|
|
|
|
süre yönünden red edilen kararlara karşı bildiğim kadarıyla AİHM de "okkalı red" kararları veriyor. yani iç hukuk yolları tüketilmemiş oluyor. yoksa hem ceza hem de hukuk alanındaki sürelerin bir önemi kalmıyor.
|
|
 |
|
 |
|
Burada aslında süre yönünden reddin tartışılması gereken çok önemli bir başka yönü daha var: Sulh Ceza Mahkemesi kararlarına karşı belirli bir sürede üst mahkemede itiraz edilebileceği düzenlemesi yapılırken hiç kuşkusuz ilgili kişilerin bu mahkeme kararından haberdar olması ve belirli sürede itiraz etmeyi düşünmemişse, kararı kabul etmiş sayılacağı varsayılmış olsa gerek. Tıpkı bir ilam için davanın taraflarının belirli bir süreyle temyiz haklarının olduğu gibi.
Oysa internet sitelerine Türkiye'den erişimin engellenmesi kararları için bu düşünce yetersiz kalıyor, çünkü:
1) Engellenme kararları HER ZAMAN gıyapta veriliyor zira zaten kararın oluşunda ilk şart karar verilecek sitenin yurtdışında olup, kendisine Türk Yargısınca ulaşılamıyor olması (youtube örneğinde olduğu gibi). Dolayısıyla bu kararın verilmesinden ilgili kişilerin çoğu kez uzun süre haberi olmuyor.
2) Diğer kararların aksine, bu karar sadece site sahibini ilgilendirmiyor, o siteden yararlanan herkesi ilgilendiriyor. Dolayısıyla pekçok site kullanıcısı aylar sonra dahi bu kapatılmayı farketmiş olabilir, ancak itiraz yoluna gidildiğinde süre engeli karşılarına çıkacaktır.
Örneğin bu olay için konuşacak olursak, youtube Ankara 1. Sulh Ceza Mahkemesi tarafından kapatıldığında 7 günlük itiraz süresinin hiçkimse tarafından kullanılması mümkün değildi, bu karardan youtube yönetimi dahil, günlerce kimsenin haberi olmadı. (özellikle de kapatmanın fiili uygulanış tarihinin, yazışmalar vs. nedenlerle kapatma kararından haftalar sonra verildiği dikkate alındığında). Keza yine bu olayda olduğu gibi burada itiraz yoluna başvuran bir dernek, youtube sitesi değil ve bu derneğin davanın tarafı olmadığı için bu karardan 7 gün içinde haberdar olması zaten fiilen imkansız. Ama karardan etkilendiği şüphesiz.
İtirazın süre yönünden reddinin bu açıdan da ayrıca irdelenmesi gerektiğini düşünüyorum, zira Mahkemenin red kararı olduğu haliyle kabul edildiğinde, Türkiye'de verilecek hiçbir erişim kararına karşı itiraz yoluna başvurulması mümkün olamayacaktır.
Olayın AİHM yönü ise apayrı bir tartışma konusu elbette ancak AİHM'den bu konuda Türkiye'ye haberleşme özgürlüğünün sınırlandırılması yönünden bir tazminat kararı çıkarsa (ki bence çıkabilir), her youtube kullanıcısının bireysel olarak tazminat istemesi söz konusu olabilir ki, Türkiye'nin bunun altından kalkmasının mümkün olamayacağını ve böyle bir durumun gerçekleşmesi durumunda, site kapatılmaları ile ilgili yasal düzenlemelerin "kamuoyu + AİHM baskısıyla" değiştirilmek zorunda kalacağına inanıyorum.