir ideolojisi olmaması zorunluluğunu getiriyor. Ama burada karşımıza Kemalizm çıkıyor. Anayasa hukukçusu Prof. Zafer Üskül'e yapılanları gördükten sonra, yeni anayasa "ideolojisiz ve çağdaş" olsun diyebilecek biri çıkabilir mi sizce?
Demokratik bir anayasanın, bir ideolojiye angaje olmaması, çeşitli ideolojik görüşlere eşit mesafede olması gerekir. Çünkü anayasalar yöntem kuralları üzerinde yapılan uzlaşmaya dayanırlar. İktidarın nasıl belirleneceği, nasıl el değiştireceği, nasıl denetleneceği konusundaki kurallardır bunlar. Bu yöntemler üzerinde oydaşma, uzlaşma mümkündür ve gereklidir. Ama politikalar, ideolojiler üzerinde oydaşma aranamaz. İdeolojiler üzerinde oydaşma ararsanız, bu artık demokratik bir sistem olmaz. Çünkü siyasi rekabetin bir anlamı kalmaz. Mesela bir anayasa sosyalist ideolojiyi yansıtırsa, bu anayasa çerçevesinde piyasa ekonomisine taraftar liberal partilerin iktidara gelip programlarını gerçekleştirmeleri imkânsız gibidir. Aynı şekilde anayasa sosyalist değerleri yasaklarsa, o zaman da sosyalist partinin iktidarda sol program uygulaması imkânsızdır.

Aynı şekilde bizim Anayasamız da Kemalist ideloojiyi yansıtıyor.

Bu anayasa hiçbir yerde Kemalizm deyimini kullanmamış.

Atatürk ilkeleri 'altı ok' değil mi? Bunlar, laiklik, devrimcilik, milliyetçilik, cumhuriyetçilik, halkçılık, devletçilik. Bu 'altı ok' Kemalizm demek değil mi?

'Atatürk ilke ve inkılapları' kavramını kullanıyor Anayasa. Bunu yorumlamak da büyük ölçüde yargı organına kalıyor. Özellikle Anayasa Mahkemesi zaman zaman bu kavramlara ideolojik bir içerik verdi. Eğer Atatürk ilke ve inkılapları, onun çağdaşlaşma idealine bağlılık anlamında yorumlansaydı, bu sakıncalar çıkmayacaktı. Şimdi anayasada yapılması gereken bir yandan Atatürk'ün fikri mirasına manevi bağlılığın vurgulanmasıdır ama öte yandan da bu kavramları ideolojik araçlar haline getirecek formülasyonlardan kaçınılmasıdır.

Peki Kemalizm'i ya da başka bir ideolojiyi referans alan bir anayasa, çağdaş ve sivil olabilir mi?

Bir ideolojiye angaje olan bir anayasa çağdaş ve demokratik olamaz.

Darbe anayasasını sürdürmek isteyenler özellikle Kemalizm konusunu suiistimal edecekler. Demagojiler şimdiden başladı. Buna karşı ne yapacaksınız?

Aklın ve mantıksal muhakemenin demagojilere uzun vadede galip geleceğini umuyorum. Biz doğruları anlatmaya devam ederiz. Kimsenin art niyeti olmadığı umarım herkesçe anlaşılır. Prof. Zafer Üskül'e karşı gösterilen tepkileri fevkalade haksız ve yersiz buluyorum. Üskül'ün mesajı yanlış anlaşıldı. Kaldı ki bu fikirler yeni de değil. Bu fikirler 1997 yılında, merhum Prof. Bülent Tanör tarafından TÜSİAD için hazırlanan 'Türkiye'nin Demokratikleşme Perspektifleri' adlı raporda ifade edildi. Tanör 1999'daki ikinci raporunda da bu fikirleri tekrarladı. Türkiye Barolar Birliği'nin 2001'deki çalışmasında da büyük ölçüde aynı düşünce hâkim oldu. Fakat Türkiye'de ironik bir durum var. "

Saygılarımla
Old 10-08-2007, 11:24   #15
erkanaga

 
Varsayılan

Atatürk'ün çağdaşlaşma idealine anayasada nasıl atıfta bulunulur?


Bunu formüle etmenin yolları var. Başlangıç bölümünde, yemin metinlerinde değinebilirsiniz. Bakın... Bir kurucu felsefeye atıfta bulunulması, benimsendiğinin ifade edilmesi başka şeydir. Bu kurucu felsefeyi, hukuken uyulması zorunlu kurallar biçiminde formüle etmek başka şeydir. Kurucu felsefe 'çağdaşlaşmadır'. Atatürk ilke ve inkılaplarından Atatürk'ün çağdaşlaşma idealini anlıyorsak sorun yok. Fakat bundan mesela 'altı oku' anlıyorsak ciddi sorunlar var.


Niye?


Altı oktan biri devletçiliktir. Eğer siz devletçiliği anayasaya ideolojik bir değer olarak sokarsanız, o zaman mesela liberal partilerin faaliyetini gayrimeşru ilan etmiş olursunuz. İfade ve siyasi faaliyet hürriyetlerini kısıtlarsınız. Üstelik bugün, devletçiliğin makbul bir ekonomi prensibi olduğu da çok kuşkuludur. Böyle bir anlayışla özelleştirmeler bile imkânsız hale gelebilir. Mesela altı okun içinde 'devrimcilik' ilkesi de var. O dönem için çok değerli. Çünkü Türk modernleşmesi devrim yoluyla gerçekleşti. Ama biz çok partili hayata 60 yıl önce girdik. Bugün artık değişim devrim yoluyla olmaz, evrim yoluyla olur. Halkın demokratik usullerde beyan edilmiş rızasıyla olur. Dolayısıyla eğer 'altı oku' kelime anlamında alırsanız ve bunu hukuken uyulması zorunlu kurallar biçiminde formüle ederseniz, ciddi problemlerle karşılaşırsınız.


Peki Anayasa Mahkemesi takdir hakkını kullanırken, Atatürk ilkeleri sözünden hâlâ altı oku anlamıyor mu ve ciddi problemlerle karşılaşılmıyor mu?


Zaman zaman karşılaşılıyor. Çünkü Anayasa Mahkemesi bu kavramları ideolojik anlamlarda görebiliyor. Mesela geçmişte özelleştirme aleyhine verdiği bazı kararlarda, bazı üyeler gerekçelerinde 'Atatürkçü ekonomik sistem' diye bir kavram icat ettiler. Özelleştirme kanununun Atatürkçü ekonomiye uygun olmadığını söylediler.

O zaman ne yapacaksınız? Anayasadan Atatürk ilke ve inkılapları deyimini çıkaracak mısınız?

O bir ayrıntı. Bunun manevi bir taahhüt şeklinde ifade edilmesi başka şeydir. Hukuken bağlayıcı kurallar olarak yasama ve yürütmeyi engelleyecek şekilde ifade edilmesi başka şeydir. Ben birinci formülasyona taraftarım. Atatürk'ün fikri mirasının bir referans noktası olarak kabul edilip, çağdaşlaşma idealine atıfta bulunulmasına kimsenin itirazı olamaz. Benim itirazım, Atatürk ilke ve inkılaplarının 'altı ok' biçiminde anlaşılması ve bu altı oka ideolojik bir içerik verilmesidir. Altı okun, siyasi hayatımızı kısıtlayıcı bir şekilde kullanılması, demokratik bir sistemde mümkün olmamalı.




Sayın veysel
Yukarıdaki bölümü yeniden dikkatli bir şekilde okursanız Atatürk ideolojisinin anayasadan çıkarılmayacağını anlarsınız.Anayasadan çıkarılacak olan devletçilik ve devrimcilik ilkeleridir çıkarılma nedeni ise yukarıda yazıyor.Unutmayın ki Atatürk en çok önemsediği hedeflerden biri de muasır medeniyetler seviyesine çıkmaktır.
Saygılarımla...
Old 10-08-2007, 14:15   #16
Seyda

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Zabunoğlu
yasama dokunulmazlığı niçin ihdas edilmiştir? birilerine paravan olsun diye değil elbette. Parlamentoların Yürütme erkine karşı mücadelesinin bir sonucudur dokunulmazlık... şöyle düşünelim, iktidar, muhalefet milletvekillerinin bir oturuma katılmasını istememektedir. veya bir muhalif temsilci, iktidar sahiplerine göre, gereğinden fazla konuşmaktadır ve bu temsilcinin meclise gelmemesi en iyi çözümdür. yasama dokunulmazlığı müessesesinin olmadığını varsayarak, bu muhalif temsilcinin rahatlıkla eften püften bir sebeple tutulabileceğini, tutuklanabileceğini dokunulmazlık kurumuna karşı olanlar düşünmelidir.

bir şey tümden kötü değildir. yukarıda örnek verdiğim ülkelerde dokunulmazlık kurumu vardır ki zaten dikkat ederseniz son sözüm "sorun dokunulmazlıkta mı? yoksa..." şeklindedir.

Sayın Zabunoğlu tam da bu cümleleriyle aklımdan geçenleri açıklamış sanki. 'Dokunulmazlığın' kaldırıldığını düşünmüyorum sadece, ardından gelebilecek sorunları da düşünüyorum. Sorun 'Adalete güven' sorunu değil bana göre..Sadece 'Adaletin yükünü çoğu kez gereksiz bir şekilde ağırlaştırma' sorunu.. Belki dokunulmazlığın kapsamı biraz daraltılabilir ancak tamamen kaldırılmasının, Yasama organının bireyleri olan milletvekillerini ve hatta partilerini oldukça güç durumda bırakacağını düşünüyorum.

Saygılarımla..
Old 13-08-2007, 12:23   #17
Veysel

 
Varsayılan

Sayın Zabunoğlu ve Sayın Seyda ;

Dokunulmazlıkla ilgili yaklaşımınızı ve düşüncelerinizi saygı ile karşılıyorum. Tamamına katılmasam da bir karşı düşünce olarak, en azından rüşvet, yolsuzluk, zimmet, kaçakçılık, ekonomik çıkar ilişkileri vs. konularda bir sınırlama getirilmesi, toplumsal beklentileri karşılama açısından önemli bir adım olacağını düşünüyorum.

Sayın Erkanaga ;

Ekonomik sistemlerin hangisinin makbul ve o ülke şartlarına uygun olduğu pembe tablolarla ve ekonomist köşe yazarlarının empozeleri ile değil, ancak bu ekonomik sistemlerin sosyal sonuçlarına ve toplam yararlarına bakmamızla mümkün olur. Görmek, iyi okumak ve iyi anlamak kaydı ile… Anayasa, halen yürürlükte olan Anayasa. Yani “devletçilik” ilkesinin halen var olduğu… Yapılan özelleştirmeler ortada. Bunların ekonomik ve sosyal sonuçları da … Demek ki devletçilik ilkesi kapitalist ekonominin önünde engel değilmiş. Şahsi düşüncem bu yönde… Konuyu dağıtmamak için bu konuda fazla yorum yapmak istemiyorum.

Diğer taraftan, Türkiye’ de çoğu zaman olaylar kendiliğinden gelişmez. Hele tesadüflere hiç yer yoktur. Yeni Anayasa taslağında çıkarılan ve değişen sadece Atatürk devrim ve ilkelerinin olmadığı herkesin malümudur. Prof. Zafer ÜSKÜL’ ün milletvekili seçilir seçilmez ve bu çalışmanın içinde olan diğer Anayasa hukukçularının “renksiz ve sivil bir anayasa” dan söz ederek, “Bir ideolojiye angaje olan anayasa çağdaş ve demokratik olamaz. Yeni anayasada Kemalist ideoloji olmayacaktır.” şeklinde ve buna benzer açıklamaları daha ilk günden toplumu kutuplaşmaya sevk etmiş, yeni Anayasa taslağındaki varsa olumlu değişiklikleri de gölgede bırakmıştır. Toplumdaki hassasiyetler nedeniyle geçen zaman sürecinde tüm eleştiriler ve konuşmalar bu noktada yoğunlaşmıştır. Oysa üzerinde durulması gereken ve yeni metinde görmek istediğimiz bir çok konu var ki bunlardan bazıları Siyasi partiler yasası, ülke barajı, dokunulmazlık, Yapılan son değişiklik nedeniyle Cumhurbaşkanının yetkileri ve son zamanlarda ortaya çıkan mevcut anayasadaki boşluklardır. Şu an aklımıza gelmeyen (kendi adıma söylüyorum) nice konular da arada kaynamıştır. Ya da bunlar bilinçli olarak gündeme getirilmemektedir. Hemen her partinin taahhütleri arasında yer alan Siyasi partiler yasasındaki olası değişikliği , (-ki bence en önemlisi milletvekili seçilmek için ön seçim şartı) milletvekillerini ve partiyi Genel başkan diktasından kurtaracak önemli bir değişiklik olarak görüyorum. Aynı zamanda parti içi demokrasinin işlev kazanması açısından da… Bakalım yeni tasarıda bu değişiklik kendine yer bulabilecek mi?

Ülke barajının makul bir orana düşürülmesi halkın iradesinin parlamentoya daha sağlıklı yansımasında önemli rol oynayacaktır diye düşünüyorum. Burada da "siyasi istikrar” kelimesinin arkasına sığınmadan…

Bir diğer konu ;

Mevcut Anayasadaki başlangıç bölümünde geçen,

“Türk Vatanı ve Milletinin ebedî varlığını ve Yüce Türk Devletinin bölünmez bütünlüğünü belirleyen bu Anayasa, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu, ölümsüz önder ve eşsiz kahraman Atatürk’ün belirlediği milliyetçilik anlayışı ve O’nun inkılâp ve ilkeleri doğrultusunda; “

Yeni Anayasa metninden çıkarılıyor ise, Yürürlükte olan Anayasanın aşağıda geçen ve tarafınızca da bilindiği gibi 2 nci maddesi ;

MADDE 2. – Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, (burada ve başlangıç bölümünde geçen temel ilkelerden biri de Atatürk devrim ve ilkeleridir.) demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.

Şeklindedir. 4 ncü maddesi ise ;

MADDE 4. – Anayasanın 1 inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2 nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3 üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.

Hükmüne amirdir.

Hukukçu değilim. 4 ncü maddeye rağmen altını çizdiğim ifadeler nasıl değişecektir, metinden nasıl çıkarılacaktır? Sizce değiştirilmesi teklif edilebilir mi? Varsayalım ben yanlış yorumluyorum ve oldu. Acaba altını çizdiğim ifadelerin yerini (eskisinin özünü bozmadan) nasıl bir ifade almıştır veya almalıdır?


Saygılarımla.
Old 13-08-2007, 17:09   #18
erkanaga

 
Varsayılan

Sayın Veysel;
Şu anda uygulanan ekonomik politika anayasada yer alan devletçilik ilkesiyle uyuşmamaktadır yani anayasa aykırılık söz konusudur.Bunun için devletçiliğin anayasadan çıkarılması gerekmektedir.Daha da ötesi anayasadan altı ok çıkarılmalıdır çünkü laik,sosyal,hukuk devleti ilkeleri altı okun ilkelerini kapsamakla beraber çağa da daha uygundur.
Mevcut anayasanın değiştirilemez ilk 3 maddesinin ise yeni anayasa için bağlayıcılığı yoktur yani bunlar hakkında yeni düzenlemeler yapılabilir.
Diğer bahsettiğiniz konular ise (siyasi partiler kanunu,seçim barajı,önseçim şartı)bence de tartışılmalı ve yeni anayasada bunlarla ilgili de yeni düzenlemeler yer almalıdır. Bunun için kamuoyunun ve basının sesini daha gür çıkarması gerekir.
Old 13-08-2007, 22:33   #19
Hasan Bahadır Büyükavcı

 
Varsayılan

Olmayan,olduğundan şüphe edilen,olupta kamuya açıklanmamış olan bir "taslak" hakkında fikir beyanında bulunmak ne derece doğru?

Şunun,bunun,o partinin,şu öğretim üyesinin taslağından ziyade biz "Hukuk alemi insanları" nasıl bir anayasa istiyoruz?Bunu tartışalım...
Old 14-08-2007, 09:37   #20
erkanaga

 
Varsayılan

Sayın Bahadır Bey;
Siz belki farkında değilsiniz ama bizim de tam olarak yapmaya çalıştığımız şey bu.Tek fark biz var olan taslak üzerinden değerlendirme yaparak yeni anayasada başka hangi düzenlemeler yapılabilir onları tartışıyoruz.Ancak siz yine de isterseniz bu taslağı hiç gözönüne almadan yeni anayasada biz hangi hükümlerin, nasıl yer alması gerektiğini istiyoruz şeklinde de tartışmayı devam ettirebiliriz.Ancak bunun için ilk öneriyi sizin vermeniz gerekir diye düşünüyorum.
Saygılarımla...
Old 15-08-2007, 14:09   #21
Zabunoğlu

 
Varsayılan

sn. veysel,

yapılacak olan şey Anayasanın değiştirilmesi değildir. Yeniden, sıfırdan bir anayasa yapmaktır ki, bu durumda anayasa yapıcının 82 Anayasa hükümleriyle bağlı olması beklenemez.

burada bulunan pek çok hukukçuya (en azından bunlardan birisi benim), 82 Anayasasının ne kadar özgürlük karşıtı, ne denli depolitizasyon maksatlı bir anayasa olduğu taaa Hukuk 1. sınıfta söylenegelmiştir. 61'in özgürlükçü tutumu nerde 82'nin özgürlükler bakışı nerde vs... gibi.

evet 82 Anayasası kaldırılmalıdır. ilk önce özgürlükler rejimini elverdiğince sınırladığı için kaldırılmalıydı. şimdi yamalı bohçaya döndüğü ve artık dikiş tutmadığı için kaldırılmalı...

anayasa yapmak bir mutabakatı gerektirir. bu AKP'nin tek başına yapacağı bir şey olamaz.

o zaman geniş bir tartışma ortamı oluşmalıdır. bu nasıl oluşacak? birileri ortaya bir görüş koyacak bunun üstünde tartışmalar yürüyecek ve o hususta bir noktada anlaşılacak... bunun içinde öncelikle birilerinin bir şeyler söylemesi gerekli...


yoksa bir zamanlar CUNTA ANAYASASI bu diyerek yerilen, değiştirilmeli, yenisi yapılmalı, böyle anayasa mı olur, dili acaip, hükümleri acaip denilen bir anayasayı bugün sırf kendisi gibi düşünmeyenler (ya da kendince bir şeyin düşmanı olarak addettikleri) tarafından tartışılıyor ve yenisi yapılacak diye savunmakla olmaz.

eğer bizler tartışırsak, ortak bir noktada anlaşarak her kesimin aşırı talepleri dizginleniş ve demokratik bir süreçte gayet demokratik, insan haklarına dayalı, özgürlükler rejimini sonuna değin savunan ve koruyan bir anayasa yapabiliriz.
Old 16-08-2007, 14:12   #22
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan

Tamam anayasanın özgürlükçü ve demokratik bir biçimde yeniden hazınlanmasından daha güzel bir şey yok her halde?

Peki temsil sorununun öncelikli olarak çözümlenmesi gerek miyor mu?

öRNEĞİN %10 barajının kaldırılması ve kullanılan oyların yaygınlaştırılması da çok önemli değil mi?

Var olan sisteme göre mecliste çoğunluk elde etmiş bir siyasi partinin, bir şekilde çıkardığı yasaların denetimi Cumhurbaşkanından geçiyor.Geçmesin tamam ama bu yasalar oluşurken çoğulculuğun ve ulusal yararların gerçekten korunduğunun da bilinmesi gerekmiyor mu?

Tamam yasamanın hızı kesilirse sorunlar doğabilir ama demokratik kitle ve sivil toplum kuruluşlarının da, sunulan araştırma raporlarının da değerlendirildiği bir tetkik yasama büroları kurulabilir.

Yine,siyasi irade yargıya atama yapmasın ve bu atamalar zaten cumhurbaşkanının onayından geçmesin.

Atatürk milliyetçiliği; Ne mutlu türküm diyene sözünün, özünden başka bir şey ifade etmez.Demokratik, laik, sosyal ve insan haklarına saygılı bir HUKUK devleti olabilmek zaten başlı başına bir iştir.
Erkler ayrılığının gerekleri ve kurumları yeni anayasada kesinlikle olmalıdır.
Milletvekillerinin dokunulmazlıkları ise kürsü dokunulmazlığı ile sınırlı kalmalıdır.

Diğer dokunulmazlık alanı için, suç niteliği kriteri de getirilebilir.

Toplum vicdanını görmezden gelmek, ahlaki yozlaşmayı da getirir.Kötü örnek mecliste vekil olmuş.Aman ne güzel, bu ülkenin çocuğuna gencine ne anlatacaksınız?
vs. vs.
Neyse, işi sadece anayasa hukukçuluğu olan kişilerin bizim adımıza bir şeyler yapması gerekiyor.
Ses çıkartmamamız düşünmediğimizden değildir.Doğru sözü olan konuşmalıdır ve uygulamalıdır.
Saygılarımla...

-------------------------------
Belirsiz dallardan
giderdi bir kız,
bir kız ki, yaşam.
Belirsiz dallardan.
Küçük bir aynadan yansıtırdı gündüzü
ki bir parıltıydı duru alnında.
Belirsiz dallardan.
Yitmiş giderdi karanlıklarda,
çiyden yaşlar döküp
ve tutsak zamana.
Belirsiz dallardan.LORCA
Old 16-08-2007, 17:29   #23
Zabunoğlu

 
Varsayılan

sn. ufuk,

yazdıklarınızın kimisine katılıyorum kimisine katılmıyorum (dokunulmazlık gibi katılmama gerekçesi yukarıda sıralanmıştır).

evet temsilde adalet ilkesi sağlanmalıdır %10'luk ülke barajı dünyad eşi benzeri olmayan bir uygulamadır. (%5 - %3 lük bir baraj makul kabul edilebilir).

ses çıkartmamayla ilgili olarak şunu söylemek isterim. ben bir zamanlar 82 anayasasına karşı olanların bugün bu anayasayı savunur pozisyonda yer almalarına karşı çıkıyorum.

eğer bugün mecliste kötü örnek sayısı alabildiğine çoksa bunda 82 anayasasının ve o anayasayı yapan düşüncenin payı unutulmamalıdır.

bir de itirazım var yazınızdaki bir tümceye... Doğru sözü olan konuşmalıdır diyorsunuz. Doğru o kadar eğri bir şey ki, kime göre doğru kime göre güzel kime göre iyi? hep değişken hiç sabit olmuyor, olamıyor... DERİNLİĞİNE SÖZÜ OLAN KONUŞSUN DİYELİM biz en iyisi ya da sadece SÖZÜ OLAN KONUŞSUN... bu ülke bu duruma geldiyse bunda SÖZÜ OLANLARIN KONUŞTURULMAMASININ BÜYÜK PAYI VAR...

sevgi ve saygılarımla...
Old 17-08-2007, 09:31   #24
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan

Doğru sözü olan konuşsun; bu yazının edebi bir tümcesi idi.
Anlatmak istediğim; 1982 anayasası için 25 yıldır hepimiz konuşuyor ve sorguluyoruz.
Ama bugün sorun somut bir halde çözüm bekliyor.

Artık, işi profesyonel anlamda anayasa olan kişilerin,bilimsel analitik ve istatistiki verilerle, bu zamana kadar yaşanan gerçeklerimizi(siyasi, hukuki, toplumsal ve ülkesel) harmanlayıp sonuca gidilmesini sağlamak olmalıdır diye düşünüyorum.

Hayal mi görüyorum onu da bilemiyorum.

Demokratik anlamda bir anayasanın oluşma sürecini ülkemizde yaşamadık sanırım.Özelikle bu konuda
bilginiz var ise aktarmanızı saygılarımla diliyorum.

Doğru sözü olan konuşsun Şaka şaka...

----------------------------------------
Belirsiz dallardan
giderdi bir kız,
bir kız ki, yaşam.
Belirsiz dallardan.
Küçük bir aynadan yansıtırdı gündüzü
ki bir parıltıydı duru alnında.
Belirsiz dallardan.
Yitmiş giderdi karanlıklarda,
çiyden yaşlar döküp
ve tutsak zamana.
Belirsiz dallardan.LORCA
Old 21-08-2007, 00:11   #25
yargıç isa

 
Varsayılan ..........

Demokratik bir anayasada kurumlar öyle bir yapılandırılmalı ki, demokrasinin temel şartlarından biri olan denetleme mekanizması çok iyi çalışabilsin. Bunun adına yeni taslaklarda pek birşeye rastlayamıyorum. Demokratik bir anayasa deyince insan refleks olarak TRT,RTÜK, Üniversiteleri özerk; seçim barajını makul düzeye çekilmiş, dokunulmazlıların tekrar gözden geçirilmiş, savcıların suç işleyen devlet görevlilerine karşı soruşturma açmak için bin takla atmaktan kurtulmuş, bölgelerin kendi vekillerini seçebilme olanağına kavuşmuş olarak görmek istiyor. Taslaklarda görülen ise, siyasi iradelerin kendilerine top oynamak için geniş alanlar açmaya çalıştığıdır. Milletin seçtiği siyasi parti politikalrının her pahasına uygulanması=demokrasi mantığıyla anayasa hazırlanmaz. Amerikada, Amerikan Federal mahkemesi bir siyasi politikaya son verebilmektedir. Bizde anayasa mahkemesi bir iptal kararı verince demokrasinin sekteye uğradığı yönünde yorum yapıyoruz. Anti demokratik seçim barajını istikrar şemsiyesi altında görmezden geliyoruz, yinede demokrasiden vazgeçmiyoruz. Demek ki anayasadan önce bi takım eksikliklerimiz var. Demokrasi ; ideoloji ; sivil nedir bunları önce bilmemiz gerekiyor. Birde istediğimiz şeyin anayasa olduğunun farkına varıp uzunca bir süre bu iş için çalışılması gerektiğini, bir yasama dönemi içine sığdırma telaşı taşımanın yanlış sonuçlar doğurabileceğini bilmemiz; sivil toplum, öğrenciler, bilimadamları, dernekler, üniversiteler, siyasi partiler hep birlikte çalışmamız gerekmektedir.

saygılarımla...
Old 25-08-2007, 09:47   #26
erkanaga

 
Varsayılan Sivil anayasa taslağının son hali

AKP'nin talebi üzerine hazırlanan anayasa taslağının eğitimle ilgili bölümünde öğrencilerin üniversitede türbanla öğrenim görebilmesine imkân sağlayan alternatif önerilere yer verildi


Gökçer Tahincioğlu


AKP'nin talebi üzerine, Prof. Dr. Ergun Özbudun ve Bilkent Üniversitesi öğretim üyeleri tarafından hazırlanan yeni anayasa taslağı aynen yaşama geçerse, türbanlı öğrenciler de üniversitelerde öğrenim görebilecek. Anayasa Mahkemesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne (AİHS) aykırı yasaları iptal yetkisine sahip olacak. Cumhurbaşkanlarının milletvekili dokunulmazlığına sahip oldukları açıkça anayasada belirtilecek.
AKP hukukçularının değerlendirmeye aldığı taslakta yer alan düzenlemelerden bazıları şöyle:

Türban için öneriler

Taslakta "türban" konusunda, "hizmet alan-hizmet veren" ayrımı gözetildi. Eğitim ve öğretim ile ilgili bölümde, "Kimse kılık kıyafeti nedeniyle eğitim hakkından alıkonamaz", "Üniversitelerde kılık kıyafet serbesttir" gibi, öğrencilerin türbanla öğrenim görebilmesine imkân sağlayan alternatif önerilere yer verildi. Ancak taslaktaki laiklikle ilgili düzenlemeler, üniversiteler dışında türbanın farklı alanlarda kullanımına imkân tanımayacak. Kamu görevlileri hiçbir koşulda türban takamayacak. Özbudun, türban serbestisinin laiklik ilkesine aykırılık oluşturmayacağını vurguladı.

Dokunulmazlığa düzeltme

Mevcut Anayasa'da, cumhurbaşkanı dokunulmazlığının bulunup bulunmadığına yönelik bir hüküm yer almıyor. Bu nedenle seçilmesi halinde Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün, hakkındaki Kayıp Trilyon davasından yargılanıp yargılanmayacağı tartışılıyor. ANKA'nın haberine göre taslakta, "Cumhurbaşkanlarının da milletvekili gibi dokunulmazlığının bulunduğu"na ilişkin hüküm yer alıyor. Bu hüküm, taslağın yürürlüğe girmesi halinde Gül'ün yargılanma ihtimalinin ortadan kalkacağı şeklinde yorumlandı. Ancak aynı taslakta, milletvekili dokunulmazlığı da sınırlandırılıyor. Milletvekillerinin zimmet, irtikap, sahtecilik gibi suçlardan yargılanabileceği hükmü yer alıyor. Bu nedenle "sahtecilik" ile suçlanan Gül'ün, taslak yürürlüğe girse bile yargılanmasının söz konusu olabileceği belirtiliyor.

Yetkilere kısıtlama

Cumhurbaşkanı sadece üçlü kararnamelerin gerektiği atamalarda söz sahibi olacak. YÖK Başkanı'nı, YÖK, Danıştay, Anayasa Mahkemesi, HSYK üyelerini ve rektörleri atama yetkisi kalkacak. YÖK Başkanı'nı rektörler, Yargıtay Başsavcısı'nı Yargıtay üyeleri seçecek.
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun üye sayısı 9'dan 17'ye yükselecek. 17 üyeden 5'ini TBMM, 11'ini yargı organları seçecek. Adalet Bakanlığı müsteşarı kurulun doğal üyesi olacak. Adalet Bakanı da artık kurulda yer alamayacak.
Kadın, yaşlı ve çocuklar için çıkarılacak pozitif ayrımcılık içeren düzenlemelerin Anayasa'nın eşitlik ilkesine aykırılık oluşturmayacağı hükmü yer alıyor.
Yetkisi daraltılan cumhurbaşkanının kamu otoritesini denetleyemeyeceği gerekçesiyle Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu, kuruluşu antidemokratik olarak nitelendirilen Atatürk Dil ve Tarih Yüksek Kurumu ortadan kaldırılacak.
Atatürk milliyetçiliği, laiklik, cumhuriyetçilik, devletin üniter bütünlüğü gibi kavramlara taslakta önem verildi. Ancak, ekonomide devletçilik ilkesi, fiilen uygulanmadığından taslakta yer almadı.

AİHS devrimi

Anayasa Mahkemesi, yasaların sadece Anayasa'ya değil, AİHS'ye uygunluğunu da denetleyecek. Anayasa'nın 90. maddesinde yapılan değişiklikle, yasalarla uluslararası sözleşmelerin çelişmesi halinde sözleşmelerin uygulanacağı düzenlemesi getirilmiş ancak mahkemelerin bu hükmü uygulamamaları eleştiri konusu olmuştu. Uygulama birliği sağlanması için Anayasa Mahkemesi'ne, AİHS'ye aykırı yasaları iptal yetkisi tanındı.
Vatandaşlık konusunda, 1924 Anayasası'ndaki "Türkiye ahalisine vatandaşlık bakımından Türk denir" ifadesine benzer bir tanım getirilecek.



Kürtçeye yeşil ışık

Taslakta resmi dil olan Türkçenin aynı zamanda eğitim ve öğretim dili olduğu belirtilirken, "Türkçeden başka dillerde eğitim demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olarak kanunla düzenlenir" ifadesine de yer verildi. Böylece, yapılacak kanunlarla Kürtçe başta olmak üzere farklı dillerde seçmeli dil eğitimi verilebilmesinin yolu açılıyor. Taslaktaki diğer düzenlemeler, Kürtçe propaganda yasağı ile Kürtçenin radyo ve televizyonlarda kullanım sürelerine ilişkin sınırlandırmaları da kaldıracak.


2B de taslakta

Orman vasfını yitirmiş arazilerin satışına yönelik, kamuoyunda 2B olarak bilinen anayasa değişikliği de taslağa girdi. Bu arazilerin satışına imkân tanınacak. Mevcut Anayasa'da 1981'den önce orman vasfını yitiren arazilerin satılabileceği düzenlemesi yer alıyor. Taslakta, bu süre kaldırılacak, yerine konulacak süre sınırlamasını AKP belirleyecek. Taslakta, ormanların korunması ve yakılan ormanların yerine yeni alanların oluşturulması düzenlemeleri de güçlendiriliyor.


Atatürkçülük tartışması

Özbudun, taslakta Atatürk ilke ve inkılaplarına, Atatürk'ün çağdaşlaşma hedeflerine en az mevcut Anayasa'da olduğu kadar yer verildiğini, bu konuda mevcut Anayasa'dan geriye gidilmesinin söz konusu olamayacağını vurguladı. Taslakta, Anayasa'nın başlangıç bölümü kısaltılarak sadeleştirildi. Bu bölümdeki "Türk varlığı", "Türk milli menfaatleri" gibi ifadeler, muğlak olduğu gerekçesiyle metinden çıkarıldı. Ancak, Atatürk ilkeleri ve inkılaplarına yönelik ifadeler korundu. Taslağın milletvekili ve cumhurbaşkanlığı yemini bölümlerinde de Atatürk'le ilgili ifadelere yer verildi.
Old 25-08-2007, 12:13   #27
hukukun-üstünlüğü

 
Varsayılan

yazılanların hemen hepsini okumaya ve okuduklarımdan yararlanmaya çalıştım.öncelikle 1982 anayasasının değiştirilmesi hususunda toplumsal bir mutakabat var.toplum yeni bir anayasa beklentisindedir öyle ki siyasi partilerin çoğu bunu bir vaad olarak öngörmüştü seçmene.ancak basından takip ettiğim kadar yeni anayasaya ilişkin taslak metin sayın ergun özbudun başkanlığında bilkent üniversitesinde akademisyen bir grupça hazırlanılmış.bu noktada teredütüm var çünkü taslak metin özellikle başta anayasacılar olmak üzere daha geniş akademisyen topluluğu tarafından hazırlanılmalıydı.hazırlanacak yeni anayasa bir parti ya da gruba mal edilmemeli daha çok fikrin beyan edildiği bir ortamda taslak metin halini alıp komuoyu nezdinde tartışmaya sunulmalı.düşüncem o ki hazırlanan taslak metinde başta üniversiteler olmak üzere tüm devlet ve sivil toplum kuruluşunun değerlendirilmesine tabi tutularak son şeklini alacaktır bunu diliyorum.anayasaları sivil ya da askeri gibi ayrımlara tabi tutmanında doğru olmadığına inanıyorum.anayasalar muhteviyatıyla değerlendirilmeli.yeni yapılacak anayasanın şuan ki gibi düzenleyici nitelikte olmamasını çerçeve bir anayasa olmasını istiyorum.yani daha kısa ve belirleyici.mevcut anaysamızın vatandaşlık tanımının yerinde olduğunu düşünmekle birlikte bir değişiklik düşünülüyorsa bu nokta daki değişikliğin 1924 anayasasındaki vatandaşlık tanımı gibi olmasını bekliyor ve umuyorum.(Türkiye’de din ve ırk ayırdedilmeksizin vatandaşlık bakımından herkese “Türk” denir.-1924 anayasası madde 88.) ekonomik konularda anayasa da ayrıntılı düzenleme yapılmasına kesinlikle karşıyım ekonomi çağın gereklerine göre sürekli farklı tür uygulamalr gerektiren bir alan o yüzden anayasa da ekonomiye ilişkin sabit hükümler konulması bir müddet sonra ilgili hükmün çağın gerisinde ya da icraatları tıkayıcı bir hal almasına neden olabilir.dokunulmazlıklar kaldırılmalı bu noktada hukuk devletinin gereklerine uygun davranılmalı.yasama dokunulmazlığı hukuk devletine vurulmuş en büyük darbelerden biridir,hukuk devletinde her bireyin ayırt etmeksizin hukuk sorumluluğu bulunmalıdır.Atatürk ilke ve inkilaplarının tamamen anayasadan çıkarılmasına karşıyım.devletçilik haricindeki diğer ilkeler anayasamızda mutlaka Atatürk ilke ve inkilapları adı altında korunmalıdır.hem başlangıç metninde de atıf yapılarak yerleri korunabilir.yargı bağımsızlığı ve yök konusunda da mutlak reformlar olmalı anayasada.tabi anayasa belirli bir ideolojiye saplanıp kalamaz ancak yapılacak anayasada türk vatandaşlarının temel değerleri ve türk devletinin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü mutlaka ödün verilmeden başlangıç metni de dahil olmak üzere anayasanın ilgili maddelerinde vurgular da yapılarak korunmalıdır.tarihten günümüze bence türk anayasalarında yer alan en önemli ve bizim için vazgeçilmez ilke devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüdür eğer bu bir ideolojiyse bizim anaysamızın bu yönden bir ideolojisi olsun.bir hukukçu olarak hem bugünün hem de dünün türk hukuk tarihini bilmek zorunluluktur ve türk hukuk tarihinde devlet ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütün olarak kabul edilmiştir.yeni anayasanın ülkeyi kapsayıcılık ve evrensel insani değerler bağlamında Türk milletine yakışanı getirmesini dilerim.
Old 27-08-2007, 18:35   #28
hukukun-üstünlüğü

 
Varsayılan yeni anayasa

yeni bir anayasa konusunda toplumda duyulan isteğin siyasilerce gözardı edilmemesi gerekir.bu konuda sivil toplum kuruluşlarından çoğu devlet kurumuna kadar kamuoyunda bir mutabakat var.yapılacak yeni anayasanın sivil anayasa olarak özellikle nitelendirilmemesi gerekir.anayasalar sivil ya da askeri anayasa olarak ayrıma tabi tutulamaz hukuk biliminde de böyle bir ayrım yok.anayasalar muhteviyatı itibariyle değerlendirilmeli.forum alanına yazılanları okumaya çalıştım.öncelikle yeni anayasanın hazırlık aşamasında kişi ya da kişilere indirgenilmemesi gerekir.bu anayasanın yapımında ülkede ki ve gerekirse yurtdışındaki değerli akademisyenlerden yararlanılmalı ayrıca sivil toplum kuruluşlarının üniversitelerin ve ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının görüşleri mutlaka alınmalı.ve bu yapım aceleye getirilmemeli.öyle ha deyince anayasa yapılmaz kolay iş değil asgari bir ya da bir kaç seneye yayılmalı.yeni anayasa da hukuk devleti ilkesinin gerçekleştirilmesine çalışılmalı.yargısal denetimden muaf işlemler yargı denetimine alınmalı,savcılık kurumunun yasadışı işlerle uğraşan kamu görevlileri hakkında soruşturma açabilmek için ilgili idareden izin alma zorunluluğu kesinlikle kaldırılmalı,dokunulmazlıklar kaldırılmalı hukuk devletinde hiçkimsenin yargısal denetimden muaf olma gibi bir ayrıcalığa tabi tutulmasına izin verilemez herkes yargıya tabi olmalıdır.siyasi partiler kanunu değiştirilmeli.yök konusunda reform yapılmalı çünkü bu nokta da bir ihtiyacın olduğu herkesce bilinmektedir.mevcut anayasamızdaki vatandaşlık sistemi bence yerindedir.ancak siyasi irade bu sistemi değiştirmek istiyorsa 1924 anayasasındaki vatandaşlık tanımı tekrar anayasamıza kazandırılabilir.(Türkiye’de din ve ırk ayırdedilmeksizin vatandaşlık bakımından herkese “Türk” denir. 1924 anayasası madde 88)yapılacak yeni anayasa her konuya ayrıntılı düzenleme getirmeye çalışan mevcut anayasamız gibi bir düzenleyici anayasa olmamalı,gerekli konularda kısa hükümler içeren çerçeve anayasanın daha uygun ve işlevsel olacağını düşünüyorum.ekonomik alanda anayasada ayrıntılı hükümler olamamsı gerekir.ekonomi çağın gereklerine göre sürekli farklı uygulamalr gerektirebilen hareketli bir alandır.anayasa da ekonomi hakkında ayrınıtılı ve sabit hükümler konulması hem anayasanın canlılığını hem de siyasi hareket kabiliyetini olumsuz yönde etkileyebilecektir.yeni anayasa da devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü ile tekil devlet yapısına aykırı hükümler olmamalıdır ayrıca eğitim başta olmak üzere çoğu konuda devletin tekil yapısını ve birliğini bütünlüğünü bozacak değişiklikler olmamalı.mevzut anayasamızın ilk 3 maddesi değiştirilmemeli bu maddelerde bir sorun yok.
Old 27-08-2007, 18:40   #29
bozoli

 
Varsayılan

Dokunulmazlık devam etmeli mi etmemeli mi. Şimdi yasama ve sair faaliyetlerin devamı ve temsilde ve idarenin işlerindeki devamlılık ilkeleri gereğince dokunulmazlık kavramı ortaya çıktığına göre ve yasama faaliyetlerinin ve sair işlerin aksamaması ve milletin temsilcileri rahatça ülkeyi idare etsin diye var olan dokunulmazlık ne kadar gereklidir acaba? Şahsi kanaatim dokunulmazlığın şeklini biraz değiştirmek ve bir kaç düzenleme ile yeniden düzenlenmesi gerekir. Dokunulmazlık bence en basit tartışma konusu cambaza bak cambaza yapıyorlar kanaatimce. Daha hayati konular varken bu basit konu gündemimizi meşgul ederse anlayın ki birileri bir şeyleri istemiyor. Temel hak ve özgürlükler, insan hakları ve devletin vatandaştan üstünlüğünün biraz törpülenmesi gerekir. Sosyal haklar ve devletin vatandaşını destekleme yükümlülüğü gibi konularda düzenleme de şart bence. Ancak en hayati düzenlemeler yasama ve yürütme konularında yapılmalıdır. Dokunulmazlık konusu da TCK daki zina gibi saçma sapan bir konu. Aklı başında olan her hukukçu daha hayati konuların var olduğunu bilir ve dokunulmazlığın da diğer sıradan konular gibi düzenleme beklediğini bilir. Bence YÖK gibi kurumların da gözden geçirilmesi ve ciddi anlamda meşruluğunun sorgulanması gerekir. Bu anayasa yasakların değil hak ve özgürlüklerin teminatı olan bir anayasa olur inşallah. Ergun hocaya ve ekibinin çalışmasını şimdiden merak ediyorum doğrusu.
Old 28-08-2007, 17:25   #30
Av.Ali ÇİTİL

 
Varsayılan

Tasarida genel hatlariyla ongorulenlerin cogu hukuk devletini pekistirmektedir.Bu olumlu bir gelisme ama unutmayalim ki bu bir tasari umarim parlamentodan buyuk capta degisiklige ugramadan gecer
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Adalet Bakanlığı tarafından yeni CMK Yönetmeliği ve yeni CMK Ücret Tarifesi Yayınland Av.Duran Küçüköner Hukuk Sohbetleri 10 04-07-2007 11:49
Anayasa Deişikliklerinin Anayasa Mahkemesince Denetlenmesiyle İlgili Bir Soru Batu Han Meslektaşların Soruları 2 24-01-2007 13:22


THS Sunucusu bu sayfayı 0,10392404 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.