Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Gabin mi vekiil muvazası mı?

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 13-06-2011, 15:00   #1
Güldal

 
Varsayılan Gabin mi vekiil muvazası mı?

Müvekkilin annesi oğluna vekalet veriyor.Oğlu bu vekaletle annesinin tarlalarını fahiş farklarla gerçek fiyatın neredeyse onda birine kiralıyor.Bu sözleşmelerin iptalini dava edeceğiz.Vekil muvazası nedeniyle iptali istemek mi Yoksa gabin nedeniyle sözleşmenin iptalini istemek mi daha doğru olur?
Old 14-06-2011, 16:47   #2
üye32062

 
Varsayılan

Anlatımınızdan oğulun kira bedelini iyi takdir edemediği, bu işten herhangi bir çıkar elde etmediği sonucuna vardım.

Oğul ile kiracı arasında çıkar işbirliği var ise davayı vekaletin kötüye kullanıldığı iddiası ile açabilirsiniz. Ancak ispat edilemezse geçerli vekalete istinaden yapılan sözleşmenin geçerliliğini koruyacağını düşünüyorum.İyi çalışmalar


T.C. YARGITAY

1.Hukuk Dairesi
Esas: 2002/8763
Karar: 2002/11470
Karar Tarihi: 22.10.2002


ÖZET: Üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Bu kural hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur.


(818 S. K. m. 390) (4721 S. K. m. 2, 3)

Dava: Taraflar arasında görülen davada;

Davacı, mali müzayaka sebebi ile dava konusu 1 parsel s. taşınmazını satışa çıkardığını, yakın arkadaşı olan davalı Kenan'ın, 85 milyara müşteri bulduğunu söyleyerek, acele bir biçimde kendisini notere götürerek, satış yetkisi olan vekaletnameyi aldığını, iki tarih sonra da, ticari ilişki içerisinde bulunduğu, Çetin Oto Galeri sahibinin yeğeni olan sair davalı Halit Alp'e sekiz milyar beş yüz milyon TL. bedelle temlik ettiğini ileri sürerek, iptal ve tescil istemiştir.

Davalı, taşınmazı altmış milyar liraya vekilden aldığını, bedelini de vekile verdiğini belirterek, davanın reddini savunmuş, sair davalı Kenan'ın ise, adresi tesbit edilemediğinden, duruşma günü gazete ile ilan edilmiş olmasına karşın, duruşmalara gelmemiş, savunmada bulunmamıştır.

Mahkemece, vekil aracılığıyla yapılan temliki tasarruflarda, gabin hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davaların dinlenme olanağı olmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

Karar, davacı Recep Günden vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle, duruşma günü olarak saptanan 22.10.2002 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili avukat Emre Can Korur ile temyiz edilen Halit Alp vekili avukat Haydar Ayan geldiler, davetiye tebliğine rağmen sair temyiz edilen gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi A.Sevil Çalıkoğlu tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:

Dosya içeriğine, toplanan delillere göre, özellikle, dava dilekçesi içeriğinden davacının gabin iddiası yanında, vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiasıyla tapu iptal ve tescil isteğinde bulunduğu anlaşılmaktadır.

Temliki işlemin vekil aracılığıyla yapıldığı sabittir. Bu suretle yapılan temlikte gabinin subjektif unsurunun oluşmayacağı gözetilerek, bu iddiaya dayalı davanın reddedilmesinde bir isabetsizlik yoktur.

Ne var ki, mahkemece vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı açılan dava bakımından, yeterli bir araştırma ve değerlendirme yapıldığı söylenemez.

Bilindiği üzere; Borçlar Yasasının temsil ve vekalet bağıtını düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar. Borçlar Kanununda sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 390/2 maddesinde <vekil, müvekkiline karşı vekaleti hüsnüniyetle ifa ile mükelleftir...> hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği biçiminde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu gözardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin birinci fıkrası uyarınca sorumlu olur. Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi Medeni Yasanın 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.

Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, Medeni Yasanın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu kanun maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa tüm çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.

Yukarıda açıklanan ilke ve olguları da kapsar biçimde, araştırma ve soruşturmanın tamamlanması ve ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken, eksik soruşturma ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.

Sonuç: Davacı vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan sebeplerden ötürü HUMK. nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine ve 4.12.2001 gününde yürürlüğe giren avukatlık ücret tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 250.000.000 TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 22.10.2002 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)
Old 14-06-2011, 16:48   #3
üye32062

 
Varsayılan

Bu kararda benzer, umarım yardımı olur.

T.C. YARGITAY

1.Hukuk Dairesi
Esas: 1987/1305
Karar: 1987/4122
Karar Tarihi: 01.05.1987


ÖZET: Borçlar Kanununun gerek temsile, gerekse vekalet aktine ilişkin hükümlerinden anlaşılacağı üzere, vekaleten temsil yetkisi, kural olarak vekalet verenin yararına kullanılmalıdır. Eğer vekil; vekaletnameye dayalı temsil yetkisini kasten vekalet verenin zararına, kendisinin yada iş ve elbirliği yaptığı anlaşılan başka birinin yararına kullandığı takdirde, yapılan işlem, temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalmış olsa bile vekalet vereni (temsil olunanı) bağlamaz. Böyle bir davranışıyla vekil, vekalet görevini kullanmakla yetkisini kötüye kullandığını bilerek vekil ile sözleşme yapan da hakkını kötüye kullanan kişi durumuna düşmektedir. Bu itibarla mahkemenin nitelendirmesi çerçevesinde yapılacak iş; toplanan tüm delillerin hayatın olağan akışına, yanların durumlarına ve olayın kendisine özgü yönlerine uygun düşecek şekilde değerlendirilmelidir.

(818 S. K. m. 388) (1086 S. K. m. 440)

Dava: Taraflar arasındaki davadan dolayı, (Altındağ Dördüncü Asliye Hukuk Hakimliği)nden verilen 29.5.1986 gün ve 162/535 sayılı hükmün onanmasına dair daireden verilen 22.10.1986 gün ve 10982/10995 sayılı kararın süresi içinde tashihen tetkiki davacılar vekili tarafından istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: Davada, çekişmeli apartman dairesine ilişkin olarak vekili aracılığıyla yapılan temliki işlemin muvazaa, hile, ikrah yetkisizlik vekaletin kötüye kullanılması ve gabin hukuksal nedenleri ile illetli bulunduğu ileri sürülmüş, iptali istenilmiştir. Mahkemece, salt vekaletin kötüye kullanılması hukuksal nedenine hasren nitelendirme yapılmış ve (...temliki yapan vekilin vekaletnamesinde satışa açıkça yetki verildiği, davalının da vekaletnameye güvenerek taşınmazı satın aldığı, esasen vekalet görevi kötüye kullanılmış ve bundan muris yada davacılar zarar görmüş ise BK.nun 388 ve müteakip maddeleri uyarınca vekilin sorumlu olacağı ve onun aleyhinde dava açılabileceği hususları gerekçe gösterilerek davanın reddine karar verilmiştir.

Davacılardan Yasemin, 29.1.1986 tarihli oturumda davasından vazgeçtiğini bildirip, beyanını imzası ile doğruladığına göre, davanın reddine karar verilmiş olması anılan davacı yönünden vazgeçmesinden ötürü, sonucu itibariyle doğrudur. Yasemin'in karar düzeltme isteği yerinde değildir. Davacı Aşkın'a velayeten Ergün'ün düzeltme isteğine gelince; gerçekten, davanın dayanağını oluşturan maddi olayları (vakıaları) bildirmek yanlara, (taraflara) hukuksal nitelendirmeyi yapmak hakime aittir. Diğer bir anlatımla dava dilekçesinde bildirilen olaylara uygulanacak hukuk kuralını (kanun hükmünü) bulmak tamamen hakimin işidir. Ancak, davada birkaç hukuki sebebin bir arada incelenebilmesi, hukuki sebeplerin bir tanesinin yada bir kaçının diğer hukuki sebeplerin yada sebebin incelenmesine olanak tanıdığı müddetçe mümkündür. Bu yön Hukuk Genel Kurulu'nun 19.1.1974 gün 1972/2-584 esas, 14 karar sayılı kararında: (.... Davacının davasında dayandığı maddi olaylar için birkaç hukuki sebebi birarada göstermesinde ilke olarak Usul Kanuna aykırılık yoktur. Hukuki sebeplerden bir tanesinin diğer hukuki sebebin incelenmesine imkan verme niteliği bulunduğu müddetçe ehemmiyet ve lüzum derecesine göre, birden fazla hukuki sebep birarada inceleme ve tahkik konusu yapılabilir....) denilerek ifade edilmiş bulunmaktadır.

Davacılar vekili, davada muvazaa, hile, ikrah, yetkisizlik, vekaletin kötüye kullanılması ve gabin hukuksal nedenlerine dayandıklarını bildirmiştir. Yukarıda açıklanan usul kuralları karşısında, dayanılan hukuksal nedenlerin ve bunlara bağlanan olayların birbirleri ile bağdaşacak hale getirilmesi gerektiğinin zarureti ortadadır.

O halde, yasaların değişik hükümlerine tabi olan ve birbirleriyle bağdaşmayan çelişen) hukuki sebeplerden hangisine yada hangilerine dayandığı davacılar vekilinden sorulup davasının açıklattırılması ve yapacağı açıklama çerçevesinde yargılamaya devam edilmesi zorunlu iken, anılan usuli işlem yerine getirilmeden davaya bakılarak hükme bağlanması doğru değildir. Kabule ve nitelendirmeye göre de yerel Mahkemenin ret gerekçesi yasaya ve yargısal kararlara içtihatlara uygun düşmemektedir. Şöyleki; Borçlar Kanununun gerek temsile, gerekse vekalet aktine ilişkin hükümlerinden anlaşılacağı üzere, vekaleten temsil yetkisi, kural olarak vekalet verenin yararına kullanılmalıdır. Eğer vekil; vekaletnameye dayalı temsil yetkisini kasten vekalet verenin zararına, kendisinin yada iş ve elbirliği yaptığı anlaşılan başka birinin yararına kullandığı takdirde, yapılan işlem, temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalmış olsa bile vekalet vereni (temsil olunanı) bağlamaz. Böyle bir davranışıyla vekil, vekalet görevini kullanmakla yetkisini kötüye kullandığını bilerek vekil ile sözleşme yapan da hakkını kötüye kullanan kişi durumuna düşmektedir. Bu itibarla mahkemenin nitelendirmesi çerçevesinde yapılacak iş; toplanan tüm delillerin hayatın olağan akışına, yanların durumlarına ve olayın kendisine özgü yönlerine uygun düşecek şekilde değerlendirilip, yukarıda değinilen ilke gözetilerek varılacak sonuca göre bir hüküm kurulmasından ibarettir. Belirtilen hususlar, davacılar vekilinin karar düzeltme isteği üzerine bu kez yapılan inceleme sonunda anlaşılmış olmakla:

HUMK.nun 440. maddesi uyarınca davacılardan Aşkın'ın davacı hakkındaki karar düzeltme isteğinin kabulüne ve Dairenin yanılgılı değerlendirmeye dayanan 22.10.1986 tarih, 10982/10995 sayılı onama kararının sözü edilen davacı yönünden ortadan kaldırılmasına,

Altındağ Dördüncü Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 29.5.1986 tarih, 162/535 sayılı kararının belirtilen nedenlerden ötürü, davacı Aşkın'ın dava isteğine hasren HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine, 1.5.1987 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Old 20-06-2011, 14:27   #4
Güldal

 
Varsayılan

Katkılarınız için teşekkür ederim.
Ben de bu konuda yaptığım araştırmaların hepsinde tapu iptal ve tescil davası ile karşılaştım.Bu nedenle kiralama sözleşmesinde aynı hususun geçerli olup olmadığı yönünde tereddütlerim oluştu.Bir diğer husus da sözleşmenin iptalini talep edecek şahsın vekalet veren değil de(ölmesi sebebi ile) mirasçısı olması durumu değiştirir mi acaba?
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
muvaza muris muvazası msahinparlak Meslektaşların Soruları 11 12-04-2015 22:28
Taşeron şirketin muvazası kordelya Meslektaşların Soruları 13 04-05-2011 14:16
Gabin seyitsonmez Meslektaşların Soruları 1 04-06-2009 16:33
Muris muvazası ticari taksi sailor1981 Meslektaşların Soruları 4 31-12-2008 22:07
mirasçı muvazası(çok acil) flamelegal Meslektaşların Soruları 1 21-05-2007 19:03


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04401994 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.