Nüfus Kaydının Düzeltilmesinin Hukuki Sonuçları

Merhaba sayın meslektaşlarım,

Başkasının çocuğunu kendi nüfusuna geçirmek resmi evrakta sahtecelik suçunu oluşturuyor ceza hukuku açısından. Bunda artık şüpheye yer yok. Çeşitli başlıklar altında defalarca incelenmiş.

Benim merak ettiğim ise ''başkasının nüfusuna gerçeğe aykırı olarak kaydettirilen kişi daha sonra bir nesebin düzletilmesi davası yoluyla asıl nüfus kütüğüne kaydolduğunda yolsuz tescille nüfusuna kaydolduğu anne-babası ve hatta diğer hısımları ile ilişkisi nasıl olacak''

--------
Elimdeki davayı kısaca açıklayayım da daha somut olsun mevzu:

Ç : çocuk

YB: yolsuz tescille baba görünen kişi

YA: yolsuz tescille anne görünen kişi

GB: gerçek baba

GA: Gerçek anne

YB ile YA nın çocukları olmadığı için boşanmak üzere olan GA ile GB nin yeni doğan çocuğunu kendi çocukları gibi nüfuslarına geçirirler.

YA ve YB Ç yi besler büyütür ve evlendirirler. YB kendi adına kayıtlı olan iki daireden birini hiçbir sözleşme olmaksızın Ç ye tahsis eder. Aynı binada başka bir dairenin de semerelerini almasına izin verir.

Ancak gerçeği öğrenen Ç YA ve YB yi dövmeye ve torunlarını göstermemeye başlar. Sonra da nesebin düzeltilmesi davası açar. Nesep düzeltilir.

Son ziyaretinde yine dayak yiyen YB Ç ye karşı tahliye davası açmak istemektedir. Ayrıca semeresini aldığı daireden de elini çekmesini ister.
------------

Hulasa;

1-Nesebin düzeltilmesi sonrası (yani Çnin GA ve GBye bağlanması sonrası) Ç'nin, YA ve YB'ye hukuki anlamda evlatlık bağı ile bağlanması gibi bir durum oluşur mu? Bunun dair bir hüküm var mı?

2-YB ile kurulmuş olan sözleşmelerin (mesela karşılıksız yararlanma, kira, ölünceye kadar bakma sözleşmeleri) durumu ne olacak? Bu sözleşmeler işlem temelinin çökmesi nedeniyle feshedilebilir mi yoksa ahde vefa kuralı burda geçerli midir?

Nesebin düzeltilmesi sonrası (yani Çnin GA ve GBye bağlanması sonrası) Ç'nin, YA ve YB'ye hukuki anlamda evlatlık bağı ile bağlanması gibi bir durum oluşmaz. Bu durumda aralarında hiçbir hukuki bağ kalmaz. Ç, YA ve YB ye mirasçı olamaz.
Olayın anlatımından anlaşıldığı üzere Ç ile YB arasında bir kira sözleşmesinin yok. Kira sözleşmesi olsaydı dahi kiralayanın dövülmesi haklı nedenle tahliye sebebidir. Kullanma ödüncü (ariyet) sözleşmesinin varlığı düşünülebilir. BK 304. Maddesi hükmüne göre; ariyet veren dilediği zaman ariyet konusu taşınmazı geri alma hakkına sahiptir. Semeresi alınan taşınmaz bakımından da kiracıya ihtar çekilerek ödemeleri kendisine yapması gerektiği belirtilebilir.
Ölünceye kadar bakma sözleşmesi miras sözleşmesi biçiminde yapılmak zorundadır. Aksi takdirde geçerli değildir. Olayda resmi şekil şartı yerine getirilerek yapılmış bir sözleşme yoksa sorun yoktur. Resmi şekilde yapılmış bir sözleşmenin varlığı durumunda da BK md. 517 hükmüne dayanılabilir. Çocuğun YB’yi dövmesi, nesebin düzeltilmesi davası açması ve çocuklarını göstermemesinden Ç’nin YB’ye bakmak gibi bir niyeti olmadığı anlaşılmakta. Sözleşme ile yüklenilen bakma ediminin yerine getirilmemesi ise .517. Madde gereğince tek taraflı bozma nedenidir.