27-01-2014, 18:19
|
#1
|
|
HMK madde 17 ve Usuli Müktesep Hak.
Değerli forum arkadaşlarım. Bilindiği üzere HMK madde 17 eski HUMK'da olmayan yeni bir düzenleme getirerek tacirler-taciler/tacirler-kamu tüzel kişileri/kamu tüzel kişileri-kamu tüzel kişileri arasında yetki sözleşmesi yapılmasını ve taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça davanın sadece bu yetki sözleşmesi ve/veya şartında bahsedilen yerde açılmasını düzenlemiştir. HMK'nın bu yeni hükmü münhasır yetki sözleşmesi olarak usul hukukumuza girmiştir.
Elimdeki hukuki uyuşmazlıkta müvekkil firma ile davacı arasında bir taşeronluk sözleşmesi imzalanmıştır. Sözleşme tarihi 2010 yılı olup mezkur sözleşmede taraflar arasında bu sözleşmeden kaynaklanan davaların Ankara'da açılması yönünde bir yetki şartı konulmuştur. Mezkur sözleşmenin 14. madddesi taşeronun ücrete hak kazanabilmesi için sözleşme konusu işin idare tarafından kesin kabulünün yapılması ve ihale bedelinin tamamının idare tarafından müvekkil şirkete ödenmiş olması da düzenlenmiştir.
Davacı taşeron firma müvekkil şirkete öncelikle Ankara dışında bir yerde ilamsız takip başlatmış söz konusu takibe itiraz etmemizin akabinde de yine aynı şehirde itirazın iptali davası açmıştır. Biz de itirazın iptali davasının açıldığı mahkemeye ilamsız takipte yaptığımız gibi öncelikle taraflar arasındaki yetki sözleşmesini/müvekkil şirketin ticari merkezinin bulunduğu yerin Ankara olmasını gerekçe göstererek yetki itirazında bulunduk.Mahkemece ön inceleme duruşmasında yetki itirazımız "para borcu söz konusu olduğundan ve alacaklının ikametgahı da yetkili olduğundan BK madde 73 ve devamı maddeleri gereğince dosya kapsamı da nazara alınarak" reddedilmiştir.
İşin esasına girildikten sonra ise delillerimizi ibraz ederken müvekkil ticari defter ve kayıtlarını da delil olarak göstermemize ve 2 kere yerinde inceleme yetkisi talep etmemize rağmen "süresinde defterleri ibraz etmediğimiz hususunu" bir duruşma zaptına dercetmiş ve ayrıca yerinde inceleme taleplerimiz hakkında ise hiçbir karar vermemiştir. - Bu arada davacı tarafa defter ibrazı konusunda verilen kesin süreler olmasına rağmen yeniden süreler de verilmiştir. -
Netice olarak işin esasına girilmiş ve bizim ticari kayıtlarımız, delillerimiz incelenmeksizin bilirkişi incelemesine dosya gönderilmiştir. Bilirkişi raporu ise dosyadaki delillerden ve özellikle taraflar arasındaki sözleşmeyi inceledikten sonra netice ve kanaatte şu ifadeleri içermektedir "taraflar arasındaki sözleşmenin
14. maddesi gereğince davacının davalıdan talep edebileceği bir bedel olmadığı görüş ve kanaatindeyim."
Söz konusu raporu UYAP'ta gördükten sonra davanın esastan reddini, davacının rapora karşı itirazları gereğince yeniden rapor alınmasına karar verilmesini hatta bizim ticari defter ve kayıtların incelenmesine bile karar verilmesini beklerken raporun dosyaya ibrazından sonraki ilk celsede hakim "her ne kadar davalının yetki itirazı reddedilse de taraflar arasındaki sözleşmenin falan maddesine göre mahkememizin yetkisizliğine, yetkili mahal mahkemesine gönderilmesine" karar vermiştir.
Şimdi ben bu yetkisizlik kararını daha önce yetki itirazının reddi kararı gereğince işin esasına girişilmesi ve lehe olan bilirkişi raporu gereğince muhtemelen davanın reddi gerekeceğinden yani usuli kazanılmış hak gereğince temyiz etmemde menfaat var mıdır? Yukarıda davanın safahatı hakkında vermiş olduğum ve pek çok rahatsız edici işlem sebebiyle bu temyizi yapmaya can atmaktayım ancak elimde ciddi veriler olmasını istiyorum. Yanıt vereceklere şimdiden teşekkür ediyorum.
|