![]() |
|
![]() |
|
Hukuk Soruları Hukukçu olmayan üyelerimizin hukukla ilgili sorularına ayrılmış iletişim alanı. Lütfen Dikkat : THS bir hukuki danışmanlık sitesi değildir ve bu foruma da "hukuki danışma" niteliği taşıyan sorular yöneltilemez. Alanda soru sormadan önce lütfen Hukuk Soruları Alanı Kural ve İlkelerimizi okuyunuz. |
![]() |
![]() |
#1 |
|
![]() Zina artık ceza yasamızda suç değil ama bazı yerlerde devlet memurlarına zina nedeniyle kınama verilirken bazı yerlerde verilmemektedir.. Yasalarımızda suç olmayan bir kavramdan dolayı yine de kişi ceza alabilir mi?
|
![]() |
#2 | |||||||||||||||||||||||
|
![]()
Zina Türk Ceza Kanunu çerçevesinde suç olarak tanımlanmamıştır. Ancak Ceza kanunda var olmadığı gerekçesiyle Disiplin suçu da olmayacağını düşünmenin yersiz olduğu düşünüyorum. Şöyle ki, Memurların tabi oldukları yasa açısından TCK kapsamında olsun ya da olmasın işledikleri fiilin bir disiplin suçu oluşturduğu kanısı varsa idari açısıdan disiplin soruşturması yapılabilir. Bildiğim kadarıyla 657 sayılı devlet memurları kanunda ve 5510 sayıl kanunda zina disiplin suçu olarak tanımlanmamıştır. Ancak haysiyetsiz hayat sürme olarak değerlendirilebilir mi? Somut olaya göre değerlendirme yapmanın faydalı olacağını düşünmekteyim. Sanırım bazen ceza verilip bazen verilememesinde de etkili olan bu husustur. Saygılarımla |
![]() |
#3 |
|
![]() Suç ve cezaların kanuniliği ilkesi gereğince ceza verilemeyeceğini düşünüyorum,suç olmaktan çıkarılan bir durumdur bilindiği üzere boşanma nedeni olarak gösterilmektedir.Bunu disiplin suçu olarak nitelendirmek özel hayata gereğinden fazla müdehale niteliği taşımaz mı?
|
![]() |
#4 |
|
![]() Kesinlikle özel hayata müdahaledir sayın GamYıl fakat hala ben yaptırımlar uygulandığını düşünüyorum...
|
![]() |
#5 |
|
![]() Tıklayınız:
http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=56565 Ayrıca: Yargıtay'ın haysiyetsiz yaşam tanımını içeren iki adet kararı, konumuzla ilgisiz olmasına karşın, fikir verici olduğundan aşağıda sunulmuştur: T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 1992/8579 K. 1992/9036 T. 5.10.1992 • BOŞANMA ( Haysiyetsiz yaşam ) • HAYSİYETSİZ HAYAT SÜRMEK ( Boşanma ) 743/m.131 ÖZET: Haysiyetsiz hayatın varlığından söz edilebilmesi için, yaşartılan toplumun değer yargılarına ters düşen namus, şeref ve haysiyet gibi kavramlarla bağdaşmayan bir hayat biçimini benimsemek ve devamlılık arz edecek şekilde yaşamış olmak gerekir. DAVA VE KARAR : N.M. ile F. M. arasındaki boşanma davasının yapılan muhakemesi sonunda tarafların boşanmalarına dair verilen hüküm davalı tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ KARARI: Davacı, davalının bir başka erkekle gayri resmi yaşayan ablasında kaldığından ve değişik erkeklerle gezmek suretiyle haysiyetsiz bir hayat yaşadığından bahisle boşanma isteğinde bulunmuş. Boşanma hükmüde haysiyetsiz hayat sürme hukuksal nedenine dayalı olârak kurulmuştur. Dinlenen davacı tanıkları davalıyı değişik erkeklerle gezdiğini, hatta 60.000 TL. karşılığında pazarlık yaparken görüldüğünü bildirmişlerdir. Buna karşılık davalı tanığı, davacı tanıklarının tarafsız olmadığını, davacının bu konuda hazırladığı Senaryoyu mahkeme önünde oynattığından söz etmiştir. Aynı iftiranın kendisi içinde düşünüldüğünü açıklamıştır. Davalı kocasıyla ayrı yaşadığı süre içinde sadece eş dost ve karşılaştığı okul arkadaşlarıyla konuştuğunu, haysiyetsiz hayat iddiasının iftira olduğunu değinmiştir. Haysiyetsiz hayatın varlığından söz edilebilmesi için; yaşanılan toplumun değer yargılarına ters düşen namus, şeref ve haysiyet gibi kavramlarla bağdaşmayan bir hayat biçimini benimsenmemek ve devamlılık arz edecek şekilde yaşamış olmak gerekir Öğretide haysiyetsiz hayata örnek olarak ve "genel ev çalıştırmak, muhabbet tellallığı yapmak, ayyaşlık, kumarbazlık, esrarkeşlik, doğal olmayan cinsel ilişki, evli bir kadının bir başkasıyla aşk hayatı yaşaması vs. gibi" gösterilmektedir. Bu itibarla haysiyetsizce hayatın bir unsuru toplumun değer yargılarıyla bağdaşmayan, toplumca hoş görülmeyen ve ayıplanan davranış, diğer unsur ise bu davranışların devamlılık arz etmesi, bu şekildeki davranışın bir hayat biçimi olarak benimsenmiş olmasıdır. Davacı tanıklarının sözleri, hayatın olağan akışı içindeki davranış biçimleriyle bağdaşmayacak düzeyde yalın sözlerden ibarettir. İnandırıcı değildir. Bu itibarla davalının haysiyetsizce yaşadığının kabulü sonucu boşanmaya karar verilmiş olması doğru bulunmamıştır. SONUÇ : Temyize konu hükmün açıklanan nedenle ( BOZULMASINA ) oybirliğiyle karar verildi. T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2011/1829 K. 2011/23825 T. 28.12.2011 • HAYSİYETSİZ YAŞAM SÜRME ( Boşanma Davası - Haysiyetsiz Hayatın Varlığından Söz Edilebilmesi ve Bu Sebeple Boşanma Kararı Verilebilmesi İçin Başkalarıyla İlişkinin Bir Yaşam Tarzı Olarak Benimsenmesi Gerektiği ) 4721/m.163 ÖZET : Münhasıran "haysiyetsiz hayat sürme" sebebine dayalı boşanma davasında haysiyetsiz hayatın varlığından söz edilebilmesi ve bu sebeple boşanma kararı verilebilmesi için, başkalarıyla ilişkinin bir yaşam tarzı olarak benimsenmiş olması ve bu şekilde yaşamanın devamlılık göstermesi gerekir. bir başka erkekle cep telefonu ile konuşan ve mesajlaşan davalı kadının eylemi, koca bakımından eşiyle birlikte yaşamayı çekilmez hale getirirse de haysiyetsiz yaşam olarak kabul edilemez. DAVA : Taraflar arasındaki boşanma davalarının birleştirilerek yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı-davacı ( kadın )tarafından; her iki dava yönünden temyiz edilmekle evrak okunup, gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR : 1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davalı-davacı ( kadın )'ın kendi açtığı birleştirilen boşanma davası hakkında kurulan hükme yönelik temyiz itirazları yersizdir. 2- Kocanın boşanma davasına ilişkin temyiz itirazlarına gelince; Davacı-davalı kocanın boşanma davası münhasıran "haysiyetsiz hayat sürme" sebebine ( TMK md. 163 )dayanmaktadır. Haysiyetsiz hayatın varlığından söz edilebilmesi ve bu sebeple boşanma kararı verilebilmesi için, başkalarıyla ilişkinin bir yaşam tarzı olarak benimsenmiş ve bu şekilde yaşamanın devamlılık göstermesi gerekir. Davalı-davacı kadının bir başka erkekle cep telefonu ile konuştuğu ve mesajlaştığı toplanan delillerle ve dinlenen tanık beyanlarıyla anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu eylem koca bakımından, eşiyle birlikte yaşamayı çekilmez hale getirirse de haysiyetsiz yaşam olarak kabul edilemez. Öyleyse davanın reddi gerekirken, yetersiz gerekçe ile Türk Medeni Kanunu'nun 163. maddesindeki boşanma sebebi sabit kabul edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru bulunmamıştır. SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple ( BOZULMASINA ), bozma kapsamı dışında kalan bölümlerinin ise yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple ( ONANMASINA ), temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 28.12.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. (Kaynak: Kazancı İçtihat Bilgi Bankası) |
![]() |
#6 | |||||||||||||||||||||||
|
![]()
Merhaba, zina nedeniyle memur hakkında disiplin cezası verilmesi hukuka uygun değildir. İdari işlemin iptali istemiyle açılacak davada bu işlem iptal edilecektir. Zina hem adli yönden suç teşkil etmemekte hem de idari yönden disiplin cezasını gerektiren bir eylem niteliğinde sayılmamaktadır. Zinanın suç olarak kabul edildiği dönemde bile bu eylemin yüz kızartıcı sayılmamasına ilişkin bir karar ekliyorum: Danıştay 5. Dairesinin 13.04.1989 tarihli ve E.1987/1931, K.1989/640 sayılı kararına göre: "...Bu sebeple Yönetmeliğin 120/e maddesindeki "gibi" sözcüğünden hareketle bir suçun yüzkızartıcı sayılıp sayılmamasının mutlak surette idarenin takdirine bırakıldığını ve idarenin istek ve takdirine göre suçları nitelendirilebileceğini kabul etmek mümkün değildir. Zina suçunda, maddede sayılan diğer suçlardaki ortak nitelik bulunmadığından bu suçun yüzkızartıcı suç olarak kabul edilmesi suretiyle davacının görevine son verilmesinde mevzuata uyarlıktan söz edilemez. Bu nedenle bu yoldaki işlemin iptali istemiyle açılan davanın reddine ilişkin mahkeme kararında hukuki isabet görülmemiştir." |
![]() |
#7 |
|
![]() Yani benim anladığım bu durumda idare ceza vermeye kalksa da sonuçta idari işlemin iptali davasıyla memur lehine oluyor...
|
![]() |
#8 | |||||||||||||||||||||||
|
![]()
Evet, ben öyle düşünüyorum. |
![]() |
#9 |
|
![]() "Devlet memuru vakarına yakışmayan tutum ve davranışta bulunmak" ifadesi çok muğlak olduğundan zinanın bu kapsamda ele alınıp memura uyarı cezası verilebileceği düşünülebilir.Bu bir idari yaptırım olduğundan kanunilik ilkesinin mutlak surette katı şekilde uygulanması beklenmez.
|
![]() |
#10 |
|
![]() Peki sizce evlilik birliğinin korunması açısından zina tekrar suç sayılmalı mı?
|
![]() |
#11 | |||||||||||||||||||||||
|
![]()
Yasalar evlilik birliğini korumaya yetmez. Evlilik birliğini ancak eşler koruyabilir. Evlilik dışı ilişkilerin suç sayılması ise çağdaş dünyaya ait bir görüş değildir. |
![]() |
#12 |
|
![]() Cengiz bey doğru söylüyorsunuz ama yasa da suç olmayınca sanki her alanda bu tarz suçlar artıyor gibi haksız mıyım?
|
![]() |
#13 | |||||||||||||||||||||||
|
![]()
1- Hala suç diyorsunuz, oysa ilk mesajınızdan bunun suç olmadığını bildiğinizi anlıyorum. 2- Artış olup olmadığnı iddia edebilmek için elinizde bir veri (örneğin bir istatistik) olmalı. 3- Cezaların caydırıcı, cezasızlığın teşvik edici etkisinin çok az olduğunu düşünüyorum. Başka bir deyişle; cezaların artması suçu engelleyemediği gibi, cezanın azaltılması ya da kaldırılması da suçu önemli oranda arttırmaz. Örneğin, yağma suçunun cezası 2005'de yürürlüğe giren ceza yasamızda ortalama yarı yarıya azaltıldığı halde bu suçlarda olağandışı bir artış yoktur. Suç sayılan eylemleri azaltan ya da arttıran nedenleri sosyolojik alanda aramak gerekir. |
![]() |
#14 | |||||||||||||||||||||||
|
![]()
idare böyle bir durumda ceza verdiği takdirde iptal davası açmakta yarar var. ancak durumu anlatabileceğiniz bir mahkemeye düşmekte bir o kadar önemli.kolay gelsin |
![]() |
#15 | |||||||||||||||||||||||
|
![]()
Evlilik herşeyden önce "duygusal" bir birlikteliktir, hapis cezaları ile "korunmaya"(!) çalışılıyorsa zaten çoktan dağılmış demektir. Tıpkı bu konunun "zina tekrar suç sayılmalı mı" sorusuyla dağıldığı gibi. ![]() |
![]() |
#16 |
|
![]() BEŞİNCİ DAİRE 1992/2603K. 1989/2846E. 13/10/1992
KARAR METNİ TÜRK POZİTİF HUKUKUNDA ZİNA FİİLİNİ HAYSİYET VE ŞEREF KIRICI SUÇ OLARAK KABUL ETME OLANAĞI BULUNMADIĞINDAN ZİNA SUÇUNDAN 6 AY HAPSE MAHKUMOLAN DAVACININ MEMURİYET NİTELİĞİNİ KAYBETTİĞİNİN DÜŞÜNÜLEMEYECEĞİ HK.< ................ Ahlaka aykırı bir fiilin yaptırımı Türk Ceza Kanununda yer almadığına,ancak toplumun bazı kesimlerinde fiilin niteliğine göre "ayıp" yaptırımı ile karşılanan bir davranış olarak yer aldığı açık olduğuna göreTürk Pozitif Hukukunda zina fiilini haysite ve şeref kırıcı suç olarak kabul etme olanağı yoktur. Bu durumda, davacının zina suçundan 6 ay hapse mahkum olması nedeniyle memurluk niteliğini kaybettiği düşünülemiyeceğinden bu nedene dayanılarak ilgilinin görevine son verilmesi işleminde hukuka uyarlık görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle Ankara 2.İdare Mahkemesinin 31.5.1988 günlü, 1988/617 sayılı kararı ve dayandığı gerekçe hukuk ve usule uygun olup, bozulmasını gerektirecek bir sebep de bulunmadığından temyiz isteminin reddi ile anılan kararın yukarıda belirtilen gerekçenin de eklenmesi suretiyle onanmasına karar verildi. ŞT/NÇ http://www.danistay.gov.tr/kerisim/o...tin&dokid=7413 Şahsi düşüncem: Evrensel hukuk ve çağdaş dünyada zina fiiline ilişkin müeyyidelerin(maddi-manevi) olmaması (hapis cezasını tasvip etmiyorum) bu fiillerin işlenebilirliğini toplumumuz ve kültürel kodlarımız uyarınca uygun bulduğumuz manasına gelmemelidir. Ki günden güne artan kadına şiddetin ve sevgili cinayetlerinin de bu uygunsuzluğun nisbeten göstergesi olduğunu da düşünüyorum. |
![]() |
#17 |
|
![]() Saygıdeğer üyeler gerçekten yorumlarınız çok etkileyici bence de çağdaş bir toplumda zinanın suç kabul edilmesi evlilik birliğini korumaya yetmez bireyin kendi vicdanının ön planda olduğunu düşünüyorum.
|
![]() |
#18 | |||||||||||||||||||||||
|
![]()
Sayın Av.MFD, karışık cümleleri anlamada zorluk çektiğim için alıntıladığım iki cümlenizi tam olarak anladığımdan emin değilim. Ne anladığımı anlatmaya çalışayım, yanlış anlamışsam ve anlıyorsam düzeltin lütfen. 'Evrensel hukuk'ta (bağlı olduğumuz kıta Avrupası hukukunu kast ediyorsunuz zannedersem)ve 'çağdaş dünyada' zina fiiline bir müeyyide uygulanmaması bizi alakadar etmez, çünkü bizim toplumumuz ve 'kültürel kodlarımız' zina fiilini kabul etmez mi demek istiyorsunuz ilk cümlenizle? Not: Neden cümlenin ilk kısmında 'zina fiili', ikinci kısmında 'bu fiiller' kavramlarını kullandığınızı çıkaramadım. Zina fiilinden başka bir fiil de mi söz konusu olayda? Neden ikinci kısımda çoğul? Bence durum, 'Ki günden güne artan kadına şiddetin ve sevgili cinayetlerinin de bu uygunsuzluğun nisbeten göstergesi olduğunu da düşünüyorum.' cümlenizin tam tersi. Benim düşünceme göre 'Kadına şiddetin' ve 'sevgili cinayetlerinin' en büyük körükleyicilerinden birisi, yargımızın (Yargıtayın) ceza olmaktan çıkarılmış bir fiili tazminat konusu yapması ve haksız fiil olarak nitelendirmesi gerçeğinde yatmaktadır. Zina ceza olmaktan çıkarıldığı halde bir müeyyidesi vardır Türk hukukunda. Zina yapan eşine şiddet uygulayanın veya eşini öldürenin cezasını ağır tahrikten dolayı azaltan yargı, bu gibi kişilere müsamaha gösterdiği sürece kadına karşı şiddetin önü alınamaz. Olay, imam ve cemaat olayıdır. Yargı, kendisine ihanet eden hamile eşini öldüren kocaya ağır tahrik indirimi uygularsa cemaatin kadına karşı şiddet kullanması kaçınılmazdır. Saygılarımla |
![]() |
#19 | |||||||||||||||||||||||
|
![]()
Çok haklısınız: Hukukun gücü insanlığın gelişmişliği ile sınırlı. İnsanların adalet anlayışı bencillik ve saldırganlık yüzünden henüz çok geri. Ayrıca, insanlar (hatta kadınlar) kadını erkeğin malı olarak görmekte. Kadını mal olarak gören anlayış aşılmadıkça, hukuk, kadına karşı şiddetin önüne geçemez. Hukuk kuralları, kadın konusunda temenni olarak kalmakta. Bu nedenle, hukuk çerçevesinde bir tartışma hukuku geliştirir belki ama insanlığı geliştirmiyor. “Önce insan.” Sonra kendiliğinden hukuk gelişir zaten. Meraklısına Örnek: Türk Medeni Kanunu’nu 2001 yılında değiştirmekle kadın lehine pek çok kural getirildi. Bu lehe kurallardan pek çok kadın yararlandı. Bunlar hukuk adına gelişme olarak kaydedildi. Ne var ki, hukuktaki bu gelişme sadece az gelişmiş erkekler üzerinde etkili oldu. Kadını mal olarak gören gelişmemiş erkekler üzerinde etkili olmadığı her gün gazete haberlerinde yazıyor. Kanun değişikliğinden bu yana geçen on yıl boyunca kadın kanı akmaya devam etti. Meraklısına Başka Örnek: Zinanın suç sayıldığı dönemde akan kan daha az değildi. Saygılarımla |
![]() |
#20 |
|
![]() Sayın Armağan Konyalı mükemmel bir yorum olmuş teşekkürler..
|
![]() |
#21 | |||||||||||||||||||||||
|
![]()
Evet veriliebilir. Fakat bu ceza idari nitelikte ve "idari makamlarca" verilen ve yine türleri ilgili yasasında gösterilen disiplin cezalarıdır ve bunlara karşı da idari yargı yolları açıktır. Disiplin cezaları yargısal kararlar değil idare hukuku anlamında idarenin idari işlemleridir. Bu ayırıma dikkat ediniz. Mahkemelerce verilen ceza değildir bunlar, zira zina suç değildir. Kanunsuz suç ve ceza olmaz kuralı buna engeldir. |
![]() |
#22 | |||||||||||||||||||||||
|
![]()
Söylediğinize katılıyorum özel hayata gereğinden fazla müdahale olup olmadığı hususu çok ince bir nokta ve somut olayın durumuna göre titizce değerlendirilmeli , müdahalenin orantılı olup olmadığı o memurun olaydaki tutum ve davranışları çerçevesinde, olayın nitelikleri göz önüne alınarak ölçülmelidir ama uygulamada ne kadar titiz davranılıyor o da bir muamma. |
![]() |
#23 |
|
![]() Merve hanım olayın niteliğine göre müdahale demişsiniz.. Memur işinde gayet başarılı ise özel hayatı sorgulanıp yerine göre ceza mı verilmeli sizce? Çok özür dilerim ama kişilerin gece evde ne yaptıklarına ya da mesai saatleri dışındaki yaşantılarına karışılması ne kadar medeni sizce?
|
![]() |
#24 |
|
![]() Hakim kararı olmadan yapılamayacak iş ve işlemler vardır. Resmi hukuku gözetmeden sağlıklı bir değerlendirme yapılamaz. Yapılırsa değer yargılarıyla ve insani bir yaklaşımla yapılmış olur ama hukuki olmaz...
Bir kamu görevlisi hakkında, mevzuatta açıkça yazılı bir disiplin cezası tesis edilecekse harici (dışa yansıyan, bariz) deliller ve varsa mahkeme dosyasındaki bilgiler değerlendirilmek ve diğer soruşturma yetkileri çerçevesinde usulüne uyularak, savunma hakkı tanınarak, bu sonuca varılır veya varılmaz. |
![]() |
#25 |
|
![]() tabi ki kanıtlar önemli ama bir insana idari açıdan bu ceza verilse bile yargıdan kesinlikle geri döneceği kanaatindeyim sonuçta insanların özel hayatı koruma altında değil mi? Artı en çok tartışılacak konu bu durumun nasıl kanıtlanacağı telefonları mı dinlecek?
|
![]() |
#26 | |||||||||||||||||||||||
|
![]()
Disiplin soruşturmalarında telefon dinlenmesi gibi bir şey mümkün değildir. Ceza yargılamasında bile iletişimin tespiti ancak belirli suçlar sözkonusu olduğunda yapılabilir. (Bakınız: CMK 135) Ancak gözden kaçırdığınız iki nokta var bence: 1- Disiplin soruşturması ile ceza yargılaması farklıdır. Ceza yargılamasında maddi gerçek aranır. Ancak disiplin soruşturmalarında "haysiyetsiz hayat sürmek" gibi muğlak bir disiplin suçunun oluşup oluşmadığı konusunda soruşturmaya yetkili kişi ya da kurulun kanaati rol oynar. 2- Böyle muğlak bir "suç"dan dolayı kanıtlara değil de kanaate dayanılarak ceza verilirse idari yargıdan döner mi? Bilmiyorum. En iyisi bir fıkra anlatayım: Bizim bakanlardan biri İsviçre'de denizcilik bakanlığı olduğunu öğrenince şaşırıp "Sizde deniz yok ki, bu bakanlık niye var?" diye sormuş. İsviçreli bakan da "E sizde de adalet yok ama bakanlığı var." demiş. ![]() |
![]() |
#27 |
|
![]() Cengiz bey durumu o kadar güzel açıklamışsınız ki gerçekten teşekkür ederim size...
|
![]() |
#28 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
![]()
YANIT:
Yalın ve kısa iki nokta.. Daha fazlasına, öncesine hiç gerek yok artık! Konuyu, böylesine berrak, can alıcı noktasından alıp çözene çok teşekkürler. |
![]() |
#29 |
|
![]() Devlet memurları için tanımlanmış "zina" suçu yoktur. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunun disiplin suçlarını içeren maddeleri arasında zina yoktur. Ancak bazı Bakanlıklar ve kurumlar, çıkardıkları Yönetmelikle çeşitli düzenlemeler yapabiliyorlar.
Örneğin öğretmen, asker ve polislerin iç tüzüklerinde, nikahsız olarak karşı cins ile birlikte yaşamak kesinlikle yasaktır. Ancak bunun dışında zinaya, yani nikahsız gerçekleştirilen cinsel ilişkiye hiç bir yönetmelikte sınırlama getirilmemiştir. |
![]() |
#30 | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
![]()
Gerçekten de, "657 sayılı Devlet Memurları Kanunun disiplin suçlarını içeren maddeleri arasında zina", ismen yoktur. Ancak buna cevaz veren hâl ve tutumlar, zinâyı farklı düzeydeki ceza paketleri açısından bir disiplin suçu olarak görebiliyor. [FONT='Verdana','sans-serif']
Katkılar için THS üyelerine teşekkürler.. |
![]() |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 2 (0 Site Üyesi ve 2 konuk) | |
|
![]() |
||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Acil işçi alacağı devlet alacağıyla garamete girer mi | rudy baylor | Meslektaşların Soruları | 3 | 23-10-2009 09:55 |
Avukatlar ve mali suçlara ilişkindir. | Av. Muzaffer ERDOĞAN | Hukuk Haberleri | 0 | 17-04-2008 12:37 |
Dostluğa bakış açınız nedir? | üye18721 | Site Lokali | 27 | 09-11-2007 22:37 |
Amerikalı Yargıçtan yüz kızartıcı ceza | Seyda | Hukuk Haberleri | 0 | 09-12-2006 10:21 |
Yüz kızartıcı suç-boşanma davası | Av.Zeynep | Meslektaşların Soruları | 5 | 09-05-2006 17:19 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |