Mahkemenin Eve yaklaşmama kararına rağmen evde eşini öldürdü..

Aile Mahkemesinin verdiği karara ve resmen boşanmış olmalarına rağmen alkol alarak geldiği evde eşini bıçaklayarak öldürdü.

Eve yaklaşmama cezası bile genç kadını kurtaramadı
Neşet KARADAĞ/ADANA, (DHA)

ADANA’da kaçarak evlendiği ve geçimsizlik yüzünden boşandığı eşi 30 yaşındaki Dilek Saner’i tehdit ettiği için, mahkemenin ‘eve yaklaşmama’ cezası verdiği 36 yaşındaki kebapçı Hüseyin Karaşahin, bu karara rağmen eski eşini 30 bıçak darbesiyle öldürdü. Karaşahin hakkında ömür boyu hapis cezası istemiyle dava açıldı.

Ziyapaşa Mahallesi’nde oturan ve bir avukatın yanında çalışan Dilek Saner, 13 yıl önce aşık olduğu Hüseyin Karaşahin ile ailesinin karşı çıkmasına rağmen kaçarak evlendi. 12 yaşında Hasan Gazi ve 6 yaşında Barış adlarında 2 çocukları bulunan çift, kebapçılık yapan Hüseyin Karaşahin’in uyuşturucu bağımlılığı ve şiddetli geçimsizliği nedeniyle 7 ay önce boşandı. Eşinden ayrılmayı hazmedemeyen Karaşahin, ailesiyle birlikte yaşayan eşi Dilek Saner’i “Seni kimseye yar etmem” diyerek tehdit etmeye başladı. Kadının şikayeti üzerine, Adana Aile Mahkemesi’ Karaşahin’e ‘6 ay eve yaklaşmama’ cezası verdi. Bu yasağa rağmen Karaşahin, alkollü olarak geldiği 30 Mayıs günü bir başkasıyla ilişkisi olduğunu öne sürdüğü eski eşini 30 bıçak darbesiyle öldürdü.

‘NİKAHLIYKEN BAŞKASIYLA İLİŞKİ KURDU’

Yakalanan Karaşahin, tutuklandığı nöbetçi mahkemede yaptığı savunmada eski eşini nasıl öldürdüğünü şöyle anlattı:

“Eşim benimle hala evliyken başka birisiyle ilişkisi olduğunu öğrenince şoka girdim. Bu konuyu konuşmak için evine gittim. Alkollüydüm. İçeri almak istemedi. İkna edip içeri girdim. Oğlum Barış uyuyordu. ‘Benim nikahımdayken neden beni aldattın?’ diye sordum. O da, ‘Z.Y. ile 1 yıldır birlikteyiz. İmam nikahı kıydık. Onu seviyorum’ deyince aramızda tartışma çıktı. İki tokat vurdum. ‘Seni öldüreceğim’ diyerek yatak odasına koştu. Ben de mutfağa gidip ekmek bıçağını aldım. Yatak odasında bir şeyler arıyordu. Kendisini itekledim. Oğlumuz Barış’ın yanına düştü. Karanlıktı, bıçakla kaç defa vurduğumu hatırlamıyorum. Ölüp ölmediğine, oğlumun uyanıp uyanmadığına bakmadan kaçtım. Çok pişmanım.”

Hakkında Adana 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde ömür boyu hapis cezası istemiyle dava açılan Hüseyin Karaşahin'in yargılanmasına önümüzdeki günlerde başlanacak.

Kaynak : www.milliyet.com.tr

Buradan çıkaracağımız ders herşeyi yasaklamakla çözüm bulmuş olmuyoruz..

Mesleğe başladığım günden beri görmekte olduğum durumlardan birisi.

Malesef ülkemizdeki yasaların daha doğrusu yasaları uygulayacak organların yetersizliği böyle sorunların oluşmasına yardımcı oluyor.

Bu olayda da aslında hukuk sisteminin ne kadar yasa çıkartan erkin yasa çıkardıktan sonra o yasayı uygulayacak kurumları yeterince oluşturmadığı için yasayı uygulama olanağını ortadan kaldırmaktadır.

4320 sayılı yasa aslında bu tür durumların önüne geçmek için çıkarılmış fakat çeşitli zorluklar ile aile mahkemelerinden almış olduğunuz tedbir kararlarının uygulamasını etkin bir biçimde yapacak özel birimler kurulmadığı için sadece karakollara yazı gitmekte ve kararın uygulaması yapılmamaktadır.

Bir erkek olarak itiraf etmeliyim ki; Türkiyede kadın olmak erkek olmaktan daha zor. Unutmayalım kadın, kadınlığından önce bir anadır, doğurandır. Kadınlarımızın, analarımızın ne giydiği ile uğraşacağımıza, önce onları koruyalım.

Uzun zamandır yasanın uygulamadaki sorunları konuşuluyordu . Maalesef daha çook konulaşacak.Kimi zaman kendisine karşı tedbir kararı alınan eş korkup veya tedirgin olup pişmanlık göstersede . Kimi zamanda işte böyle ters tepki yaratıp daha kötü sonuçlara yol açabiliyor. uygulamadaki çelişkiler giderilemezse bu kanun amacından çok daha uzaklaşacaktır.

Kanunun mahkemelerce uygulanması var da,mahkemenin vermiş olduğu koruma kararının yerine getirilmesinde büyük sorunlar var.

Başka bir söyleyişle,sorun yargıda değil,yürütmede.

Sayın Derya Konak,bazı kanunların yürürlüğü çok zordur..Misal şuan yazılan Aileyi koruma kanunu gibi..yani özünde bir zorluk var..yürütme herkesin başına bir polis mi dikecek

Değerli Arkadaşım.

Uygulayamayacağın kanunu yürürlüğe koymanın anlamı ne ?

"Bak ben kanunu çıkardım.Kadınları koruyorum." boş bir söz olmaktan öteye gitmiyor.

E üstadım bizim her işimiz öyle değil mi? Lafla peynir gemisi yürütmeye çalışırız... Kadınları korumak için ne polise ne kanuna gerek var. Ülkedeki her kadına asgari ücretten maaş bağla ki kadın özgür olsun. Karnını doyurmak için bir erkeğe muhtaç olan kadının özgürlüğünden bahsedilebilir mi?

Alıntı: Lafla peynir gemisi yürütmeye çalışırız...

Kıymetli Meslektaşım Av. Ayhan Bey.

Bu sözün üzerine söylenecek birşey yok.

Çoooooooooook teşekkürler.

Sayın avayhan dikkatinizi çekmek isterim..Şiddete maruz kalan bayanların büyük çoğunluğu üniv. mezunu olan ve çalışan bayanlar..Buna ilşkin bir istatistik okumuştum..Bence herşey para değil..İnsanların ruh hali bozuk

Bu durum ne yazıkki hukuki olmaktan çok hayatın içinde olanları anlatmakta bize.Evlilik evlendirme memurunun sizi "karı-koca ilan ediyorum" demesşnden sonra uzun bir süreçte eşlerin birbirine sdakat ve sabır göstererek devam etmesi gerektiğini düşünüyorum ve burada erkek olan kişide hata olduğunu düşünüyorum ve ne yazıkki insanoğlunun doğasındaki aldatılma duygusuna karşı cinnet geçirip kötü olaylar içinde bulması eşlerin birbirine güvenmemesinden gelmketedir diye düşünüyorum ve hukuk ile hayatın gereçekliği arasdındaki bir olaya şahit oluyoruz böyle durumlarda..

Alıntı: Yazan illa_adalet Buradan çıkaracağımız ders herşeyi yasaklamakla çözüm bulmuş olmuyoruz..

Alıntı: Yazan illa_adalet Sayın Derya Konak,bazı kanunların yürürlüğü çok zordur..Misal şuan yazılan Aileyi koruma kanunu gibi..yani özünde bir zorluk var..yürütme herkesin başına bir polis mi dikecek

Sayın illa adalet,

Herkesin başına polis dikilmez, herkesin polisi kendi vicdanıdır.
Her konuda olduğu gibi bu konuda da salt yasama ile sorun çözülmez.
ANCAK,
Hukuk, toplumu dönüştürürken zorunlu bir unsurdur. Toplumun önünde olmayan bilakis gerisinde olan yasalarla toplum ileriye değil geriye döner ya da yerinde sayar. Hukuksal düzenlemelerin tek başına ilerleme sağlamayacağını bildiğimiz gibi hukuksal düzenlemeler olmadan toplumun ilerlemesinin olanaklı olmayacağını da bilmek gerekir.
Sonuç olarak, Ailenin Korunması Hakkında Kanun hükümleri iyi ki var, iyi ki tedbir kararları veriliyor ve hâlâ yasadan,polisten, devletten korkan insanları durdurma konusunda caydırıcı bir işlev yükleniyor.

Nasrettin Hoca fıkrasındaki gibi, sen de haklısın sen de haklısın durumu yaşanıyor. Geçenlerde acil bir durum için 155 i aramıştım. '.... polis merkezi bakıyor, orayı arayın' denilip şak diye kapandı yüzüme telefon. Neyse ki vahim bir olay gerçekleşmedi. Şimdi polisimize sorsak, ' avukat hanım, binbir emekle yakalayıp fezlekesini düzenleyip savcı karşısına çıkarıyoruz. Şüpheli savcılıkta serbest bırakılıyor Biz de bıktık. Fazla kendimizi hırpalamıyoruz, oluruna bırakıyoruz ' diyecek. E onlar da haklı kendi açılarından. Yürülükteki ceza kanunlarının yetersiz olduğu hakkında genel bir kabul var gibi. Alt sınırdan cezanın verilmesi, tahrik indirimi, takdiri indirimi, hagb. sı, ertelemesi, para cezasına çevrilmesi, dosya Yargıtay'a gittiğinde, hapis cezası alan şahsın dahi, dosya yerel mahkemeye dönene kadar ( 2 yıl gibi )toplumda özgürce dolaşabilmesi derken mağdur ve yakınları ceza adaleti bakımından bir anlamda düş kırıklığına uğruyor. En iyisi avukat olarak çıkarabileceğimiz en iyi işi çıkarmak ve susmak diyorum. Yapacak fazla birşey yok.

Alıntı: Herkesin başına polis dikilmez, herkesin polisi kendi vicdanıdır. Her konuda olduğu gibi bu konuda da salt yasama ile sorun çözülmez.

Sayın Yücel.

Bu ifadelerinize hak veriyorum.

Demek asıl çözüm; eşine ve ailesine saygı ve sevgi gösterebilecek,sorunları şiddet ile değil diyalog ile çözebilme yeteneğine sahip bireyleri yetiştirebilmek.

Selam ve saygılarımla.

Alıntı: ..susmak diyorum. Yapacak fazla birşey yok.

Sayın Av.Neslihan Hanım.

"Susmak" hiçbir sorunu çözmez.Tabi şiddette.

Saygılarımla.

Alıntı: Yazan avayhan Bir erkek olarak itiraf etmeliyim ki; Türkiyede kadın olmak erkek olmaktan daha zor. Unutmayalım kadın, kadınlığından önce bir anadır, doğurandır. Kadınlarımızın, analarımızın ne giydiği ile uğraşacağımıza, önce onları koruyalım.

Katılıyorum